KİTAP ADI: ÖLÜLER ŞEHRİ VE AFORİZMALAR... (kitap: 72. author poet yazar şair Nafiz coşkun)

 

Felsefik yazılar, jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,

Aforizmalar, hikmet, sanat ve sonnet…

 

 https://drive.google.com/file/d/143YSjqyHWke0BNgPWUbQfgDNQXjZ0a8p/view?usp=drive_link

 PDF OKUMAK İÇİN YUKARDAKİ LİNKİ TIKLAYIN

                                 ♛ ♣ ♡

 

 

            Ölüler şehri ve aforizmalar.     Kitap: 72.

 

                               ☆☆☆

 

Bâzen onlarca kumandandan ve politikacıdan daha çok faydalı Daha güzel iş yapar bilge cesur bir şair…

 

Kader ve tâlih değildir insana zâlimlik yapan ve yaptıran, ancak

İnsanın kendi tercihleridir onu iyi ya da kötü yapacak olan.

 

Düşüncelerimin, aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk budalası bir varlığım, sağlıcakla, hoşça kalın.

 

                                                          Nafiz coşkun.

 

                                    ☆☆☆

 

 

 

 

Yazar şair düşünür ve sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com 

Ve ayrıca daha çok facebook Messenger,

Twitter ınstagram linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

 

 

Bu ve tüm kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir. İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü yapılamaz.

 

 

Baskı

Ofset baskı merkezi

 

         /

 

Matbaa sertifikası

 

ISBN:

                                  ☆☆☆

 

Kitap içerisindeki Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:

Sayfa: 7. ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI

Sayfa: 9: İntikam için ne dersin dediler şaire… (sonneto)

Sayfa: 10: Doğru konuşan dokuz köyden kovuldu mu?

Sayfa: 11: Şair gecenin bir yarısı sesli düşünürken…

Sayfa: 12: Dua… (sonnet)

Sayfa: 13: Her bir insan ölür, kalmaz geriye kimseler dünyada.

Sayfa: 14: Dua ve destek isteyen zenginlere, politikacılara…

Sayfa: 15: Âdil olamadıkları için batıyorlar…

Sayfa: 17: Doğru söyleyen konuşsun ve icraat başlasın… (sonnet)

Sayfa: 18: O tanrı edindikleriniz de ölecekler…

Sayfa: 19: Türk polisinin şaire yaptığı ayıplardan biri. (sonnet)

Sayfa: 21: Ey devlet…

Sayfa: 23: İyiler kimi destekler bilmeden çok zaman…

Sayfa: 24: Sizler iblisi daha çok sevdiğinizin farkında mısınız?

Sayfa: 25: Krallar, padişahlar, politikacılar ve yöneticiler…

Sayfa: 27: Siz iyi insanlar mısınız gerçekten…

Sayfa: 29: Yağmaya göz yuman devlette yağmalanacaktır…

Sayfa: 30: Yağma eken devlet yağma edilir elbet…

Sayfa: 31: Devleti iyi ya da kötü yapan kendi tercihleridir. (sone)

Sayfa: 32: Azabı hak eden millet ve devletler…

Sayfa: 33: Zor ayakta duruyor aslında insan…

Sayfa: 34: Saçma sapan bir hayat yaşıyor farkında değil insanlık

Sayfa: 35: Adamın birisi dert yakınıyordu… (sonnet)

Sayfa: 36: Kötülük, ahlaksızlık üzerinden yaşayanlar…

Sayfa: 38: Yaralarıma tuz basma…

Sayfa: 39: Ağaç içerisin de ki meyveyi gösterir zamanla…

Sayfa: 40: Aptallar adaleti ve aşkı bilemezler…

Sayfa: 43: Çakallar sürüsü ve aslanın onlara cevabı…

Sayfa: 44: Hayvanların değerini bilmek mi?

Sayfa: 45: İsrafın ve adaletsizliğin getireceği sıkıntılar…

Sayfa: 46: İnsan, huzursuzluk diye bir icat yaptı… (sonnet)

Sayfa: 47: İyilik yapmak mı? (sonnet)

Sayfa: 48: Cennet değil o cehennemdir…

Sayfa: 49: Hak etmediğiniz bir gazap var mı?

Sayfa: 50: Özletin birbirinizi birbirinize anlaşarak… (sonnet)

Sayfa: 51: Oysaki nâmus adalettir… (sonnet)

Sayfa: 52: Yaşadığı adaletsizliği erdem zanneden… (sonnet)

Sayfa: 53: Deliler koğuşuna çevrilen dünya… (sonnet)

Sayfa: 54: Kendi tercihidir insanı iyi ya da kötü yapan…

Sayfa: 55: Şairin sanat tarzı hakkında sonnet… (sonnet)

Sayfa: 56: Konuşmak hakkını nereden aldın şair… (sonnet)

Sayfa: 57: Büyük şairlerin özelliklerinden… (sonnet)

Sayfa: 58: Âdil olan bir, her silah ve ordudan daha güçlüdür…

Sayfa: 59: Ben, Rabbime bağlıyım, ona aitim, ona döneceğim…

Sayfa: 60: Ey üstün idrak…

Sayfa: 61: Dersine iyi çalışmalı insan…

Sayfa: 62: Öğle büyük varlıklar, karizmalar var ki…

Sayfa: 64: Hâkimler yargıçlar, mütevazılık, adalet ve cesaret…

Sayfa: 66: Sex ve evlilik ilişkilerinde saadet…

Sayfa: 68: Çirkin insan ve güzel insan kimdir…

Sayfa: 70: Muhasebe yapalım mı?

Sayfa: 72: Politikacılar, yöneticiler öğüt isteyince… (sonnet)

Sayfa: 73: Gasp eden gasp olunur, dedi şair… (sonnet)

Sayfa: 74: Ben gerçeklerin farkına vardım… (sonnet)

Sayfa: 75: Yaptıklarıdır insanı iyi ya da kötü kılan… (sonneto)

Sayfa: 76: Seninle saadet var… (bir şarkı daha)   (sone)

Sayfa: 77: İlahi kitabı layıkıyla yaşayan ümit etsin…

Sayfa: 78: Kahramanlık ve erdem zannettiğin gibi mi?

Sayfa: 79: İnsanoğlu neyi davet ettiğine dikkat etmeli…

Sayfa: 81: Bulabildiniz mi aradığınızı… (sonnet)

Sayfa: 82: Her insan ne ektiğine bir bakmalı…

Sayfa: 83: Çivisi çıkarılmış dünyada… (sonnet)

Sayfa: 84: Kimi destekleyip sevdiğinizin farkında mısınız?

Sayfa: 86: Ne sebeple var edildiğini düşünen bilgeye cevaben…

Sayfa: 90: Hürriyet ve gerçeği ararken… 1

Sayfa: 91: Hürriyet ve gerçeği ararken… 2

Sayfa: 93: Cinnetin kıyısında… (sonnet)

Sayfa: 94: En tehlikeli hastalıklardan… (sonneto)

Sayfa: 95: Anlamak; işte bütün mesele bu…

Sayfa: 97: Cahiller içinde ki erdemli bilgeye üzülürüm…

Sayfa: 98: Haklıyım ve yola devam etmek zorundayım…

Sayfa: 99: Adaletin yolunda yürürüm kime ne… (sonneto)

Sayfa: 100: Hakları gasp edilenin(mazlumun) duası…

Sayfa: 102: yazarın bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…

 

 

 

 

                               

                               

 

 

 

 

 

                                ☆☆☆

 

 

 

 

 

 

Nafiz derki:

Sevgili Mikel’e, Cibril’e ve Şafağa ve sana

Ve senin için sevgilim.

Sevgili İsrafil’e,

Ölüm meleği Azrail’e ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.

Sonnet ve şiirlerimi, tane-tane,

Yavaş-yavaş ve yumuşak bir ses ile oku.

Fikir yazılarımı, makalelerimi, aforizmalarımı,

Şiirlerimi, sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,

Jurnallerimi okurken düşünerek oku!

Anlamak istiyorsan bu dediklerimi yerine getirmelisin!

Ve unutma ki hikmetli düşünerek okumak;

Erdemlilerin, kibarların,

Asaletli,

Asil insanların aziz bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!

                                                      

                                                       Sonnet. Nafiz coşkun

 

 

            

                 ☆☆☆

          ŞAİRİN(kendimin)SANAT  TARZI.

 

Bu yazıyı tüm kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!

Beni ve sanat şiir tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla seslenen o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir nazm ölçü kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi çok irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster, olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri, felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i, kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya çaba gösteren bir varlığım.

Yeniden kısaca tekrar etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici, tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!

İntikam için ne dersin dediler şaire…

 

Şair dedi ki;

İntikam, alınmak için vardır,

En mükemmel intikam ise; iyi, âdil yaşamaktır hayatı,

Kararlı ve cesur!

Peki, cesaretin var mı senin,

Dedi bakıp kendisini dinleyen insanlara,

Aman ha sus kimseler duymasın, demeyi de ihmal etmedi,

Şaire dediler ki;

Neden duymasınlar, neden sessiz söylediniz,

Şair de cevaben dedi ki;

Çünkü âdil ve iyi yaşayanlar pek sevilmezler bu dünya da,

Bilir ki insanlar, âdil yaşayanlar daima haksızlığa karşı çıkar,

Dünya nüfusunun çoğunluğu haksızlık yaptığına göre, dedi şair,

Adalet haykırırken biraz daha dikkatli ve tedbirli olmak gerek.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğru konuşan dokuz köyden kovuldu mu?

 

Şairin, zihinlerine kurşun kalemle

Birkaç kutlu cümle yazdığı,

Bir zamanlar aptal, şapşal

İki genç ve güzel insan vardı,

Şairi birbirlerine yazıp şöyle konuşuyorlardı,

Biri diğerine diyordu ki;

Artık bu saatten sonra şairle neden görüşüyorsun ki

Biz onunla tanıştık tanışalı,

Kurtulmadı beladan,

Kederden başımız,

Şair, elinde olmadan,

Duydu çok uzaktan da olsa bu cümleleri,

Çekildi o günden sonra gün batısına,

Konuşmadı bir daha o kutlu cümleleri,

Hiçbir aptala,

Hiçbir şapşala,

Kurtulsunlar diye budalalıklarından,

Konuşmadı artık bir daha şair.

Oysaki âdil ve iyi yaşayan herkesin

Başı biraz da olsa bulaşır belaya,

Çünkü adalet arzu edip, adalet yaşayanlar

İllaki kafa tutarlar az ya da çok

Gücü nispetince haksızlık yapanlara!

 

Şair gecenin bir yarısı sesli düşünürken…

 

Ölü bedenler toprağa karışır,

Ruhlar ise ellerinde çekilir meleklerin göğe,

Özlem sancılayan her bir âşık,

Hasret giderir ölümle ancak.

Sararan yaprak, solan çehre,

Devrilen ağaç, yakılan buğday kökleri,

Buğday başaklarının tarlaları kadar,

Sürüler halinde uyanan ölüler görürüm gelecekten

Ve sonrasında da şair dedi ki;

Kelimelerle insana can veren Rab Allah,

Benim de arzularımı kabul et,

Pek çok yoruldum

Şu canlı cenazelerin arasında

Haykırmaktan adaleti.

Dünyaya ve yıldızlara hükmeden Rabbine

Pek çok yalvardı şair.

Ve sonra da insanlara hitaben yine dedi ki;

Kendilerini tanrı zanneden

O her bir varlık da mutlaka ölümü tadacaktır,

Her insan ektiğinin

Ve ekmediklerinin karşılığını mutlaka görüp alacak,

Hesap vermeye elbette çağrılacaklardır,

İşte o gün gerçek efendinin kim olduğunu tüm insanlık anlar.

 

               Dua…

 

Topraktan

Ve sudan bedene

Can

Veren

Allah

Benim de

Dualarımı,

Artık

Kabul et.

Âmin,

Dedi kendi-kendisine şair,

Baktı göğe,

Baktı etrafına, kendisine baktı, geçmişe ve geleceğe baktı,

Seni seviyorum demeyi de ihmal etmedi ardından duasının.

 

                                           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Her bir insan ölür, kalmaz geriye kimseler dünyada…

 

Dünya üzerinde ki her hangi bir devlet,

Ya da her hangi bir kavim,

Hiç fark etmez,

Irkı, dini, mezhebi

Her ne olursa olsun,

Adaletsizlik yapıyorlarsa eğer,

O kadimde defolup giden kavimler gibi

Defolup gideceklerdir onlarda.

Kimse kendi ırkını üstün görmesin boşuna, öleceksiniz,

Kendilerini tanrı zannedenler bile ölüp,

Çekip gittiler o gerçek efendi olanın yurduna,

Onlar bile silindiler yeryüzünden,

Onlar bile artık anlatılan masallardan ibaret kaldılar,

Ardından aptal ve ya ahmak denilen!

Haritalardan bile silindiler,

Ülkelerinin adları bile unutuldu zihinlerde.

Bir zaman sonra, kısa bir masalmış gibi oldular

Veya ibretlik hikâyeler arasına katılıp anlatılacaklar,

Daha sonrasında ise adları bile unutulacak,

Geldikçe yeni nesiller, gittikçe ölüler yurduna insanlık.

Dedim ya herkes mutlaka ölecek,

Def olup gitmesi gerekenler de def olup gidecekler

O def olup gidenler gibi, gerçek efendinin yurduna,

İşte orada her bir insan gerçek efendinin kim olduğunu görecek.

      Dua ve destek isteyen zenginlere, politikacılara…

 

Bir kısım politik insanlar ve bir kısım zengin şirket sahipleri

Şairden dua ve destek istemişler, şair de cevaben demiş ki;

Dar gelirle geçinebilmenin savaşını veriyoruz,

Hem bizlerden çalacaksınız,

Hem bizleri sıkıntılara sokacaksınız,

Bizden çaldıklarınızla lüx, sefa içinde bir hayat süreceksiniz,

Sonra utanmadan birde bizden sizlere hayrlı dua yapmamızı,

Sizleri hayrlarla, iyiliklerle anmamızı bekleyeceksiniz,

Sizin cennete girmeniz için

Rab Allah’a yalvaracakmışız,

Şair dedi ki; yok öğle yağma,

Sizden bize bir hayr, iyilik, fayda olmadığına göre,

Bizden de size bir iyilik beklemeyin boşu boşuna.

Beni o yalakalıklarınızı yapan tarikatçılarla,

Cemaatçilerle, taraftarlarınızla, avenelerinizle mi karıştırdınız,

Bir adres karışıklığı olsa gerek, dedim ya

Öğle yağma yok.

Benim size yapacağım tek dua ya küfretmek olur

Ya da sövmekten başka bir şey olmaz,

Bunun tersi ancak kendime, fikirlerime,

Kendi felsefeme küfretmek olurdu,

Ben ise ne kendime

Nede fikir ve felsefeme küfretmem, Sokrates’in dediği gibi derim;

Çekilin önümüzden, kapatmayın güneşimizi.

Âdil olamadıkları için batıyorlar…

 

Şaire sordular,

Dediler ki; o âdil olan

Son ilahi din, İslam olmasına rağmen

O son dinin ve tüm varlıkların

Sahibi olan Rab Allah olmasına rağmen,

Neden Müslüman olduklarını

İddia eden insanlar ve adalet tüm dünyaya ve gezegenlere

Hâkim olamıyor,

Şair de cevaben dedi ki;

İslam ve öncesinde ki tüm ilahi din ve kitaplar

Adaletin yaşanıp

Yayılması için gönderilmişlerdi,

İncil’in İsa’sı,

Tevrat’ın Musa’sı,

Zebur’un Davud’u,

Kuran’ı Kerim’in Muhammed’i de

Tam da işte bu sebeple gönderildiler,

O âdil olan ilahi kitapların yaşantısını

Pratikte nasıl yaşanması gerektiğini tebliğ ve göstermek için,

Dünyaya ve tüm kâinata adalet anlatıp,

Adaleti yaşayıp yaymak için gönderilmişlerdi,

İşte bu açıklamalarımdan sonra sorduğunuz sorunun cevabı ise

Ancak şöyle olabilir, Rab âdildir, âdil olmayı başaramayan ise

Asla tüm dünyaya hâkim olamaz.

Yâni İslam olduğunu, müslüman olduklarını iddia eden insanlar

Âdil olmadıkları için, âdil yaşamayı başaramadıkları için de

Şu tüm dünyaya, hem hâkim olamıyorlar

Hem de adaleti insanlığa hâkim kılamıyorlar.

Adaletli yaşayamayan toplumlar ise hangi dinden olursa olsun

Asla kalıcı bir hâkimiyet kazanamazlar,

Yıkılır, harap olur giderler o kadimde defolup gidenler gibi.

Tarih sayfalarına bir bakın,

Defolup giden kavim ve milletlerle doludur,

Dünya takvim yaprakları kavimlerin mezarlığı gibidir.

Enteresandır ki kimsenin de ders, ibret aldığı da pek söylenemez.

Peki, sizler ibret ve ders alıyor musunuz?

Peki, sizler ders ve ibret almayı başarabilseydiniz

Şu dünya da ki yüz milyonlarca cinayetin

Ve haksızlıkların önüne geçilemez miydi?

Her şey adaletle ilgili,

Aklını hikmetle kullanabilene

Bir işaret yetmesin de peki, ya ne olsun.

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğru söyleyen konuşsun ve icraat başlasın…

 

Bu işi ben mi daha iyi biliyorum

Yoksa sizler mi?

Diyorsunuz ki

Sen,

Bizden daha iyi bildiğini mi söylüyorsun

Ya da öğle olduğunu mu ima ediyorsun,

Ben de evet diyorum.

O halde biraz olsun

Sükût edin de benim hikmetli şiirlerim,

Benim hikmetli felsefem konuşsun,

Ne dersiniz, doğru olan da, doğru kişinin konuşması değil mi?

Yani bırakın artık dedikoduyu ve gevezeliği de,

Gerçek bir şair konuşsun olmaz mı?

İlk işiniz hikmetli bir bilgenin kitaplarını okumak olsun bugün.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

O tanrı edindikleriniz de ölecekler…

 

Şairden bâzı meselelerde yardım istediler,

Şairde cevaben dedi ki;

Bu saatten sonra yardım için bana değil,

O Rab tanrı edindiğiniz

Şeyhlerinize, mürşitlerinize,

Parti liderlerinize,

O Rab tanrı edindiğiniz

Yöneticilerinize,

Banka hesaplarınıza gidiniz.

Şaire sordular, dediler ki; şair,

Allahtan bir başkasını Rab tanrı edinmek de nasıl oluyor,

Şairde cevaben onlara dedi ki;

Gerçek Rab Allah’ın adalet emrini, merhametini,

İlahi kitabın o güzel tavsiyelerini yapmayı

Bir kenara ter edip,

Diğer bir başkalarının

Veya nefsinizin iyi faydalı, âdil olan değil de

Saçma sapan, adaletsiz uydurukça, faydasız

Ve güzel olan mantığın dışında ki isteklerini yapmak,

Allah’tan başkalarını Rab edinmek demektir.

Şimdi bir bakın kendinize,

Siz kimlerin mantık(doğru fikri aramak) dışı emirlerini

Ve kimlerin o aptalca, adaletsiz arzularını yapmaktasınız.

Şair son olarak da dedi ki; tanrılar ölür ve bir tek Allah kalır.

Türk polisinin şaire yaptığı ayıplardan biri…

 

Vatandaşın birisi dedi ki

Türk polisi hakkında ne düşünüyorsun şair,

Şairde cevaben dedi ki;

İki bin yirmili yıllarda yaşıyoruz, hâlen rüşvet alan polisleri

Hâlen politikacıların ve zenginlerin hizmetini yapan,

Onlara hizmet için kurulmuş bir teşkilat olduğunu görüyoruz.

Hâlen terör örgütlerine yardım

Ve yataklık eden polisler,

Hâlen tarikat ve cemaatlerin

Fanatik taraftarlarıyla dolu bir polis teşkilatı görüyor

Ve bunlara çok üzülüyoruz,

Beddua ediyor, Allah kahhar adıyla kahretsin diyoruz,

Oysaki polis dediğin emniyeti güveni,

Adaleti, merhameti taraf tutan bir teşkilat olmalıydı,

Mazlumun ve adaletin taraftarı olmalıydı,

Hakları çalınmış insanların,

Hakları gasp edilmiş insanların haklarını,

Söke-söke hırsızdan, politikacıdan,

Zengin firmalardan cesurca gidip alabilen olmalıydı,

Fakat iş böyle değil,

Zannettiğiniz gibi değil,

Onlar, yani kolluk kuvvetleri daha çok politikacıların,

Hükümetlerin,

Ve zenginlerin hizmeti için kurulmuş bir teşkilattır.

Yasa koyucular olan politikacılar ve zenginler olunca,

Polis ne yapsın, kolluk kuvvetleri ne yapsın,

Anadolu da bir laf vardır, der ki;

Baş ne ise, tilki ne ise;

Kuyruğu da onu takip eder,

Şimdi bakın lütfen şu onca hırsız arsız olan

O yasa koyucu politikacılara ve zenginlere,

Onlar baş olduklarına göre,

Onların emir erleri olan polis teşkilatı da,

Diğer kolluk kuvvetleri de

Onlara benzemek, onları takip etmek zorunda değil de

Peki, ya nedir.

Kısacası tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.

Biz kimseye terör kargaşa çıkarın demiyoruz,

Âdil olun diyoruz,

Aklı olana bir işaret yetmesin de peki, ya ne olsun,

Bu yazdıklarım tüm devlet memurları için geçerlidir,

Dedim ya tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.

Elbet âdil olan bir ilahi mahkeme var,

Orada hepinizle hesaplaşacağım,

Ben sabır ismine, celal ve kahhar adına sahip Allah’ın kuluyum.

Dedim ya elbette âdil olan bir ilahi mahkeme var,

Orada görüşürüz.

 

 

 

Ey devlet…

 

Vatandaş der ki;

Ey devlet, seni ben kurdum,

Seni kurup şekillendirene kadar

Çekmediğim sıkıntı keder kalmadı,

Seni (devleti) memur diye tâyin ettim,

Yanına asker, polis 

Ve bir kısım memurlar verdik ki

Haklarımızı koruyup çaldırmayasın diye,

İşlerimizi layıkıyla örgütleyesin diye

Seni kurduk biz,

Bin keder çekerek,

Her gün ölümlerden ölüm beğenerek kurduk,

Biz fakir olsak bile,

Her ne iş yapıyor yapsak bile,

Biz özel şirketlerde çalışsak bile,

Haklarımızı,

Maaşlarımızı tazminatlarımızı,

Sosyal haklarımızı vakti zamanın da alabiliyor,

Kullanabiliyor muyuz diye

Takip etmeli ve haklarımızı gününde alıp

Bize teslim etmeli

Ve tüm işlerimizin takipçisi olmalı değil miydin?

Haklarımızı çaldırmamak şöyle dursun,

Sen(devlet)bile, biz dara düşünce de,

Feraha erince de bizi soyup gasp eden sen,

Seni elinde bulunduran hükümetlerle bizi üzer oldun,

Görüyoruz ki eşkıyalık artık

O bin keder içinde kurduğumuz devletin

Kanunlarına da bulaşmış,

O halde bizler de seni(devleti)

O en âdil olan Rab, kahhar Allah’a şikâyet ederiz.

Mâdem görevini yapamadın, yıkıl o halde ebeden rezillik içinde,

Çünkü biz hikmetli amacından şaşanı

En rezil düşmanın eline verir

Çöpe atarız,

Mâdem görevini yapamadın, tarumar ol o halde ebeden,

Çünkü biz bize ihanet edeni

En rezil ölümlerle öldürür, çöpe atarız,

Vesselam.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İyiler kimi destekler bilmeden çok zaman…

 

Kötülüğe,

Adaletsizliklere destek olan

Hiçbir insanı

Ve kötülüklere destek olan

Hiçbir sanatkârı desteklemem

Çünkü onlar

Ben gibilerin en ufak desteğiyle bile

Büyürler, güçlenirler

Ve iyiliği

Şu yeryüzünden kaldırmak çabasına girişirler,

Bu daima böyle olmuştur,

Bu fırsatı onlara verenlerden birisi de ben olmak istemem.

Düşman sinsi ve hilekârdır, dedi şair,

En yakınındadır düşman, dedi şair,

Herkes etrafına baktı, çok kimse bu sözü anlamadı,

Anlayamazsınız bile sizi devirirken düşman çok zaman.

Sonrasında ise, şair sözlerini şöyle tamamladı,

Dedi ki;

Erdem, insanlara iyinin ve kötü olanın kim olduğunu gösteren

Aydınlık güzel bir yol, yaşanılası bir hayattır,

Oranın, yani erdemin kıymetini bilmek ise

Aklını doğru kullanabilenlerin işidir ancak.

Tercihi erdemden yana yapan,

Dostu da, düşmanı da ayırmasını bilmesin de peki, ya ne olsun.

Sizler iblisi daha çok sevdiğinizin farkında mısınız?

 

Şair dedi ki;

İnsan, daha mı çok fazla seviyor düşmanlarını,

Şaire itiraz etti bir gurup politikacı

Ve bir gurup bilge,

Olmaz öğle şey dediler,

Bizler sevmeyiz düşmanlarımızı,

Hem kim sever ki

Şairde cevaben dedi ki;

Sizler iblisi, cinayet işleyenleri

Ve adaletsizlik yapanları seviyor musunuz?

Buna şöyle cevap verdiler, dediler ki;

Asla sevmeyiz bizler iblisi,

Şair de onlara cevaben dedi ki;

Mâdem onları sevmiyorsunuz peki, o halde

Neden şu yüz milyonlarca cinayetlerin işlenmesine,

Şu yüz milyonlarca adaletsizliklerin işlenmesine,

Dünyamızın zehirlenerek, tüm varlıklarında hasta olmasına

Göz yumuyorsunuz

Ve böylece iblisi de mutlu ediyor, sevindiriyorsunuz,

Bakın, gördünüz mü?

İblisi mutlu eden kişi

Elbet de düşmanlarınız da seviyor demek değil de peki, ya nedir,

Kişi ise ahirette sevdikleriyle beraber olamasın da ebedi

Peki, ya ne olsun, dedi şair şu tüm insanlığı göstererek.

Krallar, padişahlar, politikacılar ve yöneticiler…

 

Şaire, padişahların, kralların, yöneticilerin,

Politikacıların bâzıları hakkın da sordular,

Şair de cevaben dedi ki;

Saraylarında aptal yalancı medyumlardan tutunda,

Zorba vezirlere, hırsız yöneticilere,

Vatandaşın cebinden zorla alınan haksız vergilerle doyurulan

Yüzlerce cariyeye kadar,

Çalsın sazlar oynasın kızlar hesabıyla gününü gün etmeye kadar,

Rab Allah’ın yasakladığı,

O insanlık dışı cinayetler,

Adaletsizlikler işlemeye varıncaya kadar,

Oğullarını ve kardeşlerini öldüren ve öldürten,

Kendi elleriyle çocuklarını boğan

Padişah ve krallara, yöneticilere varana kadar,

Kendilerini tanrı zanneden,

Tanrılık taslamaya çalışanlara kadar,

İşte şu dünyadan

Kimler gelmiş, kimler geçip gitmemiş ki

Şu bize alkışlarla sevdirilmeye çalışılan

Yalan dolu tarih sayfalarının içerisinde aslında

Birçok rezil hâtıra, birçok rezil hikâyeleri vardır

Şu imparatorlukların ve şu devlet ve yöneticilerinin!

Elbette birkaç iyi insanda,

Birkaç iyi hikâyede olmamış değil dünya da

Fakat topyekûn onlara iyi diyenlere derim ki

Mâdem çok iyi insanlardı, o halde oğullarını, kızlarını,

Hatta kardeşlerini bile öldürten,

İnsanlığı birbiriyle savaştıran,

Saraylarında yalancı medyumları danışman yapan,

Yüzlerce cariye becerip halkın vergisiyle onları besleyen,

Ve gelecek nesillere de miras olarak

O tüm insanlığı barıştırıp kardeş yapmak yerine

Birbirlerine düşman ettiren,

Adalet terazisinin ahlakını değil de ırkçılığı, nefreti,

Gelecek nesillere,

Onlara miras olarak bırakan şu krallara, padişahlara,

Bir kısım politikacı ve yöneticilere ne demeliyim,

Söyler misiniz lütfen.

Canınız cehenneme.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz iyi insanlar mısınız gerçekten…

 

Şaire dediler ki;

Bak ne kadar iyi insanlar var hayatta,

Ne kadar hanım hanımcık,

Ne kadar beyefendiler,

Sen hâlen şikâyetçisin,

Hem kendi milletinden,

Hem de insanlıktan,

Şairde din ırk ayırt etmeksizin

Tüm insanlığı kastederek cevaben dedi ki;

Mâdem iyi insanlar diyorsunuz şu milletiniz için,

Şu insanlar için,

Peki, o halde

Neden hem bu millet için de

Hem de dünyanın içinde hiç tükenmiyor

Yüz milyonlarca cinayeti,

Adaletsizliği insanlığın.

Adaletsizlik ve huzursuzluk

En çok yapılan işlerden olmuş dünya da,

Artık kötü iş işlemeyenle bile alay edilir olmuş,

Dünya bile ağır kanser hastası olmuş eliyle insanlığın.

İşte iyi zannettiğiniz o hanım hanımcıkların,

O iyi zannettiğiniz beyefendilerin ve sizlerin

İşte o görüntülerinizin gerisinde,

O iç âlemlerinizde kim bilir ne yobazlıklar, ne cahillikler

Ne büyük cinayetler var,

Ne büyük adaletsizlikler yatıyor kim bilir içinizde,

Mâdem iyi insanlar sizlersiniz

Peki, şu insanlığı cinayetlere, adaletsizliğe,

Kargaşaya, huzursuzluğa, fakirliğe

Sürüklerlerken birileri,

Siz neden engel olmuyor ve hâlen

Şu kötülükleri yapanlara kapı aralıyor,

Destek oluyorsunuz.

Ben, müslüman olduğunu iddia eden yöneticilerin bile

Halkı nasıl soyup, gasp edip, haksız yasalar çıkartıp

Adına da adalet deyip,

Ve şirketlerce vatandaşların soyulmasına,

Gasp edilmelerine göz yumduğuna şahit olmuşum ki

Ben bu saatten sonra babama

Beni doğuran kadına bile güvenmem artık.

Kısacası, canınız cehenneme.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yağmaya göz yuman devlette yağmalanacaktır…

 

Şaire dediler ki;

Bir zamanlar korsanlar, şimdide eşkıyalar,

Teröristler ve mafia örgütleri, bir kısım çeteler

Vatandaşın malını mülkünü yağmalayıp

Gasp ediyorlarmış,

Şair de cevaben dedi ki;

Onda da ne var ki binlerce asırdır, her bir dinden ve ırktan

O en modern, cumhuriyetçi, demokratik devletler de bile,

Vatandaşın malını, canını, ırzını, nâmusunu, parasını

O mafia örgütlerinden daha fazla o devletler ya gasp etti

Ya da gasp edilip yağmalanmasına göz yumdu,

Hâlen o devletler vatandaşlarının yağma edilmelerine

Göz yummaya da devam ediyor.

Hep demişimdir zâten, vatandaşının malının parasının

Gasp edilip yağmalanmasına göz yuman devletler ve insanlar

Elbette diğer devletler eliyle bir gün gelecek ki

Yağma ve gasp edileceklerdir.

Peygambere ait olduğu zannedilen bir söz de der ki;

Yaptığı haksızlık başına gelmeden ölmez o kişi.

Elbet her bir devlette yaptığı haksızlıkların, yağmaların

Cezasını çekmeden kıyamet kopmayacaktır.

Kısacası,

Canınız cehenneme.

 

Yağma eken devlet yağma edilir elbet…

 

Şair der ki;

Vatandaşının parasının, malının yağma edilmesine göz yuman

Her bir devletin de

Diğer başka devletler eliyle yağma edilmesi haktır.

Şaire dediler ki çok acımasızsın, şairde cevaben dedi ki;

O devletler vatandaşı yağma ederken acımasız olmuyor da,

Ben bir şair olarak o vatandaşın

İntikamını aldırdığım için mi acımasız oluyorum.

Vatandaşının parasını, hakkını,

Malını yağma mülkünü gasp edip ve ya bir başkalarının

Yağma gasp etmesine de göz yuman devletler;

Elbette başka diğer devletlerin eliyle yağma ve gasp edileceklerdir,

Demişti bir şair diyeceksiniz bir gün.

Haksızlık yapanlar, o yaptıkları haksızlığın

Kendilerine de yapılmadan ölmeyeceğini,

Ölümden önce mutlaka o yaptıkları haksızlıkların

Kendi başlarına da geleceğini haber veren

Bir peygamber sözünü okumuştum kadimde.

Dedim ya; haksızlık yapan veya haksızlığa göz yuman devletler,

O yaptıkları şeyler elbette kendilerinin başlarına gelmeden

Ölmeyecek, mutlaka o haksızlıklar bir gün onlara da yapılacak.

Anadolu da bir laf vardır, der ki; ektiğinin karşılığını

Er ya geç, bir şekil de mutlaka alırsın,

İyilik iyilik, adalet eken adalet, yağma eken yağma bulur kardeş.

Devleti iyi ya da kötü yapan kendi tercihleridir…

 

Bir ülkede, bir imparatorluk da,

Bir kavim de, bir aile de

Adaletsizlik yapanlar

Ve adaletsizliği gücü yettiği halde birleşip engellemeyenler var ise

İşte onların üzerine azabın, musibetlerin,

Gazabın gelmesi artık haktır,

Bunun önüne de hiç bir dua

Ve hiçbir kudret elbette geçemeyecektir.

Dedim ya herkes ektiğinin karşılığını  

Er ya da geç, bir şekilde mutlaka alacaktır.

Şair son olarak dedi ki;

Kader ya da tâlih değildi zâlim olan,

İnsanın ve devletlerin kendi tercihleriydi

Onları iyi ya da kötü yapan! 

 

                            Sonneto… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Azabı hak eden millet ve devletler…

 

Devlete, hâkimlere, polise, savcıya, askere rağmen,

İşçilerin, çalışanların, fakirlerin çoğu,

Ya haklarını, ya yardımları, ya maaşlarını,

Ya sosyal haklarını, ya tazminatlarını,

Ya sağlık haklarını, genelde eksik

Veya haklarını hiç alamayanlarda var,

Devletin bir kısım politikacıları, bir kısım hâkimleri,

Bir kısım savcıları, bir kısım kolluk kuvvetler ise

Sâdece seyrederler bu zulmü, bu haksızlığı sadece seyrederler,

Anadolu da bir laf vardır der ki;

Öküzün trene baktığı gibi bakar dururlar.

Şu vatandaşın parasının, haklarının gasp edilmesi,

Hem şu Türkiye devletinin ve hem de dünya da ki

Birçok devletin, birçok yöneticinin, birçok şirket sahiplerinin

Çoğunluğunun hırsız ve nâmussuz olduklarının

İspatı değil de peki, ya nedir.

Şair dedi ki; tüm bu adaletsizlikleri yapanlara;

Gazap geldiği zaman, musibet geldiği zaman,

Azabı hak ettiğinizin ispatı değil de ya nedir.

Siz haksızlık ederseniz ve ya haksızlıklara göz yumarsanız

Elbet sizden bunun hesabını soran bir kudret bulunur.

 

 

 

Zor ayakta duruyor aslında insan…

 

Süresi dolmuş, son kullanma tarihi

Ve günü geçmiş defolu, yamalı, yırtık mutlulukları

Yaşamaya çalışıyor insanlar bunun farkında mısınız?

Güzel zannettiğimiz uykulardan

Uyanmak gibi bir şey yaşıyoruz her gün,

Uyanıyoruz, uyandıktan sonra da diyoruz ki;

Tüh, meğerse rüyaymış o yaşadığımız her bir güzel şey, der gibi,

Yaşıyoruz şu hayatı.

Meğerse mutlu olmadığımızı, güvenilir olmadığımızı,

Her gün yeniden hatırlatıyor,

Her gün yeniden ispat ediyoruz kendi kendimize,

Yine de buna rağmen, güvenilir insanlar olmamak için

Elinden geleni yapıyor insan.

Her insan birbirine küs fakat bir arada,

Her insan birbirine düşman fakat bir arada,

Her insan birbirine güvensiz fakat bir arada,

Dedim ya yine de tüm bunlara rağmen

Güvenilir insanlar olmamak için

Elinden geleni ardına koymuyor insan.

Bir ara da dürüst bir hayatı, samimi

Ve mutluluk için de paylaşabilmeyi başaramayan

Şu insanlığın nereye doğru gittiği gâyet ortada değil midir?

Yapmacık sahte tavırlarla, mutluymuş gibi,

Yıkılmamış gibi görünmeye daha nereye kadar devam edebilir ki.

Saçma sapan bir hayat yaşıyor farkında değil insanlık…

 

Kültür-kültür dediniz, örf, anane, adetlerimiz dediniz,

Bunlar için de mücadeleler verdiniz,

Şimdi alın başınıza belayı,

Ortaya çıkan insan şekline bir bakın,

Bu şekil sizin kültürünüzün,

Örf, anane ve adetlerinizin yoğrulup

Ortaya çıkmış hâli,

Eğer memnunsanız diyecek şudur size;

Şikâyet etmeyin o vakit.

Ne olduğu tam olarak belirsiz ve meçhul

Tam ne yapması gerektiğini,

Tam olarak ne istemesi gerektiğini bilmez

Hem ayrıca kibirli, empati yoksulu,

İdraksiz, bencil, kendi o kibirli arzularını erdem zanneden,

Kendi doğrularından başkalarını doğru olarak kabullenmeyen,

Tuhaf bir insanlık yaşıyor dünya da.

İşte böyle bir insanlığın arasında sıkışıp kalmış olan

Gerçek erdemli bilgelere üzülüyorum,

Çünkü cahillerin arasında kalan erdemli bilgeler

Çok büyük kederler çekerler.

Şair son olarak da dedi ki; âdil, erdemli,

Hikmetli nesiller yetiştirmeyi beceremeyen toplumlar

O saçma sapan kültürleriyle ve saçma sapan yaşam tarzlarıyla

Boğuşmaktan bir adam ileriye, gerçek mutluluğa ulaşamazlar.

Adamın birisi dert yakınıyordu…

 

Hakları, devleti ve özel şirketleri yöneten

O bir kısım insanlar tarafınca çalınmış,

O bir kısım insanlar tarafından gasp edilmiş,

Dertli mazlum bir adam,

Öfkeyle, şaire diyordu ki;

Ya hu şair, ben dansözlük,

Ve şu puştluk mesleğinin modasının

Silinip kaybolduğunu zannediyordum,

Meğerse o bâzı politikacılar

Ve o bâzı şirketlerin, bâzı kurumların yöneticileri ise

Dansözlerin ve puştların en önde gidenleriymiş de

Benim şimdi haberim oluyor, diyerek, şaire dert yakınıyordu.

Şair dedi ki; ey benim hakları gasp edilmiş kardeşim,

Bizde o aynı dertten dert yakınmıyor muyuz zâten.

 

                                        Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kötülük, ahlaksızlık üzerinden yaşayanlar…

 

Toplumun, halkın büyük bir kesimin de

O kimi bâzı az ya da çok insan gurupları arasında,

Evlilik dışı cinsel ilişki kurmayan insanlarla,

Bir kısım kötü iş yapmayan insanlarla,

Alay edildiği hatta birçok yerde dışlandıkları görülmüştür.

Gerçekte evlilik dışı cinsel ilişkinin

Ve tüm kötü işlerin toplumların ahlakını,

İyi aile ahlakını bozan, târumar eden,

Bu terbiyesiz ahlaksız durumu,

Sanki ahlaklı ve olması gereken iyi bir şeymiş gibi bir yerlerde

Yansıtılmaya başlandığı da görülmüştür.

Hatta evlilik dışı cinsel ilişki kurmayan

O kimi ahlaklı gençlerin, ahlaklı insanların

Sırf kendi toplumu, kendi arkadaş çevresi içinde

Kabul görmesi ve kendisiyle alay edilmemesi için

Hiç yapmadığı, yapmak da istemediği ahlaksız,

Erdemsiz davranışları yapmış gibi ima ettiği,

Yapmış gibi anlattığı da bilinmektedir.

Veya kendisini arkadaşlarına, topluma kabul ettirmek için

O karakterine hiç uymayan çirkin işleri

İyi bir şeymiş gibi zamanla yapmaya başladığı gözlemlenmiştir.

Buna şiddet, küçük büyük cinayetler, bir kısım âdi işler,

Gasp, hakaret, alay, dedikodu, yalan, iftira, vesaire-vesaire

Gibi bir çok çirkin işleri yapmayan insanların,

Toplumun bâzı kesimlerince kabul görmediği,

Hatta bir kısım arkadaşları tarafından

Toplumun bir kısmı tarafından reddedildiği gözlemlenmiştir.

Bir kısım çevrelerce o bâzı çirkin işlerin yapılmasının normal

Ve hatta kişinin kendisini kanıtlamak özelliği olarak

Gösterilmek gibi çirkin bir kanaate sahip oldukları saptanmıştır.

Toplumun, halkın büyük bir kısmının

Zaman içerisinde, bir kısım kötü işleri artık normal,

Toplum içinde yapılabilir kabul ettiği,

Hatta erdem gibi büyük bir vasfın yerin o bir kısım

Ahlaksız, kötü işlerin daha çok tercih edildiği de bilinmektedir.

Şuan tüm dünya yöneticilerinin

Ve tüm dünya halkının çoğunluğuna baktığımda

En çok görülen şey; hem dünyaya

Hem de canlı varlıklara karşı yapılan

Büyük kötülükler ve cinayetlerdir.

Benim bu dediklerime muhalefet edenlere ancak derim ki;

Mâdem siz haklıysanız o halde neden her yıl

Ölüyor ve yaralanıyor

Ve ya hastalanıyor insanlık eliyle

Yüz milyonlarca insan, bitki ve hayvan.

 

 

 

 

 

Yaralarıma tuz basma… (Bir şarkı daha)

 

Ne kadar yalan yaşıyoruz

Meğer birbirimize,

Dokunması soğuk, acı, keder,

Ayrılması zor,

İmkânsızların peşine düşmüş

Yaralı bir şairim ben de işte.

Her akşam yatağa

Yaralı, kanlı, bıçaklı gömülen,

Yine de ben her sabah yeniden

Hem de şu yaralarıma rağmen,

Yeni sevmelerle,

Yeni umutlarla,

Güne yeniden başlamaya gayret eden,

Yaralı bir şairim ben de işte.

Tuz basma bâri sen yaralarıma,

Sana geldim,

Aç kapılarını,

Tuz basma yaralarıma bâri sen,

Sana geldim,

Aç bana da kapılarını.

 

 

 

 

Ağaç içerisin de ki meyveyi gösterir zamanla…

 

Bir milletin, bir kavmin karakter yapısını,

Asıl gizli kalmış yönlerini,

Asıl gizli kalmış olan fikir ve düşüncelerini

Öğrenip anlayabilmek için onların arasında,

Onlardan biriymiş gibi,

Aralarına katılıp, onlarla birlikte bâzı işler de çalışmalısınız.

Gözlerinizi dört aç.

Kulaklarınızı da.

Konuşun onlarla, elbet zamanla

Onların nasıl insanlar olduklarını

Anlamakta gecikmeyeceksiniz.

Bâzı zengin, hem de güçlü,

Kuvvetli makam mevki sahibi insanlar, onlar da

O kendi etraflarında ki

Fitneci yalakalardan dolay kör olurlar,

Anlayamazlar, tanıyamaz olurlar insanları tam olarak,

Fakat hele bir o gücü, o zenginliği, o makamı ve mevkii

Terk ettiğiniz de, bir müddet aralarına girin ve gözlemleyin,

Anlarsınız insanların karakter yapılarını daha çok işte o vakit.

Bir kâtilin meyvesi cinayettir,

Bir adaletsizin meyvesi cinayettir,

Zakkumun meyvesi dikendir, cinayetidir dikeni zakkumun,

Elbette aralarına girdiğiniz de, onları gözlemleyip incelediğiniz de

Elbette kendilerinin nasıl bir meyveye sahip olduklarını anlarsın.

Aptallar adaleti ve aşkı bilemezler…

 

Şair dedi ki; zil zurna aptallar ve zil zurna cahiller

Ne gerçek düşman edinmeyi

Ve ne de gerçek dost edinmeyi beceremeyen,

Yeryüzünde boş yere yer işgal eden salak varlıklardır.

Hem aptallar ve cahiller adaleti ve aşkı nereden bilsinler ki.

Benim de birkaç aptallığım vardır fakat ben

O birkaç aptallığımı üzerimden atmaya

Çaba gösteren bir varlığım.

O kadar çok fazla cinayet, hırsızlık dünya da yaşanıyorken,

Asıl mücadele edilmesi gereken o cinayetler  

Ve o haksızlıklar varken,

Sırf cehaletleri, anlayışsızlıkları ve kibirleri sebebiyle,

O bazı ideolojik sebepleri bahane ederek,

Bir kısım zil zurna aptal cahil insanların

O bilge şairin gayet modern olan giyim tarzına,

Muhalefet olsun diye,

O bilge şaire dediler ki;

Ya hu şair, senin o başına taktığın modern cins şapkan

Ve o boynuna doladığın o modern cins flor,

Bizim düşman gurupların kullandığı şeylere benziyor,

Hem sen bizler gibi değil, Avrupalılar gibi giyiniyorsun,

Bunu kabul etmiyoruz,

Şair de öfke ve tebessüm karışık,

Zafer kazanmış olan bir kumandan edasıyla

Rahat bir nefes aldı, üzerine bir de kahkaha kopardı

Ve onlara şöyle cevap verdi, dedi ki;

Şimdi acımasız bir kâtil düşünün,

O kâtilin üzerin de beyaz ya da mâvi renkte modern

Veya klasik bir gömlek, modern cins bir şapka

Ve boynuna doladığı sonbahar pastel rengi karışık renklerde

Bir flor olsun, İtalyan kumaşı bol bir pantolon

Ve bel kemeri yerine askılı bir pantolon kemeri kullanmış olsun, Şimdi o kâtil bu elbiseler üzerindeyken cinayet işlese,

Cinayeti işleyen o elbiseler midir?

Cinayeti işleyen boynuna taktığı flor olmasa gerek öğle değil mi?

Veya o giyindiği pahalı İtalyan tarzı pantolon

Onu bu cinayeti işlemeye teşvik edecek dile sahip değildir,

Yoksa cinayeti işlen o şahıs ve ya onu

Bu cinayete yönlendirenler midir?

Ya da o modern cins şapka mıdır ona cinayet işlemesini

Söyleyen varlık,

Elbette ki cinayeti işlerken üzerinde ki elbiselerin

Ve elbiselerin renklerinin hiçbir suçu yoktur, öğle değil mi?

Ya hu o kadar çok uğraşıp mücadele verilecek

Mesele ve cinayet varken,

O kadar çok mücadele verilmesi gereken adaletsizlik varken,

Sizler kafayı takacak bir tek şairin şu sizden farklı olan

Giyim tarzıyla mı uğraşıyorsunuz,

Hem başka işiniz yok mu sizin,

Hiç mi önemli bir iş bulamıyorsunuz ki kendinize,

Bula-bula insanların renkleriyle, ırkıyla, elbiseleriyle

Kafayı bozmuş, basit, aptalca işlerle mücadele,

Kavga veriyorsunuz.

Şaşarım ben sizin aklınıza,

Dedi ve çekti gitti, şair,

Ben sizinle değerli zamanımı vaktimi harcayamam diyerek

Uzaklaştı cahillerin yanlarından,

Cahillerden yüz çevirdi şair.

Giderken de şöyle tekrarlıyordu kendi kendisine,

Diyordu ki;

Cahillerden yüz çevirmeli,

Cahillerle vakit harcamak şu değerli ve kısa hayata hakarettir,

Cahillerden yüz çevirmek en doğrusu olsa gerek,

Tanıdığım çok değerli bir bilge diyordu ki;

Üzülürüm cahillerin arasında yaşamak zorunda kalan âlimlere,

Evet, ben şimdi o erdemli bilge insanı daha iyi anlayabiliyorum,

Bâzen erdemli bilgeler gidecek yer bulamayınca

Cahiller arasında kalıyor bir müddet, işkence gibidir, inanın.

Diyerek çekti gitti,

Uzaklaştı cahillerden şair.

 

 

 

 

 

 

Çakallar sürüsü ve aslanın onlara cevabı…

 

Şair, bir kısım insanların

O çirkin karakter ve felsefelerini terk ederek,

Onların etrafından ayrılınca,

Şaire dediler ki;

Sürüden ayrılanı vahşi kurtlar yer,

Parçalar çakallar onu,

Şair de cevaben dedi ki;

Haydi diyelim ki ben bir kurdum, hem

Vahşi ve âsi bir kurdu

Vahşi kurtların yediği nereden görülmüş ki

Hem ayrıca çakallar sürüsünü

Terk eden bir kurdu ise

Ya da çakallar sürüsüyle karşılaşıp

O çakallar sürüsünü terk eden bir aslanı ise

Vahşi kurtların

Ve vahşi aslanların yemeyeceği bir gerçek, öğle değil mi?

Siz bir kurdu kurtlarla mı tehdit ediyorsunuz,

Siz bir aslanı kurtlarla mı aslanlarla mı tehdit ediyorsunuz,

Dedi ve çakallar sürüsünü terk edip uzaklaştı oradan bilge şair.

 

 

 

 

 

Hayvanların değerini bilmek mi?

 

Şaire genç bir çocuk dedi ki;

En çok sevdiğin hayvan aslan mıdır, kurt mudur?

Ve ya hangisidir, şair de cevaben dedi ki;

Onları da çok severim fakat

Ben daha çok inekleri, keçileri, develeri,

Koyunları, tavukları, kuzuları,

Balıkları, ördekleri, vesaire-vesaire

Bu tür hayvanları daha fazla severim

Çünkü bu hayvancıklar

Biz insanlığa daha faydalılar,

Sizlere de tavsiyem onlara daha iyi davranmanızdır,

Onların etinden, sütünden, deri ve tüylerinden faydalanıyoruz,

İnsanlık, dünyanın değerini bilemeyip kirlettiği gibi,

O güzelim hayvancıklarında değerini pek anlayamıyor.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İsrafın ve adaletsizliğin getireceği sıkıntılar…

 

İsraf dolu, adaletsiz bir hayat yaşamaya başlarsınız,

İlk önce göllerinizi ve barajlarınızı doldurmak için akan

O başı dik dağlardan gelen sularınız kurur, daha sonra Yağmurlarınız azalır, gölleriniz, barajlarınız kurur,

Kaynak ve yeraltı sularınız tükenir,

Ya da başka yerlere çekilir sularınız,

Derken, o canlı varlıkların bedenlerini inşa etmekte

Çok önemli bir yere sahip olan ekinlerinizi sulayacak

Su bulamaz olursunuz,

Ne temizlik, ne de hayat kaynağınız olan içme suyunu,

Ne de yemek için kullandığınız gıdaların

Demleşip olgunlaşmasını sağlayan suyu bulamaz olursunuz.

Yaratmak kudretinin, dengenin ve adaletin sahibi Rab Allah

Sizlere israf etmemeniz gerektiğini,

Dengeleri bozmamanız gerektiğini,

Adaleti dimdik ayakta tutup yaşatmanız gerektiğini

İlahi kitapları ve peygamberleri aracılığıyla söylemişti

Ve sizin bunları yapabilecek, düşünebilecek

Bir ömür süreniz de vardı öğle değil mi?

Derken terörizm ve anarşi en son hızıyla patlak verir,

Yağmalar öğle bir hâl alır ki

Kolluk kuvveti adına yeryüzünde hiçbir emniyet kalmaz.

İşte böyle bir dünya da yaşamak istemiyorsanız eğer,

Hayatı israf ve adaletsizlikle yaşamayın derim.

İnsan, huzursuzluk diye bir icat yaptı…

 

İnsanoğlu yaptıklarıyla övünüyor,

Aman da aman, ne icatlar yaptık diyorlar

Fakat o yaptıkları, gürültü, cinayet

Ve huzursuzluktan başka hiçbir işe yaramadı.

Yalancı, sahte,

Maskeli bir mutlulukla

Baş-başa kalakaldı insan.

Hatta milyonlarca insan içinde bile

Yapayalnız, mutsuz,

Huzursuz.

Peki, neden,

Tüm bunlara sebep olan etkenleri düşündü mü ki hiç,

Neleri kaybettiğinin, neleri elinin tersiyle çöpe attığının

Farkında mı acaba insan!

 

                                        Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İyilik yapmak mı?

 

Mâdem herkesin

Haberi var gelecek olan

O büyük felaketlerden

Ve mâdem kimseler

Kılını bile kıpırdatmıyor,

Demek ki memnunlar hallerinden,

Peki, öğleyse hallerinden memnun olan şu insanlığı

Kurtarmak için dua,

Yaratıcıya yakarmaya ve kurtarmak için hamleye ne gerek,

Diye düşündü şair

Ve bir daha iyiliği

Ve kurtarılmayı hak etmeyen şu insanlığa

Yardımcı olmamaya karar verdi.

Âmin.

 

                                           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cennet değil o cehennemdir…

 

Rab Allah’ın sevgisini kazanmak için,

İbadet olsun diye kurban kesiyorlar,

İnek, deve, koyun, keçi gibi bir kısım

Mübarek hayvanları kurban keserek

Ayrıca etinden de faydalanıyorlar,

Buraya kadar güzel, hiçbir sıkıntı yok

Fakat o kurban ibadetini yapanların büyük çoğunluğu da

O kurbanlık olarak satın aldığı hayvanları,

Satın alırken kullandıkları paraların

Helal olup olmadıklarını hiç hesaba katmıyorlar.

Cinayet ve arsızlığı erdem zannederek yaşayan bu insanlık

Hesap yapmayı da bilmiyor artık.

Ya işçilerinin haklarını, ya vatandaşının haklarını çalarak,

Gasp ederek kurdukları zenginliklerle alınan

O kurbanlık hayvanlarla yapılan ibadetlerin sevapları

Asla onlara yazılmayacaktır, yanlarına kâr kalmayacaktır

Ve onlara sevap yerine ancak gazap kapıları açılacaktır. Âmin.

Şunu kimseler unutmasınlar ki;

Çaldıkları ve gasp ettikleri toprakların, evlerin, araçların içinde

Dini ibadetlerini yapanlar,

Kendilerine cennetin değil de ancak

Cehennemin kapılarını aralarlar.

Peki, şimdi herkes kendisini muhasebeye çekmeli değil mi?

 

Hak etmediğiniz bir gazap var mı?

 

Küçük ya da büyük

Birçok saltanatların ve zenginliklerin arkasını çevirin,

Kaldırın bir bakın altına,

Mutlaka o saltanat ve zenginlikler;

Kederli insanların, mazlumların acılarının üzerine kurulmuştur,

Mutlaka birilerinin hakları gasp edilerek kurulup yapılmıştır.

İnsanlar hangi din, hangi mezhep ve hangi ırktan olursa olsunlar

Bu haksızlığı bile isteye yapmaktadırlar ne yazık ki

O halde gazap kapınızı çaldığında

Ve azap kamçılarının sesini işittiğiniz de,

Musibet belalar karşınıza çıktığında

Sakın bunu bizler hak etmemiştik demeyesiniz.

Hepiniz o gelecek olan gazap ve azapları

Hak etmiş olacaksınız, vesselam.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Özletin birbirinizi birbirinize anlaşarak…

 

Çok uzun süre beraber kalıyor insan bâzı insanlarla,

Bâzen kısa süreli de olsa, şairin tavsiyesi olarak

Ayrılmalı, özletmeli insanlar birbirlerini kendilerine,

Ayrılmak derken, iyi insanlar ayrılıp

Artık hiç buluşmasınlar demiyorum, sadece

Çok uzun süreli yan-yana, baş-başa, diz-dize,

Karşı-karşıya aynı bir çatı altında hiç ayrılmadan

Uzun süreli beraberlikler insanları usandırıp, sıkabilir,

Arkadaşlık, sevgililik, dostluk, aile ilişkilerinde

İlişkilerin tâzeliğini, saflığını korumak için kısa sürede olsa

Yalnız ve ya başka erdemli insanların çevresinde

Tatil veya sosyal bir faaliyet yapılabilmeli, kısa süreli de olsa

Kendi başına kalmaya ihtiyacı olabiliyor insanın,

Güzel farklı faydalı bir şeyler yapmaya ihtiyacı olabiliyor insanın

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

       Oysaki nâmus adalettir…

 

Şaire, devleti ile nâmus ilişkisi hakkında

Bir şeyler söylemesini rica ettiler, şair de cevaben dedi ki;

Kendisini nâmuslu zanneden nâmussuz bir devletin

Batması haktır, bu elbet en kısa zaman da hayat da bulacaktır.

Nâmussuz bir devleti ayakta tutan o nâmussuz bir milletinde

İşte o nâmussuz devletle birlikte elbette o da batacaktır.

Şair son söz olarak şunları söyledi, dedi ki;

Biz zamanında dedik ki; neyi nelerinizi kaybettiğinizi hatırlayın,

Fakat her nedense bu millet, bu insanlık,

Adaleti, insancıllığını, yaratılış gayesini kaybettiğini

Hiç hatırlamak istememekle beraber,

Bir de erdemsizliği, namussuzluğa köle yapmaktan neşe buldu.

Yazıklar olsun böyle bir devlete, böyle bir millete, böyle insanlığa.

Oysaki nâmus adaletti, adaleti çiğnemekten başka ne yaptı insan.

 

                                                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Yaşadığı adaletsizliği erdem zanneden…

 

Erdemsizliği tanrı edinmiş insanlarını gördüm dünyanın,

Her bir dinden ve her bir ırktan olduklarını haber veren

İnsanlar vardılar içerlerinde.

Arsız ve adaletsiz yaşam ve çirkin ruh hallerinden

Pek çok memnun insanlar gördüm

Halkın içinde ve hem de devletin ta tepesinde.

Cinayet ve hırsızlıklarını erdem zanneden cahillerin,

Hem bu toprakları ve hem de dünyayı yönettiklerini gördüm.

Aman ya Rabbi dedim kendi kendime, cinnetler geliyor bana,

Silahı, delinin eline tutuşturmaya benzemiş ancak

Şu dünya insanlığının hâli, dedi şair seyrederken insanlığı.

Farkındadır ve ya değil kölesi olduğunun gafletin,

Adaletsizliğin kölesi olduğunun şu modern zamanın insanlığı!

Yaşadığı adaletsizlikleri erdem zanneden bir insanlık gördüm.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Deliler koğuşuna çevrilen dünya…

                              

Kendi cehaletlerini önümüze din diye,

Kendi cahil kültürlerini,

Kendi nefsi kavgalarını kibirlerini

Önümüze din diye,

Adalet diye pişirip getiren

O cahiller arasında

Yaşamaya çalışıyoruz

İşte şu dünya da,

Buna yaşamak denirse eğer.

Dünya deliler hastanesine,

Cinnet yurduna, adaletsizlikler koğuşuna çevrilmiş,

Erdemli aklı başındakilere de

Deli gömleği giyindirilmiş ki

Bir daha erdem ve adaletten söz edilmesin diye.

 

                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kendi tercihidir insanı iyi ya da kötü yapan…

 

Cahillik, aptallık ve kibir edersen eğer ancak

İşte o zaman tarih tekerrür eder, dedi şair.

Cahillik, aptallık ve kibir etmez isen eğer,

İşte o vakit neden tekerrür etsin ki tarih, dedi şair.

Ah idrak, dedi şair, ah idrak,

Sen ne büyük bir hünermişsin ki meğer

İnsanlığı sen olmadan

Yücelikler saltanatına çıkaramıyor hiçbir kimseler.

Daha sonra, sanki başka bir konuyu anlatır gibi

Şöyle devam etti sözlerine şair, dedi ki;

Her ne kadar bilgi sahibi olsak da

Sevmeklerimiz, nefretlerimiz, ihtiyaçlarımız, zorunluluklarımız,

Mecburiyetlerimiz, heveslerimiz, günahlarımız, arzularımız

Bizlerin tercih ve seçimlerini etkiler,

Mutlak olan o bâzı kaderimiz haricinde ki

Seçimlerimiz ve tercihlerimiz de bizim kaderimizi etkileye biliyor.

Neyi yaşadığınıza, neyi tercih ettiğinize dikkat edin lütfen

Çünkü o kaderiniz olduktan sonra

Sizin ve sevdiklerinizin başına neler getire bilir

Şimdiden düşünün ve tercihlerinizi, seçimlerinizi ona göre yapın.

Unutmayınız ki;

Kader ve tâlih değildir insana zâlimlik yapan ve yaptıran, ancak

İnsanın kendi tercihleridir onu iyi ya da kötü yapacak olan.

 

Şairin sanat tarzı hakkında sonnet…

 

Şaire dedi ki bir bilge;

Ya hu şair, sen psikolojiyle şiiri,

Sosyolojiyle şiiri, sosyopsikolojiyle şiiri,

Felsefeyle şiiri birleştirip, terapiyle şiiri,

Sonnet kalıbını kullanarak

Veya serbest akıcı

Nazm kalıbı tarzını kullanarak,

Makaleler, şiirler, felsefik notlar,

Jurnaller, aforizmalar, felsefe yazıları,

Hikmetli yazılar, fikir muhasebeleri, tenkitler,

Fikir yazıları kaleme alıyorsun,

Bu tarzı kullanmak zor olmadı mı?

Şair de cevaben dedi ki; insanın ruhundan kan çekmek nasılsa

İşte benim bu tarzı geliştirip kullanmam da o kadar zor oldu.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Konuşmak hakkını nereden aldın şair…

 

Şaire dediler ki;

Nereden bu konuşmak hakkını kendinde buluyorsun,

Şairde cevaben dedi ki;

Ben, hakları gasp edilmiş

Bir halkın şairi olarak konuşuyorum,

Fakat gelin görün ki bu halk kendi haklarını gasp edeceklerle

Birlik de çalışmaktan

Ve onları yönetici yapmaktan da geri durmayacak kadar aptal Ve cahil değiller de peki, ya nedirler.

Bu nasıl bir çelişkidir dedi şair,

Bu nasıl bir ilişkidir, dedi,

Sustu bir müddet ve sonra şunları ekledi şair ve dedi ki;

Anlaması tragedya,

Anlaması vehim, anlaması trajedi!

 

                                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyük şairlerin özelliklerinden…

 

Büyük şair dediğiniz kişiler,

Sırf sâdece kendi alanlarıyla ilgili değil,

Başka bir ilim dalıyla da ilgilendiklerinde

Veya başka bir alanda fikir üretmek peşinde olduklarında bile

Faydalı başarılar gösterebilecek bir kudrete sahip olabilmeliler,

Eğer bu özellik bir şair de var ise

O büyük şair olmak yolunda ilerliyor demektir,

Fakat bunun yanında büyük şairleri en üstün kılan özellik ise

Erdem ve adalet karakterini giyinmiş olmalarıdır,

İdrak ve bilgi hünerlerine sahip olmalarıdır,

Hikmet onların ışığı, aşk onların meşrebi oluşudur,

Merhamet ve şefkati bile adalet terazisine koyarak

Güzel bir hayat yaşamak mücadelesi içinde oluşlarıdır.

Onlar daime adaletsizliğe karşı mücadele veren kahramanlardır.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Âdil olan bir, her silah ve ordudan daha güçlüdür…

 

Şaire dediler ki;

Senin düşmanların çok güçlüler,

Halkın küçümsenemeyecek

Bir gurup taraftarı da onlarla beraber,

Hem ayrıca orduları bile var, silahlı kuvvetleri de var,

Ajanları şehirlerin her bir köşesini tutmuş,

Onlar çok kalabalıklar, sen ise garip bir şairsin,

Tek başınasın, ordun yok, silahın yok, taraftarların yok,

Nasıl intikam almayı düşünüyorsun,

Şairde cevaben dedi ki;

Tanrılar ölür, ancak Rab Allah kalır baki,

Bir, çoktan daha güçlü ve kalabalıktır,

Elbette birlerle çoğalıp erdemli kalabalıklar oluşturmak iyidir,

Çoklar bir olmadan çok olamazlar,

Fakat bir, adalet üzerine yaşıyorsa eğer

O çok olan, silahlı olan her bir guruptan daha çok güçlüdür,

Daha çok cesur ve daha çok iyi, daha çok hayrlıdır.

Ayrıca hem ben düşmanlarımı, düşmanlarıma vurdurup,

Kırdırıp geçiririm onları birbirlerinin üzerine.

Herkes bekliyor, sonucu herkes merak ediyor,

Hem ben elimi kana bulamam, dedi şair,

Ben düşmanımın eliyle diğer düşmanımdan da alırım intikamımı.

Hem bir’e de ancak o kudreti sonsuz bir olan varlık yardım eder,

İşte o da, bana yeter.

Ben, Rabbime bağlıyım, ona aitim, ona döneceğim…

 

Şaire dediler ki;

Şu tarikatlardan, mezheplerden, partilerden hangisine bağlısın,

Şair de cevaben dedi ki;

Ben hiç bir tarikat, mezhebe, guruba, partiye bağlı değilim,

Ben, beni yoktan var eden, âdil olan

Ve o kendisinden başka ilah Rab olmayan

O aziz sanatkârım olan Rab Allah’a bağlıyım, ona döneceğim,

Odur benim hürriyetimi bana veren,

Odur beni yediren, içiren, odur bana hastalandığımda şifa veren.

Onun adalet üzere gönderdiği ilahi kitapları olan;

İncil’i, Zebur’u, Tevrat’ı, Kuran’ı Kerimi kabul ediyor

Ve onları çok sevdiğimi beyan ediyorum,

Ve yine onun adalet üzere gönderdiği peygamberleri olan;

O bakire Meryem oğlu peygamber Mesih İsa’yı,

Peygamber Musa’yı, peygamber Davud’u,

Peygamber Muhammed’i de sevdiğimi,

Meleklerini de çok sevdiğimi beyan ediyorum,

Erdemli, büyük idrak, büyük akıl sahibi ilim bilim insanlarını

Dikkatle okuyor, dikkatle dinliyor ve bilgilenerek

Üstün idrak sahibi iyi insan olmaya çalışıyorum, dersim budur.

Bağlanmak, biat etmek için Rab’dan, ilahi kitaplardan,

Faydalı ilimden ve adaletten başka diğer insanlara bağlanıp,

Kendilerini onların kulu yapacağı varlıkları arayıp onlara da körkütük bağlanan aptallara da ancak gülüyor ve şaşırıyorum.

                  Ey üstün idrak…

 

Yaşadığı hevesleri, arzuları, kültürleri, örfü, âdeti,

Ananeleri, zamanla ilahi din zannetmeye başlayıp,

Onlar uğruna boş yere savaşan, boş yere kalp kıran kavimler,

Milletler, o ilahi dinide diğer insanların

Ve diğer milletlerin gözünde, diğer milletlerin aklında kalbinde

Değersiz, vahşi, kaba, zararlı bir şeymiş gibi göstermiş oluyorlar,

Bunun hesabını o ilahi dinin sahibi olan Rab sizlere

Sormasında peki, ya ne olsun.

Ah üstün akıl,

Ah o büyük idrak sen nerelerdesin, diye sorduğum olur kendime,

Anlamak!

İşte bütün mesele budur, dedi şair. Anlamak!

İlahi kitabın dediği gibi diyelim, ilahi kitap der ki;

Biz peygamberleri ve ilahi kitapları,

İnsanlar ve cinler adaleti yaşayıp, adaleti yerine getirsinler,

Adalet terazisini dengede, ayakta tutsunlar diye gönderdik.

İlahi kitap da ki bu güzel cümleyi okuduktan hemen sonra,

Ben, ben bilge şair, ben işittim ve itaat ettim, dedi

Ve cahillerden, kâtillerden cinayetkeşlerden uzaklaşıp,

Onlardan yüz çevirdi.

 

 

 

 

Dersine iyi çalışmalı insan…

 

Çok bağırmakla,

Çok yüksek sesle insanlara bâzen haklı,

Doğru bir şeyi anlatamayabilirsiniz,

Haklı ve iyi bir şeyler söylüyor olsanız bile

O bağırmak, o çok yüksek ses

Ancak kaba bir gürültü

Ve rahatsızlık vermekten ibaret kalabilir.

Sanatsal bir ses bile çok gürültülü dinletildiğinde,

Huzuru bozan bir gürültü hâlini alabilir.

Hem ben çok bağırdım,

Haklıydım, haklı olduğumun farkındaydım, canım yanmıştı,

Hakkımı aramak için, canım da yandığından dolayı bağırdım,

İyi ve güzel olan bir şeyleri anlatmak için de bağırdım

Fakat bağırmaktan ziyade kulaklara değil asıl

Gönüllere, kalplere, vicdanlara girebilmek en doğru olanıydı.

İnsanın canı çok yanınca bağırmayı tek çare zannedebiliyor.

Her şeyi yerli yerinde, yerine ve zamanına,

Hikmetli sağlıklı ölçü ve ölçüsüne göre yapmak ve yaptırmak

Ancak erdemli ve kudretli insanların işidir.

Hep demişimdir, dersine iyi çalışmalı insan,

Erdem, bir insanın çalışabileceği en üstün derslerdendir.

Şair söyleyeceğini söylemiştir artık, başka söze ne gerek.

 

 

Öğle büyük varlıklar, karizmalar var ki…

 

Bâzı varlıklar o kadar çok büyüktürler ki

Sizler onları ya göremez ve ya farkına varamazsınız

Fakat üstün idrak ve akıl sahibi kimseler

Onların varlığını anlayabilirler.

Onların gönülleri de çok yücedir,

En üstün özelliklerinden birisi de

Kimselere haksızlık yapmaz

Ve adaletle hayatlarını yaşamaya,

Adalet ve erdemle hayatı yürümeye çabalarlar.

Mücadele onların sanatlarından,

Aşk ve hikmet onların dostlarındandır.

Onları ancak üstün idrak sahibi insanlar tanıyıp, hissedebilirler.

Mesela akıl denen mucize,

Onları mutlaka tanıyabilir.

O her bir şeyi yoktan var eden Rab Allah ise

O varlıklardan sonsuz daha büyük olanıdır,

Onun büyüklüğü ise

Hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar sonsuzdur.

İşte o sonsuz kudret sahibi Rab’bın

Akıl denen mucizeyi yaratıp insanlara vermesiyle,

İnsan tam kıvamına, demine gelmiştir,

Önemli olan işte o akıl mucizesiyle o üstün özelliğe

Kavuşabilmek için hikmetle, bilgiyle hayatı yürümeye başlamak,

İşte o akıl denen mucizenin değerini anlayıp

Onun gerçekten hakkını vermeye çalışan insanlar vardır,

Metre nicelik hesabıyla birkaç metredirler,

Fakat öğle büyüktürler ki

Sen onlarla yüz-yüze karşı-karşıya gelsen bile

Onları tanımayabilirsin,

Onları anlayamayabilirsin,

Büyüklüklerini kavrayamayabilirsin,

Çünkü sizlerin anlayışı,

Sizlerin bakış açılarınız,

Onların fikirleri, onların hayat yaşam tarzları karşısında

Çok dar ve sığ kalır,

Onları tanıyıp anlayabilmek,

Onların büyüklüklerini kavrayabilmek için

Ne mi yapman gerek,

Bilgilen, bilgelen, idrakini(anlayışını) kuvvetlendir,

Hikmet denen bir vasfı dost edin,

Tüm fikirlerini onunla tart,

Terk et artık o başkalarının sana ezberlettiği yalancı masalları.

Ah idrak, dedi şair, ah idrak, meğer sen ne ulu şeymişsin,

İnanının ki şu idrak denen kelime, dedi şair,

Göğe altın harflerle yazılacak kadar çok fazla kudretlidir.

Dedim ya;

Bilgelen artık.

Bilgelen artık.

 

 

Hâkimler yargıçlar, mütevazılık, adalet ve cesaret…

 

Bize iyi hâkimler, iyi yargıçlar değil,

İyi yöneticiler değil,

Bize, bilge, erdemli, âdil ve cesur yöneticiler,

Âdil ve cesur yargıçlar, hâkimler gerekli.

Birçok insan iyi olabilir

Fakat her iyi insan, bilge, erdemli, âdil ve cesur olamaz.

Şair dedi ki her iyi insan âdil ve cesur olamayabilir

Fakat her âdil insan elbette ve mutlaka iyidir.

Erdemli insanın özelliğinde adalet ve bilgelik vardır,

Adaletli olmayanlara ise erdemli denmeyeceği de bir gerçektir.

Mütevazılığı bana sorup duruyorlardı,

İşte mütevazılık da;

O bilge, erdemli, âdil ve cesurların yanına

Bir de kibarlığı eklediniz de,

Bunların toplamının bulunduğu

Karakter tipine mütevazı denir.

Mütevazılığı enayilikle karıştıranlar var,

Oysaki mütevazılık enayilik değildir,

İşte tarifini yaptık biz burada,

Bu tarife aykırı olan her mütevazılık tarifi

Ancak enayilik ve ya yalandır.

Hem ayrıca mütevazılık alçak gönüllülük de değil,

Tam tersine, mütevazılık; yüksek, ulu gönüllülüktür.

Ha bu arada, adalet sadece bir insanın

Veya sadece ülkelerin belirlediği şeyler değildir,

Bakınız bu ülke dâhil birçok ülkelerin hukuk ve yasalarına,

Adaletsizdirler, halktan, vatandaştan gasp ederler

Veya onların gasp edilmelerine seyirci kalırlar.

Adalet; haklıya hak ettiğini verebilmek,

Olması gerekenin olması gerektiği yerde olmasını sağlamak,

Emanetlere ihanet etmemektir.

Bakınız insanlığa,

Ona emanet edilen her bir şeye,

Her bir hakka hukuka ihanet etmiş durumda.

Hep söylemişimdir,

Ne hikmeti, ne iyiliği,

Ne merhameti

Ve ne de erdemlilik ile faydalı bilgeliği,

Hatta aşkı bile

Adaletten asla ayıramazsınız,

Onlar ayrılmaz bir bütündürler,

Onların birleşimiyle onlar vardırlar zâten,

İnsanın beynini kalbini insan vücudundan çıkartmakla,

Onları birbirinden ayırmak da aynı şeylerdir.

Şair son olarak dedi ki;

Cesur ve uyanık olun

Çünkü adalet, cesur ve uyanık olanların,

Üstün idrak sahiplerinin en yakın, en güvenilir dostudur.

 

 

Sex ve evlilik ilişkilerinde saadet…

 

Sex elbette gereklidir, dedi şair,

Muhteşem bir lezzetidir evlilik ilişkilerinin,

Muhteşem bir sanatıdır da hatta evlilik ilişkilerinin.

Sevişmek; zâten başlı-başına güzel bir sanattır,

Sevişmek; bu kelimenin anlamı sadece sex ile değil,

Konuşmakla, farklı ilgi alakalarla da olabilir,

Sex ile birleşince daha bir başka anlam katar

Evlilik ilişkilerine.

Fakat bir ilişki de sex her şey demek değildir,

Sâdece sex için ilişki kuranlar,

Bundan daha fazla ileriye gidemezler,

Mutlu olamazlar yâni,

Oysaki hayat sâdece sex üzerine kurulu değildir,

Oysaki mutluluk sâdece sex üzerine kurulmuş değildir,

Yâni bir ilişki de sâdece sex için bir araya gelenler

O ilişkiden daha fazla, güzel, iyi bir şeyler

Hatta saadet bile bulamazlar,

Onların ilişkileri ancak sex ve sex sevişmesiyle sınırlı kalır,

Aranan gerçek saadet ise asla gelmeyecektir.

Dedim ya sadece sex için ilişki kuranlar

O ilişkiden mutluluk bulamazlar,

Mutlaka o ilişki bir gün devrilir,

Boşanmalar kaçınılmaz olur,

Boşanmaların çokluğu ise insan ilişkilerini daha beter yapar.

Oysaki çiftlerin arasında ki sevgililik,

Yâni evlilik ilişkisinde

(bu arada ben sevgililik derken, evlilik ilişkisini kastetmiş oluyorum) yâni sevgililik(evlilik) ilişkisinde sex ile beraber

Ve sexsten daha başka, güzel,

Birçok iyi isteklerinde olması gerektiğini düşünüyorum,

Doğru olanı da bu değil midir zâten.

Yâni sevgilinin(eşinin)

Konuşmalarından, sohbetinden, onun fikirlerini dinleyip,

Hayatı karşılıklı paylaşmaktan da hem zevk

Ve hem de mutluluk alabilmeli değil midir?

Sevgiliyi(eşi) onu mutlu eden şeyleri

Onunla birlikte paylaşmaktan da saadet bulabilmeli değil mi?

Mesela, birbirlerinin severek okuduğu,

Severek dinlediği şeylerden tutun da,

Birbirlerinin karşılıklı veya farklı fikirlerinin paylaşımını,

Faydalı kitaplardan, faydalı sanatlardan tutunda,

Birbirlerinin güzel, faydalı olan her bir şeyini

Birlik de paylaşmaktan mutlu olabilmeliler değil mi?

İşte sex ilişkisi de ancak bu anlattıklarımla, bunlarla beraber Sağlıklı bir şekilde uygulandığında

Daha iyi bir anlam ve güzellik kazanır.

Şair dedi ki; evlilik ilişkilerinizi sâdece sex ile sınırlamayın,

Oysaki sex den başka ve sex ile beraber sizi, evliliğinizi daima mutlu edecek hazlar ve saadetler de var, onları yakalamayı da

Başarabilin. Haydi, sağlıcakla kalın, erdem ve ahlakla kalın.

           Çirkin insan ve güzel insan kimdir…

 

Şaire dediler ki; bize çirkin ve güzel insanlar hakkında

Anlayabileceğimiz basit bir şeyler anlat, şair de cevaben dedi ki;

Çirkin insan; bakımsız, (tüm işlerinde olduğu gibi beden ve ruh sağlığında da bakımsız olan kastedildi)akılsız, (aklını hikmetle kullanamayan kişiler kastedildi) anlayışsız (idraksiz) ve çirkin karakterli, âdil olmayan, daima haksızlık ve ya arada bir haksızlık yapana denir, dedi şair ve şunu da ekledi, dedi ki;

İşte bunların oluşturduğu karakter tipine de çirkin denir.

Oysaki her iyi karakterli, bakımlı, akıllı(aklını hikmetle kullanabilen) anlayışlı, üstün idrak sahibi, hangi ırk ve dinden olursa olsunlar, bu tarife uyan erdemli insanlar ise mutlaka hem güzeldir, hem de yakışıklıdırlar.

Bunların yanında bir de karizmatik olan, iyi fikirleriyle beraber,

Bu saydığım vasıfları da taşıyorsa diğer tüm insanlardan daha güzeldir. (işte karizmatik insanların diğer iyi insanlara nazaran farkı; o diğer insanların tüm iyi özelliklerini taşımak şartıyla, onlar hep bir adım öndedirler.)

Karizmatik insanların arasında ki iyi olanların en üstün özelliklerinden birisi de takva sahibi olmalarıdır.

Aklını iyi kullanan(akıllı insan) temizliğine, giyim tarzına

Ve yaşam tarzına, iyi ve faydalı,

Güzel bir imaj oluşturmasını bilendir.

Karizmasını da; hem o sağlıklı güzel tarzıyla, hem de bilgeliği

Ve ilmiyle geliştirmesini daima bilen bir karaktere sahiptir.

Şimdi sizlere soruyorum, aklınızı doğru,

Hikmetle kullanabiliyor musunuz?

Üstün bir anlayış(idrak) sahibi olabildiniz mi?

Erdemlilik ve bilgelik yolunda mısınız?

Kibar mısınız?

İyi ve âdil bir karakter sahibi misiniz?

Beden ve ruh sağlığınıza,

Beden ve ruh bakımınıza bilgece özen gösterebiliyor musunuz?

Eğer bu dediklerimi başarabiliyorsanız sizler

Güzel ve yakışıklısınız demektir,

Hatta karizmatik olmaya da adaysınız da demektir.

Eğer böyleyseniz, o diğer başkalarının

Sizi küçük düşürücü şeyler söylemelerine

Hiç mi hiç kafayı takmayın.

Şair son olarak dedi ki;

Anadolu da bir laf vardır, derler ki;

Çakallar haset etse de kervan yoluna devam eder, dedi

Ve şunu da ekledi, dedi ki;

Kimselere haksızlık etmeyin, âdil ve hikmetli yaşayın,

Yolunuza da devam edin.

Haydi, selametle.

 

 

 

 

 

Muhasebe yapalım mı?

                 

İnsanları daha iyi anlayıp

Daha iyi hikmetle tanıyabilmek için

O farklı karakterde ki

İnsan guruplarının aralarına

Kimi işleri bahane ederek katıldığım da,

Öğle vahşi, öğle merhametsiz,

Öğle çok adaletsiz,

Hatta kendilerini kâinatın en iyi dindar insanları zanneden

Birçok idraksiz insan tanıdım ki

Bencil, kibirli, egoist budalalar olduklarının bile

Farkında değillerdi,

Öğle cinayetkâr insanlarla görüşüp konuştum ki

Öğle haksız yobaz zorba devletler, partiler, tarikatlar,

Cemaatler tanıdım ki

Onların aralarında onları incelerken,

Neredeyse ruhumu kaybedeceğimi,

Neredeyse ruhumu iblisin ele geçireceğini,

Onlara benzeyeceğimi düşünüp,

Çok ama çok korktum.

Ben bu sebeple hemen-hemen

Her bir gün erdemlice ruh muhasebesi yaparım,

İnsanlığımı yitirmemek için yaparım,

Aşkımı kaybetmemek için yaparım,

İyi mi kötümü,

Âdil mi haksız mı geçirdim bugünkü günü diye,

Muhasebe mi yaparım.

Ben kimim, neden yaratıldım,

Hayat vazifem nedir, nelerdir, nereye gidiyorum,

Ne istiyorum, nereden geldim ve nereye gideceğim,

Gibi birçok sorunun cevabını bulduktan sonra

İyi ve âdil bir insan olmam gerektiğini anladım

Ve yoluma devam ediyorum

Ve bu soruların cevabı, sağlam ve emin bir şekilde bendedir

Ve ben de

Yoluma düşe kalka da olsa

Hiç durmadan devam ediyorum,

Çünkü ben adaleti ve erdemli bir duruşu seviyorum, dedi

Ve gerçekten de büyük bir cesaretle yoluna

Devem etti şair.

Selametle şair, selametle kardeş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Politikacılar, yöneticiler öğüt isteyince…

 

Şaire dedi ki bir gurup politikacı ve yönetici,

Bize bir nasihatte bulunsan,

Şair de cevaben dedi ki;

Ben iyi ve âdil olmaya karar verdiğim günden beridir

Gerçek saadetin işte tam da âdil yaşamak

Ve adalet terazisini korumakla olduğunu fark ettim,

Sizler de âdil olun

Ve adalet terazisini dengede tutun,

Onu dengede tutmanın hikmetini öğrenin

Yoksa helak olacaksınız.

Adalet;

Rab Allah’ın

İnsanlara verdiği en üstün emanettir,

O emaneti koruyamayanlar mutlaka cehennemle tanışacaklardır.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Gasp eden gasp olunur, dedi şair…

 

Vatandaşını, insanı, varlıkların haklarını gasp eden

Ve gasp edilmesine

Göz yuman

Tüm devletler, insanlar,

Diğer

O zorba

Ve o âdil devletlerin,

Kavimlerin eliyle

Yağma edilmesinler de peki,

Ya ne olsunlar.

Vakti zamanı gelmeden cümlelerimi kalbimden çıkarmam ben,

Ben bir şairim, hem merhametli ve hem de âdilimdir,

Kılıcım, kalemim sırattan keskindir benim, öğle de olmalıdır,

Lafımı düşmandan, ya da dosttan esirgediğim duyulamaz.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben gerçeklerin farkına vardım…

 

Şaire birkaç bilge dedi ki;

Neden bu kadar çok keskin ve adalet üzerinesin,

Neden bu kadar çok aşk ve erdem üzerinesin,

Şair de cevaben dedi ki; ben o bakire temiz Meryem oğlu

İyi, âdil yürekli İsa’nın İncilin de olanları biliyorum,

Hem ben, o âdil Davud’un

O güzel Zebur’un da yazanları da biliyorum,

Hem ayrıca ben o güzel Musa’nın

O âdil Tevrat’ın da ki ilahi cümleleri de biliyorum,

Hatta onların bir güzel kardeşi olan

Ve onlarla aynı âdil mesajları getiren

Muhammed’in Kuran’ı Keriminde de olanların farkındayım,

İşte ben gerçekleri öğrenip anladığım için böyle keskin, kararlı

Ve adalet haykıran, aşk ve erdem üzere olmaya çalışmaktayım.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Yaptıklarıdır insanı iyi ya da kötü kılan…

 

Delilikle akıllılık arasında,

Cinayetle adalet arasında

İnce veya kalın çizgiler olsa hem ne fark eder ki

Bura da önemli olan tercih meselesidir,

Hani ben hep diyorum ya;

Kader ve talih değildir insanı zâlim yapan,

Kendi tercihleriyle yaptıklarıdır onu iyi ya da kötü kılan.

Kalın ya da ince çizgi, insan karar verirse doğru olanı bulabiliyor.

Peki, tercihlerimizi bize gerçekte tercih ettiren aklımızı

Ne ile ve nasıl fikirlerle beslemeliyiz ki

Bizi gerçekte biz yapacak olan

O erdemli insansı ve hikmetsel terbiyeyi yaşayıp

Sonuca da sağlıklı ulaşabilelim.

Burada cevap sorunun zâten içinde değil de ya peki, ya nedir.

 

                                                Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 Seninle saadet var  …(bir şarkı daha)

 

Bir hüzün kaplar beni

Nihayet;

Sen gelirsin,

Geçer gider böylece

Şu tüm kıyameti

Kederlerin üzerimden!

Acısıyla,

Neşesiyle,

Bir ömür

Yaşar gideriz böylece.

İyi ve bir hoş sadâ

Bırakmaya bak ardında,

Diye okumuştum

Güzel bir şairin şiirin de.

 

           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İlahi kitabı layıkıyla yaşayan ümit etsin…

 

Rab der ki;

İlahi kitabı layıkıyla okuyup izleyenler ancak

Ona iman etmiş demektir.

Şair dedi ki;

Şimdi hem İslam olduğunu,

Hem müslüman, mümin olduğunu iddia edenlere

Ve bir de kendinize bir bakın,

Sizler ve onlar, onu, o ilahi kitabı

Layıkıyla anlayarak okuyabiliyor musunuz?

Layıkıyla onun adalet emrini yerine getirebiliyor,

İzleyebiliyor, yaşayabiliyor musunuz?

Yoksa haksızlık yapmaya devam mı ediyorsunuz,

Tabi ki de haksızlık yapmaya devam ediyor,

Onu layıkıyla anlayamıyor, anladıklarınızı da

Layıkıyla uygulamıyorsunuz,

Buda demek oluyor ki sizler ve onlar

Ona, ilahi kitaba henüz layıkıyla iman etmemişsiniz demektir.

Peki, ona iman ettiğinizi zanneden sizler ve imamlarınız,

Liderleriniz, şeyhleriniz, ardından gittikleriniz

Cennete girivereceğinizi mi zannediyorsunuz,

Eğer onun o en üstün emirlerinden olan

Adalet emrini layıkıyla izlemediğiniz halde

Nasıl oluyor da cennete girmenin hayalini kurabiliyorsunuz,

Şaşırıyorum aptallığınıza.

Kahramanlık ve erdem zannettiğin gibi mi?

 

Para karşılığında yaptığı işlerde kendisine

Kahraman diyen,

Kendisine kahraman denilmesini arzulayan

O idraksizlere derim ki;

Sizler yüksek para karşılığında çalışıyorsunuz,

Sizlere paranız verilmemiş olsa

O yapmakta olduğunuz işleri de terk eder yapmazdınız,

Gerçek bu,

Buda demek oluyor ki sizler kahraman değilsiniz.

Oysaki kahramanlık,

Para ve insanlardan bir karşılık menfaat beklemeden

Fedakârca yapılan işlerde olabilir,

Artık cinayetlerin, üçkâğıtçılığın adının erdem olduğu,

Para karşılığı yüksek maaşlı işlerin adına da

Kahramanlık dendiği bir zamandayız,

Dünya çivisinden çıkmış,

Kim gelir onu düzeltmeye,

Şair mi?

 

 

 

 

 

 

İnsanoğlu neyi davet ettiğine dikkat etmeli…

 

Davet ettiğinin kurbanı olursun kardeş, dedi şair.

Neyi çağırır davet edersen işte o seni bulur bir gün, dedi şair.

Yakalar seni boynundan sonra peşi sıra

Sürükler seni ardından kardeş, dedi şair.

İcraatlarınla, tercihlerinle, belayı, musibeti,

Gazabı, azabı çağırsan,

Ayrıca havayı suyu toprağı insanı kirletmeyi,

Zehirlemeyi, israfı çağırıp davet edersen,

Cinayeti, haksızlığı,

Çağırır davet edersen eğer,

Seni cennetin bulacağını zannetme sakın,

Öğle bir durum da seni bulsa-bulsa ancak azap bulur,

Keder bulur, pişman olacağın bir hayat

Seni kollarından yakalar kelepçeler kendisine,

Ayaklarından yakalar prangalar kendisine,

Zamanı geldiğinde de boynuna o giyotini giyindirir.

Mağarandan, ininden çık kardeş, dedi şair,

Çoğunluk belayı gazabı çağırdı, bak da gör,

Belalar gazaplar seni o mağaranda yakalamadan önce,

Oradan çıkmanı sana tavsiye ediyorum kardeş, dedi şair,

Oradan çıkar çıkmaz, yapacağın ilk iş erdemle yaşamaya,

Adaletle yaşamaya başlaman ve her bir insanı da

Erdemli, adaletli yaşamaya davet etmendir,

En azından öldüğünde Rab’bın ilahi mahkemesinde

Ben iyiliğe, erdeme ve adalete davet ettim diyebilesin, kardeş.

Zâten ölmeyecek mi her bir insan ve her bir varlık,

Öğleyse adalet erdem üzerine yaşa da

Rab’bın o ilahi mahkemesinde iyiliklerle anılıp

Cennete girenlerin başında sen ol bâri dedi şair.

Dünyaya bir bak kardeş, en çok ne var dünya da,

Keder ve cinayet,

Adaletsizlik ve huzursuzluk var,

Buda demek oluyor ki insanoğlu

En çok neyi çağırmış kendisine;

Cinayeti, kederi, adaletsizliği, huzursuzluğu

Kendi elleriyle, kendi aklıyla çağırmış,

Bunu bilerek veya bilmeyerek

Veya aptallığından yapmış olsa gerek.

Sana da tavsiyem,

Neyi davet ettiğine,

Yaşantın ve tercih ettiklerinle neyi çağırdığına bir bak,

Hikmetle düşün, hikmetle davet et o davet edeceklerini.

Hep söylediğim gibi; mutlak olan o kaderin haricinde,

Kader ya da talih değildir kötü olan,

Kendi tercihleriyle yaptıklarıdır,

Davet ettikleridir insanı asıl iyi ya da kötü yapan.

Neyi tercih ettiğine,

Neyi davet ettiğine dikkat et lütfen

Çünkü o sana ya huzur ya da keder, zarar vermeye gelecektir.

Ben şairim, görevim seni uyarmak değil de peki, ya nedir.

Bulabildiniz mi aradığınızı…

 

Biz her gün bir şeyler arar gibi

Evden çıktığımız da şehri ve tabiatı seyrediyoruz,

Peki, her gün ve her an seyredilecek kadar güzel

Bir şehir mimarisi mi karşımız da duruyor, tabi ki de hayır.

Peki, o halde bizim gözlerimiz her gün neye bakıyor

Öğle umutla,

Elbette ki mutluluğu aramaktayız,

Bir taraftan da maddi manevi

İsteklerimizin olması için mücadele vermekteyiz,

Yoksa ne bu şehirler de

Ne de tabiatta her gün ve her an seyredilecek ne bir huzur

Ne de bir güzellik ne de bir mutluluk bırakmadılar ki

Bıraksalar aslında kayda değer o kadar çok güzel şeyler var ki

Peki, sizler bulabildiniz mi o aradıklarınızı şehirler de.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Her insan ne ektiğine bir bakmalı…

 

Birbirimize ne kadar da uzağız öğle değil mi?

Dedi sevgili nâna,

Birbirimize ne kadar da tuzağız, dedi,

Seyrederken insanlığı yüksek bir tepeden,

Birbirimize ne kadar da küfür,

Birbirimize ne kadar da sövgüyüz,

Birbirimize cinayet olmaktan,

Birbirimize zorluklar çıkartmaktan

Daha başka neler yaptık,

Kaç kişi bunları düşünüp,

Kaç insan bunların yapıyor ki muhasebesini,

Ancak birbirimizin huzurunu bozmak, kaçırmakla uğraştık,

Birbirimizin mutluluğuna saadetine haset ettik ancak,

Peki, nihayetinde;

Nihayetinde herkes ölüyor, dedi şair,

Yâni hiç kimselerin yaptığı kötülükler yanına kâr kalmıyor,

Keşke daha iyi ve erdemlice yaşayabilseydik diyeceksiniz

Fakat iş işten çoktan geçmiş olacak o gün,

Her insan ektiği tohumların karşılığını mutlaka alıyor,

Nihayetinde; nihayetinde ölüyor her bir insan,

Nihayetinde alıyor insan her bir ektiğinin karşılığını,

Er ya da geç iyilik ekenler ve kötülük ekenler alır karşılığını.

 

 

Çivisi çıkarılmış dünyada…

 

Çivisi çıkmış bir dünya da, hem de

İnsan eliyle çivisi çıkarılmış bir dünya da ben

O çivinin başına çekiçle vurmaya gelen bir şair miyim?

Arz’ın üzerin de Arş’a özlem duyan

Düş ve rüyalarımla ben,

Ne haddimedir diyorum bâzen

Fakat bir elimde çekiç ha bire çiviye doğru

Çekiç darbelerimi savurmayı da ihmal etmiyorum.

Erdemin ve adalet denen nâmus hayatının insan eliyle

Yitik bir mal haline getirildiği bu dünyanın çivisiyle,

Anlayışsız ve adaletsiz insan kalabalıklarıyla

Uğraşmanın zorluk ve kederlerini

Her gün ve her an yaşamakla ben,

Sana geliyorum, dedi şair, biraz kederli, biraz umutla bakarak.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kimi destekleyip sevdiğinizin farkında mısınız?

 

Şaire dediler ki;

Bize aptallardan bahseder misin?

O bizim hayatlarımızı çıkmaz sokaklara çeviren

Aptallardan kurtulmak zor dediler,

Şair de cevaben onlara dedi ki;

Şu dünya da adaletli yaşayan insanları

Düşman edinen

O tüm aptallara(idraksizlere)hep kızmışımdır,

Şu dünya üzerinde onca, milyarlarca adaletsizlik

Ve cinayetler yapanları seven,

Onları arkadaş dost edinen,

Onları bir şekilde destekleyen,

Onlara bir şekilde taraf olanlara sevgi besleyerek

Öğlece boş yere ölüp gidenlere de çok kızıyorum,

O bâzı bilge şairler yine haklı çıktılar, dedi şair,

Demişlerdi ki;

Aptalla dost, sırdaş, yoldaş olma ki

Başın belaya, hayatın çıkmaz bir sokağa girmesin.

Peki, ben yine de öğüt vermekten geri durmayayım,

Dedi ve sözlerine şöyle devam etti şair, dedi ki;

Onlarla erdemlice, bilgece mücadele edinmeye

Veya onlara iyiliği öğretmeye gücü yetmiyorsa bir insanın,

Onların adaletsizliği terk etmelerini sağlayamıyorsa eğer insan,

En azından kalbiyle onlardan nefret etmeli,

Yâni kötülük yapanlardan,

Kötü olmayı tercih eden,

Kötü olmayı karakter edinenlerden bahsediyorum ben, dedi şair,

Onları, o kötü insanları kınamalı değil mi?

Hem kınayıp hem de onlarla dostluk kurmak da

Aptallık değil de peki, ya nedir, dedi şair.

Bu dünya da o kötü insanlarla mücadele etmek yetmiyormuş gibi

Bir de o kötülük yapan insanları

Bilerek veya bilmeyerek destekleyen

O aptallarla da uğraşıyoruz.

Ha bir de hiç ayırt etmeden, kötü iyi demeden

O her bir insana iyi dileklerde iyi dualarda bulunan aptallar var,

Onların daima işlerinde başarılı olmalarını dileyen

O aptallara, o anlayışsız insanlara ne diyebilirim ki

Umarım aptallıklarından bir an önce sıyrılırlar da

Bizlerin hayatlarını da zorlaştırmaktan vazgeçerler,

Şöyle diyelim bâri ey anlayışsız bir kısım aptal insanlar;

Biraz olsun mantıklı düşünün de, o kötü insanların, aslında

O kınamanız gereken kötü insanların,

O kötülüğü destekleyen insanların kuvvet bulması için

Onlara iyi dileklerde bulunmayın lütfen, onlara destek olup da

Onları kuvvetlendirirseniz eğer elbette yapacakları

İlk işlerden birisi de iyi insanlara zarar vermek olacaktır,

Unutmayınız ki kötüye, zâlime destek ve sevgi vermekle

Mâsum ve mazlum insanlara zulmetmiş olmaktasınız.

Lütfen o aptallıklarınızdan sıyrılın bir an önce olmaz mı?

Ne sebeple var edildiğini düşünen bilgeye cevaben…

 

Bazı sorulara tam cevap bulamamış bir bilge,

Bilge şaire dedi ki;

Nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi,

Ne sebeple var olduğumuzun cevaplarını tam olarak

Çözemiyorum, deyince,

Şair kahkahaları kopardı,

Çok güldü ve biraz tebessüm edip,

Şair de o bilgeye şöyle cevap verdi, dedi ki;

Ya hu bilge kardeş, insan denen varlığın beyni,

Tüm şu kâinatta var edilen en büyük mucizelerden birisidir,

O beyin, o akıl denen büyük ulu mucize;

Mantık denen, hikmet ve felsefe denen bir ilme sahip

Olabilmektedir,

O büyük mucize olan akıl kudreti;

Hikmet, felsefe ve mantık( doğru fikri bulanın ilmi) yaparak

Tüm doğrulara, hayatın en zor sorularına bile

Rahatlıkla cevap verecek kudrete sahiptir,

Yeter ki kâinatı okumasını, anlamasını öğrenelim.

Şu insan denen büyük mucizenin,

Şu akıl denen büyük ulu mucizenin

Tek var edilmek sebebi olabilir, o da;

O kendisinden daha üstün,

O en büyük sanatkârı olan Rab Allah’ı tanımak,

Dünya da, kâinatta adaleti yaşamak ve yaymaktır,

Çünkü aklı başında olan bir insan bilir ki;

Adaletin olduğu yerde, huzur, mutluluk, barış, sevgi,

Temiz bir dünya,

İyi ve huzurlu yaşayan sevdiklerimiz,

Âdil bir hürriyet

Ve bu güzelliklerin olduğu yerde de daha mantıklı,

Daha huzurlu düşünen bir akıl olabilir.

O Rab Allah ki kendisinden başka ilah olmayan,

Tüm ruhları ve bedenleri

Kudret elinde bulunduran,

O tüm varlıkları evirip çevirmek kudretine sahip olandır.

Onu tanıyan kedisini de tanımış olur,

Kendisini ve kâinatı anlayıp tanıyan ise

Onu da tanımış ve anlamış olur.

Kendisini bilen, Rab Allah’ı bilesin de peki, ya ne olsun.

İnsanın şu kâinat tablosunda var olan canlı varlıkların

Oluşlarını seyredip de,

O Rab Allah’ı tanımamasına imkân yoktur,

Yeter ki aklı başında,

Aklını hikmetle, doğrulukla,

Mantıkla kullanabilmesini bilsin.

Âdil ve merhametli bir Rab Allah’ın da bizden istediği ancak

Âdil ve erdemlice bir arada, iyi bir dünya hayatı yaşayıp,

Onu tanıyıp, ona, vatanımız olan cennete

Geriye dönebilmenin sınavını erdemlice verebilmektir,

Bu da ancak bilgelenip âdil ve erdemle yaşamakla mümkün.

İnsan denen

Ve akıl denen böyle büyük ve ulu bir mucizeyi de ancak

Ondan daha büyük, daha kudretli

Hatta ondan ebedi ve sonsuz kudret sahibi bir varlık var edebilir,

Zâten Rab Allah denen o sonsuz kudret sahibi bir varlığı da

Ancak büyük bir mucize, yâni akıl denen

O büyük mucizeyle anlayabilir, tanıyabilir insan,

O da zâten insan denen varlığın kafatasında mevcuttur,

Fakat şunu da unutmayınız ki

Rab Allah’ın sözleri ilk önce kalbe iner

Ve o kalbe inen hayat dolu sözleri de o akıl denen mucize

Anlayıp, düşünmeye, beyana, kâinatı bir çilingirci gibi

Tanımaya kurcalamaya başlar.

Akla küçük demek hakaret olurdu,

Çünkü Rab Allah gibi sonsuz kudret sahibini

Ancak büyük ve ulu bir varlıkla,

Yâni mütevazı, haddini bilen

Kibirsiz bir akıl denen mucizeyle tanıyabilir insan.

O aklın yardımcıları da diğer bilge akıllardır,

Aşktır, faydalı bilgi yüklü kitaplardır, sevgidir,

Hisler ve duygulardır.

Her bilenin üzerinde mutlaka daha iyi bilen biri vardır,

Mesela, Rab Allah’ı tanımak da bize

En büyük yardımcılardan birileri de;

Bakire Meryem oğlu babasız peygamber Mesih İsa ve İncil’i,

Peygamber Musa ve Tevrat’ı,

Peygamber ve hem de âdil bir kral olan Davud ve Zebur’u,

Yine bir peygamber olan o Muhammed ve onun kalbine

Rab Allah tarafından Cibril meleği aracılığıyla indirilen

Kuran’ı kerim denen ilahi sözlerdir.

Rab Allah diye isimlendirilen o en ulu ve âdil olan

Yaratıcımız, o üstün sanatkârımız Rab Allah,

Kendisini tanıtmak için

Ve kâinatta da âdil, erdemli bir hayatı insan eliyle

Yaşatmak için, insan ve akıl denen

O büyük mucizeyi var etmiştir.

Şu kâinat tablosu her sorunun cevabını

O üstün aklın huzuruna sermektedir,

Aklını hikmetli kullanabilenler onu okuyup anlayabilirler.

Aklını doğru kullanana bir işaret yetmez mi?

Dedi şair.

İnsan ve insanın o büyük ulu aklını var etmek kudretine

Sahip olan o ebedi kudret sahibi olan sanatkârımız Rab Allah,

Elbette hem insanı ve hem de o üstün insan aklını

Boş yere değil, insana, o üstün akla yakışır bir vatana,

Ebedi cennete yerleştirmek için var edip yaratmıştır.

Rab âdildir ve o âdil Rab ise şanına yakışanı yaparak

O üstün akıl sahibi iyi, âdil insanı hak ettiği yere,

O kötülüğün olmadığı cennetine yerleştirecektir,

Âdil olan diama, hak edene hak ettiğini elbette verecektir,

Adalet de ancak hak edene hak ettiğini vermekle hayat bulur.

Âdil olan Rab Allah’a hamd olsun, dedi şair.

Hürriyet ve gerçeği ararken… 1

 

İlahi dini ararken, onu bulmak isterken,

Hikmetin, adaletin,

Hürriyetin ve dengenin yaşanmadığı yerler de

Ve bunları yaşamayan

Kibirli, adaletsiz, cahil, anlayışı kıt insanların

Sana anlattıkları şey,

Seni davet ettikleri şey emin ol ki asla ilahi din değildir

Ve asla olamaz da,

Hemen oradan uzaklaş,

Çünkü ilahi din ancak

İçerisin de adalet, dengeli ve âdil bir hürriyet,

Hikmet ve cinayet olamayan mantıklı bilgece

Güzel bir hayat yaşantısının öğütlerini barındırmaktadır.

Sen bir bak kardeş, eğer adalet ve erdem gibi

O üstün vasıflar o kişiler de

Ve yaşamların da o üstün vasıflar yoksa eğer

Ateşin acısından kaçar gibi onlardan uzaklaş.

Anla ki o insanlar; ilahi dinin adını,

Peygamberlerin ve ilahi kitapların adını

Kötü amaçlarını hayata geçirmek için kullanmaktadırlar,

Seni avlamaya çalışan o büyücüler,

O dolandırıcılardan uzaklaşıp,

Adaletli, erdemli insanların yaşadıkları

O yerlere gitmeni tavsiye ederim.

Hürriyeti ve gerçeği ararken… 2

 

Âdil hürriyet, elbette bizim

Olmazsa olmazımızdır,

Mutlaka o olmalıdır hayatımız da, dedi şair.

Fakat hürriyet;

Dengesi olmayan şey anlamında da değildir,

Çünkü birçok insanı, hürriyeti dengesizlik zannederek

Dengesiz bir hayat yaşamakta ısrarlı görüyorum,

Dengesizlik ancak yıkımdan başka ne getirebilir ki

Dengesi olmayan devrilmesin de peki, ya ne olsun, dedi şair.

Dengenin yanı sıra bir de mutlaka sağlıklı olmalıdır hürriyet,

Adalet zâten hürriyetin olmazsa olmazıdır demiştik,

Mutlaka erdem ve hikmet olmalıdır içinde hürriyetin,

Denge bozulduğu zaman

Bir bakın dünyaya,

Su, hava, toprak ve insan nasılda devriliyor, kirleniyor,

Zehirleniyor, acılar, ıstıraplar çekmeye başlıyor, öğle değil mi?

Cinselliğin bile dengesini bozduğunuz da,

Yâni kadın ve erkek evlilik aile dengesini bozduğunuz da,

Homoseksüellik denen o büyük dengesizliği,

Erkeğin erkekle olan eş cinsellik denen dengesizliği ahlaksızlığı

İnsanoğlunun hayatına soktuğunuz da,

Dengelerin bozulmasına göz yumduğunuz da, nasıl ki

O toprağın, havanın, suyun denge bozumun da

Canlıların ve insanların başlarına ne gibi felaketler geliyor ise

Yine tüm insanların

Ve tüm canlı varlıkların başına da

O aynı kederler ıstıraplar gelecektir ki

Gelmektedir de zâten.

Dedim ya; bakın dünyamızın şu dengesine, bozulunca

Nasılda varlıklar hastalanıp zehirlenmeye başlıyor,

Savaşlar, terör, anarşi hiç durmuyor öğle değil mi?

Bu denge meselesini bir de hürriyet ile

Anlamlandırmaya çalışalım,

Anlamlandırmak için de

O anlamlandırmak istediğimiz şeyin

Anlamına mutlak bir göz atmalıyız öğle değil mi?

Peki, o zaman hürriyeti kısaca kelime olarak açalım,

Şair dedi ki;

Hürriyet; hem kendimizin

Ve hem de diğer tüm varlıkların, mesela,

Dünyanın, kâinatın, o âdil, hikmetsel, sağlıklı dengeli hukukunu öğrenip

Ve birbirinin o âdil hak ve hukukuna

Zarar vermeden, bir arada dengeli,

Âdil yaşamak olmalı değil de

Peki, ya nedir dedi şair.

Dedim ya;

Dengeleri bozmayın ki

O güzel huzurunuz da bozulmasın.

Haydi, kalın sağlıcakla, selametle.

Cinnetin kıyısında…

 

Gecenin sessizliğin de,

Erdemli bir bilge tam da yorgun olduğunda, uyumak,

Dinlenmek, huzur aramak peşindeyken,

Tam da kulağının dibinde,

Çelik bir çiviyi,

Çelik bir zemine saatlerce

Bastırarak çekmek gibidir

Gecenin bir yarısı,

Oradan çıkan o gıcık,

Kulakları tırmalayan o ses var ya,

İşte o sesi her gün dinlemek gibidir,

O dengesiz ve aptal, cahil insanların arasında yaşamak!

Cinnetin kıyısında, cinnetin kuytusunda yaşamak her an,

Her an endişe ve keder, her an gam ve hüzün, biraz da umut.

 

                                                Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

En tehlikeli hastalıklardan…

 

Şair dedi ki;

Kendilerine adaletsiz ve kibirli liderler seçerek,

Onlara da cehaletle, gözleri bağlı bir şekilde

Ve akılları aptalca biat eden

O tüm milletlerin batması haktır,

Bu batış er ya da geç

Mutlaka yaşanacaktır.

Hem adaletsizliğin, hem anlayışsızlığın,

Hem cehaletin, hem de kibirli oluşun birleşmesinden,

İşte tam da bunların birleşmesinden meydana gelen bu hastalık,

Şu dünyamızın en tehlikeli, en acıtıcı,

Istırap verici, sürüm-sürüm süründürücü hastalıklarındandır,

Bu hastalıktan, bu hastalığa yakalanmaktan,

Bu hastalığı taşıyanlardan Rab Allah’a sığınıyorum.

 

                                       Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Anlamak; işte bütün mesele bu…

             

Bir kısım tarikatçıların

Ve bir kısım gurupların

Ve bir kısım insanların yaptıkları şeylere baktım,

Dinledim, göz ve akıl gezdirdim,

İlahi dinle alakalı olmayan dualar,

İlahi dinle alakalı olmayan ibadetler yaptıklarını,

İlahi dinle alakalı olmayan

Ve ilahi din zannederek kimi törenler yaptıklarını gözlemledim,

Tüm bunlar insanı ancak yoruyor, bezdiriyor,

Hatta insanlığı da ilahi dini anlamaktan,

Adaleti, saflığı, dengeyi anlamaktan,

Gerçeği anlamaktan, hikmetli fikir üretmekten

Tamamen uzaklaştırıyordu.

Zâten insanoğlu yaratılış itibariyle bir arayış içindeydi

Ve nihayetinde bu cahillerin tuzağına ne yazık ki

Kimi insanlarda kapılabiliyorlardı.

Kimi gurupların yaptığı, bir kısım kültür,

Bir kısım büyücülük, sihircilik işlerini zamanla

İlahi din zannederek yaşamaya başladıklarını gözlemledim.

Bir kısım insanların hatalı fikirlerinin

Zaman içerisinde ilahi dine karıştırılarak

Ne yazık ki ilahi dinmiş gibi yaşandığını gördüm, üzüldüm.

Aslında onlar bir kısım kültürler uydurup

O uydurdukları tören ve kültürleri

İlahi dinmiş gibi yaşamaya başlıyorlar

Ve kendilerine de zamanla küçümsenemeyecek kadar çok

Kalabalık taraftarlar oluşturup,

Onları da para ve kudret için kullanıyorlar gördüm

Ve çok üzüldüm.

Hep söylemişimdir, bilgelenin,

Ve bir bakın, düşünün, bir yerde, bir kişi de, adalet,

Erdem, âdil paylaşım, huzur, güven, sağlık, temizlik,

Samimiyet, erdem, âdil bir hürriyet, hikmet,

Cinayetsiz bir yaşam tarzı, âdil denge

Ve daha bunlara benzeyen

Birçok güzel vasıf eğer onlarda yok ise,

Onlardan uzaklaşın ve o güzel vasıfları taşımaya çalışıp

Ve yine o güzel vasıfları taşıyan insanlarla

Arkadaşlık ve dostluk,

Komşuluk yapmaya çaba gösterin dedim.

Eğer bu çabayı göstermez iseniz

Sizlerde o aptallar sınıfına dâhil olmak gibi

Büyük bir tehlikeye sürüklenmeye başlarsınız.

Dedim ya; bilgelenin.

 

 

 

 

 

 

Cahiller içinde ki erdemli bilgeye üzülürüm…

                      

Adaletsizlerin, anlayışsızların,

Yobazların ve bir kısım cahil tarikatçıların,

Bir kısım cahil gurupların

Ve cahil insanların arasında sakın kalmayın, dedi şair,

Kalmak zorun da olan erdemli bilgelerin üzülürüm hâline, dedi.

Bir ruh, o cahillerin,

O kâtillerin,

O sapıkların yaşantısını benimsemediği

Ve onlara benzememek için

Ayak, akıl dirediğinden dolayı bir mücadeleye girişir

Ve süre uzadıkça o ruh yorulur

Ve acı, ıstırap çekmeye başlar,

Yalnızlaşır, kederler her yerinden onu sarar,

Ruh etkiye tepki göstermeye başlar,

Yapacağı tek bir çare var, direnmeye,

Güçlü kalmaya devam ederek,

Şu dünya da onların en az yaşadığı yerlere,

Erdemli bilge dostlar bulabileceği yerlere göç etmek olmalıdır.

Savaşa girişen yarasız çıkabilir mi o savaştan,

O mücadeleden, dedi şair.

Zordur, fakat direnmek gerek.

Dedim ya kardeş; bilgelen.

 

                  

Haklıyım ve yola devam etmek zorundayım…

 

Şair dedi ki; öyle bir yerdeyim ki;

Dokunduğum her bir şey kör ve sağır,

Gök ağırlığınca üzerime demir,

Yer olanca yüküyle üstüme bakır,

Su ise kurşun yükü gibi ağır,

İnsanlar ise bir şu anlattıklarım kadar kör ve sağır,

Yaşıyorlar birbirlerine, dedi şair.

Kederli ve ağlayan gözlerle, sözlerle bakarak

Söyledi tüm bu söylediklerini, o bilge şair.

Kederlermiş meğerse dedi,

Daha çok o verimli, bereketli bir sevgiden, üzerimize sinen.

Sus mu, konuş mu, yaşa mı, öl mü?

Karar vermek bâzen çok zor, dedi o bilge şair.

Haydi, diyorum kendi kendime bâzen,

Haydi, umut ederek yürü hayatı, diyorum,

Sımsıkı sarıl azmine diyorum çok bir zaman,

Her bir karanlıktan sonra aydınlık da gelir diyorum,

Umut veriyorum kendime ve sonrasın da ise şöyle diyorum;

Öğleye kardeş, asıl yenilgi;

Ölmek, düşmek, ötelenmek, vurulmak, yaralanmak değildir,

Asıl yenilgi be kardeş;

O âdil mücadelenden ve güzel umut etmekten vaz geçmektir.

Haydi, diyorum kendime, azmine umuduna sıkıca sarıl diyorum,

Şu insanlığın kör ve sağır olmalarına rağmen, yalnızlığa rağmen!

Adaletin yolunda yürürüm kime ne…

 

Şaire dediler ki haklıyım diyorsun,

Çok yoruluyorsun, çok kederlerdesin,

Sen de şu insanlara benze de hem onların arasına,

Hem de onlara benzemek için karış, karıl,

Sen onların arasındasın fakat onlara karılmıyor,

Onlara benzememek için direniyorsun,

Bak onlarında yaşadığı hayat,

Şairde cevaben dedi ki;

O insanlar değil mi zâten

Şu dünyayı cinayetlere sürükleyen!

Hem ben de haktan yüz çevirecek çirkin bir kalp yok,

Bende adalet mücadelesinden kaçacak korkak bir yürek de yok,

Ben onların cinayetlerine ortak olacak bir karaktere değil,

Cinayetlere ve adaletsizliğe başkaldıran bir karaktere sahibim.

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Hakları gasp edilenin(mazlumun) duası…

 

Hakları gasp edilmiş

Ve hâlen hakları gasp edilen bir adamın

Şöyle dua ettiğini işitti şair,

Adam diyordu ki;

Ey celal ve kahhar olan Rab Allah’ım,

Senin gazabın azabın ve lanetin,

O benim haklarımı gasp edenlerin,

Gasp edilmesine göz yumanların

Ve bunlara sessiz kalanların,

Gasp edilmesine kapı aralayan hükümetlerin, insanların,

Yöneticilerin, devletin, taraftarlarının

Ve onları sevenlerin üzerlerine olsun, âmin.

En şerli düşmanların elleriyle yerle bir et onları,

Ya rabbi, ya ilahi,

Ey celal, ey kahhar Allah’ım.

Şair o efkârlı mazlum adamın bu duasını işitince,

Âmin demekten kendisini alamadı,

Şaire dediler ki: onları sevenlerin suçu nedir peki,

Şair de cevaben dedi ki;

İyi, âdil dediğin bir insan, birilerini gasp edenleri sever mi?

Bilmiyorsa o başka, fakat sevmek de o kadar ucuz olmamalı,

Bir insan neyi ve kimi, neden ve niye sevdiğini bilmeli değil mi?

Eğer severse, o seven de o sevdiği gibidir değil de peki, ya nedir.

Bu adam mazlumdur, dedi şair,

Hakları gasp edilmiştir, dedi,

Bir mazlumun,

Hakları gasp edilmişlerin

İntikamını almak ise

O şanı yüce

Ve Azizünzüntikam olan Rab Allah’a yakışır,

Dedi ve uzaklaştı o tüm adaletsiz insanlardan, kendi içine.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar şair nafiz coşkunun yayınlanan, hazırlanmakta olan diğer kitapları

...

1: Kelebek mevsimi ve saklambaçlar şehri…

2: Elma kokuları ve yağmur zamanı…

3: Azap yağmurları…

4: Sevgili nâna ve mektupları…

5: Papatya mevsimi…

6: Gece yürüyüşü…

7: Sevgili tutya ve mektuplar…

8: Sürgün şehir…

9: Su kavmi ve Ruhûl Kudüs...

10: Şafak gemisi…

11: Gemileri yaktım Aşk ülkesinde…

12: Sürgün çocuklar…

13: Siyah incir ve mavi kelebek…

14: Sofia filo ve mektuplar…

15: İstanbul da sanat ile aşk…

16: Afili yalnızlıklar şehri…

17: Şairler anarşist olurmuş…

18: Sular kesti kılıçları…

19: Kafa kâğıdı…        

20: Hikmet ve felsefe…

21: Olmak ya da olmamak…

22: Papirüsler…

23: Meleklerin şehri…

24: İstanbul’un kanatları altın da…

25: Kırmızı yağmurlar…

26: Sobe, körebe ve saklambaç…

27: Bakır cezve…

28: Kaldırımda demlenen fikir…

29: Senfoni gülüşü…

30: Sevgiliye senfoni ve aforizmalar.

31: Ölümsüzlük senfonisi ve Felsefik yazılar.

32: Felsefe ile şiirin buluşması.

33: Çirkin kral ve fikir yazıları.

34: Ölü şairler mezarlığı.

35: Cennetin çocukları.

36: Şairler kenti ve aforizmalar.

37: Kelebekler şehri ve Felsefik notlar

38: Tutsak melekler ve fikir yazıları…

39: Şair korsanlar ve aforizmalar… 

40: Şehrin azizleri ve Felsefik yazılar…

41: Sofia filo ve aforizmalar…                            

42: Faili meçhul sevdalar ve aforizmalar…

43: Kırmızı balık ve aforizmalar…

44: İhbarlanmış aşklar ve Felsefik notlar…

45: Kılıçlar ve kalemler…

46: Pur si muove ve aforizmalar…

47: Şairlerin ölüm dansı ve aforizmalar…

48: Düşmanlar ve sevgililer…

49: Soprano ve kanlı sözler…

50: Kurşun askerler ve aforizmalar…

51: Ölüm öpücüğü ve aforizmalar…

52:Kale düştü ve felsefik yazılar…

53:Şairin kurşun kalemi ve aforizmalar…

54: Şairin seyir defteri ve aforizmalar…

55: Kartal yuvası ve aforizmalar…

56: Kelimelerle dans ve aforizmalar…

57: Yalnızlık senfonisi ve aforizmalar…

58: Aksiyon ve aforizmalar…

59: Aşk yasası, Aşk diyalektiği…

60: Sinekler lordu ve aforizmalar…

61: Kod-adı şair ve aforizmalar…

62: Su akar yatağını bulur…

63: insan ilişkileri ve aforizmalar… (karma)

64: Sokrates’in intikamı ve aforizmalar…     

65: Cehennem melekleri ve aforizmalar…       

66: Aşk töreni… (karma)

67: Arıkovanı ve aforizmalar…

68: Cadı kazanı ve aforizmalar…

69: Şairin intikamı ve aforizmalar…

70: Cadı avı ve aforizmalar…

71: Gümüş köpek balığı…

72: Ölüler şehri ve aforizmalar…

73: Taçsız kral ve aforizmalar…

74: zehirli sarmaşıklar…

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP ADI: KELEBEKLERİN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... (Kitap: 110. Kelebeklerin öğretisi ve aforizmalar... Author Poet philopsoher Nafiz Coşkun)

KİTAP ADI: ÇAKALLARIN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... Kitap 104: author poet phılosopher yazar şair Nafiz coşkun.