KİTAP ADI: ARIKOVANI VE AFORİZMALAR... (kitap. 67) author poet yazar şair nafiz coşkun.

 

Felsefik yazılar, jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,

Aforizmalar, hikmet, sanat ve sonnet…

 https://drive.google.com/file/d/1TfWyaE7wU92CnF6myXJHFRWfvxn0TQgo/view?usp=drive_link

 KİTAPLARIMI PDF OKUMAK İÇİN YUKARIDA Kİ LİNKLERİ TIKLAYIN

 

                                 ♛ ♣ ♡

 

 

        Arıkovanı ve aforizmalar…      Kitap: 67.

 

                               ☆☆☆

 

Bâzen onlarca kumandandan ve politikacıdan daha çok faydalı iş yapar bilge cesur bir şair…

 

Seçimleriydi insanı iyi ya da kötü eden,

Kör talih yoktu aslında kalbinde kaderin de insanın…

 

Düşüncelerimin, aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk budalası bir varlığım, sağlıcakla, hoşça kalın.

 

                                                          Nafiz coşkun.

 

                                    ☆☆☆

 

 

 

 

Yazar şair düşünür ve sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com 

Ve ayrıca daha çok facebook Messenger,

Twitter ınstagram linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

 

 

Bu ve tüm kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir. İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü yapılamaz.

 

 

Baskı

Ofset baskı merkezi

 

         /

 

Matbaa sertifikası

 

ISBN:

                                  ☆☆☆

 

Kitap içerisindeki Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:

Sayfa: 7. ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI

Sayfa: 9: Eşek arısı kovanına çomak…

Sayfa: 10: İkiyüzlülere gelsin…  (sonnet)

Sayfa: 11: Âdil tek bir dünya milleti… (sonnet)

Sayfa: 12: Çocuk huzurdur…

Sayfa: 13: Ben derim ki… (sonnet)

Sayfa: 14: Şahsi kanaatimce…  (sonnet)

Sayfa: 15: Papağanlık işte…  (sonnet)

Sayfa: 16: Pes eden yenilir, düşen değil… (sonnet)

Sayfa: 17: Liderleri değil, adaleti yaşayan istiyoruz… (sonnet)

Sayfa: 18: Cumhuriyet liderlik budalası olmak değildir… (sone)

Sayfa: 19: Muhasebe…

Sayfa: 20: Normal kime ve neye göre normal… (sonnet)

Sayfa: 21: Laf olsun diye yazıyor bu şair öğle değil mi? (sonnet)

Sayfa: 22: İyisini değil âdil olanını istiyoruz… (sonnet)

Sayfa: 23: Gurur siyasetinden nefret ederim…

Sayfa: 24: Metropollerin çöplüklerin de yoksulluk…

Sayfa: 26: Dünyayı cinayet işleyin diye mi kurtaralım… (sone)

Sayfa: 27: Şaire bir kısım sorular sordular…

Sayfa: 28: Benim kanım da aslanların kanı dolanır… 1

Sayfa: 29: Benim kanım da aslanların kanı dolanır… 2

Sayfa: 31: Zafer ancak Rab Allah’ındır… (sonnet)

Sayfa: 32: Anadolu’dan şehre taşan kölelik… (sonnet)

Sayfa: 33: Hesap günü görürüm düşmanı ben… (sonnet)

Sayfa: 34: Aşktan bahis açılınca… (sonnet)

Sayfa: 35: Düşmana ebedi lânet olsun, âmin… (sonnet)

Sayfa: 36: Günahkâr şair dedi ki… (sonnet)

Sayfa: 37: Pınarı besleyen kaynak ve erdemli bilgeler. (sone)

Sayfa: 38: Çağı anlamaya çalışmak… (sonnet)

Sayfa: 39: Fikir insanının kaleminde ki kudret… (sonnet)

Sayfa: 40: Tuhaf bir hikâyeden… (sonnet)

Sayfa: 41: Sana muhalefet, şiddet hakkı vermez sana... (sone)

Sayfa: 42: İyi kalplerin gökyüzüyle bağı… (sonnet)

Sayfa: 43: Düşünce değil, mücadeleyi terk edince yenilirsin. (sone)

Sayfa: 44: Ölmekle zafer kazanılır mı dersiniz… (sonnet)

Sayfa: 45: Dizi film evliliklerine özenenlerin sonu. (sone)

Sayfa: 46: Güç için gereken… (sonnet)

Sayfa: 47: Gördüm ki bir kısım guruplar… 1

Sayfa: 48: Gördüm ki bir kısım guruplar… 2

Sayfa: 49: Sanatı sekize ayırıp anlamalı… (sonnet)

Sayfa: 50: Erdemli dostlar eczadır… (sonneto)

Sayfa: 51: Her şey bir hesap üzere… (sonneto)

Sayfa: 52: Gerçek bir cumhuriyette lider halktır…

Sayfa: 54: Firavunlara karşı… (sonneto)

Sayfa: 55: İnsan aklı düşünüyorsa vardır… (sonneto)

Sayfa: 56: Şair der ki siyasetim aşktır benim… (sonnet)

Sayfa: 57: Kötü ve iyi arkadaşlar arasında tercih… (sonneto)

Sayfa: 58: Gidenin ardından… (sonnet)

Sayfa: 59: Dostlar mı?  (sonnet)

Sayfa: 60: Toplanın gidiyoruz… (sonnet)

Sayfa: 61: Rab bize merhametinle muamele de bulun… (sonnet)

Sayfa: 62: Ölmekle yaşamak gâlibiyet bize… (sonneto)

Sayfa: 63: Yokluğuna alıştım… (bir şarkı daha)

Sayfa: 64: Sahte ve gerçek arası…

Sayfa: 66: En güzel şiiridir insanın arzuladığı huzur… (sone)

Sayfa: 67: Can acıtıcı yakınlık ve uzaklık… (sonneto)

Sayfa: 68: Piç devletlerin târifi… (sonnet)

Sayfa: 69: Hayatlarını bir insana feda edenlere gelsin…

Sayfa: 71: Aşk ve âfiyet… (sonnet)

Sayfa: 72: Altı çizili cümleler…

Sayfa: 73: Hayatında temiz bir sayfa açmaya ne dersin. (sone)

Sayfa: 74: Koynunda yılan besliyor… 1

Sayfa: 75: Koynunda yılan besliyor… 2

Sayfa: 76: Aşkın kollarına…

Sayfa: 79: Çocuklar büyümek için sabırsızlanıyorlar…

Sayfa: 81: Ölmek midir yaşamak, yaşamak mıdır ölmek. (sone)

Sayfa: 82: Şimdi oldu mu yâni… (sonnet)

Sayfa: 83: Eylemle hayalleri seviştirmek gerekir… (sonnet)

Sayfa: 84: Nereden çıktı bu bela derseniz açıklayalım… (sonnet)

Sayfa: 85: Tanrıcılık oynayan aptallara gelsin… (sonnet)

Sayfa: 86: Gururlananların sonunu da gördük birader. (sone)

Sayfa: 87: Şeytana uşaklık yaptığınızı anlarsınız uyanınca.(sone

Sayfa: 88: Aptallar öldüremez ki… (sonneto)

Sayfa: 89: Alma mazlumun âhını çıkar aheste-aheste. (sonnet)

Sayfa: 90: Bakıp dünya insanlığına derim ki… (sonnet)

Sayfa: 91: Haksızlığa tepki intikama dönüştüğünde… (sonnet)

Sayfa: 92: İyi ve âdil insanlara derim ki… (sonneto)

Sayfa: 93: Âdil paylaşılmayan servet felaket doğurur. (sonnet)

Sayfa: 94: Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş… (sonnet)

Sayfa: 95: Kırk-haramilere kızanlar oldu kırk-harami. (sonnet)

Sayfa: 96: Âraf da bekleyeceğim… (sonnet)

Sayfa: 97: Er ya da geç, mutlaka o intikam alınacak…

Sayfa: 99: Dostlar çıkar yayından ve şenlik başlar. (sonnet)

Sayfa: 100:101: ya adalet ya cehennem. 101: güzelin insan. sone

Sayfa: 102: yazarın bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…                          

                                ☆☆☆

 

 

 

 

 

 

Nafiz derki:

Sevgili Mikel’e, Cibril’e ve Şafağa ve sana

Ve senin için sevgilim.

Sevgili İsrafil’e,

Ölüm meleği Azrail’e ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.

Sonnet ve şiirlerimi, tane-tane,

Yavaş-yavaş ve yumuşak bir ses ile oku.

Fikir yazılarımı, makalelerimi, aforizmalarımı,

Şiirlerimi, sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,

Jurnallerimi okurken düşünerek oku!

Anlamak istiyorsan bu dediklerimi yerine getirmelisin!

Ve unutma ki hikmetli düşünerek okumak;

Erdemlilerin, kibarların,

Asaletli,

Asil insanların aziz bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!

                                                       

                                                       Sonnet. Nafiz coşkun

 

 

            

                 ☆☆☆

          ŞAİRİN(kendimin)SANAT  TARZI.

 

Bu yazıyı tüm kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!

Beni ve sanat şiir tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla seslenen o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir nazm ölçü kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi çok irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster, olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri, felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i, kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya çaba gösteren bir varlığım.

Yeniden kısaca tekrar etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici, tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!

  Eşek arısı kovanına çomak…

 

Dağa ve şehre insan öldürmeye

Gönderdiğiniz insanlardan

Geriye döndüklerinde

İnsancıl davranışlar

Bekleyemeyeceğiniz gibi,

Kin ve nefret ektiğiniz taraftarlarınızdan da

Dünyaya karşı

Erdemlice davranışlar beklemeniz

Cehalet olmaz mıydı sizce de.

Herkes ektiğini biçecek.

Gerçekte ne istediğinizin farkında mısınız?

Evet, siz, bile isteye cinayet arzulayan kâtillersiniz,

Kin ve nefret ekilen toprakların içinden

Şifalı sözler söyleyecek

Samimi kalpler bulamazsınız,

O sözleri söyleyenleri işitseniz bile

Onların kalpleriyle dilleri

Birbirlerine ihanet ederler daima,

Kin ve nefret ekerek toplanan taraftarlardan

Dünya insanlığını birleştirip

Kardeş yapabilecek

Eczalık, şifalı kalpler yerine

Bulabileceğiniz tek bir şey ancak

Hile ve cinayet olmasın da peki, ya ne olacaktı.               

        İkiyüzlülere gelsin…

 

Kendi içerlerinde ki putları deviremeyen ikiyüzlü zorba cahiller

Acaba neden o taştan yontulmuş

Veya kardan yapılmış heykellere düşmanlar

Veya neden kendilerini eleştirenlere düşman kesilirler ki

Anlamak mümkün mü?

Ne yani güneşe tapıyorlar diye

Şu tüm insanlığın gözlerini mi bağlayalım

Veya da güneşin önüne set mi çekelim,

Herkesin aptallığı kendisine değil de ya nedir,

Onlar ancak kendi arzularını kral ve put edinen

İkiyüzlü zorba cahillerdir hepsi bu,

Kendi kötülüklerini açığa çıkaranlara hiç tahammül edemezler,

Dünyanın en temiz insanları olarak anlatırlar kendilerini,

Cinayetlerinin üzerine adaletten bahsetmeleri de cabası.

 

                                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Âdil tek bir dünya milleti…

 

Dünya ülkeleri ve her bir din insanı bugüne kadar

Silah, güç biriktirip birbirlerine karşı

Hâkim olmak yarışı yapmak yerine

Ve birbirlerini nasıl alt edip zayıflatır,

Birbirlerini nasıl öldürürüm planları yapmak yerine,

Tüm şu dünya insanlığını o ilk yaratıldığı

Zamanlarda olduğu gibi yeniden

Tek bir dünya gezegeni ülkesi adı altında,

Tek âdil bir millet hâline getirmek adına

Samimiyetle çalışsalardı eğer

Herkes mutlu, herkes daha huzurlu olacak

Ve cinayetler hiç yok denecek kadar azalacaktı,

Peki, neden hâlen bu olması gerekeni arzulamak yerine insan

Utanmadan cinayetler işleyip iyiyim rolü yapmaya da devam eder.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

          Çocuk huzurdur…

 

Mutlu ve huzurlu mu olmak istiyorsunuz

O halde erdemle çocuk yetiştirmeyi öğrenin

Ve erdemle yetiştirin onları, işte hepsi bu.

Erkek ya da kız fark etmez

Fakat özellikle bir kız çocuğu olup da

Huzur ve mutluluk bulamayan insanlar

Suçu kendilerinde arasınlar

Çünkü çocuk dediğiniz, mutluluk ve huzur kaynağıdır,

O mutluluk kaynağını bozarsan eğer

Sizler mutsuz olursunuz, çocuklarda mutsuz olurlar,

Dünyaya mutsuzluk getirirsiniz böylece.

Erkek ya da kız fark etmez

Fakat özellikle de kız çocuğu olup da

Mutluluk ve huzur bulamayanlara şaşırıyorum

Oysaki çocuk bir mutluluk kaynağıdır,

O kaynaktan mutluluk ve huzur bulup faydalanmayı

Beceremeyenler ya aptal, ya cahil, ya diktatör

Ya da çocuklarını sevgi disipliniyle erdemlice yetiştirmeyi

Başaramayan bilgisiz insanlar sürüsüdür

Başka ne olabilirler ki.

Dedim ya huzur ve mutluluk arzulayanlar

Erdemle çocuk yetiştirmeyi öğrensin

Ve erdemle, sevgi disipliniyle yetiştirsinler onları, işte hepsi bu.

 

      Ben derim ki…

 

Kudret, güç sahibi olabilirsiniz,

Ülkelerin ve hatta

Dünyanın yönetimini bile ele geçirebilir,

Dünya da büyük bir söz sahibi olabilirsiniz,

Fakat şunu unutmayınız ki

Paylaşılmayan ve hakkı ödenmeyen değerler ve hazineler

Bir süre sonra ancak keder, nefret,

Gözyaşı ve büyük yıkımlar getirir.

Seçilen kaderin yanın da bir de mutlak bir kadar vardır,

İşte bu mutlak kader dünyanın değişmeyen bir kaderidir ki

O da zaferlerin elden ele daima değişeceğidir,

Yaptığınız kötülüklerin bir gün

Sizlere de yapılmak olasılığı çok yüksektir, ben derim ki;

Hayatınızı âdil, bilgece, erdemlice yaşamaya çalışın.

 

                                           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

             Şahsi kanaatimce…

 

Ben bir şair olarak derim ki; ben liderlere bağlanmam,

Körü-körüne itaat etmem, biat etmem,

Ben ancak hikmetli fikri savunur,

Hikmetli fikri hayata geçirenleri o konuda destekler,

Hikmetli fikrin hamlesini yapar,

O hikmetli hamleleri de ancak şartlar olgunlaştığında yaparım,

Çünkü insan ölür, insan hata yapar,

Fakat hikmetli doğru fikir ölmez, yaşar, yaşamaya devam eder,

Şartları olgunlaşmadan yapılan hamleler ise;

Ya boşluk da asılı kalır hiçbir işe yaramaz

Ya da durmadan daima zarar verir, hiç mi faydası yok derseniz,

Derim ki; tek faydası ise; âleme ibret olur.

Unutmayın hakkı verilmemiş paylaşılmayan hazineler ve değerler

Ancak bir süre sonra kederden başka ne getirebilir ki.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

                 Papağanlık işte…

 

Bir aile kendi çocuğuna veya başka bir bireye

Şiddet, haksızlık uyguluyor olsaydı ki

Bu çok olan bir haksızlık meselesi bunu hepimiz biliyoruz

Ve bunun önlenmesi için devlet içinde

Bir kurum var mıdır diye sorarsanız eğer kendinize

Elbette ki var diye cevap verirsiniz yine kendi kendinize,

Peki, devletin işlerini yönetmek için memur edilen politikacılar

Bir haksızlık yaptıklarında ki

Onlar bu sisteme göre yasa koyucular hükmündedirler,

Peki, onların haksızlıklarını engelleyecek devletin içinde

Bir kurum var mı diye sorduğunuz da kendinize şu cevap gelir;

Tabi ki de yok, işte tüm sorunların merkezi de tamda burası,

Şimdi diyeceksiniz ki ya hu şair biz zâten bunu çok iyi biliyoruz

Neden yazdın ki bunu diyecek olursanız eğer, papağanlık işte.

                                                  

                                                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Pes eden yenilir, düşen değil…

 

Bâzı şeyler

Gerçek olduğu için

Ölür insanlar,

Bâzı şeyler

Gerçek oldukları için

Yaşar insanlar,

Ve bâzı şeyler ise

Çok gerçekçi hikâyeler

Barındırdığı için de

Ya yeni bir felaket

Ya da yeni bir umut başlatır.

Ha bu arada umudunu sakın yitirme

Çünkü asıl yenilgi umudunu yitirip pes edene gelir, düşene değil,

Düşen kalkar fakat umudunu yitirip pes eden kalkamaz yenilir.

                                              

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Liderleri değil, adaleti yaşayan istiyoruz…

 

Bizler, bizleri yönetecek,

Parmaklarında dolandıracak

İnsanlar istemiyoruz,

Bizler âdil olarak

Erdemlice yaşayıp,

Âdil alınmış kararları da

Cesurca uygulayıp,

Cesurca, akıllıca uygulatacak olan

Memurlar

Ve politikacılar istiyoruz,

Lider olarak,

Başkan olarak anılan

Veya kendilerini öğle zanneden insanlar istemiyoruz artık,

Bizler, âdil olarak yaşayıp, adil işler yapanları istiyoruz.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

                           

 

 

 

Cumhuriyet liderlik budalası olmak değildir…

 

Bizlere çocukluktan,

Okul çağlarından

Ve sokaklara çıktığımızdan buyanı

Daima bir şeyler ezberlettiriliyor,

Zihinlerimiz buna göre şekillenip,

Kendi aklımızı

O hiç bilmediğimiz birilerinin ezberlettiği

Bir şeylere kiralandırılıp,

Kördüğümlerle bağlanıp mahkûmlaştırılıyor,

Köleleştiriliyor akıllarımız ta ki çocukluktan bu yanı,

Artık o kördüğümleri çözüyoruz

Ve diyoruz ki; lider olarak, başkan olarak anılan

Veya kendilerini öğle zanneden insanlar istemiyoruz artık,

Bizler, âdil olarak yaşayıp, adil işler yapanları istiyoruz sadece.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

       Muhasebe…

 

İçimde kurulur mahkemeler

Her gece çekerim ben bunun sancısını,

Vicdan azabına eş

O her ruh muhasebesinin içimde ki hikâyesi.

Kırılırım, incinirim, dağılırım,

Âşık olurum, toparlanırım, tamir edilirim,

Aklın bile faydalandığı

En büyük kaynaklardan biriyimdir ben,

Peki, bilin bakalım ben kimim,

Şair de dedi ki; bunda bilmeyecek ne var ki

Tabi ki de cevap kalp,

Evet, şair haklıydı bunda bilmeyecek ne var ki öğle değil mi?

Fakat bir de gelin görün ki

O kalbin kırılıp, incinip dağıldığı an ki acıları, sancıları

İşte tamda bunu acaba kaç kişi bilir şair söyler misin?

Şair de dedi ki; bunu da bilmek çok kolay

Böyle bir zaman da tabi ki de her insan çeker bu sancıyı,

Neden mi? Çünkü herkes birinin eliyle mutlaka ağır yaralı!

 

 

 

 

 

 

 

Normal kime ve neye göre normal…

 

Peki,

Ya sizin

Normal değil, uygun dedikleriniz,

Ucubedir dedikleriniz

Gerçekte normal, uygun olup,

Siz

Normal, uygun değilseniz

Nasıl

Olacak

O zaman,

Peki,

‘’Normal, uygun’’ dediğiniz şeylerin ölçüsü, neye

Ve kime göre normaldir, uygundur söyler misiniz?

Siz normal misiniz ki normal olanı siz belirlemeye çalışıyorsunuz

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Laf olsun diye yazıyor bu şair öğle değil mi?

 

Âdil olan hakları savunanları

Ve haksızlıkları haykıran şairleri, gazetecileri

Susturulmuş bir dünya göründe bakın

O en kısa sürede çok büyük felaketlerle beraber

Batmaya da mahkûm olacaktır,

Neden mi? Çünkü bir ülke de âdil hakları savunan

Ve haksızlıkları haykıran

Şairler, gazeteciler susturuluyorlarsa eğer şunu bilmelisiniz ki

O ülkeler de adaletsizlik zulüm baş gösteriyor demektir,

Adaletsizliğin, zulmün baş gösterdiği ülkelerin

Ve böyle bir dünyanın

Sonunun büyük bir felaket olması kaçınılmaz olmasında

Peki, başka ya ne olsun,

Aklı başında olana bir işaret yetmesin de peki, ya ne olsun.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İyisini değil âdil olanını istiyoruz…

                         

Bizler hukuk devletini değil,

Asıl bizler, adil bir hukuk devletini istiyoruz,

Hukukun içinin kim tarafından doldurup

Veya kimler tarafından boşaltıldığına bir bakmalı,

Dedim ya bizler bir hukuk devleti ve ya iyi bir hukuk değil,

O içinin asla boşaltılamayacağı

Âdil ve cesur yargıçların da içinde olduğu

Âdil bir hukuk devletini istiyoruz,

Bakınız iyi yargıçlar demiyorum, âdil yargıçlar diyorum,

İyi bir insan, iyi bir hukuk adaletsizlik yapabilir

Fakat âdil bir insan, âdil bir hukuk asla kötülük yapamaz

Ve biliyoruz ki elbette ki adaletten ne erdemi

Ne de hikmeti söküp alamaz hiç kimseler,

Zâten bir yargıda erdem ve hikmet yoksa eğer

Oradan adalet diye bir sonuç çıkmasını beklemek saçma olurdu.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gurur siyasetinden nefret ederim…

 

Çekip gitmek gerek bâzen

Hem de ardına bile bakmadan dedi şair.

Birileri gurur duymak için,

Kimileri de sevdiğinden yapar,

Birileri gururlanmak için,

Kimileri de aç kalmamak,

Açıkta kalmamak için yapar,

Birileri gururlanmak için,

Kimileri de şu gururlu insanlara

Muhtaç kalmamak için yapar,

Evet, ben de ne şu gururu

Ve ne de gururlananları hiç sevemedim gitti.

Şair sözlerine devam olarak dedi ki;

Birilerinin benimle gururlanmasını ben de hiç sevemedim,

Sevmek bile istemem zâten,

Birilerinin benim üzerimden ne gururlanmasını,

Ne de benim üzerimden politika yapmasını

Hiç sevmek istemem işin doğrusu,

Çünkü ben her ne yaparsam yapayım,

Birileri benimle gurur duysunlar diye değil,

Ya da üzerimden politika, siyaset yapsınlar diye yapmam.

Şair son olarak dedi ki;

Yalakalık siyaseti kadar, gurur siyasetinden de nefret ederim.

 

 

 

 

 

Metropollerin çöplüklerin de yoksulluk…

 

Onları seyrettim bu gece,

Ne yapabilirim ümidiyle baktım uzun-uzun,

Daha başka neler yapabilirim diye düşünerek baktım,

Çöpleri köpekler karıştırıyorlardı,

Yiyecek bir şeyler arıyorlardı,

Çöpleri fareler, kediler karıştırıyorlardı,

Ben buna şahit oluyordum yine

Çok geceler olduğum kadar,

Yiyecek bir şeyler arıyorlardı,

Çöpleri insanlar da karıştırıyorlardı,

Çöpler hastalık yuvası değil de ya nedir diyordu bir fısıltı bana,

Fakat aç kalmışsa bir hayvan

Ve ya aç kalmışsa bir insan

Ne gelir ki elden muhtaç olmamak için puşta şerefsize,

Onları seyrettim bu gece,

Ne yapabilirim ümidiyle baktım uzun-uzun,

Daha başka neler yapabilirim diye düşünerek baktım,

Kimileri kâğıt topluyorlardı,

Kimileri plastik eşyalar,

Kimileri de yiyecek ve ya giyecek bir şeyler arıyorlardı,

Modern dünyanın

En zengin metropollerinde hayat

İşte tam da böyle sefil

Ve adaletsizce resmediliyordu bu gece,

Yine her gece olduğu kadar çok,

Hem de her gece olduğu kadar diyorum anlıyor musunuz?

Savaşlardan, yoksulluktan,

Yalnızlıktan ve kederden kaçmış olan

Milyonlarca insanın

İyi, huzurlu,

Ve refah dolu bir yaşamı bulabilmek ümidiyle

O meşhur şehirlerin

O meşhur metropollerine olan umut yolculuklarında

Birçok insanı sokaklarda,

Birçok insanı çöplerde,

Bir çok insanı köprü altlarında,

Bir çok insanı aç, sefil, hasta ve yapayalnız görebilmeniz

Ne yazık ki kaçınılmaz bir hâle geldi böyle bir dünya da.

Mâdem kimselerin âdil bir düzene soktuğu yok bu dünyayı

O halde bu dünya insanlığının seyirci kaldığı tüm bu manzara Nihayetinde üzücü ve hem de sancılı bir kıyametle

Son bulmasında peki, ya ne olsun,

Diyesi geliyor insanın.

Çaresizlik ne büyük bir kederdir biliyor musunuz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyayı cinayet işleyin diye mi kurtaralım…

 

Şaire sordular dediler ki;

İnsanlık bir virüs sebebiyle

Veya suyun, toprağın, havanın,

İnsanın, cinselliğin, ahlakın zehirlenip

Ve dünyanın dengesinin bozulması sebebiyle

Şu insanlık ölüyor olsaydı

Ve senin de onları kurtarmak imkânın olsaydı eğer,

İnsanlığı kurtarır mıydın?

Şairde şöyle cevap verdi, dedi ki;

Baksanıza lütfen,

Dünya çapında hem bulaşıcı,

Hem de ölümcül bir hastalık var olmasına rağmen,

Hâlen şu dünya ülkeleri birleşip

Tek bir millet hâline gelip

Dünyayı ve insanlığı kurtarmak yerine ne yapıyorlar,

Baksanıza lütfen,

Dünya böyle kötü durumdayken bile

İnsanlar yine birbirlerini öldürüyorlar,

Savaşıyorlar, birbirlerinin ölmeleri için

Tüm güçleriyle çabalıyorlar.

Ne yani şimdi bu birbirlerine işkence çektiren şu insanlığı

Yine birbirlerini daha çok öldürmeye

Ve adaletsizlik yapmaya devam etsinler diye mi kurtarayım,

Diye cevap vermem daha doğru olmasında peki, ya ne olsun.

 

 

 

 

Şaire bir kısım sorular sordular…

 

Şaire bir gün memleketini sordular,

Şair cevaben cennet dedi,

Hangi ırktan olup olmadığını sordular,

Şair cevaben o ilk insan olan Âdem peygamberin

Ve onun eşi olan Havva annemizin ırkındanım diye cevap verdi,

En büyük mucizelerden biri nedir diye sordular şaire,

Şair de cevaben; aklını ve kalbini gösterdi,

Peki, öğleyse senin dünya da ne işin var dediler,

Hangi mezhep ve guruptan olup olmadığını da sordular,

Erdem ve adalet için varım, aşk ve sevgi için varım dedi,

O kendisinden başka ilah Rab olmayan Allah’a

İnanıp inanmadığını sordular, inandığını söyledi,

O benim en aziz sanatkârımdır, aşkımdır o benim diye de ekledi.

Peki, şu acı çeken insanlığa ne tavsiye edersin dediler,

Şair de cevaben dedi ki; havanın, suyun, toprağın

Ve insanın o âdil temiz dengesini bozmasınlar,

Yoksa çok acılar çekecekleri günler, yıllar yakındır dedi,

İlahi kitaplar olan; İncil’e, Zebur’a,

Tevrat’a, Kuran’ı Kerim’e inanıp inanmadığını sordular,

İlahi kitaplara inandığını

Ve hem onları ve hem de onların peygamberlerini

Çok sevdiğini beyan etti şair,

Şaire son olarak da dediler ki;

Peki, o çok sevdiğini söylediğin ilahi kitaplar

Hangi büyük emirler üzerine geldi,

Şair de cevaben dedi ki;

Adalet, hikmet, merhamet, aşk, erdem, güzel ahlak,

Sevgi ve bilgelik üzerine geldi, işte aşk budur diye de ekledi.

Benim kanım da aslanların kanı dolanır… 1

 

Şaire sordular dediler ki intikam hakkında

Ne söylemek istersin bizlere,

Şair de de ki;

Unutmayınız ki alınabilecek en ağır intikam

Sokmaktır düşmanını cehenneme ebedi,

Bilmelisiniz ki alınabilecek en asil intikam iblise karşı;

İyilik, adalet ve erdem yolunu tutmaktır ölene kadar.

Çekiniz öğleyse adalet kılıcınızı kınından

Bir mahşere uyandırınız insanlığı ki

Korksunlar çıkmaya inlerinden tüm o kötülükler.

Bir müddet sustuktan sonra şair sözlerine şöyle devam etti,

Dedi ki; ben de mahşere çekerim kendimi,

Ben de hesaba çekerim ruhumu bir mahşer öncesi,

Bende ruhuma biçerim aşktan cümleler her vakit,

Dedim ya ben de bir insanım ancak

Benim kanım da aslanların kanı dolanır,

Dedim ya ben de bir insanım,

Ben de severim papatya mevsimin de

Kırlarda ki tüm o kelebekleri,

Ben de severim hayvanatı, bitkiler âlemini ben de severim,

Beni de çeker deniz kendine,

Bal arısı kovanını, gecede mehtabı ben de severim,

Bende günahkârım fakat

Hiçbir varlığa haksızlık etmedim ki ben,

Dedim ya ben de bir insanım ancak

Benim kanımda aslanların kanı dolanır, çakalları bilemem.

 

 

Benim kanım da aslanların kanı dolanır… 2

 

Ben merhametsiz bir şair değilim

Benim de gözyaşlarım var,

Onlar vicdanımın

Ve merhametimin kaynağından akarlar,

Kanımda aslanların kanı dolanır,

Ben cinayetlerin üzerine çekilen güzel sözlerin şairiyim,

Benim de ilahi dinim adalet ve merhameti emreder,

Dünya kardeşliğini tavsiye eder,

Cinayetleri yasaklar benim dinim,

Fakat dedim ya

Ben merhametsiz bir şair değilim,

Almam ben mâsumun ahını

Fakat intikamını alırım,

Mazlumun üzerinde ise asla bir günahım yoktur benim,

Ben de İncil’in İsa’sını severim

Bende o temiz anne Meryem’e ilahi aşktan bakarım,

Ben de Tevrat’ın Musa’sını hayranlıkla izler,

Ben de Zebur’un Davud’una sevdalanırım,

Kuranı Kerim’in Muhammed’ine sevgi duyan benimde kalbim var

Dedim ya

Benim kanımda aslanların kanı dolanır.

Benim ruhuma içirdiğim ırkların ve milletlerin kanı değildir asla,

Ben beyaz bir siyahım,

Benim ruhum da

İlahi kitapların aşkı bulunur ancak

Bende bir insanım,

Bende severim böğürtlenleri,

Fesleğenlerin kokularını bende beğenirim,

Benim de ferahlatır içimi ilkbaharlarda kırlar,

Bende huzurla dolarım çocukların mâsumiyetin de,

Kız çocuklarının sevgiyle bana dokunuşunda

Bende tövbe ederim dünyanın tüm cinayetlerine,

Dedim ya ben de bir insanım,

Kalpten, duygudan, ruhtan ve akıldan ibaret,

Benim de yanar canım yandığında o her mâsum yürek.

Dedim ya

Benim kanım da ancak aslanların kanı dolanır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zafer ancak Rab Allah’ındır…

 

Uzaktan öldüremeyen düşman,

Düşmanını yakınına-yakınına çekermiş,

O halde bizde

Yakınına-yakınına çekmek planları yapan

Düşmanın oyunlarına göre gardımızı alır,

Ona göre dövüşür,

Hamlelerimiz de elbet

Ona göre yaparız,

Fakat bilir ve iman ederim ki

Mekir(oyun) kuranların en hayrlısı da Rab Allah’tır,

Elbette herkesin bir planı varsa,

En güzel plan da Rab Allah’a aittir.

Düşünsenize Musa peygamber bile

Zâlim firavunun sarayında burnu dibinde büyümedi mi?

 

                                         Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

        Anadolu’dan şehre taşan kölelik…

 

Köleliğin Anadolu da ki nezaketli tabirleri şöyledir;

‘’Biz büyüklerimizin yanında konuşmayız’’

‘’Biz kayınpederimizin yanında yemeyiz’’

‘’o anne babadır bizi sever de döver de’’

‘’Dayak cennetten çıkmadır’’ ‘’Kızını dövmeyen dizini döver’’

‘’Kayınpederin ve babanın yanında çocuk sevilmez’’

Evin reisi geldi mi hazır ol da beklenir’’

‘’Kocadır sever de döver de’’

‘’Karı koca arasında ki kavgaya müdahale doğru olmaz’’

‘’Gelin dediğin çeyiz yapar, evlenince de hizmet eder’’

İşte bu ve buna benzer bir sürü yalanı yutturup

Anadolu insanını köleleştirip koyun gibi yıllara güttüler,

İşte Anadolu ya yutturulan

Ve hileli olan bu lafların altında yatan köleleştirmek oyunu!

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   Hesap günü görürüm düşmanı ben…

 

İblis bu, belli etmez kendisini birçok zaman,

Teferruatlarda gizlendiği de çok olur,

Bulunduğu ortamın rengini de aldıkları olur,

Şimdi bakıyorum da bir

Kendilerini bizlerin gözlerinden

Ve anlayışlarımızdan gizlemeye çalışan o iblislerin dostlarına da,

Bu saatten sonra artık ona

Ve onun dostlarına aldanmak

Aptallık olmasın da peki, ya ne olsun.

Şair dedi ki;

Daha ne kadar aldanır gibi oyun oynamaya devam edeceksin,

Ben de cevaben dedim ki;

Elbette hesap günü gelir,

Hesap sorulmak günü gelmesin de peki, ya ne olsun.

 

                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aşktan bahis açılınca…

 

Âşık olunca kök salıyor,

Meyveler vermeye büyümeye başlıyor insan,

Âşık olunca ölmekle yaşamak bir oluyor artık,

Ölmenin ve yaşamanın

O erdemli, hikmetli gizemini anlayanlar

Aşkın da ne olduğunu

O an daha iyi anlamaya başlarlar eminim.

Aşkı sakın hak etmeyene hissettiğinizi

Kendinize bile söylemeyin,

Yoksa aşk sizlere çok gücenir,

Aşkı ise hak edenler de

Ancak olsa-olsa

Hiç haksızlık yapmayan bir varlık olmasında ya kim olsun,

O haksızlık yapmayan varlık da Rab olasın da ya kim olsun.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

         Düşmana ebedi lânet olsun, âmin…

 

Şair çok usanmış olmalı ki sabahın köründe uyanıp

Şöyle haykırdı, dedi ki; Rab Allah’ın gazabı

Tüm düşmanlarımın üzerlerine olsun, âmin,

Âmin dedim ben de şairin dediklerini duyunca,

Sordum şaire, hayrdır şair dedim,

Sabah-sabah rüyanda mı gördün düşmanlarını,

Evet, dedi şair,

Hem sabah, hem de geceleri

Görürüm onları rüyalarımda olduğu kadar

Gerçekte de görürüm ve her gün azabın onlara ulaşması için

Dualarımda heyecan ve samimiyetle anarım.

Sonra açtı ellerini şair sözlerini şöyle tamamladı, dedi ki;

Uykularımı ve uyanıklıklarımı zehir zemheri eden

Düşmanlarımın üzerlerinden gazabını kaldırma ya Rab, âmin.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Günahkâr şair dedi ki…

 

Şaire dediler ki;

Sen kendini sütten çıkmış

Ak kaşık mı zannediyorsun,

Şair de cevaben dedi ki;

Bugüne kadar kimselere haksızlık etmesem de,

Ben de günahkâr, mücrim bir kulum,

Fakat günahlardan dönmek de

İnsanın yapabileceği en güzel erdemli hamlelerden birisidir,

Günahlardan tövbenin de en güzel yolu;

Hak edenlere maddi ve mânevi yardımlar yaparak

Erdemlice iyilik ve adalet yolunu tutmak olur,

Bunu en iyi bilenler de

Aklını iyi kullananlar olmasınlar da

Peki, ya kim olsunlar.

 

                                           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pınarı besleyen kaynak ve erdemli bilgeler…

 

Hem âdil ve hem de dünyayı imar eden

Ve en büyük zaferler kazanan

O hükümdarların ve milletlerin

Hayatlarına göz atın bir bakın,

Onları yetiştirenler

Büyük ve erdemli

Bilgeler,

Sanat ve fikir insanlarıdır,

Zâten sanattan ne fikri,

Ne de fikirden sanatı

Soyundurmak

Mümkün olmayan bir muhal

Değil de

Peki, ya nedir.

 

                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çağı anlamaya çalışmak…

 

Son peygamber nasıl ki

Dünyaya geldiklerin de

Ön plan da şiir, tüccarlık ve şairlik sanatı geliyorsa,

Şuan

Günümüz de de

Hem şairlik,

Hem de şiir sanatı, ticaret, ön planda gelmekte

Ayrıca şiirin,

Şairlik mesleğinin çeşitlemelerinden olan

Gazetecilik, yazarlık, müzik, şarkı, tiyatro

Gibi birçok ses yükselmektedir dünyada,

Çağı iyi, bilgece okumak gerekir, yoksa kimselere ulaşamazsınız,

Düşünsenize bir teknoloji ve uzay çağındayız

Ve müziksiz şarkısız yolculuklar neredeyse yapılmıyor.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fikir insanının kaleminde ki kudret…

 

Erdemli bir şair ya da erdemli bir yazar

Hiçbir kötülük yapmadığı halde

Hapsediliyorsa eğer

Devlet, sistem veya onu hapsettiren hükümet

Ondan çok korkuyor demektir,

Şimdi diyeceksiniz ki; devletlerin, hükümetlerin orduları var,

Bir şairin, bir yazarın kaleminden başka neyi var ki

İşte o kalemle koca bir devleti, sistemi yerle bir edebilir.

Fikir, dedi şair,

Fikir,

Bir kaleme en büyük onuru veren en aziz güçlerden birisi de

Ancak erdemli bir fikir

Olmasında peki,

Ya ne olsun. Fikir, arkadaşlar, fikir.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tuhaf bir hikâyeden…

 

Günün birinde

Tuhaf bir hikâyede

Âdil bir kral şöyle haykırır;

Öğleüstün bir yere,

Yüksek bir kürsüye çıkar

Ve şöyle haykırırım

Peki, derim,

Şimdi,

Bundan sonra

Ne olacağını zannediyorsunuz,

Ben zâlime karşı

Merhameti toprağa verdim de geldim,

Dersem eğer

Düşmanlarımın hâli nice olur, dedi o hikâyede ki o âdil kral.

 

                                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sana muhalefet, şiddet hakkı vermez sana…

 

Fikrinizin uyuşmadığı,

Fikirlerinizin barışmadığı kimselere karşı

Şiddet, baskı cinayet yapmak hakkını vermez hiçbir adalet size.

Erdemlice tartışılır, konuşulur,

Erdemliye erdemle muamele de bulunulurken,

Kâtile, arsıza da mükâfat olarak

Mahkeme salonları eşlik eder ilk önce,

Daha sonra da

Dünya da hüküm vermek hususunda

Ancak iyi olanlar değil,

İyi ve âdil olan

Erdemli bilge yargıçlar verir mükâfatı.

Unutmayınız ki iyiler âdil karar vermeyi başaramayabilirler

Fakat her bir âdil insan iyi olmayı başarabilir.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İyi kalplerin gökyüzüyle bağı…

 

Bâzen gökyüzü yeryüzüne bakar,

Güzel, iyi, âdil olan bir şeyler arar

Yeterli miktarda göremeyince keser sularını, küser yeryüzüne.

Aşk sözleridir ağlatan göğü biliyor muydunuz?

Onları bugünlerde aşk insanlarıyla konuşanlarınız var mı?

Bâzen gökyüzü yeryüzünde ki

O güzel, âdil yürekli insanlara bakar,

Eğer onların üzüldüklerini görürse

Keser sularını, küser yeryüzüne.

Aşk sözlerinin konuşulmadığı yeryüzüne karşı kesilir sular.

Hep demişimdir mâsum, iyi yürekli insanlara zulmetmeyin diye

Çünkü onlarla beraber gökler, sular,

Hava ve toprak sizleri dinliyor, dedim ya

Keser sularını, küserler yeryüzüne.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Düşünce değil, mücadeleyi terk edince yenilirsin…

 

Nedir öğle düştüğünüz yerde

Tembel-tembel oturup devrilip kalmışsınız,

Düşmekle kalkmak arasında

Tek bir hamle farkı vardır

O da kalkamaya teşebbüs etmektir,

Sizler teşebbüs ederseniz eğer

O düştüğünüz yerden de kalkmış olacaksınız,

Unutmayınız ki düşüp de kalkmayan insanlardır ancak

Aslında kendilerini de yenilgiye uğratanlar, dedi şair,

Unutmayın ki asıl yenilgi düşmek değildir,

Kalkmayarak,

Mücadeleden vazgeçmektir asıl yenilgi, diye de ekledi şair,

Şimdi toparlanmak vaktidir, haydi, ayağı kalkın artık

Ve iyilik, adalet yoluna devam edin lütfen.

 

                                         Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ölmekle zafer kazanılır mı dersiniz…

 

Adamın birisi ölüm tehditlerinden korkmuş

Ve o korkuyla erdemli bilge bir şaire giderek sormuş,

Demiş ki; ya hu şair beni öldürmeye teşebbüs edenler var,

Kurtulamayıp ölürsem ne olacak, çok korkuyorum,

Şair de cevaben demiş ki;

Erdemlice tüm tedbirlerini al, kolluk kuvvetlerinden yardım iste,

Tüm alınan tedbirlere rağmen sen ölmüş olsan bile,

O düşmanların ebediyen ıstırap çekecekleri cehenneme atılacaklar

Ve işte o zaman en güzel intikamı almış olursun böylece,

Hem iyiler için ölmek; diğer bir güzel yaşamanın

Çok iyi bir başlangıcıdır, endişelenmeye gerek yok,

Nihayetinde ölsen bile er ya da geç düşmanlarının

Ebedi cehenneme girmeleriyle zaferi sen kazanmış olacaksın.

Bu gerçek seni biraz da olsa gülümsetsin artık olmaz mı?

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dizi film evliliklerine özenenlerin sonu…

 

Aşk ve sevgiyi, birlikteliği

Filmlerden öğrenenlerin

Yarısından fazlası giriştikleri

İlişkilerden ayrıldılar, diğerleri de ayrılmaya devam ediyorlar,

Neden acaba düşünsenize lütfen,

Kredi kartlarıyla ve lüks hayallerle evlenip sevgili olanların sonu,

Lüks yemeklerle, lüks kutlamalarla evlenenlerin sonuna bakın,

Hey millet beni duyuyor musunuz?

Size sesleniyorum,

Size yutturulmaya çalışılanların çoğu deli saçması,

Para harcatmak tuzağı,

Oysaki sağlıklı bir ilişki erdemlice birliktelik ister,

Ne zamandan beri aptallığınızı,

İsrafınızı, kibrinizi, gururunuzu erdemin önüne geçirdiniz.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güç için gereken…

 

Şaire dediler ki;

Ya hu şair,

Zayıf, cılız kaldık,

İyi bir şeyler de yapmak arzusundayız,

Ne tavsiye edersin,

Şair de cevaben dedi ki;

Erdemli dostlarınızla

Güçlerinizi birleştirin,

Güç, fikir de saklıdır,

Fikir ise dünyanın, insanlığın

En kudretli kuvvetlerinden birisidir.

Erdemli insan birliği sever,

Erdemli kalabalıkların birliği ise ancak

Huzur, güç ve saadet getirir.

 

                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

        Gördüm ki bir kısım guruplar… 1

 

Din adına faaliyet gösterdiğini iddia eden

Ayrılıkçı tüm tarikat, mezhep, gurup ve hizipleri reddediyor

Sâdece ve sâdece o adalet üzere olmamızı emreden

O aziz ilahi kitabı kabul ediyorum.

Gördüm ki; o din adına faaliyet gösterdiklerini iddia edenler

İlahi kitapla hiçbir alakası olmayan bir kısım

Kendi kafalarına göre, kendi yasalarını uydurmuş,

Güç, kudret, para, mal, mülk, makam, mevki elde etmek

Amacıyla kurulmuş bir takım hizipler olduklarını gördüm

Ve böylece ilahi kitaba daha sıkıca sarıldım.

Hem ayrıca ilahi kitabın kendisini tebliğ ve açıklamak için

Uydurulmuş törenlere, saçma sapan tabirlere ihtiyacı yoktur,

O ancak erdemli, bilge, âdil insanların sevip kabul edebileceği

Güzel ve âdil sözlerden ibarettir.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

        Gördüm ki bir kısım guruplar… 2

 

Güya ilahi kitabı tebliğ etmek amacıyla kurulmuş olan

Bir takım gurup, mezhep, tarikat ve hiziplerin

İlahi kitapla hiç de alakası olmayan

Uydurdukları bir takım yasa ve törenleri ancak

İnsanlığı ve ülkeleri dinden, ilahi kitaptan

Uzaklaştırmaktan, nefret ettirmekten başka

Hiçbir işe yaramıyor.

İlahi kitaba aykırı her bir davranışın, sağlıksızlık,

Âdi bir sanat,

Ve nefret doğurduğunu fark ettim,

Çünkü adaleti, sağlıklı düşünmeyi,

Dünyanın dengesini korumayı,

Tüm insanlık olarak birlik de güzel yaşamayı,

Ve erdemi emreden bir ilahi kitaba aykırı olan

Saçma-sapan törenler, saçma-sapan yasalar uydurmak ancak

Nefret ve felaket doğurmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır.

Hem ayrıca ilahi kitabın kendisini tebliğ ve anlatmak için

Uydurulmuş yalan dolu bir kısım törenlere,

Saçma-sapan bir kısım tabirlere ilahi kitabın ihtiyacı yoktur,

O ancak erdemli olan, bilge, âdil insanların sevip de kabul edeceği

En güzel sözlerden ibarettir.

Ben size dünyanın muhtaç olduğu adaletten bahsediyorum,

İlahi kitap ise işte o saadet dolu adaleti yaşatmak için

Peygamberlerin kalplerine gönderilen sözlerdir,

İnanın bana ben doğruyu söylüyorum.

Muhammed peygamberin kardeşi Meryem oğlu İsa da

Demişti ki; inanın bana ben doğruyu söylüyorum.

Ben mi? Ben ise günahkâr fakat doğru bir şairim, işte hepsi bu.

Sanatı sekize ayırıp anlamalı…

 

Şaire sordular dediler ki;

Bundan önceki kitaplarında

Çok önemli bir mesele olduğu için her şeyin bir sanat olduğunu,

Sanatı ikiye, bâzen de dörde,

Bâzen de altıya ayırmış öğle açıklamışsın,

Peki, sanat hakkında eklemek istediğin başka bir şey var mı?

Şair de cevaben dedi ki;

Bu söyledikleriniz doğrudur, evet, var edilen her şey bir sanattır,

Ayrıca ben sanatı bâzen de sekiz parçaya ayırarak da açıklarım,

İyi, kötü, güzel, çirkin,

Faydalı, faydasız, güzel ahlaklı ve ya kötü ahlaklı olmak üzere

Tam bu sekiz ayırımı kullanarak sanatı anlatıp açıklıyorum,

Bu ayırım yollarını kullanarak, sanatı hem daha net anlamak,

Hem de sanatı anlatmak için daha sağlıklı bir yol olur.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Erdemli dostlar eczadır…

 

İyi, erdemli dostlar ancak

İnsanı iyi anlamda jarz eder, motive ederler,

Onlarla görüşmeyi

Ve birbirinize hem maddi

Hem de manevi destek olmayı ihmal etmeyin,

İnsanın ruhunda,

Aklının ve kalbinin içinde ki

Keder ve sıkıntıların zehirlerini ancak

O iyi olan, erdemli dostlardan başka

Bir de erdemli bir sevgili

Ve neşeli çocuklar iyileştirebilir.

Öğleyse erdemli sevgilinizle,  erdemli dostlarınızla,

Ve neşeli çocuklarınızla

Sıkıca, sevgiyle sarılmayı ihmal etmeyin.

 

                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her şey bir hesap üzere…

 

Kâinatta var edilen her bir şey

O kendisinden başka ilah olmayan Rab Allah’ı anlatmaktadır,

Her bir yaratılmışın üzerinde

Mutlaka o sanatkârımız olan

Rab Allah’ın vasıfları

Tecelli etmektedir,

Ben görüyor, anlayabiliyor, okuyabiliyorum,

İnanın bana doğruyu söylüyorum.

Her şey ise bir hesap ile hareket etmektedir,

Her şeyin bir hesap ile hareket ettiğini bilim insanlarına sorun,

Onlarda her şeyin tesadüfen yaratılmayıp

Bir hesap üzere hareket ettiğini söyleyeceklerdir.

Her bir şeyi bir hesapla var edebilmek kudretine de ancak

O sanatkârımız olan Rab Allah sahip değil de ya nedir.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gerçek bir cumhuriyette lider halktır…

 

Erdemli gerçek demokrasilerde,

Gerçek erdemli cumhuriyetlerde

Liderlik vasfı halka aittir,

Seçilen kişi ve kişiler

O gerçek lider olan halkın üzerine çıkamazlar,

Gerçek demokratik cumhuriyetler de

Halkın eğitim derecesi ise

Üstün bir erdemlilik derecesindedir,

Böyle erdemli bir halk

Kendiişlerini örgütleyip organize etsin diye memurlar

Ve memurlara bir de baş, lider seçer,

Bu memur, memur başı ve diğer tüm memurlar

Devletin işlerini örgütleyip teşkilatlandırırlar,

Bu memurlara milletvekili dendiği gibi,

Devletin işlerinde görev alan

Diğer çalışanlara da derecesince memur adı verilir,

Tüm bu memurların başlarına seçilen kişiye de lider,

Başbuğ, başkan, cumhurbaşkanı denmektedir,

Fakat her nedense bu halk tarafından

Devletin işlerini örgütlemek için seçilenler

Kendilerini dev aynasında görmeye başlayınca,

Kibirlenince,

Halkın üzerine çıkmaya çalışıp

Diktatörlüklerini, faşistliklerini,

Firavunluklarını ilan ederler,

Böylelikle liderlik vasfı da seçmek hakkına sahip olanın elinden,

Seçilenin eline geçmiş olur,

Bu işte kibirden, diktatörlükten başka bir şey değildir.

Halkın, devletin işlerini örgütlesin diye seçilen

O politikacı memurlar

Ve seçilen liderleri başarısız olduklarında

O bulundukları makamları terk edip gitmeyi de

Vazife olarak bilmeliler,

Peki, bu anlattığım ölçü ve şeffaflıkta kaç devlet sayabilirsiniz.

Dünyaya bir bakın, halkın seçtiği memur politikacılar

Halkın üzerine çıkmaya, halka üstünlük taslamaya,

Halkı azarlamaya başlamışlar,

Oysaki asıl olan demokratik cumhuriyetçi bir devlette;

Halktır emir veren,

Azarlayacak bir mevki varsa o da ancak yine halk olmalı,

Gerçi bu dediklerimi hem anlayacak

Hem de uygulamak kudretine de ancak

Erdemli bilge bir halk sahip olmalı öğle değil mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Firavunlara karşı…

 

Şair dedi ki; Firavunlara

Firavunların saraylarında

Oyun(mekir) kurmak zamanı bizdedir.

Şair sözlerini Firavunların ölüm tehditlerini işitince

Şöyle tamamlar, der ki;
insan, öldürmeye teşebbüs ettiği için ölmez,

Öldürmeye teşebbüs edilen

Ancak o ölümü ve yaşamı var eden

O Rab Allah istediği için ölür,

Yaşayan da yine ancak o istediği için yaşar,

Fakat korkutmasın buradan düşman boşuna bizleri

Çünkü ölmekle yaşamak aynıdır bizim için

Fakat mümkünse en aziz olanı

O ölmek adında ki yaşamaktır yaşamak bize.

 

                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsan aklı düşünüyorsa vardır…

 

İnsan aklı

Düşündüğü için vardır,

Düşünmek

Kabiliyetini

Kaybeden

İse

Olsa-olsa

Sosyo-psikoloklara

Denek olmaktan

Ve

Dünya da

Hacmiyle

Boşuna bir yer kaplamaktan başka

Ne işe yararlar ki.

 

                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şair der ki siyasetim aşktır benim…

 

Şaire siyaseti sordular, şair de cevaben dedi ki;

Benim siyasetim şiirdir, aşktır,

Ben de şiirle avlarım avımı, ben de şiirle çekerim yayımı,

Ben de şiirle fırlatırım okumu,

Avımdan ancak arzulayan aslanlar alırlar paylarını,

Biz kimselere zorla şiirimi,

Fikrimi zorla kabul ettirmeye uğraşmıyorum,

Hem o zorba ile zâlimler

Kendi fikirlerini zorla kabul ettirmeye çalıştılar da ne oldu,

Defolup gitmeyeceklerini mi zannettiler

O zâlimler için hazırlanan ateş dolu cehennem çukurlarına!

Dedim ya; benim siyasetim şiirdir, aşktır,

Bende onunla ancak adalet konuşur,

Adalet haykırırım.

 

                                        Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kötü ve iyi arkadaşlar arasında tercih…

 

Hayatımızı zehir zemheri eden insanlar

Çıkıp gittiği zaman hayatımızdan,

Kederlenip üzülecek kadar

Budala aptal değiliz ya,

Tabi ki de kına yakıp,

Törenlerle kutlar

Bayram ederiz o günü de demiyorum.

Hayatınıza erdemlilik gözlüğüyle bir bakın,

Kimlerle erdemli

Sağlıklı saadet dolu bir hayatı,

Ya da kimlerle erdemsiz sağlıksız

Keder dolu bir hayat yaşıyorsunuz,

Daha sonra da ona göre

Kimleri hayatınız da tutup tutmayacağınıza siz karar verin.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gidenin ardından…

 

Ayrılsan ya da ayrılmasan bile,

İyi kalpli bir sevgilinin

Ve ya iyi kalpli bir dostun ardından

Ancak şöyle denebilir;

Hey,

Hayatıma mutluluk, erdem

Kattığın için teşekkür ederim,

Sağlıcakla, hoş(ça) kal,

Erdemli bir insana

Bunları söylemek

Yakışmasında

Peki, ya ne olsun.

Dedim ya,

Sağlıcakla, hoş(ça) kal.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dostlar mı?

 

Erdemli dostlar,

Erdemli bilge bir sevgili

İnsanın hayatına

Katsa-katsa

Huzur ve saadet katar,

Zâten insanlığın da

Asırlardır arayıp da

Birçoğunun bulamadığı

En büyük iki hazine

Değil midir saadet ve huzur.

Unutmayınız ki

Adaletin olmadığı bir yer de

Huzur ve saadet bulduğunu iddia etmesi

İnsanın ancak kendisini kandırması olmasın da ya ne olsun.

 

                                           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toplanın gidiyoruz…

 

Yeryüzünde

Gidilecek

Çok güzel

Birçok yer vardır,

Çok kızdırırlarsa eğer,

Çok üzerlerse eğer,

Alınabilecek en akıllıca karar şudur;

‘’Toplanın gidiyoruz’’

Demek

Olmasın da

Peki,

Ya ne olsun.

Bu saatten sonra bize uykularımızı ve uyanıklıklarımızı

Zehir zemheri yapanlara merhamet edecek değiliz artık.

 

                                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Rab bize merhametinle muamele de bulun…

 

Ölümden korkar mısın dediler şaire,

Şair de cevaben dedi ki;

Korkmuyorum

Çünkü ölüm o âdil iyi insanlar için

Yeni ve güzel bir yaşamın ebedi bir başlangıcıdır.

Şaire dediler ki;

Peki, ya nereden biliyorsun cennet yerine cehenneme gitmeyeceğini,

Şair de cevaben dedi ki;

Sizlerin hükmünüzün verildiği yerler cehennem olabilir, doğrudur,

Fakat ben ölümle ancak gidilebilen

Siz zâlimlerin hükmettiği bir yaşama değil,

Ben, ölümle ancak gidilebilen
Merhametli ve âdil bir hükümdar olan

O Rab Allah’ın hükmettiği bir yaşama gidiyorum,

O sebeple ümit varım.

Bu dünya da olduğu gibi

Orada da siz hükmetmiş olsaydınız eğer

O vakit cehenneme gideceğimiz doğrudur

Fakat orada hükmeden siz değil

Merhametli Rab Allah olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Ölmekle yaşamak gâlibiyet bize…

 

Ölüm meleği yanıma gelene kadar

Ben insanlık vazifelerimi yaşamaya gayret ederim,

Her ne olursa olsun

Korkmuyorum,

Endişelenmiyorum,

Hem ölmek de;

İyi, âdil yürekli insanlar için

Diğer ebedi güzel yaşamanın

Güzel bir başlangıcıdır,

Korkmuyorum artık,

Endişelenmiyorum da.

Gâlibiyet; öğle ya da böyle

Mutlaka âdil ve iyi insanların olmasında peki, ya ne olsun.

Peki, derseniz eğer

Biz öldükten sonra gâlibiyet nasıl bizim olabilir ki

Ben de cevaben derim ki;

Âdil olan iyi insanlar cennete mutluluğa,

Adaletsizler kötü olanlar ise;

Ebedi cehennem de ıstıraba atılırlar,

Yetmez mi size cennete girmek bir gâlibiyet olarak,

Yetmez mi o adaletsiz düşmanlarımızın

Ebedi cehenneme girmeleri sizin için büyük bir gâlibiyet olarak,

Ben derim ki; insanlık vazifeniz olan adaletli

Ve erdemli yaşamayı gerçekleştirmeye çaba gösterin

Ve çekin gidin asıl yurdunuz olan o cennet vatana,

Ne dersiniz.

Biz âşığız, hem ölmekle yaşamak ancak galibiyettir bize.

 

Yokluğuna alıştım… (Bir şarkı daha)

 

Sancılarımdan gelir geçersin,

Yine de katlanırım yokluğuna,

İtiraf edeyim,

Çok, çok alışmıştım sana,

Üstüne iyilik sağlık,

Nasılsın,

Ben sen yokken

Kendi başıma da mutlu olup büyürüm,

Ya ne zannetmiştin

Ben sensiz yapamam mı?

Etkilenmedim değil hani gidişinden,

Yalan söylemeye gerek yok bilirim,

Birkaç ay içinde senden sonra

Ancak toparlanabildim,

İtiraf edeyim,

Çok ağır geldi ilk günler de

Öğle çekip gidişin,

Ben sen yokken işte gör de bak

Kendi başıma da mutlu olur büyürüm,

Üstüne iyilik sağlık,

Nasılsın,

Ben sen yokken

Kendi başıma da mutlu olup büyürüm.

Yokluğuna alıştım,

Yokluğuna alıştım artık.

 

 

 

          Sahte ve gerçek arası…

 

Aslında birbirimizi çok yalnız bıraktık,

Sadece para için sever gibi gözüktük,

İlişkiler hep bunun içindi,

Kurulmayan ilişkiler ise

Yine bir çıkar ve para olmadığı için kurulamadı,

Ya terk edip giderken,

Ya da ölürken

Ve ya da öldüğünde hatırladı birbirini insanlar.

Her evde bir yaprak dökümü

Yaşıyor ömrümüz,

Sonbahar yapraklarını dallarından

Döken rüzgârlar gibiyiz birbirimize,

Kırılgan kuru otlara döndük,

Bir alevi yetiyor yanmamız için,

İzmariti kirli bir dudaktan

Öpen birisinin

Kirli, yağlı cebinde ki

Kibriti kadarız bugünlerde birbirimize,

Ha düştük düşeceğiz

Barut fıçısının tam da üzerine,

Öfkeliyiz, sarhoşuz,

Ne dediğimizin

Farkında bile değiliz,

Bir yangının öncesinde ki

Kıvılcımı ateşleyen parmaklar

Belki de bir gün

Mutluluk şarkılarını çalacak gitarıyla diye hayal kuruyoruz,

Genç Mozartlar saadet besteleyecekler belki diye

Bekliyoruz düşlerimizin pencerelerinde sessizce,

O yapılan tüm cinayetlerin yerine

İyilikle geçebilir mi ömrümüz diye düşündüğümüz olacak

Ancak ölüp yitirdiğimiz de birçok sevdiğimizi,

Hayal kurmakla kalacağız sâdece,

Hastanelerde çığlıklar

Sâdece yeni doğan bebeklerin

Gırtlaklarından ibaret kalacak diye düşüneceğiz,

Belki bir gün olur ümidiyle

Sâdece düş pencerelerinin pervazlarında kalacak

Düşündüğümüz güzel umutlar,

Belki de

İlk ve son defa ağlamak sesi

Sâdece doğum hastanelerinin

Koridorlarına hapsolup

Çıkmayacak bir daha oradan dışarı diye düşünmeyi de

İhmal etmeyeceğiz yine,

Ne dersiniz

Ağlamakla başlayan

Ve mutlulukla devam eden

Ve bir daha kedere bulaşmayan bir dünya kurmak

Mümkün mü?

Zannetmiyorum.

Yine insanlar sâdece iyiliğin dedikodusunu

Yapmakla yetinip bir an önce evlerine kaçmak isteyecekler

Birbirlerinden.

Ya terk edip giderken,

Ya da ölürken

Ve ya da öldüğünde hatırladı birbirini insanlar.

 

En güzel şiiridir insanın arzuladığı huzur…

 

Şaire en güzel şiirlerden birisini okumasını istemişler,

Şair de cevaben şöyle demiş;

Kardeşlerim, sağlıklı beslenin

Ve birbirinize karşı adaletli olun,

Eğer sağlıksız beslenip,

Birbirinize karşı da âdil olmazsanız

Bedenen ve ruhen hastalanarak

O çok sevdiğiniz insanlarla beraber

O birlik de yapmak istediğiniz

O güzel planlarınızı ve mutlu umutlarınızı

Asla gerçekleştiremeyebilirsiniz.

Dediğim gibi, aslında en güzel şiir;

İnsanın arzuladığı sağlık huzur dolu

Bir hayat değil de peki, ya nedir.

 

                         Sonneto… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Can acıtıcı yakınlık ve uzaklık…

 

Birbirimizin hayatlarına

Ya oldukça çok yabancı

Ve ya oldukça

Çok uzak

Ve ya da

Birbirimizin yaşamlarına

Ve birbirimizin

Çok özellerine

Oldukça

Ve can acıtıcı yakınlıkta

Terbiyesizce yakınız.

Bir türlü normali tutturmak istemeyen insanların

Cehenneminden kurtulmaya uğraşıyoruz,

Fakat bir türlü kurtulamıyoruz.

 

                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Piç devletlerin târifi…

 

Şaire bir kısım devletleri sordular,

Dedi ki ben size o bir kısım devletleri değil de,

Adaletsiz devletlerin tarifini yapayım, adaletli olanıda anlarsınız,

Adaletsiz devlet birer fahişedir,

Kaltaktırlar, orospuluk mesleğinden fenadır ettikleri,

Hayat kadınından daha beter iş tutarlar,

Önüne gelenle yatarlar, kucaktan kucağa gezer hastalık kapar,

Önüne gelenle ilişki kurarlar, çiftleşirler her ikiyüzlü sistemle,

Böylece birçok piç dünyaya getirirler, yönetimler ellerindedir,

Dünyaya getirdiği piçler halkın anasını ağlatır, baş belası olurlar,

Her gün binlerce kederli hikâye çığlıklaşır her bir ev de, sokak da

Gözyaşı akan evlerin odalarından feryat figan yastığa gömülür,

Bâzen kominizim ile bâzen kapitalizmle, bâzen heva heves ile

Kimi zamanda kendi gibi hırsız arsızlarla yatmakla ünlüdürler.

 

                                               Sonneto… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayatlarını bir insana feda edenlere gelsin…

 

Sizi bırakıp yüzüstü gidenin ardından

Aynen şunları

Veya da buna benzer birçok şey söylerdiniz,

Ne söyleyebilirdiniz tahmin yürütelim,

Mesela, şöyle ki;

Katlandık yıllarca birbirimizin kederlerine,

Bu muydu nihayetinde mükâfatı,

Şimdi gitmek yakıştı mı?

Oysaki arsıza yakışır gitmek bırakıp yüzüstü.

Onca yılını ömrümün heba edip

Yüzüstü bırakıp da gitmek

Söyler misin lütfen, yakıştı mı?

Ancak arsıza yakışır bırakıp gitmek yüzüstü, derdiniz.

Belki de sizi yüzüstü bırakıp gidenin ardından

Şöyle de dediğiniz olmuştur,

Mesela, şöyle ki;

Ben şimdi ıssız ve yapayalnızım,

Geçmişten hiçbir dostu bile kalmayan,

Hani dostlarımla görüşmemi istememiştin de

Bende senin uğruna

Aptalca bir hata yapıp onlarla olan

O güzelim ilişkilerimi kopartıp terk etmiştim onları,

Hani işimi ve iş çevremi senin yüzünden kaybetmiştim ya,

Sırf sen istedin diye kariyerimi bile yerle bir etmiştim,

Meğer ne aptalmışım,

Onca yılım heba oldu,

Oysaki insanın yaşamında ki her ânı da her yılı da

Çok büyük bir hazinedir,

Şimdi gitmek yakıştı mı?

Gerçi arsıza yakışır yüzüstü bırakıp da gitmek,

Sen de sana yakışanı yaptın,

Ağır bir ibret olsa da,

Şimdi bu da bana ders olsun.

Artık ıssız ve yapayalnızım,

İşte eserin.

Belki de aynen bu ve buna benzer birçok şey söyleyip

Dert yangını yakacaksınız yüreğinizde,

Çok geç oldu

Fakat şimdi anladım ki diyeceksiniz kendi kendinize

Ve sonra cümlenize şöyle devam edeceksiniz;

Ne o iyi erdemli dostlar için bir sevgiliyi,

Ne de iyi ve erdemli dostları bir sevgili için terk etmek

Bir kenara atmak doğru değilmiş, diyeceksiniz eminim ki

Hele de yaşamak için gerekli olan

Ekonomik özgürlüğümüzü sağlayan işimizi,

İş çevremizi, o güzel iş arkadaşlarımızı,

Kariyerimizi, bir sevgilinin uğruna, evlilik uğruna

Fırlatıp bir kenara atmak asla doğru değilmiş, diyecek

Ve yeniden ayaklarınızın üzerine

Dimdik doğrulup mücadeleye başlayacaksınız,

Fakat bir daha aynı hataları yapmamak üzere!

Zehirli yılan tarafından ısırılıp kurtulanlar

Eminim ki daha dikkatli olurlar öğle değil mi?

Haydi, yeni ve hür hayatınız da âfiyet ve başarılar,

Sağlıcakla kalın.

 

 

 

                    Aşk ve âfiyet…

 

Genç bir şairin şöyle dua ettiğini işitmiştim,

Diyordu ki;

Bir damla sudan insanı var eden Allah

Bana da, sevdiğim o iyi yürekli insanlara da

Âfiyet dolu bir aşk hayatı ver,

Ver ki hep beraber güzel bir hayatı paylaşarak yaşayalım.

Bu dua çok hoşuma gitmişti

Birkaç cümle de tüm koca hayat için

Her güzel şeyi kapsayan âfiyet aşk dolu bir yakarış vardı,

Aklı olanın en çok istemesi gereken bu iki aziz değer;

Aşk ve âfiyet.

Zâten bu iki aziz değer hayatımız da olmadığında

Neyin tadı, iyi mâna da güzel kalabiliyor ki

Tabi ki de hiçbir şeyin tadı onlarsız iyi kalmıyor.

 

                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altı çizili cümleler…

 

Alt kısmını kırmızı kalemle çizdiğim

Ve onun için bir şeyler yapmam gereken bir cümledir

Hep karşıma çıkan şu hayatta;

‘hakları gasp edilmiş insanlar.’

İnsan denen varlık

Şu mukaddes bir yük olan adaleti,

Lâyıkıyla taşıyabileceğine dair

Yaratıcısına söz verdiği günden beridir,

Kaç milyon sayısınca varlığın acaba

Hakları gasp edildi yine bir insan eliyle,

Şu üzerinde binlerce yıldır yaşadığımız dünya bile

Pes etmeye başladı

İnsanın o korkunç cinayetleri karşısında,

Size tüm dünya insanlığının bildiği,

Belki birkaç kişinin haberi olmadığı

Büyük bir sır vereyim mi?

Hepimiz öleceğiz

Ve âdil bir hükümdar olan Rab bizleri

Mahkemesinde yargılayacak,

Ne dersiniz, bu saatten sonra bâri

Şu cahil insan usanıp yaptığı kötülüklerinden,

Şu canlı varlıkların haklarını gasp etmeyi terk etse

Hiç fena olmazdı öğle değil mi?

 

 

 

 

 

Hayatında temiz bir sayfa açmaya ne dersin…

                        

Kör bir bıçak gibidir san ki

Üzerimize-üzerimize abanan

Şu hayatımızda barındırdığımız

Birçok insan!

Şu soruyu sorun kendinize lütfen, deyin ki;

Beni sağlıksız bir hayata

Veya sağlıksız işler işlemeye sürükleyen insanlardan

Artık kurtulmanın vakti geldi de geçmiyor mu?

Beden ve ruh sağlığınızı yitirip sizleri birçok kedere batıran,

Teraziye koysanız iyilik değil de

Kötülük de kilo ağırlığı olan,

O kötülük bulaştıran insanlardan uzaklaşıp

Huzurlu ve israfsız bir hayat kurmanın

Vakti gelmedi mi artık, diye sormalı kendisine insan artık.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Koynunda yılan besliyor… 1

 

Evlerde en çok tercih edilen hayvan türü

Nedir diye sorsam insanlara

Kimseler doğru olan cevabı veremezlerdi belki de,

İster misiniz ben sizlere doğru olan cevabı vereyim,

Şöyle ki;

Artık kelebek mevsimlerin de bile

Mutlu olmayan insanlar var,

Çok keder unutturuyor insana saadeti,

Kimi kadınlar

Ve kimi erkekler koynunda yılan beslerler,

Neredeyse her gün kendisine öğle ya da böyle

Keder armağan eden insan suretinde ki yılanları

Koyunlarında besliyorlar,

Mâruz kaldıkları şiddete rağmen

Her gün yine de

O yılanları koynuna sokuyorlar.

Sürekli öğle ya da böyle aldatıldığı halde bile

Yine de koynunda o yılanları besleyenler var,

Kendilerini hem maddi hem de mânevi olarak

Koca bir felakete sürükleyen o yılanları bile

Koyunlarında besleyenlere acımak doğru mu ki acaba,

Kendilerini sağlıksız bir hayata sürükleyen

Nice zehirli yılanı bile isteye koynunda besleyenlere üzülelim mi?

İnsanların evlerinde hiç de evcil olmayan

Ve en çok beslemeyi tercih ettiği hayvan türünün

O insan suretinde ki zehir saçan

Yılanlar olduklarını siz de anladınız, bakalım şimdi ne olacak.

 

Koynunda yılan besliyor… 2

 

Kime sıkılır yumruklar,

Kime küser kalpler,

Kime kırılır yüreği insanın,

Kime bilenir dişler,

Hep içerisine ata-ata insan

Ne kederlerden dolayı sıkıp her gece dişlerini

Ağrıyana kadar çenesi,

Peki, onca değmeyen keder için

Neden hâlen katlanır insan

Koynunda ve yanında beslediği birçok zehirli yılana!

Ne dersiniz şu saatten sonra

Artık şu koynumuz da

Ve yanımız da beslediğimiz

O zehirli yılanlardan kurtulmanın vakti gelmedi mi?

 

                                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

      Aşkın kollarına…

 

Kim karılır bu saatten sonra içerime

Kime süzülür ruhum kaldırıp kanatlarını,

Yalnızlığını yatakta kollarına,

Arasına dudaklarının,

Parmaklarına ve kulağına

Kim fısıldar daha güzel benden başka

Sevgi sözcüklerini sana.

Ah parmakları bir sevgilinin,

Ilık,

Serin,

Huzur veren,

Şefkat hissettiren,

Sevişmek hissettiren,

Hatta o serin ferahlatan sabâ rüzgârları gibidir

Parmakları dokunurken sevgilinin!

Çocuklar sevgilim,

Çocuklar,

Şarkılarımın peşinden,

Şiirlerimin ardından

Islıklarıyla ritim tutan çocuklar,

Bir tek onlar daha çok sevecekler benim

Aşk şarkılarımı,

Çocuklar sevgilim, çocuklar,

Bir çocuk sevgisi bile

Yeter kutsal bir ilişkinin başlamasına,

Çocuklar sevgilim, çocuklar,

Hatta yeter başlamasına tutkulu bir sevişmenin!

Çocuklar sevgilim, çocuklar.

Her gün sevişmeli diyor bir şair,

Boşa harcanacak bir an bile

Değmez hiçbir şey inanca ve sevişmeye diyor bilge bir şair,

Ben de o bilge şaire diyorum ki;

Hey şair hangi inançtan bahsediyorsun,

Öğle inançlar var ki

Pislikten kurtarmaz insanın bacağını,

Öğle inançlar da vardır ki

Âfiyet ve aşk içerir daima,

Saadet verir insana,

Bilge şair de şöyle cevap verdi

Dedi ki;

İnsana ebedi bir huzur veren erdemli bir inançtan bahsediyorum,

İnsana âfiyet veren bir inançtan bahsediyorum,

Ben şairin hayaletiyle sonlandırarak sözlerimi

Sevgilimin karşısına dönüyorum yeniden,

Ona diyorum ki;

Haydi,

Bu akşam fısılda yine kulağıma

O ılık ve huzur veren nefesinle fısılda,

Nefesinle tütsüle beni yine,

Yine bana en güzel geceler başlasın seninle,

Seninle dönsün dünyanın başı,

Sarhoş olsun aşk şarabından,

Bu sarhoşluk dünya şarabından dolayı değil,

Bilmeni istedim sâdece,

Sâdece ben ve sen,

Sâdece ben ve sen diyorum,

Anla artık beni lütfen,

Ben ve sen diyorum sâdece.

Şimdilerde

Aşk sancılar ruhum uzaklığına

Tuzaklarına açalı kalbimi,

Ne yapalım,

Yaralanışı kaçıncı bilerek aptallığımın,

Sularının ve balının

Kıyılarına parmaklarımın

Sevişleri tenine,

Terine sıcaklığının ve ıslaklığının,

Karışır içerime için,

Şimdi,

Al ve ninnile kucağında başımı,

Dönsün başı dünyanın

Aşk şarabının sarhoşluğundan başı dönsün artık dünyanın,

Bilmelisin ki bu sarhoşluk dünya şarabından da değildir,

Bilir bunu her aklı başında bilge âşık, sen bil istedim,

Teslim oluyorum,

Gerek bile kalmadı ellerimi kaldırıp havaya,

Çoktan al tutsakla dedim zâten kendim sana,

Silahsızım,

Ordusuzum,

Tek başınayım,

Sana çırılçıplağım, ruhum bile sevişmelerine aç, susuz,

Şimdi,

Al ve ninnile başımı kucağında, sar dola beni koynuna,

Dedim ya,

Aşk sancılar ruhum uzaklığına-uzaklığına,

Sevda sancılar bedenim uzaklığına-uzaklığına.

 

 

Çocuklar büyümek için sabırsızlanıyorlar…

 

Ah şu kederli kalbimde büyüttüğüm zaferler,

İğde ağacı kokusuyla tütsülenmiş

O aziz gâlibiyetlerim benim,

Sarmaşıklara bulanmış parmaklarım,

Dudaklarına asılmış şiirler dolusu yapraklarım,

Üzüm bağlarında kurduğum düşlerim,

Sana mırıldanılan şarkılarım,

Uzaklarda ki

Veya yakınlarda ki her bir çocuğa olan sevdam,

Ben beyaz bir siyahım diye bağırdığım soğuk odalarım,

Toprağımı zehirleyenlerle olan tükenmez kavgam,

Sularıma savaş açanlara karşı

Dimdik duran şairliğim,

Cesur birkaç şairin ölüm şiirlerini alı yanıma,

Hakları gasp edilenlere taraf olan şerefim,

İyi bir insanın uğramadığı kapılarımı tokatlayıp,

Her şeye rağmen

Her bir gün yeni bir umuda açtığım kapım,

Tiksinerek caddelerine kapattığım pencerelerim,

Büyücülerin gasp ettiği hayaletim,

Uykularımı bile zehir zemheri yapan

O iblise fahişelik yapan insanlara

Küfredişim, sövüşüm, yumruklarımı sıkışım,

İntikamlarımı Rab Allah’a ısmarlayışım,

Cehenneme düşmanlarım için susma yan diye haykırışım,

Hayallerime katık yaptığım umut tomurcuklarım,

Beni en çok çocuklar sevecekler,

Beni en fazla çocuklar anlayacaklar,

Şiirlerime ıslıklarıyla ritim tutan çocuklar,

Şimdiler de onlar sabırsızlıkla büyümeyi bekliyorlar,

Onlarda farkındalar artık dünyamızı zehirleyenlerin

Kendilerine bu saatten sonra

Cinayetler dolu bir dünya bırakacaklarını insanlığın,

Hem de hiç acımadan,

Ne için, para ve kudret sahibi olmak uğruna,

Ne için, tanrı olabilmek uğruna cinayetler işleniyorken,

Beni en çok çocuklar sevecekler,

Beni en fazla çocuklar anlayacaklar,

Şiirlerime ıslıklarıyla ritim tutan çocuklar,

Şimdiler de onlar sabırsızlıkla büyümeyi bekliyorlar

Mücadele vermek için evleri olan şu dünyayı korumak adına,

Onlarda farkındalar artık dünyamızı zehirleyenlerin

Kendilerine bu saatten sonra

Cinayetler dolu bir dünya bırakacaklarını insanlığın.

Haydi, Allah’a ısmarladık,

Sağlıcakla kalın çocuklar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ölmek midir yaşamak, yaşamak mıdır ölmek…

 

Şaire dediler ki;

Elinde olsaydı

Kurtarmak ister miydin dünya insanlığını,

Şairde şöyle cevap verdi, dedi ki;

Fakirlerin hayatlarını daha çok gasp etsinler diye mi?

Çocukların hayatlarını çalmak

Veya onları da kendileri gibi kâtil yapmak için mi?

Arsızlık ve hırsızlıklarına devam etsinler diye mi?

Dünyamıza daha çok acı çektirsinler diye mi?

Neden kurtarayım ki lütfen söyler misiniz?

Bana insanlığı kurtarmam için haklı bir sebep söyleyin

Ben de kurtarayım, hem ayrıca

Her gün bu şerefsizlerin, kâtillerin elinde acı çekmektense

Bırak kopsun kıyameti de dünyanın, kurtulalım hiç değilse.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi oldu mu yâni…

 

Dünyayı yaşanılabilir

Saadet yurdu hâline getirebilmek için

İyi olmak,

İyilik yapmak yetmiyor,

Adaletli olmayı bir karakter hâline getirip,

Hikmetli

Ve cesur hamleler yapıp

Kararlı da olmak gerekiyor,

Bakın dünyaya yapılan onca iyilik

Yetmedi geçmeye kötülükleri,

Neden, çünkü insan dansöz gibi sözünde hiç durmuyor,

Bir iyilik yapıyor,

Ardından beş kötülük,

Şimdi bu âdil mi? Oldu mu yâni.

 

                                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eylemle hayalleri seviştirmek gerekir…

 

Elbette ki insanoğlu

Hayallerle tasarlamaktadır geleceği,

Fakat

Bir adım daha

Ötesi gerekiyor,

Yâni

Tasarladığı iyi şeyler için

Bir hamle,

İyi, profesyonelce bir eylem yapması gerekiyor,

Eylem olmadan

Düşlerin yağmursuz bir buluttan

Söyler misiniz ne farkı kalıyor ki öğle değil mi?

Yâni düşlerinizi iyi bir eylemle buluşturmakla ancak

Hayata kavuşturup yaşatabilir, büyütebilirsiniz, haksız mıyım?

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nereden çıktı bu bela derseniz açıklayalım…

                       

Kadim tarihlerde korsanlar neden çıkmışlar biliyor musunuz?

Elbette ki ekmek, geçim derdi kardeş,

Yoksa kim katlanır ki onca pisliğine

Bir gemide aylarca pis kokulu tayfalarla,

Gerçi birçok ünlü korsan

Bâzı devletlerin emri altında çalışıyor olsalar da,

Birçok güçlü devletin maşalığını yapıyor olsalar da

Nihayetinde geçim derdinden tüm yaptıkları,

Şimdi ki birçok anarşist gurup

Neden acaba var diye düşünenlere

Belki şöyle demek gerekir

Kardeşler;

Halkın haklarını gasp eden devletlerin

Ta kendileri anarşizm doğurmaktadır yaptıkları haksızlıklarla.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrıcılık oynayan aptallara gelsin…

                 

Şair kürsüye çıkar ve şöyle haykırır, der ki;

Tanrıcılık, Rabcılık oynayan aptallar

Şimdilik Rabbin merhametli yüzünü görüp şımarıyorlar,

Rabbin Kahhar yüzünü

Görmedikleri için yapıyorlar bunu,

Fakat hiç merak etmesinler

Rab azap yüzüyle ve azap kamçısıyla,

Kahhar vasfıyla görünecektir,

O zaman diz üzeri çökmüş yalvarır görürüz biz

O tanrıcılık oynayan aptalları.

Herkesi gideceği yere arzuları

Ve yaptıkları götürecektir nihayetinde, tercih sizin.

Hep söylemişimdir, insanın kendi tercihidir iyi ya da kötü olması,

Yoksa tâlih ya da kader değildir zâlim cahil olan.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gururlananların sonunu da gördük birader…

 

Biraz para, hizmetçiler,

Badi-gardlar,

Hâkimler, savcılar

Cariyeler,

Modern ifadeyle

Metresler

Ve silahlı orduların sahibi olunca

Götleri kalkan puştların

Nihayetinde sonları

Mezara girince

Göt öpmek olduğunu

Bilmiyorlar mı sanki kendileri de. The end.

Şimdi gördünüz mü ebenizin vajinasını demek gerek

Gidip o mezarların başlarına tükürüp mezar taşlarına.

 

                                         Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şeytana uşaklık yaptığınızı anlarsınız uyanınca…

 

Çok iyi savaştığınızı zannediyorsunuz,

Kahraman olduğunuzu zannediyorsunuz,

Fakat bir gün anlayacaksınız şeytanlara uşaklık yaptığınızı,

Yoksa onca cinayet ve haksızlığı kim yapabilir ki başka.

Adalet kelimesi elbette bir savaşa uymaz

Fakat bir de âdil olduğunuzu zannedersiniz daima aptalca,

İyi tarafta olduğunuzu düşünürsünüz daima,

Hatta kendinizi kandırmayı bile başaracak kadar

Psikopat ruhlu olduğunuzu bir gün anlayacaksınız,

Bir gün şeytanın uşakları olduğunuzu

Şu dünya hayatından uyanınca anlayacaksınız,

Elbette dünya yurdu bir rüya ülkesi değildir, gerçek bir yaşamdır,

Fakat içinizde ki o kötülük yaptığınız da sizi uyaran vicdanı

O kadar çok susturdunuz ki patlayacak üzerine dünyanın.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aptallar öldüremez ki…

              

Rabbin yurdunda

Bu ne terbiyesizlik,

O hangi aptaldır

Kendisini Rab yerine koymakta,

Baksanıza, dinlesenize,

Kulak versenize şunların aptalca seslerine,

Öldürürüm diyerek tehdit ediyor,

İmada bulunuyor göstererek askerlerini,

Aptal bilmiyor ki Azrail denen ölüm meleği Rabbin emrinde,

Budala bilmiyor ki öldürmek Rab’ba mahsus bir hamle,

Yoksa fâni olan, hele de aptal olan onun şunun bunun teşebbüsü

Öldürmeye gücü yetmez ki hiçbir varlığı.

Yoksa ölümlü olanın ne haddinedir

O ebedi hayata açılan kapı olan ölümü aralayabilsin canlılara.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Alma mazlumun âhını çıkar aheste-aheste…

 

Yaşamak sevincimizi,

Hayata tutunmak hislerimizi

Kırmak için elinden geleni ardına koymayan piçlere derim ki

Her kimlerse, onlara en zarif cümleyle denecek en son şey;

Siktir-olun gidin dönmemek üzere cehenneme demek olurdu.

Fakirin, fukaranın, bizlerin haklarını gasp eden piçlere,

Her kimlerse, denecek olan en son şey;

Ulan nereye kadar çalıp yiyeceksiniz ki

Ellisine altmışına gelince götünüz başınız sizin de tutmayacak,

Ve nihayetinde sizin de mirasınızın, dişlerinizin peşine

Elbet de düşecek birkaç mezar hırsızı,

O bir zamanlar sizin halkın mallarını gasp etmek için

Hırsızladığınız gibi.

E ne demişler alma mazlumun âhını çıkar aheste-aheste.

 

                                              Sonneto… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

          Bakıp dünya insanlığına derim ki…

 

Ah şu fırtına öncesi sessizlik, ah şu ölüm şarkısı,

Kuşlar terk edecekler ilk önce yurdu,

Ardından mutluluk, ardından aşk,

Ben ise Âraf’a çekileceğim düşmanlarımı karşılamak için,

Sana yazdığım şiirleri okuyacak çocuklar ardımdan

Çalarak o mâsum ve maskara ıslıklarını çocuk gülüşleriyle,

Onlar isyan şarkılarımdır benim,

O hakları gasp edilmiş insanlarımın adına yazdıklarımdır,

Ah şu yalancı baharlar, suları tüketen kâtillere de bakın hele,

Ah şu ölüm şiirlerim, hiç durmadan küfrettiğim kâtillere derim,

Kuşlar terk edecek ilk önce yurdu,

Ardından mutluluk, ardından aşk,

Sana yazdığım şiirlerimi çocuklar okuyacak,

Ne diyelim başka; çatlasın hasetlerinden düşmanlarım.

 

                                                  Sonneto… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haksızlığa tepki intikama dönüştüğünde…

 

Etki tepki doğurur dedi ilk önce, sonra da

Fizikten haberdar ve sosyopsikoloji düşünmüş olan o şair

Devamında sözlerine dedi ki; canını acıtırsan canını acıtır,

Sevdiklerinin canını yakarsanız eğer

O da sizlerin ve sevdiklerinizin canını yakar,

Hatta yetmez, o haksızlığa uğrayanlar

Öğle bir intikam alırlar ki

Yıllarca bilenirler, sabır taşı çatlar da

Sırf o intikamı alabilmek için o kişi

İntikamına tutunur ölmemek için, hayata, ölüme inat tutunur,

Hem kendisinin, hem sevdiklerinin canlarının yanmasına,

Tecavüze uğrayan haklarının, tecavüze uğrayan halkının,

Mal mülk servetlerinin gasp edilmesine, cinayetlere seyirci kalan

Şu tüm insanlığa karşı bilenir yıllarca, sonra, koparır kıyamet.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İyi ve âdil insanlara derim ki…

 

Ufuklar

Kaçak

Ve kurnaz gözükürler,

Doğrudur,

Fakat

Nihayetinde

Onlarda

Tükenirler,

Yılmayın,

İlerleyin,

Ufukların kaçak

Ve kurnaz oluşu

Asla yıldırmasın sizleri,

İlerleyin.

 

                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Âdil paylaşılmayan servet felaket doğurur…

 

Dünya servet ve hazinelerinin kaynaklarını ellerinde bulundurup,

Kendileri adına, çıkarları arzuları adına kullanan

Tüm devletler ve tüm zengin şirketler

O hazinelerin içerisinde bulunan o fakirleştirdiklerinin,

Cinayetlere mâruz bıraktıkları insanların

Haklarını vermeyerek aslında hem kendilerine,

Hem de geleceklerine çok büyük bir felaket hazırlamaktadırlar,

Etki mutlaka er ya da geç büyük tepkisini doğurmaya gebedir.

Artık tüm bundan sonra hazinleriniz

Ve ordularınız bile asla kurtaramayacak sizleri.

Sizlere sâdece dünyadan biraz faydalanın denildi,

Tüm insanlığın hakkını gasp edin denilmedi.

Mesela;

Şifalı bir çeşmeye denk geldiniz, içtiniz suyundan,

Sevdiklerinize de içirdiniz, tama güzel afiyet olsun da,

Bir ömür yetecekten daha-daha çok kadarda depoladınız,

Tamam haydi, ona da afiyet olsun diyelim,

Artık lütfen çekilinde biraz da başkaları faydalansın,

Açgözlü olmayın, fakat açgözlü oldunuz

Ve o çeşmeyi kurutana kadar sömürdünüz,

Peki, o çeşmeden faydalanması gerekenlerin hakları, öfkeleri,

İntikamları sizce nasıl olacak biliyor musunuz?

Anarşizm neden doğar biliyor musunuz asıl;
Haksızlıktan doğar daha çok.

Dedim ya bu saatten sonra, ne ordularınız,

Ne o çok övündüğünüz dost ve akrabalarınız,

Ne de o servetiniz sizleri asla kurtaramayacaktır.

 

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş…

 

Şimdi bana diyeceksiniz ki;

Ya hu şair sen halkı savunuyorsun

Fakat o halk çok mu mâsum san ki

Ben de cevaben derim ki;

Zâten halk mâsum olsaydı eğer

Kendi içinden kâtil

Ve hırsız politikacıları seçip

Kendi başına yerleştirir miydi?

Halk mâsum olsaydı eğer

Kurduğu şirketlerle,

Yaptıkları ticaretlerle birbirlerini dolandırıp

Haksızlık yaparlar mıydı?

Kısacası, Anadolu da bir Türk tâbiri vardır, der ki;

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kırk-haramilere kızanlar oldu kırk-harami…

 

Âdil olun emri veren o aziz İslam’dan uzaklaşanlar

Kuran’ı Kerimden uzaklaşanlar,

İlahi kitaplardan uzaklaşanlar, ancak

Şeyhlerini, mürşit edindiği insanları,

Liderlerini ve birbirlerini Rab edindiler.

Hazineler ve güç elde etmekten başka

Hiçbir gâyeleri de yoktu aslında,

İnanmayın İslam’mış gibi, iyiymiş, âdilmiş gibi göründüklerine.

Onlara diyeceğim tek bir şey var,

O da şudur ki; insanlığı birbirinize düşman ettiniz nihayetinde,

Canınız cehenneme.

Sizlerin iltifat teveccühleriniz ancak

Benim size olan nefretimi artırır daha çok.

Ekonomik olarak zenginleştiler,

Güç kudret sahibi oldular, doymak nedir bilmediler,

Daha-daha çok istediler yetmedi bir türlü, daha sonra ise

Dar gelirlileri, fakirleri, mâsumca bir şeyler biriktirmeye uğraşan

O üç beş kuruş için dişinden tırnağından artıranlara bile

Utanmadan kapadılar hazinelerin kapılarını,

Ne var ne yok kendileri için çalmaya toplamaya başladılar,

Tabi ki de bu halleriyle kendileriyle beraber

Tüm insanlığı da felakete sürüklemeye başladılar,

Hakları gasp edilenlerin ahları sizin sonunuz olacak inşaallah,

Ne ekerseniz onu da biçeceksiniz.

Düne kadar kırk-haramilere kızanlar

Bugün şimdi kendileri oldular kırk-harami.

Sahi, kırk-harami hikâyesini bilir misiniz kardeş,

 

Âraf da bekleyeceğim…

 

Birileri mutlaka olacak,

Âdilmiş oyunu hilesi yapan şu sahte yalancı düzenin

Hilelerini bozacak birileri mutlaka olacaktır,

Cesur birkaç şair mutlaka direnecektir.

Öleceklerini biliyorlar, fakat çok korkuyorlar bir şeyden,

Ölmekle yaşamak arasında

Hiçbir fark yok bizim için kardeş dedi şair,

Çünkü her ikisinde de iyi, âdil olan taraftayız,

Er ya da geç şu dünyada gâlip gelemesem bile düşmanlarıma,

Âraf da intikam almak için onları bekleyeceğim

‘defolun gidin şimdi şurada ateşlerle dolu cehenneme demek için.’

Wıllıam Shakespeare haklıydı,

Ebedi cehenneme sokmak gerekliydi ki düşmanı   

İşte ancak öğle alınabilirdi en büyük ve ebedi acı dolu intikam.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Er ya da geç, mutlaka o intikam alınacak…

 

Öğle ya da böyle,

Er ya da geç,

Herkes hesabını verecek,

İnsanların haklarını gasp ettiniz,

Âdil olmayan bir düzen kurdunuz,

‘bir düzen olsun da

Âdil olmasa da olur dediniz’,

Hem de bilim insanı adını verdiklerinizle

Birlik de aldınız bu şerefsizce kararı.

Öğle ya da böyle,

Er ya da geç,

Herkes hesabını verecek,

Unutulmayacak asla,

Hiçbir kimsenin hakkı hiçbir kimsede

Asla unutulmayacak,

Er ya da geç o gün gelecek,

Aziz Rabbin mahkemesi mutlaka kurulacak.

Tüm hazinlerin yollarını kestiniz,

Kendiniz için ayırdınız,

Onları elde edebilmek için

Yakıp yıkmadığınız şehir ve yürek kalmadı.

Saksılara değil

Kalplerimize ektiniz kederli hayatları,

Sonra birbirinize düştünüz,

Fakat size bir sır vereyim mi?

Bu dünyadan çıkış yok size,

İlk önce acı keder dolu bir ölüm,

Sonra ben bağıracağım, diyeceğim ki;

Yaşasın zâlimler için ateşleri cehennemin,

Yansın şimdi çukurlarda ki

Tutuşturulmak için bekleyen

Ebedi ateşler,

Dedim ya er ya da geç

O zehirlediğiniz, yaraladığınız,

Haklarını gasp ettiğiniz her bir mazlum varlığın

İntikamları mutlaka alınacak,

Ben asıl o topraklara, şehirlere, denizlere,

Diri-diri gömdüğünüz çocukların intikamlarını

Almak için bekleyeceğim sizi âraf da,

Göndermek için ateşlerine cehennemin,

Er ya da geç,

Öğle ya da böyle!

Hep söylemişimdir;

İblisten ve her bir kötü insandan

İntikam almak isteyen

Mutlaka iyilik yapsın

Ve âdil bir hayat yaşasın.

Dedim ya

Nihayetin de öğle ya da böyle

Burada olmasa bile sokarak ebedi cehenneme düşmanı

Alırız elbet intikamımızı.

Dedim ya er ya da geç,

Öğle ya da böyle!

Wıllıam Shakespeare haklıydı,

Ebedi cehenneme sokmak gerekliydi ki düşmanı   

İşte ancak öğle alınabilirdi en büyük ve ebedi acı dolu intikam.

Dedim ya, er ya da geç, mutlaka alınacak o intikam.

 

Dostlar çıkar yayından ve şenlik başlar…

 

İsyanımız şenlenir bayram olur bir gün,

Şenlik başlar, gök yere çekilir, yer göğe yükselir,

Dostlar çıkar yayından

Vurmak için kalbini düşmanın.

Kuşlar yeter bana darmadağın etmeye

Ordularını düşmanın dedi şair,

Merhamet adına gülümsedik düşmana

Darmadağın olduk dedi şair bana,

El uzattık kardeş olmaya, darmadağın olduk,

E bu saatten sonra isyanımız şenlensin artık

Bayram olsun bize de.

Şenlik başlar

Dostlar çıkar yayından vurmak için kalbinden düşmanı,

Kuşlar yeter bana darmadağın etmeye ordularını düşmanın.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                     Ya adalet ya cehenneme…

 

Şu uğruna birbirinizle kavgaya tutuşup, şu uğruna savaştığınız,

Birbirinizi uğruna öldürdüğünüz hazinlerin olduğu dünya var ya,

Ha işte o dünya yok olmak üzere,

Onu ağır bir kanser hastasına çevirdiniz, durumu hiç iyi değil,

İşte o birbirinizle savaşa tutuşmaya değer gördüğünüz

Hazinlerinizi kurtarmak için tek bir formülünüz var, o da;

Bir an önce birbirinizle olan savaşları terk ederek,

Tüm insanlık olarak birleşip dünyayı kurtarmaya çalışın

Ve tüm dünya insanlığı olarak aranız da ki

Adalet eşitliğini sağlayın, Sodom Gomore olmayı terk edin artık,

Yoksa hepiniz fena şekilde acılar çekecek, ölecek

Ve hazinelerinizle birlik de

Kârun’lar, Firavun’lar, Haman’lar gibi batacaksınız,

Hem de ebedi cehennemine.

 

                                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güzelin insan…

 

Şaire dediler ki

Yakışıklı erkeğin târifi

Ve güzel kadının târifi nasıldır,

Şair de cevaben dedi ki;

Hem kadın hem de erkek,

Erdemli ve bakımlıysalar,

Erdemliliğin vasıflarını lâyıkıyla taşıyorlarsa eğer

Her iki cinse de

Hem güzel hem de yakışıklı demek doğru olurdu,

Bir de erdem ve bakımlılığın üzerine karizması varsa eğer

İşte mükemmel denecek kıvamda ki insan da ona derler.

Asla da unutmayınız ki

Erdemden adaleti

Ve hikmeti asla sökemez, çıkartamaz ve atamazsınız.

 

                                       Sonneto… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar şair nafiz coşkunun yayınlanan, hazırlanmakta olan diğer kitapları

...

1: Kelebek mevsimi ve saklambaçlar şehri…

2: Elma kokuları ve yağmur zamanı…

3: Azap yağmurları…

4: Sevgili nâna ve mektupları…

5: Papatya mevsimi…

6: Gece yürüyüşü…

7: Sevgili tutya ve mektuplar…

8: Sürgün şehir…

9: Su kavmi ve Ruhûl Kudüs...

10: Şafak gemisi…

11: Gemileri yaktım Aşk ülkesinde…

12: Sürgün çocuklar…

13: Siyah incir ve mavi kelebek…

14: Sofia filo ve mektuplar…

15: İstanbul da sanat ile aşk…

16: Afili yalnızlıklar şehri…

17: Şairler anarşist olurmuş…

18: Sular kesti kılıçları…

19: Kafa kâğıdı…        

20: Hikmet ve felsefe…

21: Olmak ya da olmamak…

22: Papirüsler…

23: Meleklerin şehri…

24: İstanbul’un kanatları altın da…

25: Kırmızı yağmurlar…

26: Sobe, körebe ve saklambaç…

27: Bakır cezve…

28: Kaldırımda demlenen fikir…

29: Senfoni gülüşü…

30: Sevgiliye senfoni ve aforizmalar.

31: Ölümsüzlük senfonisi ve Felsefik yazılar.

32: Felsefe ile şiirin buluşması.

33: Çirkin kral ve fikir yazıları.

34: Ölü şairler mezarlığı.

35: Cennetin çocukları.

36: Şairler kenti ve aforizmalar.

37: Kelebekler şehri ve Felsefik notlar

38: Tutsak melekler ve fikir yazıları…

39: Şair korsanlar ve aforizmalar… 

40: Şehrin azizleri ve Felsefik yazılar…

41: Sofia filo ve aforizmalar…                            

42: Faili meçhul sevdalar ve aforizmalar…

43: Kırmızı balık ve aforizmalar…

44: İhbarlanmış aşklar ve Felsefik notlar…

45: Kılıçlar ve kalemler…

46: Pur si muove ve aforizmalar…

47: Şairlerin ölüm dansı ve aforizmalar…

48: Düşmanlar ve sevgililer…

49: Soprano ve kanlı sözler…

50: Kurşun askerler ve aforizmalar…

51: Ölüm öpücüğü ve aforizmalar…

52:Kale düştü ve felsefik yazılar…

53:Şairin kurşun kalemi ve aforizmalar…

54: Şairin seyir defteri ve aforizmalar…

55: Kartal yuvası ve aforizmalar…

56: Kelimelerle dans ve aforizmalar…

57: Yalnızlık senfonisi ve aforizmalar…

58: Aksiyon ve aforizmalar…

59: Aşk yasası, Aşk diyalektiği…

60: Sinekler lordu ve aforizmalar…

61: Kod-adı şair ve aforizmalar…

62: Su akar yatağını bulur…

63: insan ilişkileri ve aforizmalar… (karma)

64: Sokrates’in intikamı ve aforizmalar…     

65: Cehennem melekleri ve aforizmalar…       

66: Aşk töreni… (karma)

67: Arıkovanı ve aforizmalar…             68: Cadı –kazanı ve aforizmalar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP ADI: KELEBEKLERİN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... (Kitap: 110. Kelebeklerin öğretisi ve aforizmalar... Author Poet philopsoher Nafiz Coşkun)

KİTAP ADI: ÇAKALLARIN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... Kitap 104: author poet phılosopher yazar şair Nafiz coşkun.

KİTAP ADI: ÖLÜLER ŞEHRİ VE AFORİZMALAR... (kitap: 72. author poet yazar şair Nafiz coşkun)