KİTAP ADI: ARIKOVANI VE AFORİZMALAR... (kitap. 67) author poet yazar şair nafiz coşkun.
Felsefik yazılar,
jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,
Aforizmalar, hikmet,
sanat ve sonnet…
♛ ♣ ♡
Arıkovanı ve aforizmalar… Kitap: 67.
☆☆☆
Bâzen onlarca kumandandan ve
politikacıdan daha çok faydalı iş yapar bilge cesur bir şair…
Seçimleriydi insanı
iyi ya da kötü eden,
Kör talih yoktu
aslında kalbinde kaderin de insanın…
Düşüncelerimin,
aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki
zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden
yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm
bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf
olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir
mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım
olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk budalası bir varlığım, sağlıcakla, hoşça kalın.
Nafiz coşkun.
☆☆☆
Yazar şair düşünür ve
sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com
Ve ayrıca daha çok
facebook Messenger,
Twitter ınstagram
linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Bu ve tüm
kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir.
İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü
yapılamaz.
…
Baskı
Ofset baskı merkezi
/
Matbaa sertifikası
ISBN:
☆☆☆
Kitap içerisindeki
Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:
…
Sayfa: 7.
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI
Sayfa: 9: Eşek arısı
kovanına çomak…
Sayfa: 10:
İkiyüzlülere gelsin… (sonnet)
Sayfa: 11: Âdil tek
bir dünya milleti… (sonnet)
Sayfa: 12: Çocuk
huzurdur…
Sayfa: 13: Ben derim
ki… (sonnet)
Sayfa: 14: Şahsi
kanaatimce… (sonnet)
Sayfa: 15: Papağanlık
işte… (sonnet)
Sayfa: 16: Pes eden
yenilir, düşen değil… (sonnet)
Sayfa: 17: Liderleri
değil, adaleti yaşayan istiyoruz… (sonnet)
Sayfa: 18: Cumhuriyet
liderlik budalası olmak değildir… (sone)
Sayfa: 19: Muhasebe…
Sayfa: 20: Normal
kime ve neye göre normal… (sonnet)
Sayfa: 21: Laf olsun
diye yazıyor bu şair öğle değil mi? (sonnet)
Sayfa: 22: İyisini
değil âdil olanını istiyoruz… (sonnet)
Sayfa: 23: Gurur
siyasetinden nefret ederim…
Sayfa: 24:
Metropollerin çöplüklerin de yoksulluk…
Sayfa: 26: Dünyayı
cinayet işleyin diye mi kurtaralım… (sone)
Sayfa: 27: Şaire bir
kısım sorular sordular…
Sayfa: 28: Benim
kanım da aslanların kanı dolanır… 1
Sayfa: 29: Benim
kanım da aslanların kanı dolanır… 2
Sayfa: 31: Zafer
ancak Rab Allah’ındır… (sonnet)
Sayfa: 32: Anadolu’dan
şehre taşan kölelik… (sonnet)
Sayfa: 33: Hesap günü
görürüm düşmanı ben… (sonnet)
Sayfa: 34: Aşktan
bahis açılınca… (sonnet)
Sayfa: 35: Düşmana
ebedi lânet olsun, âmin… (sonnet)
Sayfa: 36: Günahkâr
şair dedi ki… (sonnet)
Sayfa: 37: Pınarı
besleyen kaynak ve erdemli bilgeler. (sone)
Sayfa: 38: Çağı
anlamaya çalışmak… (sonnet)
Sayfa: 39: Fikir
insanının kaleminde ki kudret… (sonnet)
Sayfa: 40: Tuhaf bir
hikâyeden… (sonnet)
Sayfa: 41: Sana
muhalefet, şiddet hakkı vermez sana... (sone)
Sayfa: 42: İyi
kalplerin gökyüzüyle bağı… (sonnet)
Sayfa: 43: Düşünce
değil, mücadeleyi terk edince yenilirsin. (sone)
Sayfa: 44: Ölmekle
zafer kazanılır mı dersiniz… (sonnet)
Sayfa: 45: Dizi film
evliliklerine özenenlerin sonu. (sone)
Sayfa: 46: Güç için
gereken… (sonnet)
Sayfa: 47: Gördüm ki
bir kısım guruplar… 1
Sayfa: 48: Gördüm ki
bir kısım guruplar… 2
Sayfa: 49: Sanatı
sekize ayırıp anlamalı… (sonnet)
Sayfa: 50: Erdemli
dostlar eczadır… (sonneto)
Sayfa: 51: Her şey
bir hesap üzere… (sonneto)
Sayfa: 52: Gerçek bir
cumhuriyette lider halktır…
Sayfa: 54:
Firavunlara karşı… (sonneto)
Sayfa: 55: İnsan aklı
düşünüyorsa vardır… (sonneto)
Sayfa: 56: Şair der
ki siyasetim aşktır benim… (sonnet)
Sayfa: 57: Kötü ve
iyi arkadaşlar arasında tercih… (sonneto)
Sayfa: 58: Gidenin
ardından… (sonnet)
Sayfa: 59: Dostlar mı? (sonnet)
Sayfa: 60: Toplanın
gidiyoruz… (sonnet)
Sayfa: 61: Rab bize
merhametinle muamele de bulun… (sonnet)
Sayfa: 62: Ölmekle
yaşamak gâlibiyet bize… (sonneto)
Sayfa: 63: Yokluğuna
alıştım… (bir şarkı daha)
Sayfa: 64: Sahte ve
gerçek arası…
Sayfa: 66: En güzel
şiiridir insanın arzuladığı huzur… (sone)
Sayfa: 67: Can
acıtıcı yakınlık ve uzaklık… (sonneto)
Sayfa: 68: Piç devletlerin
târifi… (sonnet)
Sayfa: 69:
Hayatlarını bir insana feda edenlere gelsin…
Sayfa: 71: Aşk ve
âfiyet… (sonnet)
Sayfa: 72: Altı
çizili cümleler…
Sayfa: 73: Hayatında
temiz bir sayfa açmaya ne dersin. (sone)
Sayfa: 74: Koynunda
yılan besliyor… 1
Sayfa: 75: Koynunda
yılan besliyor… 2
Sayfa: 76: Aşkın
kollarına…
Sayfa: 79: Çocuklar
büyümek için sabırsızlanıyorlar…
Sayfa: 81: Ölmek
midir yaşamak, yaşamak mıdır ölmek. (sone)
Sayfa: 82: Şimdi oldu
mu yâni… (sonnet)
Sayfa: 83: Eylemle
hayalleri seviştirmek gerekir… (sonnet)
Sayfa: 84: Nereden
çıktı bu bela derseniz açıklayalım… (sonnet)
Sayfa: 85: Tanrıcılık
oynayan aptallara gelsin… (sonnet)
Sayfa: 86:
Gururlananların sonunu da gördük birader. (sone)
Sayfa: 87: Şeytana
uşaklık yaptığınızı anlarsınız uyanınca.(sone
Sayfa: 88: Aptallar
öldüremez ki… (sonneto)
Sayfa: 89: Alma
mazlumun âhını çıkar aheste-aheste. (sonnet)
Sayfa: 90: Bakıp
dünya insanlığına derim ki… (sonnet)
Sayfa: 91: Haksızlığa
tepki intikama dönüştüğünde… (sonnet)
Sayfa: 92: İyi ve
âdil insanlara derim ki… (sonneto)
Sayfa: 93: Âdil
paylaşılmayan servet felaket doğurur. (sonnet)
Sayfa: 94: Tencere
yuvarlanmış kapağını bulmuş… (sonnet)
Sayfa: 95:
Kırk-haramilere kızanlar oldu kırk-harami. (sonnet)
Sayfa: 96: Âraf da
bekleyeceğim… (sonnet)
Sayfa: 97: Er ya da
geç, mutlaka o intikam alınacak…
Sayfa: 99: Dostlar
çıkar yayından ve şenlik başlar. (sonnet)
Sayfa: 100:101: ya adalet
ya cehennem. 101: güzelin insan. sone
Sayfa: 102: yazarın
bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…
☆☆☆
Nafiz derki:
…
Sevgili Mikel’e,
Cibril’e ve Şafağa ve sana
Ve senin için
sevgilim.
Sevgili İsrafil’e,
Ölüm meleği Azrail’e
ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.
Sonnet ve şiirlerimi,
tane-tane,
Yavaş-yavaş ve
yumuşak bir ses ile oku.
Fikir yazılarımı,
makalelerimi, aforizmalarımı,
Şiirlerimi,
sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,
Jurnallerimi okurken
düşünerek oku!
Anlamak istiyorsan bu
dediklerimi yerine getirmelisin!
Ve unutma ki hikmetli
düşünerek okumak;
Erdemlilerin,
kibarların,
Asaletli,
Asil insanların aziz
bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!
Sonnet. Nafiz coşkun
☆☆☆
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI.
Bu yazıyı tüm
kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!
Beni ve sanat şiir
tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı
bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz
mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla
seslenen o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir
nazm ölçü kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi
çok irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve
anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını
şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster,
olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri,
felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da
birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin
fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak
lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu
inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım
oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o
sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını
kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş
aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat
tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım
oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının
felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap
içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik
hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal
etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali
olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar
ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i,
kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan
kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir
kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok
şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan
çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi
bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü
artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir
sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat
tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla
çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya
çaba gösteren bir varlığım.
Yeniden kısaca tekrar
etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın
büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel
kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile
tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz
birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır
gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici,
tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen
sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir
anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez
erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!
Eşek arısı kovanına çomak…
Dağa ve şehre insan
öldürmeye
Gönderdiğiniz
insanlardan
Geriye döndüklerinde
İnsancıl davranışlar
Bekleyemeyeceğiniz
gibi,
Kin ve nefret ektiğiniz
taraftarlarınızdan da
Dünyaya karşı
Erdemlice davranışlar
beklemeniz
Cehalet olmaz mıydı sizce
de.
Herkes ektiğini
biçecek.
Gerçekte ne
istediğinizin farkında mısınız?
Evet, siz, bile isteye
cinayet arzulayan kâtillersiniz,
Kin ve nefret ekilen
toprakların içinden
Şifalı sözler
söyleyecek
Samimi kalpler
bulamazsınız,
O sözleri söyleyenleri
işitseniz bile
Onların kalpleriyle
dilleri
Birbirlerine ihanet
ederler daima,
Kin ve nefret ekerek
toplanan taraftarlardan
Dünya insanlığını
birleştirip
Kardeş yapabilecek
Eczalık, şifalı kalpler
yerine
Bulabileceğiniz tek bir
şey ancak
Hile ve cinayet olmasın
da peki, ya ne olacaktı.
İkiyüzlülere gelsin…
Kendi içerlerinde ki putları
deviremeyen ikiyüzlü zorba cahiller
Acaba neden o taştan
yontulmuş
Veya kardan yapılmış heykellere
düşmanlar
Veya neden kendilerini
eleştirenlere düşman kesilirler ki
Anlamak mümkün mü?
Ne yani güneşe
tapıyorlar diye
Şu tüm insanlığın
gözlerini mi bağlayalım
Veya da güneşin önüne
set mi çekelim,
Herkesin aptallığı
kendisine değil de ya nedir,
Onlar ancak kendi
arzularını kral ve put edinen
İkiyüzlü zorba
cahillerdir hepsi bu,
Kendi kötülüklerini
açığa çıkaranlara hiç tahammül edemezler,
Dünyanın en temiz
insanları olarak anlatırlar kendilerini,
Cinayetlerinin üzerine
adaletten bahsetmeleri de cabası.
Sonnet… Nafiz coşkun
Âdil tek bir dünya
milleti…
Dünya ülkeleri ve her
bir din insanı bugüne kadar
Silah, güç biriktirip
birbirlerine karşı
Hâkim olmak yarışı
yapmak yerine
Ve birbirlerini nasıl
alt edip zayıflatır,
Birbirlerini nasıl
öldürürüm planları yapmak yerine,
Tüm şu dünya
insanlığını o ilk yaratıldığı
Zamanlarda olduğu gibi
yeniden
Tek bir dünya gezegeni
ülkesi adı altında,
Tek âdil bir millet
hâline getirmek adına
Samimiyetle
çalışsalardı eğer
Herkes mutlu, herkes
daha huzurlu olacak
Ve cinayetler hiç yok
denecek kadar azalacaktı,
Peki, neden hâlen bu
olması gerekeni arzulamak yerine insan
Utanmadan cinayetler
işleyip iyiyim rolü yapmaya da devam eder.
Sonnet… Nafiz coşkun
Çocuk huzurdur…
Mutlu ve huzurlu mu
olmak istiyorsunuz
O halde erdemle çocuk
yetiştirmeyi öğrenin
Ve erdemle yetiştirin
onları, işte hepsi bu.
Erkek ya da kız fark
etmez
Fakat özellikle bir kız
çocuğu olup da
Huzur ve mutluluk
bulamayan insanlar
Suçu kendilerinde
arasınlar
Çünkü çocuk dediğiniz,
mutluluk ve huzur kaynağıdır,
O mutluluk kaynağını
bozarsan eğer
Sizler mutsuz
olursunuz, çocuklarda mutsuz olurlar,
Dünyaya mutsuzluk
getirirsiniz böylece.
Erkek ya da kız fark
etmez
Fakat özellikle de kız
çocuğu olup da
Mutluluk ve huzur
bulamayanlara şaşırıyorum
Oysaki çocuk bir
mutluluk kaynağıdır,
O kaynaktan mutluluk ve
huzur bulup faydalanmayı
Beceremeyenler ya
aptal, ya cahil, ya diktatör
Ya da çocuklarını sevgi
disipliniyle erdemlice yetiştirmeyi
Başaramayan bilgisiz
insanlar sürüsüdür
Başka ne olabilirler
ki.
Dedim ya huzur ve
mutluluk arzulayanlar
Erdemle çocuk
yetiştirmeyi öğrensin
Ve erdemle, sevgi
disipliniyle yetiştirsinler onları, işte hepsi bu.
Ben derim ki…
Kudret, güç sahibi
olabilirsiniz,
Ülkelerin ve hatta
Dünyanın yönetimini
bile ele geçirebilir,
Dünya da büyük bir söz
sahibi olabilirsiniz,
Fakat şunu unutmayınız
ki
Paylaşılmayan ve hakkı
ödenmeyen değerler ve hazineler
Bir süre sonra ancak
keder, nefret,
Gözyaşı ve büyük
yıkımlar getirir.
Seçilen kaderin yanın
da bir de mutlak bir kadar vardır,
İşte bu mutlak kader
dünyanın değişmeyen bir kaderidir ki
O da zaferlerin elden
ele daima değişeceğidir,
Yaptığınız kötülüklerin
bir gün
Sizlere de yapılmak olasılığı
çok yüksektir, ben derim ki;
Hayatınızı âdil,
bilgece, erdemlice yaşamaya çalışın.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şahsi
kanaatimce…
Ben bir şair olarak
derim ki; ben liderlere bağlanmam,
Körü-körüne itaat
etmem, biat etmem,
Ben ancak hikmetli
fikri savunur,
Hikmetli fikri hayata
geçirenleri o konuda destekler,
Hikmetli fikrin
hamlesini yapar,
O hikmetli hamleleri de
ancak şartlar olgunlaştığında yaparım,
Çünkü insan ölür, insan
hata yapar,
Fakat hikmetli doğru
fikir ölmez, yaşar, yaşamaya devam eder,
Şartları olgunlaşmadan
yapılan hamleler ise;
Ya boşluk da asılı
kalır hiçbir işe yaramaz
Ya da durmadan daima
zarar verir, hiç mi faydası yok derseniz,
Derim ki; tek faydası
ise; âleme ibret olur.
Unutmayın hakkı verilmemiş
paylaşılmayan hazineler ve değerler
Ancak bir süre sonra
kederden başka ne getirebilir ki.
Sonnet… Nafiz coşkun
Papağanlık işte…
Bir aile kendi çocuğuna
veya başka bir bireye
Şiddet, haksızlık uyguluyor
olsaydı ki
Bu çok olan bir
haksızlık meselesi bunu hepimiz biliyoruz
Ve bunun önlenmesi için
devlet içinde
Bir kurum var mıdır
diye sorarsanız eğer kendinize
Elbette ki var diye cevap
verirsiniz yine kendi kendinize,
Peki, devletin işlerini
yönetmek için memur edilen politikacılar
Bir haksızlık
yaptıklarında ki
Onlar bu sisteme göre
yasa koyucular hükmündedirler,
Peki, onların
haksızlıklarını engelleyecek devletin içinde
Bir kurum var mı diye
sorduğunuz da kendinize şu cevap gelir;
Tabi ki de yok, işte
tüm sorunların merkezi de tamda burası,
Şimdi diyeceksiniz ki
ya hu şair biz zâten bunu çok iyi biliyoruz
Neden yazdın ki bunu
diyecek olursanız eğer, papağanlık işte.
Sonnet… Nafiz coşkun
Pes eden yenilir, düşen
değil…
Bâzı şeyler
Gerçek olduğu için
Ölür insanlar,
Bâzı şeyler
Gerçek oldukları için
Yaşar insanlar,
Ve bâzı şeyler ise
Çok gerçekçi hikâyeler
Barındırdığı için de
Ya yeni bir felaket
Ya da yeni bir umut
başlatır.
Ha bu arada umudunu
sakın yitirme
Çünkü asıl yenilgi
umudunu yitirip pes edene gelir, düşene değil,
Düşen kalkar fakat umudunu
yitirip pes eden kalkamaz yenilir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Liderleri değil,
adaleti yaşayan istiyoruz…
Bizler, bizleri
yönetecek,
Parmaklarında
dolandıracak
İnsanlar istemiyoruz,
Bizler âdil olarak
Erdemlice yaşayıp,
Âdil alınmış kararları
da
Cesurca uygulayıp,
Cesurca, akıllıca
uygulatacak olan
Memurlar
Ve politikacılar
istiyoruz,
Lider olarak,
Başkan olarak anılan
Veya kendilerini öğle
zanneden insanlar istemiyoruz artık,
Bizler, âdil olarak
yaşayıp, adil işler yapanları istiyoruz.
Sonnet… Nafiz coşkun
Cumhuriyet liderlik
budalası olmak değildir…
Bizlere çocukluktan,
Okul çağlarından
Ve sokaklara
çıktığımızdan buyanı
Daima bir şeyler
ezberlettiriliyor,
Zihinlerimiz buna
göre şekillenip,
Kendi aklımızı
O hiç bilmediğimiz
birilerinin ezberlettiği
Bir şeylere
kiralandırılıp,
Kördüğümlerle
bağlanıp mahkûmlaştırılıyor,
Köleleştiriliyor akıllarımız
ta ki çocukluktan bu yanı,
Artık o kördüğümleri
çözüyoruz
Ve diyoruz ki; lider
olarak, başkan olarak anılan
Veya kendilerini öğle
zanneden insanlar istemiyoruz artık,
Bizler, âdil olarak
yaşayıp, adil işler yapanları istiyoruz sadece.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Muhasebe…
İçimde kurulur
mahkemeler
Her gece çekerim ben
bunun sancısını,
Vicdan azabına eş
O her ruh muhasebesinin
içimde ki hikâyesi.
Kırılırım, incinirim,
dağılırım,
Âşık olurum,
toparlanırım, tamir edilirim,
Aklın bile faydalandığı
En büyük kaynaklardan
biriyimdir ben,
Peki, bilin bakalım ben
kimim,
Şair de dedi ki; bunda
bilmeyecek ne var ki
Tabi ki de cevap kalp,
Evet, şair haklıydı
bunda bilmeyecek ne var ki öğle değil mi?
Fakat bir de gelin
görün ki
O kalbin kırılıp,
incinip dağıldığı an ki acıları, sancıları
İşte tamda bunu acaba
kaç kişi bilir şair söyler misin?
Şair de dedi ki; bunu
da bilmek çok kolay
Böyle bir zaman da tabi
ki de her insan çeker bu sancıyı,
Neden mi? Çünkü herkes
birinin eliyle mutlaka ağır yaralı!
Normal kime ve neye
göre normal…
Peki,
Ya sizin
Normal değil, uygun dedikleriniz,
Ucubedir dedikleriniz
Gerçekte normal,
uygun olup,
Siz
Normal, uygun değilseniz
Nasıl
Olacak
O zaman,
Peki,
‘’Normal, uygun’’
dediğiniz şeylerin ölçüsü, neye
Ve kime göre normaldir,
uygundur söyler misiniz?
Siz normal misiniz ki
normal olanı siz belirlemeye çalışıyorsunuz
Sonnet… Nafiz coşkun
Laf olsun diye
yazıyor bu şair öğle değil mi?
Âdil olan hakları
savunanları
Ve haksızlıkları
haykıran şairleri, gazetecileri
Susturulmuş bir dünya
göründe bakın
O en kısa sürede çok
büyük felaketlerle beraber
Batmaya da mahkûm
olacaktır,
Neden mi? Çünkü bir
ülke de âdil hakları savunan
Ve haksızlıkları
haykıran
Şairler, gazeteciler
susturuluyorlarsa eğer şunu bilmelisiniz ki
O ülkeler de
adaletsizlik zulüm baş gösteriyor demektir,
Adaletsizliğin,
zulmün baş gösterdiği ülkelerin
Ve böyle bir dünyanın
Sonunun büyük bir
felaket olması kaçınılmaz olmasında
Peki, başka ya ne
olsun,
Aklı başında olana
bir işaret yetmesin de peki, ya ne olsun.
Sonnet… Nafiz coşkun
İyisini değil âdil
olanını istiyoruz…
Bizler hukuk
devletini değil,
Asıl bizler, adil bir
hukuk devletini istiyoruz,
Hukukun içinin kim
tarafından doldurup
Veya kimler
tarafından boşaltıldığına bir bakmalı,
Dedim ya bizler bir
hukuk devleti ve ya iyi bir hukuk değil,
O içinin asla boşaltılamayacağı
Âdil ve cesur
yargıçların da içinde olduğu
Âdil bir hukuk
devletini istiyoruz,
Bakınız iyi yargıçlar
demiyorum, âdil yargıçlar diyorum,
İyi bir insan, iyi
bir hukuk adaletsizlik yapabilir
Fakat âdil bir insan,
âdil bir hukuk asla kötülük yapamaz
Ve biliyoruz ki
elbette ki adaletten ne erdemi
Ne de hikmeti söküp
alamaz hiç kimseler,
Zâten bir yargıda
erdem ve hikmet yoksa eğer
Oradan adalet diye
bir sonuç çıkmasını beklemek saçma olurdu.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gurur siyasetinden
nefret ederim…
Çekip gitmek gerek
bâzen
Hem de ardına bile
bakmadan dedi şair.
Birileri gurur duymak
için,
Kimileri de
sevdiğinden yapar,
Birileri gururlanmak
için,
Kimileri de aç
kalmamak,
Açıkta kalmamak için
yapar,
Birileri gururlanmak
için,
Kimileri de şu
gururlu insanlara
Muhtaç kalmamak için
yapar,
Evet, ben de ne şu
gururu
Ve ne de
gururlananları hiç sevemedim gitti.
Şair sözlerine devam
olarak dedi ki;
Birilerinin benimle
gururlanmasını ben de hiç sevemedim,
Sevmek bile istemem
zâten,
Birilerinin benim
üzerimden ne gururlanmasını,
Ne de benim üzerimden
politika yapmasını
Hiç sevmek istemem
işin doğrusu,
Çünkü ben her ne
yaparsam yapayım,
Birileri benimle
gurur duysunlar diye değil,
Ya da üzerimden
politika, siyaset yapsınlar diye yapmam.
Şair son olarak dedi
ki;
Yalakalık siyaseti
kadar, gurur siyasetinden de nefret ederim.
Metropollerin
çöplüklerin de yoksulluk…
Onları seyrettim bu
gece,
Ne yapabilirim
ümidiyle baktım uzun-uzun,
Daha başka neler
yapabilirim diye düşünerek baktım,
Çöpleri köpekler
karıştırıyorlardı,
Yiyecek bir şeyler
arıyorlardı,
Çöpleri fareler,
kediler karıştırıyorlardı,
Ben buna şahit
oluyordum yine
Çok geceler olduğum
kadar,
Yiyecek bir şeyler
arıyorlardı,
Çöpleri insanlar da
karıştırıyorlardı,
Çöpler hastalık
yuvası değil de ya nedir diyordu bir fısıltı bana,
Fakat aç kalmışsa bir
hayvan
Ve ya aç kalmışsa bir
insan
Ne gelir ki elden
muhtaç olmamak için puşta şerefsize,
Onları seyrettim bu
gece,
Ne yapabilirim ümidiyle
baktım uzun-uzun,
Daha başka neler
yapabilirim diye düşünerek baktım,
Kimileri kâğıt
topluyorlardı,
Kimileri plastik
eşyalar,
Kimileri de yiyecek
ve ya giyecek bir şeyler arıyorlardı,
Modern dünyanın
En zengin
metropollerinde hayat
İşte tam da böyle
sefil
Ve adaletsizce
resmediliyordu bu gece,
Yine her gece olduğu
kadar çok,
Hem de her gece
olduğu kadar diyorum anlıyor musunuz?
Savaşlardan,
yoksulluktan,
Yalnızlıktan ve
kederden kaçmış olan
Milyonlarca insanın
İyi, huzurlu,
Ve refah dolu bir
yaşamı bulabilmek ümidiyle
O meşhur şehirlerin
O meşhur
metropollerine olan umut yolculuklarında
Birçok insanı
sokaklarda,
Birçok insanı
çöplerde,
Bir çok insanı köprü
altlarında,
Bir çok insanı aç,
sefil, hasta ve yapayalnız görebilmeniz
Ne yazık ki
kaçınılmaz bir hâle geldi böyle bir dünya da.
Mâdem kimselerin âdil
bir düzene soktuğu yok bu dünyayı
O halde bu dünya
insanlığının seyirci kaldığı tüm bu manzara Nihayetinde üzücü ve hem de sancılı
bir kıyametle
Son bulmasında peki,
ya ne olsun,
Diyesi geliyor
insanın.
Çaresizlik ne büyük
bir kederdir biliyor musunuz?
Dünyayı cinayet
işleyin diye mi kurtaralım…
Şaire sordular
dediler ki;
İnsanlık bir virüs
sebebiyle
Veya suyun, toprağın,
havanın,
İnsanın, cinselliğin,
ahlakın zehirlenip
Ve dünyanın
dengesinin bozulması sebebiyle
Şu insanlık ölüyor
olsaydı
Ve senin de onları
kurtarmak imkânın olsaydı eğer,
İnsanlığı kurtarır
mıydın?
Şairde şöyle cevap
verdi, dedi ki;
Baksanıza lütfen,
Dünya çapında hem
bulaşıcı,
Hem de ölümcül bir
hastalık var olmasına rağmen,
Hâlen şu dünya
ülkeleri birleşip
Tek bir millet hâline
gelip
Dünyayı ve insanlığı
kurtarmak yerine ne yapıyorlar,
Baksanıza lütfen,
Dünya böyle kötü
durumdayken bile
İnsanlar yine birbirlerini
öldürüyorlar,
Savaşıyorlar,
birbirlerinin ölmeleri için
Tüm güçleriyle
çabalıyorlar.
Ne yani şimdi bu
birbirlerine işkence çektiren şu insanlığı
Yine birbirlerini
daha çok öldürmeye
Ve adaletsizlik
yapmaya devam etsinler diye mi kurtarayım,
Diye cevap vermem
daha doğru olmasında peki, ya ne olsun.
Şaire bir kısım
sorular sordular…
Şaire bir gün
memleketini sordular,
Şair cevaben cennet
dedi,
Hangi ırktan olup
olmadığını sordular,
Şair cevaben o ilk
insan olan Âdem peygamberin
Ve onun eşi olan
Havva annemizin ırkındanım diye cevap verdi,
En büyük mucizelerden
biri nedir diye sordular şaire,
Şair de cevaben;
aklını ve kalbini gösterdi,
Peki, öğleyse senin
dünya da ne işin var dediler,
Hangi mezhep ve
guruptan olup olmadığını da sordular,
Erdem ve adalet için
varım, aşk ve sevgi için varım dedi,
O kendisinden başka
ilah Rab olmayan Allah’a
İnanıp inanmadığını
sordular, inandığını söyledi,
O benim en aziz
sanatkârımdır, aşkımdır o benim diye de ekledi.
Peki, şu acı çeken
insanlığa ne tavsiye edersin dediler,
Şair de cevaben dedi
ki; havanın, suyun, toprağın
Ve insanın o âdil
temiz dengesini bozmasınlar,
Yoksa çok acılar
çekecekleri günler, yıllar yakındır dedi,
İlahi kitaplar olan;
İncil’e, Zebur’a,
Tevrat’a, Kuran’ı
Kerim’e inanıp inanmadığını sordular,
İlahi kitaplara
inandığını
Ve hem onları ve hem de
onların peygamberlerini
Çok sevdiğini beyan
etti şair,
Şaire son olarak da
dediler ki;
Peki, o çok sevdiğini
söylediğin ilahi kitaplar
Hangi büyük emirler
üzerine geldi,
Şair de cevaben dedi
ki;
Adalet, hikmet,
merhamet, aşk, erdem, güzel ahlak,
Sevgi ve bilgelik
üzerine geldi, işte aşk budur diye de ekledi.
Benim kanım da
aslanların kanı dolanır… 1
Şaire sordular
dediler ki intikam hakkında
Ne söylemek istersin
bizlere,
Şair de de ki;
Unutmayınız ki
alınabilecek en ağır intikam
Sokmaktır düşmanını
cehenneme ebedi,
Bilmelisiniz ki
alınabilecek en asil intikam iblise karşı;
İyilik, adalet ve
erdem yolunu tutmaktır ölene kadar.
Çekiniz öğleyse
adalet kılıcınızı kınından
Bir mahşere
uyandırınız insanlığı ki
Korksunlar çıkmaya
inlerinden tüm o kötülükler.
Bir müddet sustuktan
sonra şair sözlerine şöyle devam etti,
Dedi ki; ben de
mahşere çekerim kendimi,
Ben de hesaba çekerim
ruhumu bir mahşer öncesi,
Bende ruhuma biçerim
aşktan cümleler her vakit,
Dedim ya ben de bir
insanım ancak
Benim kanım da
aslanların kanı dolanır,
Dedim ya ben de bir
insanım,
Ben de severim
papatya mevsimin de
Kırlarda ki tüm o
kelebekleri,
Ben de severim
hayvanatı, bitkiler âlemini ben de severim,
Beni de çeker deniz
kendine,
Bal arısı kovanını,
gecede mehtabı ben de severim,
Bende günahkârım
fakat
Hiçbir varlığa
haksızlık etmedim ki ben,
Dedim ya ben de bir
insanım ancak
Benim kanımda
aslanların kanı dolanır, çakalları bilemem.
Benim kanım da
aslanların kanı dolanır… 2
Ben merhametsiz bir
şair değilim
Benim de gözyaşlarım
var,
Onlar vicdanımın
Ve merhametimin
kaynağından akarlar,
Kanımda aslanların
kanı dolanır,
Ben cinayetlerin
üzerine çekilen güzel sözlerin şairiyim,
Benim de ilahi dinim
adalet ve merhameti emreder,
Dünya kardeşliğini
tavsiye eder,
Cinayetleri yasaklar
benim dinim,
Fakat dedim ya
Ben merhametsiz bir
şair değilim,
Almam ben mâsumun
ahını
Fakat intikamını
alırım,
Mazlumun üzerinde ise
asla bir günahım yoktur benim,
Ben de İncil’in
İsa’sını severim
Bende o temiz anne
Meryem’e ilahi aşktan bakarım,
Ben de Tevrat’ın
Musa’sını hayranlıkla izler,
Ben de Zebur’un
Davud’una sevdalanırım,
Kuranı Kerim’in
Muhammed’ine sevgi duyan benimde kalbim var
Dedim ya
Benim kanımda
aslanların kanı dolanır.
Benim ruhuma
içirdiğim ırkların ve milletlerin kanı değildir asla,
Ben beyaz bir
siyahım,
Benim ruhum da
İlahi kitapların aşkı
bulunur ancak
Bende bir insanım,
Bende severim
böğürtlenleri,
Fesleğenlerin
kokularını bende beğenirim,
Benim de ferahlatır
içimi ilkbaharlarda kırlar,
Bende huzurla dolarım
çocukların mâsumiyetin de,
Kız çocuklarının
sevgiyle bana dokunuşunda
Bende tövbe ederim
dünyanın tüm cinayetlerine,
Dedim ya ben de bir
insanım,
Kalpten, duygudan,
ruhtan ve akıldan ibaret,
Benim de yanar canım
yandığında o her mâsum yürek.
Dedim ya
Benim kanım da ancak
aslanların kanı dolanır.
Zafer ancak Rab
Allah’ındır…
Uzaktan öldüremeyen
düşman,
Düşmanını
yakınına-yakınına çekermiş,
O halde bizde
Yakınına-yakınına
çekmek planları yapan
Düşmanın oyunlarına
göre gardımızı alır,
Ona göre dövüşür,
Hamlelerimiz de elbet
Ona göre yaparız,
Fakat bilir ve iman
ederim ki
Mekir(oyun)
kuranların en hayrlısı da Rab Allah’tır,
Elbette herkesin bir
planı varsa,
En güzel plan da Rab
Allah’a aittir.
Düşünsenize Musa
peygamber bile
Zâlim firavunun
sarayında burnu dibinde büyümedi mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
Anadolu’dan
şehre taşan kölelik…
Köleliğin Anadolu da
ki nezaketli tabirleri şöyledir;
‘’Biz büyüklerimizin
yanında konuşmayız’’
‘’Biz
kayınpederimizin yanında yemeyiz’’
‘’o anne babadır bizi
sever de döver de’’
‘’Dayak cennetten
çıkmadır’’ ‘’Kızını dövmeyen dizini döver’’
‘’Kayınpederin ve
babanın yanında çocuk sevilmez’’
Evin reisi geldi mi
hazır ol da beklenir’’
‘’Kocadır sever de
döver de’’
‘’Karı koca arasında
ki kavgaya müdahale doğru olmaz’’
‘’Gelin dediğin çeyiz
yapar, evlenince de hizmet eder’’
İşte bu ve buna
benzer bir sürü yalanı yutturup
Anadolu insanını
köleleştirip koyun gibi yıllara güttüler,
İşte Anadolu ya
yutturulan
Ve hileli olan bu lafların
altında yatan köleleştirmek oyunu!
Sonnet… Nafiz coşkun
Hesap günü görürüm düşmanı ben…
İblis bu, belli etmez
kendisini birçok zaman,
Teferruatlarda
gizlendiği de çok olur,
Bulunduğu ortamın
rengini de aldıkları olur,
Şimdi bakıyorum da
bir
Kendilerini bizlerin
gözlerinden
Ve anlayışlarımızdan
gizlemeye çalışan o iblislerin dostlarına da,
Bu saatten sonra
artık ona
Ve onun dostlarına
aldanmak
Aptallık olmasın da
peki, ya ne olsun.
Şair dedi ki;
Daha ne kadar aldanır
gibi oyun oynamaya devam edeceksin,
Ben de cevaben dedim
ki;
Elbette hesap günü
gelir,
Hesap sorulmak günü
gelmesin de peki, ya ne olsun.
Sonnet… Nafiz coşkun
Aşktan bahis
açılınca…
Âşık olunca kök
salıyor,
Meyveler vermeye
büyümeye başlıyor insan,
Âşık olunca ölmekle
yaşamak bir oluyor artık,
Ölmenin ve yaşamanın
O erdemli, hikmetli
gizemini anlayanlar
Aşkın da ne olduğunu
O an daha iyi
anlamaya başlarlar eminim.
Aşkı sakın hak
etmeyene hissettiğinizi
Kendinize bile
söylemeyin,
Yoksa aşk sizlere çok
gücenir,
Aşkı ise hak edenler
de
Ancak olsa-olsa
Hiç haksızlık
yapmayan bir varlık olmasında ya kim olsun,
O haksızlık yapmayan
varlık da Rab olasın da ya kim olsun.
Sonnet… Nafiz coşkun
Düşmana ebedi lânet olsun, âmin…
Şair çok usanmış
olmalı ki sabahın köründe uyanıp
Şöyle haykırdı, dedi
ki; Rab Allah’ın gazabı
Tüm düşmanlarımın
üzerlerine olsun, âmin,
Âmin dedim ben de
şairin dediklerini duyunca,
Sordum şaire, hayrdır
şair dedim,
Sabah-sabah rüyanda
mı gördün düşmanlarını,
Evet, dedi şair,
Hem sabah, hem de
geceleri
Görürüm onları
rüyalarımda olduğu kadar
Gerçekte de görürüm
ve her gün azabın onlara ulaşması için
Dualarımda heyecan ve
samimiyetle anarım.
Sonra açtı ellerini
şair sözlerini şöyle tamamladı, dedi ki;
Uykularımı ve
uyanıklıklarımı zehir zemheri eden
Düşmanlarımın
üzerlerinden gazabını kaldırma ya Rab, âmin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Günahkâr şair dedi
ki…
Şaire dediler ki;
Sen kendini sütten
çıkmış
Ak kaşık mı
zannediyorsun,
Şair de cevaben dedi ki;
Bugüne kadar
kimselere haksızlık etmesem de,
Ben de günahkâr,
mücrim bir kulum,
Fakat günahlardan
dönmek de
İnsanın yapabileceği
en güzel erdemli hamlelerden birisidir,
Günahlardan tövbenin
de en güzel yolu;
Hak edenlere maddi ve
mânevi yardımlar yaparak
Erdemlice iyilik ve
adalet yolunu tutmak olur,
Bunu en iyi bilenler
de
Aklını iyi
kullananlar olmasınlar da
Peki, ya kim
olsunlar.
Sonnet… Nafiz coşkun
Pınarı besleyen
kaynak ve erdemli bilgeler…
Hem âdil ve hem de
dünyayı imar eden
Ve en büyük zaferler
kazanan
O hükümdarların ve
milletlerin
Hayatlarına göz atın
bir bakın,
Onları yetiştirenler
Büyük ve erdemli
Bilgeler,
Sanat ve fikir
insanlarıdır,
Zâten sanattan ne
fikri,
Ne de fikirden sanatı
Soyundurmak
Mümkün olmayan bir
muhal
Değil de
Peki, ya nedir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Çağı anlamaya
çalışmak…
Son peygamber nasıl
ki
Dünyaya geldiklerin
de
Ön plan da şiir,
tüccarlık ve şairlik sanatı geliyorsa,
Şuan
Günümüz de de
Hem şairlik,
Hem de şiir sanatı,
ticaret, ön planda gelmekte
Ayrıca şiirin,
Şairlik mesleğinin
çeşitlemelerinden olan
Gazetecilik,
yazarlık, müzik, şarkı, tiyatro
Gibi birçok ses
yükselmektedir dünyada,
Çağı iyi, bilgece okumak
gerekir, yoksa kimselere ulaşamazsınız,
Düşünsenize bir
teknoloji ve uzay çağındayız
Ve müziksiz şarkısız
yolculuklar neredeyse yapılmıyor.
Sonnet… Nafiz coşkun
Fikir insanının kaleminde
ki kudret…
Erdemli bir şair ya
da erdemli bir yazar
Hiçbir kötülük
yapmadığı halde
Hapsediliyorsa eğer
Devlet, sistem veya
onu hapsettiren hükümet
Ondan çok korkuyor
demektir,
Şimdi diyeceksiniz
ki; devletlerin, hükümetlerin orduları var,
Bir şairin, bir
yazarın kaleminden başka neyi var ki
İşte o kalemle koca
bir devleti, sistemi yerle bir edebilir.
Fikir, dedi şair,
Fikir,
Bir kaleme en büyük
onuru veren en aziz güçlerden birisi de
Ancak erdemli bir
fikir
Olmasında peki,
Ya ne olsun. Fikir,
arkadaşlar, fikir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Tuhaf bir hikâyeden…
Günün birinde
Tuhaf bir hikâyede
Âdil bir kral şöyle
haykırır;
Öğleüstün bir yere,
Yüksek bir kürsüye
çıkar
Ve şöyle haykırırım
Peki, derim,
Şimdi,
Bundan sonra
Ne olacağını
zannediyorsunuz,
Ben zâlime karşı
Merhameti toprağa
verdim de geldim,
Dersem eğer
Düşmanlarımın hâli
nice olur, dedi o hikâyede ki o âdil kral.
Sonnet… Nafiz coşkun
Sana muhalefet,
şiddet hakkı vermez sana…
Fikrinizin
uyuşmadığı,
Fikirlerinizin
barışmadığı kimselere karşı
Şiddet, baskı cinayet
yapmak hakkını vermez hiçbir adalet size.
Erdemlice tartışılır,
konuşulur,
Erdemliye erdemle
muamele de bulunulurken,
Kâtile, arsıza da
mükâfat olarak
Mahkeme salonları
eşlik eder ilk önce,
Daha sonra da
Dünya da hüküm vermek
hususunda
Ancak iyi olanlar
değil,
İyi ve âdil olan
Erdemli bilge yargıçlar
verir mükâfatı.
Unutmayınız ki iyiler
âdil karar vermeyi başaramayabilirler
Fakat her bir âdil
insan iyi olmayı başarabilir.
Sonnet… Nafiz coşkun
İyi kalplerin
gökyüzüyle bağı…
Bâzen gökyüzü yeryüzüne
bakar,
Güzel, iyi, âdil olan
bir şeyler arar
Yeterli miktarda
göremeyince keser sularını, küser yeryüzüne.
Aşk sözleridir
ağlatan göğü biliyor muydunuz?
Onları bugünlerde aşk
insanlarıyla konuşanlarınız var mı?
Bâzen gökyüzü
yeryüzünde ki
O güzel, âdil yürekli
insanlara bakar,
Eğer onların
üzüldüklerini görürse
Keser sularını, küser
yeryüzüne.
Aşk sözlerinin
konuşulmadığı yeryüzüne karşı kesilir sular.
Hep demişimdir mâsum,
iyi yürekli insanlara zulmetmeyin diye
Çünkü onlarla beraber
gökler, sular,
Hava ve toprak
sizleri dinliyor, dedim ya
Keser sularını,
küserler yeryüzüne.
Sonnet… Nafiz coşkun
Düşünce değil,
mücadeleyi terk edince yenilirsin…
Nedir öğle düştüğünüz
yerde
Tembel-tembel oturup
devrilip kalmışsınız,
Düşmekle kalkmak
arasında
Tek bir hamle farkı
vardır
O da kalkamaya
teşebbüs etmektir,
Sizler teşebbüs
ederseniz eğer
O düştüğünüz yerden
de kalkmış olacaksınız,
Unutmayınız ki düşüp
de kalkmayan insanlardır ancak
Aslında kendilerini
de yenilgiye uğratanlar, dedi şair,
Unutmayın ki asıl
yenilgi düşmek değildir,
Kalkmayarak,
Mücadeleden
vazgeçmektir asıl yenilgi, diye de ekledi şair,
Şimdi toparlanmak
vaktidir, haydi, ayağı kalkın artık
Ve iyilik, adalet
yoluna devam edin lütfen.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ölmekle zafer
kazanılır mı dersiniz…
Adamın birisi ölüm
tehditlerinden korkmuş
Ve o korkuyla erdemli
bilge bir şaire giderek sormuş,
Demiş ki; ya hu şair
beni öldürmeye teşebbüs edenler var,
Kurtulamayıp ölürsem
ne olacak, çok korkuyorum,
Şair de cevaben demiş
ki;
Erdemlice tüm
tedbirlerini al, kolluk kuvvetlerinden yardım iste,
Tüm alınan tedbirlere
rağmen sen ölmüş olsan bile,
O düşmanların
ebediyen ıstırap çekecekleri cehenneme atılacaklar
Ve işte o zaman en
güzel intikamı almış olursun böylece,
Hem iyiler için
ölmek; diğer bir güzel yaşamanın
Çok iyi bir başlangıcıdır,
endişelenmeye gerek yok,
Nihayetinde ölsen
bile er ya da geç düşmanlarının
Ebedi cehenneme
girmeleriyle zaferi sen kazanmış olacaksın.
Bu gerçek seni biraz
da olsa gülümsetsin artık olmaz mı?
Sonnet… Nafiz coşkun
Dizi film
evliliklerine özenenlerin sonu…
Aşk ve sevgiyi,
birlikteliği
Filmlerden öğrenenlerin
Yarısından fazlası giriştikleri
İlişkilerden
ayrıldılar, diğerleri de ayrılmaya devam ediyorlar,
Neden acaba
düşünsenize lütfen,
Kredi kartlarıyla ve
lüks hayallerle evlenip sevgili olanların sonu,
Lüks yemeklerle, lüks
kutlamalarla evlenenlerin sonuna bakın,
Hey millet beni
duyuyor musunuz?
Size sesleniyorum,
Size yutturulmaya
çalışılanların çoğu deli saçması,
Para harcatmak
tuzağı,
Oysaki sağlıklı bir
ilişki erdemlice birliktelik ister,
Ne zamandan beri
aptallığınızı,
İsrafınızı, kibrinizi,
gururunuzu erdemin önüne geçirdiniz.
Sonnet… Nafiz coşkun
Güç için gereken…
Şaire dediler ki;
Ya hu şair,
Zayıf, cılız kaldık,
İyi bir şeyler de
yapmak arzusundayız,
Ne tavsiye edersin,
Şair de cevaben dedi
ki;
Erdemli dostlarınızla
Güçlerinizi
birleştirin,
Güç, fikir de
saklıdır,
Fikir ise dünyanın, insanlığın
En kudretli
kuvvetlerinden birisidir.
Erdemli insan birliği
sever,
Erdemli
kalabalıkların birliği ise ancak
Huzur, güç ve saadet
getirir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gördüm ki bir kısım guruplar… 1
Din adına faaliyet
gösterdiğini iddia eden
Ayrılıkçı tüm
tarikat, mezhep, gurup ve hizipleri reddediyor
Sâdece ve sâdece o
adalet üzere olmamızı emreden
O aziz ilahi kitabı
kabul ediyorum.
Gördüm ki; o din
adına faaliyet gösterdiklerini iddia edenler
İlahi kitapla hiçbir
alakası olmayan bir kısım
Kendi kafalarına
göre, kendi yasalarını uydurmuş,
Güç, kudret, para,
mal, mülk, makam, mevki elde etmek
Amacıyla kurulmuş bir
takım hizipler olduklarını gördüm
Ve böylece ilahi
kitaba daha sıkıca sarıldım.
Hem ayrıca ilahi
kitabın kendisini tebliğ ve açıklamak için
Uydurulmuş törenlere,
saçma sapan tabirlere ihtiyacı yoktur,
O ancak erdemli,
bilge, âdil insanların sevip kabul edebileceği
Güzel ve âdil
sözlerden ibarettir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gördüm ki bir kısım guruplar… 2
Güya ilahi kitabı
tebliğ etmek amacıyla kurulmuş olan
Bir takım gurup,
mezhep, tarikat ve hiziplerin
İlahi kitapla hiç de
alakası olmayan
Uydurdukları bir
takım yasa ve törenleri ancak
İnsanlığı ve ülkeleri
dinden, ilahi kitaptan
Uzaklaştırmaktan, nefret
ettirmekten başka
Hiçbir işe yaramıyor.
İlahi kitaba aykırı
her bir davranışın, sağlıksızlık,
Âdi bir sanat,
Ve nefret doğurduğunu
fark ettim,
Çünkü adaleti,
sağlıklı düşünmeyi,
Dünyanın dengesini
korumayı,
Tüm insanlık olarak
birlik de güzel yaşamayı,
Ve erdemi emreden bir
ilahi kitaba aykırı olan
Saçma-sapan törenler,
saçma-sapan yasalar uydurmak ancak
Nefret ve felaket
doğurmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır.
Hem ayrıca ilahi
kitabın kendisini tebliğ ve anlatmak için
Uydurulmuş yalan dolu
bir kısım törenlere,
Saçma-sapan bir kısım
tabirlere ilahi kitabın ihtiyacı yoktur,
O ancak erdemli olan,
bilge, âdil insanların sevip de kabul edeceği
En güzel sözlerden
ibarettir.
Ben size dünyanın
muhtaç olduğu adaletten bahsediyorum,
İlahi kitap ise işte
o saadet dolu adaleti yaşatmak için
Peygamberlerin
kalplerine gönderilen sözlerdir,
İnanın bana ben
doğruyu söylüyorum.
Muhammed peygamberin
kardeşi Meryem oğlu İsa da
Demişti ki; inanın
bana ben doğruyu söylüyorum.
Ben mi? Ben ise
günahkâr fakat doğru bir şairim, işte hepsi bu.
Sanatı sekize ayırıp
anlamalı…
Şaire sordular
dediler ki;
Bundan önceki
kitaplarında
Çok önemli bir mesele
olduğu için her şeyin bir sanat olduğunu,
Sanatı ikiye, bâzen
de dörde,
Bâzen de altıya
ayırmış öğle açıklamışsın,
Peki, sanat hakkında
eklemek istediğin başka bir şey var mı?
Şair de cevaben dedi
ki;
Bu söyledikleriniz
doğrudur, evet, var edilen her şey bir sanattır,
Ayrıca ben sanatı
bâzen de sekiz parçaya ayırarak da açıklarım,
İyi, kötü, güzel,
çirkin,
Faydalı, faydasız,
güzel ahlaklı ve ya kötü ahlaklı olmak üzere
Tam bu sekiz ayırımı
kullanarak sanatı anlatıp açıklıyorum,
Bu ayırım yollarını
kullanarak, sanatı hem daha net anlamak,
Hem de sanatı
anlatmak için daha sağlıklı bir yol olur.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdemli dostlar
eczadır…
İyi, erdemli dostlar
ancak
İnsanı iyi anlamda
jarz eder, motive ederler,
Onlarla görüşmeyi
Ve birbirinize hem
maddi
Hem de manevi destek
olmayı ihmal etmeyin,
İnsanın ruhunda,
Aklının ve kalbinin
içinde ki
Keder ve sıkıntıların
zehirlerini ancak
O iyi olan, erdemli
dostlardan başka
Bir de erdemli bir
sevgili
Ve neşeli çocuklar
iyileştirebilir.
Öğleyse erdemli
sevgilinizle, erdemli dostlarınızla,
Ve neşeli çocuklarınızla
Sıkıca, sevgiyle
sarılmayı ihmal etmeyin.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Her şey bir hesap
üzere…
Kâinatta var edilen
her bir şey
O kendisinden başka
ilah olmayan Rab Allah’ı anlatmaktadır,
Her bir yaratılmışın üzerinde
Mutlaka o
sanatkârımız olan
Rab Allah’ın
vasıfları
Tecelli etmektedir,
Ben görüyor,
anlayabiliyor, okuyabiliyorum,
İnanın bana doğruyu
söylüyorum.
Her şey ise bir hesap
ile hareket etmektedir,
Her şeyin bir hesap
ile hareket ettiğini bilim insanlarına sorun,
Onlarda her şeyin
tesadüfen yaratılmayıp
Bir hesap üzere
hareket ettiğini söyleyeceklerdir.
Her bir şeyi bir
hesapla var edebilmek kudretine de ancak
O sanatkârımız olan
Rab Allah sahip değil de ya nedir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gerçek bir
cumhuriyette lider halktır…
Erdemli gerçek
demokrasilerde,
Gerçek erdemli
cumhuriyetlerde
Liderlik vasfı halka
aittir,
Seçilen kişi ve
kişiler
O gerçek lider olan halkın
üzerine çıkamazlar,
Gerçek demokratik
cumhuriyetler de
Halkın eğitim
derecesi ise
Üstün bir erdemlilik
derecesindedir,
Böyle erdemli bir
halk
Kendiişlerini
örgütleyip organize etsin diye memurlar
Ve memurlara bir de
baş, lider seçer,
Bu memur, memur başı
ve diğer tüm memurlar
Devletin işlerini
örgütleyip teşkilatlandırırlar,
Bu memurlara
milletvekili dendiği gibi,
Devletin işlerinde
görev alan
Diğer çalışanlara da
derecesince memur adı verilir,
Tüm bu memurların
başlarına seçilen kişiye de lider,
Başbuğ, başkan,
cumhurbaşkanı denmektedir,
Fakat her nedense bu
halk tarafından
Devletin işlerini
örgütlemek için seçilenler
Kendilerini dev
aynasında görmeye başlayınca,
Kibirlenince,
Halkın üzerine
çıkmaya çalışıp
Diktatörlüklerini,
faşistliklerini,
Firavunluklarını ilan
ederler,
Böylelikle liderlik
vasfı da seçmek hakkına sahip olanın elinden,
Seçilenin eline
geçmiş olur,
Bu işte kibirden,
diktatörlükten başka bir şey değildir.
Halkın, devletin işlerini
örgütlesin diye seçilen
O politikacı memurlar
Ve seçilen liderleri
başarısız olduklarında
O bulundukları
makamları terk edip gitmeyi de
Vazife olarak
bilmeliler,
Peki, bu anlattığım
ölçü ve şeffaflıkta kaç devlet sayabilirsiniz.
Dünyaya bir bakın,
halkın seçtiği memur politikacılar
Halkın üzerine çıkmaya,
halka üstünlük taslamaya,
Halkı azarlamaya
başlamışlar,
Oysaki asıl olan
demokratik cumhuriyetçi bir devlette;
Halktır emir veren,
Azarlayacak bir mevki
varsa o da ancak yine halk olmalı,
Gerçi bu dediklerimi
hem anlayacak
Hem de uygulamak
kudretine de ancak
Erdemli bilge bir
halk sahip olmalı öğle değil mi?
Firavunlara karşı…
Şair dedi ki;
Firavunlara
Firavunların
saraylarında
Oyun(mekir) kurmak
zamanı bizdedir.
Şair sözlerini
Firavunların ölüm tehditlerini işitince
Şöyle tamamlar, der
ki;
insan, öldürmeye teşebbüs ettiği için ölmez,
Öldürmeye teşebbüs
edilen
Ancak o ölümü ve
yaşamı var eden
O Rab Allah istediği
için ölür,
Yaşayan da yine ancak
o istediği için yaşar,
Fakat korkutmasın
buradan düşman boşuna bizleri
Çünkü ölmekle yaşamak
aynıdır bizim için
Fakat mümkünse en
aziz olanı
O ölmek adında ki
yaşamaktır yaşamak bize.
Sonnet… Nafiz
coşkun
İnsan aklı
düşünüyorsa vardır…
İnsan aklı
Düşündüğü için
vardır,
Düşünmek
Kabiliyetini
Kaybeden
İse
Olsa-olsa
Sosyo-psikoloklara
Denek olmaktan
Ve
Dünya da
Hacmiyle
Boşuna bir yer
kaplamaktan başka
Ne işe yararlar ki.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şair der ki siyasetim
aşktır benim…
Şaire siyaseti sordular,
şair de cevaben dedi ki;
Benim siyasetim
şiirdir, aşktır,
Ben de şiirle avlarım
avımı, ben de şiirle çekerim yayımı,
Ben de şiirle
fırlatırım okumu,
Avımdan ancak
arzulayan aslanlar alırlar paylarını,
Biz kimselere zorla
şiirimi,
Fikrimi zorla kabul
ettirmeye uğraşmıyorum,
Hem o zorba ile zâlimler
Kendi fikirlerini
zorla kabul ettirmeye çalıştılar da ne oldu,
Defolup
gitmeyeceklerini mi zannettiler
O zâlimler için hazırlanan
ateş dolu cehennem çukurlarına!
Dedim ya; benim
siyasetim şiirdir, aşktır,
Bende onunla ancak
adalet konuşur,
Adalet haykırırım.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Kötü ve iyi arkadaşlar
arasında tercih…
Hayatımızı zehir
zemheri eden insanlar
Çıkıp gittiği zaman
hayatımızdan,
Kederlenip üzülecek
kadar
Budala aptal değiliz
ya,
Tabi ki de kına
yakıp,
Törenlerle kutlar
Bayram ederiz o günü
de demiyorum.
Hayatınıza erdemlilik
gözlüğüyle bir bakın,
Kimlerle erdemli
Sağlıklı saadet dolu
bir hayatı,
Ya da kimlerle erdemsiz
sağlıksız
Keder dolu bir hayat
yaşıyorsunuz,
Daha sonra da ona
göre
Kimleri hayatınız da
tutup tutmayacağınıza siz karar verin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gidenin ardından…
Ayrılsan ya da
ayrılmasan bile,
İyi kalpli bir
sevgilinin
Ve ya iyi kalpli bir
dostun ardından
Ancak şöyle
denebilir;
Hey,
Hayatıma mutluluk,
erdem
Kattığın için
teşekkür ederim,
Sağlıcakla, hoş(ça)
kal,
Erdemli bir insana
Bunları söylemek
Yakışmasında
Peki, ya ne olsun.
Dedim ya,
Sağlıcakla, hoş(ça)
kal.
Dostlar mı?
Erdemli dostlar,
Erdemli bilge bir
sevgili
İnsanın hayatına
Katsa-katsa
Huzur ve saadet
katar,
Zâten insanlığın da
Asırlardır arayıp da
Birçoğunun bulamadığı
En büyük iki hazine
Değil midir saadet ve
huzur.
Unutmayınız ki
Adaletin olmadığı bir
yer de
Huzur ve saadet bulduğunu
iddia etmesi
İnsanın ancak
kendisini kandırması olmasın da ya ne olsun.
Sonnet… Nafiz coşkun
Toplanın gidiyoruz…
Yeryüzünde
Gidilecek
Çok güzel
Birçok yer vardır,
Çok kızdırırlarsa
eğer,
Çok üzerlerse eğer,
Alınabilecek en
akıllıca karar şudur;
‘’Toplanın
gidiyoruz’’
Demek
Olmasın da
Peki,
Ya ne olsun.
Bu saatten sonra bize
uykularımızı ve uyanıklıklarımızı
Zehir zemheri
yapanlara merhamet edecek değiliz artık.
Sonnet… Nafiz coşkun
Rab bize merhametinle
muamele de bulun…
Ölümden korkar mısın
dediler şaire,
Şair de cevaben dedi
ki;
Korkmuyorum
Çünkü ölüm o âdil iyi
insanlar için
Yeni ve güzel bir
yaşamın ebedi bir başlangıcıdır.
Şaire dediler ki;
Peki, ya nereden
biliyorsun cennet yerine cehenneme gitmeyeceğini,
Şair de cevaben dedi
ki;
Sizlerin hükmünüzün
verildiği yerler cehennem olabilir, doğrudur,
Fakat ben ölümle
ancak gidilebilen
Siz zâlimlerin
hükmettiği bir yaşama değil,
Ben, ölümle ancak
gidilebilen
Merhametli ve âdil bir hükümdar olan
O Rab Allah’ın
hükmettiği bir yaşama gidiyorum,
O sebeple ümit varım.
Bu dünya da olduğu
gibi
Orada da siz
hükmetmiş olsaydınız eğer
O vakit cehenneme
gideceğimiz doğrudur
Fakat orada hükmeden
siz değil
Merhametli Rab Allah
olacaktır.
Ölmekle yaşamak
gâlibiyet bize…
Ölüm meleği yanıma
gelene kadar
Ben insanlık
vazifelerimi yaşamaya gayret ederim,
Her ne olursa olsun
Korkmuyorum,
Endişelenmiyorum,
Hem ölmek de;
İyi, âdil yürekli
insanlar için
Diğer ebedi güzel
yaşamanın
Güzel bir
başlangıcıdır,
Korkmuyorum artık,
Endişelenmiyorum da.
Gâlibiyet; öğle ya da
böyle
Mutlaka âdil ve iyi insanların
olmasında peki, ya ne olsun.
Peki, derseniz eğer
Biz öldükten sonra
gâlibiyet nasıl bizim olabilir ki
Ben de cevaben derim
ki;
Âdil olan iyi
insanlar cennete mutluluğa,
Adaletsizler kötü
olanlar ise;
Ebedi cehennem de
ıstıraba atılırlar,
Yetmez mi size
cennete girmek bir gâlibiyet olarak,
Yetmez mi o adaletsiz
düşmanlarımızın
Ebedi cehenneme
girmeleri sizin için büyük bir gâlibiyet olarak,
Ben derim ki;
insanlık vazifeniz olan adaletli
Ve erdemli yaşamayı
gerçekleştirmeye çaba gösterin
Ve çekin gidin asıl
yurdunuz olan o cennet vatana,
Ne dersiniz.
Biz âşığız, hem
ölmekle yaşamak ancak galibiyettir bize.
Yokluğuna alıştım…
(Bir şarkı daha)
Sancılarımdan gelir
geçersin,
Yine de katlanırım
yokluğuna,
İtiraf edeyim,
Çok, çok alışmıştım
sana,
Üstüne iyilik sağlık,
Nasılsın,
Ben sen yokken
Kendi başıma da mutlu
olup büyürüm,
Ya ne zannetmiştin
Ben sensiz yapamam
mı?
Etkilenmedim değil
hani gidişinden,
Yalan söylemeye gerek
yok bilirim,
Birkaç ay içinde
senden sonra
Ancak
toparlanabildim,
İtiraf edeyim,
Çok ağır geldi ilk
günler de
Öğle çekip gidişin,
Ben sen yokken işte
gör de bak
Kendi başıma da mutlu
olur büyürüm,
Üstüne iyilik sağlık,
Nasılsın,
Ben sen yokken
Kendi başıma da mutlu
olup büyürüm.
Yokluğuna alıştım,
Yokluğuna alıştım
artık.
Sahte ve gerçek arası…
Aslında birbirimizi
çok yalnız bıraktık,
Sadece para için
sever gibi gözüktük,
İlişkiler hep bunun
içindi,
Kurulmayan ilişkiler
ise
Yine bir çıkar ve
para olmadığı için kurulamadı,
Ya terk edip
giderken,
Ya da ölürken
Ve ya da öldüğünde
hatırladı birbirini insanlar.
Her evde bir yaprak
dökümü
Yaşıyor ömrümüz,
Sonbahar yapraklarını
dallarından
Döken rüzgârlar
gibiyiz birbirimize,
Kırılgan kuru otlara
döndük,
Bir alevi yetiyor
yanmamız için,
İzmariti kirli bir
dudaktan
Öpen birisinin
Kirli, yağlı cebinde
ki
Kibriti kadarız
bugünlerde birbirimize,
Ha düştük düşeceğiz
Barut fıçısının tam
da üzerine,
Öfkeliyiz, sarhoşuz,
Ne dediğimizin
Farkında bile
değiliz,
Bir yangının
öncesinde ki
Kıvılcımı ateşleyen
parmaklar
Belki de bir gün
Mutluluk şarkılarını
çalacak gitarıyla diye hayal kuruyoruz,
Genç Mozartlar saadet
besteleyecekler belki diye
Bekliyoruz
düşlerimizin pencerelerinde sessizce,
O yapılan tüm
cinayetlerin yerine
İyilikle geçebilir mi
ömrümüz diye düşündüğümüz olacak
Ancak ölüp
yitirdiğimiz de birçok sevdiğimizi,
Hayal kurmakla
kalacağız sâdece,
Hastanelerde
çığlıklar
Sâdece yeni doğan
bebeklerin
Gırtlaklarından
ibaret kalacak diye düşüneceğiz,
Belki bir gün olur
ümidiyle
Sâdece düş
pencerelerinin pervazlarında kalacak
Düşündüğümüz güzel
umutlar,
Belki de
İlk ve son defa
ağlamak sesi
Sâdece doğum
hastanelerinin
Koridorlarına
hapsolup
Çıkmayacak bir daha
oradan dışarı diye düşünmeyi de
İhmal etmeyeceğiz
yine,
Ne dersiniz
Ağlamakla başlayan
Ve mutlulukla devam
eden
Ve bir daha kedere
bulaşmayan bir dünya kurmak
Mümkün mü?
Zannetmiyorum.
Yine insanlar sâdece
iyiliğin dedikodusunu
Yapmakla yetinip bir
an önce evlerine kaçmak isteyecekler
Birbirlerinden.
Ya terk edip
giderken,
Ya da ölürken
Ve ya da öldüğünde
hatırladı birbirini insanlar.
En güzel şiiridir
insanın arzuladığı huzur…
Şaire en güzel
şiirlerden birisini okumasını istemişler,
Şair de cevaben şöyle
demiş;
Kardeşlerim, sağlıklı
beslenin
Ve birbirinize karşı
adaletli olun,
Eğer sağlıksız
beslenip,
Birbirinize karşı da
âdil olmazsanız
Bedenen ve ruhen
hastalanarak
O çok sevdiğiniz
insanlarla beraber
O birlik de yapmak
istediğiniz
O güzel planlarınızı
ve mutlu umutlarınızı
Asla
gerçekleştiremeyebilirsiniz.
Dediğim gibi, aslında
en güzel şiir;
İnsanın arzuladığı
sağlık huzur dolu
Bir hayat değil de
peki, ya nedir.
Sonneto… Nafiz coşkun
Can acıtıcı yakınlık
ve uzaklık…
Birbirimizin
hayatlarına
Ya oldukça çok
yabancı
Ve ya oldukça
Çok uzak
Ve ya da
Birbirimizin yaşamlarına
Ve birbirimizin
Çok özellerine
Oldukça
Ve can acıtıcı
yakınlıkta
Terbiyesizce yakınız.
Bir türlü normali
tutturmak istemeyen insanların
Cehenneminden
kurtulmaya uğraşıyoruz,
Fakat bir türlü
kurtulamıyoruz.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Piç devletlerin
târifi…
Şaire bir kısım devletleri
sordular,
Dedi ki ben size o
bir kısım devletleri değil de,
Adaletsiz devletlerin
tarifini yapayım, adaletli olanıda anlarsınız,
Adaletsiz devlet birer
fahişedir,
Kaltaktırlar,
orospuluk mesleğinden fenadır ettikleri,
Hayat kadınından daha
beter iş tutarlar,
Önüne gelenle yatarlar,
kucaktan kucağa gezer hastalık kapar,
Önüne gelenle ilişki
kurarlar, çiftleşirler her ikiyüzlü sistemle,
Böylece birçok piç
dünyaya getirirler, yönetimler ellerindedir,
Dünyaya getirdiği
piçler halkın anasını ağlatır, baş belası olurlar,
Her gün binlerce
kederli hikâye çığlıklaşır her bir ev de, sokak da
Gözyaşı akan evlerin
odalarından feryat figan yastığa gömülür,
Bâzen kominizim ile
bâzen kapitalizmle, bâzen heva heves ile
Kimi zamanda kendi
gibi hırsız arsızlarla yatmakla ünlüdürler.
Sonneto… Nafiz coşkun
Hayatlarını bir
insana feda edenlere gelsin…
Sizi bırakıp yüzüstü
gidenin ardından
Aynen şunları
Veya da buna benzer
birçok şey söylerdiniz,
Ne söyleyebilirdiniz
tahmin yürütelim,
Mesela, şöyle ki;
Katlandık yıllarca
birbirimizin kederlerine,
Bu muydu nihayetinde
mükâfatı,
Şimdi gitmek yakıştı
mı?
Oysaki arsıza yakışır
gitmek bırakıp yüzüstü.
Onca yılını ömrümün
heba edip
Yüzüstü bırakıp da
gitmek
Söyler misin lütfen,
yakıştı mı?
Ancak arsıza yakışır
bırakıp gitmek yüzüstü, derdiniz.
Belki de sizi yüzüstü
bırakıp gidenin ardından
Şöyle de dediğiniz
olmuştur,
Mesela, şöyle ki;
Ben şimdi ıssız ve
yapayalnızım,
Geçmişten hiçbir
dostu bile kalmayan,
Hani dostlarımla
görüşmemi istememiştin de
Bende senin uğruna
Aptalca bir hata
yapıp onlarla olan
O güzelim ilişkilerimi
kopartıp terk etmiştim onları,
Hani işimi ve iş
çevremi senin yüzünden kaybetmiştim ya,
Sırf sen istedin diye
kariyerimi bile yerle bir etmiştim,
Meğer ne aptalmışım,
Onca yılım heba oldu,
Oysaki insanın
yaşamında ki her ânı da her yılı da
Çok büyük bir
hazinedir,
Şimdi gitmek yakıştı
mı?
Gerçi arsıza yakışır
yüzüstü bırakıp da gitmek,
Sen de sana yakışanı
yaptın,
Ağır bir ibret olsa
da,
Şimdi bu da bana ders
olsun.
Artık ıssız ve
yapayalnızım,
İşte eserin.
Belki de aynen bu ve
buna benzer birçok şey söyleyip
Dert yangını
yakacaksınız yüreğinizde,
Çok geç oldu
Fakat şimdi anladım
ki diyeceksiniz kendi kendinize
Ve sonra cümlenize
şöyle devam edeceksiniz;
Ne o iyi erdemli
dostlar için bir sevgiliyi,
Ne de iyi ve erdemli
dostları bir sevgili için terk etmek
Bir kenara atmak
doğru değilmiş, diyeceksiniz eminim ki
Hele de yaşamak için
gerekli olan
Ekonomik
özgürlüğümüzü sağlayan işimizi,
İş çevremizi, o güzel
iş arkadaşlarımızı,
Kariyerimizi, bir
sevgilinin uğruna, evlilik uğruna
Fırlatıp bir kenara
atmak asla doğru değilmiş, diyecek
Ve yeniden
ayaklarınızın üzerine
Dimdik doğrulup
mücadeleye başlayacaksınız,
Fakat bir daha aynı
hataları yapmamak üzere!
Zehirli yılan
tarafından ısırılıp kurtulanlar
Eminim ki daha
dikkatli olurlar öğle değil mi?
Haydi, yeni ve hür
hayatınız da âfiyet ve başarılar,
Sağlıcakla kalın.
Aşk ve âfiyet…
Genç bir şairin şöyle
dua ettiğini işitmiştim,
Diyordu ki;
Bir damla sudan
insanı var eden Allah
Bana da, sevdiğim o
iyi yürekli insanlara da
Âfiyet dolu bir aşk
hayatı ver,
Ver ki hep beraber
güzel bir hayatı paylaşarak yaşayalım.
Bu dua çok hoşuma
gitmişti
Birkaç cümle de tüm koca
hayat için
Her güzel şeyi
kapsayan âfiyet aşk dolu bir yakarış vardı,
Aklı olanın en çok
istemesi gereken bu iki aziz değer;
Aşk ve âfiyet.
Zâten bu iki aziz
değer hayatımız da olmadığında
Neyin tadı, iyi mâna
da güzel kalabiliyor ki
Tabi ki de hiçbir
şeyin tadı onlarsız iyi kalmıyor.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Altı çizili cümleler…
Alt kısmını kırmızı
kalemle çizdiğim
Ve onun için bir
şeyler yapmam gereken bir cümledir
Hep karşıma çıkan şu hayatta;
‘hakları gasp edilmiş
insanlar.’
İnsan denen varlık
Şu mukaddes bir yük
olan adaleti,
Lâyıkıyla
taşıyabileceğine dair
Yaratıcısına söz
verdiği günden beridir,
Kaç milyon sayısınca
varlığın acaba
Hakları gasp edildi
yine bir insan eliyle,
Şu üzerinde binlerce
yıldır yaşadığımız dünya bile
Pes etmeye başladı
İnsanın o korkunç
cinayetleri karşısında,
Size tüm dünya
insanlığının bildiği,
Belki birkaç kişinin
haberi olmadığı
Büyük bir sır vereyim
mi?
Hepimiz öleceğiz
Ve âdil bir hükümdar
olan Rab bizleri
Mahkemesinde
yargılayacak,
Ne dersiniz, bu
saatten sonra bâri
Şu cahil insan usanıp
yaptığı kötülüklerinden,
Şu canlı varlıkların
haklarını gasp etmeyi terk etse
Hiç fena olmazdı öğle
değil mi?
Hayatında temiz bir
sayfa açmaya ne dersin…
Kör bir bıçak gibidir
san ki
Üzerimize-üzerimize
abanan
Şu hayatımızda
barındırdığımız
Birçok insan!
Şu soruyu sorun
kendinize lütfen, deyin ki;
Beni sağlıksız bir
hayata
Veya sağlıksız işler
işlemeye sürükleyen insanlardan
Artık kurtulmanın
vakti geldi de geçmiyor mu?
Beden ve ruh
sağlığınızı yitirip sizleri birçok kedere batıran,
Teraziye koysanız
iyilik değil de
Kötülük de kilo
ağırlığı olan,
O kötülük bulaştıran
insanlardan uzaklaşıp
Huzurlu ve israfsız
bir hayat kurmanın
Vakti gelmedi mi
artık, diye sormalı kendisine insan artık.
Sonnet… Nafiz coşkun
Koynunda yılan
besliyor… 1
Evlerde en çok tercih
edilen hayvan türü
Nedir diye sorsam
insanlara
Kimseler doğru olan
cevabı veremezlerdi belki de,
İster misiniz ben
sizlere doğru olan cevabı vereyim,
Şöyle ki;
Artık kelebek
mevsimlerin de bile
Mutlu olmayan
insanlar var,
Çok keder unutturuyor
insana saadeti,
Kimi kadınlar
Ve kimi erkekler
koynunda yılan beslerler,
Neredeyse her gün kendisine
öğle ya da böyle
Keder armağan eden
insan suretinde ki yılanları
Koyunlarında
besliyorlar,
Mâruz kaldıkları
şiddete rağmen
Her gün yine de
O yılanları koynuna sokuyorlar.
Sürekli öğle ya da
böyle aldatıldığı halde bile
Yine de koynunda o
yılanları besleyenler var,
Kendilerini hem maddi
hem de mânevi olarak
Koca bir felakete
sürükleyen o yılanları bile
Koyunlarında besleyenlere
acımak doğru mu ki acaba,
Kendilerini sağlıksız
bir hayata sürükleyen
Nice zehirli yılanı bile
isteye koynunda besleyenlere üzülelim mi?
İnsanların evlerinde
hiç de evcil olmayan
Ve en çok beslemeyi
tercih ettiği hayvan türünün
O insan suretinde ki
zehir saçan
Yılanlar olduklarını siz
de anladınız, bakalım şimdi ne olacak.
Koynunda yılan
besliyor… 2
Kime sıkılır
yumruklar,
Kime küser kalpler,
Kime kırılır yüreği
insanın,
Kime bilenir dişler,
Hep içerisine ata-ata
insan
Ne kederlerden dolayı
sıkıp her gece dişlerini
Ağrıyana kadar
çenesi,
Peki, onca değmeyen
keder için
Neden hâlen katlanır
insan
Koynunda ve yanında
beslediği birçok zehirli yılana!
Ne dersiniz şu
saatten sonra
Artık şu koynumuz da
Ve yanımız da
beslediğimiz
O zehirli yılanlardan
kurtulmanın vakti gelmedi mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
Aşkın kollarına…
Kim karılır bu
saatten sonra içerime
Kime süzülür ruhum
kaldırıp kanatlarını,
Yalnızlığını yatakta
kollarına,
Arasına dudaklarının,
Parmaklarına ve
kulağına
Kim fısıldar daha
güzel benden başka
Sevgi sözcüklerini
sana.
Ah parmakları bir
sevgilinin,
Ilık,
Serin,
Huzur veren,
Şefkat hissettiren,
Sevişmek hissettiren,
Hatta o serin
ferahlatan sabâ rüzgârları gibidir
Parmakları dokunurken
sevgilinin!
Çocuklar sevgilim,
Çocuklar,
Şarkılarımın peşinden,
Şiirlerimin ardından
Islıklarıyla ritim
tutan çocuklar,
Bir tek onlar daha
çok sevecekler benim
Aşk şarkılarımı,
Çocuklar sevgilim,
çocuklar,
Bir çocuk sevgisi
bile
Yeter kutsal bir
ilişkinin başlamasına,
Çocuklar sevgilim, çocuklar,
Hatta yeter başlamasına
tutkulu bir sevişmenin!
Çocuklar sevgilim,
çocuklar.
Her gün sevişmeli
diyor bir şair,
Boşa harcanacak bir
an bile
Değmez hiçbir şey
inanca ve sevişmeye diyor bilge bir şair,
Ben de o bilge şaire
diyorum ki;
Hey şair hangi
inançtan bahsediyorsun,
Öğle inançlar var ki
Pislikten kurtarmaz
insanın bacağını,
Öğle inançlar da
vardır ki
Âfiyet ve aşk içerir
daima,
Saadet verir insana,
Bilge şair de şöyle
cevap verdi
Dedi ki;
İnsana ebedi bir
huzur veren erdemli bir inançtan bahsediyorum,
İnsana âfiyet veren
bir inançtan bahsediyorum,
Ben şairin
hayaletiyle sonlandırarak sözlerimi
Sevgilimin karşısına
dönüyorum yeniden,
Ona diyorum ki;
Haydi,
Bu akşam fısılda yine
kulağıma
O ılık ve huzur veren
nefesinle fısılda,
Nefesinle tütsüle
beni yine,
Yine bana en güzel
geceler başlasın seninle,
Seninle dönsün
dünyanın başı,
Sarhoş olsun aşk
şarabından,
Bu sarhoşluk dünya
şarabından dolayı değil,
Bilmeni istedim
sâdece,
Sâdece ben ve sen,
Sâdece ben ve sen
diyorum,
Anla artık beni
lütfen,
Ben ve sen diyorum
sâdece.
Şimdilerde
Aşk sancılar ruhum
uzaklığına
Tuzaklarına açalı
kalbimi,
Ne yapalım,
Yaralanışı kaçıncı
bilerek aptallığımın,
Sularının ve balının
Kıyılarına
parmaklarımın
Sevişleri tenine,
Terine sıcaklığının
ve ıslaklığının,
Karışır içerime için,
Şimdi,
Al ve ninnile
kucağında başımı,
Dönsün başı dünyanın
Aşk şarabının
sarhoşluğundan başı dönsün artık dünyanın,
Bilmelisin ki bu
sarhoşluk dünya şarabından da değildir,
Bilir bunu her aklı
başında bilge âşık, sen bil istedim,
Teslim oluyorum,
Gerek bile kalmadı
ellerimi kaldırıp havaya,
Çoktan al tutsakla
dedim zâten kendim sana,
Silahsızım,
Ordusuzum,
Tek başınayım,
Sana çırılçıplağım,
ruhum bile sevişmelerine aç, susuz,
Şimdi,
Al ve ninnile başımı
kucağında, sar dola beni koynuna,
Dedim ya,
Aşk sancılar ruhum
uzaklığına-uzaklığına,
Sevda sancılar
bedenim uzaklığına-uzaklığına.
Çocuklar büyümek için
sabırsızlanıyorlar…
Ah şu kederli
kalbimde büyüttüğüm zaferler,
İğde ağacı kokusuyla
tütsülenmiş
O aziz gâlibiyetlerim
benim,
Sarmaşıklara bulanmış
parmaklarım,
Dudaklarına asılmış
şiirler dolusu yapraklarım,
Üzüm bağlarında
kurduğum düşlerim,
Sana mırıldanılan
şarkılarım,
Uzaklarda ki
Veya yakınlarda ki
her bir çocuğa olan sevdam,
Ben beyaz bir siyahım
diye bağırdığım soğuk odalarım,
Toprağımı
zehirleyenlerle olan tükenmez kavgam,
Sularıma savaş
açanlara karşı
Dimdik duran
şairliğim,
Cesur birkaç şairin
ölüm şiirlerini alı yanıma,
Hakları gasp
edilenlere taraf olan şerefim,
İyi bir insanın
uğramadığı kapılarımı tokatlayıp,
Her şeye rağmen
Her bir gün yeni bir
umuda açtığım kapım,
Tiksinerek
caddelerine kapattığım pencerelerim,
Büyücülerin gasp
ettiği hayaletim,
Uykularımı bile zehir
zemheri yapan
O iblise fahişelik
yapan insanlara
Küfredişim, sövüşüm,
yumruklarımı sıkışım,
İntikamlarımı Rab
Allah’a ısmarlayışım,
Cehenneme düşmanlarım
için susma yan diye haykırışım,
Hayallerime katık
yaptığım umut tomurcuklarım,
Beni en çok çocuklar
sevecekler,
Beni en fazla
çocuklar anlayacaklar,
Şiirlerime
ıslıklarıyla ritim tutan çocuklar,
Şimdiler de onlar
sabırsızlıkla büyümeyi bekliyorlar,
Onlarda farkındalar
artık dünyamızı zehirleyenlerin
Kendilerine bu
saatten sonra
Cinayetler dolu bir
dünya bırakacaklarını insanlığın,
Hem de hiç acımadan,
Ne için, para ve
kudret sahibi olmak uğruna,
Ne için, tanrı
olabilmek uğruna cinayetler işleniyorken,
Beni en çok çocuklar
sevecekler,
Beni en fazla
çocuklar anlayacaklar,
Şiirlerime
ıslıklarıyla ritim tutan çocuklar,
Şimdiler de onlar
sabırsızlıkla büyümeyi bekliyorlar
Mücadele vermek için
evleri olan şu dünyayı korumak adına,
Onlarda farkındalar
artık dünyamızı zehirleyenlerin
Kendilerine bu
saatten sonra
Cinayetler dolu bir
dünya bırakacaklarını insanlığın.
Haydi, Allah’a
ısmarladık,
Sağlıcakla kalın
çocuklar.
Ölmek midir yaşamak, yaşamak
mıdır ölmek…
Şaire dediler ki;
Elinde olsaydı
Kurtarmak ister
miydin dünya insanlığını,
Şairde şöyle cevap
verdi, dedi ki;
Fakirlerin
hayatlarını daha çok gasp etsinler diye mi?
Çocukların
hayatlarını çalmak
Veya onları da
kendileri gibi kâtil yapmak için mi?
Arsızlık ve
hırsızlıklarına devam etsinler diye mi?
Dünyamıza daha çok
acı çektirsinler diye mi?
Neden kurtarayım ki
lütfen söyler misiniz?
Bana insanlığı kurtarmam
için haklı bir sebep söyleyin
Ben de kurtarayım, hem
ayrıca
Her gün bu
şerefsizlerin, kâtillerin elinde acı çekmektense
Bırak kopsun kıyameti
de dünyanın, kurtulalım hiç değilse.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şimdi oldu mu yâni…
Dünyayı yaşanılabilir
Saadet yurdu hâline
getirebilmek için
İyi olmak,
İyilik yapmak
yetmiyor,
Adaletli olmayı bir
karakter hâline getirip,
Hikmetli
Ve cesur hamleler
yapıp
Kararlı da olmak
gerekiyor,
Bakın dünyaya yapılan
onca iyilik
Yetmedi geçmeye
kötülükleri,
Neden, çünkü insan
dansöz gibi sözünde hiç durmuyor,
Bir iyilik yapıyor,
Ardından beş kötülük,
Şimdi bu âdil mi?
Oldu mu yâni.
Sonnet… Nafiz coşkun
Eylemle hayalleri
seviştirmek gerekir…
Elbette ki insanoğlu
Hayallerle tasarlamaktadır
geleceği,
Fakat
Bir adım daha
Ötesi gerekiyor,
Yâni
Tasarladığı iyi
şeyler için
Bir hamle,
İyi, profesyonelce bir
eylem yapması gerekiyor,
Eylem olmadan
Düşlerin yağmursuz bir
buluttan
Söyler misiniz ne
farkı kalıyor ki öğle değil mi?
Yâni düşlerinizi iyi
bir eylemle buluşturmakla ancak
Hayata kavuşturup
yaşatabilir, büyütebilirsiniz, haksız mıyım?
Sonnet… Nafiz coşkun
Nereden çıktı bu bela
derseniz açıklayalım…
Kadim tarihlerde
korsanlar neden çıkmışlar biliyor musunuz?
Elbette ki ekmek,
geçim derdi kardeş,
Yoksa kim katlanır ki
onca pisliğine
Bir gemide aylarca
pis kokulu tayfalarla,
Gerçi birçok ünlü
korsan
Bâzı devletlerin emri
altında çalışıyor olsalar da,
Birçok güçlü devletin
maşalığını yapıyor olsalar da
Nihayetinde geçim
derdinden tüm yaptıkları,
Şimdi ki birçok
anarşist gurup
Neden acaba var diye
düşünenlere
Belki şöyle demek
gerekir
Kardeşler;
Halkın haklarını gasp
eden devletlerin
Ta kendileri anarşizm
doğurmaktadır yaptıkları haksızlıklarla.
Sonnet… Nafiz coşkun
Tanrıcılık oynayan
aptallara gelsin…
Şair kürsüye çıkar ve
şöyle haykırır, der ki;
Tanrıcılık, Rabcılık
oynayan aptallar
Şimdilik Rabbin
merhametli yüzünü görüp şımarıyorlar,
Rabbin Kahhar yüzünü
Görmedikleri için
yapıyorlar bunu,
Fakat hiç merak
etmesinler
Rab azap yüzüyle ve
azap kamçısıyla,
Kahhar vasfıyla
görünecektir,
O zaman diz üzeri
çökmüş yalvarır görürüz biz
O tanrıcılık oynayan
aptalları.
Herkesi gideceği yere
arzuları
Ve yaptıkları
götürecektir nihayetinde, tercih sizin.
Hep söylemişimdir,
insanın kendi tercihidir iyi ya da kötü olması,
Yoksa tâlih ya da
kader değildir zâlim cahil olan.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gururlananların
sonunu da gördük birader…
Biraz para,
hizmetçiler,
Badi-gardlar,
Hâkimler, savcılar
Cariyeler,
Modern ifadeyle
Metresler
Ve silahlı orduların
sahibi olunca
Götleri kalkan
puştların
Nihayetinde sonları
Mezara girince
Göt öpmek olduğunu
Bilmiyorlar mı sanki
kendileri de. The end.
Şimdi gördünüz mü
ebenizin vajinasını demek gerek
Gidip o mezarların
başlarına tükürüp mezar taşlarına.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şeytana uşaklık
yaptığınızı anlarsınız uyanınca…
Çok iyi savaştığınızı
zannediyorsunuz,
Kahraman olduğunuzu
zannediyorsunuz,
Fakat bir gün
anlayacaksınız şeytanlara uşaklık yaptığınızı,
Yoksa onca cinayet ve
haksızlığı kim yapabilir ki başka.
Adalet kelimesi
elbette bir savaşa uymaz
Fakat bir de âdil
olduğunuzu zannedersiniz daima aptalca,
İyi tarafta
olduğunuzu düşünürsünüz daima,
Hatta kendinizi
kandırmayı bile başaracak kadar
Psikopat ruhlu
olduğunuzu bir gün anlayacaksınız,
Bir gün şeytanın
uşakları olduğunuzu
Şu dünya hayatından
uyanınca anlayacaksınız,
Elbette dünya yurdu
bir rüya ülkesi değildir, gerçek bir yaşamdır,
Fakat içinizde ki o
kötülük yaptığınız da sizi uyaran vicdanı
O kadar çok
susturdunuz ki patlayacak üzerine dünyanın.
Sonnet… Nafiz coşkun
Aptallar öldüremez ki…
Rabbin yurdunda
Bu ne terbiyesizlik,
O hangi aptaldır
Kendisini Rab yerine
koymakta,
Baksanıza,
dinlesenize,
Kulak versenize
şunların aptalca seslerine,
Öldürürüm diyerek
tehdit ediyor,
İmada bulunuyor
göstererek askerlerini,
Aptal bilmiyor ki
Azrail denen ölüm meleği Rabbin emrinde,
Budala bilmiyor ki
öldürmek Rab’ba mahsus bir hamle,
Yoksa fâni olan, hele
de aptal olan onun şunun bunun teşebbüsü
Öldürmeye gücü yetmez
ki hiçbir varlığı.
Yoksa ölümlü olanın
ne haddinedir
O ebedi hayata açılan
kapı olan ölümü aralayabilsin canlılara.
Sonnet… Nafiz coşkun
Alma mazlumun âhını çıkar
aheste-aheste…
Yaşamak sevincimizi,
Hayata tutunmak
hislerimizi
Kırmak için elinden
geleni ardına koymayan piçlere derim ki
Her kimlerse, onlara
en zarif cümleyle denecek en son şey;
Siktir-olun gidin
dönmemek üzere cehenneme demek olurdu.
Fakirin, fukaranın,
bizlerin haklarını gasp eden piçlere,
Her kimlerse, denecek
olan en son şey;
Ulan nereye kadar
çalıp yiyeceksiniz ki
Ellisine altmışına
gelince götünüz başınız sizin de tutmayacak,
Ve nihayetinde sizin
de mirasınızın, dişlerinizin peşine
Elbet de düşecek
birkaç mezar hırsızı,
O bir zamanlar sizin
halkın mallarını gasp etmek için
Hırsızladığınız gibi.
E ne demişler alma
mazlumun âhını çıkar aheste-aheste.
Sonneto… Nafiz coşkun
Bakıp dünya insanlığına derim ki…
Ah şu fırtına öncesi
sessizlik, ah şu ölüm şarkısı,
Kuşlar terk edecekler
ilk önce yurdu,
Ardından mutluluk, ardından
aşk,
Ben ise Âraf’a
çekileceğim düşmanlarımı karşılamak için,
Sana yazdığım
şiirleri okuyacak çocuklar ardımdan
Çalarak o mâsum ve
maskara ıslıklarını çocuk gülüşleriyle,
Onlar isyan
şarkılarımdır benim,
O hakları gasp edilmiş
insanlarımın adına yazdıklarımdır,
Ah şu yalancı
baharlar, suları tüketen kâtillere de bakın hele,
Ah şu ölüm şiirlerim,
hiç durmadan küfrettiğim kâtillere derim,
Kuşlar terk edecek
ilk önce yurdu,
Ardından mutluluk, ardından
aşk,
Sana yazdığım
şiirlerimi çocuklar okuyacak,
Ne diyelim başka;
çatlasın hasetlerinden düşmanlarım.
Sonneto… Nafiz coşkun
Haksızlığa tepki
intikama dönüştüğünde…
Etki tepki doğurur
dedi ilk önce, sonra da
Fizikten haberdar ve
sosyopsikoloji düşünmüş olan o şair
Devamında sözlerine
dedi ki; canını acıtırsan canını acıtır,
Sevdiklerinin canını
yakarsanız eğer
O da sizlerin ve
sevdiklerinizin canını yakar,
Hatta yetmez, o haksızlığa
uğrayanlar
Öğle bir intikam
alırlar ki
Yıllarca bilenirler,
sabır taşı çatlar da
Sırf o intikamı
alabilmek için o kişi
İntikamına tutunur
ölmemek için, hayata, ölüme inat tutunur,
Hem kendisinin, hem
sevdiklerinin canlarının yanmasına,
Tecavüze uğrayan
haklarının, tecavüze uğrayan halkının,
Mal mülk
servetlerinin gasp edilmesine, cinayetlere seyirci kalan
Şu tüm insanlığa
karşı bilenir yıllarca, sonra, koparır kıyamet.
Sonnet… Nafiz coşkun
İyi ve âdil insanlara
derim ki…
Ufuklar
Kaçak
Ve kurnaz gözükürler,
Doğrudur,
Fakat
Nihayetinde
Onlarda
Tükenirler,
Yılmayın,
İlerleyin,
Ufukların kaçak
Ve kurnaz oluşu
Asla yıldırmasın
sizleri,
İlerleyin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Âdil paylaşılmayan
servet felaket doğurur…
Dünya servet ve
hazinelerinin kaynaklarını ellerinde bulundurup,
Kendileri adına,
çıkarları arzuları adına kullanan
Tüm devletler ve tüm
zengin şirketler
O hazinelerin
içerisinde bulunan o fakirleştirdiklerinin,
Cinayetlere mâruz
bıraktıkları insanların
Haklarını vermeyerek
aslında hem kendilerine,
Hem de geleceklerine
çok büyük bir felaket hazırlamaktadırlar,
Etki mutlaka er ya da
geç büyük tepkisini doğurmaya gebedir.
Artık tüm bundan
sonra hazinleriniz
Ve ordularınız bile
asla kurtaramayacak sizleri.
Sizlere sâdece
dünyadan biraz faydalanın denildi,
Tüm insanlığın
hakkını gasp edin denilmedi.
Mesela;
Şifalı bir çeşmeye
denk geldiniz, içtiniz suyundan,
Sevdiklerinize de
içirdiniz, tama güzel afiyet olsun da,
Bir ömür yetecekten
daha-daha çok kadarda depoladınız,
Tamam haydi, ona da
afiyet olsun diyelim,
Artık lütfen
çekilinde biraz da başkaları faydalansın,
Açgözlü olmayın,
fakat açgözlü oldunuz
Ve o çeşmeyi kurutana
kadar sömürdünüz,
Peki, o çeşmeden
faydalanması gerekenlerin hakları, öfkeleri,
İntikamları sizce
nasıl olacak biliyor musunuz?
Anarşizm neden doğar
biliyor musunuz asıl;
Haksızlıktan doğar daha çok.
Dedim ya bu saatten
sonra, ne ordularınız,
Ne o çok övündüğünüz
dost ve akrabalarınız,
Ne de o servetiniz
sizleri asla kurtaramayacaktır.
Tencere yuvarlanmış
kapağını bulmuş…
Şimdi bana diyeceksiniz
ki;
Ya hu şair sen halkı
savunuyorsun
Fakat o halk çok mu
mâsum san ki
Ben de cevaben derim
ki;
Zâten halk mâsum
olsaydı eğer
Kendi içinden kâtil
Ve hırsız
politikacıları seçip
Kendi başına
yerleştirir miydi?
Halk mâsum olsaydı
eğer
Kurduğu şirketlerle,
Yaptıkları
ticaretlerle birbirlerini dolandırıp
Haksızlık yaparlar
mıydı?
Kısacası, Anadolu da
bir Türk tâbiri vardır, der ki;
Tencere yuvarlanmış
kapağını bulmuş.
Sonnet… Nafiz coşkun
Kırk-haramilere
kızanlar oldu kırk-harami…
Âdil olun emri veren
o aziz İslam’dan uzaklaşanlar
Kuran’ı Kerimden
uzaklaşanlar,
İlahi kitaplardan
uzaklaşanlar, ancak
Şeyhlerini, mürşit
edindiği insanları,
Liderlerini ve
birbirlerini Rab edindiler.
Hazineler ve güç elde
etmekten başka
Hiçbir gâyeleri de
yoktu aslında,
İnanmayın İslam’mış
gibi, iyiymiş, âdilmiş gibi göründüklerine.
Onlara diyeceğim tek
bir şey var,
O da şudur ki;
insanlığı birbirinize düşman ettiniz nihayetinde,
Canınız cehenneme.
Sizlerin iltifat
teveccühleriniz ancak
Benim size olan
nefretimi artırır daha çok.
Ekonomik olarak
zenginleştiler,
Güç kudret sahibi
oldular, doymak nedir bilmediler,
Daha-daha çok
istediler yetmedi bir türlü, daha sonra ise
Dar gelirlileri,
fakirleri, mâsumca bir şeyler biriktirmeye uğraşan
O üç beş kuruş için
dişinden tırnağından artıranlara bile
Utanmadan kapadılar
hazinelerin kapılarını,
Ne var ne yok
kendileri için çalmaya toplamaya başladılar,
Tabi ki de bu
halleriyle kendileriyle beraber
Tüm insanlığı da
felakete sürüklemeye başladılar,
Hakları gasp
edilenlerin ahları sizin sonunuz olacak inşaallah,
Ne ekerseniz onu da
biçeceksiniz.
Düne kadar
kırk-haramilere kızanlar
Bugün şimdi kendileri
oldular kırk-harami.
Sahi, kırk-harami
hikâyesini bilir misiniz kardeş,
Âraf da bekleyeceğim…
Birileri mutlaka
olacak,
Âdilmiş oyunu hilesi
yapan şu sahte yalancı düzenin
Hilelerini bozacak
birileri mutlaka olacaktır,
Cesur birkaç şair
mutlaka direnecektir.
Öleceklerini
biliyorlar, fakat çok korkuyorlar bir şeyden,
Ölmekle yaşamak
arasında
Hiçbir fark yok bizim
için kardeş dedi şair,
Çünkü her ikisinde de
iyi, âdil olan taraftayız,
Er ya da geç şu
dünyada gâlip gelemesem bile düşmanlarıma,
Âraf da intikam almak
için onları bekleyeceğim
‘defolun gidin şimdi
şurada ateşlerle dolu cehenneme demek için.’
Wıllıam Shakespeare
haklıydı,
Ebedi
cehenneme sokmak gerekliydi ki düşmanı
İşte ancak öğle
alınabilirdi en büyük ve ebedi acı dolu intikam.
Sonnet… Nafiz coşkun
Er ya da geç, mutlaka
o intikam alınacak…
Öğle ya da böyle,
Er ya da geç,
Herkes hesabını
verecek,
İnsanların haklarını
gasp ettiniz,
Âdil olmayan bir
düzen kurdunuz,
‘bir düzen olsun da
Âdil olmasa da olur dediniz’,
Hem de bilim insanı
adını verdiklerinizle
Birlik de aldınız bu
şerefsizce kararı.
Öğle ya da böyle,
Er ya da geç,
Herkes hesabını
verecek,
Unutulmayacak asla,
Hiçbir kimsenin hakkı
hiçbir kimsede
Asla unutulmayacak,
Er ya da geç o gün
gelecek,
Aziz Rabbin mahkemesi
mutlaka kurulacak.
Tüm hazinlerin
yollarını kestiniz,
Kendiniz için
ayırdınız,
Onları elde edebilmek
için
Yakıp yıkmadığınız
şehir ve yürek kalmadı.
Saksılara değil
Kalplerimize ektiniz
kederli hayatları,
Sonra birbirinize
düştünüz,
Fakat size bir sır
vereyim mi?
Bu dünyadan çıkış yok
size,
İlk önce acı keder
dolu bir ölüm,
Sonra ben
bağıracağım, diyeceğim ki;
Yaşasın zâlimler için
ateşleri cehennemin,
Yansın şimdi
çukurlarda ki
Tutuşturulmak için
bekleyen
Ebedi ateşler,
Dedim ya er ya da geç
O zehirlediğiniz,
yaraladığınız,
Haklarını gasp
ettiğiniz her bir mazlum varlığın
İntikamları mutlaka
alınacak,
Ben asıl o
topraklara, şehirlere, denizlere,
Diri-diri gömdüğünüz
çocukların intikamlarını
Almak için
bekleyeceğim sizi âraf da,
Göndermek için
ateşlerine cehennemin,
Er ya da geç,
Öğle ya da böyle!
Hep söylemişimdir;
İblisten ve her bir
kötü insandan
İntikam almak isteyen
Mutlaka iyilik yapsın
Ve âdil bir hayat
yaşasın.
Dedim ya
Nihayetin de öğle ya
da böyle
Burada olmasa bile
sokarak ebedi cehenneme düşmanı
Alırız elbet
intikamımızı.
Dedim ya er ya da
geç,
Öğle ya da böyle!
Wıllıam Shakespeare
haklıydı,
Ebedi
cehenneme sokmak gerekliydi ki düşmanı
İşte ancak öğle
alınabilirdi en büyük ve ebedi acı dolu intikam.
Dedim ya, er ya da
geç, mutlaka alınacak o intikam.
Dostlar çıkar
yayından ve şenlik başlar…
İsyanımız şenlenir bayram
olur bir gün,
Şenlik başlar, gök
yere çekilir, yer göğe yükselir,
Dostlar çıkar
yayından
Vurmak için kalbini
düşmanın.
Kuşlar yeter bana darmadağın
etmeye
Ordularını düşmanın
dedi şair,
Merhamet adına gülümsedik
düşmana
Darmadağın olduk dedi
şair bana,
El uzattık kardeş
olmaya, darmadağın olduk,
E bu saatten sonra
isyanımız şenlensin artık
Bayram olsun bize de.
Şenlik başlar
Dostlar çıkar yayından
vurmak için kalbinden düşmanı,
Kuşlar yeter bana
darmadağın etmeye ordularını düşmanın.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ya adalet ya cehenneme…
Şu uğruna
birbirinizle kavgaya tutuşup, şu uğruna savaştığınız,
Birbirinizi uğruna
öldürdüğünüz hazinlerin olduğu dünya var ya,
Ha işte o dünya yok
olmak üzere,
Onu ağır bir kanser
hastasına çevirdiniz, durumu hiç iyi değil,
İşte o birbirinizle
savaşa tutuşmaya değer gördüğünüz
Hazinlerinizi
kurtarmak için tek bir formülünüz var, o da;
Bir an önce
birbirinizle olan savaşları terk ederek,
Tüm insanlık olarak birleşip
dünyayı kurtarmaya çalışın
Ve tüm dünya
insanlığı olarak aranız da ki
Adalet eşitliğini
sağlayın, Sodom Gomore olmayı terk edin artık,
Yoksa hepiniz fena
şekilde acılar çekecek, ölecek
Ve hazinelerinizle
birlik de
Kârun’lar,
Firavun’lar, Haman’lar gibi batacaksınız,
Hem de ebedi
cehennemine.
Sonnet… Nafiz coşkun
Güzelin insan…
Şaire dediler ki
Yakışıklı erkeğin
târifi
Ve güzel kadının
târifi nasıldır,
Şair de cevaben dedi
ki;
Hem kadın hem de
erkek,
Erdemli ve
bakımlıysalar,
Erdemliliğin
vasıflarını lâyıkıyla taşıyorlarsa eğer
Her iki cinse de
Hem güzel hem de
yakışıklı demek doğru olurdu,
Bir de erdem ve
bakımlılığın üzerine karizması varsa eğer
İşte mükemmel denecek
kıvamda ki insan da ona derler.
Asla da unutmayınız
ki
Erdemden adaleti
Ve hikmeti asla
sökemez, çıkartamaz ve atamazsınız.
Sonneto…
Nafiz coşkun
Yazar şair nafiz
coşkunun yayınlanan, hazırlanmakta olan diğer kitapları
...
1: Kelebek mevsimi ve
saklambaçlar şehri…
2: Elma kokuları ve
yağmur zamanı…
3: Azap yağmurları…
4: Sevgili nâna ve
mektupları…
5: Papatya mevsimi…
6: Gece yürüyüşü…
7: Sevgili tutya ve
mektuplar…
8: Sürgün şehir…
9: Su kavmi ve Ruhûl
Kudüs...
10: Şafak gemisi…
11: Gemileri yaktım
Aşk ülkesinde…
12: Sürgün çocuklar…
13: Siyah incir ve
mavi kelebek…
14: Sofia filo ve
mektuplar…
15: İstanbul da sanat
ile aşk…
16: Afili
yalnızlıklar şehri…
17: Şairler anarşist
olurmuş…
18: Sular kesti
kılıçları…
19:
Kafa kâğıdı…
20: Hikmet ve
felsefe…
21: Olmak ya da
olmamak…
22: Papirüsler…
23: Meleklerin şehri…
24: İstanbul’un
kanatları altın da…
25: Kırmızı
yağmurlar…
26: Sobe, körebe ve
saklambaç…
27: Bakır cezve…
28: Kaldırımda
demlenen fikir…
29: Senfoni gülüşü…
30: Sevgiliye senfoni
ve aforizmalar.
31: Ölümsüzlük
senfonisi ve Felsefik yazılar.
32: Felsefe ile
şiirin buluşması.
33: Çirkin kral ve
fikir yazıları.
34: Ölü şairler
mezarlığı.
35: Cennetin
çocukları.
36: Şairler kenti ve
aforizmalar.
37: Kelebekler şehri
ve Felsefik notlar
38: Tutsak melekler
ve fikir yazıları…
39: Şair korsanlar ve
aforizmalar…
40: Şehrin azizleri
ve Felsefik yazılar…
41: Sofia filo ve
aforizmalar…
42: Faili meçhul
sevdalar ve aforizmalar…
43: Kırmızı balık ve
aforizmalar…
44: İhbarlanmış
aşklar ve Felsefik notlar…
45: Kılıçlar ve
kalemler…
46: Pur si muove ve
aforizmalar…
47: Şairlerin ölüm
dansı ve aforizmalar…
48: Düşmanlar ve
sevgililer…
49: Soprano ve kanlı
sözler…
50: Kurşun askerler
ve aforizmalar…
51: Ölüm öpücüğü ve
aforizmalar…
52:Kale düştü ve
felsefik yazılar…
53:Şairin kurşun
kalemi ve aforizmalar…
54: Şairin seyir
defteri ve aforizmalar…
55: Kartal yuvası ve
aforizmalar…
56: Kelimelerle dans
ve aforizmalar…
57: Yalnızlık
senfonisi ve aforizmalar…
58: Aksiyon ve
aforizmalar…
59: Aşk yasası, Aşk
diyalektiği…
60: Sinekler lordu ve
aforizmalar…
61: Kod-adı şair ve
aforizmalar…
62: Su akar yatağını
bulur…
63: insan ilişkileri
ve aforizmalar… (karma)
64: Sokrates’in
intikamı ve aforizmalar…
65: Cehennem melekleri
ve aforizmalar…
66: Aşk töreni…
(karma)
67: Arıkovanı ve aforizmalar… 68: Cadı –kazanı ve aforizmalar
Yorumlar
Yorum Gönder