KİTAP ADI: MÜCADELE SANATI VE AFORİZMALAR... ( Kitap 75. author poet yazar şair nafiz coşkun)
Felsefik yazılar,
jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,
Aforizmalar, hikmet,
sanat ve sonnet…
♛ ♣ ♡
Mücadele sanatı ve
aforizmalar. Kitap: 75.
☆☆☆
Bâzen onlarca kumandandan ve
politikacıdan daha çok faydalı iş yapar bilge cesur bir şair…
Seçimleriydi insanı
iyi ya da kötü eden,
Kör talih yoktu
aslında kalbinde kaderin de insanın…
Düşüncelerimin,
aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki
zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden
yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm
bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf
olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir
mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım
olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk budalası bir varlığım, sağlıcakla, hoşça kalın.
Nafiz coşkun.
☆☆☆
Yazar şair düşünür ve
sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com
Ve ayrıca daha çok
facebook Messenger,
Twitter ınstagram
linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Bu ve tüm
kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir.
İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü
yapılamaz.
…
Baskı
Ofset baskı merkezi
/
Matbaa sertifikası
ISBN:
☆☆☆
Kitap içerisindeki
Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:
…
Sayfa: 7.
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI
Sayfa: 9: Neden
şairlik mesleğini tercih ettim…
Sayfa: 13: Adalet ve
denge bozumu cinayettir…
Sayfa: 16: Karakterim
ve şairliğim…
Sayfa: 18: Kalmak mı
gitmek mi dersin… (sonnet)
Sayfa: 19: Hikmetli
ve vakitli hamleler… (sonnet)
Sayfa: 20:
Şikâyetimiz bile, âdil ve erdemlicedir… (sonnet)
Sayfa: 21: Benim
kalbimle dilim birbirine ihanet etmez… (sone)
Sayfa: 22: Nâmussuz;
erdemi kendi piçi zannedermiş… (sonnet)
Sayfa: 23: Nâmuslu
insanın Rajon ve prensibi bellidir...
Sayfa: 26: Küçük
lokma yer, büyük sözler konuşurum…
Sayfa: 28: İntikam
için bir iki çift lafı vardı şairin… (sonnet)
Sayfa: 29: Maskelerin
ardında ne olduğunu biliyoruz. (sonnet)
Sayfa: 30: Şair
kendisini şu ifadelerle anlattı… (sonnet)
Sayfa: 31: Elimde
kalırsınız… (sonnet)
Sayfa: 32: Âdil olan
taraf kimdir… (sonnet)
Sayfa: 33: Öğle bir
haldeyim ki…
Sayfa: 35: Kimler
umursanır ve kimlerle uyumsuz olunur…
Sayfa: 37: Düşmanımın
cennet dediği yere bile girmem…
Sayfa: 39: Memur
fenalık yaparsa kim ne yapmaz ki. (sonnet)
Sayfa: 40: İblis ve
memesinden içen ahlaksızlar…
Sayfa: 41: Dik dur,
vesselam…
Sayfa: 42: Bana insan
gibi bir insan gösterecek var mı? (sone)
Sayfa: 43:
Ahlaksızlığın girdiği yer çürür…
Sayfa: 44: Çürük
meyve…
Sayfa: 45: Mücadele
yolunda, başın sıkışırsa… (sonnet)
Sayfa: 46: Cinayet
üzere cinayet… (sonnet)
Sayfa: 47: Tabakhane…
(sonneto)
Sayfa: 48: Ahlak ve
adalet ilişkisi…
Sayfa: 49: Dikilmek
gerek karşısına kötülüğün…
Sayfa: 51:
Hilekârlara…
Sayfa: 52: Eğilip
bükülmeyin, dik durun…
Sayfa: 53: Dost
görünmeye çalışır düşman bâzı…
Sayfa: 55: Kötüye
yardım eden de kötüdür…
Sayfa: 57: Âlemin
keyfi yerinde… (sonnet)
Sayfa: 58: Dik
duruşunu bozup, eğilip bükülenlere…
Sayfa: 59: Nedir şu
eğilip bükülmemek…
Sayfa: 61: İyilik
yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur…
Sayfa: 63: Kendine
istemediğin kötülüğü başkasına yapma…
Sayfa: 65: iyi
terbiyeli olmak…
Sayfa: 67: Erdemli
güzel insanlara ve kötülere gelsin… (sonneto)
Sayfa: 68: Tövbe iyi
bir hamleyle mümkündür… (sonnet)
Sayfa: 69: Çalsın
savaş davulları o halde… (sonnet)
Sayfa: 70: Beni
yalanlarınıza inandıramazsınız…
Sayfa: 72: Âlemi
aptal mı zannedersiniz… (sonnet)
Sayfa: 73: Acılar ve
sevinçler…
Sayfa: 74: Terbiyesizlerle
terbiyelenmek…
Sayfa: 76: Dedikodu
ve erdemli yaşamak farklı şeylerdir…
Sayfa: 77: İyi ve
kötü kimdir, kime danışmak gerekir…
Sayfa: 80:
Kitaplardan para kazanabiliyor muyum?
Sayfa: 83: Aşk ve
erdemden başka… (sonnet)
Sayfa: 84: Ruh
bayrağı dalgalandır erdemle… (sonnet)
Sayfa: 85: Asıl
mesele erdemli yaşamaktır… (sonnet)
Sayfa: 86: Rabbime
şikâyet ederim… (sonnet)
Sayfa: 87: Taptığınız
hazineler ayağımın altındadır…
Sayfa: 89: Ben o
ağacı yakar küllerini de yele veririm… (sonnet)
Sayfa: 90: Âlem puşt
olmuş… (sonnet)
Sayfa: 91: Şairin,
duvar yazısı merakı… (sonnet)
Sayfa: 92: Şairden
kulağa küpe olası bir sonnet… (sonnet)
Sayfa: 93: Hava
puslu… (sonnet)
Sayfa: 94: Sürüden
ayrılanı kurt kapar diyene… (sonneto)
Sayfa: 95: Ölümü ve
yaşamı zafere dönüştürmek… (sonnet)
Sayfa: 96: Güzel ve
çok değerli saltanat ancak… (sonnet)
Sayfa: 97: İnsanlara
hitaben…
Sayfa: 99: Akrep,
yelkovan ve değerlerimiz…
Sayfa:100: Aslan
kendisini yalnız hisseder çakallar içinde(sone)
Sayfa: 101: İblise ve
iblisin avenelerine hitaben… (sonnet)
Sayfa: 102: yazarın
bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…
☆☆☆
Nafiz derki:
…
Sevgili Mikel’e,
Cibril’e ve Şafağa ve sana
Ve senin için
sevgilim.
Sevgili İsrafil’e,
Ölüm meleği Azrail’e
ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.
Sonnet ve şiirlerimi,
tane-tane,
Yavaş-yavaş ve
yumuşak bir ses ile oku.
Fikir yazılarımı,
makalelerimi, aforizmalarımı,
Şiirlerimi,
sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,
Jurnallerimi okurken
düşünerek oku!
Anlamak istiyorsan bu
dediklerimi yerine getirmelisin!
Ve unutma ki hikmetli
düşünerek okumak;
Erdemlilerin,
kibarların,
Asaletli,
Asil insanların aziz
bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!
Sonnet. Nafiz coşkun
☆☆☆
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI.
Bu yazıyı tüm
kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!
Beni ve sanat şiir
tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı
bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz
mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla seslenen
o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir nazm ölçü
kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi çok
irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve
anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını
şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster,
olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri,
felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da
birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin
fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak
lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu
inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım
oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o
sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını
kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş
aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat
tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım
oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının
felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap
içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik
hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal
etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali
olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar
ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i,
kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan
kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir
kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok
şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan
çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi
bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü
artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir
sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat
tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla
çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya
çaba gösteren bir varlığım.
Yeniden kısaca tekrar
etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın
büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel
kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile
tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz
birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır
gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici,
tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen
sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir
anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez
erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!
Neden şairlik mesleğini
tercih ettim…
Şaire dediler ki;
Birçok insanı
Ya sevgilisi sebebiyle,
Ya aşk sebebiyle,
Ya olmak istediği için,
Ya da özenti sebebiyle
şair olur,
Peki, seni şair yapan
mesele nedir diye sordular,
Şairde cevaben onlara dedi
ki;
Tüm dünya da
Ve etrafım da,
Özellikle de
Devlet idaresinde,
Tabi ki bir de halkın
içerisin de
Hem cereyan eden
adaletsizlikler,
Hem de insanın ve
dünyanın dengesinin
İnsanlar eliyle
acımasızca bozulması
Bu bozulmalar sebebiyle
başlayan hastalıklar
Ve ölümler
Ve bir de çığırından çıkarılmış
ahlaksızlıklar
Be daha bunlara benzer
Birçok cinayet,
Haksızlıklar karşısında
Geleceği çok karanlık
gördüm,
Ve kendi kendime dedim
ki;
Ben bunlarla
Ve bu kötülükleri işleyenlerle
Nasıl erdemlice
mücadele edebilirim
Diye düşünürken,
Bende şairlik mesleği
üzerinden
Bunlarla mücadele
etmeye,
Karar verdim,
Çünkü anladım ki
Ancak hem realist,
Hem militarist,
Hem erdemli,
Hem âdil,
Hem bilge
Ve tüm bu güzel
özelliklerin üzerine
Hem de kibar bir şair
onlarla
Bu yolda, şairlik
mesleği üzerinden mücadele verebilirdi,
Ben de erdemli bir şairlik
mesleğini yüklenip,
Şair olmaya karar
verdim.
Bir şey yapmalıydım,
Bir farkındalık ortaya
koymalıydım,
Çünkü bu dünya,
Bu sular bu tabiat,
Bu topraklar bana da
aitti,
Bir farkındalık ortaya
koymalıydım,
Fakat iyi ve faydalı
bir şeyler olmalıydı,
İyi ve faydalı bir
şeyler yaparken de
Kendi üzerimde
Ve içimde bulunan
çirkin huyları da terk etmeliydim,
Anlattığım, yazdığım
şeylere zıt olmamalıydım,
Dürüst ve güvenilir
olmalıydım,
Adaleti savunuyorsam,
âdil olmalıydım,
Kibarlığı savunuyorsam
kibar olmalıydım,
Bilgeliği savunuyorsam
bilge olmalıydım,
Kötülüğü reddediyorsam
da kötü olmamalıydım,
Erdemli olmayı
savunuyorsam eğer erdemli olmalıydım,
Dürüstlüğü savunuyorsam
da dürüst olmalıydım,
Yazdığım iyi vasıflarla
ters düşmemeliydim,
Kötü ahlaklı insanlarla
dost olmamalıydım,
Kötü insanları
destekleyen tavırlara hamlelere girişmemeliydim,
Oysaki birçok insanın
iyilik yaparken
O yaptığı iyilikleri gösteriş
için yaptığına şahit oluyordum,
Veya birçok insanı ahlaksızlık
yaparken gördüğümde ise
Onların kendi
etraflarına yine birçok insanı toplayarak
Birbirlerine çok yakın
dostluk yaptıklarına şahit oluyordum
Ve birbirlerinin
ahlaksızlıklarını,
Birbirlerinin
haksızlıklarını umursamıyorlardı,
Böylece hem ahlaksızlıklar
hem de haksızlıklar
Gün geçtikçe büyüyor,
büyüyordu,
Bunların sonuçları da
büyük felaket ve gazap olacaktı,
Azap olacaktı
farkındaydım,
İnsanları uyarmalıydım,
İnsanları uyarırken de
ben onlar gibi gösteriş için değil,
Dürüst olarak
uyarmalıydım,
Rab için yapmalıydım,
Ben iyiliğe davet
ederken iyi bir insan olmaya
Gayret etmeliydim,
Tutuşturduğum
farkındalıklarla yola devam etmeliydim,
Ben insanlar içerisinde
ne isem,
Yalnız kaldığımda da
yine o iyi insan olmalıydım,
Sâdece yazmak,
Sâdece anlatmak
Ve sadece fikir üretmek
yetmezdi,
Birçok farkındalık
tutuşturarak,
Birçok hikmetli,
Birçok faydalı hamleler
yapmaya başlamalıydım,
Yıllar oldu,
Elimden geleni ardımda
koymadım,
Ben bereketli ağaçları
ektim,
Bereketli topraklara
ektim hem de onları;
Ne diyebilirim ki
Onları sulamayan,
Onların değerini
anlamayanlar utansın.
Daima söylemişimdir;
Kader veya talih
değildi
İnsanı zâlim yapan,
Kendi tercihleriydi
onları iyi ya da kötü yapan.
Adalet ve denge bozumu
cinayettir…
İnsanlar eliyle bâzı âdil
dengelerin bozulması;
Diğer bâzı o âdil
dengelerinde tarumar edilerek,
Bunun yanı sıra hiç
durmaksızın,
Adaletinde insan eliyle
bozulmasını tetikleyerek,
Dünyada ki âdil
dengelerin
Altüst olmasına sebep
olacaktı,
Hatta âdil dengelerin
sık-sık bozulması
Olağan tabi bir durum
hâline getirilerek,
İnsanlarca bir kısım
cinayetler bile
Tabileştirilmeye,
Yine insanlarca doğallaştırılmaya
başlayacaktı,
Bakınız daha şimdiden,
Suyun, ahlakın,
havanın,
Toprağın,
Adaletin,
Ekonominin,
Kadın erkek
ilişkisinin,
Cinselliğin kutsal
dengesi de dâhil olmak üzere,
Bir kısım insanlar
eliyle bozulmaya başlandı,
Sular kirletildi,
Toprak zehirlendi,
Ahlak bozuldu,
O çirkin homoseksüellik
Ve o çirkin
transseksüellik olağanlaştırıldı,
Ailenin hem kutsal
Ve hem de o erdemli ilişkisi
tarumar harap edildi,
Böylece de
İnsanlık ve dünya
çığırından çıktı.
Dengelerin, adaletin
Zamanla insan eliyle
bozularak
Tabileştirilmesi,
doğallaştırılması;
Ancak
Cinayetleri,
ahlaksızlığı,
Erdemsizliği,
haksızlığı
Tabi, doğal ve olağan
bir şeymiş haline getirir ki
Nihayetinde ise;
cinayetler ve haksızlıklar,
Nihayetinde ahlaksızlıklar
İnsanlarca
Tabi ve olağan bir
şeymiş gibi
Görülmeye başlandı,
Oysaki tüm bunlar
korkunç bir cinayet
Ve korkunç bir sondu,
Artık cinayetlerin,
ahlaksızlığın, haksızlığın
İnsanlar eliyle
Olağan bir hâle
getiriliyor olması bile;
Kınanmıyor,
Yadırganmıyor,
Birkaç cılız ses
dışında,
Birkaç şair dışında,
Birkaç fakir dışında,
Umursanmıyor bile.
Erdemli bilge şair son
olarak dedi ki;
Katılaşmış vicdanları
Gazap yağmurları
Ve azap kamçısı
kendisine getirmesin de
Peki, ya ne olsun.
Aslında yine de
Bir umut ışığı
olabilir,
İnsanlık hep birden
Yeni ve temiz,
Erdemli ve âdil bir
sayfa açabilirlerse hayatlarında,
O gazap yağmurları
Ve o azap kamçısı
ertelenebilir,
Fakat dedim ya;
İnsanlar bunu hep
birlik de
Başarmak
mecburiyetinde.
Ah insan, neden bu
kadar cahil
Ve kötü bir yolu
seçerek
İblise kendini sattın
ki
Dedi, bilge şair.
İnsan; iblisle yaptığı
anlaşmayı bozmak mecburiyetinde,
Yoksa ebediyen kalkmaz
gazap yağmurları
Ve azap kamçıları
üzerinden!
Karakterim ve
şairliğim…
Ben bir şair olarak;
Kalemimi
Kınından çıkarttığımdan
beridir,
Kendime düşman
etmediğim
Hiçbir iblis kalmadı
sanırım.
Ben bir şair olarak
Kalemimin mürekkebini
Ne gün kâğıda
yatırdıysam
Ve ne gün o mürekkep
içinden harfler toparlayıp
O harflerle erdemli
sözler icra ettiysem;
Hem insanlardan ve hem
de cinlerden
Çok düşmanlar edindim,
Büyücüler bile
bırakarak tüm işlerini
Saldırdılar ruhuma bir
çok zaman,
Bir ara çok
usandırdılar düşmanlar beni,
Çok yorulmuştum,
Tek başıma ağır
gelmişti bu yük işte bu şaire,
Dedim ki kendi kendime;
Bu yükün altına girmese
miydim acaba,
Derken birkaç zaman
Bilge bir şair
değilmişim gibi davrandım,
İyi bir insan
değilmişim gibi davrandım,
Kötülüğe karşı olan
kavgamı terk ettim birkaç zaman,
O ara ne adalet ve ne
de erdem haykırmadım
Ve ne de mücadele
vermedim düşmana karşı
Ve düşmanın ettiklerine
karşı da o birkaç zaman
Hiçbir söz konuşup
yazmadım,
Nihayetinde
Bir de baktım ki;
Hem kalbim,
Hem ruhum,
Ayrıca hem aklım ve hem
de karakterim,
Hatta duygularım,
hislerim
Ve düşüncelerim bile
Bana küsmüş,
Bana darılmışlardı,
Kalbim ve aklım
Bana diyorlardı ki;
Sen kötü olamazsın,
kendine dönmelisin,
O iyi hâline
dönmelisin,
O an anladım ki;
Ben, tepeden tırnağa
şair doğmuşum adalet ve erdem haykıran,
Şair son olarak da dedi
ki;
İlahi kitabın bir
sözünü hatırladım o an,
Diyordu ki;
İnsan, seciyesi,
karakteri üzeredir.
Ne diyelim ki başka;
İyiler iyilere,
Kötüler de kötülere
karışsın.
Kalmak mı gitmek mi dersin…
Terk edilecek, gidilecek, kalınmayacak yerler
Ve insanlar vardır terk
edilmesi gereken,
Veya kalıp onlarla veya
onlar için mücadele edilmesi gereken
Mekânlar ve kişiler,
insanlar vardır,
Peki, nerelerden
gidilir, nereler terk edilir,
Kimlerden gidilir,
kimler terk edilir,
Veya nerelerde kalınıp,
kimlerle kalıp,
Nerelerde ve kimlerle
savaşmak,
Kimlerle mücadele edip,
kimler için kavgaya girişmek gerekir,
Hangi zamanda ve hangi
vakitlerde yapmak gerekir tüm bunları,
İşte bunu anlamak ve
hamleler yapmak idraksizlerin değil,
Ancak aklını hikmetlice
kullanabilen bilgelerin kârıdır, işidir,
Fakat hem bu ilme sahip
olmak ve karar vermek zor, çetin bir iş
Dedi bilge şair, haydi,
öğleyse rast gele.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hikmetli ve vakitli hamleler…
Kalıp uğrunda mücadele
verilecek,
Veya gidip uğrunda
kavga verilecek yerler ve insanlar vardır,
Eğer bunu hikmetlice ve
vakitlice yapmayı başaramaz isen
Ya iblis için savaşmış,
ya yenilgiye uğramış,
Hayatını boş, kötü yere
ve hiç uğruna heba etmiş olursun
Veyahut ta hikmetlice,
bilgece, onurluca yapar ve onurluca yaşar,
Hayatını hem bu yaşam
da ve hem de ölüm sonrası hayatta
Şeref ve onurla zafere
taşımış olursun,
Ayrıca hem onur, hem
adalet, hem erdem ve hem de hikmetle
Mücadele verenler için;
Yaşamak da, ölmek de
zafer değil de peki, ya nedir öğleyse,
Çünkü yaşarken; onurlu
hikmetli, adaletli mücadele vererek,
Öldüğünde ise; adaletle
cennete girerek zaferini taçlandırırsın.
Şair son olarak dedi
ki; fakat her şeyin vakti ve zamanı vardır.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şikâyetimiz bile, âdil ve erdemlicedir…
Şu âdil ve nâmuslu
hayatımıza
Ve şu hem âdil ve hem
de erdemli yaşam tarzımıza
O kadar çok sıkıntı
verilerek insan eliyle müdahale ediliyor ki
Şu insanlardan
Hem nefret etmemek,
Şu insanlara karşı hem
de güvensizlik hissetmemek
Mümkün olmuyor asla
artık.
Ne kendimize ve ne de
hiçbir varlığa haksızlık etmeden
Ve hem kendimize hem
diğer varlıklara nâmussuzluk yapmadan
Erdemlice yaşamaya
çalıştığımız halde,
Neden şu âdil ve
nâmuslu ve hem de erdemli olan hayatımıza
Ve şu hem âdil ve hem
de erdemli olan
Yaşam tarzımıza neden
durmadan sıkıntı vermeye çalışırlar,
Anlamak ne mümkün!
Sonnet… Nafiz coşkun
Benim kalbimle dilim birbirine ihanet
etmez…
Şairi, ahlaksızlıkta ün
yapmış, yalan, riya, kötülükte ün yapmış
Ve böyle yaşamayı bir
meslek,
Karakter hâline
getirmiş insanlarla barıştırmaya kalkışanlara,
Şair, cevaben dedi ki;
Hem adalet, hem erdem
için hayatını yaşamaya çaba gösteren,
Nâmusu ise; adalet
olarak, erdem olarak,
Dürüstlük olarak gören
ve bunu hayatı üzerine bile savunan,
Bilge bir şaire böyle
namussuzca bir teklifte bulunmak olsa-olsa;
Ancak ya cahillerin,
Ya aptalların, ya onlar
gibi ahlaksız ve nâmussuzların
Ya da şeytanın işidir,
E bunların hepsi de
benim ezeli düşmanlarım olduklarına göre,
Ben tüm bunların
hepsinden de, sizden de uzağım, dedi
Ve çekti gitti şair
içerisinde bir yerlere.
Sonnet… Nafiz coşkun
Nâmussuz; erdemi kendi
piçi zannedermiş…
Şair dedi ki;
Ne zamandan beridir
nâmussuzluk; erdem oldu ki
İnsanlar, politikacılar
ve devletler artık
Nâmussuzlarla,
Yalancı ve haksızlarla
Dost olup, birlik
kurup,
Şu haklı ve
mazlum(zulüm görmüş, hakkı çalınmış)insanları ise
Hor ve hakir görmeye,
onları ezmeye, rencide etmeye başladılar,
Öğleyse artık kıyamet
ve hem de gazap şu insanlığın başına
Gelmesinde peki, ya ne
olsun, dedi bilge şair.
Şair son olarak da dedi
ki
Oysaki erdem dediğimiz
şey; bilgece, kibarca, kardeşçe, insanca,
Adaleti ve güzel ahlakı
dürüstçe yaşamaktan başka bir şey
Asla olamaz ve olmamalı
da.
Sonnet… Nafiz coşkun
Nâmuslu insanın Rajon ve prensibi bellidir…
Harabe bir duvar
yazısında şöyle yazıyordu,
Diyordu ki;
Nâmussuzu savunan ve onlara destek veren nâmussuzdur,
Şair sözlerine şöyle
devam etti, dedi ki;
Evet, ne güzel yazmış
bunu yazan,
Zâten kimi hazineler
harabelerden çıkmasın mı?
Şair devamında dedi ki;
Öğleyse biz sözü dile
ve ele alalım ve şöyle devam edelim,
Hem de devam etmeyenler
utansın, diyerek söze başlayalım,
Nâmussuzu savunan ve
onlara destek veren Nâmussuzdur,
Adaletsizi savunan ve
onlara destek veren adaletsizdir,
Hasetçiyi, büyü sihir
yapanı, düğümlere üfleyenleri savunan
Ve onlara yardım ve
destek veren ancak onlardandır,
Çirkin ahlaklı bir
insanı savunan
Ve onlara destek
verenler onlardandır,
Dünyamızı zehirleyip
zarar verenler
Ve onlara destek
verenler, onları sevenler onlardandır,
Yalancıyı savunan ve
onlara destek veren yalancıdır,
Dedikoducuyu savunan ve
onlara destek veren onlardandır,
Kâtili savunan ve ona
destek veren onlardandır,
Arkadaşı arkadaşının
huy ve karakterini
Hem biliyor hem de
onunla hâlen seve ve isteye
Arkadaşlığını
dostluğunu sürdürüyor ise
O arkadaşı da o
arkadaşındandır,
Şimdi düşünsün herkes o
zaman
Nasıl bir karakterde
olduğunu arkadaşının dostunun insan!
Şair dedi ki; herkes er
ya da geç ektiğini biçer,
Cinayet( kötü işler)
yapan;
Elbet bir gün kendisini
de cinayetler bulur,
Kendisine elbet
cinayetler bir gün er ya geç isabet eder,
Yukarıda ki bahsettiğim
Kötü karakterli
kişilerle dostluk ve arkadaşlığı bile isteye
Devam ettirenler elbet
onlar kadar namussuzdurlar,
İster bu devlet, ister
devleti idare eden politikacılar,
İsterse her hangi bir
insan olsun hiç fark etmez,
Nâmussuzu savunan ve
onlara destek veren nâmussuzdur.
Şair sözlerine şöyle
devam etti dedi ki;
Gördüm baktım ki
İnsanlık âlemi
Çoğunluk itibariyle
İşte tam şu yukarıda
bahsettiğim çirkin haldeler,
Erdemi cinayet zanneden
bir insanlık türemiş,
Bir avuç paraya nâmus
ve onur satılmakta,
Oysaki nâmus;
Haklıya hakkını vermek,
Erdemlice ve kibarca
yaşamak olmalıydı,
Bakınız her yerde
Mazlumlar(hakları gasp
edilen, zulüm görmüşler)
Feryat ediyor,
Haklarını bir türlü
alamıyorlar,
Hem haklıların ve hem de
kendi âdil haklarını savunanlara da
Ya psikolojik ve ya
sosyolojik,
Hem bedensel hem de
fiziksel savaş açılır olmuş,
Âlem çığırından çıkmış
Peki, ya şimdi onu âdil
bir düzene sokmaya kim gelir,
Dedi bilge şair.
Şair son olarak da dedi
ki;
Benim tarafım bellidir,
Her fırsatta, her bir
hamlem ile
Hem yazdıklarımla,
Hem anlattıklarımla,
Hem erdemlice
savunduklarımla
Kendi tarafımı belli
etmişim,
Kendi tarafımı açık ve
net
Belli etmeye de devam
ediyorum;
Açık ve net söylüyorum
ki;
Erdem ve adalet, aşk ve bilgelik,
Dürüstlük ve kibarlık,
Adaletli mücadele ve
hikmetli sevgi
Benim karakterimdir,
Nâmusumdur,
Bu namusuma zarar veren
herkes de düşmanımdır,
Bunlar için, haklarım
için mücadele etmekten geri durmam, Öğleyse; iyiler iyilere,
Kötüler de kötülere,
vesselam.
Küçük lokma yer, büyük
sözler konuşurum…
Şaire dediler ki;
Şair çok büyük laflar,
Hem de çok büyük sözler
ediyorsun,
Bunlar senin boyunu
aşıyor değil mi?
Hem atalar ne demiş;
Büyük lokma ye fakat
büyük söz laf söyleme,
Şairde cevaben dedi ki;
İnsan, elbette sözünde
duramayacağı sözler söylememeli,
Genelde insan, sözünde
durmayı,
Ettiği lafların ardında
durmayı,
O sözleri yerine
getirmeyi pek başaramaz,
Hatta kendine verdiği
sözleri bile
Başarmaz insanlar genel
itibariyle,
Fakat ben de derim ki;
Sözünde durmayı başaran
her erdemli âdil bilge,
Sağlığı için küçük
lokmalar yesin
Fakat büyük ve ulu
sözler söylesin,
Çünkü Rab Allah’ın
yoktur küçük bir sözü,
Çünkü Rab Allah’ın
Ve onun adaletini
anlatan yoktur küçük hiç bir anlatı,
Onu anlatan her bir
cümle ve söz ulu ve büyüktür,
Şair sözlerine şöyle
devam etti, dedi ki;
Bana Rab Allah’ın
Bir tane küçük harfini,
Bir tane küçük
kelimesini,
Bir tane küçük sözünü
getirebilir misiniz?
Elbette getiremezsiniz
Çünkü Rab Allah’ın
küçük bir sözü yok ki
Ben de küçük bir söz
söyleyeyim size,
Ben adalet ve erdem
konuşurum,
Dedi şair,
Ve son olarak da
Gözyaşları içinde şair dedi
ki;
Ey Rab Allah’ım
Şu bugüne kadar
yazdığım ve konuştuğum
Ve yazmakta olduğum ve
konuşmakta olduğum
Ve konuşup yazacaklarım
içinde ki
O güzel vasıflara
ihanet eden bir şair kulun
Asla ben olmayayım
Ve hem ayrıca
Her düşmanımın
karşısında
Ve her sancılı olay
karşısında söylediğim gibi,
Yine derim ki;
İncil’in, Tevrat’ın,
Zebur’un, Kuran’ı Kerim’in
Rabbi olan Allah’a
aitim ve onan döneceğim,
Öğleyse; o kendisinden
başka ilah olmayan
O Rab Allah bana yeter
o ne güzel vekildir,
Âmin.
İntikam için bir iki
çift lafı vardı şairin…
Şaire dediler ki;
İntikam hakkın da
Ne söylemek istersin,
Şairde cevaben dedi ki;
O gün geldiğinde
Ben derim ki onlara,
Şimdi yansın
Yeri yurdu
Ocağı bucağı
Düşmanımın,
Sönmemek üzere
Tutuşsun
Kederler içinde
Otağı hayatı
düşmanımın!
Sonnet… Nafiz coşkun
Maskelerin ardında ne
olduğunu biliyoruz…
Şair dedi ki;
Ben, hem sarrafım,
Ben,
Hem de sahhafım,
Bana, kimi insanlar
diyorlar ki;
Ben, saf altınım,
Ben, saf
Ve faydalı bir kitap
gibiyim,
Gibi dedikodularla
geliyorlar bana,
Ben de onlara diyorum
ki;
Bana bu tür
dedikodularla gelmeyin
Çünkü
Biz kimin ne ayarda
olduğunu
Anlayacak ve bilecek
kabiliyetteyiz.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şair kendisini şu
ifadelerle anlattı…
Şaire dediler ki;
Sen kimsin,
başkaldırmışsın adaletsiz her bir varlığa,
Şairde cevaben dedi ki;
Ben, şu vakitten sonra
Hiçbir fani varlığa
biat etmeyen,
Ben ki
Kas kara bir gece
vakti,
Kara bir karıncanın,
Kara bir taş üzerin de
ki
Gezdiği yerleri hem görebilen
Ve o karıncanın ayak
seslerini bile
Galaksilerin ta ötesinden
duyabilen
O kendisinden başka
ilah ve Rab olmayan Allah’ın
Şair ve bilge bir kulu,
kulcağızıyım.
Sonnet… Nafiz coşkun
Elimde kalırsınız…
Şair dedi ki;
Düşmanlarıma
İki çift
Lafım var,
Kapım
Dostluğunuza
Kapalıdır,
Boşunadır
Hamleleriniz
Zorlamayın,
Yoksa
Elimden
Bir kaza çıkar,
Elimde kalırsınız.
Sonnet… Nafiz coşkun
Âdil olan taraf kimdir…
Şaire dediler ki kimden
tarafsın,
Bize açıklayabilir
misin?
Şairde cevaben dedi ki;
Ben; benden taraf olana
değil,
Ben; adalete taraf
olduğunu zannedene de değil,
Ben ancak adalete taraf
olurum,
Çünkü hem ben ve hem de
bana taraf olanlar
Veya adalete taraf
olduğunu düşünüp öğle zannedenlerin
Hata yapmak ihtimali
Daima vardır
Fakat adalet;
Taraf tutulacak en
güvenilir yerdir ve o asla hata yapmaz,
Çünkü adalet anlam
itibariyle
Haklıya hakkı olanı
veren en aziz bir dost elidir.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Öğle bir haldeyim ki…
Öğle bir yerdeyim ki;
Etrafım çırıl çıplak
Ve soğuk.
Öğle bir yerdeyim ki;
Kederler ateşten bir
yatak.
Öğle bir haldeyim ki;
Her yanım isyan
Ve çığlık çığlığa,
Etrafım kir pas,
Gamlar çehrem de, yüzüm
de yas.
Öğle bir yerdeyim ki;
Erdem ve adalet
kelimesinden başka bana aziz olan
Dost yok, eş yok,
arkadaş yok,
Ana yok, baba yok, aile
yok.
Öğle bir yerdeyim ki;
Adaletten öksüz
insanların,
Erdemden yoksul
varlıkların
Ne yaşadığını bilmez
toplulukların içindeyim.
Öğle bir yerdeyim ki;
Mazlumların(hakları
gasp edilmiş, zulüm görmüş)
Sesli ve ya sessiz
Feryatlarının hiç
dinmediği!
Öğle bir yerdeyim ki;
Pis kokulu bir bataklık
da menekşe,
Beyaz sarı bir papatya,
Mavi bir kelebek!
Öğle bir haldeyim ki;
O gerçek vatanım olan
İsa’nın İncil’inin
cennetini,
Musa’nın Tevrat’ının
cennetini,
Davud’un Zebur’unun
cennetini,
Muhammed’in Kuran’ı
Kerim’inin cennetini
Her bir zerremle
özlüyor
Ve her bir şeyimle
O cennetlere hasret
duyuyorum.
Öğle bir haldeyim ki;
Dokunsan ağlarım şimdi,
Şair dedi ki sus,
Ağlarken çirkin
oluyorsun,
Ben de sustum
Ve ağlamadım.
Öğle bir haldeyim ki;
Sana çok ihtiyacım var.
Kimler umursanır ve kimlerle uyumsuz olunur…
Şaire dediler ki;
Aman boş ver ne kafaya
takıyorsun,
Herkesle uyum içinde
yaşamaya çalış,
Sende umursama hiç
kimlseleri,
Herkesler gibi ye içi
gününü gün et,
Hayatı eğlenerek
geçirmeye bak,
Şairde cevaben dedi ki;
Herkesle uyum içinde
yaşamaya çalışamam,
Hem nerede görülmüş ki
Melekle şeytanın dost
olduğu,
Herkesle uyum içinde
çalışmak için
Hamle yapsam bile;
Benim şu karakterim;
O hem çirkin
O hem adaletsiz
O hem cahil
O hem ahlaksız
O hem karakteri
erdemsiz kişilerle
Uyuşması ve anlaşması asla
mümkün değil,
Hatta bu imkânsız ve hem
de muhal!
İllaki bir çatışma
çıkartır karakterim bunlarla
Bir ara da kalınca,
Hem nerede görülmüş ki
Mikroplarla sağlığın
dost olabileceği,
Hem onlarda birbirlerine
yakınlaşınca
Bir çatışmadır,
Bir kavgadır kopmuyor
da peki,
Ya ne oluyor söyler
misiniz?
Hem bir de umursama
diyorsunuz hiçbir şeyi,
Bu da benim için
imkânsız
Çünkü
Benim karakterim
Umursar haksızlık gören
Her bir kimseyi!
Şair son olarak da dedi
ki;
Haklı umursamaları
olmayanlar
Ve haklı sorunlar
edinmeyenler
Ancak iki ayaklı nefes
alabilen
Bir leşten ibaret
Değiller de peki,
Ya nedirler,
Olsa-olsa sizden
Ancak şu leş yiyen
çakallara akşam yemeği olur.
Düşmanımın cennet
dediği yere bile girmem…
Şair dedi ki;
Ben, adalet haykıran
bir şairim,
Ömrüm adaletsiz
Ve erdemsiz insanlarla
boğuşmakla geçti,
Düşmanım bana dese ki
Bak şurası cennettir,
Gir içeri dese bana,
Ben oraya girmem,
Çünkü bilirim
Düşmanımın bana
gösterip
İçine girmem için
Davet edeceği yer
Olsa-olsa ancak
Tuzak değil de peki, ya
nedir.
Birileri birilerini
Bir şeylerle satın
almaya çalışıyor,
Fakat ben satılık
değilim,
Dedi bilge şair.
Şaire dediler ki;
Peki, ya gerçekten
Sana gösterdiği yer
cennet ise,
Şairde onlara cevaben
dedi ki;
Bende, cennetin nerede
olduğuna dair,
Cennetin kimin elinde
olduğuna dair
Ve hem ayrıca beni
O cennete sokacak
Aziz kudretin sahibinin
kim olduğuna dair,
Ayrıca bana o cenneti
gösterecek
Aziz kılavuzun hem
ilmi,
Hem bilgisi,
Ve hem de tarifi zâten
vardır,
Öğleyse yıllardır bize
cehennem hayatı
Yaşatmaya gayret eden
düşmanlarımın
Hilelerine düşecek
Bir aptallığa lüzum
yok.
Vesselam.
Dedim ya;
Ben ancak adalet, aşk
solur
Adalet ve aşk yaşarım,
Gerisi ise ancak
dedikodu!
Memur fenalık yaparsa
kim ne yapmaz ki…
Şair dedi ki;
İnsanların âdil olan
haklarını,
O âdil olan hukukunu,
O âdil nâmusunu,
Hem malını mülkünü
Korumak için
O görevlendirdiğiniz
birçok insanlar,
Birçok memurlar
Ve o birçok yöneticiler
Nâmussuzluk yapıyorsa
eğer (ki yapıyorlar da)
Kim bilir bir başka
insanlar
Ne gibi kötülükler
yapmaz ki
Hem bizlere ve hem de
şu millete,
Haksız da değilim hani
öğle değil mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
İblis ve memesinden
içen ahlaksızlar…
Şair dedi ki;
Öğle bir hayat yaşadım
ki
İblis(şeytan)
Ve iblisin memesinden
içenler
Şu dünyada en çok
benden nefret ederler,
Bu sebeple de
Bana faydası olabilecek
Her işimi bozmaya,
Her işime engel olmaya
çalışırlar,
Dedim ya;
Haklıysam eğer,
Eğilip bükülmem,
Dik dururum,
Şaire dediler ki nedir
o dik durmak,
Şairde onlara cevap
olarak dedi ki;
Dik durmak, hem
kendinin ve hem de diğer varlıkların
Âdil olan hak ve
nâmusunu hürriyetini daima koruyup,
Onların âdil olan
haklarına, ahlaklarına tecavüz etmemek
Ve erdemle yaşayıp,
çirkin ahlaklılarla dost olmamaktır.
Aslansan onları terbiye
etmeye çalış,
Değilsen uzaklaş, çünkü
Onlar bâzen aslanları
bile bezdirip usandırırlar.
Dik dur, vesselam…
Sanatkâr bir bilge dedi
ki;
Haklıysan,
Hakkı savunuyorsan
eğer,
Eğilip bükülme,
Dik dur,
İşte nâmusun
Ve onurun
En lezzetli duruşu
Tamda burasıdır.
Bir bak etrafına
Herkes birilerinin
ekmeğine,
Irzına,
Hakkına göz dikmiş,
Sen ise onlardan
farklısın,
Sen daima farklı ve ahlaklı,
onurlu, erdemli yaşa olur mu?
Şaire dediler ki; dik
durmak nedir,
Şairde cevaben onlara dedi
ki;
Dik durmak, hem
kendinin ve hem de diğer varlıkların
Âdil olan hak ve
nâmusunu daima koruyup,
Onların âdil olan
haklarına, ahlaklarına tecavüz etmemek
Ve erdemle yaşayıp,
adaletsizlerle, ahlaksızlarla
Dostluk kurmamaktır.
Aslansan eğer onları
terbiye et, değilsen uzaklaş, çünkü
Onlar aslanları bile
bezdirip usandırırlar.
Bana insan gibi bir
insan gösterecek var mı?
Bana bir tane olsun,
Adaleti nâmus bilen
Ve o nâmusu hikmetlice
koruyan
Ve onu yaşamaya gayret
eden
Erdemli bir insan
gösterin,
Ben de size diyeyim ki;
İşte o benim
Düşmanım değildir,
İşte onunla hem arkadaş
olabilirim,
Hem de yoldaş,
Var mı böyle bir
tanıdığınız
Veya sizde öğle birini
tanıyabilecek bir erdem
Ve bilgi veya da basiret
var mı?
Hiç zannetmiyorum.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Ahlaksızlığın girdiği
yer çürür…
Şair dedi ki;
Bir yere haksızlık
girmeye başladıysa eğer
Orası zamanla çürür
Dağılır
Ve paramparça olur,
Devletler, milletler
kavimler,
Aileler, insanlar,
kalpler,
Ve akıllarda böyledir,
Onların içerisine de
Haksızlık girdiği
zaman,
Adaletsizlik girdiği
vakit,
Ora çürür,
Dağılır
Ve nihayetinde
paramparça olur.
Şair son olarak dedi
ki;
Çürümek istemeyen
kendisini erdem,
Ahlak ve bilgelikle
korusun,
Erdemin, ahlakın,
bilgeliğin ne olduğunu
Bilemeyenler
Veya bildiğini
zannedenler ise; kitaplarıma danışsın,
Karar sizlerin,
bakınız,
Dünya da çürümedik yer
mi kaldı.
Çürük meyve…
Anadolu da bir söz
vardır,
Der ki;
‘’’Üzüm üzüme baka-baka
kararır’’,
Şair sözüne devamla
dedi ki;
Eğer siz iyiliği
erdemlice yaşarsanız
Etrafınızdakiler de
Elbet sizlerden iyi bir
şeyler örnek alarak,
Onlar da iyi bir şeyler
yapmaya başlayacaktır,
Eğer sizler kötülüğü
yaşar
Veya kötülüklere,
Adaletsizliklere,
çirkin ahlaka göz yumarsanız,
Yine o etrafınızdakiler
de kötülüğü örnek alarak
Kötülükleri
yayacaklardır,
Ya da yayılmasına göz
yumacaklardır,
Bunu bir çocuk bile
anlamasın da peki, ya ne olsun
Dedi bilge şair.
Karar sizin.
Mücadele yolunda, başın
sıkışırsa…
Şair kederliydi, yolda
yürürken
Birden bire dedi ki;
Ya Rabbi;
Haklı olduğumu
biliyorsun
Çünkü
Bana hakkı öğreten
sensin,
Hakkı savunmaktan başka
Ne yaptım ki ben,
Daima olduğu gibi
Şimdide yardımın gerek,
Hakkı yaratan
Ve hak mücadelesi
yaptıran
Rabbim sana hamd olsun.
Âmin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Cinayet üzere cinayet…
Şair dedi ki; baktım ki
dünya insanlığına
Her insan
Hem kendisinin
Ve hem de diğer insanların
Cinayetlerinden,
Ahlaksızlıklarından
memnun ki
Kimse kimseyi;
Cinayetleri,
haksızlıkları ve ahlaksızlıkları sebebiyle değil de,
Kendi menfaatlerine,
Kendi arzu ve
heveslerine ters düştüğü için ötelemekte,
Onlarla sadece bu
sebeple tartışıp kavga etmekte,
İşte alın size en büyük
bir cinayet,
Aklını hikmetle kullana
bilene
Bir işaret yetmez mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
Tabakhane…
Bir kısım insanlar, yazarlar
şairler,
Bilim insanları, doktorlar,
kolluk kuvvetleri,
Bir kısım akıllar,
Bir kısım o kendisini
din insanı zannedenler,
Bir kısım fikirler,
ağızlar kalpler yollar,
Bir kısım caddeler
evler politikacılar,
Kendisini dindar
zannedenler,
Yine bir kısım işler
evlilikler filmler,
Bir kısım anlaşmalar
dostluklar kitaplar,
Yine bir kısım
yöneticiler ve yönetimler;
Tabakhane değil de
peki, ya nedir söyler misiniz?
Şair son olarak dedi
ki;
Bugünlerde zor bunların
Bulmak artık temizini!
Sonnet… Nafiz
coşkun
Ahlak ve adalet
ilişkisi…
Şair dedi ki;
Tüm sorunların
Tek bir sebebi var
aslında,
O da şudur ki;
Kimse kimsenin âdil
olan hakkına
Riayet ettiği yok,
İşte bütün sorunların
Sebebi de bundan
kaynaklanır.
Şair son olarak dedi
ki;
İşte bütün mesele şu;
Âdil olabilmek,
Yani bütün mesele
‘olmak ya da olmamak’,
Yani adalette ‘olmak’,
Adalette ‘olmaya’ karar
kılıp onu yaşamak,
İşte bütün mesele bu!
Hem ayrıca
Ahlaklı olmak
Ve ahlakı korumak bile
bir adalettir,
İnsanın dil ahlakını,
göz ahlakını, insanın mal mülk ahlakını,
İnsanın hak, yaşam,
mücadele ahlakını,
Hürriyet ahlakını
korumak da bir adalettir.
Haydi, rast gele.
Dikilmek gerek
karşısına kötülüğün…
Şaire dediler ki;
Askerin yok, Silahın
yok, Ordun yok,
Seni destekleyen
insanlar yok,
Bu ne cesarettir,
Tüm haksızlık yapan şu dünya
insanlığına isyan edip,
Dikiliyorsun hem adaletsizliğin,
Cinayetlerin, hem çirkin
ahlakın karşısına,
Onlara diyorsun ki ben
varım önünüz de
Sizlere geçit vermem,
Şairde cevaben dedi ki;
O kendisinden başka
ilah olmayan
Rab Allah’a aşk duyan
bir şair hem
Neden korksun ki
Hem bizler o Rab
Allah’a aitiz
Ve yine ona döneceğiz,
Sevgiliye adaletle
yaşayarak dönmek bizim nâmusumuzdur,
Sevgiliye adaletle
yaşayıp dönmek bizim ibadetimizdir,
Diyerek dos-doğru
yürümek, mücadele vermek gerek, vesselam.
Hem ayrıca; bu o çok
sevdiğim İncil de de böyleydi,
Tevrat’ta da böyleydi,
Zebur’da da böyleydi,
Kuran’ı Kerim’de de
böyledir,
Hem ayrıca, İncil’in İsa’sı
da
Buna benzer söylemişti,
Zebur’un
Davud’u da buna benzer söylemişti,
Tevrat’ın Musa’sı da
buna benzer söylemişti,
Kuran’ı Kerim’in Muhammed’i
de buna benzer bir şeyler demişti,
Artık bu şairde onların
o güzel sözlerini
Söylemesinde peki, ya
ne yapsın.
Dedim ya; herkes gücü
bilgisi ölçüsünce, erdemlice
Dikilmek gerek
kötülüğün karşısına
Ve ona demeli ki;
Ben varım karşında
Ve ben den başka
Hiç kimse olmasa da!
Peki,
Var mı sizde bu yürek,
Peki, sizde bu yürek
olduğu için mi şu dünyada
Hiç durmadan cinayetler
ve kötülükler,
Ahlaksızlıklar,
dünyanın zehirlenmesi
Her geçen gün artıp
çoğalıyor, söyler misiniz?
Dedim ya; herkes gücü
bilgisi ölçüsünce, erdemlice
Dikilmek gerek
kötülüğün karşısına
Ve ona demeli ki;
Ben varım karşında
Ve ben den başka
Hiç kimse olmasa da!
Hilekârlara…
Şair dedi ki;
İnsanlar boşuna
Beni o gösteriş için
yaptıkları
Bedeni bir kısım
İbadetlerle kandırmaya,
Bana hile yapmaya
Veya parayla beni satın
almaya,
O gibi yollarla bana
yaklaşmaya çalışmasınlar,
Çünkü benim dinim
Adalet erdem bilgi
üzere inmiş
Büyük ulu, âdil, bilge
bir dindir,
O bir takım hilebazlara
kaptıracak
Bende ne o ucuz
kalplerden var,
Ne de o ucuz
dostluklardan,
Bende ki kalbi ve ben
de ki dostluğu da
Satın alabilecek
Servet ve hazinenin
sahibi de ancak olsa-olsa
Yine beni yaratan o Rab
Allah’tır,
Her halde
anlatabilmişimdir,
Vesselam.
Eğilip bükülmeyin, dik
durun…
Şaire dediler ki;
Eğilip bükülmeyin ve dik durun diyorsun,
Bunu bize açıklar
mısın?
Nedir şu dik durmak,
Nedir şu eğilip
bükülmemek,
Şair de onlara cevaben
dedi ki;
Dik durmak, hem
kendinin ve hem de diğer varlıkların
Âdil olan hak ve
nâmusunu daima koruyup,
Onların âdil olan
haklarına,
Hürriyet ve ahlaklarına
tecavüz etmemek
Ve erdemle yaşamaktır,
İşte bunu
başaramayanlar,
Başkalarının,
ahlaksızların,
Nâmussuz ve
adaletsizlerin huzurunda eğilirler, bükülürler,
Dik duramazlar, onlara
yalakalık yaparlar,
Onlardan medet beklerler,
onlardan medet umarlar.
Elbette ki iyiliği
yaymak için,
Kötülükle mücadele
vermek için,
Bir kısım kötü
insanların içine girmek elbette doğru bir karar
Fakat insan haddini,
sınırını bilip korumalı,
Yoksa onlara benzer,
eğilir bükülür, kırılır,
Bir pislik, onursuz
biri gibi devrilir gidersiniz, dikkatli olun.
Şair son olarak da dedi
ki;
Ruhunuzu iblise
satmayın, dik durun, âdil ve ahlaklı yaşayın.
Dost görünmeye çalışır
düşman bâzı…
Hem âdil ve hem de
taçsız şair bir kral dedi ki;
Düşmanlarım bana dost
görünüp,
Kendilerine beni
Yakınlaştırmak
istemelerinin
Üç sebebi var;
Birinci sebep;
Beni kendilerinden
tarafmışım gibi göstermek
Ve böylece de bana
sevgi gösterenlerin
Ve bir de benim
Teveccühlerimizi
kazanmak,
Veya beni satın almak
Veya da beni öldürmek,
Zehirletmekten başka
Ne olabilir ki
Krala dediler ki;
Peki, ya gerçekten
Dostluk ve barış
yapmak,
Birlikte iyi işler
yapmak,
Kardeşçe geçinmek
istiyorlarsa,
Kral susunca,
Şair de kralın adına
şöyle cevap verdi
Dedi ki;
Bizde kimin dost
olacağı,
İyinin kötünün kim
olduğu
Ve insanların ne gibi
vasıflar da
Olduğuna dair ilim ve
bilgi vardır,
Onlar er ya da geç
kendilerinin niyetlerini
İster istemez ele
verecek bir şeyler yaparlar,
Biz de bunu anlayacak
ilim vardır,
Ancak
Aptallarda o ilim
olmaz,
Hem onlar gerçekten
dost olmak
Ve güzellikle,
İyilikle kardeş olmak
isteselerdi eğer
Şu anda yaptıkları veya
yapmaya devam ettikleri
O adaletsizlikleri
Ve o kötülükleri,
ahlaksızlıkları
Ve o tüm haksızlıklar
ile cinayetleri,
Halen o yapmaya devam
etmez
Ve terk etmeli değiller
miydi?
Kötüye yardım eden de
kötüdür…
Ahlaksızlık yayılıyor
dediler,
Şair, sen de bir şeyler
söyler misin lütfen,
Dediklerinde,
Şair de onlara cevaben
dedi ki;
Ahlaksızları ve
adaletsizleri korumakla,
Onların yaptığı o
çirkin işlere göz yummakla,
Onlarla erdemlice
mücadele etmemekle,
Hem ahlaksızlığın
Ve hem de
adaletsizliğin yayılarak çoğalmasına
Siz insanlar
Sebep oluyorsunuz,
Sizde bir gün onların
eliyle
Batanlardan
olmayacağınıza nasıl bu kadar
Emin olabiliyorsunuz,
Çünkü hem ahlaksızlığın
Ve hem de adaletsizliğin
çoğalmasıyla,
Etrafa yayılmasıyla;
Cinayetler ve yağmalar,
Hatta son hızıyla
O tüm insanları
birbirine düşüren kaos
Ve merhametsizlik tüm
dünyayı sarmalayacak
Ve hem sizin ve hem de
sevdiklerinizin
Kapısını elbet bir gün
çalacaktır,
İşte o gün ondan
kurtuluş neredeyse imkânsızdır,
O günden korkun, dedi
şair
Ve bir an önce
O adaletsizlik ve
ahlaksızlık yapanlara
Destek vermeyi terk
edip,
İyiliğin yayılıp,
Kötülüğün,
ahlaksızlığın önlenmesi için de
Mücadele vermeye
başlayın
Ve asla onlarla dost
olmayın,
Onları şımartmayın,
Onlarla dostluk kurmak,
Onlara göz yummak
Ancak onları
şımartmaktır,
Çünkü onlarla dost
olmak
Ancak adaletsizliğin
Ve ahlaksızlığın
çoğalıp yayılmasına sebep olacaktır.
Âlemin keyfi yerinde,
Âlemin keyfi yerinde
cinayetler ise almış başını koşuyor.
Ahlaksızlık,
Adaletsizlik almış
başını
O her bir yanı
Sarmış sarmalamış
Fakat ne yazık ki
Âlemin keyfide
Gâyet yerinde,
O halde onların
Bu aldırmaz
O umursamazlığının
içerisine
Ve o umursamaz keyiflerine
Bir çomak sokmak
Gerekli değil de peki,
ya nedir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Dik duruşunu bozup,
eğilip bükülenlere…
Dik durmak, eğilip
bükülmemek demek;
Yalı kazığı gibi
Veya gemi direği gibi
Veya kavak ağacı gibi
Yukarıya doğru uzanan
bir duruştan bahsetmiyoruz,
Dik durmak, eğilip
bükülmemek demek;
Onurlu ve erdemlice
yaşamak anlamındadır,
Hem ayrıca,
Adaletsizlik
Ve ahlaksızlık
yapanlarla
Hem dostluk
Ve hem de arkadaşlık
yapmak demek,
Hem o gibi kötülük
yapanları korumak,
O gibi kötülük
yapanları savunmak,
Onların yaptıklarına
göz yummakla da,
Sizler eğilip bükülmüş
Ve dik duruşunuzu
bozmuş,
Vakarınızı koruyamamış,
Onurunuzu da ayaklar
altına almışsınız demektir,
Şair son olarak da dedi
ki; hem erdemli ve hem de onurlu,
Hem vakarlı ve hem de
şerefli bir insan
Haklıysa eğer eğilip
bükülmemeli
Ve daima o dik duruşunu
da korumalı, vesselam.
Nedir şu eğilip
bükülmemek…
Şaire dediler ki;
Ya hu şair
Vakardır,
Dik durmaktır,
Onurdur,
Şereftir,
Nâmustur,
Eğilip bükülmemektir,
Gibi kelimeler cümleler
kullanıyorsun,
Bunların birkaç satırda
Ne anlama geldiğini
bize öğretir misin?
Şairde cevaben onlara
dedi ki;
Eğilip bükülmemek,
Vakar,
Onur,
Şeref,
Dik durmak dediğim
şeylerin mânası;
Hem kendinin
Ve hem de diğer
varlıkların
Âdil olan hak ve
nâmusunu
Hürriyetlerini daima
koruyup,
Onların âdil olan
haklarına,
Ahlaklarına
Ve onların âdil olan
hürriyetlerine
Asla tecavüz etmeyerek
Erdemlice bir arada
yaşamaktır,
Hem bir de
Ayrıca onlara haksızlık
etmeyerek
Ve erdemle,
Onurla, o vakarlı iyi insanlarla
Bir ara da güzelce
yaşaya bilmektir.
Şair son olarak da dedi
ki;
Aşk dediğimiz o büyük
gerçeği de
Bu yukarıda
anlattığımız tariften
Ayırmak ise asla mümkün
değildir.
Dedim ya; ya duruşunu
koru ve adalet konuş
Veya da ebeden sus,
bize engel teşkil etme,
Yolcu yolunda gerek.
İyilik yapan iyilik,
kötülük yapan kötülük bulur…
Birilerinin nâmusunu
haksız yere
Ayaklar altına alanlar
Bilsinler ki bir gün
O kendi nâmuslarını da
Başka birileri ayaklar
altına alarak çiğneyip
Onları rezil edeceklerdir.
Birilerinin
dedikodusunu
Haksız yere yapanlar,
Onların etrafa dökülüp
saçılmasına sebep olanlar
Bilsinler ki
Bir başkaları da
Onların dedikodularını
yaparak
Âleme rezil
edeceklerdir.
Birilerine,
Birilerinin
sevdiklerine;
Cinayetler,
Haksızlıklar yapanlar
bilsinler ki
Bir gün kendilerine
Ve sevdiklerine de
birileri
Hem cinayet
Hem de haksızlık
yaparak
Hayatlarını çekilmez bir
hale getirecektir.
Birileri hakkında
Kötü konuşanlar
bilsinler ki
Birileri de bir zaman
kendileri için
Kötü konuşarak
Onları rezil
edeceklerdir.
Ey sersem aptal
kişiler;
Kendinize ve
sevdiklerinize
Yapılmasını
istemediğiniz haksızlıkları
Ve o çirkin işleri
Sizler de bir
başkalarına
Ve onların sevdiklerine
yapmayın,
Çünkü haksızlık ve
çirkin iş yapan
O haksızlığa
Ve o çirkinliğe
uğramadıkça,
O kötü durumun içine
düşmedikçe
O haksızlık
Ve o çirkinlik yapanın
O yaptıkları
Kendi başına gelmedikçe,
ölmezmiş,
Ancak
Çok iyi bir insana
dönüşüp,
Adaleti ve güzel ahlakı
yaşayan bir insan olsun.
Haydi, rast gele.
Daima söylemişimdir;
Kader ya da talih
değildi kötü olan,
İnsanın kendi
tercihleridir onu
Zâlim ya da iyi yapacak
olan.
Kendine istemediğin
kötülüğü başkasına yapma…
Şair, bir gurup insana
dedi ki;
Siz kendi
kadınlarınızı,
Kendi kızlarınızı,
Kendi annelerinizi,
Kendi sevdiklerinizi
Birilerine pazarlar
mıydınız?
Birilerinin ellerine
Onları kötülük görsün
diye terk eder miydiniz?
Hepsi birden şaşırdı ve
öfkelendiler,
Şair, o nasıl bir laf,
O nasıl bir söz,
Senden böyle bir
hakaret içeren soru beklemezdik dediler,
Tabi ki de biz kendi
nâmusumuzu pazarlamayız, dediler,
Şairde onlara cevaben
dedi ki;
Mâdem kendi nâmusunuz söz konusu olduğunda
Onları koruyor ve
onlara dil uzattırmıyor,
Onlara kötü laf
Ve onlara kötü söz
gelmesine tahammül edemiyorsunuz,
O halde siz
Ve ya şu
çalışanlarınız,
Şu ahbaplarınız
Veya da şu arkadaşlık
dostluk kurduklarınız
Ve ya işçilerinize
Neden bir başkalarının,
Eşlerine, ailelerine,
Annelerine,
kadınlarına,
Kızlarına, ahbaplarına,
Çocuklarına dil
uzattırıp
Onlara kötü
konuşulmasına göz yumuyor,
Kulak kapatıyor,
Ve onları erdemlice uyarmayıp
Onlarla halen dostluk
ahbaplık ilişki kuruyor,
Nâmussuzluk yapmalarına
müsaade ediyorsunuz,
Onlarda sizler gibi
birilerinin kadınları,
Onlarda sizler gibi
birilerinin eşleri,
Birilerinin erkekleri,
Birilerinin çocukları,
Birilerinin sevdikleri
değiller mi?
Sizlerin ki nâmus da
Onların ki ne peki, söyler
misiniz?
Şunu unutmayın ki;
Sizler o çirkin ve
ahlaksızca işlere,
Adaletsizliğe göz
yumduğunuz müddetçe,
Bir gün o çirkinlikler
sizi ve sevdiklerinizi de bulur
Ve çok büyük zararlar
verir,
Ben söylemiş,
hatırlatmış olayım, haberiniz olsun,
Şair son olarak dedi
ki;
Aklını hikmetlice
kullana bilenlere
Bir işaret yetmesin de
peki, ya ne olsun.
İyi terbiyeli olmak…
O etrafınız da
Kötü, şer,
Art niyetli gözle
baktığınız kişiler de,
Haksız yere o
Haklarında kötü
dedikodu yaptığınız kişiler de,
Bir gün sizlerin
ailenizin bir bireyi,
Abinizin veya
kardeşinizin eşi olmaya aday biri olabilir,
O gün geldiğin de hiç
mi utanmayacaksınız
Yüzlerine baktığınız
da,
Ve bilmiş olun ki
O sizlerin kötü,
Art niyetli gözlerle
baktıklarınız da,
Haksız yere o
Haklarında kötü
dedikodu yaptığınız kişiler de,
Elbette
Birilerinin eşi,
Birilerinin sevgilisi,
Birilerinin annesi,
Birilerinin kardeşi,
Birilerinin ailesidir,
Aynı sizin kardeşiniz,
anneniz,
Aileniz olduğu gibi,
Onların da aileleri
var,
Siz ailelerinize nasıl
değer veriyorsanız,
Onlarda kendi
ailelerine, onlara değer vermekte,
Siz nasıl kendi
ailenize kötülük yapılmasını,
Kötü gözle bakılmasını
istemediğiniz gibi,
Onların da aileleri
onlara kötü gözle bakılmasına,
Onlara kötülük
yapılmasını istemezler,
Hem siz ister misin
sizin eşinize, sizin ailenize,
Sizin sevdiklerinize
kötü gözle bakılmasını,
Onlar hakkın da
Haksız yere kötü
konuşulmasını ister misiniz?
Elbette ki
istemezdiniz,
Hem sizin sevdikleriniz
hakkın da
Haksız yere
Kötü dedi kodu
yapılmasını,
Elbette siz de
istemeyeceğiniz gibi
Onlarda kendi
sevdikleri hakkın da
Kötü dedikodular
yapılmasını istemezler öğle değil mi?
Onlar da sizin gibi bir
anne evladı,
Bir anne yavrusu
değiller mi?
Kendi sevdiklerine kötü
gözle,
Art niyetli gözlerle
bakılmasını,
Hem kendi sevdiklerin
hakkında
Kötü konuşulmasını sen
de istemezsin öğle değil mi?
Öğleyse kendine ve
sevdiklerine
Yapılmasını
istemediklerini,
Sen de bir başkalarına
Ve onların sevdiklerine
yapma lütfen, iyi düşün
Erdemli güzel insanlara
ve kötülere gelsin…
Yüreği öğle güzel, öğle
değeri aziz
Bilge erdemli insanlar
vardır ki
Bin İstanbul, bin
Paris, bin Venedik, bin Londra,
Veya binlerce böyle
güzel şehir verseler
Onlara karşılık,
Vermem, değişmem onları
o güzel zengin şehirlerle,
Çünkü o yüreği güzel
insanlar olmadan
Yok, hiçbir şeyin güzel
bir değeri!
Hem ayrıca o güzel
şehirler ancak o güzel insanlarla,
Ve o sağlıklı, mutlu
çocuklarla güzel değil de peki, ya nedir.
Öğle de nâmussuz alçak
insanlar vardır ki
Onların karşılığında bir
girişlik tuvalet parası bile
Vermesine gerek yok
kimselerin
Onları etrafımızdan
almaları için.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Tövbe iyi bir hamleyle
mümkündür…
Her
Varlık adalete
İhanet
Eder
Bir
Gün
Bilirim,
Hakkın seçkinleri ve
O hak olan
Rab
Allah’tan
Başka,
Ancak tövbe edip
Erdemli yaşamaya dönüp
sıkı sarıla.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Çalsın savaş davulları
o halde…
Ölümün, cennetin ve
hayatın
Ve ayrıca erdemli,
adaletli yaşamanın kendisi için
Büyük bir zafer
olduğuna inanan
O bilge şaire dediler
ki;
Şair, sana savaş açtı düşmanların,
Onlardan korkmalısın,
Çünkü onların orduları
silahları var,
Hem de çok zenginler,
Sen ise yapyalnızsın,
Şair de onlara cevaben
dedi ki;
O halde çalsın savaş
davulları,
Başlasın savaş dansı bu
gece,
Bu şair hiçbir zaman
korkmadı ki düşmanlarından,
O halde tutuşsun kavga
meydanları, hem de bu gece.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Beni yalanlarınıza
inandıramazsınız…
Bir kısım insanlarla
tartışmalı
Söz kavgasına tutuştu
şair,
Şair onlara dedi ki;
Ben sadece, o adaleti
getiren
Tevrat’ın, İncil’in,
Zebur’un
Ve Kuran’ı Kerim’in
Rabbi olan Allah’a
İnanıp güveniyorum,
Sizlere ise asla
inanmıyor
Ve sizlere asla
güvenmiyorum,
Çünkü sizlere Rab Allah
Yasaklamasına rağmen
cinayetleri,
Adaletsizlik yapmayı
yasaklamasına rağmen
Durmadan devam ettiniz
onları işlemeye,
Büyücülük sihir yaparak
insanlara
Zarar vermeyi
yasaklamış olmasına rağmen
Yapmaya devam ettiniz,
Yeryüzünde bozgunculuk
ve fitne ateşleri tutuşturdunuz,
İsraf ettiniz her bir
şeyi,
Dünyayı zehirleyip kullanılmaz
bir hâle getirdiniz,
Haksızlık yaparak
insanların mallarını çaldınız
Veya mallarını eksilttiniz,
Alım güçlerini
zayıflattınız,
Ahlaksızlıkta sınırları
aştınız,
Veya da tüm bunları
yapanlara göz yumdunuz,
Hatta o gibi insanlarla
Hem arkadaş
Hem de dost oldunuz,
Onları desteklediniz,
Tüm bu çirkin işleri
yapan
Siz insanlığa
İnanıp güvenmem için,
Bana
Erdemlice bir sebep
Söyleyebilir misiniz?
Söyleyemezsiniz elbette
Çünkü
Sizler de ne erdemden
bir eser
Ne de onur ve adalet
duygusundan
Bir damla eser bile
kalmamış ki.
Âlemi aptal mı
zannedersiniz…
Ey sizler,
Kendinizi çok akıllı
Bizi ve şu âlemi de aptal,
Sersem mi
zannediyorsunuz,
Mâdem
Öğle,
Peki,
Şu karanlık
geleceğinize
Açarak gözlerinizi
dikkatlice
Bir bakın,
Çok akıllı olduğunuz
sebebiyle mi kaybetmeye,
Zararlara düşmeye
başladınız, bir görmeye çalışın,
Bu bela, musibet ve
gazapları davet edenler sizlersiniz,
Suçluyu nerede
arıyorsunuz hâlen.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Acılar ve sevinçler…
Acılarda sevinçler
kadar yaşanmak içindir,
Kovsan da gitmezler
zâten onlar,
Fakat
Kovalaya biliyorsan
eğer o kederleri ve acılarını,
Kov gitsinler,
Çünkü onlar bizimle
kalacak kadar şerefli değiller.
Şair sözlerine devam
etti, dedi ki;
Acılarda sevinçler
kadar yaşanmak içindir,
Olmaz olasılar,
Süpürsen de kapından
söz olup yine gelirler,
Köz olup yine gelirler,
Yel olup yine gelirler,
Sel olup, el olup yine
gelirler,
Ateş olur yine de inat
eder gelirler,
Düşmezler bir türlü
yakamızdan,
Defedebildiğin kadarını
defet onların
Ve sakın şunu da
aklından çıkartma;
Mâdem ki acılar hile
pes etmiyor, yakamızdan düşmüyor,
Dimdik ayakta ve
hayatta kalarak
Şu hayatı bize çekilmez
bir hâle getiriyorlar mâdem acılar,
Öğleyse sizler de
onlardan daha inatçı olun,
Onlardan daha metin ve
daha sıkı durun
Hem onlara ve hem de
düşmana karşı,
Yine onlara rağmen!
Terbiyesizlerle
terbiyelenmek…
Şair, o bir kısım
ahlaksız
Ve hiç sevmediği
Bir kısım terbiyesiz
insanlarla
Birkaç zaman
Bir araya gelerek
konuşuyordu,
Şairin bir gurup
arkadaşı,
Şaire dediler ki
Ya hu şair,
Sen terbiyeli ve
ahlaklı bir şairsin,
Ne yapıyorsun,
Şu doğru yola gelmez
ahlaksız insanların arasında,
Söyler misin lütfen ne
yapıyorsun, dediler,
Şairde onlara cevaben
dedi ki;
Terbiyeleniyorum,
Terbiye öğreniyorum,
Haklısınız elbet
İşim olmaz onlarla
Ve onlarla dostluk da
kurulmaz,
Haklısınız elbet,
O gibi çirkin ahlaklı
kişilerle
Aile de olunmaz,
Bilirsiniz ki ben
Aslan terbiyeciliği de
yaptım,
Fakat benim de
terbiyelenmeye ihtiyacım var,
İnsan bâzen
Doğru ve dürüst olmayan
O ahlaksız
Ve hem de vahşi
insanları görünce
Veya onları tanıyınca
da,
Onlarla konuşunca da,
Kendisine dersler
çıkartıp
Terbiyelenebiliyor,
Ahlakını
Erdemlice
tamamlayabiliyor,
Yeter ki
Hikmetlice terbiyelenmeyi
bilsin.
Ne diyelim,
Vay hâline terbiyesini
iyi yapamayanların!
Dedikodu ve erdemli
yaşamak farklı şeylerdir…
Şaire dediler ki;
İlahi kitaptan olduğunu
söylediğin
Bir kısım sözler
ediyorsun,
Fakat bizler de
O ilahi kitapları okuyoruz
O senin çıkardığın
mânaları göremiyoruz,
Sen mi doğrusun
Biz mi doğruyuz şair,
dediklerinde,
Şair de cevaben onlara
dedi ki;
Sizler ilahi kitabı
okurken
Sâdece bakarak
okuyorsunuz,
Ben ise onu görerek
okuyorum,
Hem bakmakla görmek
arasında
Dağlar,
Okyanuslar kadar fark
var
Bilmez misiniz?
Sizler okurken okumak
için okuyorsunuz,
Ben ise onu okurken
Anlamak ve izlemek,
peşinden gitmek için okuyorum,
Okumakla anlamak
arasında
Yıldızlar ve gökyüzü
kadar farklar var bilmez misini?
Siz onun peşinden
gitmiyorsunuz,
Siz sâdece onun
dedikodusunu yapıyorsunuz.
Ne diyeyim; aklını
hikmetlice kullanabilene bir işaret yetmez mi?
İyi ve kötü kimdir,
kime danışmak gerekir…
Şair dedi ki;
Benim kim olduğumu,
İyi mi yoksa kötü bir
insan olup olmadığımı
Öğrenmek için
O sorular sorduğunuz
insanların;
Kötü veya iyi birer
insan olup olmadıklarını,
Benim kötülüğümü
isteyip istemediklerini
Nereden biliyorsunuz,
O hiç tanımadığınız
insanlara
Nasıl
güvenebiliyorsunuz da
Şu her bir yazısıyla
apaçık ortada olan şaire
Nasıl güvenmezsiniz
hayret doğrusu,
Ya beni o
soruşturduğunuz insanlar
İnsan suretinde birer
yalancı,
Üçkâğıtçı, belki de
iblisin şeytanın uşakları,
Hizmetçileriyse şeytanın
eğer
O sorular sorduklarınız
hakkımda,
Hem nasıl bu kadar emin
olabiliyorsunuz,
Dedim ya mâdem o hiç
tanımadığınız insanlara
Sorarak emin
olabiliyorsunuz da,
Şu apaçık her yazısıyla
Adalet haykıran bir
şairden
Neden emin
olamıyorsunuz.
Ben şu yazdığım
hikmetli sözlerimle
Açık ve net olarak
ortadayım,
Onlar gibi hiçbir
maskemde yok,
Fakat
O beni soruşturduğunuz
insanlar ise
Hem maskeli
Hem de açık ve net
değiller,
Ya sizler aptalsınız,
Ya da onlar sizleri
Üçkâğıda getiriyor
sihirli oyunlarıyla,
Zihinlerinizi
yönlendiriyorlar,
Siz bakmanız gereken
yere bakamıyorsunuz
Ancak onlar sizin
nereye bakmanızı istiyorlarsa
Sizin de zihinlerinizi
işte o tarafa yönlendiriyorlar
Böylelikle doğruları
şaşırıyorsunuz,
Baksanız da
göremiyorsunuz artık,
Çünkü bakmak için başı
çevirmek yeter
Onu aptallarda
yapabilir
Fakat görmek ve anlamak
için ise;
Yüksek ve ulu bir akıl
gerekir
Şair sözlerine devamla
dedi ki;
Aklını hikmetli
kullanamayanlar
Ancak başkalarının
fikirlerini
Kiralamadan
ağızlarından laf çıkmaz,
Söz etmeyi bile
beceremezler,
Kuklalardan farkları
yoktur asla onların,
Asla doğru yolu bile
bulamazlar,
Onlar sâdece doğru yolu
bulduklarını zanneden
Zavallılar sürüsüdür,
Onların iplerini elinde
bulunduranların
Seçtikleri kitapları
okurlar sâdece,
Onların
yönlendirdikleri kişilerle dostluk kurarlar,
Gözleri ve akılları
tamamen bağlanmıştır onların,
Şu dünya sahnesinin
oyunun da körebe,
Saklambaç oyunun da
oyuna getirilen
Daima kendileridir,
İlahi dini bile
bulduğunu zanneder
O kendisini yönetenler
eliyle,
Oysaki ilahi dinin
yasakladığı adaletsizliği,
Cinayetleri, şiddeti,
kabalığı,
Erdemsizliği,
Fitneyi, hırsızlığı,
dedikoduyu, iftiraları,
Büyücülüğü, sihir
yapmayı, haset etmeyi, cehaleti
Yine o kendilerini
yönetenlerin eliyle
Tüm bu kötülükleri
yapmaktan da geri durmazlar,
İyi ya da kötü yol
nedir artık şaşırmışlardır,
Şair dedi ki;
Peki, ne gün aklını
hikmetli kullanmayı öğrenir insanlar,
Ben de bu sorunun
cevabını merak etmiyor değilim hani.
İlahi kitap bile der
ki; size bir haber getirdiklerinde
Onu gerçekliğini
araştırın, yoksa bilmeden birilerine
Zarar verir ve pişman
olursunuz.
Kitaplardan para
kazanabiliyor muyum?
Şaire dediler ki;
Ya hu şair,
Şu yazarların
Ve şu şairlerin bir
kısmı
Sattığı kitaplardan
Çok paralar
kazanmışlar,
Hatta devletleri bile
Onlara çok büyük maddi
destekler vermişler,
Peki, sen ise o
yazdığın kitaplarından
Para kazanamıyor,
Zengin de olamıyorsun,
Hâlen kitaplarını
bedavadan,
Ücretsiz olarak
yayınlamaya devam ediyorsun,
Hiçbir kârın ve
zenginliğin de olmuyor,
Şairde onlara cevaben
dedi ki;
O zengin olan yazar ve
şairler
O bir kısım insanlara
kitap satarak para kazandıkları
Ve zengin oldukları
doğrudur,
Hatta devletleri
tarafından
Ve sanatsever zenginler
Ve kuruluşlar
tarafından parasal olarak da
Destek aldıkları da
doğrudur,
Fakat onlar belirli
kesim ve belirli guruplarca okunmaktayken,
Benim kitaplarım ise,
Benim şu yazı ve
şiirlerim ise;
Belirli bir gurup insan
gurubu tarafından değil de,
Birbirinden çok farklı
ırklar,
Birbirinden çok farklı
insan gurupları tarafından
Severek okunmakta,
Fakir insanlar
tarafından ücretsiz olduğu için okunmakta,
Hatta benim kitaplarımı
Öğle inanıyorum ki
O en azılı düşmanım
olan iblisler bile
Okumadan geri duramıyorlardır,
Şimdi söyler misiniz
lütfen
Kitaplarımı ücretsiz
yayınlayarak
Onlardan hiç para
kazanamasam da
Asıl zenginlik bana ait
değil de peki, ya nedir,
Onlar mı daha kârlı
Yoksa o kitaplarımı
ücretsiz dünya genelinde bedavadan
Yayınlayan ben mi daha
kârlıyım,
Tabi ki ben kendimi
daha kârlı görmekteyim.
Vesselam (işte o
kadar).
Şaire dediler ki;
Ne yapıyorsun,
Şair de cevaben dedi
ki;
Tecrübe; biriktirdiğin
ve yaşadığın bilgilerin
Birikimlerinden oluşur,
İşte yıllardır ben de
O biriktirdiğim
bilgiler ve yaşadıklarımla
Hamlelerimi yapıyorum,
Nasıl yaptığını anlatır
mısın dediler,
Şair de cevaben dedi
ki;
Seyret ve anlamaya
çalış,
Eğer siz de anlayabilecek
bir anlayış varsa
Aşk ve erdemden başka…
Şairin canı sıkkındı,
Birden bire
Şöyle mırıldandı,
Dedi ki;
O güzel şarkının
sözleri gibi,
Şöyle diyordu;
Utan diyorlar,
Oysaki ben utanmam,
İftihar ederim
sevmekle,
Hem sevmeyenler utansın,
Aşktan ve erdemden
başka,
Bu dünya da bırak
geriye kalan,
Her ne var ise
Hepsi yansın.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ruh bayrağı dalgalandır
erdemle…
Şair dedi ki;
Her bir ülkenin
kendisini belirten,
Kendisini temsil eden
bir bayrağı vardır,
O bayrağı gördüğünüz de
oranın halkı hakkında
Az ya da çok bir bilgi
sahibisinizdir, bilgi sahibi olursunuz,
İnsanın, ruh bayrağı
ise; karakterinin, seciyesinin
Erdemli veya erdemsiz
hâlidir,
Kimileri onu göklere
çıkartır,
Kimileri de onu her gün
kirletir
Ayaklar altında kötü
yaşantısıyla,
Oysaki önemli olan onu
ayaklar altına aldırmamaktır,
Bir ruh bayrağını da
ancak
İyi ve erdemli
yaşayarak ayaklar altına
Aldırmamış olur insan,
dedi bilge şair.
Sonnet… Nafiz coşkun
Asıl mesele erdemli
yaşamaktır…
Birileri şaire hitaben,
Şair, çok güzel
yazıyorsun,
Çok da güzel
anlatıyorsun,
Çok da güzel
konuşuyorsun dediler,
Şair de onlara cevaben
dedi ki;
Güzel yazmak kadar,
Güzel olanı ahlaklıca anlatmak
kadar,
Güzel olanı ahlaklıca
konuşmak kadar,
Aslında erdemli
yaşayabilmektir gerçek mârifet,
O halde
Erdemli yaşayanlara
gelsin aşk,
Onlara aşk olsun,
O halde konuşan ya
erdemle konuşsun,
Ya da ebeden sussun.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Rabbime şikâyet ederim…
Şair dedi ki;
O aziz adalete davet
eden,
İncil’in
Tevrat’ın,
Zebur’un,
Kuran’ı Kerim’in
Rab’bı olan Allah’a
Adaletle, sevgiyle
Dürüstlükle davet eden
Bu şair sizlere,
İyilikten başka
Ne yapmış ki
Şimdi sizler ona
haksızlık yapıyorsunuz, o hal de
Ben de sizi o ilahi
kitapların Rab’bına şikâyet ediyorum.
Sonnet… Nafiz coşkun
Taptığınız hazineler
ayağımın altındadır…
Şair dedi ki;
Sizlerin o taptığınız şeyler;
O her bir şeyi yoktan
var eden
Rab Allah’ın şu
kulcağızı olan
Şu bilge şairin
ayaklarının altındadır,
İnsan, en çok sevdiğine
taparmış, dedi bilge şair,
Ben görüyorum ki;
İnsanların çoğu,
Hatta ilahi dine
inandığını söyleyenlerin çoğu bile,
Parayı, altını,
mücevherleri, malı, mülkü,
Saltanatı, hazineleri
her şeyden daha fazla seviyor,
Baksanıza onlar için
cinayetler
Ve haksızlıklar
işlemekten
Geri bile durmuyor,
Baksanıza, hem erdem
Ve hem de adaletten
başka
Her yerlerini parayla,
mücevher ve altınlarla,
Mal, mülk ve servetle
dolduruyorlar,
Onlarla meşgul olmaktan
dolayı,
Erdemin ve adaletin ne
olduğunu şaşırmış vaziyetteler,
Baksanıza erdemi bile
Kendi o haksız ve
adaletsiz
Yaşamları zannetmeye
başlamışlar,
Oysaki erdem adaletle,
dürüst ve ahlaklı bir sevgiyle
Yaşamaktı hayatı,
Fakat
Ben, erdem biriktireni,
Onur ve adalet
biriktireni,
İyilik vasıflarıyla
yaşayanları pek göremedim,
Meğerse insanlar, ne de
çok seviyorlarmış;
Paraya, mala mülke
taparken
Adaletin dedikodusunu
yapmayı,
Meğer insanlar o
yapmadıkları, yapmayı terk ettikleri
O hak hukuk, adalet,
erdem dedikodusunu yapmayı
Ne de çok
seviyorlarmış.
Elbette ki insan,
parayla
Mal mülk, servet
kazanmakla uğraşmalı,
Elbette insan,
ekonomik,
İktisadi yaşantısını
güçlendirmeli
Ve hatta onu korumalı
da
Fakat para, mal mülk,
servet için,
Bunlar uğruna kötülük
yapmak,
Erdemi ve adaletli
yaşamayı bunlar uğruna terk etmek,
Her bir güzel değerin
önüne parayı, malı mülkü serveti geçirmek
Ancak aptallık ve büyük
bir cinayetten
Ve cinayete giden
yollardan başka bir şey değildir, haksız mıyım?
Şair son olarak dedi
ki;
İnsan ancak kendisini ve
aptalları kandırır,
Dedim ya; o
taptıklarınız şu şairi yaratan Rab Allah’ın,
Şu şair kulunun
ayakları altındadır, vesselam.
Ben o ağacı yakar
küllerini de yele veririm…
Şaire dediler ki
içerinde ki öfkenden haber ver;
Şairde cevaben dedi ki;
Bana haksızlık edecek
ve bir de benimken bana ait olmayacak,
Benim hakkımı
savunmayıp,
Benim haklarımı
layıkıyla korumayacak,
Hakkımı takip etmeyecek
işte böyle bir devlet;
Yerle bir harap tarumar
olmasında
Ne olsun peki, dedi
şair,
İşte o devletin
ağacının dallarını,
Hatta gövdesini, hatta
ve hatta
Kökünü kesip parçalayıp
ateşlerin ellerine verip,
Sonrasında da küllerini
Şiddetli rüzgârların
ellerine teslim etmeyeyim de
Ne yapayım peki, dedi
öfkeli ve haklı olarak bilge şair.
Sonnet… Nafiz coşkun
Âlem puşt olmuş…
Dediler ki nedir bu
tasan,
Nedir bu endişen şair,
Şair de onlara cevaben
dedi ki;
Her köşe başı cahil bedevi(Arap
çöllerinde medeniyetten uzak)
Her şehir bedevi,
Her yer cahil bir bedevi
Arapsaçı kadar karışık
Ve hem de bulaşık bir
hâle gelmiş
Ve her bir yer yangın
ormanlarından farksız,
Külden başka
Hiçbir şey kalmamış
kalplerinde insanların,
Akıllar serseri, akıllar
hem geveze, akıllar hem ahlaksız,
Ruhlar terbiyesiz ve ruhlar
ayyaşlıktan
Ahlaksızlıktan geri
durmaz olmuşlar.
Kısacası; âlem puşt
olmuş.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şairin, duvar yazısı merakı…
Bir duvar yazısın da
okumuştum,
Üşenmemiş yazmış sokak
şairinin biri,
Şöyle yazıyordu,
Diyordu ki;
Deniz kıyısı güzel ve
mutlu bir şehre gitmek için
O bindiğim trenin
ardından bakan
İnekler gibisin,
Bu saatten sonra bana
sen.
Şair duvar yazısını okuduktan
sonra dedi ki;
Gerçi inekler bile daha
vefalı ve faydalı yaratıklar
Değiller de peki, ya
nedirler,
Güldü şair avuçlar
dolusu kahkahalarla,
Hak verdi yazıyı yazan
sokak şairine,
Ne de çok benziyordu
duvar yazısı kendi kalemine.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Şairden kulağa küpe
olası bir sonnet…
Devletin idaresine;
Âdil, erdemli, bilge ve
Hayrlı yöneticiler
getiremeyen
Ve onları
yetiştiremeyen milletlere,
Kavim ve halklara ancak
Ağır faturalar, ağır
bedeller
Ve çok büyük cezalar
ödetilmiştir,
Kadim tarih bunların
örnekleriyle doludur.
Daima söylemişimdir;
İnsanlık cehalet ve
aptallıkları,
Kibir ve aç
gözlülükleri sebebiyle
Tarihi tekerrür
ettirmeyi severler,
Almaz mı kimseler
erdemlice ders şu kadim tarihten,
Herkes ektiğini biçiyor
nihayetinde haksız mıyım dedi bilge şair.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hava puslu…
Şaire dediler ki;
Güçlü kim,
Zayıf kim,
Dost kim,
Düşman kim,
Belli değil,
Her bir yer cahil bir
bedevi Arapsaçı kadar dolaşık,
Peki, şair, sen böyle
bir puslu havada
Zafer kazanabilecek
misin?
Şair de cevaben dedi
ki;
Ben bir dağ kurduyum, kurt;
puslu havayı sever kardeş,
Biz çakal da değiliz ki
hem hainlik edecek,
Kurt, puslu havayı
sever kardeş.
Sonnet… Nafiz coşkun
Sürüden ayrılanı kurt
kapar diyene…
Şaire dediler ki; bizden
ayrılma,
Sürüden ayrılıyorsun sen,
hem sonra kurtlar kapar,
Seni parçalar yerler,
Şair de cevaben dedi
ki;
Kim görmüş ki asil ve
güçlü bir dağ kurdunu
Kurt kardeşlerinin
boğduğunu!
Onu yapsa yapsa ancak
izin gibi çakal sürüleri yapar.
Hem ayrıca kudretli bir
imparatorlukta
Sadece kendi
avenelerini, kendi ırk ve
Kendi kavmine,
Kendi taraftarlarına
destek olan liderler kalksın soframızdan,
Yoksa o yediklerini ve
hem o taraftarlarını
Parçalanmış fakat
öğütülmemiş bir halde
Boğazınızda bırakırız.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ölümü ve yaşamı zafere
dönüştürmek…
Şairi ölümle tehdit
ettiklerinde,
Şair de cevaben dedi
ki;
Bize hem yaşamak
Ve hem de bize ölmek
zaferdir,
İşte bu sebeple de
Bu şair daim
muzafferdir,
Çünkü yaşarken adalet
ve erdemle,
Sevgiyle, güzel ahlak
ve bilgelikle yaşar eğilip bükülmeyiz,
Öldüğümüzde de
vatanımız olan cennete doğru yol alırız.
Şair son olarak da dedi
ki; hayatını haksızlık,
Erdemsizlik ve adaletsizlik
yaparak yaşayanlar ise,
Asla bizden
değillerdir,
Bizde zâten onlardan
hiçbir zaman olmadık,
Vesselam.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Güzel ve çok değerli
saltanat ancak…
Görmedim ben
Hem güzel,
Hem de
Erdemli bir ahlak
kadar,
Adaletli yaşamak kadar
Ve faydalı bir bilgelik
kadar
Güzel değerli bir taç,
Güzel bir saltanat,
Güzel bir sanat,
Güzel ve kudretli bir
imparatorluk,
Dedi bilge şair,
Bu hayalin peşinden
koşmak bile
Beni hep mutlu
etmiştir,
Demeyi de ihmal etmedi
bilge şair.
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsanlara hitaben…
Ey aziz halk, ey
kadınlar, ağalar beyler, çocuklar,
Ey aziz insanlar; kulak
kesilin ve can kulağıyla dinleyin,
Sizler, kendilerinizi
yönetecek memurlar,
Politikacılar,
siyasetçiler değil,
Sizler; sizlerin
işlerini kolaylaştıracak,
Sizleri refah
seviyesine taşıyıp
Emniyetinizi
sağlayacak,
Zenginliğinize
zenginlik katacak erdemli, bilge,
Âdil, güzel ahlaklı ve
çalışkan memurlar,
Politikacılar,
siyasetçiler seçin,
Hem sizlerin, kendinizi
yönetecek
Politikacılar seçmenize
de gerek yok
Çünkü sizler, kendinizi
yönetecek erdeme akla zâten sahipsiniz,
Sizler, yoksa kendinizi
yönetecek akla ve erdeme,
Bilgeliğe sahip değil
misiniz ki kendinizi,
Sizi yönetecek birilerini
seçiyor, onların ellerine
Kendinizi bir köle
olarak teslim ediyorsunuz,
Söyler misiniz neden
bunu yapıyorsunuz,
Bu düpedüz bir
aptallık,
Dedim ya; yöneticilik,
politika, başkanlık
Halkı ve insanlığı
koyun sürüsü gibi yönetmek değildir ancak
Halkın, insanlığın ve
dünyamızın işlerini
Erdemlice, adaletle,
bilgelikle yöneten bir memuriyet yeridir,
Halka, insanlara
kölelik yaptıracak
Ve onların malını
mülkünü çalacak yer değildir
O makam mevkiler.
Ey bilge ve erdemli
halk, ey insanlık;
Şunu unutmayınız ki
işleriniz için seçtiğiniz,
İşlerinizi
kolaylaştırmaları için seçtiğiniz,
Zenginliğinize zenginlik
katmaları için seçtiğiniz,
Sizlerin güven içinde
yaşamasını
Sağlamaları için
seçtiğiniz,
Adaleti daima ayakta
tutmaları için seçtiğiniz
O politikacılar, o
memurlar,
O siyasetçiler ve o yöneticiler
sizlerin patronları değil,
Asıl onlar sizin
paralarınızla,
Yine sizlerin
işlerinizi, âdil bir düzenle
Yürütmeleri için
seçtiğiniz işçilerinizdir, memurlarınızdır,
Şair son olarak da dedi
ki;
Gerçek demokrasiler de,
gerçek cumhuriyetler de,
Gerçek demoskrotoslar
da;
Halk ve yöneticiler,
memurlar,
Bir erdem ve uyum
içinde,
Adaletli bir düzen
oluşturarak, mutluluk ve huzurla,
Hem de yardımlaşarak
güven içinde bir arada yaşarlar
Fakat ben dünya da
göremiyorum bunu.
Herkes haddini
erdemlice bilmeli değil de peki,
Ya nedir, dedi şair.
Akrep, yelkovan ve
değerlerimiz…
Zaman; kırılmış
aynalarda bazen
Akrebin zehri kadar acı
ve keder,
Bıçak sırtı kadar bâzen,
Bâzen de buz üzerin de
bir hayatı yaşatır,
Yelin, arı kovanının
ellerinde,
Rüzgârların
dudaklarının tam da karşısın da
Bir hayatı yaşatır
bâzen.
Zaman; bir terzi makası
gibi,
Hayatımızdan hep bir
şeyler kesip biçiyor.
Zaman; bir terzi ipliği
iğnesi gibi,
Hayatımızdan hep bir
şeyler dikiyor.
Daha sonrasında da;
Öğle bir gün gelir ki makas
kırılır,
İğne kırılır, iplik
kopar,
İnsan ölür, zaman
sonlanır,
Ölüm ölür, insanlar
diriltilir,
Zaman; daima ebediliğe
yaklaştırılır,
Ebedi olmamak üzere,
ebedinin kudret elinde!
Şair, son olarak dedi
ki
Tükenince anlar
kıymetini insan zamanın ve erdemli değerlerin,
Haksız mıyım?
Aslan kendisini yanız
hisseder çakallar içinde…
Kanarya kendisini kargalar
içerisin de
Yalnız hissetmesin de peki,
ya ne olsun dedi bilge şair,
Aslan ve bir dağ kurdu
Kendilerini çakal
sürülerinin içerisinde
Yalnız hissetmesinler
de
Peki, ya ne olsun dedi
bilge şair.
Direnmek gerekir,
haklıysan eğilip bükülme,
Dik durun dedi şair,
Eğilip bükülmemek, dik
durmak nedir dediler şaire,
Şair de cevaben dedi ki
onlara;
Erdem ve adaletle,
hikmetli bir sevgi birliğiyle,
Kimselerin âdil hak ve
âdil hürriyetine tecavüz etmeden
Ve haksızlık etmeden
Dosdoğru yaşamaktır
hayatı, dedi bilge şair.
Sonnet… Nafiz coşkun
İblise ve iblisin avenelerine
hitaben…
İsteseniz de
İstemeseniz de,
Sevseniz de
Sevmeseniz de,
Zamanın
En kudretli ve aziz
Şairi benim
Dedi Rabbine sığınarak,
İblise(şeytana) ve
iblisin avenelerine karşı haykırıp,
O bilge ve erdemli şair.
Son olarak da dedi ki
şair;
Senin kitabında
adaletsizlik, hile, yalan şiirleri haykırılır,
Benim şiirlerim de ise
adalet, aşk ve erdem haykırılır dedi,
İblise hitaben şair!
Sonnet… Nafiz coşkun
Yazar şair nafiz
coşkunun yayınlanan tüm kitaplarının isimleri
...
1: Kelebek mevsimi ve
saklambaçlar şehri…
2: Elma kokuları ve
yağmur zamanı…
3: Azap yağmurları…
4: Sevgili nâna ve
mektupları…
5: Papatya mevsimi…
6: Gece yürüyüşü…
7: Sevgili tutya ve
mektuplar…
8: Sürgün şehir…
9: Su kavmi ve Ruhûl
Kudüs...
10: Şafak gemisi…
11: Gemileri yaktım
Aşk ülkesinde…
12: Sürgün çocuklar…
13: Siyah incir ve
mavi kelebek…
14: Sofia filo ve
mektuplar…
15: İstanbul da sanat
ile aşk…
16: Afili
yalnızlıklar şehri…
17: Şairler anarşist
olurmuş…
18: Sular kesti
kılıçları…
19:
Kafa kâğıdı…
20: Hikmet ve
felsefe…
21: Olmak ya da
olmamak…
22: Papirüsler…
23: Meleklerin şehri…
24: İstanbul’un
kanatları altın da…
25: Kırmızı
yağmurlar…
26: Sobe, körebe ve
saklambaç…
27: Bakır cezve…
28: Kaldırımda
demlenen fikir…
29: Senfoni gülüşü…
30: Sevgiliye senfoni
ve aforizmalar.
31: Ölümsüzlük
senfonisi ve Felsefik yazılar.
32: Felsefe ile
şiirin buluşması.
33: Çirkin kral ve
fikir yazıları.
34: Ölü şairler
mezarlığı.
35: Cennetin
çocukları.
36: Şairler kenti ve
aforizmalar.
37: Kelebekler şehri
ve Felsefik notlar
38: Tutsak melekler
ve fikir yazıları…
39: Şair korsanlar ve
aforizmalar…
40: Şehrin azizleri
ve Felsefik yazılar…
41: Sofia filo ve
aforizmalar…
42: Faili meçhul
sevdalar ve aforizmalar…
43: Kırmızı balık ve
aforizmalar…
44: İhbarlanmış
aşklar ve Felsefik notlar…
45: Kılıçlar ve
kalemler…
46: Pur si muove ve
aforizmalar…
47: Şairlerin ölüm
dansı ve aforizmalar…
48: Düşmanlar ve
sevgililer…
49: Soprano ve kanlı
sözler…
50: Kurşun askerler
ve aforizmalar…
51: Ölüm öpücüğü ve
aforizmalar…
52:Kale düştü ve
felsefik yazılar…
53:Şairin kurşun
kalemi ve aforizmalar…
54: Şairin seyir
defteri ve aforizmalar…
55: Kartal yuvası ve
aforizmalar…
56: Kelimelerle dans
ve aforizmalar…
57: Yalnızlık
senfonisi ve aforizmalar…
58: Aksiyon ve
aforizmalar…
59: Aşk yasası, Aşk
diyalektiği…
60: Sinekler lordu ve
aforizmalar…
61: Kod-adı şair ve
aforizmalar…
62: Su akar yatağını
bulur…
63: insan ilişkileri
ve aforizmalar… (karma)
64: Sokrates’in
intikamı ve aforizmalar…
65: Cehennem melekleri
ve aforizmalar…
66: Aşk töreni…
(karma)
67: Arıkovanı ve aforizmalar…
68: Cadı kazanı ve aforizmalar…
69: Şairin intikamı ve aforizmalar…
70: Cadı avı ve aforizmalar…
71: Gümüş köpek balığı…
72: Ölüler şehri ve aforizmalar…
73: Taçsız kral ve aforizmalar…
74: zehirli sarmaşıklar…
75: Mücadele sanatı ve aforizmalar…
Yorumlar
Yorum Gönder