KİTAP ADI: KÂTİL BALİNANIN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... (Kitap: 80... author poet yazar şair Nafiz coşkun)
https://drive.google.com/file/d/1pMVNFGadoez-uDZ0bGFKMAM2YRQFvUIM/view?usp=drive_link
Felsefik yazılar,
jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,
Aforizmalar, hikmet,
sanat ve sonnet…
♛ ♣ ♡
Kâtil balinanın öğretisi
ve aforizmalar… Kitap: 80.
☆☆☆
Bâzen onlarca kumandandan ve
politikacıdan daha çok faydalı iş yapar bilge cesur erdemli bir şair…
Seçimleriydi insanı
iyi kötü, budala ya da akıllı eden,
Kör tâlih yoktu aslında
kalbinde kaderin de insanın…
Düşüncelerimin,
aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki
zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden
yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm
bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf
olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir
mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım
olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk budalası bir varlığım, sağlıcakla, hoşça kalın.
Nafiz coşkun.
☆☆☆
Yazar şair düşünür ve
sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com
Ve ayrıca daha çok
facebook Messenger,
Twitter ınstagram
linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Bu ve tüm
kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir.
İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü
yapılamaz.
…
Baskı
Ofset baskı merkezi
/
Matbaa sertifikası
ISBN:
☆☆☆
Kitap içerisindeki
Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:
…
Sayfa: 7. ŞAİRİN(kendimin)SANAT
TARZI
Sayfa: 9: Dokunduğunu
neden kırar ki insan…
Sayfa: 10: Kadim tarih budala
toplumlar mezarlığı… (sonnet)
Sayfa: 11: İnsanın kendi tercihi
onu aptal ya da akıllı yapan…
Sayfa: 14: Mafia hükümetler ve
budalalar…
Sayfa: 15: Hürriyet, adalet ve
ilahi din…
Sayfa: 17: Senin tercihin senin
aynandır… (sonnet)
Sayfa: 18: Hükümet seçimleri ve
halk…
Sayfa: 24: Kararlarımız… (sonnet)
Sayfa: 25: Eğitmenin ilk önce
erdemli olmalı…
Sayfa: 27: İstediğiniz güzel bir
yaşam değil mi? (sonnet)
Sayfa: 28: Kendine yet fakat
hayatı da paylaş… (sonnet)
Sayfa: 29: Örs olmak mı yoksa
çekiç olmak mı?
Sayfa: 32: İnsana imparator değil
erdemli olmayı öğretin…
Sayfa: 34: Adalet erdem değilse
dinin çöpe at gitsin…
Sayfa: 36: İlişkiler ve insanın bencilliği…
(sonnet)
Sayfa: 37: Her iyilik doğrudur
erdemdir anlamı taşımaz.(sonnet)
Sayfa: 38: Erdemli düşün ve
gerçekleri fark et…
Sayfa: 40: Mutlu musunuz mutlu
gibi mi gösteriyorsunuz.(sonnet
Sayfa: 41: İnsan bulmak zor
dünyada… (sonnet)
Sayfa: 42: Budalalar ve tanrıları…
Sayfa: 45: Nankörler ve
çıkarcılar… (sonnet)
Sayfa: 46: Garip bir adam şu
duaları fısıldıyordu…
Sayfa: 48: Açgözlü insan kendisini
neden kınamaz… (sonnet)
Sayfa: 49: Ruhunu erdemle terbiye
et… (sonnet)
Sayfa: 50: İnsanı kirleten sebepler
nelerdir…
Sayfa: 51: İnsan kendisine nasıl
yetebilir… (sonnet)
Sayfa: 52: Vahşiliklerimiz ve
metropoller… (sonnet)
Sayfa: 53: Modern insanın
vahşiliği… (sonnet)
Sayfa: 54: Erdem vasfı hayat
kurtarır… (sonnet)
Sayfa: 55: Akıl, kalp ve düşünce
gücü…
Sayfa: 56: Devlet, hükümet ve halk
arasında ki çelişki…
Sayfa: 58: Hatalar ve insanın
budalalığı…
Sayfa: 59: Aşk dünyamızı neden
terk etti…
Sayfa: 61: Ruhen ve beden
aşılanmak…
Sayfa: 63: İnsanın ergenliğini
etkileyen şeyler…
Sayfa: 64: Yargı ve muhasebe…
(sonnet)
Sayfa: 65: Çirkin taraflarını gör
ve değişim göster… (sonnet)
Sayfa: 66: Cehaletin kısaca farklı
bir tarifi…
Sayfa: 68: Cinnet, çelişkiler,
insanlar…
Sayfa: 70: Kafes demokrasisi…
Sayfa: 71: Kukla ve kafes
demokrasileri…
Sayfa: 72: Kukla demokrasilerin
kurbanı bir kadın…
Sayfa: 73: Derin devletlerin
kuklacılarına karşı… (sonnet)
Sayfa: 74: Hükümetler biriktirdiği
hazinelerin kölesi…
Sayfa: 75: Hırsızı hırsıza mı
şikâyet edelim… (sonnet)
Sayfa: 76: Hürriyetini almak,
korumak için savaş ver. (sonnet)
Sayfa: 77: Mütevazılığı enayilikle
karıştırmayın… (sonnet)
Sayfa: 78: Kendini tanı… (sonnet)
Sayfa: 79: İyi ve kötü aşçılar
elinde ham insan pişiyor… (sonnet)
Sayfa: 80: Asıl yenilgi mücadeleyi
terk etmektir… (sonnet)
Sayfa: 81: Yenilgi, mücadeleyi
terk etmektir… (sonnet)
Sayfa: 82: Tarafını erdemlice
düşünerek belirle…
Sayfa: 83: Tanrıların ve
avenelerinin alayına isyan…
Sayfa: 84: Unutursan yenilgiye
uğrarsın… (sonnet)
Sayfa: 85: Aşılanmak mı gerek
kalmak için ayakta. (sonnet)
Sayfa: 86: Elindekilerle mutlu
olmasını öğren… (sonnet)
Sayfa: 87: Kötü mü arıyorsun
aklına vursana kelepçe…
Sayfa: 88: Uyuyanları uyandırmaya
bir kişi yeter mi?
Sayfa: 89: İblise suçu atıp
suçundan mı sıyrılıyorsun… (sonnet)
Sayfa: 90: Gevezeliği terk edip
erdemli yaşa… (sonnet)
Sayfa: 91: Nesiller mi suçlu,
yetiştiremeyen sizler mi?
Sayfa: 92: Gerçek bir özür
tamiriyle mümkündür… (sonnet)
Sayfa: 93: İyi ile kötünün
mücadelesi…
Sayfa: 94: İnsan neye ermeli ki
insan olsun yeniden… (sonnet)
Sayfa: 95: Birbirlerini öldürmek
için yarışanlar… (sonnet)
Sayfa: 96: Şeytanın mirasını ele
geçirince insan…
Sayfa: 97: Cehaletin tepe noktası,
köleliğe razı olmaktır…
Sayfa: 99: İlham
konusu hakkında…
Sayfa: 101: Fark apaçık ortada…
Sayfa: 102: Sizler okuduklarınızın
mı kölelerisiniz… (sonnet)
Sayfa: 103: Cellatlarımız… (sonnet)
Sayfa: 104: Herkes adalet bekliyor
peki, bekleyen ne yapıyor…
Sayfa: 106: Kılavuzu karga olanın
burnu boktan kurtulmaz…
Sayfa: 107: Mantıklı düşünün…
(sonnet)
Sayfa: 108: Refah seviyesi ve erdemlilik
gerçeği… (sonnet)
Sayfa: 109: Düştüğün çıkmaza sebep
olan nedir düşün. (sonnet)
Sayfa: 110: yazarın
bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…
☆☆☆
Nafiz derki:
…
Sevgili Mikel’e,
Cibril’e ve Şafağa ve sana
Ve senin için
sevgilim.
Sevgili İsrafil’e,
Ölüm meleği Azrail’e
ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.
Sonnet ve şiirlerimi,
tane-tane,
Yavaş-yavaş ve
yumuşak bir ses ile oku.
Fikir yazılarımı,
makalelerimi, aforizmalarımı,
Şiirlerimi,
sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,
Jurnallerimi okurken
düşünerek oku!
Anlamak istiyorsan bu
dediklerimi yerine getirmelisin!
Ve unutma ki hikmetli
düşünerek okumak;
Erdemlilerin,
kibarların,
Asaletli,
Asil insanların aziz
bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!
Sonnet. Nafiz coşkun
☆☆☆
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI.
Bu yazıyı tüm
kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!
Beni ve sanat şiir
tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı
bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz
mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla
seslenen o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir
nazm ölçü kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi
çok irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve
anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını
şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster,
olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri,
felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da
birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin
fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak
lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu
inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım
oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o
sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını
kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş
aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat
tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım
oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının
felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap
içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik
hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal
etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali
olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar
ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i,
kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan
kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir
kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok
şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan
çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi
bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü
artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir
sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat
tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla
çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya
çaba gösteren bir varlığım.
Yeniden kısaca tekrar
etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın
büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel
kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile
tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz
birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır
gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici,
tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen
sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir
anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez
erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!
Dokunduğunu neden
kırar ki insan…
Ulaşılmaz
mı olmak lâzım illa ki
O kendi
üstün mütevazı değerimizin
Çok
kıymetli bir değerde olduğunu fark ettirmek için,
Kaybedince
mi anlar değerini insan insanın,
Peki,
değer bilmek için bu kaç yüzüncü bulup kaybedişi insanın, Peki, neden bilmez
elindekinin, yanındakinin değerini hâlen,
Veya
neden ayıramaz elindekinin ve yanındakinin
İyi
midir kötü müdür olup olmadığını hâlen,
Hiç
durmadan kırar, incitir, yaralar, öldürmeye çabalar,
İşte çok
zaman budur insan...
Ulaşılmaz
mı olmak lazım
O kendi
değerimizin üstün bir değerde olduğunu
Fark
ettirmek için...
İnsan
neden dokunabildiğinin,
İnsan
neden çok zaman ulaşabildiğinin anlamaz ki
Çok
zaman kıymetini,
Ulaşamadığını
da, dokunamadığını da,
Ulaştığını
da, dokunduğunu da,
Emin
olun ki daha şimdiden çoktan incitti ve kırdı çekti gitti...
Biraz
çaba sarf etsen mesela,
Kırmamak
için biraz olsun çaba göstersen,
Biraz
daha çaba sarf ettiğinde
Sen de
asıl mutluluğun erdemli ilişkiler kurmakta olduğunu
Ve
erdemli iletişim kurmakta olduğunu fark edip mutlu olursun.
Kadim
tarih budala toplumlar mezarlığı…
Cehalete
ve adaletsizliğe hoş görü göstermek
Ancak
büyük bir cinayet
Ve çok
büyük bir budalalık olurdu,
Fakat hem
bu cinayeti
Ve hem
de o budalalığı insanlık,
Hükümetleri
seçerken
Ve
onları tüm cinayetlerine,
Tüm o
adaletsizliklerine rağmen
Yeniden
affedip tercih ederken zaten gösteriyorlar...
Cehalete
ve adaletsizliğe karşı
Erdemli
bir başkaldırış hamlesini
Bir
hayat tarzı,
Bir
karakter,
Bir
yaşam biçimi hâline getiremeyen insanlığın
Varacağı yer ancak uçurumun dibi olur,
Kadim
tarih o budala toplumlar mezarlığı ile doludur,
Görene
ve anlayıp erdemli hamleler yapanlara ne mutlu…
Ses
verin lütfen, sesimi duyan var mı?
Şair
dedi ki daima söylemişimdir;
Kader
ya da talih değildi kötü ya da aptal olan,
Aslında
insanların kendi tercihiydi onları
Aptal budala,
erdemli ya da aklı başında âdil yapan.
İnsanın kendi tercihi onu aptal ya da akıllı
yapan…
Sizler
iyi insanlar olmuş olsaydınız eğer
O her
birinizin desteklediği tarikatlar,
O
desteklediğiniz cemaatler
Ve o her
birinizin desteklediği guruplar, partiler, hizipler
Zaman-zaman
hükümet olmayı başardılar,
Fakat
gördük ki hepsi de adaletsizlik
Hepsi
de yolsuzluk, hile, hırsızlık,
Yağmacılık,
haksız yere insanların mallarını,
İnsanların
mülkünü haksız yere eksiltip,
Hatta
insanlara cinayetlerle dolu yıllar yaşatıp,
O
şehirlerine, köylerine, kasabalarına,
Kentlerine
ve ülkelerine,
Kaygı
ve endişe bulutlarını göndermeyi
İhmal etmemişlerdir,
Bu üzerinde
yaşadığımız ülkede dâhil olmak üzere
Birçok
devleti yöneten hükümetler
O aynı
aşağılık çirkin durumları kendi halkına
Kendi
toplumuna yapmayı ihmal etmiyorlar...
İnsan
kendi tercih ettiği hükümetler eliyle
Düşürülüyor,
uçuruma itiliyor,
Kaygı
ve endişelere sürükleniyor, korkutuluyor,
Büyük
bir haksızlık ve güven bunalımı var,
Söyledim
ya
Benim
şahsi kanaatimce sizler iyi insanlar değilsiniz,
Eğer
sizler,
Eğer
ülkeniz,
Eğer şu
halkınız iyi olmuş olsaydı,
Mahkemelerinde,
Karakolların
da,
Sokak
ve evlerinde her bir yıl içinde
Milyonlarca
kötülük,
Milyonlarca
adaletsizlik
Ve milyonları
bulan cinayet işlenmezdi...
Ne
yazık ki dediklerim çok doğru.
Dedim
ya sizler iyi insanlar değilsiniz,
İyi
insanların yurdun da bu kadar cinayet olabilir mi?
Övmeyin
kendinizi boşuna,
Ancak
budalalar inanır o yalanlarınıza,
Ben
budala değilim…
Dedim
ya sizler iyi insanlar değilsiniz,
Şu gerçeği
aklınızdan çıkarmayın,
Her
iyilik yapan iyi veya adil bir insandır anlamına da gelmez, Sizler iyilik
yapmayı bile;
O
yapacağınız hileleriniz
Veya
bencillikleriniz için maşa olarak kullananlardansınız,
Dinleri;
halkı sömürmek aldatmak için
Bir
maşa âlet olarak kullanan alçak hükümetler gibisiniz,
Eğer
şöyle diyorsanız;
Biz
iyi âdil insanlarız,
Bizim
ülkemiz iyidir, ülkemizin halkı da iyidir,
Gibi
sözler dediğinizi duyar gibiyim,
Peki,
öğleyse şu milyonlarca haksızlığı,
Milyonlarca
hileyi, milyonlarca kötülük
Ve şu
karakollarda kayıtlara geçmiş
Milyonlarca
cinayeti siz yapmıyorsanız da peki, kim yapıyor, Yaptıklarınız konusunda kimi
suçlayacaksınız,
Uzaylıları
mı?
Şeytanı
mı?
Şeytan
sadece vesvese kuruntu fısıldayan bir varlık,
Yaptığınız
veya yapılmasına müsaade ettiğiniz
O
kötülükler cinayetler yolsuzluklar için
Kimleri
suçlayıp da kendinizi o suçlardan sıyıracaksınız,
Dış
güçleri mi suçlayacaksınız,
Hayaletleri
mi?
Yapmayın
lütfen, bu yalanlara ancak budalalar iman ederler,
Hükümetlerin
o cahil bıraktıkları
O
aptal kalabalıklar ancak inanır o yalanlarınıza,
Hükümetler
kendi hırsızlıklarını
Ve
kendi cinayetlerini örtbas etmek için
Halkı
daima cahil budala bırakmayı prensip edinirler...
Dedim
ya siz iyi, erdemli ve âdil insanlar değilsiniz,
Siz
erdemli insanlar olmayı başaramıyorsunuz.
Aranızda
erdemli insan sayısı çok az,
Onlarda
sizlerin cehaleti içinde
Keder
çekmekte.
Daima
söylerim;
Tâlih
ya da kader değildi budala kötü zâlim olan,
Aslında
insanların kendi tercihleriydi onları
Erdemli
âdil veya aptal budala zâlim yapan…
Karar
sizin.
Ha bu
arada; düşünmeyi, erdemli olmayı
Ve
âdil olmayı emreden bir ilahi dinin Rabbi,
Budalaları,
yağmacıları, adaletsizleri
Ve
hırsız hükümetlere yol verenleri
Cennete
sokacağını hiç zannetmem,
Hani
ola ki o sahte ibadetlerinizle
Cennete
girmeyi hayal ediyorsanız eğer,
Boşuna
hayal etmeyin.
Mafia hükümetler ve budalalar…
Şair
dedi ki halk ipteki cambaza bakarken onlar çalarlar…
Tarikatların,
cemaatlerin, dindarların,
Muhafazakârların,
radikal dincilerin
Ve
Müslüman olduklarını iddia edenlerin
O hükümetlerini,
hükümetlerinin haksızlıklarını
Ve
karakterlerinin nasılda bozuk
Ve
hileci erdemsiz olduklarını da gördük,
Nasıl
da hiç utanmadan sıkılmadan
Uluorta
adaletsizlik haksızlık yaptıklarını,
Cinayetler,
kötülükler yaptıklarına da şahit olduk,
Eğer
bunların misyonerlerinin bahsettikleri din bu ise
Onca
adaletsizlik ve yolsuzluklarını gördükten sonra,
Onların
dinlerine iman etmek
Ne
kadar doğru olur diye düşünmek gerekiyor...
Fakat
ben şuna eminim ki o ilahi kitaplar olan
İncil,
Tevrat, Zebur ve Kuran’ı-Kerim
Adaletli
erdemli bir yaşamı emrediyor fakat
O
adaletsizlik haksızlık kötülükler yapanlar ise o ilahi dinleri,
Kendi
hırsızlıkları için bir maşa âlet olarak,
Hırsızlıklarını
örtmek için kullanıp,
Dindarlarmış
gibi gözüküyorlar,
Belki
bu amaçla halkı uyutabilmeyi hedefliyorlar
Ve başarılı
oluyorlar da…
İyi
ile kötüyü ayırt etmesini bilmeniz gerekiyor,
Aklınızı
bilgece kullanmayı öğrenebilmeniz gerekiyor,
Neleri
kaybettiğinizi, neyinizi kaybettiğinizin farkına
Bir an
önce varmanız gerekiyor, yoksa
Daha
çok aptal yerine koyulursunuz o bir kısım hükümetlerce.
Hürriyet, adalet ve ilahi din…
Bilge
şaire hürriyet ve ilahi din hakkında sordular,
İlahi
din ile hürriyetin ne gibi bağları olup olmadığını
Merak ederek,
bilge şairden bir cevap istediler,
Bilge
şairde onlara cevaben dedi ki
Âdil
bir hürriyeti olmayanın dini de yok demektir,
Âdil
bir erdemliliğe sahip olmayan insanın
İlahi
dini olamaz dedi bilge şair…
Hürriyet;
insanın hem kendi âdil haklarını
Hem de
diğer varlıkların âdil hak ve hukukunu bilip
O âdil
haklara tecavüz etmeden bir arada
Erdemlice
yaşamak sanatıdır,
Elbette
her devletin hukuk yasası âdildir anlamına da gelmez,
Çok
aşırı ahlaksızlığa vardırılan özgürlükler ise
Hürriyet
olmaktan çıkarlar
Çünkü
âdil hürriyetler insanı ahlaksız ve adaletsiz biri değil, Erdemli ve adaletli bir
birey yapar,
Oysaki
ahlaksızlığa vardırılan aşırı erdemsiz özgürlükler
Hem
toplumun, insanın,
Hem de
dünyanın sağlıklı tabiat ile dengesini bozan,
İnsanın
âdil haklarına zarar veren zararlı heveslerin
Çirkin
hamlelerine dönüşür,
Böylelikle
her aşırı arzu, her aşırı özgürlük
Âdil
olmaktan çıkıp, yıkıcı bir denge bozumuna sebep olur,
Tüm bu
yıkımlar, tüm denge bozumları ise peşi sıra cinayetleri, Kargaşayı, terörü,
kavgayı, ihanetleri, nefreti, intikamı,
Sevgisizliği,
haksız şiddeti ve her türlü yıkımı
Zaman
içerisin de beraberinde getirecektir…
Unutmayınız
ki âdil bir hürriyet ancak sağlam bir dengedir,
Âdil
hürriyet ancak dengenin korunmasına da vesile olur,
Âdil
bir adalet kutsal bir dengedir desem bile
Eminim
ki hiç yanılmış olmam,
İlahi
dinler bile adalet ve denge üzerine gelmiştir,
O dengeyi
bozduğunuzda ise sağlıklı bir hürriyet
Ve
sağlıklı, mutlu bir insanlık oluşturmak ise
İmkânsız
bir hale gelecektir…
Bakınız
görünüz mesela,
Kölelik
büyük bir adaletsizlik
Ve hem
de büyük bir denge bozumudur,
Köleliği
kabullenen her bir varlık ise
İnsanlığını
kaybetmiş
Ve
hayvandan aşağı düşmüş demektir…
Dedim
ya âdil olan hürriyetini
Ve
adalet duygularını yitirip kaybedenler
İlahi
dinini de kaybetmiş demektir
Çünkü
ilahi dinde yaratıcımız olan Rabbimiz iyi birer insan
Olup
olamayacağımız hakkında ki
Bize
göstermek istediği o ilahi sınava bile ancak
Hür
bir iradeyle katılabilmektedir insan,
Hem
burada da köleliğin insanlık dışı,
İlahi
din dışı olduğu da ortaya çıkmaktadır,
Eğer
insanda hür bir irade olmaz ise
Dediğim
gibi Rabbin sınavı da adaletli olmaz...
Âdil
olmayan insan, her kim olursa olsun,
Kendisinin
ilahi dinden olduğunu beyan etmiş bile olsa
Emin
olun ki yalan söylemiş olur,
Çünkü
ilahi din; adalet ve âdil bir denge üzerine inmiştir,
Adalet
yaşantısı ve âdil bir hürriyeti olmayanın da
İlahi bir
dini de yok demektir... Vesselam.
Senin tercihin senin aynandır…
Bilge
şaire halkın durumu hakkın da sordular,
Erdemli
şairde cevaben onlara dedi ki
Politikacılarınız,
Hükümetler,
şirketler, yöneticiler,
Ve memurlar
hırsız ve adil değillerse eğer,
Onları
seçen kimlerdir diye sorun bir kendinize,
İşte o
zaman anlarsınız halkın kim
Ve hem
de nasıl birer varlık olduklarını,
Unutmayın
ki kimi ve kimleri seçtiyseniz,
İşte
sizlerin de aynalarınız onlardır,
Aklını
hikmetlice kullanabilene bir işaret yetmez mi? Dedi şair.
Hırsızı
seçen hırsız, haksızı seçen haksızdır kardeşler,
Bilir her aklını hikmetli kullanabilen anlattığım tüm gerçekleri,
Hatırlatmaktır ancak şairin de görevi hakikatleri.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hükümet seçimleri ve halk…
Politikada,
siyasette, örgütlenmek işinde
Ve ülkede
yönetim, işleri yönetmek adına ‘halkın seçimleri’
Halka
âdil olarak ve olumlu olarak
Fayda
getirecek bir şey olsaydı eğer
Emin
olun ki o ‘politik hükümet halk seçimleri’
Yasa
dışı ilan edilirdi,
Farklı
cümlelerle bir daha tekrar ediyorum,
Anlamaya
çalışın lütfen, şöyle ki;
Eğer
bir halk ülke ve halkın işlerini yönetmeleri için
O
yapmış oldukları
Hükümet
seçimlerinde doğru dürüst olan insanları
Seçmeye
tercih etmeye başlasalardı eğer,
Bunu başarabilselerdi
eğer
Veya
da o halk yaptıkları hükümet seçimleri ile
Adalet
gerçek anlamıyla yaşanmaya başlansaydı eğer
Emin
olun ki
Hazırda
bulunan derin devlet ve hükümetler eliyle mutlaka
O
‘halk seçimleri’
Kânun
dışı anarşist bir eylem olarak yasaklanırdı...
Bu
yukarıda anlattığım çok önemli düşünün lütfen.
Halk,
devletini oluşturur,
Fakat
her nedense seçilen hükümetler ise
Halkı
devre dışı bırakarak ‘ derin devlet’ oluşturarak,
O
oluşturduğu adaletsiz sistem ile devam eder,
Her
hükümet gücü kudreti adaletsizce
Kendi
kamçısı için kullanır,
Oysaki
orası zorbalık yeri değildir,
Hükümet
yetkilileri
Ve hükümetin
aveneleri halkın üzerinden zenginleşir,
Halkın
ve emekçilerin üzerinden korunur
Fakat
kendisini zenginleştirmekten,
Halkı
kukla olarak kullanmaktan
Bir
türlü gerçek halka, gerçek emekçilere
Dürüstçe
yardım etmeğe gerek duymaz,
Kendi
elini kuvvetlendirmekten başka da bir bok yapmaz...
Şu
kesinlikle bilinmelidir ki ‘Halk seçiminin’
Adaleti
sağlamadığı ve sağlamayacağı,
Derin
devletler eliyle de,
Gelen
getirilen hükümetler eliyle de daha önceden planlı,
Hem hesaplı
ve hem kurulu bir oyun,
Hem de
kurgulu bir şekilde bilindiğinden dolayı
O ‘halk
seçimi’ yasaklanmaz ve önemsenmez
Çünkü
sonuç daima halkı yönetenlerce,
Hükümetler
ile ‘derin devlet’ eliyle
Çok
daha önceden belirlenmiştir…
Yani
seçimleri daima derin devletin belirleyecekleri kazanır.
Onlara
göre ‘halk’ sadece kukla olarak kullanılan
Ve çok
zaman feda edilebilir olarak görülen piyonlardır... Anlaşıldığı üzere
‘seçimler’ politik seçimler,
İnsanların
ilerini dürüstçe yapmak için yapılan ‘seçimler’
Ülke yönetimi
ile ilgili ‘seçimler’
Sadece
halkı uyutmak için,
Halkın
tansiyonunu bir süreliğine düşürüp yatıştırmak,
Halkı
öfkesini bir süre daha kontrol altına almak için
O ‘derin
devletin’ halka sunduğu bir yem,
Bir
uyuşturucu görevi görür,
Yani
imparatorluk, krallık aslında devam ediyordur,
Sadece
cumhuriyet yani (halkın yönetimi)
Yani
demokrasi( halkın yönetimi) adı altında,
Cumhuriyet
demokrasi maskesi adı altında
İşler
hileler devam ettirilir,
Yani güya
hâkimiyet halkınmış gibi gösterilse de
Bu kocaman
bir yalandır,
O
adaletsiz krallık, o adaletsiz imparatorluk,
O
adaletsiz zengin şirketler,
O
adaletsiz kendilerini tanrı zannedenlerin eliyle
Garibim
gerçek emekçi dürüst halk onların eliyle
Koyun
gibi güdülmeye
O
‘politik hükümet halk seçimi’ maskesiyle
Uyutulmaya
devam ederler…
‘Halkta’
daima seçimlerle kendi tercih ettiği o insanların,
Tercih
ettiği o hükümetlerin
Adaletle
gelip işleri yönetecek zannıyla
Koyun
gibi hayaller kurmaya devam eder…
Kendinize
şu soruyu sorun, herkesi zengin eden
Ve
ülkeyi koruyan bu dürüst olan emekçi halkın çoğunluğu
Geçim
sıkıntısı ile boğuşurken,
Peki, neden
sadece onlar, o hükümet yetkilileri
Ve
onların aveneleri lüks zengin imkânlar içinde
Güle
eğlene yaşamaya devam ediyor
Diye
kendinize bir sorun,
Ve
seçimler neden tam mânasıyla adalet getiremiyor
Diye
kendinize bir sorun lütfen...
Cevabı
zaten yukarıda yazmıştım.
Erdemsizleştiriliyorsunuz,
Cahilleştiriliyorsunuz,
Koyun
gibi güdülüyorsunuz.
Eğer
uyumaya devam ederseniz,
Sizler,
siz dediğim o ‘halk’
Şu
günümüz modern çağlar da ki kralların,
İmparatorlukların
işçileri olmaya (modern köleleri) olmaya, Yöneten değil de
Daima yönetilen
olmaya devam ediyor olursunuz,
Oysaki
cumhuriyet ve demokrasi de
Asıl
ve gerçek yönetici ve gelir düzenini sağlayan,
Kanunları
belirleyen koyan ‘halk’ olmalıdır…
Halk
erdemsizleştirilip,
Halk
cahilleştirip uyutuluyor,
Uyanın
artık o gaflet uykunuzdan,
Halk
olarak birbirinize kenetlenin…
Lütfen
Bakın
bakalım kanunları belirleyen kim,
Normalinde
‘halk’ belirlemesi gerekirken,
O âdil
olmayan hükümetler belirlemeye devam ediyor,
Uyanın
artık.
Asıl
zengin olup refah içinde
Sağlıklı
bir hayat sürmesi gereken
O ‘halk’
olmalıyken,
Sen
olmalıyken,
Bakın bakalım kimler lüks ve zenginlik içindeler.
Sizden
biriymiş gibi bin bir role girer,
Bukalemun
gibi her yere, her renge uyum sağlarlar,
Uyuturlar
halkı onlar farkına varın artık, uyanın atık,
Erdemsizleştiriliyorsunuz,
Cahilleştiriliyorsunuz,
Uyanın
artık.
Şimdi
farklı cümlelerle yeniden hatırlatıyorum,
Dinleyin
lütfen;
Devlet
işlerinde asıl ‘yöneten’ erdemli ‘halk’ olmalıyken,
Bakın
görün ki ‘halk yönetilen,
Ve
koyun gibi güdülen bir konuma dönüştürülmüştür. Politikacılar ve tellalları
(halkın
üzerinde etkisi olan bir kısım meslek dallarından kişiler)
Sizleri
esrar içmişçesine büyülüyor,
Sizlerin
zihinlerinizi uyutup
O
kendi istedikleri tarafa yönlendiriyorlar,
Ve
parçalara gruplara ayırıp güdüyorlar sizi...
Ne gün
düştüğünüz durumdan utanacaksınız
Ve ne
gün uyanacaksınız,
Uyanın
artık o gaflet uykunuzdan.
Ey
uyutulan halk, kaybettiklerini hatırla...
Neyi
kaybettiğinizi hatırlayın...
Erdemli,
bilge, uyanık ve âdil olmayı kaybettiniz.
Ey
halk senin sevgini kazanmak için
Seni
çok övüyorlar,
Seni
olduğundan fazlası olarak göstererek de övüyorlar,
Bu bir
hiledir,
Oysaki
sen tanrı değilsin,
Seni
aşağılıyorlar
Oysaki
sen hayvan da aşağı değilsin,
Ey
halk; senin erdemli, uyanık,
Bilge
ve âdil olman gerekir,
Uyan
ve erdemle ayağı kalk, doğrul artık,
Senin
yönetmen gereken,
Âdil
olarak bilgece yönetip,
Âdil
olarak paylaşman gereken bir ülke hazinen var
Ve
büyük bir kudretin hazinen var,
Onları
gasp ediyorlar,
Onları
hırsızlıyorlar,
Uyan
artık...
Budalalık
bir sanat değildir, uyan artık...
Senin
sanatın bilgelik, erdem ve adalet olmalıdır,
Uyan
artık.
Daima
söylemişimdir
Tâlih
ya da kader değildi budala aptal,
İyi ya
da kötü,
Zâlim
ya da adaletsiz olan,
Asıl insanların
kendi tercihleridir
İnsanı
erdemli
Ya da
buda yapacak olan…
Uyan
artık.
Kararlarımız…
Kararlarımız
bizi ya düşürür ya da kaldırır,
Kararlarıdır
insanı yücelten ya da alçaltan…
Doğrularımız
ve yanlışlarımız
O
aldığımız
Karar
ve yargılarımızdan kaynaklandığına göre,
Bizi
zarara
Veya bizi
kâra götürecek olanında
O karar
ve yargılarımızın olacağı da
Apaçık
bir gerçek öğle değil mi?
Erdemli
ve bilgece alınan
O âdil
karar ve yargıların değeri ise
Eminim
ki tartışılmaz bir üstünlük,
Öğle
değil mi?
Haksız
mıyım?
Sonnet…
Nafiz coşkun
Eğitmenin ilk önce erdemli olmalı…
Erdemli
ve bilgece iyi faydalı bir eğitim almış
Hikmetli
hür bir kadının anneliğiyle
Veya o
vasıflarda ki bir erkeğin babalığıyla yetişen çocukla,
O
cahil, erdemsiz,
Veya
serseri bir kadının
Veya
böyle çirkin bir karakterli erkeğin yetiştireceği
Nesiller
arasında ki farkı
Benim
şu yaşadığım evimin bulunduğu sokağımın
O aç
köpekleri bile anlayacaktır…
O
halde bir toplum,
Bir
halk, bir millet veya da bir devlet
İyi
anlamda şahlanmak
Ve
refah seviyesini yükseltmek,
Mutlu
sağlıklı olup, güçlü olup, huzurlu olup
Halkıyla
beraber güzelce yaşamak istiyorsa eğer,
İşte o
halkının kadın ile erkeklerini
Hem erdemli,
güçlü bir karaktere sahip,
Hem kendisine
yetebilen, bilge, kibar, kibirsiz, hikmetli
Ve hem
de âdil, usta bir eğitmen olarak,
Bilge
bir insan olarak,
Erdemli
bir öğretmen olarak yetiştirmeyi başarırsa eğer,
Bakın
görün işte o zaman o toplumun her bir erkeği
Ve her
bir kadını ve her bir çocuğu,
Hatta her
bir köpeği hayvanı bile
Şu dünyaya
faydadan başka bir şey hediye etmeyecektir,
Hatta
gelecek nesillerine bile bırakacağı
En
büyük miras erdemlilik ve adalet olacaktır,
Onun
bırakacağı miraslar da daima
Şu tüm
insanlığa yakışır
Güzel
faydalı bir miras olacaktır.
Hey,
sizler, iyi, sağlıklı, âdil,
Aklını
erdemlice hikmetlice kullanabilen,
Erdemli
mutlu bir toplum istiyorsanız eğer
O
halde nesillerinizi ve aileleri;
İyi,
âdil, erdemli,
Aklını
hikmetli kullanabilen kişiler olarak eğitin ilk önce.
İşte
tüm bu anlattıklarımı başarırsanız eğer
Benim
ilahi dinden anladığım kadarıyla,
Sizin
cennetle aranıza kim girebilir ki
Mutluluk
ile sizin aranıza kim girebilir ki
Huzurla
sizin aranıza kim girebilir ki söyler misiniz?
Haksız
da değilim hani.
Haydi,
ayağı kalk ve bu konuda bir şeyler düşün
Ve
eyleme geç,
Unutmayın
ki
Erdemlice
eğitim almamış her bir cahil
Sizin
başınıza ancak bela olacak,
Bir
gün ayaklarınıza dolanan bir zarar olarak
Karşınıza
çıkacak,
Unutmayın
ki hayatında erdemli eylemler gerçekleştiremeyen
Toplumlar
ve insanlar ise o cahiller ile beraber
Batmaktan
başka
Ne işe
yararlar ki
Haydi,
ayağı kalk ve bu konuda erdemlice bir şeyler düşün
Ve
eyleme geç.
İstediğiniz güzel bir yaşam değil mi?
İnsan;
kendisine egemen
Ve
hâkim olmasını becerebilmeli
Ve ayrıca
kendisini de erdemlice ve âdil olarak,
Sağlıklı
bir şekilde yönetebilmeyi başarmalı,
İşte
böyle bir insandan
Zarar
yerine ancak
Tüm
insanlık fayda görebilir,
Zaten tüm
o iyi insanların da
Arzuladığı
fayda;
Yaşanılabilir
bir dünya,
Yaşanılabilir
bir ülke
Huzur,
güven, sağlık ve iyilik değil midir?
İstediğiniz
güzel bir yaşam değil mi?
Bu
yolda gayret çaba gösterin o zaman.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Kendine yet fakat hayatı da paylaş…
Kendi
kendisine yeten
Erdemli
bir insan olmalı
Fakat
Birbirimize
İhtiyacımız
var
Bunun da
Bilincinde
ol,
Bencilleşme,
Kibirlenme,
Şu
Bir
daha dününü bile geri getiremeyeceğin
Hayatı,
İsraf
etmeden
Erdemlice
paylaş.
Sonnet… Nafiz coşkun
Örs olmak mı yoksa çekiç olmak mı?
Ya örs
olup darbe yiyecek
Daima
keder çekeceksin
Veya
da çekiç balta olup
Sen
darbe vuracaksın,
Sen
güçlü kalacaksın,
Veya
da erdemlice bilgece
Âdil
olarak yaşamayı
Âdil
olarak mücadele yapmayı öğreneceksin,
İşte bunların
dışında da bir seçeneğinin olmadığını
Sana öğretirler,
Hayat
bunu sana öğretir,
Ailen
öğle ya da böyle bunu sana öğretir,
Etrafındakiler
seni aldattıklarında
Bunu
zâten düşe kalka öğrenirsin sen…
Oysaki
adalet, merhamet,
Oysaki
birlikte âdil erdemli olarak
Hem şu
dünyayı,
Şu hayatı,
zenginliği,
Tabiatı
âdil olarak paylaşmak diye,
Karşımızda
çok güzel bir seçenek daha çıkabiliyor,
Fakat
bu güzel seçeneğe insanlık çoğunluk olarak,
Daima
ihanet edip,
O örs
ya da çekiç seçeneğini tercih edip,
Başlıyor
birbirlerine
Haksız
yere vurmaya,
Yani insanlıktan
aşağı düşürmeye başlıyorlar kendilerini… Daima demişimdir
Kader ya
da talih değildi
Kötü
ya da zâlim olan,
Aslında
insanın kendi tercihleriydi onu
İyi ya
da kötü,
Mutlu
ya da mutsuz yapacak olan…
Ben
mi?
Ben
örs ya da çekiç değilim,
Fakat
zarar görmemek,
Hem de
haklarımı korumak için
Gardını
almayı öğrenmiş,
Yumruk
atmayı öğrenmiş,
Aklını
hem erdemlice
Hem de
bilgece kullanmayı öğrenmiş
Bilge bir
şairim,
Hem
unutmayın ki;
Yumruk,
kalem ve gard ancak
Büyük erdemli
bir akılla zafer kazanabilir,
Haksız
mıyım?
Öğle
değil mi?
İnsanlığa
sadece örs ve çekiç seçeneği dışında
Bir
seçenek olmadığı fikrini sunanların
Zâlim
olduğunun ben de farkındayım,
Zalimlerden
olmak benim karakterim değildir,
Fakat
düşmanlarım,
Hem
beni ve hem de mâsum insanları
Zarara
sokmaması içinde,
Ben o
örsten de baltadan da
Çok
zaman daha sert olmam gerektiğini
Ve
olabilmeyi de öğreniyorum...
Hayat
bir mücadeleden ibaret,
Korkmuyorum
çünkü zaten er ya da geç
O ölüm
meleği beni almaya gelecek,
Hiç
değilse erdemlice bir hayatı
Korkmadan
erdemlice âdil olarak yaşayarak,
Rabbime
gitmek daha onurlu olur benim için…
Dedim
ya her insanı kendi tercihi yapar
Budala
ya da akıllı olmak için,
Ben
ise erdemliliği seçtim,
Karar
senin.
İnsana imparator değil erdemli olmayı öğretin…
Gençleri;
İmparator
İskender olmaya
Veya
büyük bir hükümdar olmaya yönlendiriyorsanız eğer,
Tüm
bunlarında sonuçlarına katlanmalısınız,
Çünkü
herkes hükümdar olursa eğer
Şunu
bilmelisiniz ki
Şu
dünyayı paylaşmaları imkânsız olacaktır,
Asıl
sizler, onlara erdemli olmayı
Ve şu dünyayı,
hayatı adil olarak paylaşmayı,
Bir arada
dürüstçe yaşamayı öğretin,
İnsanlara
insan olmayı,
Yani
kendileri olmayı öğretin,
İnsanın
kendisi olması şu anlama gelmektedir: k
Kendi o
âdil hukukunu
Ve diğer
varlıkların âdil hak ve hukukunu bilip,
Bir
arada erdemlice yaşamaktır,
Onları
birer bilge olarak eğitin
Ve
insanlığa bırakabileceğiniz
En
mükemmel miras da işte tamda budur...
Ayrıca
insan kendisine yabancılaşmamalı,
İnsanın
kendisine yabancılaşması
Erdemliliğe
yabancılaşması anlamına gelir,
Erdemliliğe
yabancılaşanlar ise herkesi ötelemeye
Ve
herkesten uzağa çekilmeye,
Kendi
içinde ve kendi dışında
Yabani
bir hayat yaşamaya başlaması anlamına gelebilir…
Daima
söylemişimdir;
Erdemli
olmak ya da erdemsiz olmak işte bütün mesele bu...
Ya âdil
ve erdemli olup hayatı iyi olarak yaşamalı
Ya da
erdemsiz adaletsiz olup
Şu
hayatı zorba zâlim olarak yaşamayı tercih eder insanlar, Daima ara-ara şunu
söylemişimdir;
Tâlih
ya da kader değildi zâlim ya da budala olan,
Aslında
insanın kendi tercihleridir
Onu
budala veya erdemli, âdil yapacak olan…
Atmayın
sakın bu yazdıklarımı yabana,
Er ya
da geç
Her
bir insan biçecektir ektiklerini yaptıklarını,
Hasat
mevsimi kimi zaman dünyada,
Kimi
zaman da diğer âlemde çıkacaktır karşınıza
Er ya
da geç…
Farklı
cümlelerle konuyu kısaca yeniden tekrarlıyorum,
Çünkü
insan unutkandır,
Şöyle
ki;
Her
insana İskender veya
Her insana
büyük bir imparator olmayı değil,
Erdemli
olmayı öğretin onlara,
Erdemli
insan paylaşabilir de dünyayı ve zenginliklerini,
Fakat
birden çok imparator olduğunda ise daima,
Şu her
bir insana yetecek olan dünyanın, şu insanlığını
Kibirle
savaştırıp öldürtürler birbirlerine…
Dedim
ya er ya da geç herkes biçecek ektiklerini.
Adalet erdem değilse dinin çöpe at gitsin…
Eğer
din sarık cübbe olsaydı,
Eğer
din sakal bıyık, eğilip kalkmak olsaydı,
Eğer
din dedikodu, gevezelik, eğlenip tepinmek
Ve
eğer din başörtüsünden ibaret olsaydı
İşte
tüm bunları bir deliye de, hilekâra da
Ve bir
hayvana da giydirebilirsiniz, yaptırabilirsiniz,
Fakat
İslam adaletten, kibarlıktan,
İslam
erdemden, cesaretten, bilgelik ve aşktan ibaretse eğer
İşte o
zaman bunları ne bir deliye
Ne de
bir hayvana
Nede
bir hilekâra giydirip yaptıramazsınız…
İslam
olduğunu iddia eden her bir varlık
Kendisine
bir bakıp
O
kendisini erdemlice muhasebeye çekmeli,
İnsan,
erdemlice yargılasın kendisini,
Kendisine
şu soruyu sorsun;
Ben âdil
ve kibar biri miyim?
Ben
erdemli ve cesur bir insan mıyım?
Ben o
yüce aşkı kalbimde barındırabiliyor muyum?
Ben
bilge bir insan olabildim mi?
Bu
soruların cevabını bulduğunuz da
İşte o
zaman gerçek bir ‘İslam insanı’
Olup
olmadığınızı da anlarsınız,
Hepiniz
değil elbet fakat
Bence
birçoğunuz sadece
Dedikodu
gevezelik hile yapan delilerden ibaretsiniz,
Fakat
İslam ise adalet ve erdemden ibarettir,
Ben
sizde bir erdem göremiyorum, ya siz görebiliyor musunuz?
Bakınız
şu dünyada
Ve
ülkenizde işlenen kötülükler,
İşlenen
hileler
Ve işlenen,
işlenmeye devam eden cinayetlerin sayısı
Bir
yıl içinde milyonları aşıyor,
Dünyada
ise milyarları aşıyor,
Peki,
siz deli değilseniz,
Peki, siz
kötü değilseniz,
Tüm bu
kötülükleri,
Tüm bu
hileleri,
Tüm bu
cinayetleri kimler işliyor,
Veya
kimler bu cinayetlere kötülüklere engel olmuyor,
Düşünün
lütfen,
Erdemlice
düşünün,
Düşünmek
bir insan vasfıdır,
Peki,
o da mı sizlerde yok.
İlişkiler ve insanın bencilliği…
İnsanlar;
Sağlıklı,
Ve
erdemli insani ilişkiler
Kurmak
için değil de,
Savaşmak
Ve o
çirkin
Bencil
egolarını
Tatmin
etmek için de
Evlilik
yapıyor olmalılar, neden mi?
Baksanıza
Ya
birbirlerini kırıyorlar,
Ya
birbirlerine zarar veriyorlar,
Ya hiç
geçinmeyi ve hayatı paylaşmayı başaramıyorlar
Ya da birbirlerini boğazlıyorlar.
Sonnet… Nafiz coşkun
Her iyilik doğrudur erdemdir anlamı taşımaz…
Her
iyilik yapan
Çok iyi
bir varlıktır anlamına gelmez, neden mi?
Bir
örnek vereyim sizlere, şöyle ki;
Balık
kendisine iyilik olsun diye
Ona gönderilen
oltanın ucunda ki ekmeği, yemi yerken,
Nereden
bilecek o iyilik diye gönderildiği zannedilen,
O
iyilik işareti olan ekmeğin içinde ki tuzağın iğnesini,
Oltanın
keskin ve acıtan iğnesi olacağını nereden bilecek,
O iyilik
zannettiği şeyle tuzağa düşeceğini nereden bilsin balık...
İşte insanların
çoğu da böyledir,
İyiliklerinin
içinde tuzaklar vardır, bencillikler vardır,
İyilikleri;
o yapacakları kötülüklere maske olarak takarlar,
Ve bir
gün o tuzağa düştüğünde gerçeği anlar insan,
Keşke
der o erdemli bilge şairin öğütlerini dinleseydim.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdemli düşün ve gerçekleri fark et…
Bir
milleti, bir devleti, bir kavmi, bir imparatorluğu
Veya
bir gurubu ve ya bir tarikatı veya bir insanı
Veya bir
aileyi gerçeğiyle anlamak tanımak istiyorsanız eğer;
Mutlaka
onların arzularını dinleyin, tutkunlarını öğrenin,
Nasıl
yargı yaptıklarına bakın,
Sanatı
nasıl değerlendirdiklerini,
Köy ve
şehir mimarilerini nasıl yaptıklarını seyredin,
Tüm
bunların üzerinde düşünün…
Emniyetinde,
karakolunda, adalet sarayında,
Ne
gibi suçların
Ve ne
gibi hak arayışlarının olup olmadığını inceleyin,
Geçmiş
tarih de yaptıklarına bir göz atın onların,
Emanetlere
sahip çıkıp çıkamadıklarına,
Yalan
söyleyip söylemediklerine,
Komşuluk
ilişkilerini inceleyin, dürüstler mi?
Dostluklarında
erdemliler mi buna bakın,
Âdil
yaşayıp yaşamadıklarına,
Kibar
olup olmadıklarına bakın,
Ve
emin olun ki gerçeği tam olarak fark edeceksiniz,
Yeter
ki erdemli bilge bir akılla yapın tüm bunları,
Erdemli
bilge bir anlayış kabiliyeti ile yapın bu dediklerimi... Eğer sadece kitaplarda
okuduklarınızla yetinirseniz,
Şunu
bilmiş olun ki
‘Birçok
yazar kendi yargılarını kitaba yazar’,
Farkında
olmayarak o yazarların akıllarını alıp
O
yazarların kiralanmış akıllarıyla düşünmek yerine,
Siz tüm
bunların farkında olarak,
Şu tüm
olayları
‘Ön
yargısız’ erdemle, bilgece,
Hikmetle
irdeleyen
Ve
usta bir çilingirci gibi olayları anlamaya,
Olayları
usta bir çilingirci gibi görmeye çalışın,
İşte o
zaman her şeyi fark edeceksiniz...
Dinlediğiniz
insanlar ve okuduğunuz kitaplar
Sizi
kendi yargı ve o kendi fikirlerinin içine hapsederler,
Buna
izin vermeyin,
Hikmetle
olayları gerçeğiyle görmeye çalışın,
Zaten
okuduğunuz dinlediğiniz doğruysa anlar alırsınız,
Yanlış
ise almaz o fikri kovalarsınız,
Cesur
olun…
Bakmak
yetmiyor, görmek gerekir,
Görmek
de tek başına yeterli değil,
Düşünüp
anlamak gerekir,
Anlamak
da tek başına yeterli değildir,
Anladığın
doğruyla faydalı
Ve
sağlıklı hamleler eylemler yapmalısın,
Bazen
o eylemler bile tek başına yetmeyebiliyor,
O
zamanda o faydalı eylemleri
Devamlı
yapabilecek bir karalılık da olmayı başarabilmelisin.
Korktun
mu?
Sakın
korkma,
Bilge
olmak zordur, fakat çok da huzur vericidir,
En
azından aptallardan olmadığının farkında oluyorsun,
Bunu
bilmek bile bir huzur kaynağı…
Kardeş,
zaten öleceksin,
En
azından erdemli dürüst âdil olarak
İnsan
gibi yaşayarak öl,
Rabbinin
huzuruna da başın dimdik şerefinle çıkarsın.
Mutlu musunuz mutlu gibi mi gösteriyorsunuz…
Kendimizi
mutlu gibi mi gösterelim
Yoksa
gerçekten mutlu mu olalım,
Peki,
bu nasıl mümkün olabilir...
Şimdi
alaycıların o alaycı sözleri karşısında
Mutlu
olmak kolay mı diye düşünenler olacak,
Böyle
düşünmek de haklı payınız var elbet,
Dünya
insanlığının birçoğu alaycı olmayı
Bir karakter
edinmiş, haklısınız,
Fakat ne
yazık ki çok zaman böyleler onlar,
Peki,
o tüm alaycılığına
Ve o tüm
cinayetlerine rağmen insanlığın,
Mutlu
gibi görünmek yerine
Gerçekten
dürüstçe mutluluğu yaşaması nasıl mümkün olabilir,
Elbette
ki erdemli, âdil bir karaktere sahip olmasıyla mümkün.
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsan bulmak zor dünyada…
Vahşileşmek
mi gerekiyor
Korumak
için kendimizi ve kendi haklarımızı,
Yoksa
sadece kibar mı olmak gerekir,
Anlamak,
karar vermek,
Tercih
etmek zor bazen...
Elbette
kibar ve erdemli yaşamaktan yanayımdır,
Tavsiyem,
öğüdüm de kibar olmaktan yana
Fakat
şu insanlar çok zaman bizim
Vahşileşmemize
sebep olacak kadar çıkarmıyorlar mı çileden, Oysaki erdemli, kibar bir iletişim,
Birçok
sorunu çözmeye yetecek fakat
Bizi
kibarlığımızdan da çıkartıp
Vahşileştirecek
kadar üzerimize gelmeseler öğle değil mi?
İnsan
kalmak istiyoruz, insan görmek istiyoruz etrafta artık.
Sonnet… Nafiz coşkun
Budalalar
ve tanrıları…
Ey
budalalar,
Kulak
kesilin dinleyin beni;
Dünyayı
ele geçirmek
Ve tüm
insanlığa hükmetmek için çalışmaktasınız
Peki,
elinize ne geçecek,
Adaleti
mi gerçekleştireceksiniz bu cinayetlerinizle,
Sizin
adaleti gerçekleştirebilmeniz asla mümkün değil
Neden
mi?
Çünkü
siz zaten âdil insanlar değilsiniz,
Mutlu
olacağınızı mı zannediyorsunuz,
Oysaki
dünyayı ele geçirmiş olmayacaksınız,
Sizin
eline ancak
Birçok
cinayet
Ve birçok
zulümden başka
Hiç
bir şey geçmeyecek,
Ancak
devamında acı çeken dullar, yetimler, öksüzler
Ve acı
çeken bir insanlık bırakacaksın,
Yaptıracağın
tüm o savaşlarla…
Aslında
kadim tarih ibret almaya yetse de,
Siz o
ibreti alamayacak kadar budalasınız…
Sizlerden
önceki hükümetler
Ve sizlerden
önceki hükümdarlar
Ve birçok
kavim de
Ve birçok
imparatorluk da yaptı tüm bunları,
Tüm o
budalalıkları onlarda denediler,
Fakat
onlarında ellerine sadece kan bulaştı,
Arkalarında
acı, keder
Ve arkaların
da miras olarak çirkin bir ün,
Nefret
dolu bir şan,
Öfke
dolu nam,
Anlayacağınız
çok kötü unvanlar kaldı...
Şimdi
onların o nefret adında ki miraslarını
Sizler
almışsınız,
Budalalar
sürüsü…
Şimdi
onlar yaşamıyorlar görüyorsunuz,
O
uğruna savaştıkları toprak var ya,
İşte o
toprak o budalaların bedenlerini çürüttü,
Ruhları
ise cehennemin ateşinde acı içinde dans ediyorlar...
Birçoğu
da tanrıları istediği için savaştıklarını söylemişlerdi,
Fakat
tanrıları da öldüler,
Oysaki
ne çok tanrı varmış,
Her tanrının
bir devleti,
Her
bir tanrının bir imparatorluğu varmış,
Fakat
şimdi onların bir masal olup
Gittiklerinin
sizlerde farkında olmanıza rağmen,
Sizler
de hâlen onların izinden gitmeye çabalıyorsunuz,
Buna
düpedüz budalalık denir…
Unutmayın
ki
O sizleri
toprak uğruna, mal mülk uğruna savaştıran
O
tanrılar öldüler ve ölmeye de devam edecekler de,
Geride
sadece adaletli ve erdemli olarak
Hep
bir arada kardeşçe, güven ve adalet içinde,
Hür
olarak yaşamanızı emreden
O İncil’in
Mesih İsa’nın rabbi olan Allah ebedi kalacak,
Gerçi
İsa’nın İncil’i kadar Tevrat’ın,
Zebur
kadar o Kuran’ı Kerimin Rabbi olan Allah da
O
İsa’nın Rabbiyle aynı Rablardır bunu biliyoruz,
İşte o
Rab daima adaletli, hür ve erdemli olarak
Tüm
insanlığın kardeşçe,
Güven
içinde bir arada yaşamasını emrederken,
Şu
kendi tanrılıklarını ilan eden
O bir
kısım budalalar tüm insanlığı birbirinden nefret ettirip,
Savaştırmaya
ve dünya hazinelerini de
Haksız
yere çalmaya devam etmekteler,
Tüm
bunları görün ve kendinize bir çeki düzen verin artık…
Bilge
şair dedi ki
Birçok
insan kahraman olmanın hevesinde,
Oysaki
Gerçek
kahramanlık ise;
Ancak
kibarlık ve erdemli bir yaşamaktan ibaretti,
Fakat bir
kısım budala insanlar
Hem tanrı
olmanın hevesiyle,
Hem de
o tanrılık yapanlara
Hizmet
etmenin arzusuyla tutuşmaya başlayınca,
Ne
erdemli olmayı nede adaletli olmayı umursamadılar,
Bu
güzelim dünyamızı da kederler içinde bıraktılar,
Onu
zehirlediler, havasını suyunu zehirlediler,
Toprağını
zehirlediler,
Kendileri
de o toprağın içinde çürüyüp tükenip gittiler...
Gördüklerinden
ve kadim tarihten
Erdemlice
ibret almasını bilenler hariç,
Bakınız
her tarafta budalalardan geçilmiyor şu dünyada.
İnsan
kendisinin bir damla kandan olduğunu unutmasın,
Erdemli
ve dürüst olarak bir arada mutlu yaşamak varken,
Zarardan
başka bir şey vermeyen o
Budalaların
peşine takılanlara şaşmamak mümkün değil.
Nankörler ve çıkarcılar…
Çok
dikkatli olmak gerek,
Neden
mi?
Çünkü
Şu
dünyamız
‘Nankör
minnettarlar’
Ve
‘Çıkarcı
iyilikseverlerle’ dolu,
Sen
uyanık
Ve sen
erdemli olmaya devam etmekten
Sakın
geri durma…
Her
iyilik yapanı da
Sakın
ola ki iyi kalpli zannetme,
Çünkü
iyi kalplilik ancak
Erdemli
ve âdil yaşamakla mümkün…
Aç
kalp gözünü, düşün ve iyi bak etrafına.
Sonnet… Nafiz coşkun
Garip bir adam şu duaları fısıldıyordu…
Rab
yeryüzüne geldiğinde
Mutlaka
onu tanırsınız,
Hiç
kimseye benzemez,
Ne
görünür nede görünmez,
Mazlumun
ve mağdurun intikamını aldığında
Onu
mutlaka gazabının
Ve azabının
şiddetinden tanırsınız,
İşte o
benim hem vekilim
Ve hem
de himaye edenimdir…
Erdemsizlerin,
Adaletsizlerin,
Zâlimlerin
yaşadığı
Ve onların
yönettiği şehirlerin yollarını
Zâlim
olan insanlar sardığından zorlanır keder çekerim ben,
Her
iyi insan keder çeker,
Zemheri
ve şiddetli karanlıklarda yolumu aydınlatan
Selamdır
o bana,
O
benim intikamımı almaya mutlaka gelecek olan
Kahhar,
celal ve azizünzüntikamdır.
O
halde korkup endişelenmeme gerek görmüyorum,
Dünyada
adalet için erdemle yaşamak
Ve nihayetinde
Rab’bın
eliyle ölmek benim için zaferse eğer,
O halde
ne gerek var ki
Korkuya
kedere ve endişelenmeye,
Her
zora düştüğümde mücadele eder ve
Peygamberlerin
şefkatli babası olan
İbrahim
peygamber gibi derim bende,
O Rab benim
vekilim
Ve
hamimdir,
Himaye
edenimdir,
Ona
sarılırım her şiddetli karanlıkta,
Yürüdüğüm
dünya yollarını düşman sardığında
Ona
sarılırım ben,
Rab
Allah bana yeter derim,
Yine
derim ki o ne güzel vekildir,
Ne
güzel Mevla’dır,
Bizleri
de ancak güzel yerlere yerleştirecek olan da odur…
Rab
yeryüzüne intikam almak için geldiğinde,
Onu
mutlaka azabının şiddetinden tanırsınız,
İşte o
benim rabbimdir,
O
benim ruhumu
Ve
bedenimi kederlere boğanlardan,
Bizlerin
hayatını zehirleyenlerden
İntikamımı
almaya
Mutlaka
gelecektir,
Çünkü
o sözünden dönmeyen
Güvenilir
bir Rab’dır.
O
garip adam bilge şairin yüzüne baktı
Ve
bilge şaire dedi ki;
Erdemle
mücadele ver,
Fakat
daima o adalet ile erdemli yaşamayı
Sana
emreden Mesih İsa’nın Rabbine sığınıp güven,
Ondan
daha güzel ve güvenilir bir Rab bulamazsın asla…
Bilge
şair o garip adamı ardından giderken
Sessizce
seyredip hak verdi ona.
Açgözlü insan kendisini neden kınamaz…
İnsanın
o kendi yaptığı
Veya
yapmayı hayal ettiği
O
birçok zâlimliği o birçok zorbalığı
O
birçok kötülüğü başkaları yapınca kınarken,
Fakat
tüm o kötülükleri kendisi yaptığında
Kendisini
neden kınamaz ki
Bunu
bir düşünmeli insan,
Sen de
bunu bir düşün olmaz mı?
Hayatı
bir arada paylaşmak zorunda kaldığımız
İşte
bu şehirlerde,
Erdemli,
bilge bir insan olmayı tercih edip yaşamak kadar
İnanın
ki güzel bir şey olabilir mi?
Herkese
yetecek kadar mutluluk ve hazine var bu dünyada
Fakat
siz hâlen her şey benim olsun diye uğraşıyorsunuz, neden.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ruhunu erdemle terbiye et…
İnsan
bedeninde çok zaman
Arzular
aşırılık gösterip
Hayvanlaşmaya
başladığında,
Ruhumuzu
ise;
O
hayvansı arzuları
Erdemle
Doğru
bir düzene koymak için
Hikmetlice
eyitilebilmeyi öğrenmek ve öğretmek gücüne
Sahip
olabildiğinde insan,
İşte
ancak o zaman kurmak istediği insani güzel ilişkiler de
Çok mükemmel
bir seviyeye ulaşsın…
Ruhunuzu
terbiye etmeyi öğrenin,
Ondan
sonra görün bakın ki
Her
insan birbiriyle ne de güzel anlaşıyormuş, anlarsınız.
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsanı kirleten sebepler nelerdir…
Şair
dedi ki
Halkın
yüzünde daima
O
politikacılar da olduğu gibi kirli maskeler vardır,
Tam
manasıyla kim oldukları anlaşılmazlar,
Fakat
az sayıda da olsa o maskeler altında
Güzel
yürekli bir kaç erdemli insanda var olabiliyor...
Peki,
ben hangi maskenin altında
Hangi
yüreği taşıyorum,
İyi
insanlar kimdir kimler değildir diye nerede bileceğim diye
Doğru ve
dürüst olan bir soru sormalı kendisine insan...
Peki,
yine doğru bir soru da yöneltelim kendimize,
Diyelim
ki halk mı bozar kirletir insanı,
İnsan
mı bozar kirletir halkı,
Veya
da politikacılar mı bozar halkı,
Halk
mı bozar politikacıları, diye soralım kendimize,
Politikacıların
halkın içinden çıkartıldığı seçildiği bir gerçek,
Hatta ‘iyi
ve erdemli yaşamaya gayret gösteren insanları
Kirletenlerinde
halk ve toplum sosyolojisi olduğu da bir gerçek’
Peki,
tüm bu gerçeklerin içinde iyi ve erdemli olmaya çalışan
O
insanlar ne yapmalı diye kendinize de sorun lütfen.
Peki, insan
bu kirlilik savaşında gardını nasıl almalı ki
Daha
az bir zararla kurtulabilsin
Ve
hayatına iyi bir birey olarak sürdürebilsin diye de
Kendinize
bir cevap aramayı da ihmal etmeyin,
Size
bir gün çok büyük bir faydası olur…
Şunu
da unutmayın ki düşünmeden okuyorsanız eğer
Okuduklarınızın
size hiçbir faydası olmayacaktır, düşünün.
İnsan kendisine nasıl yetebilir…
Ben insanların
kendisine yetebilmesini
Ve
elindekilerle yetine bilmesini,
Bir de
ayrıca zenginliğe açık
Fakat
açgözlü değil de tok gözlü olmasını tavsiye ederim,
Ama mutlaka
erdemli insanlarla da
Şu
hayatı paylaşabileceğiniz
Doğru
bir yaşam yolunu da
Kendinize
çizmelisiniz
Diye
düşünüyorum,
Siz bu
konuda ne düşünüyorsunuz,
Veya
sizler bu meseleler hakkında
Bugüne
kadar ne düşündünüz,
İşte
tüm bunlara birlikte cevap bulmanın tam zamanı,
Haksız
mıyım? Düşünün lütfen, karar sizin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Vahşiliklerimiz ve metropoller…
Düşünüyorum
da bazen
Şu
metropoller de yaşamak
Vahşi
bir insan olmamızı mı gerektiriyor
Yoksa sadece
güçlü, bilge, uyanık
Erdemli
bir karakter olmak yeterli midir?
Neden
böyle düşünüyorum biliyor musunuz?
Açıklayayım
Çünkü şu
metropoller çok zaman
O
meşhur vahşi amazon ormanlarından bile
Çok korkutucu
Ve
tehlikeli olabiliyorlar,
Fakat
o vahşi amazonlara kıyasla
En çok
cinayetin metropollerde işlendiği gerçeğini de
Göz
ardı etmeden düşünmeyi ihmal etmiyorum.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Modern
insanın vahşiliği…
Kadim
de yaşamış vahşi insanlar ile
Şu
günümüz de yaşayan din dil ırk fark etmeksizin
Modern
ve kültürlü olan,
Okul
okumuş vahşi insanlar arasında
En çok
hangisi daha vahşidir diye
Bir
derecelendirme kıyas yaparsak eğer,
En çok
vahşet yapanların,
En çok
vahşi olanların
Hangisi
olduğunu
Bulmamız
kolay olur mu?
Evet,
sizce en büyük vahşi şu modern kültürlü
Okul
okumuş insanlar mıdır?
Yoksa
kadim de yaşamış insanlar mıdır?
Varın
şimdi siz düşünün ve kıyas edin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdem vasfı hayat kurtarır…
Sevgili
seçimin de,
Arkadaş
seçiminde,
Eş
seçimin de, dostluk seçimlerin de,
İş ve yönetim
gibi seçimlerde,
Tercihlerde
sadece bedene, dış güzelliğine,
Ön
yargılara önem verip,
Ruh
güzelliğini ve erdemi tercih etmediğiniz zaman
Başınıza
gelebilecek zararların
Ve
başınıza gelebilecek kederlerin
Sizin
hayatınızı
Harap
etmesi büyük bir gerçek...
Size
tavsiyem sağlıklı her ne tür ilişki olursa olsun,
Tüm o
ilişkilerde,
İlk
tercihiniz ‘erdem vasfı’ daima en ön tercihiniz şartınız olmalı.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Akıl,
kalp ve düşünce gücü…
Kötülüklerden
ve çelişkilerden ibret alarak
İnsanlar
doğru olanı yapmaya
Ve
doğru olanı öğretip öğrenmeye çaba sarf etmeli,
Akıl,
kalp ve düşünce kudreti bu anlamda çalıştırılmalı,
İnsanlar
bu alanda dürüst olarak kendilerini
Erdemlice
şekillendirebilmeliler…
Aklımızda
ki bir şeyler bizi ya öfkelendirir
Ya da
mutlu kılar,
Ya
kedere, kötülüğe, iyiliğe
Ya da
neşeye sürükler aklımızda ki bir şeyler bizi,
İşte
önemli olan o aklı, o kalbi, o düşüncelerimizi
Her
türlü olay sorun karşısında
Erdemli
bir hikmete ulaştırabilmek de,
Akıl,
kalp ve düşünceler
Ölçüyü
erdemli tutabilmeyi başarırsa eğer,
İşte o
zaman kederler çoğunluk olarak
İnsana
fazla zarar veremez hale gelebilir,
Tutkuyu
ateşleyen düşünceler ve korkular gibi,
Aslında
birçok şeyi aklımızla halledebiliriz,
Kötülükleri
ve kederleri
Akıl,
kalp ve düşünce gücümüzle kendimizden öteleyebiliriz,
Siz ne
dersiniz, bunu başara bilir miyiz?
Fakat
yine de gözdür ağlar, kalptir hüzünlenir,
Dedim
ya önemli olan her türlü olay karşısın da
Ölçümüz
erdemli olmalı,
Peki, erdemli olmayı nasıl başarabilir insan.
Devlet, hükümet ve halk arasında ki çelişki…
Devletlerin
zenginliği çoğalıp yükselirken,
Beraberinde
o devleti kurup oluşturan,
O
devleti zenginleştiren, o devleti koruyan,
O
devleti kollayan emekçi insanların,
Fakir
insanların kederleri de artıp çoğalıyor,
İşte
bu ne yaman çelişki diye düşündüğüm çok olur benim,
Sizce
de büyük bir çeliş ki değil mi bu,
O devleti
güçlendiren koruyan vatandaşların çoğu
Refah
seviyesinden aşağıda yaşatılmaya mecbur bırakılıp,
O
devleti kuran vatandaşın seçimlerle getirdiği
O
politikacılar ise lüks ve zenginlik içinde yüzecekler,
Bu ne
yaman bir çeliş ki öğle değil mi?
Halk olarak
kendi kurup koruduğun
O zengin
devletin gözü önünde fakirleşiyor ve düşüyorsun,
Ne
büyük bir acı aslında,
Neden
peki, bir türlü paraya, altına,
Hazinelere
tek başına sahip olmak hırsı sarınca kralları
Ve
hükümetleri aç gözlülük sarınca,
O
gerçek efendi olan Rab
Ve
gerçek yönetici olan halk
Unutulup
bir kenara atılmak isteniyor,
Peki,
bu aç gözlülük neden...
Ah şu
tanrı olmak isteği,
Budala
birçok insanın gözünü aşırı hırs bürüyünce,
Dengeyi
bozmak
Ve
dengeyi bozmamak denen felsefenin kimyasına bile Hükmetmek istiyorlar…
Ah şu
tanrı olmak isteği yok mu?
O
budala birçok hükümdarın,
O
budala birçok hükümetin
Ve budala
birçok insan tayfasının
O ebedi
cehenneme bağlanan
Acı ve
haklı bir sonu olacak o tanrı olmak hevesleri,
Oysaki
hükümetlerin, kralların
Ve tüm
yöneticilerin akıllarından çıkartmamaları gereken
Çok
önemli bir şey var,
O da kendilerine
o hazineleri
Ve o gücü
kazandıran gerçek efendileri olan
Rab ve
o bir ömür borçlu oldukları halk,
Bunlara
karşı âdil olmaları gerektiğini
Asla
unutmamalılar.
Hatalar ve insanın budalalığı…
Şair
der ki
Yapılan
hatalar; ya bilmeyerek
O yapılan
hatalı bilgisiz erdemsiz yargılamalardan kaynaklanır, Ya da bile isteye yapılan
O hatalı
yargıyı tercih etmekle meydana gelir,
İşte
siz varın erdemli kararlar
Ve
erdemli yargıları uygulamanın değerlerini
Ve
erdemin büyüklüğünü bir düşünün...
Erdemli
kararlar ve erdemli yargılar insanı ancak
Doğru
sağlıklı olanı yapmaya yönlendirirken,
Erdemsiz
tercih ve erdemsiz yargıların da sonu
Ancak
zarar oluyor, haksız mıyım?
Ne
acıdır ki insanlığın çoğu
Ya
cahil yargılarıyla mutlu
Ya da bile
isteyerek o yaptıkları
Tüm o
haksız yargıların savunucuları olmaya devam etmekte, Elbette böyle bir dünya
halkının sonu ise
Selamet
ve sağlıklı olmasa gerek…
Hiç
şehir trafiğinde üç yüz kilometre hızla durmadan gidip
Kaza
yapmamak mümkün mü?
İşte
onların tercihleri bu örneğe benziyor,
Nihayetinde
hepsi de çuvallayacaklar,
Bunun
bilincinde olarak
O
hayat arabalarını duvara toslayacaklar,
Oysaki
hatalarından ders ibret alıp
Doğru
olana yönelmek de bir erdem vasfıdır
Fakat
o budala insan hâlen hayatı israf etmeye devam ediyor.
Aşk dünyamızı neden terk etti…
Şaire
dediler ki
Ey
bilge şair aşk denen gerçeğin dünyamızı
Terk
ettiği söylenmekte, sen bu konuda ne dersin,
Bilge
şairde olaya farklı bir yerden yaklaşarak,
Şöyle
bir açıklamada bulundu,
Onlara
cevaben dedi ki;
Harabelerle
karşılaştığım da,
Gece kondu
evlere
Veya
metropollerin
O gök
delenlerine baktığımda derim ki çok zaman;
Kim
bilir buralardan ne değerli hazineler,
Ne çok
değerli fikir insanları
Ya da
ne çok acımasız katiller hırsızlar türedi,
Ne çok
mağdur
Ve ne
çok kederli insanlar bu metropoller de,
Bu
gece kondular da filizlendi,
Onlar
hiç durmaksızın buralarda türedi
Aynı o
acılı
Veya
şekerli meyve ağaçları gibi…
İşte
oralardan türeyen insanlar
Dünyamızı
bir yerlere getirdiler,
Nereye
getirdiler dersiniz,
Ben
size açıklayayım,
Dünyanın
getirildiği o hastalıklı
Ve o
hastalanmış dünya da ise cinayetlerin çoğalıp,
Oralardan
türeyen birçok insan eliyle
O
cinayetlerin
Normal
bir durummuş gibi gösterilmeye çalışıldığı şu çağa bakıp,
Derim
ki;
O dindar
olduklarını iddia eden insanlar başta olmak üzere,
Onların
ve Modernizmin şu dünyamızı
Ve
insanlığı getirdiği
Veya
getirmek istediği nokta
Bu
mudur demekten kendimi alamıyorum,
Savaşlar,
kaos, adaletle paylaşılmayan dünya hazineleri,
Güvensizlik,
insan ilişkilerinin bencilliği,
İnsan
eliyle yine
Ağır
kanser hastası olmuş bir dünya evimiz,
Havası
zehir, suyu zehir, toprağı zehir haline getirilmiş,
İnsanları
ise; küstahlaşmış, kaba, kibirli, samimiyetsiz olmuş,
Güvensiz,
okumuş birer cahil haline getirilmiş insanların,
Okumuş
birer kâtil, okumuş birer erdemsiz,
Kaba,
ham softa, yobaz haline getirilmişken
Ve erdemli
bilgelere ise artık saygı ve yeterince değer verilmezken,
O yüce
Aşk
denen aziz gerçeğin de,
Şu dünyamızı
haklı olarak terk etmesi,
Aşktan
beklenebilecek
Gayet
normal bir hamle olsa gerek.
Ruhen ve beden aşılanmak…
Maddi
ve manevi hastalıklara karşı aşılanırsın,
Aşı, seni
hasta eden o bazı şeylerin,
O seni
hasta eden virüsün
Ve bir
kısım kimyanın da karışımıyla elde edilen
Bir
tür iyileştirici, koruyucu kimyasaldır,
Birçok
kimseye göre aşıya ilaçtır denmese de,
Bana
göre bir tür iyileştirici ve koruyucu ilaçtır…
Peki,
o aşının içinde bizi hasta eden virüse
O
mikroba dönüşür müyüz?
Elbette
ki şu ana kadar hiç dönüşeni görülmedi,
Aşı
sizi hasta eden o virüsten o şeylerden biraz olsun
Ruhunuza
ve vücudunuza verilse de
Siz o
mikroba dönüşmüş olmuyorsunuz,
Sağlığınıza
kavuşur
Ve
yeniden güçlü kuvvetli bir insan olarak
Hayatınıza
kaldığınız o yerden devam edebiliyorsunuz,
Hatta vücudunuz
korunur ve daha güçlü olarak,
Hayatını,
hastalıklara karşı bağışıklık
Ve savunma
kazanmış olarak
Huzur
ve güven içinde devam ettirebiliyor...
Peki,
maddi ve manevi hastalıklara karşı
Aşılanmazsanız
eğer neler oluyor,
Bedenen
hastalığınız sizi kederler, acılar içinde
Ölüme
doğru hızla sürükler…
İşte
tüm bunlara kıyasla manevi aşılarınızı,
Ruhunuza
zarar veren o şeylere,
Ruhunuzu
hasta eden o hastalıklara karşı,
Ruhunuzun
aşılarını da almadığınız takdir de ise
Zararlar
görmeye başlıyorsunuz,
Mesela
neler mi olabilir,
Anlatayım,
şöyle ki;
Dolandırıcılar
tarafından çabuk kandırılıp aldatılırsınız,
Ne
alaka demeyin biraz olsun düşünün
Aklını
hikmetle kullananlar anlar
Bu
anlattıklarımı,
Daha
sonrasında,
Zarara
uğramış, hilelere düşmüş,
Anlayışsız
bir insan olur, iyiyi kötüden ayıramaz,
Erdemsiz,
bilgisiz, kararsız
Ve aptallaşmış
biri haline gelir,
Kötülükler
yapmaya başlar
Ve
sizde kötülerden olup çıkıverirsiniz insanlıktan,
Bedenen
olduğu gibi ruhen de yine
Kederler
acılar içinde ölüme doğru sürüklenirsiniz...
Ben
size derim ki
Maddi
ve manevi hastalıklara karşı aşılanın,
Manevi
hastalıklara karşı da ancak
Erdem
aşısıyla, bilgelik aşısıyla,
Hikmetli
bir idrak ilmi aşısıyla,
Doğru
dürüst bir mantık aşısıyla,
Güzel
ahlak aşılarıyla ruhunuzda aşılamayı ihmal etmeyin…
Şair
son olarak dedi ki
Ey
yüce erdem, ey aziz bilgelik, ey ulu anlayış
Ve ey
ulu bilgelik, ben sizleri seviyorum.
İnsanın ergenliğini etkileyen şeyler…
İnsanın
ergenlik dönemini etkileyen çevre faktörü,
Aile
içinde ki insanların bilgi eğitim seviyesi,
Parasal
maddi durumlar,
Etrafında
ki insanların merhametli bilgili olup olmamaları,
Sevgi faktörü,
iletişim faktörü,
Erdemlilik
ve eğitim gibi faktörlerin eksik ya da
İyi
olup olmaması,
Çocuğun
ergenliğe daha sağlıklı
Veya
daha geriden sağlıksız başlamasına sebep olabiliyor...
Ben
nasıl bir aile tercih ederdim diye sorarsanız eğer
Elbette
ki ben erdemli bilge bir ailede yetişen
Ve
erdemli olarak büyütülen bir çocuk olmayı tercih ederdim, Zaten dünyamızın da ancak
yaşanılabilir
Ve
mutlu sağlıklı olabilmesi de
O erdemli
bilge insanların ellerinden yetişmiş
Böyle
erdemli bilge nesillerle mümkün olacaktır kanaatindeyim
Fakat
dünyamızın zehir dolu haline ve her yıl işlenen
Yüz
milyonlarca cinayete bakacak olursak
Hiç de
öğle zannedildiği kadar
Erdemli
aile nüfus oranının çok olmadığı
Hemen
anlaşılmaktadır…
Dünyada
ki her bir aile bir çocuğunu erdemli bir birey olarak
Eğitip
yetiştirip dünyaya hayata ve ayrıca
Kendisine
kazandırmış olsaydı eğer
Bu
dünyamız elbette her yeriyle yaşanılabilir,
Mutlu
sağlıklı bir yer haline getirilebilirdi…
Ne
diyebilirim ki başka,
Hiç
değilse, her şeye rağmen gülümse ve kederler dağılır belki.
Yargı ve muhasebe…
İnsanları
ve kendini muhasebeye çekip yargılaman gerektiğinde
Mutlaka
erdem, bilgelik ve tarafsızlıkla muhasebeye çekip,
Bir de
o ön yargılardan uzak olarak, adaletli olarak
Muhasebe
edip yargıla,
Doğru
sonuca daha çabuk ancak böyle varabilirsin.
Hakikate
varmak elbette çok önemli,
Her
şeye karşıda ılımlı da olma,
Neden
mi? Açıklayayım,
Kâtile,
haksız olana ve tüm şeytani kötü işlere ılımlı olmak Ancak kötülüklerin çok
fazla doğum yapıp
Büyümesine
sebep olursun,
Kötülüğün
doğup büyüyüp etrafa zararlar vermesini istemezsin,
Sen
mi?
Sen yeter
ki erdemli bir bilge ol, doğru senin önüne çıkacaktır.
Sonnet… Nafiz coşkun
Çirkin taraflarını gör ve değişim göster…
Benim
tavsiyem hatalarınızı kötülüklerinizi
Ve
çirkin taraflarınız varsa onları mutlaka görün
Ve
güzelleştirmek için de dürüst bir çaba sarf edin,
Çünkü
hatalarla aldığınız her bir karar
Hem sizi
hem de etrafınızdakileri zarara,
Mutsuzluğa
götürecek olan budalaca kararlardır...
Neleri
kaybettiğinizi hatırlayın,
Ne
gibi erdemlilikleri yitirdiğini araştırın
Ve
onları yeniden, o erdemli vasıfları kazanmak için
Büyük
bir özveri ve büyük bir çaba sarf edin,
Tüm
bunları dürüst olarak yapmayı ihmal etmeyin,
Bu
şairin size küçük fakat
Hayati
ehemmiyet taşıyan bir tavsiyesi...
Karar
sizin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Cehaletin kısaca farklı bir tarifi…
Büyük
kederlere katlanan fakir topluluklar
Her
nedense
O
büyük kederleri getiren adaletsizliklere direnemediler...
Eğer o
büyük kederlere
O
büyük felaketlere direndikleri kadar,
Adaletsizliklere
karşıda direnç gösterebilselerdi,
Şu
dünyamız ülkemiz yaşanılabilir mutlu bir yer olurdu…
Üzerinde
yaşadığım toprakların insanlarının çoğunluğu
Hem kendilerine
ve hem de başkalarına yapılan
O tüm
adaletsizliklere ve o adaletsizliklerden doğan
O
büyük kederlere, hem halka
Ve hem
de tüm insanlığa adaletsizlik
Hırsızlık
yapan o bir kısım hükümetlere
O bir
kısım politikacılara
Ve o
bir kısım hırsız şirketlerin
Haksızlıklarına
karşı erdemlice direnemediler...
Eğer
tüm bunlara karşı erdemlice birlik olup direnebilselerdi
Emin
olun ki dünya bambaşka bir cennet oluverirdi,
Cehalet
mi desem ne desem bu olup bitenlere karşı bilemedim…
Adaletsizliğin
getirdiği kederlerle yaşamaya alışmak
Öğle
inanıyorum ki büyük bir onursuzluktu,
Dedim
ya cehalet mi desem bunlara bilemedim gitti...
Oysaki
peygamberler ve ilahi kitaplar bile geldiğinde
İlk işleri
olarak adaletsizliğe
Ve
haksızlık yapan saltanatlara hükümetlere karşı
Erdemlice
bilgece bir başkaldırış mücadelesi yaparlardı,
Peki,
peygamberlere ve hem de ilahi kitaplara
İman
ettiğini söyleyen bu suskun halk da,
Bu
suskun topluluklar da
Neyin
nesidir, ne yapmaya çalışıyorlar,
Bunlarda
ki nasıl bir inançtır ki
Hem o
adaletsizliklere başkaldıran peygamberlere
İnandıklarını
söyleyip,
Hem de
haksızlıklara karşı direnç göstermiyorlar,
Dedim
ya cehalet mi desem tüm bunlara bilemedim gitti.
Cinnet,
çelişkiler, insanlar…
Şu
günümüz modern dünyasında
Cinayetler,
erdemsizlikler,
Çirkin
ahlak
Ve
cehalet,
Emin
olun ki en yüksek makam
Ve çok
sevilen bir karakter halini almış,
Şu dünya
insanlığının büyük bir kısmı tarafından
Böyle
kabul edilir olduğunu görmekteyim,
Tüm bu
kötülüklere rağbet edişi insanın,
Böyle
bir budalalığa rağbet edişi insanın
Ne
büyük bir endişe aslında bir bilseydiniz,
Belki
de çok ağlar hiç gülmezdiniz
Bu
kötülüklerin bir yaşam tarzı haline gelmesinin
İnsanlığı
ne büyük bir yıkıma götürdüğünü…
Adaletli
yaşamayı enayilik zanneden bir insanlıkla
Şu aynı
sokaklarda yaşamaktayım dünyayı,
Benim
için bu büyük bir keder,
Siz
mutlu olmalısınız,
Ah
keşke bir anlayabilseniz bu büyük kederi,
Bu
kötülüklerin sizleri nasıl bir uçuruma sürüklediğini
Ah keşke
bir anlayıp idrak edebilseydiniz…
Bazen
derim ki esprisine kendime;
İnsanlığın
ve cinlerin hilelerinden dolayı
İblisler
bile çoktan terk etmiş olsa gerek dünyayı…
Birde
şöyle insanlar,
Şöyle
hükümetler var ki
Halkı
kandırmak adına
O
kutsal ilahi sözlerden bile
Yalan
yanlış tercümeler düzmeyi,
İlahi
kitapları kendi menfaatleri için maşa alet yapmayı
İhmal
etmiyorlar, işte birde böyle kötülükler var,
Onlarla
halkı kendi menfaatleri uğruna
Kandırıp
güç kuvvet elde edenler ile
İşte bu
hilekârların içinde yaşamak,
Onların
içinde yaşamak zorunda kalıp,
Erdemli
olarak hayat sürdürmek çok zor,
Onların
arasında yaşamak çok zaman
Şuna
benziyor artık, şöyle ki;
O aç
kalmış binlerce çakalın arasından
Ekmek yiyecek
su alabilmek gibi bugünler de…
Ruhum
ise
Şimdilerde
bir mahşer meydanı kadar çetin labirentlerin
İçerisine
girmiş kadar sıkıntılı...
Farkındalar
mı bilmiyorum fakat
Şu
yaşadığını zannettiğin insanlık aslında
Çoktan
yaşamakta cehennemini,
Daha
henüz girmeden o gerçekte ki cehennem sahnesine…
Şu
benim konuşmalarımdan, yazmamdan ötürü
O
kötülüğün öncülerinden olan iblis kadar
Hem politikacılar,
hem yöneticiler
Ve hem
de halk rahatsız oluyor diyenlere
Ne
diyebilirim ki
O her
gün baktıkları aynalarda ki
Maskeleriyle
çok mu mutlular acaba…
Kafes demokrasisi…
Geçtiğimiz
tüm seçimler göstermiştir
Ve
ispat etmiştir ki bu ülke de halkın iradesi,
Bu
ülke de halkın demokrasisi değil,
Ancak
bir ‘derin devlet’ demokrasisi vardır,
Ancak
‘derin devletin’ seçtiği hükümet olabilir,
Halkın
seçimi ise
Sadece
ve sadece tüm dünyaya karşı
Sahte
bir demokrasi gösterişinden ibarettir,
Halkın
seçtiği ne kadar çok oy toplasa bile,
Hatta
zafer kazansa bile
O
oyların çokluğunun halka yansıtılmadan
Hile
yoluyla, derin devlet eliyle yok edildiği
Uydurma
bir komplo teorisi değildir,
Bir
gerçektir…
Tüm
partileri ve tüm parti liderlerini
Ancak
derin devlet seçer,
Halkın
cahilleri ve emekçileri ise birer piyondur,
Zenginler
için, zengin şirketler için,
Patronlar
için, hükümetler için
Ve
derin devlet için feda edilebilecek piyonlardır onlar,
Derin
devlet iş başına getirir, sizler ise sadece uyursunuz…
İşte
‘kafes demokrasisi’
Veya
‘kukla demokrasisi’ dediğim budur.
Kukla ve kafes demokrasileri…
Gerçek
demokratik bir uygarlık
Ancak
erdemli bilge akılların
Âdil
yaşam hamlelerini
Fazlaca
yaptığı zamanlar da olacaktır,
O
zamanların
Geçmişte
yaşanıp yaşanmadığı bir meçhul,
Fakat
bu zamanın kuklalarıyla da
Bu
zaten hiç mümkün değil,
Peki,
ya ne zaman…
Halkın
değil de,
‘Derin
devletlerin demokrasisinin’
Zorla
dayatılmaya çalışıldığı bu zamanlara bakınca
Hiç
ümidi kalmıyor insanın,
‘Kukla
demokrasilerin’
Zorla
toplumlara benimsetilmeye çalışıldığı
Bir
zamandan sesleniyorum…
Etrafa
bir bakın,
Sadece
görebileceğiniz ‘kukla demokratlar’
‘kukladan
demokrat gibi gözüken toplumlar’
Ve bir
de
Görünmeyenler
vardır,
Onlarda
kuklaların ‘kuklacılarıdır’
Kuklaların
da kukla olduğu besbelli…
Uyanabilir
mi halk,
Hiç
zannetmiyorum,
Çok
derin bir gaflet uykusundalar.
Kukla demokrasilerin kurbanı bir kadın…
Şair,
kızgın ve kederli bir kadın gördü,
Kadın
şairi tanıdı, baktı şairin yüzüne,
Şair
ise, kadına neden öğle kızgın ve kederli olduğunu sordu
Ve kadın
da cevaben dedi ki şaire:
Ey
Bilge şair,
O büyük
hırsızlar artık evlere,
İş
yerlerine veya bankalara girip soygun yapmaya
Tenezzül
etmiyorlar,
Hırsızlıklarını
yasalaştırıp,
Halkı,
sizi, toplumları
Tüm o
parayı malı mülkü serveti
Ödemeye
mahkûm ediyorlar,
Ödemez
isen kolluk kuvvetleri aracılığıyla
Zorla
söke söke alıyorlar senden,
Hatta
kolluk kuvvetlerinin bireylerini bile
Devlete
ve kendilerine borçlandırıp
Onların
da elinden yine söke-söke alıyorlar,
Şeytana
ihtiyaç kalmadı artık,
Yeryüzünde
varken onca devlet yöneticileri,
Şeytanlara
hiç ihtiyaç kalmadı artık,
Politikacılar,
şirketler, derin devletler ve hükümetler eliyle;
Kukla
toplumlar ve halk hırsızlanmaya devam ediyor...
Yarası
olan gocunur, öğle değil mi şair.
Yarası
olan gocunsun…
Peki,
halk uyanır mı gaflet uykusundan, hiç zannetmem.
Kuklaların
kukla olduğu besbelli!
Derin devletlerin kuklacılarına karşı…
Şair yapılan
tüm o haksızlıkları
Ve tüm
o adaletsizlikleri görüp, dinleyip, duyup dedi ki
‘’biz
ilahi kitapları ve peygamberleri
Ancak
adalet terazisini ayakta tutsunlar
(insanlar
ve yöneticiler Adaletli olup adil yaşasınlar)
Diye
gönderdik ‘’.
Fakat
görmekteyim ki
Dine
iman ettiğini söyleyen hükümet yöneticileri bile
Adaletsizliklerine,
haksız yere halkın malını mülkünü
Eksiltmeye
devam ediyorlar…
Ben
rabbimin ilahi kitapta ki
Bu
ayetini (sözünü) okuyup bildiğim halde,
Susamadım,
yazmaktan geri durmadım,
Asla
mücadeleyi terk etmedim.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hükümetler biriktirdiği hazinelerin kölesi…
Kendilerine(hükümdarlara)
koşulsuz şartsız itaat edilince
Hükümdarlar
mı onların(halkın),
Yani
hükümdarlar o kendilerine biat eden
Halkın
(yani kibirlenmenin)kölesi mi olmuş olur,
Yoksa
hükümdarlara şartsız koşulsuz
Biat
itaat edenler mi(budalalıklarından dolayı) köle olur,
Diye bir
düşünmeli insan…
Aslında
her iki taraf da
O
nefret edilesi kölelik elbisesini giyinmişlerdir,
Bu
durum da her iki tarafta bir nevi köle konumundadır... Adaletsizlik, kötülük
yapan insanlar ise
O
kötülüğün ve kendi o çirkin arzularının kölesi olup
Giyerler
yine o çirkin kölelik giysisini,
Ne
çirkin bir elbise o öğle değil mi?
Sizler
giyinmek ister misiniz?
Hayır
deseniz bile aslında sizlere o kölelik elbiselerini,
Hükümetler
ve derin devletler her gün
Ve her
an giyindiriyorlar zaten,
Akıllarınızın
bile onlar tarafından yönetildiği bir zamandasınız,
Siz
sadece hür olduğunuzu zannede durun,
Aslında
kuklacıların ellerinde
Birer
kukla mısınız değil misiniz diye bir düşünün,
Kuklaların
kukla oldukları besbelli!
Hükümetler
ve patronlar doymasını ve şükretmesini öğrenip
Şu
biriktirdiklerini artık halka dağıtmaya başlasalar
Hiç
fena olmayacak,
Fakat
o biriktirip dağıtamadıkları hazinelerin bile
Kölesi
olmuş o patronlar ile hükümetler ne yapar bilemiyorum.
Hırsızı hırsıza mı şikâyet edelim…
Adamın
birisi, hükümetlerden,
Belediye
ve devletlerden
Vergiler
sebebiyle şikâyet edip duruyordu,
Şairde
ona dedi ki
Bu
şikâyetlerini devletin yetkili kurumlarına yapabilirsin, Adamcağız da haklı
olarak şaire cevaben dedi ki
Ey bilge
şair hırsızı hırsıza mı şikâyet edeyim,
Hem
hırsızı hırsıza şikâyet edipte hakkını alanı
Kim
görmüş, kim duymuş ki söyler misin?
Önemli
olan halkı erdemli yetiştirip
O
hırsız hükümetlerin sonunu getirmek gerekir, dedi adam,
Şair
ise adamcağıza hak vererek,
Ayrıca
ona bilgece konuşmasından dolayı teşekkür ederek
Yoluna
devam eder… Evet, hırsızı hırsıza mı şikâyet edelim.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hürriyetini almak, korumak için savaş ver…
Gerçek
bir hayat dersi istersen eğer, söyleyeyim, fakirleştirildin,
Hürriyetini
çok zaman satın alman gerekiyor,
Çünkü
şu cahillerin, derin devletin elinde kukla olmuşların,
Kuklacı
hükümetlerin, adaletsiz patronların, hırsızların,
Kukla
toplumların arasında yaşamaktan
Bir an
önce kurtarmak için kendini ve ayakta durmak için,
Hürriyetini
çok zaman satın alman gerekiyor, savaş ver,
İşte al
sana gerçek olan bir hayat dersi…
Acımasız
ol kötü olana karşı, erdemlice savaş onlarla, çünkü
Fırsatını
bulunca onlar sana hiç acımayacaklar,
Sen düştüğünde
yere, basıp geçecekler üzerinden…
Fakat
erdemli kibar vicdanlı olmak ise
O tüm kötü
olanlara karşı savaşı terk etmek anlamı da taşımaz.
Sen
erdemli ol ve haklarını korumak için mücadele, savaş ver,
Sonnet… Nafiz coşkun
Mütevazılığı enayilikle karıştırmayın…
Enayilikle
mütevazılığı birbirine karıştırmayın
Çünkü
böyle bir zamanda insanlar
Üstten
bakmayı, kendilerini üstün görmeyi
Ve
insanları ezip geçmeyi, onlara hükmetmeyi seviyorlar,
Kimsenin
mütevazı gösterilerine ödül falan verdikleri yok, Bunlara karşı çok da saygı
sevgi gösterişi yapmaya gerek de yok, Neyi hak ediyorlarsa öğle davranmak gerek
onlara,
Duruşunu
erdemli davranarak korumalı insan,
Uyanık
olmak gerekiyor, erdemlice hamleler yapmak gerekir,
Çünkü
her an aldatmak için birbirlerini
İnsanlar
pusuda bekliyorlar,
Aynı,
bir canavarın avını pusuya düşürmek istemesi gibi… Acımasız fakat bu bir
gerçek! Sana tavsiyem;
Sen hürriyetini
almak ve korumak için erdemlice mücadele ver.
Sonnet… Nafiz coşkun
Kendini tanı…
İnsan,
gerçekte zor ve kolay,
Rahat veya
tek zamanlarında kendisini daha yakından tanır,
Zor
zamanlarında, uzun süreli yalnızlıkların da,
Emanetin,
kendisinin sorumluluğuna verildiği zamanlar da, Ticaret ve paylaşım yapması
gereken işlerde, alış verişte,
Elde
etmek istediğini elde edemediğin de, vesaire-vesaire,
İnsan
kendisinin neler ve ne gibi hamleler yapacağını,
Nelere
katlanıp ve ne gibi düşüncelere dalacağını,
Mutlaka
kendisinde kendisini muhasebe ettiğin de görecektir. Bundan ne gibi bir öğüt mü
çıkartmak istiyorum,
Şöyle
ki kendini tanıyıp
Ve
kendine erdemlice sahip olan bir insanın
Aslında
gerçek bir insan olduğunun öğüdü çıkartılabilir,
Gerçek
bir insanın da gerçek bir kahraman olabileceği öğüdü!
Sonnet… Nafiz coşkun
İyi ve kötü aşçılar elinde ham insan pişiyor…
Her
aklı başında olan bilir ki şartlar olgunlaştığında
Sağlıklı
bir elma ağacının sağlıklı elmalar vereceğini,
İşte insanda
tam da böyledir,
İnsan
iyi ve kötüye açık bir akla sahiptir,
İnsan
iyi ve kötüye açık bir kalbi düşünceye sahiptir,
İyi
erdemli sağlıklı fikirlerle eğitilen
Ve
karakteri seciyesi iyi anlamda erdemleşen insanların,
Şartlar
olgunlaştığında, büyüdüklerinde,
Aklen
sağlıklı erdemli meyveler fikirler vereceğini,
Aklı
başında olan her insan bilir…
İyi mi
kötü mü meyveler verip vermeyeceği insanın
Ancak
aldığı eğitim ve kendi kararı ile belli olacak,
Ham
olan insan eğitiliyor, günü gelince kararını verecek…
Erdemli
olmayı istemek ya da istememek bütün mesele işte bu!
Sonnet… Nafiz coşkun
Asıl yenilgi mücadeleyi terk etmektir…
Aslan
Neden
ormanlar kralı
Bunu biliyor
musunuz?
O
Yenilmez
olduğu için değil,
Her
fâni varlık mutlaka yenilgiye uğrayabilir,
Aslanda
Yenilgiye
uğrayabilir,
Aslanın
ormanlar kralı olmasının
En
başta gelen
Sebeplerinden
birisi;
O
mücadeleyi
Ve
güçlü durmayı asla elinden bırakmıyor da ondan.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Yenilgi,
mücadeleyi terk etmektir…
Ölmek,
Yaralanmak,
Düşmek,
Kovulmak,
Ötelenmek,
Azarlanmak,
Tek
başına kalakalmak yenilgi değildir,
Asıl
yenilgi;
Tüm
bunlar başına geldiğinde
Erdemli
Ve
bilgece olan
Kararlı
bir mücadeleyi terk etmektir…
Haydi,
düştü isen, düşürüldü isen bile,
Ayağı
kalk ve yeniden koşmaya başla hayatı.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Tarafını
erdemlice düşünerek belirle…
Sen
ancak sana layıkıyla ilgi gösterenler için,
Senin
için layıkıyla savaşıp,
Senin
için layıkıyla
Mücadele
verenler adına mücadele verirsin…
Senin
için mücadele vermeyen,
Seninle
ilgilenmeyen,
Senin
yardımına koşmayanlar için
Savaşmazsın
da, mücadele vermezsin de,
Bu
ister arkadaş, ister devlet,
İster
hükümet, ister dost, ister sevgili,
İsterse
aile ve ya ırkın olsun hiç fark etmez…
Benden
çalan, beni sıkıntılara sokan,
Benim
yardımıma isteklerime erdemlice karşılık vermeyen
O
kişilere, kuruluşlara veya devletlere
Ben
neden yardım edip onları seveyim ki bu aptalca olurdu,
Hem
ben aptal veya cahil biri değilim,
İnsan
düştüğünde kaldırmak için elinden tutup
Layıkıyla
kaldırıp, layıkıyla destek olana teveccüh gösterir,
Şimdi
kim kime yardım ettiyse o ondan yardım istesin,
Siz
bana sıkıntıdan çileden başka ne verdiniz ki
Şe
gelip yanıma benden ne istiyorsunuz.
Sen
iyi ile kötünün,
Adaletli
ile adaletsizin, erdemli ile erdemsizin arasını
Ayıramayacak
kadar aptallaştıysan,
Aklını
yeniden kullanabilmeyi öğren de,
Gözün
açılsın.
Tanrıların
ve avenelerinin alayına isyan…
Her
gurup kendisinin hükümdarlığını ilan etti,
Her
bir gurup kendisinin tanrılığını
Birbirlerinin
hürriyetlerini reddederek ilan etti,
Diğer
bir başka tanrılıklarını ilan etmişler de gelerek
O
tanrılıklarını ilan edenlerin ve avenelerinin belasını sikti,
Hepsini
sefil harap bir duruma düşürdüler,
Bu
savaşlar asırlardır sürdü devam etti derken,
Tüm
tanrılıklarını ilan edenler
Ve
aveneleri ölü verdiler,
Onlardan
kimileri kendilerini cennetin efendileri,
Kimileri
de kendilerini cennet ile cehennemin
Tüm
gezegenlerin sahibi zannediyorlardı,
Onlardan
kimileri de ilahi kitapların rabbinin
Kendi
dostları olduklarını anlatıp öğle zannediyorlardı,
Taraftarlarını
dinler ile kandırıp güç topluyorlardı,
Dinleri
bir maşa alet olarak kullanıyorlardı, bencillerdi,
Fakat
budalalar bilmiyorlardı ki Rab tektir
Dosta
ve ya yardımcıya veya avukata savcıya ihtiyaç duymaz,
Derken
her bir tanrı ve o tanrıların aveneleri
Ve tüm
taraftarları öldüler, bir tek ölmeyen sadece
O
ilahi kitapların Rabbi olan Rab kaldı
Ve tüm
o tanrılıklarını ilan etmişlerle onların avenelerini toplayıp
Nereye
gönderdi dersiniz onları,
Elbette
o sahibi efendisi olduklarını zannettikleri cehenneme…
Bu
bilge şairin size diyeceği son cümle şöyle ki;
Paylaşmayı
ve erdemlice bir arada adaletli olarak
Kibarca
ve efendilikle, insanca yaşamayı beceremediniz
Ve
layık olduğunuz yere gittiniz… Alayınıza isyan.
Unutursan yenilgiye uğrarsın…
Başına
gelen kederleri
Ve
başlarına gelen felaketleri unutanlar,
Onların
başına neden geldiğini de anlayamayanlar,
Ve
onlardan ders çıkarmayan insanlar
Birçok
zaman yenilgiler yaşamaya devam ederler…
Unutma,
Unutursan
eğer
Ve
mücadele etmezsen eğer,
Mutlaka
düşersin ve yenilirsin.
Unutma,
Gördüğün
ibretlik olayları, hikâyeleri anla
Ve
ders çıkarmaya gayret göster,
Unutma,
Unutursan
eğer yenilirsin.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Aşılanmak mı gerek kalmak için ayakta…
Kederlere
karşı
Bağışıklık
mı kazanmak gerek
Yıpranmamak
için
Ve
daha sağlam ayakta kalıp
Yaşamak
için şu hayatta bağışıklık mı kazanmak gerek,
Peki,
bu nasıl mümkün olabilir,
Kimi
hastalıklara karşı aşı geliştirilir
Ve böylece
bedene bağışıklık kazandırılır,
Aşı;
uzman doktor ve bilim insanlarının hünerli ellerinde
Bedene
hastalık veren bir miktar virüsle beraber
Ve kimi
kimyasalların karışımından oluşur,
Peki,
biraz keder ve biraz erdem, biraz bilgelik,
Biraz
inanç, biraz hikmet mi karıştırıp
Ruha da
böyle bir aşıyı mı yapmalı güçlü kalmak için hayatta.
Sonnet… Nafiz coşkun
Elindekilerle mutlu olmasını öğren…
Yeterlilik,
yetmek duygusuyla
Arzularımızın
isteklerimizin dengede olmasıyla
Hayat
daha yaşanılır mutlu bir hale getirilebilir,
Deneyin
ve görün…
Unutmayın
ki dengelerin bozulmasıyla beraber
Dünya
ve insanlık yaşamının mutluluğu hastalanmakta
Ve
sesi soluğu da hastalanmakta…
Yeterlilik,
yetmek duygusuyla
Hem ayrıca
elimizdekilerle yetinebilmeyi öğrendiğimizde,
Daha
kuvvetli olacağımıza eminim,
Yeter
ki elimizdeki faydayı erdemlice kullanabilenler olalım. Bunu şöyle anlamayın
sakın;
Elimizdekilerle
yetinip
Başka
bir şey istemeyin anlamında kullanmıyorum,
Elbette
başka bir şeyler için de mücadele edeceğiz,
Fakat
elimizdekilerle mutlu olmasını bilerek,
Onlarla
yetinmesini bilerek arayacağız
O aramak
istediklerimizi de.
Kaç
insan tanırım ki ele geçiremediği şeylerin hüznü ile
Karartır
kederlere boğar hayatını,
Onlar
gibi olmaktansa, hem yetinebilmeyi
Ve hem
de erdemlice mücadeleyi öğrenmek
Daha
akıllıca mantıklıca olmaz mı?
Kötü mü arıyorsun aklına vursana kelepçe…
Hey
sen,
Bir
cinayet, bir katil, bir cellat, bir hırsız, bir pezevenk,
Bir
orospu, bir arsız, bin haksız, bir fesatçı mı arıyorsun,
O halde
kendi aklına
Ve
kendi hükümetine vursana kelepçeyi…
Neye
şımarıyorsun, burada kurtuldunuz hadi,
Peki,
seni mahşer de yakalayıp cehenneme sokmayan
O Rab
Allaha derim ki
Hani
verdiğin sözler yalan mıydı?
Herkesin
yaptığı kötülükler yanına kâr mı kalacak yani şimdi.
Hani
boynuzsuz keçinin hakkını
Boynuzlu
keçiden bile soracaktın diye, ona ben sormam mı? Benim artık dünyadakilere
söyleyecek sözüm kalmadı,
Herkes
kendi arsızlığını, hırsızlığını, haksızlığını, cinayetini, Herkes kendi o kalleşliğini
haklı görüp
Ölesiye
savunmakta ki
Endişelenmeye
başladım ki bunlar bu yüzsüzlükleriyle,
Halkı
kandırmayı aldatmayı başardıkları gibi
Rab
Allah’ımızı da ikna edip,
Bizi de
cehenneme attırıp, kendilerini cennete koydururlar…
Yine
katiller ve yine hırsızlar
Halkın
gözünde kahraman ilan edildi bu ne kederdir.
Artık
bu saatten sonra şehirler yıkılsa
Yansa
kül olsa umurumda mı sanırsın…
Hey
sizler,
Tutuklamak
için kötü insan arayanlar,
Kendi akıllarınıza vursanıza kelepçe!
Uyuyanları uyandırmaya bir kişi yeter mi?
Gerçekten
uyuyanları uyandırmak için
Bir
uyanık yeter mi?
Eğer
uyuyanların uyanmak gibi bir kabiliyetleri,
Zihin
açıklığı varsa eğer,
Elbette
uyuyanları uyandırmak için
Bir
uyanık kâfi yeterli olacaktır,
Fakat
uyuyanların uyanmak gibi,
Zihin
açıklığı gibi,
Erdemli
olmak gibi,
Bilge
bir idrak sahibi olmak gibi kabiliyetleri yoksa eğer,
O bir
uyanık değil bin uyanık bile
Yetmez
kâfi gelmez uyandırmaya uykularından budalaları.
Gaflet,
aptallık uykularından uyanmamak için
Direniyorlar
aptallar,
İşte
gerçek sefalet, işte gerçek budalalık!
Bu
yıkıntıyı temizlemek kaç asır alır bilemem,
Fakat
her günü keder kaygı sefalet böyle bir milletin,
Böyle cahil
bir insanlığın sonu hüsrandır bunu elbette bilirim.
İblise suçu atıp suçundan mı sıyrılıyorsun…
Daha
ne kadar kendi günahının cezasını
Şeytanın
üzerine yüklemeye
Çalışıyorsun
budala,
O
sadece vesvese teşvik verir işleyen sensin suçu,
Senin
hiç mi suçun,
Senin
hiç mi kabahatin yok...
Kendi
beceriksizliğini
Ve kendi
hatalarının faturasını da
Başkasına
kesmeyi bırakıp,
Hatalarını
tedavi etmeye
Bir an
önce başlasan iyi olmaz mı?
Kalk
ve doğrul,
Erdemli
olmayı öğren,
Vakti
değil yerde kalıp etrafı suçlamanın.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Gevezeliği terk edip erdemli yaşa…
Gevezece
öğüt vermek yerine,
Erdemli
olmayı öğrenip,
Erdemli
öğütler vermeye başlamak
Daha
doğru olur
Öğle
değil mi?
Gevezece
erdemsiz öğütler
Ancak
genelde
Ve
sonuç itibariyle
İnsanın
aklında sadece olumsuz
Kötü
hamlelere sebep olabilir…
Sen
gevezeliği ve dedikoduyu terk edip
Erdemli
yaşa ve bilgece öğütler ver,
Erdemli
yaşamak ruhun bedenin en sağlıklı gıdasıdır,
Hem erdemli
yaşantın öğütlerinden daha değerli olur böylece.
Sonnet… Nafiz coşkun
Nesiller mi suçlu, yetiştiremeyen sizler mi?
Nesillere
öfkeleniyorlar,
Neden
peki,
Onların
hatalarından,
Onların
günah ve arsızlıklarından dolayı,
Fakat
o nesillerin kendi spermlerinden,
Kendi
evlerinden çıktıklarını
Ve o
nesilleri erdemlice yetiştirmeyi başaramadıklarını
İtiraf
edemeyecek kadar da bencil ve erdemsizler,
O
nesilleri bilgece eğitemeyerek
Yine o
kendi beceriksizliklerinden şikâyet etmek yerine,
Yine o
kendi erdemlice eğitmeyi başaramadıkları
Nesillerden
şikâyet ediyorlar,
Bu ne
yaman çelişki öğle değil mi?
Ayrıca
kadimde yaşamış ölmüş gitmiş olan bir kısım insanların
Şu
kirli ve cinayet dolu nefret adındaki dünya mirasını da Nesillerden nesillere
miras bıraktıklarını da itiraf edemiyorlar, Bu ne yaman çelişki öğle değil mi?
Hem
erdemlice eğitmeyi başaramayacaklar,
Hem de
o nesillere cinayetler ve nefret dolu kirli bir dünyayı
Miras
bırakıp,
Daha
sonrada o nesillerden şikâyet edecekler,
Olmadı
şimdi…
Bu ne
yaman çelişki öğle değil mi?
Gerçek bir özür tamiriyle mümkündür…
İnsanlar
bir hata veya insanlar bir günah işlediklerinde,
Kuru
bir özür dilemek cümlesiyle
Özür
dilediklerini zannediyorlar,
Fakat
gerçekte ise, bir hata
Veya bir
günah işlediklerinde,
Gerçek
bir özür dilemek
Ancak o
hatayı erdem ve hikmetle,
Bilgece
onarmak anlamına gelmelidir,
Peki,
kaçınız bu gerçek manada ki
Özür
dilemek işlemini yapabiliyorsunuz,
İşte
gerçek erdemli hamlelerden biriside budur…
Hata
yaptıysanız eğer erdemlice tamir etmek zorundasınız,
Kimse
kimsenin yaşam hak ve hürriyetlerini
Hatalarıyla
cinayetleriyle yaşanmaz bir hale getirmeye hakkı yok.
Sonnet… Nafiz coşkun
İyi ile kötünün mücadelesi…
Gerçek
ilahi dinin
Ve
peygamberlerin gelme amaçlarından birisi de;
Adaleti
ve erdemi hem yaşamak
Ve hem
de yaşatmak görevini, ibadetini yeniden öğretmektir.
İnsanlar
ne zaman erdem ve adalet yaşantısını terk ettiyse
Savaşmak
ve huzursuzluk bir türlü eksik olmadı yeryüzünden,
Bakınız,
dinleyiniz lütfen,
Adalet
ve erdemliliği terk ederek,
Kendi saçma
sapan kültür ve totemlerini ilahi din zannederek
Ayrıca
bir de onları din diyerek yaşamak
Gayret
ve savaşına girişmiş olan şu insanların,
Hem
kendileriyle
Ve hem
de birbirleriyle çatışmalarına savaşmalarına
Asla
şaşmamak gerek,
Oysaki
adalet ve erdem tüm insanlık tarafından
Dürüst
olarak yaşanılır olmuş olsaydı eğer
Hem savaşların
ve hem de haksızlıkların,
Ayrıca
hırsızlıkların
Büyük
bir çoğunluğu neredeyse sona erip
Tükeneceği
muhakkak,
Peki,
kim bunun sona erip tükenmesini istemiyor,
Bundan
nemalananlar mı var,
Demek
ki varmış,
Demek
ki kimileri kötülüklerden,
Kimileri
de erdem ve adaletten beslenmekteler,
Ben
mi?
Ben
erdem ve adaleti tercih edenlerdenim,
Fakat
seni bilemiyorum.
İnsan neye ermeli ki insan olsun yeniden…
Hangi
varlığın elinden insan,
İnsan
gibi filizlenebildi ki
O kendi
elinden bile kendisini
Nankör
diye çıkarmadı mı zaten…
Peki,
nedir insanın kendisine olan bu uçurumu,
İnsan
olmak istiyorsa eğer bir insan
Erdemli
olmaktan başka çaresi yok
Hem
bunu böyle bilip anlamak zorunda…
Peki,
neye ermeli, ne üzere demlenmeli ki insan
Yine
adalet ve bilgeliğe ulaşabilsin diye
Soracak
olursanız eğer,
Yine
diyorum, yine tekrar ediyorum; erdem, bilgelik
Ve
adalet duygusunu hikmetlice yaşamaya ermeli ki insan,
İnsan
yeniden olsun yine düzgün, dürüst ve dosdoğru bir insan.
Sonnet… Nafiz coşkun
Birbirlerini öldürmek için yarışanlar…
İnsanlar
eğitim için tek bir şey amaçlamalı
O da ancak
Bilge,
erdemli bir toplum oluşturmak olmalı,
Fakat
insanlar
Haklı
ya da haksız
O kendi
örgütleri için işçiler, savaşçılar yetiştirmek
Ve
onları diğer guruplara karşı kışkırtıp
Birbirleriyle
savaştırıp
Hayvandan
daha aşağı bir yol tâkip etmekten de
Geri
hiç durmuyorlar,
Bu
eğiliminden insanoğlu bir türlü kurtulamıyor,
Zaten
kurtulmakta istemiyorlar,
İşte
toplumların sosyolojik kirli bir gerçeği,
Erdem
yerine savaş ve cehalet eken toplumların gerçeği budur.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şeytanın mirasını ele geçirince insan…
Yalnız
yaşayan bilge bir şair ile konuşurken
Sorduğumda
yalnızlığının sebebini
Bana
demişti ki;
Herkesi
ter edip
Yalnızlığıma
kısa bir süre çekilerek,
Çok tuhaftır
ki o günden sonra buldum
O
gerçek vatanım olan cenneti,
Anladım
ki o gün insanlığın
Tüm o
kötülükleri yapmak işlemini üstlenerek
Aslında
şeytanları bile kovup dünyadan,
Kötülüklerin
bile efendileri olduğunu ispat edip,
Kendileri
için cehennem biriktirdiklerini anladım…
Sonra şöyle
devam etti konuşmasına, dedi ki;
Kime
göre delisin, bu dünya insanlığına göre mi?
Kime
göre değersizsin, bu dünya insanlığına göre mi?
Kime
göre kötü bir insanısın,
O
kötülükleri yapan bu dünya insanlığına göreyse eğer
İşte sen
o vakit doğru bir yoldasın demektir,
Yaşa
yeter ki şimdiden sonra o yaşanmayan adaleti ve erdemi,
Haydi,
rast gele.
Cehaletin tepe noktası, köleliğe razı olmaktır…
Hükümetlerin
çoğu ve devletlerin çoğunluğu mu?
Onlar
ne mi yapar, anlatayım, şöyle ki
Onlar
on çalar bir geriye öderler, aslında hırsızlar çaldığı malları, Çaldıkları paraları
geri ödemezler
Fakat
yıllar sonra çaldığı on üzerinden birini
Geriye
ödemesinde ki sebep ise; halkı, o hükümetin
Ve o devletin
merhametli olduğuna ikna etmektir,
Amaç
burada halkı toplumu ikna etmek çabasıdır,
Çaldığı
malı kendisini affettirmek için geri vermek değildir,
Bu bir
sihirbazlık oyunudur, cahiller bunu daima yutarlar.
Seçimlere
katılanların çoğunluğunu cahil halk
Oluşturduğundan
dolayı, halk bu budalaca numarayı
Yine
yutarak ve yeniden hükümetlerin
Merhametli,
iyi kalpli olduğu gibi yanlış bir düşünceye,
Yanlış
bir kanıya kapılırlar ve yine kendisinden çalan
O hükümetleri
seçerek aptallıklarına
Yeni
bir aptallık daha eklerler…
Tabi
ki de hükümet olmak isteyen diğer grupların,
Diğer
partilerin iştahını bu kabartamaz olur mu?
Onların
da ağızlarının salyaları suları akmaya
Ve
kendi paylarını kapmak için var güçleriyle çalışmaya
Hiç
durmadan devam ederle,
Hangi
payı mı? Halkın vergileri, topraklar, lüks hayat,
Mal
mülk, kudret, saltanat, vesaire, vesaire,
İşte
cehaletin tepe noktası, erdemliliği adaleti mücadeleyi terk edip
Köleliğe
kendi eliyle razı gelmesidir insanın…
Kurtuluş
mu?
Kurtuluş
isteyenler halkın tümünü ya da büyük bir bölümünü
O en
büyük düşmandan, yani cehaletten kurtarıp,
Onlara
hikmetlice düşünebilmek yeteneğini,
Onları
bilgeliğe, yüksek anlayış kabiliyetine,
Onları
erdeme ulaştırmaktan başka çareniz yok…
Peki,
bunu başarabilecek dürüst olan
O bilim,
o ilim ordunuz var mı?
Onlarda
on çalıp bir geri ödeyen o hükümetlerin
Aveneleri,
yalakaları, kuklaları ve aç çakalları
Durumuna
düşmüş olabilirler mi onlarda,
Diye
kendinize bir sorun,
Didar
hükümetlerin ve avenelerinin bile hırsızlıkta
Tavan
yaptığı bir dünyadayız,
İşte
cehaletin ve budalalığın varabileceği tepe nokta,
Üçkâğıtçı
hükümetler, kukla demokrasi,
Oy
kapıp rahatça yönetebilmek için
Cahilleştirilen
toplumlar…
Şair
dedi ki uyandırmak gerek toplumları
O
gaflet, o budalalık uykusundan onları uyandırmak için
Mücadele
sarf etmek gerek.
Daima
şöyle demişimdir;
Kader
ya da talih değildi kötü ve budala olan,
Aslında
insanların kendi tercihleriydi
Onları
aptal ya da budala, erdemli ya da akıllı yapan!
Karar
sizin,
Er ya
da geç her bir insan ektiğini biçiyor.
İlham
konusu hakkında…
Asırlardan
beridir çok konuşulan
Ve
şairlere çok sorulan bir soru vardır,
İlham
nedir, ne işe yarar, gücü var mıdır?
Bir
gücü varsa da o ilhamın gücü kuvveti ne kadardır…
Şaire
dediler ki ilham mıdır şairlere, yazarlara,
Sanatkârlara
yazdıran söyleten,
Şairde
cevaben onlara dedi ki
Sanatkârlara,
yazarlara, şairlere ilham değil,
Ancak
onlara yazdıran düşündüren bilgeliktir,
Tecrübedir,
Erdemdir
Ve
kendi akıllarını kullanarak
Yine
kendi becerileri ile
Kendi
eğitimlerinden öğrendikleri
Hünerleridir
yazdıran söyleten onlara…
İlham;
duygu ve hislere arada bir uğrayan
Küçük
hediyeler misafirlerdir,
Bazen de
Rab, bazen de iblis, bazen de melek,
Kimi
zaman da tabiat
Veya diğer
başka varlıklardan kaynaklanan
Ve
duygu ile hislerde oluşan şeylerdir ilham, fakat
Onlardan,
yani ilhamdan bile faydalanabilmek için
Yine
bilgelik, yine tecrübe, yine erdem, yine irfan
Ve yine
aklını hikmetle kullanabilmek yeteneği gereklidir,
Tüm
bunlar olmadan ilhamın hiçbir gücü yoktur,
İlham;
işte ancak bu üstün vasıflarla şekillenip kalıba bile
Yine o
erdemli insan aklı ve erdemli insan kalbiyle konmaktadır.
Yani
yazarlara, sanatkârlara,
Bilim
insanlarına, şairlere yazdıran yaptıran,
Tüm
bunları söyleten şeyler ilham değil ancak bilgeliktir,
Ancak
erdemdir, hikmettir,
Tecrübelerdir,
akıldır, kalptir, çalışmanın gayretin hasadıdır,
Bunlarda
ancak kişinin,
İnsanın
kendi çabalarıyla öğrendikleriyle oluşurlar.
Şunu
unutmayın ki ilham adında bir varlık
Gelip
de eserlerimizi işlerimizi yapmıyor
Veya ilham
adında bir varlık gelerek
Bizim
eserlerimizi yazmıyor,
İlham
adında ki bir varlık bizim yerimize düşünmüyor,
Tüm
bunları yapan insanın erdemliliği,
İnsanın
bilgeliği, tecrübesi
Ve
hikmetli anlayış ile kabiliyetidir,
Yani
tüm bunları yapan da yazanda
Yazarın,
sanatkârın, şairin ta kendisidir,
Kısacası
bilgelik erdem tecrübe olmadan
O
ilham kırıntıları
Asla hiç
bir işe yaramıyor…
Fark apaçık ortada…
Kimi
insan güçlendikçe zenginleştikçe kötülükler yapar,
Kimi
insan da güçsüzleşip, fakirleştiğin de
Kötülük
yapmaya devam eder,
Kimi
insan zengin ve güçlü oldukça iyilik yapar,
Kimisi
de fakir ve zayıf olunca iyilik yapmaya başlar,
Bu
karışıklığın içinde büyük bir gerçek var ki
O da;
erdemli, bilge, âdil insanlar
Fakir
de olsalar, zengin de olsalar
İyilik
yapmaktan geri durmazlar,
Fakat
aptallıkla iyiliği de birbirine karıştırmazlar onlar,
Hatta
en az kötülüğü yapanlar ve en çok iyiliği yapan
Yine
onlardır,
Demek
ki nesiller erdemli bilge olarak eğitildiğin de
Dünyada
ki sorunların çoğu da çözülmüş oluyor,
Haksız
mıyım?
Peki,
onlara eğitim verebilecek olan
O erdemli
bilge ve âdil karaktere sahip
Kaç
eğitmen var şu cinayeti çok insanoğlunun dünyasın da.
Sizler
okuduklarınızın mı kölelerisiniz…
Eğer
bir yalan var ise ortada,
Hepiniz
okuduğunuz kitapların,
Hepimiz
okuduğunuz yazarların yalancılarısınız,
Hepiniz
o peşinden tutkuyla koştuklarınızın yalancılarısınız, Politikacılarınızın, liderlerinizin,
şeyhlerinizin yalancılarısınız,
Peki,
bilgilerinizin, ön yargılarınızın doğruluğuna emin misiniz?
Her
şey zannettiğiniz gibi olmayabilir,
Peki,
gözünüzle gördünüz mü?
Hikmetli
bir mantık yapabilecek anlayışınız var mı?
Kulağınızla
işittiniz mi?
Dedim
ya hepiniz bilmediklerinizin
Ve anlamadıklarınızın
yalancılarısınız…
Okuduklarınızın
kölesi olmak istemiyorsanız eğer
Erdem
ve hikmetle okuyup düşünseniz çok iyi olacak.
Sonnet… Nafiz coşkun
Cellatlarımız…
Çok
zaman en yakınımızdakiler
Değiller
midir cellatlarımız,
Ah şu
cellatlarımız,
Bizi
ne de çok sevdiklerini söylerler
Geçtiğinde
bizim adlarımız…
Kimlerdir
onlar peki, iltifatlar ederek
Halkı
soyanlar,
Halkın
malını mülkünü
Haksız
yere gasp edenler,
Milletleri
kavimleri
Ve bir
de insanları birbirlerine savaştırıp nemalananlar,
Tüm
bunlardan kendilerine menfaat çıkar edinip zenginleşenler,
İşte en
çokta onlar
Ve bir
de değiller mi birçok politikacılar ile birçok yöneticiler.
Sonnet… Nafiz coşkun
Herkes adalet bekliyor peki, bekleyen ne
yapıyor…
Her
bir insan zenginlik huzur bekliyor,
Peki,
bir başkalarından
Zenginlik
huzur bekleyenler
Acaba
bir başkalarına zenginlik
Ve
huzur vermek çabasında olabiliyorlar mı diye
Lütfen
bir sorsunlar kendilerine.
Her
bir insan mutluluk arıyor,
Birilerinin
ve bir şeylerin onu mutlu,
Huzurlu
ve zengin yapmasını bekliyor,
Peki,
mutluluk bekleyen kişiler
O bir
başkalarını mutlu edebilmek için
Layıkıyla
bir uğraş veriyorlar mı diye
Bir
sormalılar kendilerine.
Diğer
bir başkasını mutlu edebilmek için
Erdemli
bir çaba sarf edebiliyorlar mı diye
Bir
sormalılar kendilerine.
Kendisi
için bir şeyler bekleyenler
O kendisi
için bekledikleri şeyleri
O bir
başkaları için verebilmek adına
Layıkıyla
bir çaba sarf edebiliyorlar mı diye
Bir
sormalılar kendilerine.
Asalet
bekleyenler,
Hak
bekleyenler,
Saygı
bekleyenler,
Peki,
sizler ne kadar âdil,
Sizler
ne kadar saygılı,
Sizler
ne kadar hakkaniyetlisiniz yaşantınızda,
İlişkilerinizde
sizler
Ne
kadar hakkaniyetli ve saygılısınız diye;
Kendinizle
mutlaka
Dürüstçe
bir muhasebe yapmalı değil misiniz?
Yapın
o zaman,
Yapın
ve gerçeğin farkına varın,
Neleri
kaybettiğinizi bir görün,
Ve
onları tamire çalışın.
Eğer
gerçekten iyi bir insansanız,
Eğer
gerçekten büyük çabalar vererek
Hak
ettiklerinize kavuşamıyorsanız,
Ve
bekledikleriniz, hak ettikleriniz
Size
getirilmiyorsa eğer,
Mücadele
etmekten de geri durmayın,
Onları
kazanmak
Ve
hayatta sıkıca dimdik durmak için
Gayreti
elden bırakmayın,
Çok
zorlu çetin yollardan geçiyor da olsanız
Lütfen
mücadeleden geri durmayın,
Artık görüyorsunuz
ki modern denen şu medeniyet
Vahşilikte,
üçkâğıtçılık yarışında
İnanın
ki geçti çoktan tüm kadim çağları,
Sizler
ise birer vahşi olarak değil de
Şu zor
yollardan erdemli bir insan olarak yürüyüp geçin,
Başarmak
istediklerinizi başaracağınıza inanın ve devam edin.
Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz…
İnsanın
çok değerli pusulaları vardır,
Erdem
gibi mesela,
Bilgelik,
hikmetli bir mantık mesela,
Doğru
fikir, vicdan,
Adalet,
Aşk
mesela,
Kalp
ile erdemlice düşünüp hissetmek mesela,
Bunları
kılavuz edinenler huzur ve güven bulurlar,
Fakat
Senin anlayacağın;
Doğru
pusula karganın
Ve
üçkâğıtçıların rehberliğine benzemez dostum,
Elinde
doğru bir pusulan varsa eğer
İşte o
doğru pusulada kararlı ve sabırlı olmak gerekir,
Yoksa
bilir tüm bilgeler kılavuzu alacakarga olanın ise
Burnunun
boktan kurtulmayacağını da!
Peki,
sizler kimleri kılavuz edindiniz,
Ön
yargılarınızı mı?
Aile
bireyleriniz mi sizlerin kılavuzlarınız,
Her
okuduğunuz
Ve
size sevdiklerinizin överek tavsiye ettiği
Kitaplar
mı sizin kılavuzunuz,
Onların
doğruluklarına ne kadar eminsiniz,
Emin
olacak kadar erdemliliğe ulaşabildiniz mi?
Doğru
olanı anlamak için tek çareniz var, o da şöyle ki
Erdemlilik
ve bilgelik ile hikmetin kılavuzluğunu
Elinizden
bırakmayın olur mu?
Bu dünya da size onlar ışık ve aydınlık
getirecektir.
Mantıklı düşünün…
Kendilerini
Doğru
bir insan olarak,
Kendilerini
Dürüst
bir insan olarak,
Kendilerini
Erdemli
bilge bir insan olarak düzeltmeyi,
Eğitmeyi,
Terbiye
etmeyi başaramayanlar
O bir
başkalarını
Doğru
olarak eğitmeyi, düzeltmeyi,
Terbiye
etmeyi nasıl başarabilir ki
Lütfen
mantıklıca bir düşünsenize!
Mantık
ilminin doğru fikri bulmak olduğunu sende biliyorsun,
Doğruları
onunla bul ve düzelt hayatını ve ulaşabildiğini.
Sonnet… Nafiz coşkun
Refah seviyesi ve erdemlilik gerçeği…
Ailelerin
yaşamının refah seviyesinin üzerinde olması
Ve
bunun yanı sıra mutlaka o aile yaşamının
Erdemli,
bilgece yaşanmasıyla, yaşatılmasıyla,
İşte
böyle bir toplumun da ahlaksızlığa
Yani
çirkin bir ahlaka düşmesi de çok zor olur,
Düşseler
bile çabuk toparlanıp
Yeniden
erdemlice o kaldıkları güzel yerden
Devam
ederler yollarına,
Hatta
bu durum ahlaksızlığı yani çirkin ahlakı önleyici
Güçlü
bir panzehir görevi görür,
Güzel
ahlakın da yayılıp çoğalmasına sebep olur.
Hükümetlere
ve topluma düşen görev apaçık ortada,
Toplumun
refah seviyesini yükselt, güveni sağla, koru,
Erdemli
ve bilge nesiller yetiştir, işte tek çözüm budur kardeş.
Sonnet… Nafiz coşkun
Düştüğün çıkmaza sebep olan nedir düşün…
Şair
dedi ki
Kendisi
erdemle bilgece terbiye almamış babalar,
Kendileri
erdemle terbiye eğitimi almamış anneler,
Kendileri
erdemlice eğitim görmemiş öğretmenler tarafından
Eğitilip
yetiştirilen çocuklardan ne kadar insanlık,
Ne
kadar erdemli davranışlar bekleyebilirsiniz ki
Düşünün
bir lütfen,
Neden
bu haldeyiz zannediyorsunuz,
Kendinizin
erdemlice eğitim almakta
Ve
kendinizin erdemlice eğitim verebilmekte ki yeteneklerinizi
Veya yeteneksizliğinizi
düşünün
Anlayacaksınız
sizlerde
Neden
bu ülke ve dünya insanlığının düştüğü o çıkmazdan
Kurtulamadıklarını.
Sonnet… Nafiz coşkun
Yazar şair nafiz
coşkunun yayınlanan tüm kitaplarının isimleri
...
1: Kelebek mevsimi ve
saklambaçlar şehri…
2: Elma kokuları ve
yağmur zamanı…
3: Azap yağmurları…
4: Sevgili nâna ve
mektupları…
5: Papatya mevsimi…
6: Gece yürüyüşü…
7: Sevgili tutya ve
mektuplar…
8: Sürgün şehir…
9: Su kavmi ve Ruhûl Kudüs...
10: Şafak gemisi…
11: Gemileri yaktım
Aşk ülkesinde…
12: Sürgün çocuklar…
13: Siyah incir ve
mavi kelebek…
14: Sofia filo ve
mektuplar…
15: İstanbul da sanat
ile aşk…
16: Afili
yalnızlıklar şehri…
17: Şairler anarşist
olurmuş…
18: Sular kesti kılıçları…
19:
Kafa kâğıdı…
20: Hikmet ve
felsefe…
21: Olmak ya da
olmamak…
22: Papirüsler…
23: Meleklerin şehri…
24: İstanbul’un
kanatları altın da…
25: Kırmızı
yağmurlar…
26: Sobe, körebe ve
saklambaç…
27: Bakır cezve…
28: Kaldırımda
demlenen fikir…
29: Senfoni gülüşü…
30: Sevgiliye senfoni
ve aforizmalar.
31: Ölümsüzlük
senfonisi ve Felsefik yazılar.
32: Felsefe ile
şiirin buluşması.
33: Çirkin kral ve
fikir yazıları.
34: Ölü şairler
mezarlığı.
35: Cennetin
çocukları.
36: Şairler kenti ve
aforizmalar.
37: Kelebekler şehri
ve Felsefik notlar
38: Tutsak melekler
ve fikir yazıları…
39: Şair korsanlar ve
aforizmalar…
40: Şehrin azizleri
ve Felsefik yazılar…
41: Sofia filo ve
aforizmalar…
42: Faili meçhul
sevdalar ve aforizmalar…
43: Kırmızı balık ve
aforizmalar…
44: İhbarlanmış
aşklar ve Felsefik notlar…
45: Kılıçlar ve
kalemler…
46: Pur si muove ve
aforizmalar…
47: Şairlerin ölüm
dansı ve aforizmalar…
48: Düşmanlar ve
sevgililer…
49: Soprano ve kanlı
sözler…
50: Kurşun askerler
ve aforizmalar…
51: Ölüm öpücüğü ve
aforizmalar…
52:Kale düştü ve
felsefik yazılar…
53:Şairin kurşun
kalemi ve aforizmalar…
54: Şairin seyir
defteri ve aforizmalar…
55: Kartal yuvası ve
aforizmalar…
56: Kelimelerle dans
ve aforizmalar…
57: Yalnızlık senfonisi
ve aforizmalar…
58: Aksiyon ve
aforizmalar…
59: Aşk yasası, Aşk
diyalektiği…
60: Sinekler lordu ve
aforizmalar…
61: Kod-adı şair ve
aforizmalar…
62: Su akar yatağını
bulur…
63: insan ilişkileri
ve aforizmalar… (karma)
64: Sokrates’in
intikamı ve aforizmalar…
65: Cehennem melekleri
ve aforizmalar…
66: Aşk töreni…
(karma)
67: Arıkovanı ve aforizmalar…
68: Cadı kazanı ve aforizmalar…
69: Şairin intikamı ve aforizmalar…
70: Cadı avı ve aforizmalar…
71: Gümüş köpek balığı…
72: Ölüler şehri ve aforizmalar…
73: Taçsız kral ve aforizmalar…
74: zehirli sarmaşıklar…
75: Mücadele sanatı ve aforizmalar…
76: Kıyamet sancısı ve aforizmalar…
77: Aslanların öğretisi ve aforizmalar…
78: Kartalların öğretisi ve aforizmalar…
79: Kurtların öğretisi ve aforizmalar…
80: Katil balinanın öğretisi…
81: Bilgelerin öğretisi ve aforizmalar…
82:
Kalemler ve aforizmalar…
83:
Şairlerin senfonisi ve aforizmalar…
84:
Kafes demokrasisi ve aforizmalar…
85: Kukla demokrasisi ve aforizmalar…
Yorumlar
Yorum Gönder