KİTAP ADI: KURTLARIN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... (Kitap: 79. author poet yazar şair Nafiz coşkun)

https://drive.google.com/file/d/1iz_VPV1fkt_IH-nLvFZ7p24GBUhKIndN/view?usp=drive_link 

Felsefik yazılar, jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,

Aforizmalar, hikmet, sanat ve sonnet…

 https://drive.google.com/file/d/17HJGySBvK_f16b4oiPOzGqkcedmeN_Id/view?usp=drive_link

 pdf okumak için linki tıklayın

 

                                 ♛ ♣ ♡

 

 

      Kurtların öğretisi ve aforizmalar.      Kitap: 79.

 

                               ☆☆☆

 

Bâzen onlarca kumandandan ve politikacıdan daha çok faydalı hikmetli işler yapar bilge cesur erdemli bir şair…

 

Seçimleriydi insanı budala, akıllı, erdemli iyi ya da kötü yapan,

Kör talih yoktu aslında talihinde kaderin de insanın…

 

Düşüncelerimin, aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk budalası bir varlığım, sağlıcakla, hoşça kalın.

 

                                                          Nafiz coşkun.

 

                                    ☆☆☆

 

 

 

 

Yazar şair düşünür ve sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com 

Ve ayrıca daha çok facebook Messenger,

Twitter ınstagram linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

 

 

Bu ve tüm kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir. İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü yapılamaz.

 

 

Baskı

Ofset baskı merkezi

 

         /

 

Matbaa sertifikası

 

ISBN:

                                  ☆☆☆

 

Kitap içerisindeki Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:

Sayfa: 7. ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI

Sayfa: 9: Küçük bir tavsiye, gardını al… (sonnet)

Sayfa: 10: Cüz’i kaderinizi erdemlice yazın…

Sayfa: 13: Sex ve hürriyet…

Sayfa: 17: Dengeyi bozanlar ve kadimin ilkelleri…

Sayfa: 18: Kötülük ve cehalet miras olarak devrediliyor…

Sayfa: 20: Filozof Platonun bir sözüne reddiye…

Sayfa: 26: Modern röntgenciler ve namus kavramı…

Sayfa: 28: Yaşamak mıdır ölmek midir zafer… (sonnet)

Sayfa: 29: Röntgenciler, dedikodu ve terbiye kavramı… (sonnet)

Sayfa: 30: Kötüye kötüleri tarif ederken… (sonnet)

Sayfa: 31: Siz önce kendi cinayetlerinizi eleştirin…

Sayfa: 32: Sağlıklı erdemli bir sex büyük bir sanattır

Sayfa: 33: iki ucu boklu değnek… (sonnet)

Sayfa: 34: Kavramak ya da kavrayamamak…

Sayfa: 35: Seçkin bir kafa olmak yetmiyor sadece… (sonnet)

Sayfa: 36: İnsanlar ve aptallar vardır dünya da… (sonnet)

Sayfa: 37: Eşekliği bâki kalmış birçok insan… (sonnet)

Sayfa: 38: Okumuş budalalarla vakit kaybetme… (sonnet)

Sayfa: 39: Uyanması gerekenleri uyandırmak gerekli… (sonnet)

Sayfa: 40: Ben hikâyelerinizin neresindeyim bilirim… (sonnet)

Sayfa: 41: Tedbir almak gerekir… (sonnet)

Sayfa: 42: İnsanca iletişim kurmayı öğrenmek gerek… (sonnet)

Sayfa: 43: Devleti ayakta mı tutmak istiyorsun… (sonnet)

Sayfa: 44: Yalanlarına kanmayın artık…

Sayfa: 48: Sizin tanrılarınız rüşvet alıyor olabilir fakat. (sonnet)

Sayfa: 49: Budalaların erdemli bilgelerle savaşı… (sonnet)

Sayfa: 50: Kimi zaman iyilikten maraz doğabiliyor…  (sonnet)

Sayfa: 51: Cellatlarımıza yardım ettik haberimiz yok. (sonnet)

Sayfa: 52: Ülkede adaletsizlik varsa cahil halktandır. (sonnet)

Sayfa: 53: Zâlimi hükümet yapanda cahil halktır… (sonnet)

Sayfa: 54: Erdemli ilişkiler kurmayanın hayatı zehir. (sonnet)

Sayfa: 55: Cahil halk çoğunluksa güç onlarda demektir. (sonnet)

Sayfa: 56: Cahil halkın ve erdemli halkın demokrasisi. (sonnet)

Sayfa: 57: Ne ekerseniz onu biçersiniz er ya da geç… (sonnet)

Sayfa: 58: Şairlerin savaş dansı… (sonnet)

Sayfa: 59: Eğitmediğin her cahil senin celladın olacak…

Sayfa: 64: Profesyonel ve âdil insan eksikliği…

Sayfa: 66: Küçük bir espri… (sonnet)

Sayfa: 67: Cahil halka güvenmek zehirden farksız… (sonnet)

Sayfa: 68: Cahiliyet, serseri mayınlar gibidir…

Sayfa: 70: Güven ve eminlik ortadan kalktığında… (sonnet)

Sayfa: 71: Halkın sevgisi senle, kılıcı düşman ile… (sonnet)

Sayfa: 72: Kuklalar, hükümetler, bilgeler… (sonnet)

Sayfa: 73: Herkes ihanet eder sevdiğine…

Sayfa: 75: Tanrılar ölür, tanrılar cezalarını hak eder… (sonnet)

Sayfa: 76: Haksızlığa erdemlice bir küfür savur…

Sayfa: 77: Dünya evini harap edenlere… (sonnet)

Sayfa: 78: Krallar, hükümetler ve yalakaları… (sonnet)

Sayfa: 79: Erdemleşemeyen, etrafında ki cahillere benzer…

Sayfa: 80: Denge bozumu’ zarardan başka nedir… (sonnet)

Sayfa: 81: Cennete nasıl gidilebilir diye düşündüm… (sonnet)

Sayfa: 84: Onların tanrıları benim rabbim olamaz…

Sayfa: 85: Kader, tâlih, hür irade ve insanlık sınavı… (sonnet)

Sayfa: 86: İnsan hürriyeti nâmustur, ibadettir, haktır. (sonnet)

Sayfa: 87: Erdemli, âdil, kararlı ol, zafer senindir… (sonnet)

Sayfa: 88: Aslanların öğretisi…

Sayfa: 90: Ofelya…

Sayfa: 91: Şairdir konuşur bâzen… (sonnet)

Sayfa: 92: Duygusal ritimler… (sonnet)

Sayfa: 93: Biçer herkes ektiğini… (sonnet)

Sayfa: 94: Her akıl sahibi felsefe sahibidir… (sonnet)

Sayfa: 95: Kâbe’ni kendin koru yetmedi benim kudretim.(sonnet)

Sayfa: 96: Kanadı kanatlarım… (sonnet)

Sayfa: 97: Kanayan kanadımdan tut… (sonnet)

Sayfa: 98: Kuşlar, başarı, mutluluk ve ben… (sonnet)

Sayfa: 99: Denge bozumu… (sonnet)

Sayfa: 100: Düşmana çekti şair küfür sövgü kılıcını…

Sayfa: 101: Kılıcım sudan ateşten keskindir benim…

Sayfa: 102: Şeytanlar ve insanlar…

Sayfa: 103: Kendine karanlık yapma dünyayı… (sonnet)

Sayfa: 104: Aptallarla akıllılar arasında ki fark… (sonnet)

Sayfa: 105: Tanrılar ve köleleri öldüklerinde… (sonnet)

Sayfa: 106: İhtilali tetikleyen sebeplerdendir haksızlık. (sonnet)

Sayfa: 107: Sağır, kör ve cahil… (sonnet)

Sayfa: 108: Gerçek kahramanlar ve sefiller… (sonnet)

Sayfa: 109: Peki, ya fakirler ne olacak… (sonnet)

Sayfa: 110: Yazarın bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri.

 

 

 

 

 

 

                               

                                ☆☆☆

 

 

 

 

 

 

Nafiz derki:

Sevgili Mikel’e, Cibril’e ve Şafağa ve sana

Ve senin için sevgilim.

Sevgili İsrafil’e,

Ölüm meleği Azrail’e ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.

Sonnet ve şiirlerimi, tane-tane,

Yavaş-yavaş ve yumuşak bir ses ile oku.

Fikir yazılarımı, makalelerimi, aforizmalarımı,

Şiirlerimi, sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,

Jurnallerimi okurken düşünerek oku!

Anlamak istiyorsan bu dediklerimi yerine getirmelisin!

Ve unutma ki hikmetli düşünerek okumak;

Erdemlilerin, kibarların,

Asaletli,

Asil insanların aziz bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!

                                                      

                                                       Sonnet. Nafiz coşkun

 

 

            

                 ☆☆☆

          ŞAİRİN(kendimin)SANAT  TARZI.

 

Bu yazıyı tüm kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!

Beni ve sanat şiir tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla seslenen o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir nazm ölçü kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi çok irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster, olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri, felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i, kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya çaba gösteren bir varlığım.

Yeniden kısaca tekrar etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici, tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!

Küçük bir tavsiye, gardını al…

 

İnsanlar;

Kendilerine kötülük yapan

Veya kendilerine kötülük yapmaya müsait insanlarla birlik olup

Hatta kendilerine iyilik yapan

Veya kendilerine iyilik yapmaya müsait insanlara karşı bile

Savaş açmak gibi, adaletsizlik yapmak gibi,

Onlara cinayet işlemek gibi

Büyük bir budalalığa düşerler mi?

Evet, o budalalığa mutlaka düşer birçok insan,

Peki, neden yaparlar bunu,

İnsanlıklarını unuttukları için mi?

Tüm bunları bilmeli her iyi insan ve çok zarar görmemek için

Veya tedbirli yaşamak için de mutlaka

Gardını almalı, mücadele vermeli kötülüklere adaletsizliğe karşı.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cüz’i kaderinizi erdemlice yazın…

Aptallıkla yapılan

O tüm eylemleri hamleleri

Kaderdir talihtir diyerek

O hiçbir suçu olmayan kader ve tâlih kelimesinin

Üzerine terk edenlerden olmayın,

Suçlu ya sizsinizdir

Veya da diğer bir başkalarıdır,

İnsan bir suç işler ya onu kaderinin tâlihinin

Ya da şeytanın üzerine atıp

Onların yaptırdığına inanır,

Elbette şeytanın kötü olduğunu ben de biliyorum

Fakat şeytan sadece vesvese vermekten ileri geçemez,

Asıl o kötülük hamlesini yapan insanın ta kendisidir,

Peki, yaptıkları kötülükleri tâlih ya da kadere yükleyip,

Ya da tüm suçları şeytanın üzerine yükleyip,

Tüm bu yalanlarının arkasına neden saklanır ki insanlar,

Acaba yalan söylemek insanın kanına bulaşmış

Çirkin bir ruh hastalığı mıdır?

Peki, kendilerine yapılan

Tüm haksızlıklara karşı mücadele vermeyip

O kendilerine yapılan haksızlıkların

Sadece bir kader ve tâlih olduğunu

Düşünenlere ne demeli,

Aslında onlar ise ancak aptallıklarının çilesini çekiyorlar,

Onlara aptal olduklarını hatırlatsanız kızıp öfkelenirler,

Fakat kendilerini yalanlarla kandırmaya gelince

En ön sıradan ayrılmaz budalalar…

Ben size derim ki şunca aptal kalabalığın arasında

Çok akıllıca kararlar alın,

Aklınızı düşüncelerinizi bulandıracak olan

Çok fazla budala vardır sizin de etrafınız da,

Kaderinizin çoğunu siz yazabiliyorsunuz,

Rab size bu hürriyeti vermiş,

Onu erdemlice kullanın,

Tedbirlerinizi bilgece alın,

Kararsız kalmayın,

Kararsızlık büyük zararlara yol açabileceği gibi,

Erdemsizce atılan adımlarda büyük zararlar doğurmaktadır,

Erdemli adımlar atın,

Haydi, bir adım daha,

İşi sakın ha sadece dua ve

O kalbiniz de ki niyete terk etmeyin,

Unutmayın ki erdemlice bilgece hamleler yapmaz iseniz eğer

O arzuladığınız şeylere kavuşamazsınız,

Erdemlice hamleler yapın,

Her olay karşısında korkakça değil,

Büyük bir sabır ve cesaretle

Ve çok da acele etmeden,

Hikmetlice, cesurca,

Gerekirse bilgelerin uzmanların yardımını da alarak,

Sabırla, planlı hareket ederek

O amaçladığınız şeylere doğru adımlar atmaya devam edin,

Olmuyor diye sakın terk etmeyin

Size mutlaka fayda

Ve sağlıklı bir hayat getirecek olan işlerinizi,

Denediğiniz yol başarıya sizi götürmediyse

Diğer bir başka yolu,

Yani diğer bir başka erdemli planlar yaparak

Yeniden deneyin,

Bu hayat sizin, onu sağlıklı ve bilgece değerlendirin…

Sakın sizlerde yapılan kötülükleri

Kaderin tâlihin üzerine yükleyip

Ortamı kötülere terk edenlerden olmayın,

Sizin asıl kader ve tâlihiniz

Kötülüklere ve kötülere karşı

Erdemli bilgece mücadele verip

Sağlıklı mutlu bir hayat yaşamak için olmalı,

Birlikten daima kuvvet doğduğunu biliyorsunuz,

Kendiniz gibi erdemli dostlar edinin,

Birlikte güzel bir kader yazın,

Bu rabbinizin de hoşuna gidecektir,

Çünkü rab adalet erdem için mücadele edenleri çok sever…

Kader konusun da daima söylediğim bir söz vardır,

Onu yeniden sizlere hatırlatmak istiyorum,

Şöyle ki;

Kader ya da tâlih değildi kötü zâlim ya da aptal olan,

Aslında insanların kendi tercihleriydi

Onları zâlim aptal veya da erdemli adaletli yapacak olan…

Dediğim gibi,

Rab, o mutlak kader hariç

O diğer geri kalan hayatınızı ve diğer kaderlerinizi

Sizin tercihlerinize bırakmış,

Zaten böyle olmamış olsaydı

Şu dünya imtihanının hiçbir anlamı da kalmamış olurdu.

O size verilen cüz’i kaderinizi erdemlice şekillendirin

Ve haksızlığa karşı hiç durmadan

Erdemlice, cesurca, bilgece mücadele vermeye devam edin.

 

Sex ve hürriyet…

Sex bir ihtiyaçtır fakat yeter ki

Onu, yani sexi sağlıklı

Ve erdemli ahlak ölçüleri içinde gerçekleştirin,

Sex sağlıklı ve erdemli ölçülerle yapıldığı şekliyle güzeldir

Ve o sağlıklı erdemli ölçülerle yapıldığı sürece

İnsana zarar değil fayda getiren tabi doğal bir gerekliliktir.

Her şeyin olduğu gibi onun da, yani sexs’in de eğitimini

Sağlıklı erdemli olarak öğrenmenizde fayda görmekteyim,

Zaten sex diye bir şey olmamış olsaydı

Sizler kendi annelerinizden babalarınızdan

Meydana gelemezdiniz,

Ben daima sex’i bir erkek ve bir kadın arasında

Sağlıklı erdemli ilişkiler içinde

Bilerek isteyerek ve severek

Hem de aşk içerisin de güzel bir evlilik ilişkisi kurup

Yapılmasının taraftarıyım,

En azından bu evlilik dışı

Denge bozucu zararlı ilişkilere girmeyi engelleyen

En güzel bir yoldur, hatta

Mastürbasyonun bile zararlı ilişkilerden korunmak için

Yapılması gerekli olduğu durumları vardır,

Ben de o zararlardan korunmak için

Sağlıklı bir mastürbasyonun gerekli

Tabi bir şey olduğunu düşünenlerdenim,

Sağlıklı erdemli bir sex

Hem beden

Ve hem de ruh sağlığı için gereklidir,

Artık günümüzde hastalıklar çoğaldı,

Sex yoluyla bulaşan birçok hastalık da var,

Sex arzusu insanın içinde biriken büyük bir güç oluşturur,

Hem bu gücün bir kısmının vücuttan boşaltılıp

Vücudu ruhu rahatlatmak,

O gücün zarara dönmesini engellemek,

Ve hem de sex yoluyla bulaşabilecek olan

Hastalıklardan korunmak için de

Doğru bir evlilik sevgili ilişkisi kurana kadar

Mastürbasyonun sağlıklı bir şekilde

Kullanılmasının taraftarıyım,

Hem ayrıca

Bu bir sapıklık değil gerekliliktir…

Sex konusunda da insan hürriyetine mutlaka sahip olmalı

Fakat

Unutmayın ki hürriyetin gerçek manası da

Şöyle ki;

Hem kendinizin hem de diğer varlıkların

Âdil olan hak

Ve âdil olan hukukunu bilip

O âdil hak ve hukuklarına zarar vermeden,

O âdil hak ve hukuklarına

Tecavüz etmeden varlıklarla sağlıklıca bir arada

Erdemlice yaşayabilmektir,

Yani her ne konuda olursa olsun

Varlıkların âdil hak ve hukukuna zarar vermeden

Ve onların hak ve hukukuna tecavüz etmeden

Bir şeylerden sağlıklı olarak ve

Hür bir şekilde faydalanmak elbette

Her bir varlığın olduğu gibi

Sizin de hakkınız,

Yeter ki o haklarınızı, buna sex de dâhil

Sağlıklı, erdemli ve güzel ahlak ölçüleri ile yapın.

Bir kadın ve bir erkeğin

Erdemli sağlıklı ilişkiler kurarak sevgili olması

Ve o sevgililerin eğitim alarak doğru bir evlilik yapması

Ve birlikte sağlıklı bir sex ilişkisi kurması kadar

Daha tabi güzel ne olabilir,

Elbette böyle bir ilişki gerekli, huzur verici ve güzeldir.

Şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim

Unutmayınız ki kadın ve erkek iki sevgili eş arasında

Sağlıklı erdemli bir sex ilişkisini

Ve zararlardan korunmak için sağlıklı bir mastürbasyonu Sapıklık olarak görenler ancak

Cahil ve yobaz olmaktan ileri gidemezler,

Bu sağlıklı erdemli sex bir gerekliliktir,

Asıl sapıklar;

O sağlıklı erdemli ilişkiler kurmaya çalışanların,

O sağlıklı erdemli sex ilişkisi kurmaya çalışan sevgili çiftlerin

Yapmaya çalıştıkları güzel ilişkileri

Kötüymüş gibi göstermeye çalışanlardır asıl sapıklar,

İşte asıl sapıklar mı?

O sağlıklı ilişkiler kurmaya çalışan

Ve kendilerini zararlardan korumak için

Sağlıklı mastürbasyon yapanların

Dedikodularını yapanlardır asıl sapıklar…

Asıl sapıklar insanların erdemli âdil hak

Ve erdemli âdil hukukuna zarar verip

Onlara tecavüz edenlerdir,

Asıl sapıklar;

İnsanların âdil hak ve hürriyetlerini

Kendi o cahilce arzularıyla engellemeye çalışanlar

Ve onların âdil hak

Ve âdil olan hukuklarını kısıtlamaya çaba gösterenlerdir,

Asıl sapıklar;

Erdemsiz sağlıksız bir yaşama insanları mahkûm edenler,

Ve dünyamızı yaşanmaz hale getirmeye çalışanlardır,

Asıl sapıklar;

Erdemli hikmetli güzel fikirlerin,

Erdemli hikmetli güzel ilişkilerin yaşanmasına

Engel olmaya çalışanlardır…

Ve son olarak şunu söylemek istiyorum,

Sex de dâhil her bir şeyde

Ve o her bir şeyin

Sağlıklı erdemli dengelerini bozmadan yapmaya gayret gösterin,

Unutmayın ki sağlıklı dengelerin bozulması tüm varlıkların

Ve insan için çok özel olan o büyük hürriyetin,

O büyük erdemin,

O büyük adaletin paramparça olup

Her bir şeyin büyük zararlara girmesine sebep olmaktadır

Lütfen

Dengeleri bozmadan

Sağlıklı ilişkiler kurmaya gösterin.

 

 

 

 

 

Dengeyi bozanlar ve kadimin ilkelleri…

Aslında o kadim de yaşamış olan

O ilkel zannettiğiniz insanlar değildi

Dünyanın güzel dengesini bozanlar,

Aslında kırlarda, ormanlarda,

Dağlarda yaşamaya çalışan

Kızıl derili insanlarda değillerdi

Dünyamızın tabiatın, hayatın

Ve varlıkların dengelerini bozanlar,

O alaya alıp küçümsediğiniz

O ilkel insanlar değildi aslında

Siz modern zamanın insanlarından daha çok

Dünyanın ve tabiatın dengesini

Paramparça edenler…

Nihayet,

Anladınız en sonunda

Şu insanlığın, dünyanın ve gelecek nesillerin

Zehirlenip zarar görmesinde

Kimlerin büyük rol oynadığını,

Yani siz modern insanların

O ilkel zannettiklerinizden

Daha çok dünyaya ve yaşama zarar verdiğinizi

Anlaya bildiniz nihayetinde,

Ve nihayetinde dünyanın dengesini,

Kendi ellerinizle büyük bir hırsla hem kendinizi,

Hem gelecek nesillerinizi, dünyayı ve geleceğinizi zehirleyip Acımasızca öldürmeye çalıştığınızı anladınız en sonunda,

Peki, ya sonuç!

 

Kötülük ve cehalet miras olarak devrediliyor…

İnsanlar asırlardır o kendi hatalarını

Başkalarına eğitim yoluyla

Veya kültür yoluyla aktarıp

O hataları tekrar etmekten başka ne yapabildiler ki

Eğer diyorsanız ki bana şair sen bu konuda haksızsın,

Ben de diyorum ki sizlere

Haksız olduğumu savunuyorsanız eğer,

O halde soruyorum sizlere

Neden peki,

Hem dünyayı

Ve hem de gelecek nesilleri zehirleyip

Hatta hasta eden,

Hasta olmalarına sebep olan şeyleri üreten,

Birbirlerine atalarının

Ve kendi heva heveslerinin nefretlerini, kinlerini,

Hatalı fikirlerini,

İnsanları cinayetlere sürükleyen

Zararlı acımasız fikirleri

Miras diye gelecek nesillere bu mirası aktarıp bırakan,

Hatta cinayetleri savunup

Acımasızca zarar verip öldürmeyi seven 

Ve erdemli olmayıp fakat

Erdemli gibi görünen maskeli bir insanlık var şuan hayatta,

Cinayetlerin ve erdemsizliğin erdemmiş gibi

Yutturmaya çalışan kurnaz hilekâr bir insanlıktan

Ve yutturulmaya çalışıldığı

Anlayışı kıt bir insanlıktan bahsediyorum,

Siz bunu göremiyor musunuz?

Bakın görün ve anlamaya çalışın ki

Karşımız da birbirlerine savaş

Ve birbirlerine nefreti miras bırakan

Acımasız cahil bir insanlıktan bahsediyorum,

Erdemli sağlıklı olan birçok şeyin

Yanlışmış gibi algılatılmaya çalışıldığı

Modern bir sistemin türetildiğinden bahsediyorum,

Dünyadan acımasızca ve israflı bir şekilde alıp

Ve dünyanın kendisini yenilemesine

Hiçbir fırsat tanımadan

Sürekli dünyayı sömüren tüketen,

Bizim haklarımıza gasp eden tuhaf

Ama adı modern insanların

Ve tuhaf ama adı güya modern hükümetlerin

Erdemlilermiş gibi bize yutturulmalarından,

Onların kurmaya çalıştığı

Modern kölelik sisteminin

Bize sistematik bir şekilde

Dayatılmaya çalışıldığı bir zamandan bahsediyorum.

Ben mi?

Ben;

Evimiz olan şu dünyamızı

Ve hür olan şu erdemli hayatımızı

Benden çalmalarına müsaade edenlerden olmak istemiyorum,

Kendi yanlış ve sapıkça fikirlerini bana dayatmaya çalışan

Ve benim doğru hikmetli âdil ve erdemli fikir ve yaşantımın

Yanlış ve sapıkça olduğu algısını yaratmaya çalışanlara karşı,

Ben ise erdemlice yaşam mücadelemi vermeye

Kararlı bir şekilde devam etmek istiyorum.

Alayınıza isyan.

Filozof Platonun bir sözüne reddiye…

Çoğunuzun bildiği gibi Platon koyu bir devletçidir,

İnsanı, devletin bir malı veya kısmen inanı, devletin bir malı olarak düşünen bir filozoftur, ben ise ona katılmıyorum,

Ünlü filozof platonun dediği gibi, ‘insan birazı devlete ait bir varlıktır’ sözüne hiç katılmamışımdır, ben ise

Erdemli âdil bir hürriyetten tarafım,

Platonun sözü tam olarak şöyledir “ hiç bir yurttaşın kendisinin bütünüyle kendisine ait olduğunu düşünmeye hakkı yoktur’’

Bana göre ise insanın bunu düşünmeye hakkı vardır, çünkü devle, insanlar eliyle kurulmuş ve insanlara varlıklara fayda getirmesi için kurulan bir araçtır, sistemdir, örgüttür,

Devlet, insanın hürriyetini eline geçiremez,

Ele geçirdiği takdir de insan köleleştirilmiş olur,

Biz bu köleliğe karşıyız,

Platon, bana göre insanı devletin kölesi haline getirmek peşindedir, hatta devletin yöneticilerinin

Yani hükümetlerin kölesi yapmak eğilimindedir,

Platon, insanın o hür zihnini

Devletin malı olarak görmek isteyen bir filozoftur,

Ancak bana göre Platon avucunu yalamalı,

Gerçi platondan sonra bunu birçok insan

Ve birçok ülke denedi,

Hatta çok daha ileri gittiler, sonuç;

Nefret, kavga, huzursuzluk,

Anarşi ve savaş…

Oysaki insan tamamen ne bir başkasına

Ve ne de insanın bir kısmı devlete ait bir varlık değildir,

Ve asla da olamaz da, oldurulmamalı da,

İnsan dene varlık hür zihniyle kendisini

Ve dünyayı şekillendirmesi gereken

Erdemli bir varlık olmak peşinde olmalıdır,

Eğitimlerde bu yönde yapılmalıdır,

Fakat insan bu kendine ait oluş hürriyeti içinde ise

O diğer varlıklarla da şu hayatı,

Şu dünyayı ve kâinattaki tüm nimetleri de

Âdil olarak paylaşıp, birlikte yaşamak eylemi içinde olmalıdır,

Eğitimde insana bu yönde verilmelidir,

Unutmayınız ki erdemli eğitilmeyen, erdemleştirilmeyen insanlar

Ya köle, ya aptal, ya deli,

Ya kâtil veya câni

Ya da devletin insanların tetikçisi hâline gelmektedir,

Yine unutmayınız ki erdemleştirmek

Hem köleliğin

Ve hem de kötülüğün karşısında ki

En büyük kudretlerden iyiliklerden birisidir,

Ayrıca yine unutmayınız ki

Ancak erdemli eğitim almamış

Ve erdemleştirilmemiş insanlar kötülüğe ve köleliğe yatkındır,

Erdemli eğitim almamış insana

Tüm bunları dayatarak değil,

Devletin kölesi yaparak da değil,

Onların zihinlerini kontrol altına alarak da değil,

İnternetten hangi sitelere girip baktığını kontrol ederek de değil,

Onların bir kısım yaramazlıklarının

Dedikodusunu yaparak da değil,

Onların ayıp ve kusurlarını tamir edip örtmek yerine

Onları rezil etmeye, rezil duruma düşürmeye çalışarak da değil,

Onları ancak onlara erdemlilik eğitimi verip

Ve kendi hür arzu istekleriyle yapabilecekleri

Tüm o güzel şeyleri yapmalarını sağlamak gereklidir,

Onu sağlamak için de,

İnsanı devletin kölesi yaparak

Veya internetten onu röntgenleyerek değil,

Onu erdemlileştirerek başarabilirsiniz…

Hürriyetin ve dünya düzeninin adil yaşanması için

İnsanın erdemli ve âdil kalması şartıyla,

Onun hür bir birey olarak eğitilip yetiştirilmesi taraftarıyım, Zaten hürriyet denen o aziz vasfın gerçek anlamı da

Şöyle ki; hem kendi adil haklarını

hem de diğer varlıkların adil haklarını bilerek

Ve hem kendisinin hem de diğer varlıkların

Hak ve hürriyetlerine zarar vermeden,

Onların hak ve hürriyetlerine tecavüz etmeden,

Bir arada, adil olarak,

Huzur ve güven içinde yaşamak eylemi değil midir?

Evet, hürriyetin tam olarak manası aynen böyledir,

Fakat insanın illa da birisine ait olmasını istiyorsanız

Onun da cevabı bende var, hemen söyleyeyim, şöyle ki

İnsan denen varlık o tüm hürriyetiyle yaratıcısına

Ve hem de kendisine ait hür bir varlıktır,

Daima da böyle kalmalıdır,

Ancak insan bu vasfıyla insan kalabilecektir,

Rab bile insanı cenneti kazanabilmesi için

Hürriyeti içinde sınava tabi tutmaktadır,

Hür olamayan sınava giremez

Ve elbette rab tüm insanlığı hür olarak var etmiştir,

İnsan köleleştirilemez ve devletin malı olamaz,

Rab’bın sınavının âdil olması için de insanın mutlaka

Ve elbette hür bir iradeyle,

Tutsak olmadan sınava girmesi âdil olacaktır…

Yukarıda dediğim gibi insan köleleştirilemez

Ve devletin malı olamaz,

Tam tersine devlet insanın malıdır,

Devlet insanın faydalandığı bir mal olmalıdır,

Fakat insan erdemli olursa devletin işleri de sağlıklı âdil olur,

Fakat insanı erdemli bir birey olarak yetiştirmezseniz eğer

Onu zorlasanız bile o devletine ihanet eder, hizmet etmez,

Ancak hizmet ediyor gibi görünür.

Dediğim gibi ben

O ünlü filozof Platonun şu sözüne katılmıyorum,

O sözü burada yine tekrar ediyorum, şöyle ki;

Filozof Platon der ki ‘’hiç bir yurttaşın kendisinin bütünüyle kendisine ait olduğunu düşünmeye hakkı yoktur’’

İşte ben platonun bu sözüne tüm hür irademle karşıyım,

Dediğim gibi insanı erdemli âdil hür bir birey olarak eğitip

Onu hürriyeti içinde koruyan bir devlet olduğun da,

Böyle bir insan

Ancak ve ancak devletine ve dünyaya faydalı bir birey olacaktır,

Fakat ona baskı yaparsanız,

Onu devletin bir malı kölesi yapmaya çalışırsanız eğer,

Onu kendi arzularınız doğrultusun da

Bir kalıba koymaya çalışırsanız eğer,

O insan bir gün bir yerlerinden patlak verecek

Ve her gelen nesil önündekilere bu köleliği,

Bu baskıyı, bu dayatmayı yaptırmaya çalıştıkça

Ortada sadece çatışmadan başka bir şey bulamazsınız…

Bakınız anlamaya çalışınız, yaratıcımız Rab bile

İnsana hem söz ve hem de hür bir tercih,

Hür bir yönetim hakkı vermiş,

Demokrasinin anlamı bile halkın hür iradesiyle yönetimi demek,

Ve Rab’bın en büyük mucizelerden biri olarak da

İnsana düşünen bir akıl ve düşünen bir kalp vermiş olmasıdır, Bakınız Rab bile insanı hürriyeti içinde yaratıp,

Onu hürriyeti içinde sınava tabi tutmak isterken,

İnsanı devletin

Ya da devlet yöneticilerinin

Malı kölesi hizmetçisi durumuna sokmaya çalışmak

Ancak diktatörlük, aptallık bencillik, olacaktır…

Aklını hikmetlice kullanabilene bir işaret yetmez mi?

Ne büyük bir talihtir ki incilin Rabbi olan Allah

İnsanı söz ve tercih sahibi yaptı,

Ona tüm kâinatı içine alabilecek akıl ve kalp denen

Birer büyük mucize verdi,

Aklını hikmetlice bilgece erdemlice kullanabilenlere ne mutlu,

Rab onlara büyük nimetlerini, hazinelerini,

Hürriyetlerini verdi,

O en büyük nimetlerden birisi de

Sağlıklı hür ve akıllı olabilmek değil midir?

Birilerini devletin malı yapmak yerine,

Sizin yapmanız gereken ancak

Şu insanları erdemli kibar

Hikmetli âdil bireyler olarak yetiştirmeniz gerekir,

Zaten onlar tüm o bilgelikleri için de devletlerine

Ve hem de insanlığa

Faydalı birer varlık olmaya devam edeceklerdir.

Ben her türlü şekilde

O hür olarak var edilen insanın

Köleleştirilmesine karşıyım…

Faydası olacağını düşündüğüm için

Yeniden burada hürriyetin manasını tekrarlamak istiyorum,

Şöyle ki;

Hürriyet hem kendinin

Hem de tüm varlıkların

O âdil hak ve o âdil hukukunu bilip,

Ona da âdil ve erdemli bir şekilde saygı duyması

Ve onu koruması ve böyle bir hürriyete zarar vermeden,

O hürriyete tecavüz etmeden erdemlice,

İnsanlarla bir arada dosdoğru yaşamasıdır,

Şimdi soruyorum sizlere

İnsanı bu bilinçle yaşatırsanız eğer

Söyler misiniz ondan ne alırsınız,

Ben size söyleyeyim,

Ondan alsanız-alsanız ancak

Elbette ki fayda ve mutluluk alırsınız.

Unutmayınız ki köleleştirmek eylemi

Aptalların,

Aklını kullanmayı beceremeyenlerin,

Erdemsizlerin

Ve delilerin tercih edecekleri çirkin vahşi

Ve zararlı bir eylemdir.

 

 

 

 

 

Modern röntgenciler ve namus kavramı…

Kendi o ayıp ve kusurlarını

İyileştirmeyi terk edip,

O başkalarında ayıp kusur zannettiğiniz şeyleri,

İyi bir şey yapıyormuş havasına bürünüp,

Hem araştırıp

Hem de röntgenleyenler

Ve tüm bunların da

Hiç utanmadan dedikodusunu yapanlar,

Buna internette kimlerin nereye girdiğini

Röntgenleyenler araştıranlar da dâhil,

Şunu unutmasınlar ki sizler

Bir sokak fahişesinden bile

Daha fazla namuslu değilsiniz.

Bilmelisiniz ki

Sizler o röntgenlediklerinizden

Ve o dedikodularını yaptıklarınızdan,

O peşlerine düşüp araştırdıklarınızdan

Daha namuslu değilsiniz.

Namus; erdemli, kibar ve âdil olarak

Hür bir şekilde bir arada yaşamaktır,

Siz ise ancak insanların dedikodularıyla,

Röntgencilikle,

Buna internette insanların hangi

Sitelere girdiğini araştırmak da dâhil,

Bunlarla ilgilenen röntgenci sapıklarsınız,

Oysaki sizler o röntgenleyip araştırıp

Sex videosuna girip girmediğine baktığınız

O insanlardan daha namuslu değilsiniz.

Unutmayın, namus; erdemlice, âdil olarak,

Kibar ve bilgece

Bir arada

Hür bir şekilde yaşamak gayretidir.

İnsanların açılmaması gereken örtülerini açmak ise

Edemlilik değil

Ancak olsa-olsa namussuzluktur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yaşamak mıdır ölmek midir zafer…

Yaşamak mı ölmek mi? Acaba hangisi daha üstün,

Acaba hangisi çok daha büyük bir zafer olacaktır,

İşte bunu tam olarak anlamak için

Sor bana dostum, dedi bilge şair,

Ebetteki adil yaşayan

Hikmetli ve erdemli bir insan için

Her ikisi de kutlu aziz bir zafer olacaktır,

Fakat ölüm böyle bir insan için ise;

Şu dünya kederlerinden

Tamamen kurtulmak anlamına gelmektedir,

Şimdi var sen kıyas et bu dediğimi o yukarıda ki dediğime,

Şimdi yaşa bilgelik, erdem ve adaletle dünya hayatını,

Bekle sabırla ölüm meleğinin bir gün gelerek elinden tutup

O gerçek vatanına seni götürmesini.

 

                                             Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Röntgenciler, dedikodu ve terbiye kavramı…

Genç şair internette çok güzel

Ve göz alıcı etkileyici çırılçıplak bir kadın vücuduna baktı,

Çok etkilendi, onun hakkında etkileyici güzel sözler söyledi,

Genç şairin arkadaşı ise o genç şaire dedi ki;

Hey dostum yaptığın terbiyesizlik,

Yaptığın namussuzca bir hareket, günah işlemektesin,

Genç şairde kendisini acımasızca eleştiren o arkadaşına,

Kendisinin dedikodusunu yapan o arkadaşına,

Kendisinin açılmaması gereken örtüsünü açan

O arkadaşına cevaben genç şair dedi ki;

Çırılçıplak soyunmuş güzel bir kadına bakarken

Asıl ben miyim terbiyesiz namussuz,

Yoksa beni röntgenleyip dedikodumu yaparak örtümü açan

Sen misin asıl terbiyesiz namussuz,

Bunu düşünmek gerek ey röntgenci dedikoducu arkadaşım,

Ey insanların açılmaması gereken örtülerini

Dedikodu ve röntgenciliğiyle açan arkadaşım,

Haydi, ben bekârım sex ihtiyacından dolayı

Ve büyük zararlara

Daha büyük günah ve hatalara düşmemek için

Göz günahına girdim bunu kabul ediyorum,

Fakat

Senin ise röntgencilik, dedikodu ve açılmaması gereken

Örtüleri açmak gibi büyük üç günaha girmeye ihtiyacın mı vardı,

Şimdi cevap ver ben miyim asıl terbiyesiz namussuz,

Yoksa sen misin ey röntgenci dedikoducu

Ve açılmaması geren örtüleri açan arkadaşım.

 

Kötüye kötüleri tarif ederken…

Şeytanın evinde

Ve

Şeytanın

Kötülük yapan

Vesveseci,

Hileci,

Yalancı,     

Hain bir varlık olduğunu anlatmanın,

Bana ne gibi bir fayda sağlayacağını

Kendime soranlardanım...

İşte bir kısım insanlarda

Aynen

Bu örnekte anlatmaya çalıştığım

Şeytan örneğine benzerler, varın siz kıyas edin.

 

                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz önce kendi cinayetlerinizi eleştirin…

 

Büyük günahlar ve büyük cinayetler kötülükler işleyenler

Görüyor duyuyorum ki; o küçük hata yapanların,

Özellikle de bekâr gençlerin küçücük mâsum

Ve bazen de gerekli kusurlarını,

O kendi yaptıkları büyük kötülüklerden cinayetlerden

Daha büyük bir günahmış

Daha büyük bir kötülükmüş gibi görüp anlatmaları

Büyük bir haksızlık…

İnsanların haklarını gasp edip,

Onların haksız yere dedikodularını yapıp,

Onların açılmaması gereken örtülerini açıp,

Bunca ve daha birçok kendi yaptıkları

O kötülükleri bir kenara bırakıp,

Kendi ayıp kusur ve o kendi kötülüklerini görmek

O kendi büyük kusurlarını düzeltmek eleştirmek yerine;

Özellikle de zararlardan korunmak

Ve ruh ile bedenlerini böylece biraz olsun rahatlatmak için

Mastürbasyon yapan evlenememiş bekâr gençlerin

Çıplak bir resme bakmalarını, mastürbasyon yapmalarını,

O kendi yaptıkları büyük cinayet ve hırsızlıklardan

Çok daha kötüymüş gibi göstermeye çalışmak gibi

Bir hakları olamaz ve bekâr insanları da bu yönde

Eleştirmek gibi bir hakları da asla olamaz,

Tüm bu eleştirileri haksızca yapmak yerine,

İnsanların, özelliklede bekârların ekonomik durumlarını

Ve refah seviyelerini zenginleştirip, ayrıca o bekârların    

Güzel ve sağlıklı bir evlilik yapmalarına yardımcı olmak

Daha doğru ve güzel bir karar, güzel bir hamle olacaktır.

Sağlıklı erdemli bir sex büyük bir sanattır …

 

Şaire sex

Ve kadın erkek arasında ki

Sevgi, ilgi, cinsellik bağını sordular,

Şair de kısaca onlara

Cevaben dedi ki;

Kadın erkek

İki sevgili eş arasında

Aşk ve sevginin,

Erdemli bir ilginin,

Sex ve neşenin yaşanması

Ve bunu bir ömür sağlıklıca sürdürebilmenin

Çok büyük bir sanat olduğunu

Söylemeden geçemeyeceğim…

Sex

Beden ve ruh sağlığı için

Özel bir gereklilik olduğu kadarda,

Onu erdemlice kendi sevgili eşinle

Sağlıklıca yapabilmek ise

İnanın ki büyük bir sanat

Olmasında peki, ya ne olsun, dedi

O bilge şair.

Sağlıklı erdemli bir aşk sex ilişkisinden

Olsa-olsa güzel ve iyi çocuklar gelir dünyaya…

Şimdi ise onları erdemlice yetiştirmek sanatına başlayabilirsiniz,

Ne demiş bilge bir şair; erdemli tohumlar eken

Hasat mevsimi de ancak erdemli bir hasat, verim alır,

Dünya ise ancak erdemli nesillerin oluşturduğu nesillerle,

Mutlulukla yaşanılabilir güzel bir yer olur.

İki ucu boklu değnek…

Bir insanın elinden sağlığını,

Güvenini, huzurunu, ağzının tadını, mutluluğunu, sevdiklerini

Veya parasını malını mülkünü

Hatta bunlardan her hangi bir kaçını alıp, tüm bunların üzerine

O insana yasalara uy veya insan gibi insan ol,

Nazik nezaketli ol demek

Ancak çok aptalca ve çok abes olmaz mıydı?

O kişiden yasalara saygı göstermesi beklenilemez elbette,

Fakat bunu bekleyen birçok budala ve siyasetçi var,

Pişkinliğin bu kadarına pes doğrusu!

‘Sistem’ halk, devletler, hükümetler;

Şu yeryüzünde ki birçok insana        

Aynen tamda bunu yapmakta işte…

Biz buna sokak argosunda iki ucu boklu değnek diyoruz.

 

                                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kavramak ya da kavrayamamak…

İnsan zihniyeti

Kararlı bir şekilde

Hikmet ve adaletle, bilgelikle erdemleşmedikçe

Birbirimizi anlayıp birbirimize kardeş,

Birbirimize iyi bir dost, arkadaş, sevgili,

İyi bir aile olmak gibi

Ve benzeri tüm hususlarda

Erdemli ve iyi ilişkiler içinde olmamız mümkün değildir,

Genelde ortada olan sadece yapmacık sahte ilişkilerdir,

Öncelikle insan zihniyetinin terbiyesi

Hikmetle erdemliliğe ulaştırılmalı ki

Şu dünya ve içinde ki insanlık da

İyi bir uyum için de, o aşılması gerekli problemlerini

Sağlıklı bir şekilde çözüp, huzura kavuşturabilsin.

İnsan mı?                           

İnsan kendisine doğru soruyu sormalı ki

O aşması gereken problemlerin

Doğru cevaplarını da bulabilme olasılığı artsın,

İşte sorunun doğru cevabı tam da burada,

Aklını erdemlice kullanabilene bir işaret yetmez mi?

Hem ayrıca doğru bir yargı için biliyorsunuz ki

Doğru bir teşhis gerekiyor öğle değil mi?

Hem ayrıca doğru bir teşhis için de;

İnsanlığın, dünyanın nitelik ve niceliklerini,

Belki önemli bir kısmını kavramak gerekmiyor mu?

Elbette öğle,

Kavramak gerekiyor, kavramak, kavramak, kavramak…

Anlamak ya da anlamamak, işte bütün mesele bu!

Seçkin bir kafa olmak yetmiyor sadece…

Seçkin bir kafa olmak gerekir

Fakat seçkin bir kafa nasıl olunur sorusunu

Kendimize sorduğumuz da,

Alacağımız cevabı da

Çok iyi bilmemiz gerekir,

Ve o seçkin kafayla da

Ne yapmamız gerektiğini mutlaka

Bilmemiz gerekli,

İnsan ne istediğini bilmeli, ne olmak istediğini bilmeli,

Onu nasıl elde edeceğini bilmeli, öğrenmeli mutlaka,

Tüm bunları bilmek ise elbette

Çalışmak, bilgelik, tecrübe ve hüner gerektirir dostum,

Yoksa seçkin kafayı kötüye kullanan

Erdemliler iyiler olduğu gibi, aptallar da var, zâlimler de var.

 

                                                Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsanlar ve aptallar vardır dünya da…

Birbirimize karşı yobazlaşarak, kabalaşarak,

Ve birbirimize karşı haksızlık yaparak,  

Kendi ellerimizle, kendi dillerimizle

Birbirimizi birbirimize karşı ancak kabalaştırdık...

Sorunun kaynağı yine insan faktörü,

Dünya görevini yapıyor, o bizleri huzur güven içinde

Omuzları üzerinde taşımaya devam ederken,

Biz insanlık olarak hem dünyamızı

Hem de insanlığı tüketmek için budalaca bir gayret içindeyiz…

Peki, ya gelecek nesiller ne olacak,

Onlara tükenmiş bir dünyayı mı miras olarak bırakıyoruz,

Aptallık etmeyin, tükenmiş bir dünyada para altın işe yaramaz,

Çünkü tükenmiş bir dünyada temiz bir yiyecek içecek olarak

Para ve altın yiyip içemezsiniz, budalalık etmeyin.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Eşekliği bâki kalmış birçok insan…

İlerleyelim diyorlar

Fakat ben öğle salak budala insanlar tanıdım,

Öğle salak budala insanlar gördüm ki

Onlarla istikbale,

İstiklal konusunda,

İlerlemek hususunda bir arpa boyu yol bile gidemezsiniz,

Gitmek şöyle dursun

Ancak geriye dönüp gitmiş olursunuz,

Batarsınız, sizi satarlar, size ihanet ederler,

İşte bu ve benzeri ülkelerin halkının çoğunluğu

Ve çoğunluğun zihniyeti aynen bu şekilde çirkin ve cahildir,

Hatta aralarında akademi, üniversite okumuşlar bile

Emin olun ki bol bol vardır,

Bazıları için eşeklik bâki kalır sözü doğru çıktı.

 

                                                Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Okumuş budalalarla vakit kaybetme…

Budalalar ile

Vakit kaybetmektense,

Ben gülerek,

Komik, düşündürücü

Ve eğlenceli sanat okuyup

Hem de onu yapan bilgeleri seyretmekle

Veya komik, eğlenceli ve düşündüren

O büyük sanat yapanları dinlemek eylemini yapıp

Hem bedenime

Ve hem de ruhuma terapi uygulamayı tercih ederim,

Çünkü ruh, beden sağlığım tüm o budalalardan çok daha önemli,

Çünkü kendisini akıllı zanneden okumuş aptallarla

Vakit kaybetmekten

Çok daha-daha önemlidir ruh ve beden sağlığım.

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Uyanması gerekenleri uyandırmak gerekli…

Ben size ayak uydurmuyorum,

Ben sizlere ayak uydurmayacağım da,

Çünkü sizin gibilere ayak uydurmuş olsaydım eğer

Bende sizler gibi şu evimiz olan dünyayı,

İnsanlık zihniyetini zehirleyenlerden olmuş olurdum,

Ey budalalar size ve sizin o aptal sisteminize karşı

Ayak diriyorum.

Bilge şaire dediler ki;

Bu sözlerin çok ağır ve sert olmadı mı?

Şair de cevaben dedi ki onlara;

Birileri; hikmet(yani ilahi kitabın adaletine dayanarak doğruyu bulup tespit etmek düşünmek ilmini) ve mantıkla( doğru fikri bulmak ilmini) erdemlice konuşmalı ki

Böylece karanlık uykularından uyansın uyuyanlar, öğle değil mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben hikâyelerinizin neresindeyim bilirim…

Hikâyelerinizi

Ve hayallerinizi bildiğim için

Ve o hikâyeleriniz de ki yerimin ne kadar olduğunu

Çok iyi tahmin ettiğim için

Ve o hikâyelerinizin,

Hayallerinizin neresinde olduğumun

Çok iyi farkında olduğum için

Ben de size karşı

Soğukluk

Ve sıcaklığımı,

Ben de size karşı uzaklık

Yakınlık davranışlarımı

Erdemli ve ölçülü bir şekilde ayarlamaya çalışıyorum…

Tenekelere altın değeri vermeye gerek yok, bu aptallık olurdu.

 

                                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Tedbir almak gerekir…

İnsan mücadeleyle doğar,

Mücadeleyle yaşar

Ve mücadeleyle ölür kardeş…

Tabiatımız gereği

Mücadele sanatını

Doğru kullanmayı öğrenmeliyiz,

Korkmanı gerektirecek hiç bir şey olmamalı

Çünkü Rab diye şefkatli bir varlık sahibindir senin,

Sen her bir olayı erdem, akıllılık ve yüreklilikle karşıla,

Kimi zaman geri çekilmek ve ya susmak,

Kimiz zaman da kibar davranmak korkaklık anlamına gelmez, Bunları sırası geldiğinde yapmak tehlikelerden korunmak içindir, ‘Tedbir ne güzel bir dostmuş’ der bilge bir şair,

Bunu söylemekle doğru olanı söylemiş bilge şair.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsanca iletişim kurmayı öğrenmek gerek…

Farkında mısınız?

İnsanlar iletişim becerilerini

Erdemlice yapamıyorlar artık,

Birbirleriyle ima yoluyla anlaşmayı

Tercih edenler bile var,

Oysaki ‘erdemli lisan dili ne güzel bir anlaşma yöntemidir’

İnsanlara bir bakın birbirlerinin avukatlığını bile yaparken

Birbirlerinin celladı oluveriyorlar,

Tekleşerek kendilerini hem bencil

Ve hem de yalnızlığa mahkûm ediyorlar,

Kendi tanrılıklarını kurarak,

Kimi zaman farkında olarak

Veya kimi zaman da farkında olmayarak

Kendilerinin idamını hazırlıyorlar.

 

                                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Devleti ayakta mı tutmak istiyorsun…

İnsanlarını, yurttaşlarını, misafirlerini sağlıklı huzurlu,

Hem güvende

Ve hem de mutlu yaşatmalı ki

Devlet denen kudret de ayakta kalabilsin,

İnsanları, yurttaşları

Sağlıklı, mutlu ve huzurlu olmayan devletler ise

Emin olun ki büyük ve güçlü devletler haline gelemezler,

Fakat bir devlet; yurttaşlarını, insanlarını, misafirlerini

Ancak mutlu ve adil yaşatabildiği takdirde

Hem güçlü, hem de zengin bir devlet olarak

Dünya üzerinde yerini koruyabilen bir devlet olabiliyor demektir,

Farkında mısınız bilmiyorum

Fakat insanları mutsuz güvensiz ve huzursuz devletler

Ancak hayvanların tarlası ve düşmanların zafer alanı olacaktır.

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Yalanlarına kanmayın artık…

İnsanın kendisinin ölmek ihtimali

Ve sevdiklerinin ölümü onu üzüyor elbet,

Ruhunun bir inanca,

Ebedi bir cennete,

İlahi bir dine inanmak isteği

Onu çok zaman mutlu edebiliyor,

Ruhuyla o inanca tutunup

Acılarını, kederlerini,

Hem de üzüntülerini azda olsa giderip

Teselli bulabiliyor…

İnsanlar menfaatleri uğruna

Birçok zaman,

Birçok yalan söylüyor

Farkında mısınız?

Elbette sizlerde farkındasınızdır,

İlahi dini, ilahi kitapları da

O menfaatlerine,

O bencilce çıkar ilişkilerine

Ve yalanlarına da ilahi dinleri âlet ediyorlar,

İşte bu sebeple insanların anlattığı dinlere değil,

İlahi bir kitabı araştırıp

O ilahi kitabın içinde ki erdem, hikmet

Ve adaletle söylenmiş

O üstün âdil olan ilahi sözleri

Kendiniz görerek anlayarak inanmanız

Elbette sizin için en güvenli doğru yol olacaktır,

Çünkü insanlar menfaat ve yalanları uğruna

İlahi kitabı kullanarak

Hilelerini de bu yolla yapmayı hüner saymaktalar,

Ayrıca ilahi kitabı okurken de gerekli olan;

Bilge bir mantık, hikmetli bir ilim

Ve erdemle düşünmeye,

Erdemlice fikir etmeye çalışmak

Emin olun ki en doğru karar olacaktır,

Fakat insanların birçoğu

Tüm bu beceriden mahrum yaşamaktadır.

Onu, o ilahi kitabı gerçekte tam manası ile anlayıp

Tam manası ile öğrenince;

O birçok insanın din diye anlattığı

O birçok şeyin yalan

Veya insanların kendi hayat felsefesiyle hiç alakası olmadığını

Fark edeceksiniz,

Unutmayın ki yalan ile gerçeğin arasını

Ancak bilgelikle,

Erdemli bir anlayış kabiliyetiyle

Ve hikmetli bir ilimle ayırt edebilir,

Bilgece düşünmeyi öğrenerek belirleyebilirsiniz,

Haydi, şimdilik kolay gelsin dostum,

Bundan sonrasında

Eminim ki

Ümit varım ki

Daha mantıklı(doğru fikri bulmak ilmi)

Ve erdemlice düşünerek hareket edersin artık.

Bazı insanlar da vardır ki y

Yalan karışık,

Saçma sapan kültürlerle karışık

O birçok hayali dinler uydurup,

Birçok hayali din hikâyeleri anlatıp

Onları da yaşamayı

Ve hatta onları yaşatmayı hüner zannediyorlar,

Diğer birçok insan da o uydurulan yalanları

Ulu bir mantık (doğru fikri bulmak ilmi)

Ve hikmetli bir ilmin ayarına

Ve hikmetli bir ilmin anlayışın tefekkürüne tabi tutmadan

O anlatılanları

İlahi bir dine ait sözler zannedip,

Ya onlara inanıyor,

Ya onu din diye hayat tarzı yapıp

Dünya üzerinde birçok insana anlatıp yayıyorlar,

Ya da bazı insanlar

O yalanları ilahi din zannettikleri için

O dine düşman oluyorlar,

Bir şeyleri gerçek iç yüzleriyle tam olarak anlamadıkları için,

Böylece insanların kavgaları hiç tükenmek bilmiyor,

Farkında mısınız?

Bu kavgaların sebebi

Erdemli bir anlayışın olmadığından

Ve ayrıca

Erdemli bir iletişimin de eksikliğinden meydana geldiğinden

Emin olabilirsiniz,

Cehalet yeryüzünde e

Çok ve en popüler bir yaşam tarzı hâline getirilmiş,

Cehaletin dini ise biliyorsunuz ki

Ancak yalan söylemek,

Dedikodu iftira yapmak,

İnsanların sevgi kardeş bağlarını haksızca kopartmak,

Ahlaklı aile düzenlerini dengelerini yıkmak,

Ve yeryüzünde haksızlık fitne fesat yapmaktır,

Oysaki ilahi din insanların o uydurdukları

Sahtekârlıklardan, yalanlardan,

Dolandırıcılık yaşantılarından uzaktır, temizdir

Ve hem de ayrıca

İnsanların o uydurduğu

O çirkin yalanlardan ibaret de değildir, olamaz da.

İlahi dini öğrenmek istiyorsanız

Yapmanız gereken şey

Ancak o ilahi kitabı araştırarak,

İçeriğini bilgece, erdemlice

Ve hikmetlice kurcalayıp

Onu hikmet ilmiyle düşünerek öğrenilebilirsiniz…

İnsanların ilahi din diye anlattıklarına

Hemen inanmanız doğru değil,

İlk önce ilahi kitabın hikmetli cümlelerine

Bilge bir anlayışla bakmak daha doğru olacaktır,

Haksız mıyım?

Öğle değil mi?

Son olarak şunu söylemek istiyorum;

Şunu unutmayınız ki bir şey erdemsizse

Ve bir şey âdil değilse

Emin olun ki

O söz de, ilahi bir dinin yapılması gereken emri değildir,

Çünkü ilahi din ancak

Faydalı, sağlıklı,

Adalet, hikmet ve erdem dolu sözler söyler…

İyi ile kötü olanı ayırabilmeyi öğrenin artık,

İnsanlar öğrendik diyorlar fakat

Hâlen doğru olanı tercih edemedikleri için

Yeryüzünde savaş haksızlık kavga ve yalan eksik olmuyor.

Sizin tanrılarınız rüşvet alıyor olabilir fakat…

Haksızlık ve adaletsizlik yapanların tanrıları

Kendileri gibi rüşvet kabul ediyor ise eğer,

Onlar da kendi inandıkları o tanrılarına

Rüşvet vererek paçayı kurtarmak isteyeceklerdir.

Fakat şu da bir gerçek ki

Tanrılar rüşvet almayı sevse bile;

Emin olun ki ne o temiz bâkire Meryem Mesih İsa’nın Rabbi,

Ne peygamber Musa’nın,

Ne peygamber Davud’un

Ve ne de peygamber olan Muhammed’in Rabbi

Sizlerden rüşvet almayacaktır,

Kabul etmeyeceklerdir,

Onun istediği yalnızca erdemli ve âdil olarak

Bir arada yaşamanızdır.

 

                                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Budalaların erdemli bilgelerle savaşı…

Adaletsiz hükümetlere ve cahil halka göre,

Adaletsiz yöneticilere göre

Ve adaletsiz işverenlere göre

O âdil erdemli bilgeler

Ya deli olarak,

Ya da suçlu olarak zannedilebiliyorlar, neden mi?

Çünkü şu bir gerçek ki

Kendilerine doğruluk haklılık

Ve hem de cesaretle,

Adalet arayışı içinde bir tek

Muhalefet edenler

Ve halkı cehalet gaflet uykusundan

Uyandırmaya çalışanlar

Bir tek o âdil erdemli bilgelerdir de ondan.

 

                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kimi zaman iyilikten maraz doğabiliyor…

Bâzen insan kendi cellatlarına iyilik yapar da

Farkında bile olamaz erdemi hikmeti bilmediğinden…

İyilik yapılmaya değer iyi temiz kalpli erdemli insanlar aradım,

Bulamayınca da ben kendime bir iyilik yapıp

Artık kimselere iyilik yapmamak kararı aldığım olmuştur,

Çünkü kime iyilik yapsam

Ya karşılığında bir maraz(hastalık fenalık),

Ya da bir kötülük, keder buldum,

Huzurum kayboldu, fakat

Ben hem iyi ve hem de âdil bir insan olmaya da

Gayret gösterip erdemli yaşamaya devam ediyorum elbet de,

Hem bir iyilik de yapacaksam eğer artık

O iyilik yapılacak en doğru olan varlığın kim olduğunu mutlaka

Hikmetlice erdemlice düşünüp araştırıp sonra o iyiliği yapıyorum.

 

                                                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cellatlarımıza yardım ettik haberimiz yok…

İyilik yapmak için

İyi kalpli erdemli, dürüst

Ve hem bugün

Ya da yarınlarda

Benim kafama satırı,

Sırtıma hançeri vurmayacak,

Benim arkamdan bana hileler yapmayacak olan,

Ya da beni cahillere, kötü insanlara satmayacak olan

İyi insanlar aradım,

Onları bulamayınca da artık şöyle bir karar aldım;

Erdem, hikmet, bilgelik, yüce gönüllülük vasfı taşımayan

Hiçbir insana iyilik ve yardım yapmıyorum,

Çünkü gördüm ki meğerse kendi cellatlarımıza iyilik

Ve kendi cellatlarımıza yardım yapıyormuşuz da haberimiz yok.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

                                

 

 

 

 

 

 

Ülkede adaletsizlik varsa cahil halktandır…

Bir ülkenin

Toprakları bereketli verimli,

Havası suyu

O ülke halkını sağlıklı yaşatabiliyor

Ve çalışabilir sağlıklı insanları da varken,

Eğer halen o ülkede

Fakirlik yoksulluk artıyorsa,

Eğer o ülkede huzursuzluk adaletsizlik artıyorsa,

Eğer o ülkede cehalet artıyor

Ve ülkenin erdemli bilgeleri susturulup,

Budala pezevenkleri bilgelik makamına oturtuluyorsa,

Bu da demek oluyor ki o ülke halkının çoğunluğu cahil ve

Kendilerine hırsız adaletsiz insanları lider olarak seçip,

Hükümet olarak da üçkâğıtçıları iş başına getiriyorlar demektir.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Zâlimi hükümet yapanda cahil halktır…

Bir ülkede adaletsizlik varsa eğer

Bunun tek sebebi;

Çoğunluğu erdemsiz cahil bir halkın

O ülkede var edilip,

Kendilerine de adaletsiz

Ve üçkâğıtçı hükümetler

Seçmelerinden dolayıdır…

Öğle bir ülkede

Gerçek erdemli bilgeler susturulur

Ve onların yerine

Üçkâğıtçı hükümetlerin kuklası olan

Budalalar ve pezevenkler(kötü haksız işlerin pazarlamacıları)

Erdemlilik bilgelik koltuğuna oturtulurlar,

Şikâyet edebilirsin, fakat bilmelisin ki suçlusu sensin.

 

                                        Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Erdemli ilişkiler kurmayanın hayatı zehir…

Eğer mutsuzsan bil ki bunun sebeplerinden biriside;

Kendine erdemli akıllı kibar

Ayrıca hem de iyi kalpli bir sevgili edinmediğin içindir,

Eğer mutsuzsan kendine erdemli akıllı kibar

Ayrıca hem de iyi kalpli

Arkadaşlar edinmediğin içindir,

İnsanlar sex, zenginlik ve yakışıklılıktan ilk önce

Bir insan da araması gereken vasıflar;

Erdem, bilgelik, kibarlık, akıllılık

Ayrıca hem de iyi kalplilik olmalıyken,

Tüm bu güzel vasıfları görmemezlikten gelerek

Kendilerinin hayatını zehir edecek budalaları ve pislikleri

Alır hayatlarına, sonra şikâyet ederler fakat suçlusu da kendisi,

Daima söylemişimdir; ne ekerseniz onu biçersiniz er a da geç.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cahil halk çoğunluksa güç onlarda demektir…

Eğer erdemli bilge insanlar

Cahil halkı uyandırıp, onları eğitip bilgeleştirmezlerse

O çoğunlukta olan cahil kalabalıklar

İnsanlığın başına yönetici olarak hırsızları, katilleri lider olarak,

Kral olarak, yönetici memurlar olarak,

Hükümet olarak seçmekte geri durmayacaklardır,

Siz bilge erdemli insanların da başına

Çok büyük belalar kötülükler açmayı ihmal etmeyecekler,

Çünkü kötü, hırsız bir hükümet bilir ki kendilerinin

Karşısında en büyük düşman; iyi ve adil bilgeler olacaklardır,

Onları saf dışı etmek için uğraş vereceklerdir, uyanın artık…

Çoğunlukta olan hangi halksa eğer kendileri gibi olanı seçerler,

Şunu da asla unutmayın ki ateş kıvılcımken söndürülürse eğer

Çok büyük felaketlerden kurtulmak kaderini yazabilirsiniz.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cahil halkın ve erdemli halkın demokrasisi…

Adil ve bilge bir halk kendilerini değil,

Kendilerinin işlerini yönetmesi için kendi aralarından

Aklı başında güvenilir dürüst memurlar,

Aklı başında güvenilir dürüst liderler,

Aklı başında güvenilir dürüst yöneticiler,

Kendi içlerinden aklı başında güvenilir dürüst hükümetler seçer,

Cahil halklar ise; kendilerini yönettirmek için krallar,

Hükümetler, yöneticiler seçerler

Ve kendilerini de onların kölesi hizmetkârı yaparlar,

Böylece de o hükümetler hırsızlıklarını rahatlıkla uygularlar…

İşte bu sebeple demokrasi de iki türlüdür;

Birisi cahil halkın demokrasisi, kendilerini budalalara yönettiren,

Diğeri de âdil erdemli bilge halkın demokrasisidir,

Çoğunluk, gayret, uyanıklık kimdeyse seçimi de o kazanacaktır.

 

                                                       Sonnet… Nafiz coşkun

 

                        

 

 

 

 

 

 

Ne ekerseniz onu biçersiniz er ya da geç…

 

Tüm cahil toplumlara

Ve tüm erdemli bilgelerin

Oluşturdukları toplumlara

Söylenebilecek en güzel öğüt, şöyle ki;

Ne ekerseniz

Onu biçersiniz er ya da geç,

Daima söylemişimdir;

Tâlih ya da kader değildi budala aptal

Ya da zâlim kötü olan,

Aslında insanların kendi tercihleriydi,

Kendi seçimleriydi onları budala ya da cahil,

Akıllı ya da erdemli âdil yapacak olan…

Karar sizin, şimdi bunlardan birisini seçin,

Ben mi? Ben daima erdem ve adaleti tercih edenlerden olurum.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

Şairlerin savaş dansı…

Bilge erdemli bir şair söylemişti,

Yanlış hatırlamıyorsam eğer

Şöyle demişti galiba;

İltifat iyilik olarak kaldırdığım gibi,

İntikam almak içinde yere fırlatıp, parçalayıp,

O parçaları etrafa fırlatıp atmasını da bilirim…

Fakat gönül ister ki erdemle barış içinde yaşasın halk.

Savaşmak mı?

Kavga mı?

Hangisini arzu ediyorsanız eğer

Ben onun en âlâsını da becerebilirim,

İstemeden de olsa, fakat mesele adalet içinse eğer

İşte o vakit şairler de sevmese de kavgayı, savaşı,

En nihayet yaparlar savaşın kavganın en âlâsını.

 

                                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

Eğitmediğin her cahil senin celladın olacak…

Biz yüksek eğitim almış bilgeleştirilen insanların

Ve dehaların varlığından eğitilmelerinden elbette mutluyuz fakat

Ayrıca;

Biz, sıradan, fakat akıllı, hem tutkulu,

Doğru işi yapmak için arzulu,

Eğitim almaya aşkla bağlı

Veya tembel olsa bile eğitilmek adına

İçinde küçücük bir kıvılcım bile varsa,

Yüreğinde eğitim almak isteği adına

Küçük bir kıvılcım bile varsa bir insanın,

Deha olmasalar bile,

İşte bunlar gibilerini seçerek,

Daha sonra da onları; biz hikmet ve erdemle eğitip bilgeleştiririz,

Diyebilen bir devlet ve halk olmalısınız,

İşte okulun, eğitimin, öğretmenin, iyi bir sistemin

Ve iyi bir eğitmenin de görevi bu olmalı değil mi zaten…

Bakınız birde, şöyle söyleyen kolaycılar var;

Yüksek eğitim almış,

Deha denebilecek seviyelere yaklaşmış olan

O deha insanları eğitirim,

Biz onlara talibiz diyen kolaya kaçan okullar var,

Biliyorsunuz ki böyle demek ve böyle iş yapmak elbet de kolay,

O dehaları çok kolay eğitirim demek de elbet kolay aslında,

İşte bu üzeri kapalı küçük hilekârlığa

Ve kolaya kaçmaktan başka bir şey değildir aslında,

Haksız mıyım?

Çünkü deha denebilecek insanları zaten eğitmek kolaydır,

Fakat o yukarıda bahsettiğim, o deha olmayan

Fakat eğitim için arzulu tutkulu

Ve içinde bir eğitim sevgisi ışığı,

Az da olsa içinde bir eğitim kıvılcımı olan insanları eğitmek

İşte asıl önemli ve gerekli işlerden birisi de bu değil midir?

Elbette öğledir,

Sizlerde öğle olduğunu biliyorsunuz,

Unutmayın ki ne kadar çok erdemli insan yetiştirirseniz

O kadar çok mutluluk ve huzur biçersiniz,

Dünya yaşanılabilen bir yer haline gelir o vakit,

Fakat ayırımcılık yapıldığı için

Parasızlıktan dolayı iyi bir eğitim alamayan insanların

Dışlandığının hepimiz farkındayız,

Fakat unutmayınız ki

Çoğunluğu cahillerin eline teslim ederseniz eğer

Onlar da sizlerin başınıza zâlim hükümetleri,

Hırsız budala hükümetleri seçip getirirler

Ve işte o zaman görür anlarsınız sözlerimin kıymetini değerini.

Elbette ben de farkındayım

O sıradan, belki biraz tembel,

Belki biraz zorlu,

Fakat aklı başında

Veya tembel bile olsalar içlerinde bir eğitim sevgisi,

Eğitim ışığı oluşturup,

Onları güzel yarınlarına,

Erdemce yaşamaya hazırlamak ise hem bizler,

Hem kendiniz

Hem de tüm dünya için huzur ve mutluluk anlamına,

Güvenle yaşamak anlamına gelmektedir,

Bunun sizlerde farkındasınız,

Haksız mıyım?

Sebebini yukarıda açıkladım,

Yine söylüyorum zor bile olsa;

Ne kadar çok erdemli insan yetiştirebilirseniz eğer

Hem kendinizi hem de tüm dünyayı

Cahil halkın seçeceği hırsız zâlim hükümetlerden

Koruyabilirsiniz.

İyilik mi? İşte iyiliğin en güzeli böyle yapılır,

Haklı olduğumu biliyorsunuz,

İşte asıl bu zoru başarmak,

Eğitime ve insanlığa büyük katkı sağlayacak olan

Bu görevi başarabilmek sizlerin değişmez bir vazifesi

Ve değişmez bir prensibi olmalı, 

Çünkü dünyanın çoğunluğunu

Bu gibi eğitimsiz insanlar oluşturmakta,

Ve serseri bir mayın gibi birçok zararlı guruba katılmaktalar,

Onları erdemlice eğitip,

Hem dünyaya hem de bizlere,

Hem de kendilerine faydalı birer bireyler haline getirebilirseniz,

Kendiniz için ve tüm dünya için gerçekte

En büyük başarılardan birisi olacaktır…

Yoksa deha seviyesindeki öğrencileri,

O diğer insanlara göre az sayıda ki o deha öğrencileri

Biz eğittik, en çok başarı bizimdir demekle,

Sizler büyük başarı kazandığını söylemekle

Ancak küçük ve sahte başarılar kazanmış olduğunuzu

Bir gün o eğitmediğiniz çoğunluk kalabalığın

Demokrasi adına, kendileri gibi cahil çoğunluk halkın

İçinden seçecekleri hükümetler de,

Yine kendileri gibi adaletsiz olacaklarından dolayı,

Sizlere huzur ve güven vermeyeceklerdir,

Sizlere bu dünyada huzur

Ve güven vereceklerini mi zannediyorsunuz,

Asla öğle bir iyilik yapmayacaklardır sizlere,

Kendinizi kandırmayın...

Dünyanın en zeki öğrencilerini eğitip

Büyük başarı kazandığını zanneden

Ünlü üniversiteler ve o ünlü akademilerin kulakları çınlasın.

Onları bulup yetiştirmenin kötü bir şey olduğunu savunmuyorum

Elbette bu çok iyi bir şey fakat durumu açıkladım,

Yukarıda birçok defa peş-peşe açıkladım.

Elbette ki insanları eğitirken zaman kaybetmeyi

İstememek de haklı da olabilirlersiniz

Fakat çoğunluğun kaliteli eğitilmediği bir dünyada

Kime ne yaptırabilirsiniz ki

Çoğunluk cahil erdemsiz kaldığında

Güvensiz ve budala bir toplumun içinde

Rahat ve huzurlu olabilecek misiniz söyler misiniz?

Siz emir vereceksiniz onlar hırsızlık ahlaksızlık yapacak…

Şunu unutmayın ki kaliteli yöneticilere de

Ancak kaliteli çalışanlar,

Kaliteli hükümetlere de

Ancak kaliteli vatandaşlar olması,

Kaliteli erdemli bir eğitim almış

Toplumların devletlerin başlarına da

Ancak yine kaliteli âdil erdemli hükümetler gelecektir,

Buda sizlerin,

Siz erdemli eğitmenlerin,

Erdemli siz vatandaşların o insanların çoğunluğunu

Ayırt etmeksizin bir an önce erdemli bireyler olarak

Yetiştirmenize bağlıdır.

Sizler dünyayı daha iyi yaşanılan bir yer haline getirmek

Ve dünya da huzur ve güven istemiyor musunuz?

Elbette istiyorsunuzdur,

O halde eğitim de ayırımcılık ve hileye kaçmaksızın,

İnsanları bir an önce erdemli bireyler olarak yetiştirmeye bakın...

Bakınız;

Anlayabilene küçük tatlı bir örnek vereyim,

Şöyle ki; Piyano ve piyanist güzel bir sanat olabilir, katılıyorum!

Fakat mutsuz, huzursuz parasız, erdemsiz, yalnız bırakılmış, Sağlıksız beslenen insanlar, işsiz, ötelenmiş,

Fakirleştirilmiş kalabalıklar

Ve kalitesiz eğitim almış çoğunlukta olan bir dünya halkına

Ancak o piyano ve o piyanist bir gürültüden

Veya zenginlerin şöleninden eğlencesinden başka

Hiç bir anlam gelmeyecektir…

En iyisi mi sizler

Ayrım yapmaksızın eğitin insanları,

Ayırım yapmaksızın

Âdil olarak paylaşın hazinelerini yeryüzünün,

Ayırım yapmaksızın

Sağlıklı bir hayat sunun insanlara,

Ve dünyayı da ancak işte o zaman yaşanıla bilir

Mutlu huzurlu ve güvenilir bir yer yapabilirsiniz.
Akıllıya bir işaret yetmez mi?

 

 

 

 

Profesyonel ve âdil insan eksikliği…

Bu ülkede daha çok iş yapmak

Ve bu ülke de iş yaptırmak hususunda

‘Profesyonel’, âdil, iyi olan yöneticilerin,

Ve ‘profesyonel’, âdil iyi olan işçilerin eksikliği görülmektedir,

Bir ülkeyi kalkındıracak olanlarda

Mutlaka profesyonel, âdil, iyi yöneticiler

Ve yine tekrar edeyim

Bu ülkeyi kalkındıracak olanlarda

Profesyonel, âdil, iyi olan işçilerdir,

Fakat her nedense bu ülkede birçok alanda

Birçok konuda ‘ profesyonel ahlaksızlar ‘

‘profesyonel hırsızlar’,

Ve ‘kaliteli aptallar’ fazlaca çoğalmaktadır,

Ülkenin düştüğü kötü durum

Tamda bu sebeplerdendir,

Anadolu da bir laf vardır şöyle ki;

“ tilki ne ise kuyruğu da odur “

Yani ‘baş nasılsa gerisi de onun gibidir’,

Yani ‘politikacılar nasıllarsa halk da onlar gibidirler’,

Veya halk nasılsa

Ve nasıl yönetilmek arzu ediyorlarsa eğer

Kendileri gibi yöneticileri,

Kendileri gibi politikacıları,

Yine kendilerinden,

Ve kendi aralarından seçerler,

Tilki tilkiyi,

Aslan aslanı seçer elbette…

Halk ve yöneticiler aslında birbirlerinin aynalarıdır,

Birçok tiyatro sanatçısı,

Birçok sinema film sanatçısı,

Birçok yazar şair

Bu durumu sahnelerinde

Kitaplarında dillerinde resmetmişse de,

İnsanlığın halkın çoğunluğu

Anlamak yerine,

Sadece gülüp geçmişlerdir,

Bir kulaklarından girmiş

Ve hiçbir yere uğramadan

Diğer kulaklarından çıkıp gitmiştir,

Bilirsiniz sanatçı halka ayna tutar…

Halk dürüst erdemli bir yönetim arzu ediyorsa eğer

İlk önce kendi yapmaya devam ettikleri o tüm aptallıkları,

O tüm hırsızlıkları,

O tüm saygısızlıkları,

O tüm arsızlıkları,

O tüm haksızlıkları,

O tüm cehaletlerini,

O tüm adaletsizliklerini terk etmeleri gerekmiyor mu sizce de,

Bence gerekiyor…

Keşke bunu bir anlayabilselerdi,

Onlara erdemlice düşünmeyi değil,

Bir köle gibi daha doğar doğmaz

Etrafındakiler kendi hatalarını

O çocuklara aşılamaya başlarlar,

Kendilerine benzetirler,

Hem tüm o hatalar silsilesi

Ve tüm o cehalet sürüp devam edip gider böylece,

Keşke bunu bir anlayabilselerdi.

Küçük bir espri…

Hani bir ‘deyim’ vardır, şöyle ki

“ Her şey zamanla anlaşılır”

İşte bu deyimden bahsediyorum,

Aslında bu deyim eksik ve hatalıdır

Çünkü dünyada aptal sayısı çok olduğu için,

Aptallar zamanla da olsa

Birçok şeyi anlayamayacak,

Hatta hiçbir şeyi bile anlayamayabilirler,

Bu deyimin gerçeği aslın da şöyle olmalı:

‘Aptallar hariç, her bir şey erdemli,

Anlayışı yüksek

Ve aklını doğru kullanabilenlerce

Ancak zaman içersin de anlaşılabilir’…

Ne dersiniz bu daha mantıklı değil mi?

 

                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cahil halka güvenmek zehirden farksız…

Bu halka hiç güvenmeyin, neden mi?

Çünkü bu halk seni âlimde eder,

Bu halk seni vezir de eder, bu halk seni kralda eder,

Sonrada ise emin olun ki pişirip,

Hem de hiç acımadan yer kardeşim,

Politikacıların çoğunluğuna ise asla güvenmeyin, neden mi?

Çünkü politikacılar da

İşte o erdemsiz acımasız halkın

Ta içerisinden mezun olmuş

Seçilmiş kan emicilerdir.

Ya şair, hiç mi kimseye güvenmeyelim diyorsanız eğer,

Bende size derim ki siz en iyisi

O temiz ve bâkire Meryem oğlu peygamber Mesih İsa’nın

Rabbinden başka hiçbir varlığa güvenmeseniz iyi olur.

 

                                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cahiliyet, serseri mayınlar gibidir…

Çok keder çekmek istemiyorsanız eğer

Cahil halkı uyandırın derim o gaflet uykusundan,

Ve onlara bilgelik öğretin,

Biraz zor olacak fakat

Onlara hikmet ve erdem öğretin,

Çünkü cahiller kendilerine

Hem faydalı hem de iyi bir yol tayin edemeyince,

Kendileri için bir yol gösterici ararlar

Ve kendileri için, yine kendileri gibi

Aptal bir kral,

Budala bir yönetici,

Adaletsiz hırsız kurnaz bir hükümet seçerler,

‘Tilki ne ise kuyruğu da o olur’ misali gibi,

‘Kuyruk ne ise baş da o olur’ örneği gibi,

Nihayetinde o eğitilmemiş olan cahil halk,

O kendisine seçtiği kralın elinde

Ve kral da kendi seçtiği avenelerinin elinde,

Hatta o kan emici hükümetlerin elinde,

Acı keder çekmeye, hırsızlanmaya,

Mallarının mülklerinin çalınmasına

Ve bu normalmiş gibi bununla yaşamaya alışmaya başlar,

Hiç tükenmez kederi, yine de aklını başına almaz devam eder. Bilge şairin tavsiyesi şudur; halkı hikmetle bilgeleştirin,

Onlara üstün mantığı ( doğru düşünmek sanatını) öğretin,

Yoksa bu yukarıda örneğini verdiğim cahillerin durumuna düşer, Kederler sizi de bulup, hiç acımadan boğacaktır,

Çünkü daima cahil ve çoğunlukta olan halkın seçeceği

O hükümetler elinde, aydın ve aklı başında bilge olan insanlar Daima azınlıkta kalıp, zor bir duruma, kedere düşecektir. Demokrasilerde hepimiz biliyoruz ki çoğunluğun oyu ile Hükümetler kurulur,

Cahil çoğunluk ise daima kendileri gibi

Budala ve haksızlık yapmaya müsait olan bir hükümeti bulup Onları yöneticilik makamlarına oturtacaklardır,

‘Haydi, işte ondan sonra ayıklayın ayıklayabilirseniz eğer

O beyaz pirincin içindeki minik küçük beyaz taşları’…

Halk, hadi kendi seçtiği pisliğe düşüyor diyebilirsiniz,

Fakat bundan en çok aydınlar zarar görüyor,

‘yani şehrin orta yerine leş asılır ve kaldırılmaz ise

Her insan o pis kokudan zarar görecektir,

Her koyunu astınız diyelim kendi bacağından

Fakat o astığınız koyunun leşi sizi de rahatsız edecektir’,

İşte cahil halkın seçeceği de hükümet(astığınız koyun leşi)

Ancak o olacaktır…

Aydınlar olarak sizler keder çekmek istemiyorsanız eğer,

Mantıklı olun ve biraz zorluğa katlanıp

O budala cahil olan insanları halkın içinden ayıklayarak eğitmeye başlasanız hiç fena olmaz, bilgeleştirin onları,

Yoksa onlar kendilerine benzetecekler her bir insanı,

Onları eğitebilirseniz, yönlendirebilirsiniz,

Ve böylece kendinizi de zalim zorba krallardan,

Bencil hırsız hükümetlerin elinden kurtarmış olacaksınız…

Unutmayın ki demokrasilerde çoğunluğun seçtiği hükümet olur,

Ne yazık ki bu ülkede cahiller çoğunlukta,

Serseri mayına kim basmak ister ki fark edemiyorsunuz fakat

Tehlike çok büyük aslında!

 

Güven ve eminlik ortadan kalktığında…

Dindarlar ve insanlar mı? Hem erdemi yaşamayıp hem de;

Müslüman olduklarını, Hıristiyan olduklarını,

Yahudi olduklarını, erdemli veya insan olduklarını

İddia edenlerin şahitliklerine ve sözlerine asla güvenmem,

Çünkü ben onların çoğunluğunu güvensiz yalancı

Ve iftiracı olduklarına şahit oldum,

Ben ancak İncil’in İsa’sının, Tevrat’ın Musa’sının,

Zebur’un Davud’unun ve Kuran’ı-Kerim’in Muhammedinin

O üstün emin şahitliklerine ve o sözlerine güvenirim,

Çünkü ben peygamberleri o getirdikleri ilahi kitaplar gibi

Âdil ve emin, güvenilir buldum, şimdi onlar olmadığına göre,

Peki, güvenilecek kim kaldı ki diye düşünmeden yapamıyorum,

Evet, güvenilir âdil insanlar olsaydı

Dünya da cehennem haline döner miydi bir düşünsenize.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Halkın sevgisi senle, kılıcı düşman ile…

 

Hangi halk,

Hükümetlerin kuklası olmuş olan

O okumuş kesimin elinde Budalalaştırılan

Ve gerçeğe karşı uyutulan halk mı?

Hangi halk,

Hükümetlerin kuyruklarına bastıkları için,

Hükümetlerin adaletsizliklerine başkaldırdıkları için

O hükümetlerin direktifleri doğrultusunda

Gerçek erdemli bilgelerle alay etmeleri istenildiğinde

Kuklacının elinde ki bir kukla gibi hareket eden halk mı?

Hangi halk; hükümetler, krallar ve gurupların elinde kâtilleşen,

Cahilleşen ve her an yaşanan haksızlıklara alkış tutan halk mı?

Kılıcını, parasını ve pazısını aslında kime sarf edeceğini

Gerçekte bir türlü bilemeyen o kuklacılar elinde ki halk mı?

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

Kuklalar, hükümetler, bilgeler…

Erişmek, kavuşmak, erdemlice terbiye olmak ve olmak mı?

Olmadan ölünmüyor, peki, insan nasıl olunabilir,

Ölmeden de olunmuyor dedi şair, ölmek mi?

Ne kavuşmadan ve nede ermeden ölünemiyor, erişmek mi? Bilmeden ve ölmeden bu da imkânsız…

Düşünün bir şimdi,

Ölmek midir yaşamak, erilmesi gerekenin peşinde koşmak mı?

Yoksa yaşamak mıdır ölmek, erdem elbisesi giyinebilmek midir?

Peki, kederle mutluluk arasında ki şu şeffaf sınır çizgisi de nedir, peki, insan kaderine güzellik yazabilir mi? Elbette yazabilir…

Peki, nasıl olunur olunması geren,

Peki, nasıl erilir o erinmesi gerenlere,

Şu budala cahil tarikatların cemaatlerin partilerin

Ve hırsız hükümetlerin kuklası olan bilgeler eliyle olmasa gerek.

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Herkes ihanet eder sevdiğine…

Herkes ihanet eder sevdiğine dedi bilge bir şair,

Kimi bunu yapar haksız çirkin cümleleri ile

Kimisi verdiği âdil bir sözü tutmayarak yapar,

Kimisi bedeniyle, kimisi de durmaz verdiği sözünde,

Hatta yaratıcısına bile verdiği söze ihanet eder,

Dedim ya herkes ihanet eder sevdiğine…

Kimi rezil ederek yapar bunu,

Kimi her gün incitecek,

Rencide ederek kalabalıkların arasında,

Kimisi gözlerden kulaklardan ırak

Ve gizlice yapar,

Kimisi de sinsice,

Kimisi de açıktan işler ihanetini,

Fakat mutlaka ihanetinin bedelini öder bir gün,

Ama mutlaka herkes ihanet eder birilerine,

Dedim ya herkes ihanet eder sevdiğine…

Kimisi tabiatı kirleterek,

Kimisi şu üzerinde

Hem de güvenle yaşadığı dünyayı zehirleyerek,

Kimisi nesilleri zehirleyerek yapar bu ihaneti,

Kimisi gelecek nesillere nefret

Kin cehalet diye

Bir miras bırakarak,

Hem de savaşsınlar diye birbirleriyle,

Ama mutlaka

Herkes ihanet eder bir şekil de sevdiklerine…

Ben hiç ihanet etmedim diyen her insanın,

Yalan söylediğine ikna etmişimdir bu cümlelerimle sizi,

Mesela bir örnek daha size;

Herkesin şu dünyayı kanser hastası yapmakta

Büyük küçük nihayetinde

Bir rolü vardır ya mutlaka,

İşte şu bize Rab tarafından emanet edilen

O evimiz olan dünyayı

Zehirleyip israf edip öldürerek aslında

Her bir insan

Yapar ilk başta,

Hatta her gün her an ihanetin en büyüğünü,

Her bir insan kendi gelecek nesillerine

Böylece ihanet etmiş olur,

İhanet diye bir de miras bırakmış olur

Zehirleyerek aslında dünyayı,

Dedim ya

Mutlaka herkes ihanet eder sevdiğine.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrılar ölür, tanrılar cezalarını hak eder…

Aptal tanrıların ölüm listesinde olmak,

Cennete girebilmenin

Ve rabbim olan Allah’ın sevgisini

Kazanabilmenin anahtarıysa eğer

Ben o kapıyı çoktan açmak şansına

Sahip olmayı başarabilmişim demektir…

‘Anlamak’ dedi bilge şair,

‘Anlamak’ işte bütün mesele bu!

Herkes tanrısını çağırır imdada,

Her insan kendi Rabbini çağırır imdada,

Ben ise tüm tanrıların ve o tüm Rab’ların yaratıcısı olan

Rab Allah’ı çağırırım imdadıma…

‘Anlamak’ dedi bilge şair,

‘Anlamak’ işte bütün mesele bu!

 

                                       Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Haksızlığa erdemlice bir küfür savur…

Haksızlığa küfredemeyenler,

Haksızlığa karşı başkaldıramayanlar

Mutlaka karanlığa razı olmuş demektir, dedi bilge şair,

Tehlikeli karanlıkları reddetmeyi unutanlar

Bunun ceremesini hesabını ağır öderler,

O korkunç karanlıklara ışık yakmayı da

Zamanla unuturlar da bunun ceremesini

Hesabını ağır öderler, dedi bilge şair,

Cehalet öğle çirkin ve öğle pis kokan bir düşmandır ki

O en büyük ve o en zehirli korkunç karanlıklardan birisidir,

Öğle bir kanlık her bir insanı

Ve hatta bilgeleri aydınları okumuşları bile

Kendisinin içinde yer tüketir, kederlere boğar, cehenneme fırlatır,

Zâlim krallara ve hırsız adaletsiz hükümetlere

Kukla oyuncak yapar sizleri,

Böylece de zamanla o çağlar içinde ki insanlar

Karanlık bir kültüre bürünürler, onu da yaşamak zannederler,

Tâ ki karanlığı reddedip

Erdemle bilgelikle cesaretle ışık yakan insanlar gelinceye kadar,

Sürüp gider o kederler… Şair sözlerini yeniden tekrarladı dedi ki

Adaletsizliğe karşı küfredemeyenler(başkaldıramayanlar) ise

Karanlığa ışık yakmaya da cesaret edemezler, dedi bilge şair,

Ve zamanla ışık yakmayı da unuturlar.

Birçok insan nankördür, verdiği sözü unutur mutlaka,

Dedim ya herkes ihanet eder kendisine,

Herkes ihanet eder mutlaka sevdiğine…

Haydi, şimdi haksızlığa karşı erdemlice bir küfür savur

Ve kurtul karanlığından bir an olsa bile.

Dünya evini harap edenlere…

Dünya diyor ki;

Ey insanoğlu

Şu benden aldığının birçoğunu

Ben yenileyemiyorum artık,

Bunun sebebi ise senin sürekli

İsraf ettiğin içindir,

Benden alman gerekenin fazlasını almayı terk et artık…

Kulak verin bu dediklerime ey ağalar beyler,

Kulak verin dediklerime çocuklar ve kadınlar,

Yaşamanız, ölmeniz, keder çekmeniz, mutlu olmanız,

Mutsuz olmanız

Şu anlattıklarıma bağlı,

Bu ölümünüz ve kalımınız, cennet ya da cehenneminizdir…

Ah budalalık, cehalet, ne zor imiş mücadele vermek sana karşı!

 

                                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Krallar, hükümetler ve yalakaları…

Liderlerin birçoğu,

İmparatorlar, krallar, sultanlar ve padişahların birçoğu; Yalakaları sevmediklerini beyan ederler,

Fakat mutlaka bile isteye özellikle yalakalardan seçerler,

Kimleri seçerler, elbette ki yakınlarında duracak kişileri,

Yakınlarında duracak olanları yalakalar içinden seçerler,

Yalaka olmayanlardan ise uzak dururlar, neden mi?

Çünkü bilirler ki kendilerinin haksızlıklarına,

Kendi o adaletsizliklerine zulümlerine ilk isyan edecek olanlardır, İşte o yalaka olmayıp haksızlığa başkaldıranları

Asla yakınlarında bulundurmazlar…

Sözlerim âleme ve şu aydını hikmetlisi bilgesi erdemlisi az olan

O aptal budala cahillere alkış tutup susanlara ibret olsun…

Dedim ya, herkes ihanet eder bir gün sevdiklerine ve kendisine.

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Erdemleşemeyen, etrafında ki cahillere benzer…

Erdemli düşünmeyi ve erdemli yaşamayı öğrenemeyen insanı

O kendi çevresi kendisine benzetir…

İnsan büyümeye devam ettikçe karakterini düşüncelerini, çevresi,

Ailesi, akrabaları şekillendirmeye başlıyor,

İnsan büyüdükçe etrafındakilerle şekillenmeye başlasa da,

Zaman içinde ileri yıllarda o insanın mutlaka yapması gereken,

Ve gerçekte mutlaka olması gereken doğru ise;

Artık çevresindekilere değil,

Ailesine değil, akrabalarına değil,

Bir aksiyon içinde hareket eden hayatın üzerinde

O insan da bir aksiyon içinde sürekli

Ve erdemle, hikmetle yazılmış kitapları okuyarak,

Onları hikmet bilgisiyle araştırarak,

Mantıkla(doğru fikri bulmak sanatı ile) düşünerek,

Erdemli, hikmetli fikirleri bulup

Karakterini, düşüncelerini o erdemli adil fikirlerle şekillendirmeli,

Ben mi? Ben bunu yapmaya gayret ediyorum mesela,

Eğer bunu yapmaz isek, onun yerine;

‘’el âlem ne der’’ sözlerine uyarsak, o el âlemi,

O çoğunluğu cahil insanları kendimize rehber edinirsek eğer

O vakit kendi çevremiz bizi ne hale sokar biliyor musunuz?

O kendi vahşiliklerine,

O kendi cehaletlerine benzetmek isterler sizleri de,

Vahşet işte, tamda insanın

Vahşi bir tanrı olmak isteyişinden başlıyor olsa gerek…

Tanrılar ölür, sen onlara kulak verme kardeş,

Sana adaletli ve erdemli olmanı emreden

Rab Allah’ın sözlerine kulak ver. Karar senin.

‘Denge bozumu’ zarardan başka nedir…

Sınırları aşıldığında bu hem zararlı ve ölümcül

Ve hem de her bir ânı kederli

Değişmeyen bir tabiat yasasıdır,

Şöyle ki

Dengeyi bozarsanız eğer

Her bir şey

O her bir şeyin bozumu için de birbiri ardına tetiklenir

Ve öğle bir an gelir ki

Bir daha geriye dönüş muhal(imkânsız) olur.

Ruhun ve bedenin,

Dünyanın ve kâinatın dengesini bozmamaya özen göstermenin

Önemini anlamakta neden bu kadar

Budalaca hareket edersiniz ki

Gözlerinizin önünde milyonlarca kötü örnek varken.

 

                                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Cennete nasıl gidilebilir diye düşündüm…

Yeryüzünde milyonlarca insan

Cennet ile cehennem inancıyla beraber,

Bir yaratıcının varlığına olan inancı taşımakta olduğunu gördüm,

Kimi o az bilip de çokbilmiş gözükenlerde,

Peygamberlerin aile bireylerinin

Hatta dedelerinin bile isimlerini,

Kendi uydurdukları bir kısım kültürleri din zannederek,

Tarikatların kendi kurguladıkları şeyleri

Ve buna benzer önemi pek olmayan şeyleri din diyerek

İnsanlara ezberletmek yaşatmak

Yaptırmak çabasında olduklarını gözlemledim,

Oysaki benim anlayışıma fikrime göre

Onları ezberlemek,

Onların yaptırmaya çalıştıkları şeyleri yapmanız

Sizi cennete götürecek olan şeyler değildir,

İnsanı asıl cennete götürecek olan;

İlahi kitabın adaleti ve erdemi yaşayın

Ve yaşatın emrini lâyıkıyla yerine getirmek için

Verilen o büyük erdemli çabasıdır…

İlahi dini peygamberin etrafında ki birkaç insan ismini,

Bazı tarikatçıların ve bir kısım budalaların

Kültürlerini, uydurdukları şeyleri din olarak yaşamak

Ve buna benzer basit şeyleri ezberlemekten ibaret zanneden

O kadar kaba, erdemsiz, adaletsiz, geri zekâlı insan gördüm ki

Emin olun ilahi kitabın gerçek mânasından habersiz

Ve sadece insanlara haksızlık yapıp,

Cinayet arzulayan birçok budala ile karşılaştım,

Bunların hepsine de yüz çevirdim,

Oysaki ilahi din ilahi kitabın tarifiyle;

‘İlahi kitaba iman ancak onu lâyıkıyla düşünerek

Anlayarak okuyup

Ve onu lâyıkıyla izleyip takip etmekle mümkündür’

Veya ‘ biz ilahi kitapları ve peygamberleri

Adalet terazisini ayakta tutsunlar diye gönderdik’ beyanı

Ve açıklamasıyla o ilahi kitap zaten kendisine

Nasıl iman edilmesi gerektiğini anlatmış,

Ve görüyorsunuz ki ‘Adalet ile mümkün’

Ve ilahi kitabın emirleri de genelde adaletli olmak,

Erdemli yaşamak, düşünen fikir eden, hikmeti öğrenen,

Hür ve bilgece bir arada,

Kardeşçe barış içinde yaşayan varlıklar olmamızı emrediyor,

Bunun yanı sıra insanın kibar ve çalışkan bir varlık olmasını,

Kimseyi aldatmamasını, emanetlere ihanet etmemesini,

Kendisini ve sorumlu olduklarını sağlıklıca korumasını,

Âdil olarak yaşayıp âdil olarak yönetmesini,

Kardeşlik, sevgi ve aşk bağlarının erdemlice yapılmasını,

Dünyaya ve varlıklara zarar vermeden,

Hayatı, dünyayı israf etmeden

Dürüst bir hayat yaşamamızı isteyen,

İlişkilerin erdemlice yaşanmasını isteyen

Bir ilahi kitap ile karşı karşıyayız,

Şimdi biz bu güzel emirleri yaşamak çabasını bir kenara atıp,

O kaba aptal cahil,

Hatta adaletten habersiz,

Hatta insanlara zulmeden,

Hatta çok zaman yalancı, anlayışsız

O insanların emirlerini ve saçma sapan kültürlerini

Din diye mi yaşayalım, elbette ki olmaz öğle şey…

Bizler iyi ile kötünün ayırımını yapabilecek bilgelikteyiz,

Cennete girmekte;

O budalaların, cahillerin,

O yarım akıllıların

Kendi kültürlerini din zannederek o yaşayışlarına uymakla değil,

Ancak erdemli, bilgece, adaletli ve hikmetli bir yaşam tarzını

Yaşamak için vereceğimiz mücadeleyle mümkün olacaktır…

Düştün mü?

Ayağı kalk ve yeniden başla yürümeye,

Düşmek yenilgi değildir,

Asıl yenilgi mücadeleden vazgeçmektir,

Ayağı kalk ve yeniden başla ‘erdemlice’ yürümeye.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Onların tanrıları benim rabbim olamaz…

İnsanların yaşadığı ve o anlattıkları dinlerin tanrılarına,

İnsanların kültür olarak yaşadıkları Rablarına da değil,

Ben asıl, âdil olan o İncil’in Tevrat’ın Zebur’un

Ve Kuran’ı-Kerim’in Rabbine inanıyor

Ve ancak ona teslim oluyorum, dedi bilge şair,

Çünkü benim inandığım ve teslim olduğum Rab ile

O insanların, o devletlerin halkının yaşadığı

Ve o insanlar ile o devletlerin halkının anlattığı dinlerin tanrıları Asla aynı varlık olamaz, asla aynı Rab olamaz,

Eğer onların inandıkları tanrılar ile Rablar

O benim inandığım

Âdil ebedi varlık olan rab ile aynı olmuş olsaydı;

Şu yeryüzünde ki şu insanlar

Şu işleye geldikleri

Cinayetlerini çoktan terk ederlerdi,

Çünkü benim inandığım Rab

Cinayetlerin yapılmasını yasaklamış,

Adalet ve erdemli bir yaşamı emretmiştir, ayrıca hem

Sevgi ve inanmak erdemlice itaat,

Adaletli bir yaşamayı gerektirir.

 

 

 

 

 

Kader, tâlih, hür irade ve insanlık sınavı…

İnsanın kendi tercihiydi

İyi ya da kötü olması

Oysaki tâlih ya da kader değildi kötü olan,

Eğer her bir şeyi

İnsan müdahalesi olmaksızın sizin o yanlış anladığınız şekilde

Rab kader kelimesinin hükmüne terk etseydi,

O halde Rabbimizin şu insanoğlunu

İyilik adalet sınavına tabi tutmasının

Ne önemi anlamı kalırdı ki haksız mıyım?

Hem ayrıca unutmayın ki

Her insanın yaptıkları olur kendi kaderi…

Dedim ya insanın kendi tercihiydi

Âdil erdemli, budala veya zalim olup olmaması,

Oysaki tâlih ya da kader değildi zâlim budala aptal kötü olan.

 

                                                  Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsan hürriyeti nâmustur, ibadettir, haktır…

Hürriyeti olmayan insan

O âdil olan ve adaleti erdemli yaşamayı emreden

Rabbimizin cennet cehennem sınavına tabi olamaz,

Oysaki o her bir insanı eşit haklarda yaratmıştır,

Kimse kimsenin elinden haksız yere

O hürriyet hakkını almaya yetkisi hakkı olamaz…

Daima söylemişimdir, hürriyet gerçek manasıyla,

Şöyle ki; hem kendinin hem de tüm varlıkların

Âdil hak ve âdil hukukunu bilip

Ve o âdil hak ve o âdil hukuklarına zarar vermeden,

Onlara tecavüz etmeden,

Erdemlice bir arada çalışıp yaşamaktan ibarettir,

Hürriyeti bu manasıyla yaşamak ise en büyük erdem,

Büyük ibadet değil de ya nedir peki, söyler misiniz?

 

                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Erdemli, âdil, kararlı ol, zafer senindir…

Temiz Meryem oğlu

Mesih İsa’nın

O silahsız ve ordusuz on bir havarisi

O zamanlar dünyaya hükmeden

Güçlü ve âdil olamayan bir imparatorluğun

O âdil olmayan düzenini yerle bir etmedi mi?

Bu da demek oluyor ki

Erdemli bilge iyi insanların sayısı ne kadar az olmuş olsa bile, Büyük güçlü orduları olan hükümetlere karşı,

Ve güçlü ordulara karşı,

İnanan, âdil, kararlı, cesur,

Erdemli, bilge insanlar eliyle

Ve erdemli bilge insanların aklıyla zafer kazanabilirler…

Kadim tarih de ibret almak için yeterli bilgi yok değildir.

 

                                           Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Aslanların öğretisi...

Kuzular elbette bir gün büyürler,

Dillerin bağı ve kara büyüler bozulur

Ve çözülür bir gün,

Peygamber Musa’nın dilinin bağı da çözülmedi mi?

Aşılmaz yenilmez zannedilen orduları

Temiz bâkire Meryem oğlu Mesih İsa

On bir havarisi eliyle yerle bir etmedi mi?

Kuzular elbette bir gün büyürler,

Dillerin bağı ve kara büyüler bozulur

Ve çözülür bir gün,

Salınır ağaçların salaşlarından

O sarkan faydalı şifalı meyveler gibi,

Kuzular büyüyerek aslanlara dönüştüklerinde,

Dereler de nehirler kadar sertleştiklerinde,

Denizlerin dalgaları okyanusa çevrildiğinde,

Yaz yağmurları yerlerini

O gazap fırtınalarına devrettiklerinde,

Elbette kuzular da bir gün büyürler,

Ölür zannedilen menekşeler

Dayanır ancak o ayaza karşı,

Kardelenler öpüşe bilirler ancak

O karlı dağların dudaklarıyla,

Aslanlaşır sesleri kuzuların,

Bu söylediklerimi masal

Veya kuru bir şiir zannetmeyin sakın,

Nâralar, öfkeler, yangınlar yerlerini

Kas-kara kor bir ateşe devrettiklerinde,

Kuzuların aslana dönüşüp,

Fikirlerin hikmetle erdemleşip,

Pazıların adalet adına kılıç savurup,

Ok yay kullandığı günler çok yakındır,

Çok yakındır erdem ve adaletin

O gür ve güzel sesinin

Bilgelikle söyleneceği günler,

Çünkü yeniden yaşanıp söylenecek

Kutlu bir adalet aşkımız, şiirimiz, hayatımız var bizim…

Düştün mü?

Öğleyse kalk ayağa

Ve yeniden başla koşmaya, dünyada bizimdir, cennette bizimdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ofelya…

Kelimeler, keder ve hüzün,

Kül ve toprak, erdem, hikmet, bilgelik ve aşk,

Kelimeler kadar çocuk gülüşü, cennet ve cehennem ‘Ofelya’,

Kelimeler Ofelya kelimeler,

Şu yeryüzünde onlar kadar yok mudur namussuzu,

Onlar kadar var mıdır namuslusu Ofelya,

Kelimeler Ofelya kelimeler,

Ufuklar kadar kaçak ve kurnaz,

Kâtil ve sarhoş, mutlu ve kudretli,

Söyler misin Ofelya

Şu yeryüzünün hırsızı, arsızı

ve bâzen de erdemlisi olan kelimeler,

Neden kıyamet ve mahşer gibi beynimin içinde

Hiç durmaksızın döner,

Büyük şairlerin bu mudur yazgısı,

Bu mudur çivisinden çıkartılmış dünyayı

Kurtarmaya çabalayan bilge bir şairin yazgısı,

Aşk ve erdem Ofelya, aşk ve erdem,

Söylediğim her şeyi unut demiyorum,

Fakat şu yeryüzünde asıl kelimeler kadar namuslusu

Ve şu yeryüzünde asıl kelimeler kadar yoktur gerçeği,

Fakat gerçekte ise

İnsan kadar ise yoktur aslında namussuzu ve hem de erdemlisi…

Kelimeler Ofelya kelimeler,

Dadım, üstadım kitaplarım ve ruhum,

Peygamber Mesih İsa’nın bâkire annesi

Meryem annemizin ve İsa’nın rabbinin en aziz bir mucizesi,

Kelimeler Ofelya kelimeler.

Şairdir konuşur bâzen…

Allah’ım

Şu yeryüzünde

Dürüst insan hiç kalmadı

Denecek kadar çok az,

Mâdem sen dürüstsün,

Mâdem azizünzüntikamsın,

O halde şanına yakışanı yap da

Güzel bir şölen görsün

Sevinsin bu seni çok seven

Ve dürüst olamaya çalışan

Bu şair kulcağızın!

Kendisine merhamet etmeyen

Bu insanlara

Hem artık ben neden merhamet edeyim ki

 

                               Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Duygusal ritimler…

Bir ses işittim ki o kendi kalbime ait olan bir sesti,

Bana dedi ki kendi kalbim;

Mazlumun âhı yakar dünyayı,

Dedim ki hani hiç şahit olamıyorum

Çünkü daima kötüler kazanıyor zaferleri,

Birde iyi zannedilen kötüler var ki

Hiç sorma gitsin kurnaz ve kaçaklar…

Dedi ki seyret de gör,

Seyretmek için sabırla bekledim

Ve ancak onca vakit içinde kanadımın kolu kanadı, uçamadım,

Kanadım, kırıldım, susadım hep gelmelerine

Ve nihayetinde sen hiç gelmedin,

İşte o gün ve sonra ki her gün senin gelmen yerine,

Ancak kanadımın kolu kanadı uçamadım ve ben hep kırıldım.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Biçer herkes ektiğini...

Mâdem her bir insan yaptı

Ve yaşar o halde tercihini,

O halde niçin şimdiden

Ve hatta

Daha sonra da şu yeryüzünde ektiğini,

Biçmesin mi ki kendi eliyle

Kendisine olan merhametsizliğini,

İşte bu sebeple de

Demesin hiç bir insan boşuna

Neden bu felaketler geldi diye başıma…

Uyarıcılar da vardı zâten,

Az da olsa sayıları yeryüzünde,

İnsana bir ömür

Yeterliydi iyi ile kötü arasında yapmak için tercihini.

 

                                     Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Her akıl sahibi felsefe sahibidir…

Her aklı başında olanın bir felsefesi

Ve her bir akıl sahibinin mantığı vardır,

Siyasetçinin,

Hukukçunun,

Felsefecinin de,

Dedim ya her akıl sahibi olanın bir felsefesi

Ve bir mantığı vardır,

Fakat kimisi kirli bulanık bir felsefe yapar,

Kimisi de temiz berrak erdemli hikmetli bir felsefe yapar,

Asıl burada kirli olan o kirli olanı tercih edip seçendir,

Çünkü politikacılar ve hukukçular kadar

Felsefecilerinde iyisi kötüsü

Veya erdemli olanı erdemsiz olanı,

Âdil olanı ve âdil olmayanı vardır.

 

                                      Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kâbe’ni kendin koru yetmedi benim kudretim…

Şaire dediler ki

Ey bilge şair öncelerden hem kendi haklarını

Ve hem de halkın haklarını savunurdun,

Şimdilerde ise seni suskun görüyoruz,

Şairde onlara cevaben dedi ki

Hakkın gerçek sahibi olan Rab Allaha dedim ki ben;

Rabbim, sen hakkın gerçek sahibi olarak susuyorsan eğer,

Ben çok konuştum çok vakit, o halde benim ise bu saatten sonra

Kullarına yapacağım tek şey susmak,

Sana ise söyleyeceğim şey; Rabbim haklarım gasp ediliyor,

Kimi insanların, kimi varlıklarında hakları gasp ediliyor, Haklarımız senin hakkındır,

Artık bu saatten sonra git Kâbe’ni de, hakkını da sen koru,

Şair senin şairin, hak senin hakkın, Kâbe de senin Kâbe’n.

 

                                                 Sonnet… Nafiz coşkun

 

                (Kâbe kelimesi gerçek ve mecaz olarak kullanıldı)

 

 

 

 

 

 

Kanadı kanatlarım…

Öğle bir âleme çattım ki,

Bana, ‘hey yabancı’ dediler,

Senin ne işin var buralarda,

Buralarda sen kaybolursun,

Buralar senin gibi bir şair için

Tekin yerler değil,

Onlara bende cevaben dedim ki;

O temiz ve bâkire olan

Meryem oğlu Mesih İsa’nın

Ve İncil’in Rabbinin elinden tutan

Kaybolur mu ki hiç

Düşse de çok zaman,

Bakın görün ki kalktım yine ayağı,

Kanayan kanatlarımla beraber ben!

 

                          Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kanayan kanadımdan tut…

Öğle bir âleme düştüm ki

‘Hey yabancı’ dediler bana,

Ne işin var buralarda,

Buralar adaletten dem vuran

Genç bir şair için tekin yerler değildir,

Sen hiç korkmuyor musun?

Bende cevaben dedim ki onlara;

Yenilmez zannedilen orduları

Yerle bir eden

O peygamber kral Davud’un

Ve onun babası

Peygamber Süleyman’ın Rabbi olan Allah’ın

Elinden tutmuşum,

Hem neden korkayım ki artık ben.

 

                            Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Kuşlar, başarı, mutluluk ve ben…

Bazı insanların hayatları

O güzel kuşlar giderken

İşte o güzel kuşların

Ardından sadece bakmak gibidir,

Onlarla beraber uçamazlar,

Yukarıdan dünyayı seyredemezler,

Hayatın o güzel ritmini ahengini

Onlar kadar güzel fark edip göremezler,

Bazı insanların hayatı ise

O güzel kuşlarla birlikte

Mutlulukla yaşamak uçmak olmalı,

Zannedersem galiba bu aralar şimdilik

Ben o güzel kuşlar giderlerken

Ardından sadece bakmak mecburiyetinde kalanlardanım.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Denge bozumu…

Her bir denge bozumu

Diğer bir denge bozumunu tetikler

Ve nihayetinde

Şu dünya insanlığı da

Çığırından çıkmış bir halde öğle bir zaman gelir ki

Birbirlerini paramparça ederler,

Sex kadın erkek arasında sağlıklı yapıldığı müddetçe

Bir denge bozumu değildir fakat

“ Gey’lik” (erkek erkeğe cinsel ilişki kuranlar, eş cinsel olmak)

Ve onu desteklemek nasıl tehlikeli bir denge buzumu ise,

Suyu, havayı, toprağı,

Nesilleri zehirlemek, fikirleri zehirlemek de

Çok büyük ve tehlikeli bir denge bozumudur…

Akıllı olana bir işaret yetmez mi dedi bilge şair.

 

                                              Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Düşmana çekti şair küfür sövgü kılıcını…

Bir kısım politikacılar,

Bir kısım partiler, örgütler, hükümetler,

Bir takım zengin şirketler ve mafia,

Biz insanlardan, halktan gasp ettikleri malları,

Ne tuhaf çirkin ve tirajı komik bir iştir ki

Yine o halktan çaldıklarını halka korutuyorlar,

Bir kısım tarikatlar, cemaatler hocalar, şeyhler,

Bir kısım aydın geçinenler,

Ve halkın önde gelenleri ise

Halkın mallarını canlarını gasp edenlere

Biat etmeye devam edilmesi için telkinde bulunuyorlar,

Onlar adına pezevenklik yapıyor,

Onlara biat edilmesi gerektiğine dair

Fetvalar uydurmaya devam ediyorlar,

Bu da yetmezmiş gibi yine halkın arasından

Bir kısım kolluk kuvveti türetip

Halka sopasını göstermeyi de,

Adaleti savunanlara sopalarını göstermeyi de ihmal etmiyorlar, Bilge şair sözlerinin devamında,

Kendi o adaletsizlere çektiği küfür sövgü kılıcını kullanarak

Dedi ki

Ben sikeyim böyle haksız saltanatın gelmişini geçmişini.

 

 

 

 

Kılıcım sudan ateşten keskindir benim…

Cümlelerdir benim düşmanımın başına vurduğum cellat,

Nereden anlasınlar kapılarına bağlı

O doymak bilmez aç köpek insandan olma zenginlerin,

Bu savaş bu kavga kadim den buyanadır,

Dedim ki düşmanıma;

Sen iyilik adalet yolunu tutmadıkça

Ben de indirmem asla o cümlelerden oluşan keskin kılıcımı, Tepenizden indirmem asla dedim onlara,

Madem vazgeçmiyorsunuz adaletsizliklerinizden,

O halde tutuşsun savaş dansları için ateşler,

O halde başlasın artık şölen neyi bekliyoruz ki hâlen…

Hem ayrıca benim kaybetmekten korkacak neyim var ki

Sizin kaybetmekten korktuğunuz çok şey var oysaki

Mesela

Haksız yere insanlıktan çalmış olduğunuz o saltanat,

Haksız yere gasp ettiğiniz o mal mülk ve paralar var…

Mâdem vaz geçmiyorsunuz adaletsizliklerinizden

Haydi, öğle ise tutuşsun şölen,

Tutuşsun savaş dansları neyi bekliyoruz ki hâlen,

Kılıcım sudan ateşten keskindir benim.

 

 

 

 

 

Şeytanlar ve insanlar…

Söyler misin Ofelya

Kimdi şeytan kimdi insan,

Şunlardan hangisiydi o cennetten kovulan,

Ayırt etmesi güç, kederli bir bela…

Şeytanları ebedi cehennemden çıkarırsan eğer

Vazgeçerler mi zannettiniz

Tüm o şeytanlıklarından,

Tüm o kötülüklerinden vaz geçerler mi zannettiniz…

Sözlerine devamında bilge şair dedi ki

Bana kumar oynama,

Mekir kurma bana,

Bana ketenpere yapma

Çünkü ben şeytanların

Dünya denen ülkesinde yaşıyorum,

Onların bilirim oyunlarını,

Mekirlerini bilirim,

O her an akıllarında dolanan hileli düşünceleri bilirim,

Ne diyeyim başka ben sana anlatabilmek için gerçekleri,

Dünya denilen şu gerçek hayatı

Zehirli bir oyuna çevirmiş insanlığa

Ve zannettiğin şu tiyatro da başka nasıl anlatılabilir bu oyun…

Şair bir süre sustu ve son olarak dedi ki;

Belki süpürülür odalarımızdan sokaklarımızdan diye düşman,

Öğle ise öfkelensin her bir varlık kusmak için öfkelerini,

Üzerine tüm düşmanlarımın!

 

 

Kendine karanlık yapma dünyayı…

Gözlerini kapatan kendisine karanlık yapar dünyayı,

Aç da bak gözlerini ve aklını,

Yoksa nasıl fark edersin şu önümüzdeki

Fırtınalı zor karanlıkları,

Yoksa kim savaşabilir ki

Kötülüğe karşı kapatırsa dünya da gözlerini,

Savmak kovalamak için kötülüğü,

Gerekir bilirsin açık bir göz,

Aydınlık bilge bir akıl,

Dedim ya aydınlık bir çift göz gerekli diye sana,

Aydınlık bir de kalp gereklidir dedim ya,

Cesaret, bilgelik, kararlılık gereklidir dedim sana,

Hem kapalı bir gözle nasıl fark eder ki insan karanlığı,

Diye birçok defa söyledim ya sana.

 

                                         Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Aptallarla akıllılar arasında ki fark…

Kendilerini yönetemeyenler

Ancak kendilerini yönetsinler diye

Bir takım yöneticiler seçerler,

Kendilerini yönetebilmeyi başaranlar ise

Ancak kendiişlerini kolaylıkla örgütleyip yapabilmek için

Bir takım memurlar görevlendirirler,

İşte bu aklını yeterince kullananlar ile

Aklını yeterince kullanamayanların arasındaki farktır,

Bunu devlet işlerine,

Devlet yönetimine

Ve politikaya da dâhil

Ve birçok işinize kıyas edebilirsiniz...

Aklını hikmetle kullanana bir işaret yetmez mi?

Dedi bilge şair.

 

                                    Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrılar ve köleleri öldüklerinde…

Her şey

Ve her bir varlık ölür,

Tanrılar ve köleleri de ölürler,

Fakat o kendilerini tanrı zannedenlerin,

O tanrı zannettiklerinin

Rabbi olan Allah ise hayatta kalır,

Pişman olur her bir varlık

Kimileri yaptıklarından,

Kimileri de yapmadıklarından dolayı,

O Rabbin mahkemesine çıktığında

Bir telaş sarar insanlığı,

Çünkü her insan farkındadır artık neler olabileceğinin,

Fakat ceza günü çoktan gelmiştir

Çok şükür der ve o an mutlu olur bilge şair.

 

                                          Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

İhtilali tetikleyen sebeplerdendir haksızlık…

Bu ülkede

Devlet ve hükümetler eliyle haksızlık yapılıyorsa

Ve bir ülkede fakirlik haksızlık çoklukta ise eğer

O gibi ülkeler de ihtilal olmak olasılığı

Yüksek midir diye acaba,

Çok sordum kendime çok zaman.

İhtilal ve anarşinin

Barutunu ateşleyen daima

Olmamış mıdır o büyük haksızlıklar,

Açlık ve öfke değil midir?

Adaletsizlik ve ihtiyaç ateşi değil midir ihtilallerin

Ve devrimlerin barutunu ateşleyen kıvılcım!

Daima söylemişimdir

En güzel ihtilali bilge bir şair, akıllı güzel bir kadın yapar diye.

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Sağır, kör ve cahil…

Bağır ve bak da gör

Aslında sağır bir dünya insanlığıdır

Karşındakiler duymazlıktan gelirler sesini,

Ardı arkası kesilmez kederleri

Ve cinayetleri insanlığın,

Kötülüğü davet eden bir insanlıktır kendi elleriyle kendisine, Kendi sesiyle kendisine kötülükleri ve cehaleti

Davet eden bir insanlık ile

Aynı dünyayı paylaşmak zorunda kalıyoruz bak da gör işte

Yine kendi hayatlarına kast eden gafil bir dünya halkı ile

Aynı havayı solumak ağır geliyor bana birçok zaman,

Peki, ya sana ağır gelmiyor mu dedi bilge şair

Bakıp dünya insanlığının yüzüne,

Peki, senin onlarla aynı havayı solumak hoşuna mı gidiyor, dedi.

 

                                                     Sonnet… Nafiz coşkun        

 

 

 

 

 

 

 

 

Gerçek kahramanlar ve sefiller…

Yaşamak mı?

Şu çoğu kâtil ruhu sefil dünya insanlığı ile beraber,

Onların içinde yaşamak mı?

Cehennem de bir karanfil

Nasıl yaşamaya gayret ediyorsa

Öğledir erdemli bilge bir insanın

Onların içerisinde yaşaması da!

Şaire dediler ki nedir o erdemlilerin özelliği ki

Çok zaman bahsetmektesin o vasıftan,

Şair de cevaben dedi ki onlara:

Erdemli bilge bir insan olabilmek büyük bir sanat,

Bu sanatı daima icra edip başarmak ise

Şu kötülüğü çok, iyiliği az dünyada büyük bir kahramanlıktır.

İşte en çok bizim o kahramanlara ihtiyacımız var bu dünya da.

 

                                                   Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Peki, ya fakirler ne olacak…

Bilge şair dedi ki;

İsa, Musa, Davud

Veya Muhammed peygamberler

Ve ilahi kitaplar

Mescitleri ziynetlendirmeye,

Gösterişli veya lüksleştirmek için değil,

Adaleti sağlamak, erdemli yaşatmak,

Adaleti ayakta tutmak için gelmişlerdir,

Bunu peygamberler de bildirmişlerdir zaten,

Fakat görüyoruz ki günümüz de

Adaletin uygulanması yerine, erdemli yaşamak yerine,

Haksızlıklar, lüks ve ziynetlenmek yarışı

Mescitler dâhil birçok yerde

İsraflıca uygulanmakta.

 

                                          Sonnet… Nafiz coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar şair nafiz coşkunun yayınlanan tüm kitaplarının isimleri

...

1: Kelebek mevsimi ve saklambaçlar şehri…

2: Elma kokuları ve yağmur zamanı…

3: Azap yağmurları…

4: Sevgili nâna ve mektupları…

5: Papatya mevsimi…

6: Gece yürüyüşü…

7: Sevgili tutya ve mektuplar…

8: Sürgün şehir…

9: Su kavmi ve Ruhûl Kudüs...

10: Şafak gemisi…

11: Gemileri yaktım Aşk ülkesinde…

12: Sürgün çocuklar…

13: Siyah incir ve mavi kelebek…

14: Sofia filo ve mektuplar…

15: İstanbul da sanat ile aşk…

16: Afili yalnızlıklar şehri…

17: Şairler anarşist olurmuş…

18: Sular kesti kılıçları…

19: Kafa kâğıdı…        

20: Hikmet ve felsefe…

21: Olmak ya da olmamak…

22: Papirüsler…

23: Meleklerin şehri…

24: İstanbul’un kanatları altın da…

25: Kırmızı yağmurlar…

26: Sobe, körebe ve saklambaç…

27: Bakır cezve…

28: Kaldırımda demlenen fikir…

29: Senfoni gülüşü…

30: Sevgiliye senfoni ve aforizmalar.

31: Ölümsüzlük senfonisi ve Felsefik yazılar.

32: Felsefe ile şiirin buluşması.

33: Çirkin kral ve fikir yazıları.

34: Ölü şairler mezarlığı.

35: Cennetin çocukları.

36: Şairler kenti ve aforizmalar.

37: Kelebekler şehri ve Felsefik notlar

38: Tutsak melekler ve fikir yazıları…

39: Şair korsanlar ve aforizmalar… 

40: Şehrin azizleri ve Felsefik yazılar…

41: Sofia filo ve aforizmalar…                            

42: Faili meçhul sevdalar ve aforizmalar…

43: Kırmızı balık ve aforizmalar…

44: İhbarlanmış aşklar ve Felsefik notlar…

45: Kılıçlar ve kalemler…

46: Pur si muove ve aforizmalar…

47: Şairlerin ölüm dansı ve aforizmalar…

48: Düşmanlar ve sevgililer…

49: Soprano ve kanlı sözler…

50: Kurşun askerler ve aforizmalar…

51: Ölüm öpücüğü ve aforizmalar…

52:Kale düştü ve felsefik yazılar…

53:Şairin kurşun kalemi ve aforizmalar…

54: Şairin seyir defteri ve aforizmalar…

55: Kartal yuvası ve aforizmalar…

56: Kelimelerle dans ve aforizmalar…

57: Yalnızlık senfonisi ve aforizmalar…

58: Aksiyon ve aforizmalar…

59: Aşk yasası, Aşk diyalektiği…

60: Sinekler lordu ve aforizmalar…

61: Kod-adı şair ve aforizmalar…

62: Su akar yatağını bulur…

63: insan ilişkileri ve aforizmalar… (karma)

64: Sokrates’in intikamı ve aforizmalar…     

65: Cehennem melekleri ve aforizmalar…       

66: Aşk töreni… (karma)

67: Arıkovanı ve aforizmalar…

68: Cadı kazanı ve aforizmalar…

69: Şairin intikamı ve aforizmalar…

70: Cadı avı ve aforizmalar…

71: Gümüş köpek balığı…

72: Ölüler şehri ve aforizmalar…

73: Taçsız kral ve aforizmalar…

74: zehirli sarmaşıklar…

75: Mücadele sanatı ve aforizmalar

76: Kıyamet sancısı ve aforizmalar…

77: Aslanların öğretisi ve aforizmalar…

78: Kartalların öğretisi ve aforizmalar…

79: Kurtların öğretisi ve aforizmalar…

80: Katil balinanın öğretisi…

81: Bilgelerin öğretisi ve aforizmalar…

82: Kalemler ve aforizmalar…

83: Şairlerin senfonisi ve aforizmalar…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                           

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP ADI: KELEBEKLERİN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... (Kitap: 110. Kelebeklerin öğretisi ve aforizmalar... Author Poet philopsoher Nafiz Coşkun)

KİTAP ADI: ÇAKALLARIN ÖĞRETİSİ VE AFORİZMALAR... Kitap 104: author poet phılosopher yazar şair Nafiz coşkun.

KİTAP ADI: ÖLÜLER ŞEHRİ VE AFORİZMALAR... (kitap: 72. author poet yazar şair Nafiz coşkun)