KİTAP ADI: ARAF DA BİR ŞAİR VE AFORİZMALAR... (Kitap: 87. author poet phılosopher yazar şair Nafiz coşkun)
Felsefik yazılar,
jurnaller, fikir yazıları, makaleler, şiirler, aşk,
Aforizmalar, hikmet,
sanat ve sonnet…
https://drive.google.com/file/d/1TaDoaw3iZt2Lt87DtX8EVjZz40ViJ4io/view?usp=drive_link
PDF OLARAK OKUMAK İÇİN YUKARIDA Kİ LİNKİ TIKLAYIN
♛ ♣ ♡
Âraf da bir
şair ve aforizmalar… Kitap: 87.
☆☆☆
Bâzen onlarca kumandandan ve
politikacıdan daha çok faydalı iş yapar bilge cesur bir şair…
Seçimleriydi insanı
iyi ya da kötü eden,
Aptal câhil tâlih
yoktu aslında kalbinde kaderin de insanın…
Düşüncelerimin,
aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki
zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden
yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm
bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf
olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir
mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım
olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk ve erdem günahı işlemiş bir varlığım,
sağlıcakla hoşça kalın.
Nafiz coşkun.
☆☆☆
Yazar şair düşünür ve
sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com
Ve ayrıca daha çok
facebook Messenger,
Twitter ınstagram
linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Bu ve tüm
kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir.
İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü
yapılamaz.
…
Baskı
Ofset baskı merkezi
/
Matbaa sertifikası
ISBN:
☆☆☆
Kitap içerisindeki
Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:
…
Sayfa: 7.
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI
Sayfa: 9: Âraf da bir
şair… (sonnet)
Sayfa: 10: Hürriyet
ve erdemle bilir insan kendisini…
Sayfa: 12: İyi bir ekonomi isteyen
insan ve devlet âdil yaşamalı.
Sayfa: 17: Emanetleri sahibine
teslim edin… (sonnet)
Sayfa: 18: Karmaşanı toparla…
(sonnet)
Sayfa: 19: Olumlu değişimler üret…
(sonnet)
Sayfa: 20: İnsan, erdemli eğitimle
insan kalabilir… (sonnet)
Sayfa: 21: İhtilal yapmak mı?
Sayfa: 22: Hayallerimiz ve
gerçeklikler… (sonnet)
Sayfa: 23: Aptallık ve cehalet
düşmanlar üretir… (sonnet)
Sayfa: 24: Asıl suçlular kimler,
câhiller mi Matrix mi?
Sayfa: 25: Matrix ne anlar
merhametten vicdandan. (sonnet)
Sayfa: 26: Hayallerimizden
faydalanabilmek… (sonnet)
Sayfa: 27: Gerçek suçlular kimler…
(sonnet)
Sayfa: 28: Matrix’ in kuklaları…
(sonnet)
Sayfa: 29: Eğitimin iyiliği
erdemli olmaktan geçer…
Sayfa: 30: Hürriyetini elinden
almak isteyecekler…
Sayfa: 32: Cevapları bulman
gerekli… (sonnet)
Sayfa: 33: İnanç ve hürriyet…
Sayfa: 34: İyi bir insan olmak
için…
Sayfa: 35: Daha dikkatlice bak
etrafındakilere…
Sayfa: 37: Duamdır… (sonnet)
Sayfa: 38: Dosta düşmana aynı
çizgide olan budalalara. (sonnet)
Sayfa: 39: Karizmatik mi yakışıklı
mı?
Sayfa: 41: Kararlar ve
kararsızlıklar… (sonnet)
Sayfa: 42: Erdem ve edebiyatı
yaşamak… (sonnet)
Sayfa: 43: Zenginlik, fakirlik ve
bilgelik… (sonnet)
Sayfa: 44: Kendi aptallığını,
İslam zannedene gelsin. (sonnet)
Sayfa: 45: Mâsumlar ve mâsum rolü
yapanlar… (sonnet)
Sayfa: 46: İyi ve kötü düşünceler
arasında insan… (sonnet)
Sayfa: 47: Erdemli yaşamak için
varız… (sonnet)
Sayfa: 48: Yetenekler ve biz…
(sonnet)
Sayfa: 49: Zihnimiz, duygularımız
ve tavırlarımız… (sonnet)
Sayfa: 50: Gerçekler ve biz…
(sonnet)
Sayfa: 51: Halkın cehaleti ve
politikacılar… (sonnet)
Sayfa: 52: Kendi kendimizi mi
köleleştiriyoruz… (sonnet)
Sayfa: 53: Psikolojik sosyolojik
bir gerçek, farklılık. (sonnet)
Sayfa: 54: Kaderini erdemle
bilgelikle şekillendir. (sonnet)
Sayfa: 55: Mizaçlar karakterler
nasıl terbiye edilir…
Sayfa: 57: İhmalkârlık aptallığı…
(sonnet)
Sayfa: 58: Umudunu yitirme…
Sayfa: 60: Mücadeleden söz
açıldığında… (sonnet)
Sayfa: 61: Rabbinizi sattınız…
(sonnet)
Sayfa: 62: Mutlu düşleri çalındı
çocukların… (sonnet)
Sayfa: 63: Değmez keder çekmeye,
haydi, gülümse. (sonnet)
Sayfa: 64: Mutlu musun deli misin
erdemli misin?
Sayfa: 68: İlk öncelikler vardır…
Sayfa: 69: Cumhuriyeti
yaşayabiliyor musunuz?
Sayfa: 73: İnsanı erdemle yaşat ki
devlet kudretli kalsın. (sonnet)
Sayfa: 74: Fikir aşçıları ve fikir
gurmeleri… (sonnet)
Sayfa: 75: Erdem hakkında…
Sayfa: 77: Genç ve zinde
kalabilmek… (sonnet)
Sayfa: 78: Oku fırlatmak için
gerilir bir yay… (sonnet)
Sayfa: 79: Tuhaf bir varlık olur o
çok zaman… (sonnet)
Sayfa: 80: İntikam büyütürüm saksı
da… (sonnet)
Sayfa: 81: Yerinde sayarlar…
(sonnet)
Sayfa: 82: Küfreder söverim kime
ne bundan… (sonnet)
Sayfa: 83: Sen bu Sonnet’i
anlayamazsın, okuma geç. (sonnet)
Sayfa: 84: İsraf ve acı gerçekler…
Sayfa: 87: Budalalık aptallık
üzerine felsefik bir mantık…
Sayfa: 89: Birbirlerine keskin
şiirler okudu şairler…
Sayfa: 93: Şair bir şeyler
fısıldadı kulağına insanlığın…
Sayfa: 97: Oyun değildir yaşamak…
Sayfa: 99: Gerçek… (sonnet)
Sayfa: 100: Kâbuslar dolu uykuları…
Sayfa: 103: Erdem ve ışık… (sonnet)
Sayfa: 104: Erdem ve ışık…
Sayfa: 108: Şarkı... (Sevgili
Duyguya)
Sayfa: 110: Şarkı... (yıl dönümü)
Sayfa: 111: yazarın
bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…
☆☆☆
Nafiz derki:
…
Sevgili Mikel’e,
Cibril’e ve Şafağa ve sana
Ve senin için sevgilim.
Sevgili İsrafil’e,
Ölüm meleği Azrail’e
ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.
Sonnet ve şiirlerimi,
tane-tane,
Yavaş-yavaş ve
yumuşak bir ses ile oku.
Fikir yazılarımı,
makalelerimi, aforizmalarımı,
Şiirlerimi,
sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,
Jurnallerimi okurken
düşünerek oku!
Anlamak istiyorsan bu
dediklerimi yerine getirmelisin!
Ve unutma ki hikmetli
düşünerek okumak;
Erdemlilerin,
kibarların,
Asaletli,
Asil insanların aziz
bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!
Sonnet. Nafiz coşkun
☆☆☆
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI.
Bu yazıyı tüm
kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!
Beni ve sanat şiir
tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı
bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz
mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla seslenen
o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir nazm ölçü
kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi çok
irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve
anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını
şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster,
olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri,
felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da
birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin
fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak
lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu
inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım
oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o
sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını
kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş
aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat
tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım
oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının
felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap
içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik
hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal
etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali
olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar
ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i,
kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan
kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir
kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok
şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan
çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi
bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü
artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir
sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat
tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla
çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya
çaba gösteren bir varlığım.
Yeniden kısaca tekrar
etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın
büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel
kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile
tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz
birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır
gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici,
tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen
sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir
anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez
erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!
Âraf da bir şair…
Âraf da bir şair
bekler
Sokmak için cehenneme
Ebedi
Düşmanlarını…
Kalbim
Çok çekti
O bir zamanlar
Çilesini,
O verdiğiniz
Kederlerin ve
haksızlıkların sebebiyle,
Ben savaşçı bir
şairimdir, karşınıza âraf da,
Bugün çıktığım gibi
savaşmak için o gün de elbet çıkarım,
Fakat bu defa size
şunu demek için;
‘Cehenneme hoş
geldiniz’ şimdi o kapıdan içeriye giriniz.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hürriyet ve erdemle
bilir insan kendisini…
Erdemli hürriyete
sahip olamayanlar
Kendilerini de
Rablerini de
bilemezler…
Hürriyete erdemi
koyabilirseniz eğer,
İşte bu nu
başarabilirseniz eğer
Faydasını
görebilirsiniz,
‘Erdem ve hürriyet’
İkisi birleştiğin de
ise şu manaya gelmektedir,
Erdemli
hürriyet; aklı başında olmayı,
Aklını
hikmetlice, erdemli
Ve
cesurca kullanabilmeyi gerektirir,
Çalışkan
olmayı gerektirir,
Tek
başına kendine yetebilmeyi gerektirir,
Birlikte,
hayatı
Ve
kâinatı âdil paylaşarak yaşamayı gerektirir,
Eğer
bunlar sende yoksa birine
Veya
birilerine
Hatta
kendi o heva heveslerine
Köle
olmaktan kurtulamıyorsunuz demektir…
Birçok
kez bu aziz kelimenin
Tam
anlamıyla manasını şöyle izah etmiştim,
Hürriyet;
hem kendimizin
Hem de
diğer o başkalarının
Âdil
hak ve
Âdil
hukukunu bilip ona saygı duyup,
O âdil
hak ve o âdil olan hukukuna
Tecavüz
etmeden bir arada erdemlice
Ve
bilgece yaşamak mücadelesi verebilmektir…
Delilerin,
Aklını
erdemlice hikmetlice kullanamayanların
Ve
tembel insanların hürriyeti yoktur,
Mutlaka
onlar birilerine
Kölelik
yapmaktan
Ve
kukla olmaktan kurtulamazlar.
Bir
insanın sahibi olduğu şirketinde çalışmak,
Birçok
insanın sahibi olduğu devletinde yaşamak,
Başka
toplumlarda turist olmak
Veya
yabancı devletlerde çalışmak,
Başkalarının
evinde yaşamak,
Başkalarının
iş yerlerinde çalışmak kölelik anlamına gelmez,
Ancak
âdil hak
Ve âdil
hukukuna sahip olmadan yaşıyor
Veya
yaşamak zorunda bırakılıyorsanız eğer
Az
veya çok köle olmaktan
Kukla
olmaktan kurtulamıyorsunuz demektir.
Hürriyet
ancak
Âdil
hak ve âdil olan hukuku yaşamakla,
Erdemli,
hikmetli ve bilgece bir arada
Âdil
bir paylaşımla hayatı yaşamakla değer kazanır
Ve
gerçek mânasını da böylece korunmuş olur,
Bunun
tam tersi olan şeyler ise
Hürriyet
değildir,
Peki,
ya nedir
Olsa-olsa
ya kölelik
Veya
da hayvandan aşağı yaşamak arzusu duyanların
Ancak
o heva ve hevesleri olur…
Gerçeği
bil ve kendini bul,
Gerçekler
ise ancak erdem ve bilgelikle bulunabilir.
İyi
bir ekonomi isteyen insan ve devlet âdil yaşamalı …
Ekonominin
iyi olup olmaması
İnsanın
bireyin ve insan kalabalıklarının oluşturduğu
O
cemiyetlerin erdemli âdil yaşayıp yaşamamasına bağlıdır…
Hep
söylemişimdir,
Komünizm
de paran ve kendin devlete,
Kapitalizm
de paran ve kendin şirketlere ait olursun,
O
kendi kurduğun devletin
Ve
insanın kurduğu şirketin kuklası kölesi olup
Ve
böylece hürriyetini de kaybetmiş olursun,
Hürriyetinizi
yaşamayı
Ve
gerçek âdil bir ekonomik sistem yaşamayı
Arzu
ederseniz eğer,
O
sistemi ilk önce, kendinizi
Erdemli
ve dürüst bir düzene sokarak yaşayabilirsiniz,
Sizler
kendinizi âdil olarak düzeltmedikçe
Ne siz
nede bir başkaları
Köle
olmaktan,
Bozuk
ekonomilerden kurtulmaktan,
Devletlere
şirketlere kukla olmaktan
Ve
kötü bir ekonomik sisteme
Bağımlı
olmaktan kurtulamayacaksınız,
İnsanlar
ancak birbirlerinin âdil hak
Ve âdil
hukukunu bilip, tanıyıp,
O âdil
hak
Ve o âdil
hukuklarına tecavüz etmeden yaşayabilirse eğer
Ve
âdil bir paylaşımla da dünyayı
Hayatı,
parayı,
Tüm
dünya hazinelerini erdemli olarak
Ve âdil
olarak paylaşmak ahlakına erebilirse eğer
O
bilgeliği yakalayıp onu koruyabilirlerse eğer
İşte o
zaman gerçek ve hem de hür ekonomik bir sistem
İnanın
ki ‘kendiliğinden’ tabi olarak oluşmaya başlayacaktır…
Kendinize
şu soruyu sorun lütfen;
Böyle erdemli
bir sistemi bu insanlık kurulabilir mi?
İnsanlık
neyi yaşarsa,
Bir
ülke halkının yöneticileri
Ve bir
ülke halkının çoğunluğu neyi yaşarsa
Ekonomisi
de ahlakı da o olur,
Şimdi
bir bakın hırsızlığı cehaleti ve aptallığı yaşayan ülkelere,
Ekonomileri
ve ekonomik ahlakları nasıl,
Asıl
bu soruları sorun kendinize,
Şu
cemiyet, şu ülke halkı nasıl yaşıyor diye bir sorun,
Erdemli
mi erdemsiz mi yaşıyorlar,
Birbirlerini
aldatıyorlar mı?
Yöneticileri
üçkâğıtçı yalancı
Ve
adaletsizler mi diye sorun kendinize,
Halkın
mallarını mülklerini paralarını
Eksiltiyorlar
mı diye sorun kendinize,
Cevabı
zaten biliyorsunuz,
Unutmayınız
ki
Şu dünya
ve insanlık kurtuluşa ermek istiyorsa eğer
Oluşturacağı
o âdil ekonomik sistemi
Ve o
güzel ahlak sistemini,
Bireyler
ve bireylerin oluşturduğu cemiyetler olarak
Dürüst
bir şekilde yaşamak zorundadırlar,
Yani
yine insan
Ve
insanların oluşturduğu cemiyetler
Kendisini
erdemlice düzeltmedikçe
O
beklenilen ve özlenilen âdil ekonomik sistem
Asla
oluşturulamayacaktır,
Hatta
âdil ekonomik bir sistem var edilse bile,
Hatta
en mükemmel ekonomik sistem kurulsa bile,
Yine
kendisini erdemlice eğitmemiş bir insan
Ve erdemlice
eğitim alamamış cemiyet
O
erdemli ekonomik sistemi dürüst olarak yaşamadıkça
Asla başarı
sağlanamayacaktır,
Uygulanamayacaktır
ve asla korunamayacaktır,
İş daima
dönüp dolaşıp insanın erdemlice eğitilmesine,
Âdil
olarak, hikmetli ve güzel bir ahlakı yaşamasına,
Kendisini
iyi, doğru anlamda düzeltmesine geliyor,
Komşuluk
ve dostluk ilişkilerinde,
Evlilik
ilişkilerinde,
Çocuk eğitimi
ve ilişkilerinde bile
Sınıfta
kalan bir toplumun,
Sınıfta
kalan bir halkın
Ekonomisini
âdil yaşamasını beklemek gülünç olurdu elbet.
Açgözlü,
adaletsiz ve ahlaksız insanların elinde olan
Bir
ekonomi (para ve güç)
Ve
dünya,
Elbette
zarar görmeye
Ve
elbette zehirlemeye devam edecektir.
Umursamıyorsunuz
Fakat
bir gün size acı vermeye başladığında,
Acı
size dokunduğunda
Sizde
umursamaya başlayacaksınız,
Bir
bilge derdi ki
‘Ateş kıvılcımken
söndürülmeli’
Fakat
sizler o ateş ta ki size zarar verene kadar bekliyor
Daha
sonrasında da söndüremeyerek içinde
Kavrulup
gidiyorsunuz,
Diğer
insanlara haksızca yapılan muameleler
Sizleri
etkileyip harekete geçirmedikçe,
Başkalarına
yapılan haksızlıklar sizlere yapılmış gibi
Sizleri
harekete geçirmedikçe
Siz insanlığı
ve erdemi asla yaşayamayacaksınız demektir...
Siz
zengin olabilirsiniz
Fakat
dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu fakir
Hatta
fakirlikten bile daha aşağı durumda olanlar var,
Ekonomik
yoksunluk onları bir ateş gibi yakarken
Siz zengin
olduğunuz için
O
ateşi söndürmek bile istemiyorsunuz,
Çünkü
şimdilik o ateş size dokunmuyor,
Fakat
unutmayınız ki bir gün o haksızlıklar
Tüm
dünyayı sardığında
Elbette
ki ateşin size ve sevdiklerinize gelip gelmeyeceğini
Asla bilemezsiniz,
Fakat o
ateş size de gelecektir,
Etkiler
zamanla çığ haline gelir
Ve çok
büyük bir tepki oluşturur,
İşte o
zaman o çığın önüne
Hiç
fâni kudret geçemez ve durduramaz.
Aslın
da biliyorsunuz ki ekonominin
Ne zor
bir anlamı ne de zor bir uygulanışı yok,
Sadece
insanlık ve insanlığın içinden
Halkın
işlerini yönetmek için seçilen hükümetler
Adaletli
ve erdemli yaşayacaklar
Ve
ekonomik düzende böylece rayına oturmuş olacak,
Çözüm
süreç işte bu kadar basit aslında,
Fakat
yöneticilerin ve halkın çoğunluğunun
Bir
türlü hırsızlığı adaletsizliği cehaleti
Ve
erdemsizliği terke edeceği imkânsıza benziyor…
Âdil
olun, alış verilerinizi üretimlerinizi
Âdil
olarak yapın,
Tüm
işlerinizi sağlıklı ve erdemlice uygulayın,
Elbette
ki sağlıklıca şeyler yiyin,
Elbette
ki erdemlice ölçüyü kaçırmadan eğlenin,
Elbette
ki sağlıklıca şeyler için, mutlu olun
Fakat
asla ve asla israf etmeyin,
Çünkü
dünyadan fazlasını çıkartıp alırsanız eğer
O
dünyamız ondan o israf edip fazlaca aldıklarınızı
Yerine
koyamaz duruma gelmektedir
Ve
yine kaybeden biz insanlık oluruz,
Her
şeyi israf ve dengesiz uyguluyorsunuz
Bunu
yapmayı terk etmeniz gerekmektedir,
Ölçüyü
ve dengeyi dürüst yapın, koruyun,
Aile
ve kadın erkek arsında ki evlilik düzenini
Erdemli
bir dengede tutun koruyun,
Ahlaksız
ilişkilerden insan ve cemiyetinizi
Erdemli
bir eğitimle uzak tutun,
Erdemli
bir hürriyet edinin ve onu koruyun,
Fakat
bunları bile yapmayı başaramayan bir insanlığın
Fakat
bunları bile yapmayı başaramayan bir devlet halkının
Şu
dünyasında, tüm işlerin sonucunu
O aklını
erdemlice kullananlar
Nasıl olacağını
kestirebilirler,
Sonuç
felakete sürüklenmekte!
Bakmakla
görmek arasında ve okumakla anlamak arasında
Çok
büyük fark vardır, biri hayat kurtarır diğeri cehenneme kor.
Emanetleri
sahibine teslim edin…
İktisadı,
parayı, ilahi kitabı, yöneticiliği, emanetleri,
Eğitimi,
silahı, kudreti, cumhuriyeti
Ve
demokrasiyi (halkın söz hakkı ve halkın yönetim biçimi, halkın iradesi anlamı
taşıyan demos-krotos’u) vesaire-vesaire,
İşte
tüm bunları câhillerin, erdemsizlerin, adaletsizlerin Merhametsizlerin,
bilgisizlerin eline vermek
Ancak
dünyayı, insanlığı, kâinatı yıkmak, yakmak,
Zehirlemek,
harap etmek anlamına gelecektir,
İşte
siz insanlık tamda bunu yapıyorsunuz,
Çünkü
onlar ancak o ellerine terk ettiğiniz ‘değerleri’
Kötü
amaçları için kullanmaktan başka
Bir
şey bilmeyen budalalardır,
Budalalara
ve cânilere onca değeri teslim eden sizlere ne denir
Artık
onu da siz düşünün.
Sonnet… Nafiz coşkun
Karmaşanı toparla…
Bilge
şair dedi ki
Ancak
İnsanda
ki
O
karmaşık
Duygular
Hisler
Ve
O
karmaşık
Bilgiler,
Erdemli
Bir
Disiplin
ile
Faydalı
Bir
karaktere ulaşabilir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Olumlu değişimler üret…
Hey,
sen, dostum,
Kendinin
kötü huylarını
O iyi
huylar karşılığında
Değiştirmeyi
başaramadan,
İnsanları
Ve
dünyayı
Değiştirmeyi
mi planlıyorsun,
Oysaki
Kendini
değiştirmeyen,
İnsanlığı
da,
Dünyayı
da değiştirmeyi başaramaz,
Başardığını
zannederse
Ancak
kendisini
Kandırmış
olmaz mı?
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsan, erdemli eğitimle insan kalabilir…
İnsan;
erdemli ve hikmetli bir eğitimle,
Ahlaki
disiplin altına almalı kendini,
İnsan
ancak
Erdemli
bir eğitimle insan olabiliyor,
Hem
ayrıca insanda amaç
Âdil, erdemli,
hikmetsel bir terbiyeye ulaşabilmek olmalı, Eğitimin amacı zaten insanı erdemli,
bilgece
Ve
hikmetli, âdil bir olgunluğa,
Kemale
erdirmek amacında olmalı,
İnsanın
kötülük yapmasını engellemek
Ve
hayatını erdemle, âdil olarak yaşamasını sağlar,
İnsan;
âdil, erdemli ve huzurlu bir toplum da
Güzel
ahlakı daha iyi yaşamak imkânı bulur,
Bunun
tam tersine, âdil olmayan, huzursuz, câhil,
Güvensiz,
kaba ve yobaz bir toplumda ise
Kendini
daha fazla korumak
Ve
gardını sürekli tutmak zorunda kalacağından dolayı,
Sürekli
yorulup gardını bırakacağından dolayı,
Çabuk
yıpranacağından dolayı
Çirkin
bir ahlaka daha çabuk bulaşabiliyor,
Yani
kötü bir toplum
Ve
kötü bir hükümet; kişinin
Ve
cemiyetin ahlaksızlığa daha çabuk düşmesine
Sebep
olabilmektedir,
Huzurun,
güvenin ve adaletin yaşandığı devletler ve toplumlar da
Kötülüğün
cehaletin yaşandığı toplumlarda
Tün
bunların iyi ve kötü örnekleri görülebilir.
İhtilal yapmak mı?
Bu
devlet dâhil olmak üzere
Birçok
haksızlık yapan devletlerin içinde
İhtilal(mevcut
sistemi, mevcut hükümeti yıkarak
Yerine
başka bir sistem, başka bir hükümet oluşturmak işi) Yapmak isteyen guruplar,
çeteler, Matrix’ler, insanlar olabiliyor, Onlara soruyorum,
Diyorum
ki onlara, peki,
Sizler
bu mevcut sistemi, bu mevcut hükümetleri yıkarak
Onların
yerine ne getirmek istiyorsunuz, adalet mi?
Yoksa
Matrix’i mi getirmek istiyorsunuz,
Peki,
soruyorum sizlere,
Sizler
âdil misiniz ki
Veya
kendinizi âdilce düzeltebildiniz mi ki
Bu
mevcut düzene adalet getirmeye çalışasınız,
Bir
şeyi değiştirmek ve bir şeyleri düzeltmek isteyenler
Şunu unutmamalı
ki değişim ilk önce
İnsanın
kendisinden başlamalı,
İlk
önce kendin âdil olarak yaşamayı öğrenmelisin ki
O başkalarını
da değiştirmek gibi bir hakkın olabilsin,
Aslında
tüm bu insanların adalet yerine
Para,
güç ve kendi hevesleri için savaştıkları gerçeğini de
Asla görmemezlikten
gelemeyiz.
Hayallerimiz ve gerçeklikler…
Gerçeklere
göre
Şekillenmeyen
fikirler
Ya su
üzerine çizilen resimlere
Ya da
bir kısım
Hayali,
Delilik
düşleri,
Ya da
zapt edilemeyen
Vehimlere
kuruntulara benzerler,
Hayallerimizi
ise
Ancak
gerçekleşebilecek fikirlerin
Yardımcısı
olarak kullanmalıyız,
Yoksa
boş bir hayal
Ne işe
yarar ki
Zaman
kaybından başka!
Sonnet… Nafiz coşkun
Aptallık ve cehalet düşmanlar üretir…
Sizce
adalet ve âdil paylaşım da bulunanlar mı?
Yoksa
refah içinde
Huzurla
yaşam isteyenler mi suç işlemekteler
Yoksa
hak ve adalet isteyenleri
Hapislere
tıktıranlar mı suçlu,
Yoksa yeni
dünya düzeni büyük düşman câni Matrix mi suçlu,
Peki,
neden hâlen politikacıların hizmetkârı olmak
Ve
onları kral veya onları birer tanrı yapmak için
Birbirinizle
yarışmak aptallığına giriyorsunuz ki
Suçluları
aslında bir bakıma,
Tanrıları
ve kralları aslında gerçekte
İnsanların
işte bu aptallıkları üretmiyor mu sizce de,
Evet,
insanların aptallıkları ve cehaleti üretiyor tüm bunları...
Hatta
aptallık ve cehalet insana kendi celladını üretir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Asıl suçlular kimler, câhiller mi Matrix mi?
Bazı
devletler
Ve o
bazı devlet yöneticileri
Yasa
adı altında senin, benim ve hepimizin
Haklarını
gasp ederek soygun yapmaktalar,
Gözler
önünde soygun yapıyorlar,
Fakat
suç işlememiş sayılıyorlar,
‘Çünkü
yasa adı altında yapılıyor soygunlar’
Ama her
nedense sömürülen
Ve
soyulan halktan bir kısım hak arayan anarşistler
Devleti
veya zenginleri soyunca suç işlemiş sayılıyorlar
Bu nasıl
bir çelişki, peki,
Şimdi
burada asıl büyük suçlu olan kim
Ve neden
o asıl büyük suçlular hapse girmiyorlar,
Burada
kim asıl büyük suçlu düşünmek gerekmez mi?
Doğru
soruları sorun kendinize,
Gerçeklerden
kaçmayın,
Doğru
ve gerçek soruları bulursanız eğer
İşte o
zaman doğru cevaplara da
Bir o
kadar yaklaşmış olursunuz,
Aklını
erdemlice kullanabilenler için bir işaret yetmez mi?
Matrix ne anlar merhametten vicdandan…
Büyük
bir maraton
Ve zor
bir yarış olan
Şu
dünya mücadelesinde
Asıl
yapılması gereken şey
Adaleti,
erdemi yaşamak
Ve korkusuzca
onları korumak olmalı,
Sen o
yarışa tek başına bile olsa
Başlamalısın
dostum,
Onlar
cinayet işlemekte yarışa dursunlar birbirleriyle,
Sen
yarı yolda düşüp ölsen bile
Elbet
senin o düştüğün yerden
O
iyilik erdem sancağı alıp
Devam
edecek bir kahraman,
Âdil
bir insan olacaktır.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Hayallerimizden faydalanabilmek…
Ben
Hayallerimin
Peşinden
Gitmek
yerine,
O
hayallerimi
Kendi
peşimden
Koşturuyorum,
Ve
onlardan,
Ancak
Hikmetle,
Erdemle,
Bilgece
Faydalanmaya
Çaba
gösteriyorum.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gerçek suçlular kimler…
Korsanlar
ve bir kısım devlet yöneticileri
Ve bir
kısım şirketler arasında ki fark;
Birisi
yasa çıkartıp
Yasadır
artık diyerek vatandaşın koruması altında
Yine o
vatandaşı sömürüp soygun yapıyor,
Diğeri
de yani korsan olanlar ise
Hem
bazı vatandaşı hem de tüm vatandaşları sömürüp
Soygun
yapan o bazı hırsız devletleri, hırsız politikacıları
Ve o
bazı zengin hırsız şirketleri soyuyor soygun yapıyor,
Şimdi
asıl hırsız,
Asıl o
büyük hırsızlar kimlerdir
Elinizi
vicdanınıza koyun da bir düşünün,
Peki,
neden hâlen onlar zarar görmüyorlar da
Bizler
zarara düşenler oluyoruz diye bir düşünün mantıklıca.
Sonnet… Nafiz coşkun
Matrix’ in kuklaları…
Haydi,
diyelim ki
Banka
soymak suç,
Peki,
vatandaşı faizle sömüren,
Faizle
vatandaşı soyan
O
soyguncu bankaları kurmak
Ve o
bankaları işletmek
Ve
onlara ruhsat vermek suç sayılmıyor,
Ne
yani bir kısım cinayetlere
Devleti
idare eden hükümetler
Ve
zengin şirketler yasaldır dediği için mi suç değil diyeceğiz,
Ne
yani bir kısım hükümetler
O kendi
menfaatleri için
O bir
kısım cinayetlere
Yasallık
adı verdiği için mi susup katlanacağız, nereye kadar.
Sonnet… Nafiz coşkun
Eğitimin iyiliği erdemli olmaktan geçer…
İnsanlar
birbiri içinde kültürleşirlerken,
Âdil erdemli
bir hayat eğitimi alabilirler ise,
Yine o
tek başına olan birey
Cemiyetin,
halkın içinde
Faydalı
bir şekilde kültürleşebilirse
Ve ancak
öğle kararlı olunan erdemli bir eğitimle de
İnsan
iyi anlam da disipline edilebilir…
İnsanın
bilgece hikmetli bir ahlak eğitimi,
Başarılı
bir terbiye eğitimi
İnsanın
içine telkin edilebilir,
Ruha
bu eğitim yerleştirilebilirse eğer
Ve tüm
bunlar başarılabilirse
O
toplumdan iyi ve âdil bir şeyler beklemek mümkün olabilir.
Karakterleri
erdemleşmemiş insanların oluşturacağı
O
küresel toplumdan ise
Yine
âdil bir yaşam
Ve âdil
bir yönetim tarzı
Ve erdemli
eğitimle alakalı eylemler beklemek mümkün olmaz.
Hürriyetini elinden almak isteyecekler…
Âdil olan
ahlak duygusundan uzak
Ve
zararlı olup
O
gelip geçici
O bir
kısım işe yaramaz şeyleri yapmak
Hürriyet
değil
Ancak
olsa-olsa sadece barbarlık, aptallık olabilir,
Çünkü
bunları yapan o bir kısım şehir eşkıyalarında
Ve
barbar kavimlerde, aptallar üzerinde
Ne
gibi zararlara yol açtığını
Ve ne
kadar zararlı olduğunu gördük ve okuduk,
Kendi
öz manasından
Ve
güzel ahlaktan, erdemden uzak olan
Tüm o hürriyet
ve özgürlüklerin arzusu
İnsanlığı
yıkıma götürmekten başka bir işe yaramaz,
Gerçekte
ve doğru olan, olması gereken hürriyet
Ve
özgürlüğün manası; insanın
Hem
kendisinin
Hem de
diğer varlıkların
O âdil
hak ve hukukunu bilip onların
Ve
kendisinin o âdil hak ve hukukuna
Tecavüz
etmeden,
Âdil
olarak, erdemli ve bilgece,
İnsanca
yaşama mücadelesidir,
Bu
tarif ettiğim hürriyet özgürlük dışında olmak isteyenler
Ancak
birbirlerinin haklarına zarar vermekten başka
Hiçbir
işe yaramazlar…
Artık
parolamız şöyle;
Hürriyetini
koru, geleceğini hesapla, geleceğine yatırım yap,
Geleceğini
hesaplamayan
Ve
geleceğine doğru faydalı yatırım yapamayan insanlar,
Devletler
Ve
milletler
Ya
batacak
Veya
da birilerinin o bir başka devletlerin kuklası olup
Onların
hizmetine bakmak mecburiyetinde kalacaklardır.
Daha
şimdiden dünyanın
Ve
dünya insanlığının gidişatından,
Yaşam
tarzından, hamlelerinden, o gelecekle ilgili olabilecek
Her
bir şeye karşı tedbir almak
Ancak aklını
hikmetli olarak kullananların işi olacaktır,
Sadece
‘bugün’ yok dünyada,
‘Yarın’
‘gelecek’ diye önemli, çok önemli bir
şeyler,
Daha
önemli yıllar var
Ve o ‘gelecek
yıllar’ her zaman sürprizlerle dolu olacak,
Geleceğe
yatırım ve hazırlık yapmakla
Hem
Matrix’den
Hem de
diğer zararlı olan şeylerden
Biraz
daha fazla olsa korunmak imkânına sahip olunabilir,
Matrix
sizi izliyor olacak,
O sizi
dinliyor olacak,
Ona
mecbur bırakılacaksınız
Ve o
daima sizinle olacak,
O bir
makine, o bir sistem, o içinize bile girebilecek,
Onun
vicdanı ve merhameti yok, karşı alternatif geliştirilebilir,
Onunla
anlaşamazsınız, o her şeye hükmetmek için kuruldu,
Fakat
ona karşı önlemler tedbirler alabilirsiniz,
Erdemli
hikmetli akıl her zaman özel bir çaresini bulabilir.
Cevapları bulman gerekli…
Kendisine
O doğru
soruları soramayan insanlar
Bir
başka insanların
O kendilerine
öğrettiği şeylerin kölesi
Ve
kuklası olmaktan kurtulamaz
Ve
ancak onların öğrettikleriyle
Yaşamaya
mahkûm olurlar,
Onların
göstereceği yollardan başka
Hiçbir
yola gidemeyecekleri de açıkça ortada,
Düşün,
ilk önce düşünmenin
Ve
doğru fikri bulmanın (mantığın)
Ne olduğunu
düşünerek işe başlayın,
Elbet
birden fazla
O düze
çıkar yollar bulabilirsiniz.
Sonnet… Nafiz coşkun
İnanç ve hürriyet…
Gerçek
inanç nedir bilir misin?
Erdemli,
hikmetli,
Bilge
bir şekilde eylemler ve mücadeleler yaparak
Adaletsizliğe
haksızlığa başkaldırmaktan ibarettir,
Adalet
terazisini dengede tutmanın mücadelesidir.
Rab’bın
kitapları da
Peygamberleri
de bunun için gönderilmiş değiller midir?
Sen
hiç işitmedin mi İncilin İsa’sı da
Tevrat’ın
Musa’sı da
Zebur’un
Davud’u
Ve Kuran’ı-Kerim’in
Muhammedi de
O
adaletsiz hükümetlere
O
adaletsiz hükümdarlara,
O adaletsiz
yöneticilere karşı
Erdem
ve hikmetle, bilgece başkaldırmışlardır.
İnanç
köleleşmek ve onlara kukla olmak değildir,
Köleleştirmek
de değildir,
İnanç
hür ve huzurlu,
Erdemli
bir toplum oluşturmak
Ve hep
birlikte erdemlice paylaşarak,
Kardeşçe
ve adaletli olarak omuz omuza yaşamaktır hayatı.
İnançtan
hürriyeti ve erdemi söküp attığınız da
Ortada
ne bir inanç
Ne de
bir insan kalmaz,
Ancak
kalsa-kalsa bir köle ve budala kalır,
Ayrıca
hürriyetten de güzel ahlakı ve erdemi çıkardığınızda
Ortada
kalsa-kalsa bir pislik kalır.
İyi bir insan olmak için…
İyi
bir insan olmak adına
Sadece
oruç namaz gibi ibadetlerle
O âdil
erdemli bilgece yaşantıyı,
O
kaliteli faydalı yaşantıyı elde etmek mümkün değil,
Elbet
kişi âdil yaşamak ve iyi bir insan olmak için
Erdemli
hikmetli bir bilgelik öğrenmenin
Hem eylemi
hem de sevgisi içinde olmalı,
Bu da
en aziz ibadetlerden olasında peki,
Ya ne
olsun söyler misiniz?
Zaten
namaz, oruç gibi ibadetleri de
O
değerli hale getiren âdil, hikmetli,
Bilgece
güzel eylemleri gerçekleştirerek ve yaşamaktır,
Bunu
her aklı başında olan insan bilir,
Hem aklını
hikmetle kullanana bir işaret yetmez mi?
İnanç
ve ibadet eylem gerektirir,
Hem de
erdemli ve bilgece eylemler gerektirir,
Sevgi
vermek gerektirir,
Âdil
paylaşım gerektirir,
Samimi
ve dürüst, içten bir dostluk gerektirir,
Omuz
omuza adalet uğruna
Birlikte
güzel bir mücadele etmek gerektirir.
Daha dikkatlice bak etrafındakilere…
Adalet
ve hürriyet için,
İyi,
sağlıklı
Ve
güzel bir hayat yaşamak için
Ölmek
mi gerekir dersin,
Elbette
ki yaşamak gerekir
Tüm bu
yukarıda ki saydığım vasıfları,
O
yukarıda saydığım vasıfları başarabilmek için
Elbette
ki yaşamak mücadelesi vermek gerekir,
Hem yaşamadan
nasıl başarabilir ki insan öğle değil mi?
Zaten
siz de bu yolda yaşarken
Rab
sizi yanına günü vakti geldiğinde cennetine alacaktır,
Hayattan
öğle hemen vazgeçmeye gerek yok dostum,
Seni
üzen yıpratan,
Seni
yere düşüren şeyler sebebiyle
Öğle
hemen pes etmene gerek yok,
Sen
yeniden ayaklarının üzerine kalkabilirsin
Sen o
düştüğün yerden yeniden doğrulup
Güzel
bir hayatı kendin için yeniden kurabilirsin,
Mücadele
ver, sen de o güç ve kudret var,
Fakat
o gün gelene kadar sizlerin adalet
Ve
hürriyet adına,
İyi
sağlıklı ve güzel bir hayat yaşamak adına
Erdemli
bir mücadele vermeniz gerekiyor,
Sakın
ola sadece o kendilerine zenginlik biriktirip
O egoist
bencil insanların izlerini de takip etmeyin,
Sizlerle
adaletlice paylaşmayanların peşinden de gitmeyin,
Onlar
zenginliklerini sadece kendileri için kullanıp harcarlar,
Başkalarını
da düşünmezler,
Başkalarını
da umursamazlar,
Umursar
gibi görünseler de onlara aldanma sakın,
Aslında
onlara o tüm zenginlikleri kazandıranlar
Fakir
emekçi insanlardır,
Bunu
bilseler bile yine de umursamazlar,
Onların
da süslü ve can alıcı heyecanlandıran sözleri vardır,
Onların
en kötüleri politikanın içinde yer alanlardır,
Halka
hizmet için geldikleri yalanını söyleyerek
Sadece
kendilerinin hazine kasalarını doldurmak için
Halkın
malını hırsızlarlar,
Kendi
avenelerine kazandırırlar,
Benim
size tavsiyem,
Âdil
ve erdemli insanlarla
O erdemsiz
haksız ve âdil olmayanların
Aralarını
ayırabilecek bir uyanıklığa,
Bir
bilgeliğe, bir hikmete sahip olmaya çalışmalısınız,
Yoksa
sizleri daima
O süslü
cümleleriyle kandırmaya devam ediyor olurlar,
Yoksa
sizleri daima kandırmaya devam ediyor olurlar,
Sizi
inancınızla kandırırlar,
Sizi
değerlerinizle aldatırlar,
Unutmayın,
inanç, ibadet
Ve
ilahi din; adaletli erdemli bir paylaşım
Ve bu
uğurda âdil olarak
Ve
eşit olarak mücadele vermek anlamına gelmektedir,
Etrafınıza
bir bakın
Âdil
olmayanları, yalan söyleyenleri,
Sizi
kandırmak isteyenleri fark edeceksiniz daha dikkatli bakın,
Aklını
hikmetle kullanana bir işaret yetmez mi?
Duamdır…
Adaletsiz,
hırsız, arsız, erdemsiz
He
haksız olan şu düşmanlarıma
Lanet
okumamak,
Onların
üzerlerine
Rabbimin
kudret eliyle gazap, azap,
Felaket
gelmesini istememek,
Onlara
beddua etmemek
Ancak
onlara taraf olmak anlamına,
Onların
kötülüklerini desteklemek anlamına gelir...
Öğleyse
rabbimin laneti, gazabı, azabı, felaketleri haktır, İntikamı haktır, Rabbim
âdil olduğu gibi
Birde
azizünzüntikamdır,
O
halde düşmanlarımın üzerine
Rabbimin
gazabı daim olsun, azabı ebedi olsun. Âmin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Dosta düşmana aynı çizgide olan budalalara…
Zâlim
ya da hırsız,
Ya da
adaletsiz
Ya da
erdemsiz bir düşmana
Hürmet
gösterip kalkarsan eğer yerinden olursun,
Sen
kalkarsan o oturur,
Sonra
şikâyet edenler gibi
Sen de
şikâyet edersin,
Ben
hiç oturamıyorum,
Neden
hep ben ayaktayım diye,
Sonra
şikâyet edersin bana haksızlık yapılıyor diye...
Dost
ile düşmanı, iyi ile kötüyü,
Âdil
olanla olmayanı ayırt edemeyen
Veya
onlara
Nasıl
davranacağını beceremeyen budalalara gelsin.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Karizmatik mi yakışıklı mı?
Şaire
dediler ki
Sâdece
yakışıklı olan mı daha çekici
Yoksa
fikren karizmatik olan mı?
Bilge
şair de dedi ki
Sâdece
ve sâdece bir yakışıklılığa sahip olanın
Sâdece
gösterecek bir şeyi vardır o da yakışıklılığı,
Fakat
fikren karizmatik bilge bir insanın ise
Hem
gösterecek, hem söyleyecek
Ve hem
de yapacak yaptıracak değerli
Faydalı
bir şeyleri vardır,
Şimdi
siz karar verin kimin daha çekici
Kimin
daha etkileyici
Ve
kimin daha güzel olup olmadığına!
Ayrıca
unutmayın ki dünyayı da
Ancak
büyük ve faydalı fikirleri olan
Erdemli
karizmatik insanlar iyi anlam da değiştirebilirler.
Yüz
güzelliği ve bakımı çok önemlidir
Fakat
ilk önce
Erdem ve
akla önem vermenizi öneririm,
Zâten
erdem sahibi aklını doğru kullana bilen
Ve
üstün bir hayat fikir karizmasına sahip olan
Elbette
bakımına da özen gösterecektir,
İnsan
unutmamalı ki kendisini hikmetle,
Kendisini
erdemle iyi anlam da değiştiremeyenler
Dünyayı
da iyi yönde değiştiremezler,
Peki,
dünyayı neden değiştirmek ister bu şair
Diye
sorarsanız eğer,
Şöyle
ki
İnsanlık
dünyamızı zehirleyip
Savaşlara
cinayetlere bulaştırmaktan başka
Hiç
bir işe yaradığı yok,
İşte
bu kötü gidişata dur diyecek
Ve hem
erdemli dönüşümler yapabilecek
Hem de
yaptırabilecek
Cesur,
erdemli, bilge ve âdil insanlar gerekiyor.
Değişim
mi?
İlk
önce kendinden başlamalı insan değişime,
Nasıl
mı?
Elbette
ki erdem ve bilgelikle!
O sen
de yok mu?
Edin o
zaman.
Kararlar ve kararsızlıklar…
Erdemli
Kararlarını
Erteletenler
Ne
bırakırlar ki
Öldükten
sonra geride, kocaman bir hiç elbette…
İyi,
erdemli
Ve
âdil dönüşümler ertelendikçe
Hayattan
Ve
kendinden
Çok
iyi anlam da
Faydalı
bir şeyler beklemek
Mantıklı(doğru
fikri bulmak ilmi)
Olacağını
zannediyorsan eğer
Yanılıyorsundur
dostum.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdem ve edebiyatı yaşamak…
Edebiyatı
kelime anlamı itibariyle
Gerçekten
maddi manevi,
Bedenen
ruhen,
Hatta
kalben fikren ve samimiyetle,
Erdem
ve hikmetle bilerek kararlılıkla,
Hem de
çok arzu ederek coşkuyla yaşayan,
Onu faydalı
anlam da eylemleştiren insanlar
Ve o
insanların oluşturduğu topluluklar,
Büyük,
aziz başarılara, güçlü karakter
Ve
öncü şahsiyetlere
Ve
insanlığa yol gösteren büyük şahsiyetlere sahip olabilirler.
Bir de
böyle insanların oluşturduğu
Bir
devletin gücünü düşünün.
Aklını
hikmetle kullanana bir işaret yetmez mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
Zenginlik, fakirlik ve bilgelik…
Bir
bilge şair demişti ki sağlıklı bir fakir, hasta, topal
Veya sakat
bir kraldan daha zengindir, bu söylediğim doğrudur
Fakat
o fakir de daima fakir kalmalı anlamına da gelmiyor,
Sağlığının
kıymetini bilerek ve sağlığını da koruyarak hayatına
Bilgelikle
yeni zenginlikler katmakta onun elinde elbet de.
Ha bu
arada sağlık denen o büyük zenginlik için
Temiz
Meryem oğlu Mesih İsa’nın Rabbine de
Teşekkür
etmeyi de ihmal etmesin o insan,
Eğer
birisi derse ki ben İsa’nın değil de
Musa’nın
Rabbine teşekkür ederim,
Eğer
diğerleri de derse ki biz de
Muhammed
ile Davud’un Rabbine teşekkür ederiz,
Ben de
onların hepsine birden derim ki;
Zaten
Mesih İsa’nın Rabbiyle onların de Rabbi aynı Rab’dır.
Sonnet… Nafiz coşkun
Kendi aptallığını, İslam zannedene gelsin…
İslam,
sadece sarık ve cübbeden,
İslam,
sadece sakaldan ibaretse eğer
Ateşe
ve usturaya verin o sarık cübbeyi
Ve o sakalı
ateşe usturaya verin göreceksiniz ki
Orta
da ne sakal ne sarık ne de cübbe görünmez olup,
Bir
kül halini alacaktır,
Yok,
eğer ki derseniz İslam;
Kuran’ı-Kerim
de ki o âdil
Ve o
hikmet dolu cümlelerden
Ve o âdil,
erdemli yaşam tarzından ibaretse eğer
O
halde kalplerden, duygulardan
Ve
akıllardan söküp almak
Ve onu
yakıp kül etmek
İşte o
zaman imkânsız ve mûhal olacaktır.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Mâsumlar ve mâsum rolü yapanlar…
Dünyanın
en mâsum
Ve en
çok haklı görünenleri
Genelde
mâsum ve haklı olmayanlardır, ne acı ki durum böyledir,
Çünkü
onlar hileli oyunlarını,
Çünkü
onlar tiyatrolarını profesyonel ve hileli olarak oynarlar,
Gerçekte
mâsum ve haklı olanlar ise
Haklarını
aramak ve almak konusunda genelde
Panik
ve telaşlı, doğal, tabii davranmak zorunda kaldıkları için
Ve
birde genelde
Sessiz
ve mazlum (adaletsizliğe zulme uğramış, suspus olmuş) Oldukları için ya o
kederli haykırışlarından
Ya da
keder dolu susuşlarından dolayı o diğer insanlar;
Onların
haklı ve mâsum olduklarını
Anlayamayacak
kadar basiretsizlerdir.
Sonnet… Nafiz coşkun
İyi ve kötü düşünceler arasında insan…
İçerisinde
gerçekten iyi insanlar
Ve iyi
bir şeylerin olduğu hayallerimiz var mı?
Bir başkalarının
hayatlarını yaşamayı mı hayal ediyoruz,
Yoksa
kendimize ait
O iyi
bir şeylerin hayalini kurduğumuz da oluyor mu? Başkalarının hayallerini
çalmaktan yorulmadınız mı artık,
Başkalarının
hayatlarını çalmaktan yorulmadınız mı artık,
Başkalarının
sevgililerini
Ve bir
başkalarının paralarını çalmaktan
Utanmıyor
musunuz artık,
İnsanlığınızı
kaybetmekten sıkılmaz bir hâle mi geldiniz,
Kendinizi
iyi anlam da değiştirmeyi düşünmeye
Ne
zaman başlayacaksınız,
Peki,
kendimize ait olan
O iyi
bir şeylerinde içinde olduğu
O hayallerimizin
olması için ve kendimizi iyi anlam da
Değiştirebilmek
için
Ne
kadar çaba sarf ediyoruz,
Bizden
sonrada hayat devam edecek,
Ders ve
ibret alacağımız kadar
Yaşam
süremiz de oluyor çoğumuzun,
Bizden
sonrası hayatlara bile örnek olacak,
Onlara
iyi örnekler bırakabileceğimiz
Erdemli
bir hayatı hayal edip o
Ve onu
yaşamayı başarmak için
Çaba
sarf etmeye değer
Güzel
ve erdemli bir mücadele vermeye ne kadar hazırız
Ve bu
anlam da ne kadar cesuruz bir düşünün.
Erdemli yaşamak için varız…
Kendini
bilen
Elbette
Rabbini
de bilir,
Rabbini
bilen biri ise
Şu tüm
kâinatı
Ve kâinatın
ne sebeple var olduğunu da bilir,
Peki,
Ben
kimim biliyor musunuz?
Siz
benim kim olduğumu nereden bileceksiniz ki
Çünkü
sizler daha kendinizin
Gerçekte
kim olduğunu
Ve
gerçekte neden,
Ne gerçekte
ne sebeple var edildiğinizi bile bilmiyorsunuz ki
Benim de
kim olduğumu bilesiniz…
Sonnet… Nafiz coşkun
Yetenekler ve biz…
Tabi
Ve
Doğal
yeteneklerinizi
Erdemlice
geliştirmenin
Doğru
faydalı yollarını bulun,
Hayat
İşte o
vakit
Hem
daha keyifli
Hem
Daha
verimli
Ve hem
de
Daha
sağlıklı
Güzel
bir hâle gelmeye başlar,
Siz de
istemez misin?
Sonnet… Nafiz coşkun
Zihnimiz, duygularımız ve tavırlarımız…
Olaylar
karşısında zihnimizin duygularımızın aldığı
O
zayıf veya güçlü tavırlar,
Olayların
karşısında zihnimizin mizacımızın durumu,
Düşünce
eylemlerimiz,
Bizim
de o olaylar karşısın da az ya da çok, keder, öfke
Veya
mutluluk hissedip hissetmeyeceğimizi belirleyebiliyor, Kendimizi birçok
meselede geliştirmemiz
Ve birçok
olaya karşı hazırlamamız gerekiyor
Yoksa
az ve kısa bile olsa
Şu
kederi çok dünya insanlığının arasında yaşamak
Şu
hayatı zehir hale koyabiliyor,
Kendimizi
geliştirip daha hazırlıklı ve mutlu yaşamak
Bizim
için elbet daha sağlıklı olacaktır.
Parolamız
şu olsun; zihninizi ve duygularınızı erdemlice eğitin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Gerçekler ve biz…
Hayaller
olmadan işler başarılmıyor olsa da,
Hayallerin
eylemsiz hamlesiz tek başlarına faturaları, yemek, su
Ve ev
kirasını ödemediğinin farkın da olun,
Hayallerin
ilaç alamadığını, karın doyurmadığını fark edin, Peki, ne olmaya çalışıyoruz,
iyi bir insan mı?
Kötü
bir insan mı olmaya çabalıyoruz,
Yoksa
sadece başarılı bir insan mı olmaya çaba sarf ediyoruz?
Ya da kendi
gemimizi kurtarıp ayaklarımızın üzerinde Durabilmeyi başarmak için mücadele
veren bir insan mıyız?
Ayakta
kalabilmek ve gemimizi kurtarmak istememiz doğru, Fakat iyi, erdemli ve âdil bir
hayat yaşamayı isteyerek mi?
Yoksa
sadece kötü bir insan olarak mı devam etmek istiyoruz,
Ne
istiyoruz hayattan, ne ekmeyi planlıyoruz bugüne gelecek için,
İnsan
ne ekerse er ya da geç onu elbette biçecektir, biliyorsun.
Sonnet… Nafiz coşkun
Halkın cehaleti ve politikacılar…
Politikacılar
mı?
Zengin
şirketler mi?
Halkın
vergileriyle saltanat sürerler
Ve
yine o halkı istedikleri gibi sömürüp sağarlar,
O
paralarıyla saltanat sürdükleri halkı birde
Kendilerine
hizmetçi yapıp,
Buda
yetmezmiş gibi onları birbirleriyle
Kapıştırıp
dövüştürürler kızgın boğalar gibi,
Kendi
saltanatlarının da ömrünü böylece uzatıp
Kendi
o adaletsiz arenalarında yine o sömürdükleri halka
Kendilerini
korutarak
Ömürlerini
refah ve lüks içinde geçirirler.
İşte ülkelerin
politikacıları
Ve
işte ülkelerin birçok zengin şirketleri!
Sonnet… Nafiz coşkun
Kendi kendimizi mi köleleştiriyoruz…
Alışkanlıklarımız,
sıradanlaştırdıklarımız,
Kavram
dışı hale gelen alışkanlıklar
Acaba bizlerin
özgürlüğünü hürriyetini mi alıyor
Bunu hiç
düşündüğünüz oldu mu?
Çünkü
bunları bilinç artık tam anlamıyla
Kavrayamamaya
başlar, bunlara karşı ilgisiz kalır
Ve akıl
bilinç hürriyetini daha az yaşatmaya başlar bize... Zorunluluk ve sıradanlık haline
getirilen çok şey
Aslında
hürriyetimizi kısıtlamıyor mu sizce de,
Bizi
kavram dışılığa köleleştiren alışkanlıklar hürriyet kısıtlıyor, Yoksa daha az
mı hür olmak arzuluyoruz, elbette ki hayır,
Her
bir şeyi sırf alışkanlık haline getirmeden anlayıp kavrayarak
Bilinçli
bir şekilde yapmak da fayda olduğunu düşünüyorum, Fakat doğru disiplinli bir
düzen alışkanlık anlamına da gelmez.
Sonnet… Nafiz coşkun
Psikolojik sosyolojik bir gerçek, farklılık…
Şair
dedi ki her farklılık
Yanlış
veya kötü olmak anlamına gelmez, gelmeyecektir de, Düşünün, neye göre farklıdır
farklı olan şey,
Kötü
olana göre farklıysa eğer,
Kötünün
zıddına göre farklılık gösteriyorsa eğer,
O
farklılık da elbet kötü olmayan bir farklılık anlamı taşır... Ezberlere, ezberlenip
tekrar tekrar edilenlere,
Alışılmışlara
göre değil,
Bunlarında
ötesine geçmeyi başarmalı dedi şair,
Ve faydalı
farkındalıklar oluşturup
Faydalı
farklılıklar üretebilmeli insanlar,
Zararlı
ve kötü olandan daha farklı
Ve
daha iyi anlam da farkındalık ve faydalar üretenler
Elbette
dünyamızı daha yaşanılabilir hale getireceklerdir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Kaderini erdemle bilgelikle şekillendir…
Kimi
insanlar kimi trajedilerin içinden
Yeniden
kurtulup ayakları üzerine doğrulabilirken,
Kimileri
o kadar bahtı açık
Ve kaderi
iyi olmayabiliyor,
Sen o
kaderi iyi olanlardan biri olabilirsin,
İnsan
mutlak kaderi hariç o diğer kaderini
Kendi
çabasına, kendi gayretine
Ve
bilgece yapılan eylemlerine göre iyi anlamda değiştirebilir… Gayret ve bilgelikle,
hikmetle yapılan ‘eylemler hamleler’
Kaderimizi
değiştiren en güzel arkadaşlar dostlardır bize.
Hayatı
kederler içinde
Acılarla
tamamlamak yerine,
Gayret
edip mutlulukla sağlıkla tamamlamak
Daha
doğru olmaz olur mu?
Sonnet… Nafiz coşkun
Mizaçlar karakterler nasıl terbiye edilir…
Bir mizaç
karakter nasıl terbiye edilir,
Elbette
erdemle terbiye edilir,
Erdem bilmeyenler
zorbalık adaletsizlik
Ve
zulüm yolunu kullanırlar,
Bunlarda
budala olanlardır…
Zor
bir şey olsa gerek mizaç karakter terbiyesi
Çünkü
terbiye eğitim için kurulan akademi
Ve
üniversiteler de bile insanın cimriliğine,
Cinayetlerine,
kötü ahlakına, sevgisizliğine
Şu
dünyayı zehirleyip gelecek nesilleri yok etmesine
Bir
türlü gem vuramamaktadır,
O
halde bir mizaç karakter söyler misiniz nasıl erdemle
Ve
bilgece terbiye edilebilir,
Bana
dindarların ezbercileri gibi sözlerden de bahsetmeyin sakın Çünkü onlarda
diğerleri kadar
Kötülük
ve kabahat içinde yaşayan varlıklardır,
Onların
hükümetlerinin ve tarikatlarının da
O
terbiye sistemlerini gördük
Cinayet
adaletsizlik ve kabalıktan başka bir şey
Yapmayı
başaramadılar.
Daha
çok mekanik bir hale geliyoruz,
İnsanlaşmaktan
daha çok uzaklaşarak robotlaşıyoruz,
Bu mu
doğru olan eğitim söyler misiniz?
Peki,
eğitimin doğru, akıllıca
Ve faydalı
olması için neyi ve neleri disiplin altına almalıyız,
Az ya da
daha çok hayatımızı köleleştiren
Şu
soyguncu devletler, hırsız katil hükümetler,
Yobaz
anlayışsız cemaat tarikatlar
Ve
budalalar câhiller içinde
Ve şu
bizi mekanikleştirmeye çalışan insanlar içinde
Ve şu
mekanikleşmiş toplumlar içerisinde
Nasıl
bir disiplin terbiye uygulamalı ki
Hayatımız
mutlu, sağlıklı
Ve
mizaçlar karakterler terbiye fayda kazansın,
Bunu
düşünmeden geçemeyiz öğle değil mi?
Bu
bizim yaşantımız,
Ve bizi
ilgilendiren çok önemli bir meseledir,
Acaba
O
budalaların yaptığı gibimi yapalım,
Bu da
bir öneri değil mi?
Budalalar
bodoslama yaşarlar,
Bodoslama
yaşamak mı?
O da
nedir,
Onunda
hayatlarımızı pek doğru yola sokacağını
Hiç
ama hiç zannetmiyorum,
Kadim
tarih zaten bunun şahidi,
Neden
bodoslama esprisini kullandım biliyor musunuz?
Çünkü
kendilerini çok akıllı zanneden
Şu
günümüz eğitim sistemlerinin sahipleri,
Hükümetlerin
Ve
devletlerin bizleri ve dünyamızı getirdiği nokta,
Mizaçları
ve karakterleri getirdiği yer neresidir biliyor musunuz?
Ancak
bunalım, cinnet, zarar, savaş
Ve
adaletsizlik noktasına getirip orada yaşatıyorlar,
Haksız
mıyım?
Evet,
haklıyım fakat bugün sövüp küfretmek istemiyorum.
İhmalkârlık aptallığı…
İhmal
Edilen
O
Her
bir şey
Kimi
Zaman
Köklü
Sorunlar
Meydana
Getirirler,
İçerisinden
Çıkılamaz
Bir
hal alırlar,
Ateşi
kıvılcımken söndürmek gerekir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Umudunu yitirme…
Şair
dedi ki
Umutlarımla
İnancımla
Ve
erdemli fikirlerimle ayakta duruyorum,
Onlarla
mücadele kuvveti buluyorum ben,
İnsan kederleri
umudumun parlaklarıyla defedebilmeli,
Kederleri
def etmek için
Koşarım
cümlelerimle,
İnancımla
umudumla koşarım ben.
Büyük
efsanelerin içerisinden koşan
O
soylu atların uygarlığın da
Gökyüzümüze
doğan güneş ile beraber,
Destansı
hikâyelerin dudaklarından
Özgürlük
ve egemenlik şarkılarını,
Özgürlük
ve mutluluk şiirlerini şöyle söyleyerek
Yürür
aydınlığa o güzel yürekli insanlar;
Aşk
güneşleri de alır içerisine,
Aşk
sonsuz bir aydınlığa benzer
Dersek
eğer yine de yalancı çıkmayız,
İyi
insanlar adına aşk
Senide
sever beni de sever,
Umudunu
sakın yitirme.
Şair
sözlerine şöyle devam etti,
Dedi
ki
Nesi
kaldı ki yaşanası dünyanın,
Haydi,
gidelim cennet denen o gerçek vatanımıza,
O
vatanda bulur babamız
Âdemin
şefkatli elleri anlımızı,
Bulur
yüzümüzü onun o merhametli elleri,
O
vatanda görür kalp gözlerimiz
Aşkın gerçek
sahibini,
Bilgeliğin,
erdemlilik yurdunun gerçek sahibini
Görürüz
orada elbet de,
Tanımayıp
bilmez olur mu aşk
Ve
umut taşıyanlar onu kalbinde,
Ben
bilirim öğren benden…
Erdemli,
aydın, iyi kalpli insanların yurdu,
Hem de
vatanı cennettir bilmezsiniz?
Ben
bilirim, öğren benden…
Dostum
bak ve gör mutluluk da bile
Benim
yüzüm daima erdemli özlemlerle düşünceli durur,
Özlemle
doludur hatırladıkça,
Hayalini
kurdukça vatanım cennetin.
Mücadeleden söz açıldığında…
Ne
Acılar
Çekti
Câhil
Ve
Kibirli
İnsanlık
Denen
Varlıkların
Zehrinden
Şu
Erdemli
Bilgeler…
Bilgelen,
davran, boğuş, sonu yok gibi kavganın.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Rabbinizi
sattınız…
Adalete
hakka ihanet eden
Rabbine
ihanet etmiş demektir…
Rabbinizi
Para
için sattınız
O da
Sizi
Satacak
Eline
çok şiddetli
Düşmanlarınızın,
Öğle
Düşmanlardır
ki onlar
Sizi
asla affetmez,
Sizinle
asla dost ahbap olmaz,
Sizinle
asla ve asla barışmaz.
Sonnet… Nafiz coşkun
Mutlu düşleri çalındı çocukların…
Bir
aşk
Gerilir
çarmıha,
Çivilenir
dudaklarından harfler,
Gulyabaniler
bozar
Sokakların
uykularını
Kederli
bir gece vakti,
Çocuklar
haykırır sokaklarda;
Söyler
misiniz?
Kim
getirir çalınmış düşlerimizi bize geri,
Yıllarca
gizemli labirentlere
Altın
biriktiren şövalyeler mi?
Süvarileri
mi getirir hırsız devletlerin,
Yoksa
arsız milletlerin askerleri mi?
Söyler
misiniz kim getirir mutluluğu bize geri.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Değmez keder çekmeye, haydi, gülümse…
Bizi
mutsuz kılan
O
zavallı umutsuzluklarımız
Devrilir
eliyle bilgeliğimizin
Ve
erdemin kalemiyle devrilir yerle bir olur bir gün,
Sorun
kendinize bir kere olsun şöyle;
Peki,
en az acı çekenler midir mutlu olanlar,
Yoksa ‘arı
duygularını’ erdemli yapmış
Ve o tüm
duygu hislerini
Erdemleştirdiği
aklının emrinde
Bilgece
kullanabilenler mi?
Elimizdekiler
ile yetinebilmeyi öğrenmeliyiz dostum
Ve elimizden
gidenlerin ardından
Çok
üzülmeden yaşamayı da öğrenmeliyiz,
Mutlu
olmayı istemek ya da istememek işte bütün mesele bu!
Sonnet… Nafiz coşkun
Mutlu musun deli misin erdemli misin?
Şair
dedi ki
O
hangi kral ki
Henüz
daha
Olmayan
ülkeler
Ve
henüz daha
Var
olmayan hazineler için savaşır,
O
hangi âşık ki
Henüz
daha var olmamış insan için
Kederli
gözyaşları döker yataklara,
Kim
yazar yazısını şairlerin,
Kadere
mi küsmesi gerek insanın
O kendisinin
yaptığı aptallıkları sebebiyle,
Oysaki
kader ya da tâlih değildi kötü olan,
Aslında
insanların
Kendi
tercihleriydi onları
Aptal
ya da akıllı,
Zâlim
ya da erdemli yapan…
Kimileri
mutlu kimileri mutsuz gömülür toprağa,
Kimileri
aptalca kimileri erdemlice yaşar hayatı,
İyinin
ve kötünün savaşıdır
Bu
dünyada yaşanan,
Aptallarla,
delilerle, aklı başında olanların
Mücadelesidir
bu dünya yurdu,
Neden
peki çok zaman kazanır
Deliler
ve aptallar zaferi,
Böylece
yönetirler dünya denen hazinelerini,
Hiç
bunu düşündüğünüz oldu mu?
Neden
aptallar ve deliler
Kazanırlar
çok zaman zaferleri
Ve
yönetirler dünya hazinelerini,
Söyle
öğrendin gerçeği,
Aklın
erdi mi?
Kimdir
deli budala,
Kime
göre kimdir deli budala,
Söyle
aklın erebildi mi?
Bu
kadar cinayet ve haksızlığı
Budalalar
ve delilerden bir başkası
Yapacak
değil ya öğle değil mi?
Hiç
bunu düşündüğünüz oldu mu?
Neden
aptallar ve deliler
Kazanırlar
çok zaman zaferleri
Ve
yönetirler dünya hazinelerini,
Söyle
şimdi aklın erdi mi?
Elinde
ki mutluluklarla yetinemeyenler
Ağlar ya
da üzülür çok zaman,
Bir
bakmışsın ki
Tükenir
hayat erdemli hamleler yapamadan,
Umutlar
ve
Hayaller
de asılı kalır hepsi
Havada
çok zaman,
Oysaki
zaman ve erdem
O en
aziz dostlardan ikisidir
Onları
terk etmemek gerek dedi bilge şair…
Peki,
nedir insana onca suçu cinayeti işleten,
Yetinememek
mi?
Peki,
deli mi olmak gerek kral olmak için,
Budala
mı olmak gerek hazineleri
Paylaşabilmek
için,
Peki,
neden çok zaman kazanır zaferleri
Budalalar
ve deliler dünyada,
Onca
cinayeti ve haksızlığı
Delilerden
bir başkası yapacak değil ya
Düşündüğün
oldu mu bunları hiç…
Artık
kimseler ve hiç bir şey olduğu yerde değil,
Her
bir şey değişiyor,
Zaman,
neşe, keder, fikir, insan,
Öfke,
para, dünya, tabiat,
Su,
toprak ‘dna’ ve güç,
Deli
kim akıllı kim,
Budala
kim erdemli kim
Karıştırır
oldu bunları birbirlerine insanlık,
Hem
karıştırmaz olsaydılar birbirlerine eğer
Neden
hırsız kâtil budala hükümetleri
Daha
çok seçerler ki insanlık…
Vesaire-vesaire,
Elimizdekiler
ile yetinmek yerine
O elimizde
olmayanlarla yetinmenin,
Ya da elimiz
de olanlar ile yetinememenin
Hayalini
kuruyor insan,
Onun
kavgasını yapıyor çok zaman kendisiyle
Ve
birbirleriyle,
Paylaşılabilir
o kadar çok
Mutluluk
var ki aramız da aslında,
Fakat
görmez hırsından kör olur insan çok zaman,
Yalnız
bırakıyor daha çok kendisini
Öteleyip
her bir varlıktan,
Peki,
hürriyet zannettiğiniz
O bazı
yanılgılar
O
kendi heva ve heveslerinize
Köle
olmak değil midir?
Düşündüğünüz
oldu mu bunu zaman-zaman,
Bir
kısım insanlardan
O örnek
aldığınız
O deli
saçmalıkları ile yaşamak da
Değildir
aslında hürriyet,
Oysaki
hürriyet;
Hem
kendinin hem de diğer varlıkların
O âdil
hak ve o âdil hukukunu bilip
Erdemlice
yaşamaya çalışmaktı birbirimizle
Ve
yaşamaya çalışmaktı
Hürriyetlerimize
de tecavüz etmeden
Dedi haklı
olarak bilge şair,
Ben
budala değilim seçmem hırsız hükümetleri sizin kadar.
Hem
gerçekte o âdil olmayan ülkelerin
O âdil
olmayan yasalarıyla yaşamak da
Değildi
asla aslında hürriyet,
Hem kim
hür ve bağımsız olabilir ki
Adaletin
olmadığı ve yaşanmadığı bir yerde,
Kim
aldatıldığı yerde hür olabilir ki
Kim
mutsuz olduğu yerde
Hür
kalabilir ki öğle değil mi?
Hem
mutlu olduğu yerdir insanın vatanı,
Bir
başkasının yanlış fikirlerine
Gebe
yaşayanlar da değildir aslında hür ve mutlu…
Şimdi
sor bir kendine,
Nerede
ve kimlerle birlikte olsaydın mutlu olurdun,
Şimdi sor
bir kendine
Mutlu
musun aptal mısın deli misin erdemli misin diye.
İlk öncelikler vardır…
Peygamberler
gönderildiklerinde
Onların
ilk ve en önemli icraatlarından birisi de
Cesur
ve erdemli insanları
Bir
araya toplayıp
Adalet
Birliği kurarak,
Zamanın
adaletle hükmetmeyen imparatorluklarına, Saltanatlarına, şirketlerine,
hükümetlerine karşı
Haklı
bir mücadele başlatırlar
Ve
mazlumların yanında kararlı,
Âdil
bir şekilde,
Dost
ve kardeşçe yer alırlardı,
Şimdilerde
ise görüyoruz ki
Bu
ülke dâhil tüm dünya genelinde
İncil’e
Tevrat’a Zebur’a
Ve Kuran’ı-Kerim’e
inandıklarını iddia edenler ise
O âdil
olmayan hükümetlerin,
O âdil
olmayan şirketlerin yalakalığını
Hem de
başrolü oynayarak haksızca yapıyorlar,
Hep
söylediğim gibi,
Öğle
bir zamanın insanlığının içinde yaşıyoruz ki
Cinayet
ve erdemsizlikler erdem diye,
İlahi
din diye yaşanmaya devam ediyor ne yazık ki
Sahi
sen erdemin
Ve
gerçekte ilahi dinin ne olduğunu biliyor muydun?
Peki,
madem biliyorsun,
Neden
yaşamıyorsun ‘adaleti’ bilgece o zaman.
Cumhuriyeti yaşayabiliyor musunuz?
Gerçek
demokrat ve cumhuriyetçi
Sosyal
bir devlette yaşayan
O her
hangi bir insan yatağa başını koyduğunda,
İşten
ayrılır veya çıkartılırsam
Ne
olacak diye endişelenmek dertlenip hastalanmak yerine
Şöyle
düşünmeli aslında demeli ki
En
azından asla hiçbir ücret vermeden
Bir
kuruş para bile ödemeden
Her
bir hastane de layıkıyla muayene oluyor
Ve
tedavi görebiliyoruz diyebilmeli,
Bunu
diye biliyor mu insanların çoğu elbette ki hayır,
Her
bir okulda layıkıyla eğitim
Ve
sanat öğrenebiliyoruz diyebilmeli,
Bunu
diyebiliyor mu insanların çoğu elbette ki hayır,
Ücretsiz
ilaç alabiliyoruz diye bilmeli,
Bunu
diyebiliyor mu insanların çoğu elbette ki hayır,
Ücretsiz
birçok sosyal faaliyete katılabiliyor,
En azından
işten çıkartıldığımızda
Otomatik
olarak işsizlik maaşı
Hiç
bir şarta bağlı olmadan hesabımıza
Yatırılmaya
başlanıyor diye bilmeli,
Bunu
diyebiliyor mu insanlarımızın çoğu
‘Torpilliler
ve zenginler hariç’ elbette ki hayır,
Güvenliğimiz
ve hürriyetimiz
Devlet
ve halk eliyle korunuyor diyebilmeli,
Bunu
diyebiliyor mu insanlarımızın çoğu elbette ki hayır,
Devlet
eliyle iş istihdamı sağlanıp
Bizleri
yeteneklerimize göre işe yerleştiriyorlar diyebilmeli,
Bunu
diye biliyor mu insanların çoğu elbette ki hayır,
Gerçek
yetenekli sanat insanları refah içinde
Güzel
sanatlarını icra ederek
Maddi
manevi sıkıntılara düşürülmeden yaşayabiliyor diyebilmeli,
Bunu
diyebiliyor mu çoğunluk elbette ki hayır,
İnsanlar
birbirleriyle erdemlice iletişim
Erdemlice
komşuluklar yapabiliyorlar
Ve çok
mutlu bir halkımız var diyebilmeli,
Bunu
diyebiliyorlar mı insanların çoğu elbette ki hayır,
O zaman
hükümetler ne işe yarıyor
Hırsızlık
yapmaktan
Ve
bencilliklerini tatmin etmekten başka,
Tüm
bunları kendinize sorduktan sonra,
Birde
şunu sorun kendinize, deyin ki
Peki,
bu ülke gerçek demokrat ve cumhuriyetçi
Sosyal
bir devlet olabildi mi?
Cevabınız,
Tabi
ki de hayır…
İşte
görüyor ve anlıyorsunuz,
Her bir
gerçek aslında açık bir şekilde ortada değil mi zaten,
Sahte
cumhuriyetler ve câhil insanlar;
Kendilerini
yönetmek için yönetici seçerler, lider seçerler, Politikacılar, bakanlar ve
milletvekilleri seçerler,
Çünkü
kendilerini yönetebilmekten acizdirler,
Beceriksizdirler,
câhildirler,
Hükümetlerin
kuklalarıdır onlar,
Oysaki
gerçek demokrat cumhuriyetçi bilge bir toplum
Ve erdemli
gerçek sosyal devletlerde ise; insanlar o kendiişlerini
Ve o
kendi kurdukları ülkenin devlet işlerini
Hem yönetecek,
hem refaha kavuşturup,
Güveni
sağlayacak memurlar, liderler, politikacılar,
Siyasetçiler
seçerler,
Şimdi
tüm bunları düşünün ve kıyas edin lütfen,
Kendinize
yine sorun, deyin ki kendinize;
Peki,
bu ülke gerçek demokratik
Ve
gerçek cumhuriyetçi, bilgeleşmiş, âdil
Ve
erdemli sosyal bir devlet olabildi mi?
Cevabınızı
bekliyorum,
Tabi
ki de hayır, olamadı.
Hem
ayrıca kendilerini ve birbirlerini
Erdemlice
ve bilgelikle,
Âdil
olarak, hür olarak
Huzur
ve güven içinde yaşatamayan halk
Asla âdil
demokratik cumhuriyetçi bir devlet oluşturamaz,
Oluşturduğunu
zannettiği şey olsa-olsa ancak
Sadece
o içinde oyalanıp durduğu bencilliği,
Delilikleri
ve aptallıkları olur...
Ha bu
arada hatırlatmadan geçemeyeceğim,
Şöyle
ki
Cumhuriyet
ve demokrasi(halkın iradesi, kendini yönetmesi);
Halkın
aynada kendi yansımasıdır,
O kendi
seçtiği hükümet
Aynada
kendi yansımasıdır,
Halk
iyi erdemli âdil akıllı olursa
Demokrasi
ve cumhuriyette
Âdil akıllı
erdemli hür, zengin ve mutlu olur,
Yok,
eğer halk câhil aptal erdemsiz olursa
İşte o
zaman o demokrasi,
İşte o
zaman cumhuriyet
Ve işte
o zaman o hükümette
Budala,
kukla, köle ve fakir olur,
Dedim
ya demokrasi, cumhuriyet
Ve
hükümet halkın aynada ki yansımasıdır,
Halk
neyi nasıl yaşarsa
O
aynaya da onu yansıtır,
Bilge
bir insanın dediği gibi;
Halk
ne ekerse biçeceği şeyde işte ancak o olur…
Aklını
erdemlice bilgece kullanabilenlere
Bir
işaret yetmez mi?
Yeter
elbet de.
İnsanı erdemle yaşat ki devlet kudretli kalsın…
İnsanını,
Vatandaşını
Sağlıklı,
huzurlu,
Güvende,
erdemlice
Ve
bilgece yaşat ki
Devletin
de
Kudretlice
yaşasın...
Sağlıklı,
huzurlu,
Güvende,
erdemlice
Ve
bilgece yaşayamayan bir halkın devleti
Ancak
savaşa
Ve anarşiye
teslim olmaktan başka şu hayatta
Ne
sonuç bulabilir ki
Ve
ortada aptallıktan başka geriye ne kalabilir.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Fikir aşçıları ve fikir gurmeleri(tat üstadı)…
Acılarının
ve hatalarının,
Hatta
başarısızlıklarının,
Hatta
ve hatta kaybedişlerinin üzerine
Basarak
yükselebilirsin,
Zafere
giden yolun buradan geçer çok zaman,
Nasıl
mı?
Onlardan
hikmetli, erdemli dersler çıkartarak.
Ben
bilge bir şairim kardeşim,
Doğru
yolu tarif etmek benim mesleğimdir.
Karnım
aç diyorsun ben de sana yemek yapabileceğin
O
malzemeleri veriyorum,
Sen de
artık bir zahmet yemeği hazırla
Ve
afiyetle ye olmaz mı?
Onu da
ben hazırlayıp yedirecek değilim ya.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdem
hakkında...
Erdem
ve demlemek fiilinin el-ele verip
Mutlu
olarak buluştuğu
Ve
birlikte hamle yapmak terbiyesine
Ve birlikte
eylem yapmak kibarlığına kavuştuğu
Özel,
âdil ve güzel bir kraldır o erdem dediğimiz kelime,
Büyük
ve usta bir sanatçıdır o,
Belki
bir kraliçenin tahtıdır
Erdem
dediğimiz o aziz bilge…
Hem
ayrıca şunu da belirtmeden geçemeyeceğim,
Her
erdemli birçok konu da
O her
erdemli birçok meselede ermiş ve demlenmiş olan
Terbiye
olmaya devam etmektedir anlamına da gelmekte,
Yaşam
devam ettikçe terbiye de devam edecektir,
Terbiye;
bir çiçek tohumunun
Faydalı
bir hale gelerek o güzel kokular
Ve
güzel görüntülere erdiği zamandır,
Bu
çiçek örneğini terbiye konusunda
Siz
varın insana
Ve her
bir şeye kıyas edin,
Fakat
bazı hususlarda bazı konu
Ve bazı
olaylarda ermiş insanlar
Veya
bazı meselelerde demlenmiş demini almış insanlara ise Mutlaka o erdemlidir
denemez,
Kötülük
taşıyan bir fiil ererek,
Kötülük
taşıyan bir fiil demlenerek yapılsa bile
Ona
erdemli denemez,
Erdemli
bir iş ancak
Kötülükle
yapılmayan,
Cinayetten,
delilikten
Ve
aptallıktan uzak hikmetli işlerde,
Hikmetli
insanlar da olur.
Günahın
mı var,
Hatalar
mı ettin,
Telafi
et yıka onları
Yeniden
koyul
Erdemli
olabilmek yoluna,
Haydi,
yolun açık olsun.
Genç ve zinde kalabilmek…
Bilge
şaire diyorlar ki
Yaşın
ileri olmasına rağmen
Nasıl
genç ve nasıl da zinde kalabildin
Bilge
şair de onlara cevaben dedi ki
Çünkü
ben, o benim hakkımda
Haksızca
söylenilenlerin
Beni çok
fazla üzmesine izin vermeyip
O
kederleri pek umursamıyorum
Ve
daima erdemli doğruların
İzlerini
takip etmeye devam ediyorum,
İşte
hem sebeple hem de sağlıklı temiz beslenerek,
Temiz
havayı sürekli soluyarak, spor yaparak,
Erdemli
insanlarla arkadaşlık yaparak,
Kitap
okuyarak genç ve zinde kalabilmişimdir.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Oku fırlatmak için gerilir bir yay…
Gazabı
her an gerilen
Güçlü
ve öfkeli bir yay gibi
Bilenir
dünya insanlığına
Oklarını
fırlatmak için…
Ruhları
posalaşmış,
Ruhları
çirkinleşmiş insanların
Üzerlerine
doğru,
İnsanların
üzerlerine doğru gerilir gazabı
Her an
öfkeli
Ve
güçlü bir yay
Oklarıyla
beraber
O
ruhları posalaşmış
O
ruhları çirkinleşmiş insanların
Üzerlerine
doğru.
Sonnet… Nafiz coşkun
Tuhaf bir varlık olur o çok zaman…
Yaşamak
için çok geç olur bazen,
Bazen de
ölmek için çok erken,
Şaşkın
bir hayatı yaşıyor çok zaman insan
Neyin
kim olduğu belli olmayan bazen,
Her
anında farklı
Ve her
anın da çirkin renkten renge giren
Bir
karakterle beraber çok zaman
Bir
ruh taşıyor o kimi insan,
Ne
ölmeyi ve nede yaşamayı hak etmiyor gibi bazen,
Ölmek
için tuhaf bir zaman,
Yaşamak
için belirsiz bir an,
Ne
sevdiği belli insanın ne de nefret ettiği,
Aslında
çok zaman ne sevmeyi ve nede nefret etmeyi bile
Hiç mi
hiç hak bile etmiyor şu tuhaf huylarla dolu insan.
Sonnet… Nafiz coşkun
İntikam büyütürüm saksı da…
Korkmalı
Değil
mi?
Şairin
Şu
kederli yüzünden
Almak
için yaşar
Çünkü
o intikamını,
Kaybolmayan
O acı haksız
hatıralar
Her
gün
Gelip
geçer
Mazlum
kapılarımın,
Mazlum(haksızlığa
zulme uğramış)penceremin
Ve
mazlum odalarımın
İçerisinden.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Yerinde sayarlar…
İnsanlık
Paranoya
hastalığına tutulmuş
Ve her
geçen
Büyük
bir
Hayâl
kırıklığı yaşatıyor kendisine,
Gerçeğe
dönmek vakti artık desende,
Sayarlar
onlar
O hiç
durmadan yerlerinde…
Bilge
şair dedi ki
Gerçeklerde
daha çok
Mutluluk
var
Yeter
ki
Kanaat
etmesini bilsin
Birlikte
insanlık.
Sonnet… Nafiz coşkun
Küfreder söverim kime ne bundan…
Kimin
tanrısı
Eğer
ki ona adaletsizliği emrediyorsa
O
tanrının canı cehenneme,
Kimin
inancı
Eğer
ki ona haksızlığı emrediyorsa
O
inancında canı cehenneme,
Bana
haksızlık eden
O her
bir varlığa derim ki
Bana
haksızlık etmenizi
Size
tanrılarınız ve inancınız emrettiyse eğer
Ben o
tanrılarınızın da
O
inancınızın da ta mezhebine
Hem
küfreder
Ve hem
de söverim.
Sonnet… Nafiz coşkun
Sen bu Sonnet’i anlayamazsın, okuma geç…
Âdil,
Erdemli
Bilge
İnsanların
O
hataları,
Günahları
zannettiğiniz şeylerin
Sevapları
Elbette
ki
O en
aziz
Sanatkârımız
Ve
Âdil
merhametli
Olan
Rabbimiz
Allaha aittir.
Sonnet… Nafiz coşkun
İsraf ve acı gerçekler…
İnsanların
kullandığı
O
elektronik aletler dâhil
O her
bir alet araç gereç
Şu yer
üzeri ve yer altı mâdenlerinden
Ve şu
dünyamız kaynaklardan yapılıp üretiliyor,
Dünyamız
kaynaklarının ölçüsüz
Ve insan
eliyle israf yaparak tüketimi
Ancak
şu güzelim evimiz olan dünyamızı
Yok,
etmek üzere,
Fakat
o kadar çok
Ve o kadar
hızlı gereksiz üretim
Ve
gereksiz tüketim yapılıyor ki
Artık
şu dünyamız
Şu biz
insanların
O hızlı
yaşamına ayak uyduramayıp
Kendisini
ve içerisindeki kaynakları
Yenileyemeden
tükenmeye,
Yok,
olmaya, hastalanmaya
Ve
ölümle baş-başa kalmaya
İnsanlar
eliyle mecbur bırakılıyor,
İnsanlık
kendi cehennemini hazırlamakta…
İnsanlık
her geçen gün bu acımasız
Ve
vahşice yapılan israfın
Ve bu
dengesiz hızlı yaşamın faturasını
Çok
acı ve çok kederle,
Hem de
çok şiddetli felaketlerle ödemekte
Ve felaketlerle
ödemeye de devam edeceğe benziyor,
Şimdilik
bu vahşice israf
Ve aptalca
yapılan dengesizlikler sonucu
Yılda
yüz elli milyonu aşkın insan
Acılar
içinde
Hastalıklarla
boğuşup ölmekte,
Yarınlarımız
ise kim bilir
Şu
evimiz olan dünyayı kaybetmeye doğru ilerlemekte,
Oysaki
başka yaşanacak bir dünya olmadığını
Anlamanın
vakti geldi de geçiyor çoktan öğle değil mi?
İsterseniz
israf etmeden önce
Yeniden
bir düşünseniz,
Hem
hepimiz için,
Kendiniz
için,
Çocuklarınız
için, torunlarınız ve geleceğiniz için
Daha da
iyi olacak diye düşünüyorum…
Elbette
ki yiyip içeceğiz,
Elbette
ki eğlenecek ve mutlu olacağız,
Elbette
ki dünya hazinelerini teknolojiyi kullanıp
Faydalanacağız,
Fakat
tüm bunları yaparken
Vahşice
değil, israf ederek değil,
Aptalca
değil, ancak
Dengeli
ve erdemli bir ölçüyle yapmamız bize fayda getirecek…
Bir
kısım bilim insanlarının
Dünyamız
hakkında bizi uyaran o haklı seslerine
Lütfen
kulak verelim artık,
Çünkü
israf sebebiyle her yıl milyonlarca insanın
Yine
insan eliyle yapılan kimyasallar
Ve
savaşlar sebebiyle,
İnsanlardan
kaynaklanan o haksız paylaşım sebebiyle,
Fakirlik
yoksulluktan kaynaklı
Sağlıksız
beslenmekten dolayı
Milyonlarca
çocuk hastalanıp acılar içinde
Gözlerimizin
önünde tükenip ölmektedirler,
Onların
hastalanarak öldüğünü
Ve onların
acılar çektiğini
Size hatırlatmama
lüzum yok sanırım,
Lüks
ve israf yarışının size bir faydası olmayacak,
Size
fayda getirecek olan erdemlice yaşamak olacaktır,
Elinizi
vicdanınızın üzerine koyun,
O size
bir bilge olarak cevap verecektir…
Elbette
cimrilik yapın demiyorum,
Bende
biliyorum ki cimrilik kötüdür
Fakat
siz insanlar cömertlikle israfı
Birbirine
karıştırmaktasınız,
Saçıp
savuruyorsunuz,
Yarınlarınız
ve gelecek nesillerin
Haklarını
gasp ediyorsunuz,
Yaptığınız
her bir israf gelecek nesillerin hakkıdır,
Hak nâmustur,
erdem ve adalet nâmustur, denge nâmustur,
Ne de
çabuk unutuverdiniz erdemi,
Ne
çabuk unutuverdiniz nâmusu
Ve ne
çabuk unutuverdiniz ‘hak’ gibi üstün değerleri,
Dünyayı
hasta ve kanser etmekle
Gelecekte
ki insanların hürriyetlerini de gasp etmiş oluyorsunuz,
Hasta
bir dünya üzerinde insan sağlıklı ve hür olamaz,
Hem
zaten doğru olanı yapabilmiş olsaydınız eğer
Şu kalabilecek
tek evimiz olan dünyamız
Ağır
bir kanser hastası haline düşer miydi ki hiç…
Lütfen
bu gerçeği düşünün,
Aptallarla
delilerle sizin aranızda fark olsun, gerçeği düşünün.
Budalalık aptallık üzerine felsefik bir mantık…
Budalalar
tam anlamıyla budala kalmak şartıyla,
Senin
yaptıklarını
Ve o
senin anlattıklarını anlamış
Kavramış
olsalardı eğer
Budala
olmamış olurlardı.
Fakat
eğer senin yaptıklarını
Ve
anlatıp yazdıklarını
Budala
kalarak kavrayıp anlayabiliyorlarsa
Ve
anladıklarıyla da
Budala
olmaya devam ederek
Hamleler
kendilerince yapabiliyorlarsa,
Buda
demek oluyor ki
O
budalalardan biriside sensin demektir,
Yani
sende budalaca yazıp, budalaca işler yapıp,
Budalaca
anlatıp
Onların
O budala
lisanıyla hareket etmişsin demektir,
Yok,
eğer o tam manasıyla budala olanlar
Senin o
erdemli yapıp yazdıklarını,
Anlattıklarını
kavrayamayıp anlayamıyorlarsa,
Sakın
üzülme bilakis sevin
Çünkü
onların seviyesinde olmadığının
Bir
bakıma kanıtı ispatıdır bu,
Eğer
anlayan ve erdemlice dönüşüm geçiren varsa da
Sen
birilerinin erdemli yol almasına sebep olmuşsun
Ve bir
başarı kazanmış,
Dünyaya
faydalı bir iş yapmış
Ve
faydalı akıllı bir insan yetişmesine sebep olmuşsun demektir.
Eserlerinin
sanatının sözlerinin alıcısı
Yine
kaliteli erdemli söz ustaları,
Erdemli
sanat üstatları olsun,
Zaten
budalaların lisanıyla ancak
Yine
budalalar konuşup anlaşabilirler,
Senin
sanatına budalalardan talip çıkmıyorsa eğer
Buda
budalaların sayıca çokluğundandır,
Erdemlilerinde
azlığındandır,
Hem
zaten erdemli bir bilge
Ve
hikmetli bir insan
O tüm
dünya insanlığına kıyasla
Çok daha
değerli ve üstündür,
Hatta
tek başına kalabalıklardan
Çok
daha kalabalık ve güçlüdür.
Tek
bir okuyucun mu var,
Üstün
sanat tiyatron da tek bir seyircin mi var,
Bir
bak ona, o kim,
Erdemli
bir bilge mi?
İşte o
her bir dünya dolusu insana kıyasla sana yeter,
Yok, tiyatroda
eğer tüm koltuklar dolu,
Milyonlarca
kitap satıyorsun,
Fakat
anlattığın gerçekleri anlamayıp
Faydalı
işler yapmayan aptal kalabalıklarsa eğer onlar,
Hepsi de
o tek bilge insana kıyasla birer çöplüktür,
Burnunu
tıka,
İşte
onlar dünyamızı bir çöplük haline getirdiler,
Burnunu
tıka.
Birbirlerine
keskin şiirler okudu şairler…
Bilge
şair başladı ilk önce söze
Dedi
ki
Dikenlerinden
zehirli kan akan karagüller,
Nedir
diken-diken eden ruhumu,
Kanatıp
çok geceleri ruhumu benim,
Kaçırıp
uykularımı,
Düşündükçe
yaşamayı,
Düşündükçe
felaketler dolu şu geleceği,
İnsanlar
neden kendi elleriyle
O
kendi dünyalarına
Ve
kendi nesillerine kıyar acımadan,
Cennet
midir beni korkutan
Yoksa
cehennem mi?
Yoksa
beni korkutan
Şu
insanlığın dünyamıza ettiği zulüm mü?
Ya da
işlenmiş günahları
Kendimin
zannetmek mi?
Ruhumu
acı ile sıkan
Ve tenime
sokulan şu gamlı keder de
Nedir
bu saatler de,
Baldıran
zehri midir bana
Yoksa
Sokrates’e içirilen…
Genç
şair aldı sözü ve devam etti,
Dedi
ki
Dürüstlük
ve âdil yaşamak,
Dürüstlük
ve âdil konuşmak
Suç
olan bir zaman da
Bu
kadar laf edip kalmak bile hayatta
Cesaret
ister ey ağalar beyler der bütün bilgeler,
Ölüm
bizi değil korkutan asıl,
Şu
dünya evimize
Zulmeden
insanlar
Değil
asıl bizi korkutan,
Cehaleti
değil asıl bizi korkutan toplumların,
Belki
de onların
O budalalık
elbiselerini
Onlardan
soyunduramamaktan korkuyoruzdur…
Diğer
bir genç şair aldı sözü
Ve
şöyle devam etti sözlerine
Dedi
ki
Var
oldukça iyi olmayıp
Fakat
iyi imiş gibi gözüken
Ve
erdemli zannedilen kötüler var oldukça
Halkın
bulanmış zihinleridir asıl korkutan bizi
Der
bütün erdemli bilgeler,
Bende
öğle derim,
Bak
hükümetlere
Nasılda
câhil bırakıyor halkı ve nesilleri,
Daha
kolay kukla yapıp yönetmek için hazineleri,
Her
aptal hükümet Matrix’e yardım eder
O tüm
yaptığı aptalca hamleleriyle,
Az çok
bilirim sizlerin ne diyebileceklerinizi,
Kalbi
bizimle olduğunu iddia eden
O
kılıçları ile düşmanımı destekleyen
Halka
güvenmek olacak iş değil
Der
tüm erdemli şairler,
Doğru
söylediler,
Ey
mazlumlar(hakları gasp edilmiş zulüm görmüşlerin)
Bu
zaman da,
Bugün
ki krallardan
Ve
günümüz de ki hükümetlerden
O
adalet isteyenlerin
Yarın
ise hükümet ve kral olduklarında
Nasılda
onlar kadar zorba
Ve
nasıl da onlar kadar hırsız,
Nasılda
onlar kadar arsız kesildiklerine
Şahit
oldu bu gözlerimiz dediler
Tüm o
erdemli filozof ve bilgeler,
Kulaklarımız
şahit oldular,
Bilge
şair yeniden sözü alarak,
Dedi
ki
Birden
ürperdim yalnızlığımızı sezerek,
Sayımızın
o ürperten azlığını sezerek,
Ürperdim
birden bire ben,
Sığındım
kalesine incilin rabbinin,
Zebur’un
Rabbinin kalesinin içine girdim,
Kuran’ı-Kerim’in
peygamberi haklıydı,
Dedim
kendi kendime,
İma
etmişti cümleleri şöyle bir şeylere benziyordu,
Ya da
onlara benzer cümlelerle
Anlatmaya
çalışayım sizlere de, şöyle ki
Onlar
birbirlerini Rab edinirler,
Âdil
olan Rabbin
O âdil
emirleri yerine
Onlar
birbirlerinin haksız emirlerini,
Onlar
birbirlerinin haksız bencil isteklerini ancak
Yerine
getirirler, gibi sözlere benzer
Bir
şeyler söylediğini hatırladım
Peygamberlerin
birden bire…
Hamlelerini
yaptılar onlar
Ve
aktı böylece
Mazlumların(zulme
uğramış hakları gasp edilmişlerin)
Haykırışları
yırtarak gökyüzünden engelleri,
Tevrat’ın
rabbinin huzuruna doğru ulaştı
O bir
kısım mazlumun
O
kederli haklı
Ve o hüzünlü
sözleri!
Batsın
öğleyse dediği gibi o büyük şairin,
Batsın
tüm o saltanatı adaletsizlerin.
Şair bir şeyler fısıldadı kulağına insanlığın…
Yarın
neler olacağını fısıldadığı gün
O ölüm
kulağımıza,
Cesaretimiz
kırılır mı yaşamak için,
Aslın
da biliyordu birçoğumuz yarınların
Bize
vereceği o birçok felaket dolu haberleri,
Aslında
biliyordu birçok insan
Kendi
elleriyle o kendi felaketini hazırladığını,
Sadece
tıkadık kulaklarımızı budalaca heveslerimizle
O
gelecek gerçek haberlere...
Geride
şu ebedi hayata yakışmayan birçok budalaca arzu
Ve
bize pek yakışmayan aptalca hamleleri yaptı
Ruhumuz
bedenimizle birlikte,
Ta ki
şu ıslak dudaklarımız tanışıncaya dek
O ölüm
meleğinin nefesiyle...
Şimdilerde
ise o bir zamanlar câhillerin cesurluğu,
Düştü
yıkıldı korkuyla endişelere
Önünde
tüm o gerçeğin…
Bilge
şair sözlerine şöyle devam etti dedi ki
Kaçmak
mı o kudretli gerçek ölümden,
İmkânsız
işte o,
Hani
bak da gör, fark et artık, çöktü
Ölümün
huzurunda cesur zannedilen
O
ölümsüz efsane orduların kumandanları,
O bir
zamanlar titretirdi hani onlar dağları,
Dünyayı,
askerlerinin ve silahlarının dehşetli sesi
Kaçırırdı
o en tatlı uykularını insanlığın
Ve
düşmanlarının,
Bak
hepsi çöktü huzurunda
O ölüm
denen gerçeğin,
Peki,
söyler misiniz neden o yapayalnız tek başına gezinen
Ölüm
denen gerçeğe yetmez gücünüz
Ey
budalalar sürüsü…
Söyleyin
o hangi vahşi kral kaçabilmiş ki
O ölüm
meleğimin kudretli kanatları arasından,
Ölürüz,
üzerimizde ya zırhımızla,
Ya
günahımızla ya da iyiliklerimizle düşerek toprağa,
En
keskin ve derin uykusuna dalarız
O
gelecek yeni hayatın,
Bizi
orada karşılayan kimin solukları olacak,
Aslın
da biliriz onu bile
Fakat
yıllardır vicdanımızın sesini boğmak için
Sıkan
kirli arzularımızın elleri,
Asıl
gerçekle tanışınca, açılır bastırarak
O
ağlayan gözlerin üzerine
Bir de
pişmanlık dolu ifadelerle,
Keşke
yapmasaydım, diyerek…
Artık
her bir varlığın ektiğini biçeceği
O
âlemin kapısına getirilmiş olmanın endişesiyle titrer,
Titrer
o tüm ruhumuz,
O aziz
incilin rabbinin karşısında titrer ruhlarımız korkudan
Çünkü
çok günahkârızdır,
Peki,
onca cinayeti kim yaptı...
Peki,
şimdi söyler misiniz kim iyileştirir
O kök
salmış kederleri alıp bizden,
İyi ve
anlamlı düşününüz lütfen,
O bir
zamanlar anlamsız geçici
Ve
kirli arzular ile yaşanmış hayat
Artık
terk etti kendisini bak kollarına gerçeğin,
Görebiliyor
musunuz?
Ben
bir şairim yalnızca sana hatırlatmaktır görevim,
Yoksa
ne karışa bilirim ki zehir dolu kâseyi mi?
Bal
kadehini mi seçip seçmediğine,
Her
insan sorumludur elbet bilirim kendi tercihinden,
Dedim
ya her insan ektiğini biçer günü ve saati geldiğinde...
Şairim
ben, derim asırlardır usanmadan;
Kader
ya da talih değildi kötü olan,
Aslında
insanların kendi tercihleriydi
Onları
iyi ya da kötü yapacak olan,
Bu
öğretim sana üstün değerleri göstermeli aslında,
Hâlen
göremedin mi?
O gün
gelmeden şimdiden veda et ki o kirli emellerine budala,
O
yaptığın tüm budalalıklarına veda et ki
Erdemli
bir hayatı yaşamaya başlayarak
Sana
da sonsuz bir mutluluk kapısı açılsın,
Unutma
ki
Seni o
kirli arzularının fetvaları
Asla
ve asla kurtaramaz daha sonra…
Şair
sözlerine son olarak
Şunları
ekledi ve dedi ki
O rüşvet
ve haraç kabul etmeyen,
Avukata,
savcıya, hâkime ihtiyaç duymayan,
Hizmetçiye
ordulara ihtiyaç duymayan,
Dosta
yardımcıya ihtiyacı olmayan
Bir
efendinin huzuruna, mahkemesine götürüleceksiniz,
Cenneti
verecek kadar merhameti olsa da,
O zâlimleri
ebedi cehennem de yakmak
Sızlatmaz
onun asla insan gibi vicdanını,
Tüm
krallıkların üzerinde olan,
Tüm
vicdanların üzerinde olan o Rab
Senin
erdemli bir yola girmeni beklemektedir,
O ölüm
denen gerçek savaşçılar bile ancak onun kuludurlar,
İşte o
ölüm denen yenilmez savaşçı;
Kendisini
yenilmez ve dürüst zanneden tüm o kralları,
Sultanları,
padişahları, hükümetleri
Ve
güçlü taraftarlarını tek tek,
Gurup-gurup,
birer, ikişer,
Boğazladı
elleriyle tüm zamanlar.
Ölümün
efendisi olan
O
Tevrat’ın, Zebur’un, İncil’in,
Kuran’ı-Kerim’in
Rabbi,
Âdil
olanı bilecek kadar âdildir elbet,
Dedim ya,
Ben
bilge bir şairim,
Hatırlatmaktır
gerçeği benim görevim.
Oyun
değildir yaşamak…
Erdemli
yaşanan o her bir an
Büyük
bir hazinedir unutma sakın…
Şaire
dediler ki bir oyun mudur yaşamak,
Şair
de cevaben dedi ki onlara,
Bir
oyun olmasa da yaşamak,
Çevirdi
insanoğlu kendi eliyle
Kötü
ve çirkin oyunlara hayatını,
Böylece
bir son buldu dünyada mutluluk
Ve son
buldu erdem çokluğun üzerinde...
Bilirim
ben, anlarım az çok kimyadan
Olmasaydı
oksijen hayat bulamazdı elbet
Benim
dilimden kelimeler,
Dönüşemezlerdi
güzel cümlelere,
İşte
ben de o oksijenin doğum sancısıyla her gün
Ve her
an bilge lügat ebenin doğurttuğu
O
güzel cümlelerimi kulaklara fısıldar
Ve
ruhlara söylerim...
Söz
denen kudretli varlık olmasaydı eğer
Ne
İncil’in İsa’sı
Ve
nede kudretli ordular gelebilir miydi dünya denen hayata,
Ne
ulular,
Ve
nede ‘yakan ilen yanan’ (oksijen ile hidrojen) birleşerek
Kimyada
olabilir miydi varlıklara
Ölüm
ve acı iken onlar birer damla hayat veren su…
Bu
hayatımızın
Bir
oyun olmadığı gerçeğine inanıyorum,
Ancak
ebedi bir cennet ile cehenneme vardırılan
Erdemin
sınav yurdu olabileceğine inanıyorum,
Şu
mucizevi akıl ve kalbin boşuna yaratılmadığına inanıyorum,
Abes
ve boş iş yapmayan o aziz ve âdil olan sanatkâr Rab
Neden
yaratarak akıl kalp denen
O
büyük mucizeleri,
Terk
eder mi zannettiniz o budala oyunlarınıza
Ebediyen
o yaradılış gerçeğini,
Tüm
insanlığa diyor ki o
‘’Başıboş
bırakılacağınızı mı zannettiniz’’
Çekilin,
çekilin ey budalalar,
Hırsızlar,
arsızlar, eli kanlı kâtiller,
Düzenbazlar,
bilgelik erdem bilmeyen câhiller
Ve
haksızlık yapan politikacılar,
Adaletsiz
yöneticiler çekilin,
Bir
gün elbet sizin ebediyen
O
kirli oyunlarla dolu perdeniz
Gerçeğe
teslim olmuş olarak kapanacak
Hayata
gözleriniz…
Sorun,
lütfen sorun,
Sorularınızın
cevabı
Şiirlerimin
nabzının tam üzerindedir,
Bir
bulmacadan bilmecen ibaret değillerdir onlar,
Bir
oyundan ibaret değillerdir onlar,
Benim
şiirlerimi doğurtan ebe bilgelik ve erdem ebesidir,
Sizinkiler
gibi bencillik,
Budalalık
câhillik hevesi değillerdir…
Ben
bilge bir şairim,
Gerçekleri
hatırlatmaktır benim görevim.
Gerçek…
Söyler
misiniz?
Ölürken
Kimse
girmiyorsa koynuma mezarda
Kime
ihtiyacım
Olabilir
ki
O
ölümün, adaletin, erdemin ve bilgeliğin
Rabbinden
başka,
İncil’in
Rabbinden başka
Kime
minnet duyabilirim ki
Çünkü
Yaşarken
Tek
İhanet
etmeyen
Odur
bana.
Sonnet… Nafiz coşkun
Kâbuslar dolu uykuları…
Rüzgârın
nedir böyle fırtına demleyerek
Kulağıma
fısıldadıkları,
Eriterek
kudretli harfleri ulu kelimeler beynimde,
Ulu
sözleri ısıtarak damarlarımda,
Aziz
cümleler döküyorlar dil kalıbına durmadan,
Sanki
kadimin(geçmişin)
Tüm
şövalyeleri(atlı askerleri),
Tüm
süvarileri ve tüm kudretli kimyası birleşerek
Bir
insan haliyle toprak
Ve bir
insan haliyle sudan karılarak,
Aynalara
dikilmiş olarak karşıma çıkıp
Beni
selamlıyor her gün ve her gece,
Ey
bilge şair;
Senin
görevin hatırlatmaktır diyor gerçeği…
Ey
uykularımın dadısı,
Söyle
bana hangi kehanetin tarifidir
Şu zor
sorularıma cevaplar bulacak olan,
Peki,
şu büyücü kadınlarla beraber
O
ifritlerin ve cadıların zifiri karanlıklarda
Nedir
o taşıdıkları kirli is bulaştırıp yüzüme,
Yine
kimin mutluluk dolu
Ve o
huzur dolu yaşamını
Harap
ve tarumar etmenin peşindeler,
Hangi
kararlı bilge âşık kurtarır kendisini
Düşmeden
hilelerine cinlerin ve insanların her gece,
İnsanları
saymıyorum daha
Onlar
zaten zafer diye birbirlerini boğazlamakta,
Cinayetler
işleyerek cennete gideceğini zanneden
Budalalar
sürüsü,
İşte büyük
aptallığın gerçeği
Ve
işte birçok insan!
Yetmez
bilirim bir benim isyanım,
Yetmez
benim bir başkaldırışım haksızlıklara,
Ölümün
dudakları öper ancak beni,
Bakarım
ufuklara,
Benim
ufkumda kavuşmak mutluluğa,
Benim
ufkumda kavuşmak hürriyete
İmkânsız
olur çok zaman
Çünkü
neşe çok bir vakit
O
ufuklar gibi kaçak ve kurnazdır,
Beni çok
zaman kederleri ile ninniler ufkun hayaletleri…
Ben
mi?
Oysaki
aşkta bile adaleti soluyan şu dudaklarım,
Ben
mi?
Kalbim
dilime ihanet etmedi hiç bir vakit,
Ah şu
sebeplerim,
Geçmişimi
o kibirli gururla değil,
Şerefle
taşıyorum
Aşk
günahlarımdan arta kalan vakitlerim de ise,
Başım
sevgilimin gerçeklik hayaliyle pervane olup
Erdemlice
ve bilgece yaşamaya çalışıyorum,
Özlemek
daima bu sebeple
Kalbimin
en çok misafiridir benim…
Düşünürüm
de bazen,
Ben
yoksul bir şairim diye mi kaçar huzur benden...
Kimi
zaman hürriyetini bile
Mal
mülk, para, altın,
Mücevher
ile satın alır insan, doğrudur fakat
Benim
hangi şiirim karşılığında ülke verecek bilmem Rab,
Fakat
erdem denen büyük hazine için
Elbette
bir cennet verilecek diye de bir ümidim vardır benim.
Düşünüyorum,
Fakat erdemli
bir şairin kalemi birçok kralın,
Fakat erdemli
bir şairin kalemi birçok kraliçenin
Saltanat
ile tahtını harap etmiştir kadimde çok zaman,
Hatta
birçok ülkenin,
Hatta
birçok zaman halkın ya düşüşü
Ya da
çıkışı olmuştur çok iyi bilirim,
Tarih
bunun örnekleriyle doludur,
Benim
hatırlatmaktır gerçekleri görevim…
Sor
bana,
Cevaplar
benim şiirlerimin nabzının üzerinde durmaktadır,
Hazine
ve saltanat mı istiyorsun,
Al
sana erdem denen hazine,
Erdem
denen saltanat,
Yaşa,
sende göreceksin.
Erdem ve ışık…
Sen
benden her gittiğinde
Söndü
içimde ki ışıkları kentin,
İnadına
terk edenlerin,
Yaktım
bende yeniden ışıklarını
İçerimde
ki yıldızların
Gökyüzünden
uzatarak ellerimi...
Aşk
benim içimdedir,
Hem
sizlerde kim oluyorsunuz ki
Karartmaya
yetmez ki ışıklarımı ebediyen kudretiniz...
İçimde
ki aşk
Ve içimde
ki erdem olmasaydı eğer
Zaten
size de bir zaman vermezdim asla hiç bir değer.
Siz
erdemsizler, benden gittikten sonra ışık-ışık can bulup yandı
Yeniden
tüm parıltısı erdemiyle, ihtişamıyla içimde ki ülkelerin!
Sonnet… Nafiz coşkun
Kalp atışı…
Verdiği
sözü tutmak konusunda,
O
verdiği sözünü tek tutan varlık,
O temiz
ve iyi Meryem oğlu Mesih İsa’nın Rabbinin adına
Yemin
ederim ki
Gerçektir
sevgim,
Hem
sâdık olmayan bir ismin üzerine
Yemin
içmek yalandır bilirim,
O
sebeple İncil’in Rabbinin adı üzerine
Yemin
içerim ben,
Bakarak
senin o güzel yüzüne,
Hem
nedir ki sevgiyi getiren,
Söyler
misin bana
O
dudaklar mı?
Gözler
mi?
Ten
mi?
Ruh
mu?
Nedir
böylesi kutlu bir mabet kılan aşkı…
Kutsanmış
cümlelerle yıkanan yüzün,
O ulu
sözlerin söyledikçe anlatmaya doyamadığı
O
bedenin ve ruhun var ya
Şu ölü
hayatıma can verirken sevgilim,
Ben
ancak
İlham
alırım her düşümde
Seni
hatırlayarak…
Kıskansın
şimdi o ulu zannedilen,
O tüm
yalancı erenlerin bilgelikleri,
Benim sana
olan ermişliğimi çekememişler,
Benim
sana olan sözlerim onların cellatları olmuş,
Onların
dedikodularında
Çirkin
budala kalpler yıkanırlarken,
Ben
ise sadece senin o ulu temiz kalbinde yunup yıkanırım,
Dudaklarınla
sulanırım,
Cümlelerinin
eczasıyla yer içerim ben,
İçmeye
doyamam gözlerinin kıyılarında,
Teninin
sahillerinde gezindikçe sana…
Geri
dursun tüm kibirli dervişler hayatımdan,
Sevmem
öyle ben ‘çirkin hasetli’ yürekleri,
Adıma
câhil çığırtkanlar çıkartan insanları sevemem…
Hem
sevemediğimden daha çok
O
yalancı sahte ermişlerin sohbetlerini,
Kaçıp-kaçıp
senin o kalp ülkenin
Denizlerinin
limanlarına demirlerim aşk gemilerimi,
Ben
aşkın hükümdarlığında
Güçlü
atlar koşturmuş savaşçı bir şairim
Bir,
tek, sevgilisine âşık…
Ne
zannediyorsun
Benimle
boy mu ölçüşecek
Şu
sahte bilgeler, şaşarım,
Benimle
kılıç silah mı kalem mi savuracak
Şu
savaşçılar,
Ancak
ben tüm bu olup bitenlere derim ki
Hem
onlar vız gelirler tırıs giderler…
Bakın
görün ki ben;
Adalete
küfredilen bir insanlığın dünyasında,
Adalet
diyerek haykıran
Ve
hâlen ayakta kalabilen bir şair olmakla beraber
Daha
çok onurlu ve mutlu,
Hem de
o ulu sevgilisinin âşığı.
Ben
mi?
Ben;
hiçbir fâni varlığın kulu değilim,
Hele
de
O
hırsız hükümetlerin kuklaları olan
O
sahte ermiş
Ve o
ham dervişler gibi
O
sahte bilge ve o sahte âlimler gibi
Kendisini
hükümetlere satmış bir şair de değilim…
Ey
kutsal mabedi kalbimin,
Ne
dudaklarım kalbime
Ve
nede dilim aşkıma ihanet etmeden yaşadı şunca yıl,
Erdem
ve adalet adına konuştum ben onca sene,
Sahte
bilgeler gördüm çok zaman
Kibirli
bencil hükümdarların kuklaları olan,
Halkın
ve toplumların dolandırıcısı,
Hükümetlerin
yalakası onca bilge zannedilen
Budala
gördüm ve kustu ruhum onların çirkin ruhundan dolayı,
Onların
ikiyüzlülüğünden dolayı içimi…
Ben
mi?
Ben
aşkımın huzurunda ne kalbim dilime
Ve ne
de dilim kalbime
İhanet
etmeden yaşamaya çabaladım onca sene,
Musa’nın
Tevrat’ın da ne ise aşk,
Davud’un
Zebur’unda da aynıdır bilirim,
Susun
ey yerin altındakiler,
Susun
üzerindekiler yerin,
Göğe
inip çıkanlar bile kulak verin de dinleyin;
Ne
erdem adaletten
Ve
nede aşk bilgelikten ayrı olamayacağı kadar,
Bende o
aziz erdem
Ve o
aziz bilgelikten ayrı bir varlık da değilim,
Günahsız
da değilim elbet fakat
O
sahte dervişler
O sahte
ermişler gibi,
O
kukla ve yalaka bir kısım âlim zannedilenler gibi,
O
hükümetlerinin,
O
guruplarının kölesi, kuklası da asla ve asla değilim,
Yalancı
mıyım bu konuda;
Yalancı
olmadığıma şahit tutarım
O
Mesih İsa’nın kardeşi olan
Muhammedin
kalbine
Cibril
eliyle indirilen
O
Kuran’ı-Kerim’in her bir güzel cümlesini,
Güzellik
mi?
Güzellik
adaletin ve erdemin ta kendisidir,
İşte
gerçek güzellik budur,
Hem
ayrıca varsa ki bir günahım
Affetmesi
için ben kendime
Mesih
İsa’nın Rabbini seçerken,
Şu toplumlar,
şu guruplar ise,
Şu
sahte dervişler ve şu sahte âlimler ise
O
kendi hükümdarlarını seçerler kendilerini affetmeleri için…
Rabbini
sevdiğini söyleyip
Haksızlık
ve iblis adına kalem ve kılıç sallayanlar
Hatırlasınlar
ki
Herkes
sevdiğiyle beraberdir,
Herkes
er ya da geç ektiğini biçecektir.
Şarkı...
(Sevgili Duyguya)
Sen
bana sevgilim
Her
şeyden öte
Ve her
şeyden anlamlı
Senin
hayatında peki,
Ben
neyim söyle,
Her
gün sevilecek
Ve her
gün özlenecek bir aşk mıyım?
Peki,
Ben
neyim senin hayatında,
Yoksa
bir kaç gün sonra
Unutulup
gidecek biri miyim kalbinden...
Oysaki
tüm yıldızlardan
Ve
hatta güneşten daha çok bakarım sana,
Seni
daha çok severim ben
Bin âşık
bile kavuşamaz
Benim
sana olan sevgime...
Oysa
sen benim hayatımda
Her
şeyden öte
Ve
herkesten anlamlı
Ve her
bir insandan daha özel
Ve her
bir candan daha sevgili
Peki,
senin hayatında
Ben
neyim söyle...
Öğlece
terk edip yüz üstü bırakıp gideceğin biri miyim?
İnan
ki her gün ve her an
Özlüyorum
seni hasretle çok...
Seninle
yürüyorum hayatı,
Seninle
yatıyorum yatağa,
Seninle
dans ediyorum odalarında,
Seninle
koşuyorum kaldırımların da şehrin,
Seninle
konuşuyorum rüyalarım da,
Senin
ilhamınla dövüşüyor zafer kazanıyorum düşmana karşı,
Peki,
sen beni hayallerinin
Neresinde
tutuyorsun,
Oysaki
ben seni
Her
şeyden öte
Ve her
şeyden anlamlı
Ve her
bir insandan daha özel,
Ve her
bir candan daha sevgili görüyorum...
Peki,
Senin
hayatında ben neyim söyle...
İnan
ki sevgilim seni ama çok özlüyorum.
Şarkı...
(yıl dönümü)
Ne
zaman göğe baksam
Bir
yıldız parlar gözlerime
İşte
derim o bunun üzerinde
Bana
gülümsüyor yine,
Her
gece bu teselliyle uyuturum kendimi,
Avuturum
her gece derdimi.
Her
sabah yeni baştan
Her
yeni gün sil baştan,
Sana
söz verdim diye ben
Başlarım
gülümseyerek yeni bir güne,
Senin
için yeniden severek hayatı
Sana
söz verdim diye
Yaşamaya
çalışırım...
Sana
söz verdim diye,
Başlarım
yeniden gülümseyerek yeni bir güne...
Bugün
senin uzaklara gidişinin yıl dönümün,
Ben
gittiğimde derdin,
Sakın,
sakın ha üzülme,
Bak şu
yıldızlar var ya derdin,
İşte
ben onların üzerinde
Bekleyeceğim
seni cennette,
Birlikte
o gün tüm yıldızları dolaşarak seninle,
Yeniden
el-ele, göz göze yeniden,
Ne zaman
göğe baksam
Bir
yıldız parlar gözlerime,
İşte
derim o bunun üzerinde,
Bana
gülümsüyor yine...
Sevgilim,
seni çok özlüyorum.
Yazar şair nafiz
coşkunun yayınlanan tüm kitaplarının isimleri
...
1: Kelebek mevsimi ve
saklambaçlar şehri…
2: Elma kokuları ve
yağmur zamanı…
3: Azap yağmurları…
4: Sevgili nâna ve
mektupları…
5: Papatya mevsimi…
6: Gece yürüyüşü…
7: Sevgili tutya ve
mektuplar…
8: Sürgün şehir…
9: Su kavmi ve Ruhûl
Kudüs...
10: Şafak gemisi…
11: Gemileri yaktım
Aşk ülkesinde…
12: Sürgün çocuklar…
13: Siyah incir ve
mavi kelebek…
14: Sofia filo ve
mektuplar…
15: İstanbul da sanat
ile aşk…
16: Afili
yalnızlıklar şehri…
17: Şairler anarşist
olurmuş…
18: Sular kesti
kılıçları…
19:
Kafa kâğıdı…
20: Hikmet ve
felsefe…
21: Olmak ya da olmamak…
22: Papirüsler…
23: Meleklerin şehri…
24: İstanbul’un
kanatları altın da…
25: Kırmızı
yağmurlar…
26: Sobe, körebe ve
saklambaç…
27: Bakır cezve…
28: Kaldırımda
demlenen fikir…
29: Senfoni gülüşü…
30: Sevgiliye senfoni
ve aforizmalar.
31: Ölümsüzlük
senfonisi ve Felsefik yazılar.
32: Felsefe ile
şiirin buluşması.
33: Çirkin kral ve
fikir yazıları.
34: Ölü şairler
mezarlığı.
35: Cennetin
çocukları.
36: Şairler kenti ve
aforizmalar.
37: Kelebekler şehri
ve Felsefik notlar
38: Tutsak melekler
ve fikir yazıları…
39: Şair korsanlar ve
aforizmalar…
40: Şehrin azizleri
ve Felsefik yazılar…
41: Sofia filo ve
aforizmalar…
42: Faili meçhul
sevdalar ve aforizmalar…
43: Kırmızı balık ve
aforizmalar…
44: İhbarlanmış
aşklar ve Felsefik notlar…
45: Kılıçlar ve
kalemler…
46: Pur si muove ve
aforizmalar…
47: Şairlerin ölüm
dansı ve aforizmalar…
48: Düşmanlar ve
sevgililer…
49: Soprano ve kanlı
sözler…
50: Kurşun askerler
ve aforizmalar…
51: Ölüm öpücüğü ve aforizmalar…
52:Kale düştü ve
felsefik yazılar…
53:Şairin kurşun
kalemi ve aforizmalar…
54: Şairin seyir
defteri ve aforizmalar…
55: Kartal yuvası ve
aforizmalar…
56: Kelimelerle dans
ve aforizmalar…
57: Yalnızlık
senfonisi ve aforizmalar…
58: Aksiyon ve aforizmalar…
59: Aşk yasası, Aşk
diyalektiği…
60: Sinekler lordu ve
aforizmalar…
61: Kod-adı şair ve
aforizmalar…
62: Su akar yatağını
bulur…
63: insan ilişkileri
ve aforizmalar… (karma)
64: Sokrates’in
intikamı ve aforizmalar…
65: Cehennem
melekleri ve aforizmalar…
66: Aşk töreni…
(karma)
67: Arıkovanı ve aforizmalar…
68: Cadı kazanı ve aforizmalar…
69: Şairin intikamı ve aforizmalar…
70: Cadı avı ve aforizmalar…
71: Gümüş köpek balığı…
72: Ölüler şehri ve aforizmalar…
73: Taçsız kral ve aforizmalar…
74: zehirli sarmaşıklar…
75: Mücadele sanatı ve aforizmalar…
76: Kıyamet sancısı ve aforizmalar…
77: Aslanların öğretisi ve aforizmalar…
78: Kartalların öğretisi ve aforizmalar…
79: Kurtların öğretisi ve aforizmalar…
80: Katil balinanın öğretisi ve aforizmalar
81: Bilgelerin öğretisi ve aforizmalar…
82:
Kalemşörler ve aforizmalar…
83:
Şairlerin senfonisi ve aforizmalar…
84:
Kafes demokrasisi ve aforizmalar…
85:
Kukla demokrasisi ve aforizmalar…
86:
Cehenneme hoş geldiniz… Aforizmalar…
87: Âraf da bir şair ve aforizmalar…
88:
Tanrıların savaşı ve aforizmalar…
89:
Rönesans ve aforizmalar…
90:
Şair Hamlet’in intikamı ve aforizmalar…
91: Şair, Tiranlara karşı ve aforizmalar…
92: Şair, Matrix’e karşı ve aforizmalar…
Yorumlar
Yorum Gönder