KİTAP ADI: ŞAİR, TİRANLARA KARŞI VE AFORİZMALAR... (Kitap. 91: author poet phılosopher yazar şair Nafiz coşkun)
Felsefik yazılar, Aforizmalar, fikir yazıları, makaleler, şiirler, Aşk, jurnaller, kişisel gelişim, hikmet, sanat, sonnet, terapi,Sosyolojik ve psikolojik tespitler.
♛ ♣ ♡
Şair, Tiranlara karşı ve
aforizmalar. Kitap: 91.
☆☆☆
Bâzen onlarca kumandandan ve
politikacıdan daha çok faydalı iş yapar bilge cesur bir şair…
Seçimleriydi insanı
iyi ya da kötü eden,
Kör aptal talih yoktu
aslında kalbinde kaderin de insanın…
Düşüncelerimin,
aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki
zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden
yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm
bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf
olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir
mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım
olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk ve erdem günahı işlemiş bir varlığım,
sağlıcakla hoşça kalın.
Nafiz coşkun.
☆☆☆
Yazar şair düşünür ve
sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com
Ve ayrıca daha çok
facebook Messenger,
Twitter ınstagram
linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Bu ve tüm
kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir.
İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü
yapılamaz.
…
Baskı
Ofset baskı merkezi
/
Matbaa sertifikası
ISBN:
☆☆☆
Kitap içerisindeki
Felsefik yazıların, şiirlerin, makalelerin ve Sonnetlerin sayfa numaraları:
…
Sayfa: 7. ŞAİRİN(kendimin)SANAT
TARZI
Sayfa: 9: Tiranlar(zalim
hükümdarlar)… (sonnet)
Sayfa: 10: Toplumların ruh hali…
(sonnet)
Sayfa: 11: Tiran hükümet ve aptal
toplumlar… (sonnet)
Sayfa: 12: Nihayetinde herkes
biçer ektiğini…
Sayfa: 13: Aptallar için savaşma… (sonnet)
Sayfa: 14: Aptalların seçimi…
(sonnet)
Sayfa: 15: Yöneticiler, Tiran’lar
ve pezevenkleri…
Sayfa: 16: Tiran politikacılar ve
pezevenkleri… (sonnet)
Sayfa: 17: Tiran’lara(zâlimlere)
karşı erdemli mücadele…
Sayfa: 19: Vatandaş, savcı
arasında geçen bir diyalog…
Sayfa: 21: Vatandaşla,
hâkim(yargıç) arasında geçen diyalog…
Sayfa: 23: Vatandaş diyor ki
muhalefet partisi ne yapıyor…
Sayfa: 25: Câhil toplumlar için de
ruh hâlim… (sonnet)
Sayfa: 26: Ülkelerin düşük
yapmasının sebebi… (sonnet)
Sayfa: 27: Başarı ve yönetim… (sonnet)
Sayfa: 28: Çirkin mutluluk ve kötü zafer… (sonnet)
Sayfa: 29: Cinayetleriyle mutlu olan bir halk… (sonnet)
Sayfa: 30: Kalbindekisin sen, kalbine bir sor… (sonnet)
Sayfa: 31: İnsanlığın akıl sağlığı dengesi bozuk…
Sayfa: 32: Benim erdemli kararlarıma saygı göster… (sonnet)
Sayfa: 33: Faydalı
olarak kullan, canlıların hakkına saygı duy.
Sayfa: 35: Kendini, erdemli
değerlerini öğren, hayata geçir…
Sayfa: 36: Sen bir insan olarak,
erdemli ve hürsün…
Sayfa: 38: Kendim istersem, gerekli
görürsem eğer. (sonnet)
Sayfa: 39: Erdemli bir dosta
mektup(gmail)…
Sayfa: 44: Bilgelen ve mücadele
ver… (sonnet)
Sayfa: 45: Bu nasıl bir çelişki
öğle değil mi?
Sayfa: 46: Mafya örgütleri ile
sizin aranızda ki fark…
Sayfa: 48: Erdemli
aklın emrine ver duygularını… (sonnet)
Sayfa: 49: Duygu his ve zihinlere algı vesvese operasyonu…
Sayfa: 50: Nedir ruhunu şekillendiren o şeyler…
Sayfa: 52: Onların zihinlerine dokunmayı öğrenin…
Sayfa: 55: Aptal hasta krala ve
câhil halka kıyasla. (sonnet)
Sayfa: 56: Kalplere korku
saldığımız da… (sonnet)
Sayfa: 57: Aptallığından
vazgeçmeli insan… (sonnet)
Sayfa: 58: İletişimde yetenek ve önemsemek gerçeği…
Sayfa: 59: Okuduklarınızı dinlediklerinizi araştırın…
Sayfa: 60: Zorbalık kölelik çıkmaz sokak… (sonnet)
Sayfa: 61: Kararsız kalma… (sonnet)
Sayfa: 62: İletişimin faydası ve başarı adımları…
Sayfa: 67: Sosyalleş diyorlar şu aptallarla, güldüm geçtim…
Sayfa: 76: Parçalandık, sevemedik, çok istesek de… (sonnet)
Sayfa: 77: İbret almayanın kendisi çeker felaketini. (sonnet)
Sayfa: 78: İnsan nankör çıktı yine, sözünde durmadı…
Sayfa: 79: Kaos içerisindesin, mücadele sanatını öğren…
Sayfa: 82: Ne istediğini bil ve kararsız kalma… (sonnet)
Sayfa: 83: Faydalı fikir üretebilmeyi öğren… (sonnet)
Sayfa: 84: Falcılar, politikacılar ve burç falları hilesi…
Sayfa: 88: Senin seçmek istediğin aslında o muydu? (sonnet)
Sayfa: 89: Cevabı arıyorsan doğru soruları bul… (sonnet)
Sayfa: 90: Tecrübelerinle, bilginle, yeteneğinle yükselirsin. (sonnet)
Sayfa: 91: Davan inancın yaşantın
birbirine uyuyor mu? (sonnet)
Sayfa: 92: Kendine doğru soruyu
sormasını öğren… (sonnet)
Sayfa: 93: Mutluluk mu
istiyorsunuz…
Sayfa: 95: Dengeler bozuldukça
harap oluyor insanlık. (sonnet)
Sayfa: 96: Hılf-ul fudul… (sonnet)
Sayfa: 97: İnsanlar, yaşantıları
ve mendil kapmaca oyunu…
Sayfa: 99: Bilmek gerekir…
Sayfa: 100: Başkalarının acıları
üzerine yaşamlar…
Sayfa: 101: yazarın
bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…
☆☆☆
Nafiz derki:
…
Sevgili Mikel’e,
Cibril’e ve Şafağa ve sana
Ve senin için
sevgilim.
Sevgili İsrafil’e,
Ölüm meleği Azrail’e
ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.
Sonnet ve şiirlerimi,
tane-tane,
Yavaş-yavaş ve
yumuşak bir ses ile oku.
Fikir yazılarımı,
makalelerimi, aforizmalarımı,
Şiirlerimi,
sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,
Jurnallerimi okurken
düşünerek oku!
Anlamak istiyorsan bu
dediklerimi yerine getirmelisin!
Ve unutma ki hikmetli
düşünerek okumak;
Erdemlilerin,
kibarların,
Asaletli,
Asil insanların aziz
bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!
Sonnet. Nafiz coşkun
☆☆☆
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI.
Bu yazıyı tüm
kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!
Beni ve sanat şiir
tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı
bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz
mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla seslenen
o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir nazm ölçü
kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi çok
irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve
anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını
şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster,
olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri,
felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da
birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin
fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak
lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu
inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım
oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o
sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını
kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş
aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat
tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım
oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının
felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap
içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik
hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal
etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali
olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar
ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i,
kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan
kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir
kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok
şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan
çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi
bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü
artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir
sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat
tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla
çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya
çaba gösteren bir varlığım.
Yeniden kısaca tekrar
etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın
büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel
kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile
tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz
birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır
gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici,
tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen
sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir
anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez
erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!
Tiranlar(zalim
hükümdarlar)…
Haksızlık
Yapan
Örgütler,
Zâlim
Hükümdarlar
Kimlermiş
Anlıyor
İnsan
Bakıp
Gördüğün de
O kendi
Eliyle
Seçtiği
Hükümetleri.
Sonnet… Nafiz coşkun
Toplumların ruh hali...
Toplumun
nasıl olup olmadığını
Ve
benim de ruh sağlığımı soruyorlar bana,
Söyleyeyim;
halkın büyük çoğunluğu bilimden ilimden uzak,
Toplumun
yüzde yetmişinin
Aptallık
hastalığına tutulduğu,
Câhil
tarikatların kölesi olduğu,
Hükümetlerin,
Tiran’ların kuklaları olduğu,
Dedikodu,
hile, cehalet
Ve
büyü sihir işleriyle uğraştığı,
Ayrıca
hırsız hükümetlerin pezevenkliğini,
Gavatlığını
yaptığı böyle bir toplum içinde
Nasıl
olmam gerekirse
Ben de
ayakta
Ve
hayatta durmaya çalışıyorum işte.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Tiran hükümet ve aptal toplumlar...
Bir
ülke de
Adaletsiz
anlayışsız
Tiran
bir hükümet varsa eğer
O ülke
halkının çoğunluğunun
Câhil,
aptal, hırsız
Ve anlayışsız
olduğu anlamına gelir,
Çünkü
ancak
Adaletsiz,
anlayışsız,
Zâlim
tiran hükümetleri
Ve
tiran hükümdarları da;
Kendileri
gibi öğle câhil toplumların,
Aptal
toplumların eliyle seçilerek,
Ülkenin,
devletin başına getirilir
Ve
herkes ektiğini biçer nihayetinde, zakkumdan incir bekleme.
Sonnet… Nafiz coşkun
Nihayetinde
herkes biçer ektiğini…
Ve
herkes ektiğini biçer nihayetinde,
Zakkumdan
boşuna incir bekleme,
Bereketli
topraklara buğday eken
Hasat
mevsimi
Ambarlarını
dolduracağı gibi,
Sulak
bereketli topraklarda
İncir
ağacından da elbette incirleri toplarsınız
Fakat
kötülük eken, cehalet eken,
Adaletsiz
bir hükümet eken
O
hasat mevsimi geldiğinde de
Elbette
kötülük ve adaletsizlik biçecektir,
Dedim
ya herkes ektiğini biçer nihayetinde…
Câhil,
ilimden, bilimden uzak,
Âdil
olanla olmayanın, iyi olanla olmayanın
Ayırımını
bile tam olarak yapamayan,
Çirkin
ahlaklı, çirkin ruhlu,
Anlayışsız
aptal toplumlar ekenler de
Elbette
hasat mevsimi geldiğinde
Zâlim
tiran bir hükümet biçecektir,
Dedim
ya herkes ektiğini biçer nihayetinde,
Cinayet
eken cinayet bulur,
Hile
eken bir süre faydalansa bile
Er ya
da geç herkes ektiğini biçecektir…
Bilge
bir şairin dediği gibi, bilgelik, erdem, adalet ekenler;
Hasat
mevsimi geldiğinde erdemli bilge bir toplum biçerler,
İyilik
eken er ya da geç iyiliğin karşılığını ve bir de cennetini,
Kötülük,
cehalet ekenler de er ya da geç cehennemini biçecektir,
Dedim
ya herkes ektiğini biçer nihayetinde.
Aptallar için savaşma...
Aptallar
ve cahiller için savaşma
Çünkü
onlar bir gün düşmanlarınla bir olup
Seninle
savaşacaklar,
Fakat
câhilleri o câhilliğinden kurtarmak için
Mücadele
verebilirsin,
Bunun
sana büyük bir faydası olabilir,
En
azından ayağına dolanmazlar artık.
Bir de
sana hile yapan dostun, devletin
Ve
sevgilin için de asla savaşma,
Onlarda
senden daima çalmaya devam edeceklerdir, tedbirli ol. Dost mu arıyorsun, senin
için mücadele verecek
Erdemli
dost ve erdemli bir sevgili seçmelisin,
Ancak
onlarla mutlu, huzurlu, güvende
Ve insan
olduğunun farkına varırsın.
Sonnet… Nafiz coşkun
Aptalların seçimi...
Bana
diyorlar ki ‘yazarsın’ bir şeyler söyle haksızlıklara karşı,
Bende
cevaben dedim ki
Henüz
olgunlaşmamış ve buluğ çağına ermeyen
O kız
çocuklarıyla evlenip onları becermek amacıyla,
O
şerefli millet meclisini kerhane zanneden
O bir
kısım câhilleri tarikatçıları,
Milletin
meclisine milletvekili yapan
Bu
topluma ben daha ne söyleyebilirim ki
Bu
kadar anlayışsız aptal bir toplum
Ne
anlasın benim üstün ve anlamlı sözlerimden,
Her
beş yılda bir aynı hırsız politikacıları
Ve o
hırsız politikacıların hırsız avenelerini seçen
Şu câhil
aptal toplumlara daha ben ne söyleyeyim,
Cehaleti
ve budalalığı bâki kalmış bir topluma daha ne diyeyim.
Sonnet… Nafiz coşkun
Yöneticiler, Tiran’lar ve pezevenkleri...
Size
bir soru, bir hükümetin, bir hükümdarın
Ve
muhalefet partisinin yanında, bir kısım yalaka,
Pezevenk
yazarlar, şairler, bilim insanları,
Gavat
şeyhler, pezevenk tarikatlar olursa mı eğer
Bu
ülke refaha kavuşup âdil yönetilir,
Yoksa
bir hükümdarın, bir hükümetin
Ve muhalefet
partilerinin yanında
Erdemli,
âdil, dürüst, bilge olan yazarlar, şairler
Ve
erdemli bilim insanları olursa mı bu ülke halkı
Refah,
mutluluk ve adaletli olur,
Cevap
çok basit aslında,
Fakat
bu basit gerçeği bile bu toplumlar anlammış olmalı ki Bakın görün ki her senen
o adaletsiz hırsız politikacıları
Ülkelerinin
devletlerinin şirketlerinin başına geçiriyorlar… Hükümetin içine bir bakın
lütfen,
Hükümdarın
ve muhalefet partilerinin içine,
Onların
etrafına bir bakın lütfen,
Onların
içinde ve etrafında
Yalaka,
gavat insanlar mı daha çok,
Yoksa
erdemli bilge insanlar mı?
Anlarsınız
yönetimin, toplumların ne durum da olduğunu böylece,
Ülkenin
durumunu, kimler tarafından yönetildiğinizi anlarsınız.
Dedim
ya aptallık ve cehalet bir toplumda bâki kalmış ise eğer
Vay o
toplumun içinde ki erdemli bilgelerin hâline,
Acırım
öğle bir toplumun içinde kalmış olan erdemli bilgelere.
Erdemlice
çalışmayı mücadele vermeyi terk etmeyin
Çünkü
Tiran’lar ve kuklaları olan aptal toplumlarda
Cehalet
yapmaktan geri kalmayacaklardır, sakın boş durmayın.
Tiran
politikacılar ve pezevenkleri…
Pezevenk,
gavat, kelime anlamları itibariyle;
‘Kötü işler
üzerinde ve o kötü işleri pazarlamak amacıyla,
Yalan
söylemek, zarar vermek, hile yapmak,
Aldatarak
bir menfaat sağlamak amacıyla,
Bu
işlerini yerine getirmek adına, o kötü işleri pazarlamak için
Çok
fazla konuşan kişi anlamına gelmektedir’...
Elbette
ki erdemli iyi işler için çok konuşan insanlara da
Pezevenk
gavat denemeyeceği de büyük bir gerçektir…
Nasıl
ki bir kısım insanları fuhuş için
Ve
kötü amaçları için pazarlayan pezevenkler var
Ve bu
kötü çirkin bir gerçekse,
Aynen bunlar
gibi o adaletsiz hükümetleri
Ve
zâlim Tiran’ların pezevenkliğini yapan
Birçok
câhil, aptal toplum var edilmeye devam edilmektedir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Tiran’lara(zâlimlere) karşı erdemli mücadele…
Bana
diyorlar ki sen bir yazarsın,
Sen
bir filozofsun,
Neden şu
hükümetin haksızlıklarına karşı susuyorsun,
Bende
cevaben onlara dedim ki
Hükümetin
haksızlıklarına karşı
Erdemli,
sıkıca ve dürüstçe muhalefet yapamayan
O ikiyüzlü
o bencil
O kibirli
muhalefet partilerini seçen sizlersiniz,
Ben
daha ne yapayım, kendi suçunuz ve kendi hatanız için
Ben mi
savaşayım, ben mi bedel ödeyeyim,
Kendi
suçunuzun bedelini çalışarak,
Mücadele
vererek
Sizler
ödemek zorundasınız
Ve bu
mücadelenin değerinin farkına varmanız gerekmiyor mu?
Bu
mücadele de sizlerin alın teriniz olmazsa
Değer
bilmez ve yeniden tembelliğe dönüverirsiniz,
Hem
ayrıca erdemlice muhalefet yapan yazarlar,
Erdemlice
muhalefet yapan filozoflar hapiste ya da mezardalar, Söyler misiniz onların
hangisi için
Siz ne
yaptınız ki bende sizin için ne yapayım,
Yüzden
fazla sayı da kitap yazdım,
Sizler
hangi birini okudunuz,
Okudum
diyenleriniz varsa da onlara da derim ki
Okudunuz
da peki o kitaplarım da yazan
Erdemli
önerilerin hangi birini hayatınıza geçirdiniz,
Zâten
orada yazanları sizler toplum olarak
Hayata
geçirebilseydiniz eğer
Bugün burada
Tiran(zâlim) hükümetlerin
Ve
adaletsiz hırsız hükümetlerin durumunu şikâyet etmez,
Erdemli
bilge politikacıların yapacağı
İyilikleri
konuşuyor olurduk,
Daha
bu insanlık için ne gibi iyilikler yapalım
Diye
yeni iyilik planları yapıyor olurduk…
Peki,
söyler misiniz?
Siz
değil misiniz o Tiran(zâlim) hükümetleri,
O
adaletsiz hırsız hükümetleri destekleyenler,
Neden
ben sizler için bir bedel ödeyeyim ki
Hem
ben sizler için bir bedel ödesem,
O
erdemli bilge yazar şair filozofları
Yalnız
bir başlarına bırakıp terk ettiğiniz gibi,
Beni
de bir başıma desteksiz bırakırsınız,
Görünen
köy kılavuz ister mi?
Ben bu
toplumları sizden daha iyi tanıyorum,
Bu
toplumların kalpleri seninle olur fakat
Pazıları
kılıçları ise daima düşmanlarımı destekler,
Ben bu
gerçeği en iyi bilenlerdenim,
Sizin
yapacağınız en önemli iş
Şu
câhil toplumları erdemleştirmektir,
Onları
bilgeleştirmektir,
Onlara
hür bir iradenin
Nasıl
kullanılması gerektiğini öğretmektir,
Ancak
erdemleşen bilgeleşen hür iradeli âdil insanlar
O Tiran(zâlim)
hükümetleri de kendilerine dost değil,
Düşman
belleyeceklerdir…
Şimdi
gidiniz ve erdemlice mücadele veriniz,
Ben
zaten mücadelemi terk etmiş değilim.
Vatandaş, savcı arasında geçen bir diyalog…
Vatandaş;
Hükümetin,
hükümdarın
Ve
muhalefet partilerinin haksızlığını
Protesto
amaçlı sokağa çıkar,
Çünkü
vatandaşın
Yapılan
haksızlıklar
Ve
ağır vergiler sebebiyle canı çok yanmıştır,
İşsizlik
Ve
maaşların azlığı sebebiyle,
Devletin,
hükümetin;
O
vatandaştan toplanan paraların
Çok büyük
bir kısmını
Hükümdara,
avenelerine, zenginlere bölüştürmesini
Bir
yurttaş olarak içine sığdıramamıştır,
Canı
yanmıştır, haksızlığa uğramıştır,
Onu
savunan hiçbir hâkim de bulamaz
Ve
haklı olarak vatandaş söver, küfreder,
Bu
haklı isyankâr davranışlarından dolayı
Polis,
savcı o vatandaşı tutkular,
Kelepçe,
cop vururlar,
Şiddet
kullanarak vatandaşı içeri alırlar,
Vatandaş
o kendisini tutuklayan polise,
O
savcıya derki
Sizin
göreviniz hırsızı, suçluyu tutuklamak değil mi?
Sizin
göreviniz bizlere
Adaletsizlik
yapanları tutuklamak değil mi?
Hem baksanıza
hükümet, hükümdar
Muhalefet
partileri
Bunların
zengin şirketleri,
Bunların
aveneleri(yardımcıları)
Devleti,
halkı ve beni hırsızlıyorlar
Ve
bize haksızlık yapıyorlar,
Hatta
siz polisleri savcıları da
O
kendi hırsızlıklarını örtbas etmek için kullanıyorlar,
Gerçekte
onları tutuklamanız gerekirken
Peki,
siz beni neden tutukluyorsunuz ki
Söyler
misiniz?
O
polis ve savcı da o vatandaşa cevaben der ki
‘Sen bize
patron olarak bu hükümeti,
Sen
bize patron olarak bu hükümdarı
Ve sen
bize patron olarak bu muhalefeti seçtin,
Biz ne
yapalım,
Senin
bize seçtiğin patron emirler veriyor,
O
senin seçtiğin hükümetin emriyle de
Bizde
seni tutukluyoruz…
Bilge
şair de tüm bu olup bitenler için dedi ki
Aptallık
bâki kaldığı müddetçe toplumların üzerinde,
Daha
nice adaletsizlikler,
Daha
nice haksızlıklar,
Daha
nice yolsuzluklar
Yapılmaya
devam edecek hükümetler eliyle,
Hem aklını
hikmetlice kullanabilenlere
Bir
işaret yetmez mi?
Vatandaşla, hâkim(yargıç) arasında geçen
diyalog…
Bir
gazeteci, vatandaşa sorar der ki
Hükümetin
ve muhalefet partilerinin
Yapmaya
devam eden hırsızlıkları hakkında ne dersin,
Ne
söylemek istersin,
Vatandaş
da cevap olarak,
Hem
hükümete, hem muhalefete küfreder söver,
Savcı da
vatandaşı bu haklı isyanından dolayı
Onu
tutuklatır,
Vatandaş
mahkemeye çıkarır,
Vatandaş
hâkime sorar der ki
Sizin
göreviniz hırsızları,
Sizin
göreviniz suçluları yakalattırmak değil mi?
Görüyorsunuz
ki hükümet
Ve görüyorsunuz
ki muhalefet partileri
Ülkeyi,
benim mallarımı,
Sizlerin
mallarını eksiltip
Ayrıca
para ve mülklerinizi de hırsızlıyorken,
Peki,
neden onların yerine ben buradayım,
Hâkim
de vatandaşa cevaben der ki
‘Sen
bana patron olarak bu hükümeti seçtin,
Sen
bana patron olarak
Bu
muhalefet parti milletvekillerini,
Sen
bana patron olarak bu politikacı bakanları seçtin,
Bu
seçtiklerin polislerin, savcıların,
Hâkimlerin
ve yasaların patronlarıdır,
Senin
seçtiğin patronlar
Seni
tutuklattırıyorsa ben ne yapayım,
Senin
bana patron olarak seçtiklerin
Eğer
seni tutuklattırıyorsa söyler misin?
Peki,
ben ne yapayım,
Hâkim
konuşmalarına şöyle devam eder
Der ki
hem ayrıca
Bir
suçlu arayacaksan eğer
Sen
ilk önce kendini sorgula,
Bir
vatandaş olarak o kendi seçimlerinin hatasını sorgula,
Senin
haklarını savunacak hükümetler seçmek yerine,
Kendi
ellerinle seni ve devleti hırsızlayan
Politikacıları
bize patron olarak seçiyorsun,
Daha
sonrada gelip biz hâkimleri suçluyorsun,
Söyler
misin ey vatandaş,
Sen ne
yapmaya çalışıyorsun…
Bilge
şair de tüm bu olaylar karşısında dedi ki
Aklını
erdemlice kullana bilenlere
Bir
işaret yetmez mi?
Vatandaş diyor ki muhalefet partisi ne yapıyor…
Bana
diyorlar ki
Ey
bilge şair söyler misin?
Şu
muhalefet partileri
Haksızlığa
karşı neden sıkı muhalefet yapmıyor,
Hükümetin
onca haksızlığına rağmen neden
Sürekli
gaflar sergiliyor
Ve
sıkı bir eleştiri de bulunmuyorlar,
Ancak
dedikodu yapıyorlar,
Bende
cevaben onlara dedim ki
Çünkü
hükümetin emir aldığı
O
gavat pezevenk şeyhlerden,
O
pezevenk tarikatlardan
Ve o
kâtil derin devletten
O muhalefet
partileri de emir alıyorlar da
İşte ondan
dolayı dürüst bir muhalefet yapmıyorlar,
Çünkü
bankada milyonlarca paraları var,
Çünkü malları,
mülkleri, servetleri,
Altın
ve mücevherleri var,
Memurun
bir ömür çalışıp da alamayacağı
Altlarında
lüks arabaları,
Ve
büyük bir israf, zenginlik içinde yaşıyorlar
İşte ondan
dolayı dürüst bir muhalefet yapmıyorlar,
Çünkü
hem baksanıza
Derin
devlet tüm hepsinin nabzına göre şerbetlerini veriyor,
Herkese
sus payını veriyor ve susturuyor,
İsyan
eden birkaç haklı yazar şairi,
İsyan
eden birkaç gazeteciyi de
Polis
savcı hâkim eliyle de hapse attırıp susturuyor,
Bir
kısım toplumlara, örgütlere de
Hükümetin
pezevenkliğini yaptırıyor,
Hem
ayrıca hükümetin politikacıları gibi
O
muhalefet politikacıları da diyorlar ki
Artık
bizler de milletvekili olarak seçildik,
Bir
elimiz yağda
Diğer
elimiz balda,
Hizmetçilerimiz
de var,
Bizi
koruyan
Kollayan
polisimiz,
Askerimiz
de var,
Oh ne
güzel bir yaşantı diyerek
Yan
gelip yatıyorlar,
Vatandaşla
da bir işleri kalmamıştır artık
İşte
bu ve buna benzer bir çok sebeplerden dolayı
Muhalefet
parti politikacıları dürüst bir muhalefet yapmıyorlar,
Zaten
tüm bu anlattıklarımı sizlerde biliyorsunuz,
Siz
şikâyet etmekte haklısınız
Fakat
biraz da kendimizi sorgulayın,
Biraz
da kendi hatalarınızı şikâyete din
Çünkü
o hükümeti de
O
muhalefet parti politikacılarınız da seçen sizlersiniz,
Sizler
kendinizi ve gelecek nesilleri
Erdemli
bilge olarak yetiştirmedikçe
Bu
ülkede haksızlıklar devam edecektir…
Aklı
olana bir işaret yetmez mi?
Câhil toplumlar için de ruh hâlim…
Toplumun
nasıl olup olmadığını
Ve
benim de ruh sağlığımı soruyorlar bana,
Peki,
söyleyeyim;
O
toplumun yüzde altmışının
Aptallık
hastalığına tutulduğu,
Cehalet
içerinde olduğu,
Dedikodu,
hile ve büyü sihir gibi
Budalaca
işlerle uğraşıp zaman kaybettiği,
Ayrıca
o hırsız adaletsiz hükümetlerin
Pezevenkliğini,
gavatlığını yaptığı gerçeğini bilerek,
İşte
böyle bir toplumun içinde ben,
Ve ruh
hâlim nasıl olması gerekiyorsa,
Hayatta
ve ayakta kalmaya çalışıyorum...
Peygamberin
dediği gibi; üzülürüm, câhil toplum içinde ki bilgeye.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ülkelerin düşük yapmasının sebebi…
Ülkeler,
toplumlar;
Ya
kendi aptallıklarından dolayı,
Ya
hırsız hükümetleri kendi elleriyle seçip
Ülkenin
başına seçmekten dolayı,
Ya da
kendilerini sömüren
Bir
kısım güçler tarafından
Fakir,
sefil kalırlar,
Peki,
bu durumu tersine çevirmek mümkün değil midir?
Bu
durumu tersine çevirmek
Elbette
mümkündür,
Nasıl
mı?
Elbette
ki bu halk, kendisini erdemlice eğitip yetiştirerek!
Aslında
her bir şeyin çözümü eczası var fakat
Doğru
dürüst uygulayan toplum, insan yok.
Sonnet… Nafiz coşkun
Başarı ve yönetim...
Soruların
Cevabını
Biliyorsan,
Onları da
Nitelik
Ve
Niceliği
İle
Beraber
Kavradıysan eğer,
Örgütle, örgütlen
Ve işte şimdi
Artık
Yönetebilirsin.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Çirkin mutluluk ve kötü zafer...
İnsanlar, toplumlar; cinayetlerinin,
Cehaletlerinin,
Hilelerinin,
Adalete ihanet edişlerinin,
Denge bozumlarının
Ve erdemsizliklerinin
O haksız zaferini
Yaşayarak mutlu oluyorlar,
Bu ne acı bir mutluluktur,
Bu ne kötü bir zaferdir,
Felakete sürükleyen bir zafer
Ve gazaba sürükleyen bir mutluluk görmek isteyen
İşte bu dünya toplumlarını seyretsin o da ona yeter.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Cinayetleriyle mutlu olan bir halk…
Din ve vatan adı altında, oysaki gerçekte
Şirketlerin patronlarının
Ve politikacıların
Hazine kasalarını doldurmak amacıyla
Savaşlar yapıyorlar, halkın çoğunu fakirleştiriyorlar,
Aile, sağlıklı ilişki ve yaşam dengelerini bozuyorlar,
Buna da kahramanlık, hürriyet, egemenlik,
Vatanseverlik diyerek,
Sevinç ve mutluluk dansları,
Şarkıları söyleyip eğleniyorlar,
Bu katliamlarıyla, bu cinayetleriyle, bu
erdemsizlikleriyle
Eğlenip mutlu olan o çivisinden çıkmış
Ve delirmiş dünya halkına
Ben daha ne diyebilirim ki söyler misiniz?
Sonnet… Nafiz coşkun
Kalbindekisin sen, kalbine bir sor…
Kim, kalben
Arzulayarak
Neyi yaşıyorsa eğer ki
O odur,
İnsan,
Kalben
O
Arzulayarak ne yaşarsa eğer
O olmaya başlar,
Peki,
Sen ne yaşıyorsun,
Kalbine bir sorsana bunu,
Bunu erdemlice hiç düşünebildin mi?
Bunu kalbine bir sorsana!
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsanlığın akıl sağlığı dengesi bozuk...
Sistem kendi aklınca kahramanlar üretiyor,
Toplumun zihinlerini
O ürettiği sahte kahramanların peşinden sürüklüyor,
Toplum, zaman içinde o sahte kahramanları benimsiyor
Ve onların karakterlerini,
Onların fikirlerini hiç sorgulamadan
Örnek almaya, uygulamaya başlıyor,
Topluma, erdemlice, bilge bir ahlakla
Sorgulama becerisini kaybettirdiler,
Artık toplumlar gerçekte iyi ile kötü olanı,
Erdemli ile erdemsiz olanı,
Zararlı ile zararsız olanı,
Âdil olanla âdil olmayanı,
Haklı ile haksızı ayırmayı başaramaz oldu,
Dengeler bozuldu, bir düşünün lütfen;
Cinayetlerine savaşlarına hilelerine sevinip
Bunlarla mutlu olan bir insanlığın
Akıl sağlığı yerinde olabilir mi?
Elbette akıl sağlıkları yerinde değil demektir,
Cinayetlerine savaşlarına hilelerine sevinip mutlu
olan insanlığın, İyi ile kötü olanı ayırabilmek yeteneği de yok demektir.
Akıl sağlığı yerinde olmayan bir insanlık
Kendi aralarından yine o kendileri gibi yöneticiler
seçerler
Ve düzen daima böylece bozuk işlemeye devam eder.
Bir taraftan küçük onarımlar yapıp
Diğer taraftan yine bozmakla ne dünyamızı
Ve ne de insanlığın akıl sağlığını kurtarmayı başaramazsınız…
Tek çözüm topyekûn erdemli bir yaşam hamlesine
geçmenizdir.
Benim erdemli kararlarıma saygı göster…
Sen, benim yerime karar veremezsin,
Benim seçimlerim
Yine ancak benim kararlarımla oluşmalı,
Ben, senin yerine karar alıyor muyum?
Ben benim kararlarımla
Ve kendi seçimlerimle mutlu olabiliyorum,
Kendi seçimlerimle huzurlu,
Kendi seçimlerimle güvende hissediyorum,
Benim kararlarıma saygı göstermeyene
Elbette bende saygı göstermem,
Amacın birlik olmaksa eğer
Elbette ki insan olarak da ortak değerler bulabiliriz,
Fakat bunları erdemli, dürüst bir iletişimle yapmalıyız…
Lütfen birbirimizin erdemli istek ve kararlarına kulak
verelim.
Sonnet… Nafiz coşkun
Faydalı olarak kullan,
canlıların hakkına saygı duy…
Çok şeylerin düşmanı
oluyor insan,
Kimileri
kullanamadığı,
Kimileri
de bilmediği şeylerin düşmanı,
Kimileri
tanımadığı,
Kimileri
de anlayamadığı,
Kavrayamadığı
şeylerin düşmanı,
Hatta
neyi neden sevdiğini bilemeyen,
Anlayamayan
insanların bile sayısı
Azımsanmayacak
kadar çok,
Kimileri
fikirleriyle değiştiremediklerinin düşmanı,
Kimileri
de ilişki kurmayı
Veya
anlaşma yapmayı beceremeyip
O şiddete
başvurmak aptallığına düşürür kendisini,
Böylece
düşmanlıklar artar hiç durmadan…
Bir
faydadan
Veya
faydalı bir icattan nefret etmeye gerek yok,
Ancak
onunla ne yapacağını bilemeyen beceriksizler
Nefret
eder o faydalardan,
Ne
yani haksız mıyım?
Bu
insanlığın sosyal bir gerçeği,
Bunu
tedavi etmeli insanlar…
Mesela
Güneş
faydalıdır
Fakat
güneşe tapılıyor diye
Şimdi
o insanların gözlerini bağlamayı istemek
Aptallık
olmaz mıydı?
Elbette
böyle bir istek aptallık olurdu,
Veya
bu sebeple güneşin önünü kapatmak isteği de
Aptallık
olmaz mıydı?
Elbette
de aptallık olurdu,
İcatlardan,
fikirlerden
Ve
adını sayıp sayamadığımız
Tüm o
faydalardan faydalanmanın
Ve
onları
Doğruluk
için kullanmanın yollarını arayın,
Onlardan
nefret etmeyin,
Teknoloji
dâhil
O her
bir şeyi israfsızca değerlendirmenin yollarını arayın,
Yetenek
edinin
Ve
onları erdemlice iyi olarak kullanmasını başarın,
Göreceksiniz
ki
Daha
mutlu ve daha kârlı olacaksınız,
Beceriksiz
olmayın,
Yeteneklerinizi
geliştirin
Ve
onları erdemlice, israfsızca, bilgece değerlendirin,
Gidecek
başka dünya evimiz yok,
Dünya
evinizi
Ve
canlı varlıkların haklarını
İsraf
ederek onların haklarına,
Onların
hürriyetlerine,
Onların
sağlıklı yaşamasına tecavüz etmeyin,
Unutma
ki israf ettiğin
Ve
kötüye kullandığınız her bir şeyde
Her
bir canlı varlığın
Ve
gelecek nesillerin hakları vardır, erdemli hürriyette bir haktır,
Sağlıklı
eşit yaşamak, dünya hazinelerini âdil paylaşmak haktır,
Kul
hakkına tecavüz etmeyin.
Kendini,
erdemli değerlerini öğren, hayata geçir…
İnsan
kendisini
Ke
kendisinin erdemli değerlerini tanımalı,
Bu
değerleri tanımada ki ölçü;
Edem,
bilgelik, hikmet
Ve
mutlaka adalet olmalı…
Erdemlice
özgürleşmemiş olan ruhların,
Erdemlice
özgürleşmemiş olan akılların,
Erdemlice
özgürleşmemiş olan kalplerin
Dünyaya,
hayvanlara, tabiata
Ve
insanlığa verebileceği şey
Olsa-olsa
ancak kölelikten başka ne olabilir ki
Belki
arada bir silik hür düşünceler üretseler de,
Olgunlaşamayan
akılların,
Olgunlaşamayan
kalplerin
Daima
başka akılların
O
arada bir doğru
Fakat
o çok yanlış kararlarıyla,
Kılavuzluklarıyla
Düşe kalka
gittiği,
Zarar
uğradığı,
Bozuk
saat gibi iki defa olsun
Küçük
faydalar istemeden de olsa yaptığı,
Fakat
daima zararda durduğu doğrudur,
Olgunlaşmak
gereklidir,
Erdemlice
ve bilgece bir hayat yaşamak gerekmektedir,
İnsan
mutlaka kendisini ve kendinin erdemli değerini tanımalı,
O
erdemli değerleriyle beraber sağlıklı bir hayat yaşamayı
Kendisine
bir prensip gereklilik edinmeli.
Sen
bir insan olarak, erdemli ve hürsün...
Sen
hür bir insansın,
Cemiyette
adaletli olmak şartıyla
Büyük
hakların vardır,
O
hakların çok önemlidir,
Sen
varsan cemiyet vardır,
Devlet
bile sen olmadan kurulamaz ve korunamaz,
Yeter
ki o cemiyet içinde ki haklarını
Âdil
olarak yaşamanın
Ve o
hakları korumanın peşinde ol,
Kararlı
ol…
Eğer
sen bir birey olarak
Kendi
hür ve erdemli âdil haklarını korumaz
Ve onları
yaşamaz isen,
Gelecekte
insanların
O kendi
haklarını koruyamamak gibi hatalara
Düşmelerine
sebep olabilirsin,
İnsanların
ve kendinin cemiyet hayatı içinde ki
Hürriyet
ve haklarının korunması için istekli olmalısın...
Adaletli
bir hürriyet
Ve
adaletli bir yaşam biçimi
Canlı
varlıkların olmazsa olmazıdır,
İnsan
olmanın gerekliliği buradadır,
Bunu
kaybeden insanlığını de yitirmiş demektir,
Sakın
ola ki o insanlığını kaybetme.
Sen
hür bir insansın,
Cemiyette
adaletli olmak şartıyla
Büyük
hakların vardır,
O
hakların çok önemlidir,
Sen
varsan cemiyet vardır,
Devlet
bile sen olmadan kurulamaz ve korunamaz,
Yeter
ki o cemiyet içinde ki haklarını
Âdil
olarak yaşamanın
Ve o
hakları korumanın peşinde ol,
Kararlı
ol…
Şimdi
ayaklarının üzerine doğrul
Ve o
haklarını koruyup yaşamak da
Erdemlice
adımlar atmaya başla,
İlk
önce
O
erdemli adımların
Nasıl
atılıp atılmayacağını öğren,
Göreceksin
o zaman nasıl değişiyor hayatın,
Hayatın
gerçek manasını
İşte o
zaman keşfetmiş olacaksın,
Kendini
Ve
insanın gerçek amacını
İşte o
zaman anlayıp öğreneceksin…
Haydi,
rast gele.
Kendim
istersem, gerekli görürsem eğer…
İnsanların,
hükümdarların veya seçkin dediklerinin önünde
Sırf
birilerinin zoru, birilerinin istediği için gösteri amaçlı
Veya
gösteriş amaçlı bilgelik sunmayı sevmem,
Çünkü
ben onların kuklası değilim ki
Onların
istek ve onların keyiflerine göre hareket edeyim,
Kendi
keyfime göre hareket etmeyi severim, ben istersem yaparım,
Benim
keyfim erdemlice duygu ve hislerden,
Benim
keyfim erdemlice düşünce ve fikirlerden kaynaklıdır,
Ancak
gereklilik duyduğumda kendi arzu ve kendi isteğimle
Fikir,
gösteri sunmak mesleğini yapmayı severim,
Hatta
espri bile yapacaksam eğer
Yine o
kendi arzumla, kendi isteğim olursa, gerekli görüyor isem
Erdemli
insanlara, sevdiklerime ve
Bana da
faydası olacaksa yapmak bana daha uygun gelmekte.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdemli
bir dosta mektup(gmail)...
Elimden
birçok sevdiğim şeyin
Kayıp
gittiğini gördüm,
Fakat
elindekiler ile mutlu olabilmesini öğreniyorum,
Yaratıcı
sanatkârım olan Rab
Bana
yeni güzel şeyler hediye ediyor,
Tabiat
kendisinde olan güzelliklerden
Bana da
hediyeler verirken
Onlarla
mutlu olmasını öğreniyorum,
Beklediğim
gibi çıkmadı hayat,
Birçok
insan da o aynı şeyleri düşünüyor,
Onların
da beklediği gibi çıkmadı hayat,
Neden
mi?
Çünkü
bu hayatı adaletsizce
Ve
israf ederek yaşayan insanlık sebebiyle
O
kendi yaşamak istediğimiz haklarımız
Gasp
ediliyor da ondan dolayı,
Hükümetler
eliyle haksız yere gasp ediliyor,
Düzeni
bozuk düzen kuran sistem sebebiyle
Gasp
ediliyor haklarımız,
Arzuladığım
birçok şeye ulaştığım gibi,
Arzuladığım
diğer o birçok şeye de ulaşamadım,
Elimden
gasp edilmeye çalışılan hayatımı
Korumak
için uğraşırken,
Diğer
taraftan da
O
hayatımda, elimde olanlarla yetinebilmeyi öğreniyorum,
Mücadele
vermek zorundayım,
Elimdekileri
korumanın mücadelesi nasıl verilir
Onları
öğrenmek
Ve
sevdiklerime onları öğretmek zorundayım,
Kötü
insan çok, bunun farkındayım
Ve
mücadele etmek zorundayım,
Bunu
öğrenmeyi başaramaz isem
Mutsuz
olacağımı, sağlıksız olacağımı biliyorum,
Çünkü
elinden gidenlere,
Elimden
haksız yere alınanlara,
Elimden
gasp edilenlere
Ve
arzuladıklarına kavuşamamak hırsı
İnsanı
ruhen bedenen hasta etmeye yetiyor,
Öğreniyoruz,
galiba biraz zaman alsa da öğreniyoruz...
Korkup
korkmadığımı sorguluyorum,
Belki
birkaç şey hariç
O hiç
bir şeyden korkmuyorum,
Fakat
bu hiç bir şeyden korkmamam
Benim
bir şeylere kötülük yapmam anlamına gelmemeli,
‘Kötülük
yapmaktan geri durmalı insan,
Bu
insanlık gereği olması gereken büyük bir erdem’,
Cümlemi
tekrarlıyorum;
Kötülük
yapmaktan geri durmak gerek,
Kötülük
hem kendimizin
Hem de
diğer varlıkların haklarına tecavüz etmektir,
O
tecavüzü yaparak insanların kul haklarını
İhlal
etmiş olursunuz,
O
haklara zarar vermek doğru değildir,
Hem
ayrıca kötülük yaparak
O
yaptığınız kötülüğün kölesi olmuş olursunuz ki
İnsan
hür olarak kalmalı,
Yani
yaratılış gereği hür ve erdemli olması gereklidir,
Bu
prensibe uymak istemeyen insanlıktan çıkmış olur,
Lütfen
insanlığından çıkma,
Çıkmamak
için diren,
Mücadele
ver,
Mücadele
veren er ya da geç
Mücadelesini
kazanacaktır,
Fakat
çok zaman insan kendisini
Ve
sevdiklerini korur kollarken
Elinden,
dilinden
O küçük
kötü kazalar,
Kötülükler
çıkmıyor,
Meydana
gelmiyor da değil,
Tüm bu
büyük küçük kötülüklerden,
Onları
işlemekten korunmak gerekir,
Korunmak
için de
Erdem
ve bilgelikle
Hem
ruhumuzu
Hem de
bedenimizi donatmamız gerekiyor…
Bâzen
bizi mutlu eden şeylerin bir başkalarını
Hatta
sevdiğimiz insanları da mutlu edebileceğini düşünüyor
Buna
göre hamleler yapıyoruz,
Fakat
bizi mutlu eden o şeyler her zaman
Sevdiklerimizi
ve bir başkalarını mutlu edemeyebilir,
Bunların
ölçüsünü ayarlamak
Ve en
doğrusu ortak, sağlıklı faydalarda buluşmak daha doğru,
Kendi
düşünce ve isteklerimize önem veriyor
Ve
onları uygulamanın peşine düşüyoruz,
Fakat
karşımızda ki insanların da erdemli duygu,
Düşünce
ve istekleri önemli,
Onlarında
o erdemli iyi olan
Duygu
düşüncelerine saygı duymak zorundayız,
Bunlar
bizim en uzak ve ya en yakınlarımız olsa da,
Onların
o iyi erdemli istek ve duygularına saygı göstermeliyiz,
Çünkü
hayat sadece bizimkinden kendimizinkinden ibaret değil.
Kimi
zaman haksızlık yapana
Laubali
saygısız olduğum,
Hatta sövdüğüm
oluyor
O
zaman bana diyorlar ki yanlış örnek oluyorsun,
Peki,
soruyorum haksızlık yapmak mı kötü bir örnektir
Yoksa
haksızlık yapana,
Hayatımı
gasp edene sövmek mi?
Hangisi
daha kötüdür,
Elbette
ben sövmeyi övmek istemiyorum fakat
Haksızlığa
karşı toplum o kadar çok duyarsız ki
Bizim
haklarımızı bile savunmaktan kaçan bu toplum
Bize
haksızlık yapılmasına engel olmayan bu toplum
Her
nedense ben bana haksızlık yapanlara sövünce
Dile
gelmeye başlıyorlar,
Bende
alayına sövüp küfrediyorum,
Daima
söylerim haksızlığın karşısında
Küçük
ya da büyük erdemli mücadeleler vermeyen
Din,
insan, devlet veya her ne olursa olsun
Onu
ret ve terk ediyorum...
Hep
erdemli bir birey olmaya çaba sarf ettim,
Fakat
adaletsizliğe karşı anarşist,
Militan
duruşumu da daima korudum, neden mi?
Eğer
sen adaletli olmak için,
Haklarını
korumak için
Erdemli
sıkı bir mücadele vermediğin takdir de
Her an
bu toplum tarafından ihanete uğrayabiliyorsun,
Toplumdan
da beklentim
Erdemli
bir duruş ortaya koymalarıydı,
Onlar
bundan uzak durunca,
Bende
devleti oluşturan
Bu bireylerden
oluşmuş bu topluma uzak kaldım,
İçlerinde
ta merkezlerinde gözüksem bile her gün,
Kendimi,
haklarımı korumak amacıyla
Gardımı
alarak biraz olsun uzak durdum,
Yumruğumu
sıktım,
Gardımı
almadan sokağa inmedim,
Çünkü
bu toplumu tanıyorum,
Öğle
bir toplumun içinde yaşamaktayız ki
Kendi
evi olan dünyayı,
Kendi
gelecek nesillerini bile
Para
için, zevkleri, kibirleri uğruna israf ederek yok ediyor,
İşlediği
cinayetlerle, yaptığı katliam dolu savaşları bile
Kahramanlık
diye övünüyor,
Deli
olduklarının,
Cehalet
batağına saplandıklarının farkındayım,
Dünya
insanlığının yüzde yirmi beşi kadarı zenginlik,
İsraf
refah içinde yaşarken,
O
diğer geri kalanı haksız yere
Zor
şartlarla yaşamaya mahkûm ediliyor,
Enteresandır
ki o haksızlığa uğrayan insanlık
Yine
de kendilerine haksızlık eden hükümetleri
Seçmeye
ve onları yeniden hükümet yapmaya devam ediyorlar,
Bunca
aptalın içinde yaşadığımın ben de farkındayım,
Dedim
ya gardımı almadan inmiyorum sokağa, sen de öğle yap,
Ben
kendimden çok bahsettim erdemli dostum,
Peki,
sen ne halledersin, biraz kendinden, yaşantından,
Duygularından
fikirlerinden bahset, mektubunu bekliyorum.
Bilgelen
ve mücadele ver…
Her bir
şey
Beklediğin
gibi olmayabiliyor,
Hayat
beklediğin gibi şekillenmeye biliyor,
Elindekiler
ile şekillendirmeye çalış hayatını,
Kimseler
senin için şekillendirmeyecek,
Kimselerin
içtiği ilaç senin hastalığını iyi etmeyecek,
Mücadele
ver,
Mücadele
vermek zorundasın,
İyi ve
doğru olanı ara,
Erdemli
olanı ara,
Peki,
doğru, iyi, erdemli olanı
Anlayacak
bilgeliğin var mı?
Yok
mu?
Öğleyse
o bilgeliği öğren ve başar.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Bu
nasıl bir çelişki öğle değil mi?
Peygamberler
ve ilahi kitaplar
Adalet,
erdem yaşansın diye gönderilir Rab tarafından,
Fakat
ilahi kitaplara
Ve
peygamberlere inandıklarını söyleyen
O
dincilerin çoğunluğu ise
Birbirlerini
öldürmek
Ve
birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için
Hiç
durmaksızın savaşırlar,
Bu ne
büyük bir çelişki öğle değil mi?
Peygamberler;
malı, mülkü, parayı,
Tüm
dünya hazineleri âdil olarak
Paylaşmak
için toplar
Ve
âdil olarak da eşit bir şekil de dağıtırlardı,
Peygambere
inandıklarını iddia edenlerin
O
çoğunluğu ise malı, mülkü,
Tüm
dünya hazineleri üstünlük taslamak
Ve
silahlanıp birbirlerini öldürmek yarışı için topluyorlar,
Bu ne
büyük bir çelişki öğle değil mi?
Peygamberler
paylaşırlar,
Peygambere
inandığını iddia eden insanlar
Ve peygamberlere
inandıklarını iddia eden hükümetler ise
Çalıp
biriktiriyorlar, dağıtımı âdil olarak yapmıyorlar,
Paylaşımı
âdil olarak yapmıyorlar,
Paylaşsalar
bile o kendi avenelerinden başkasına vermiyorlar,
Bu ne
büyük bir çelişki öğle değil mi?
Tüm gerçekler,
tüm çıplaklığıyla ortada,
Mücadele
vermek zorundayız,
Haklarımızı
onlardan korumak zorundayız.
Mafya
örgütleri ile sizin aranızda ki fark…
Hükümetlerin,
bankaların, mafya örgütlerinin
Alacaklarını
almak hususunda
Göstermiş
oldukları hassasiyet,
Gösterdikleri
hırs,
Gösterdikleri
kararlılık
Ve o
cesaretin yarısı kadar
Sizlerde
de olmuş olsaydı eğer,
Adaleti,
erdemi yaşamak,
Adaleti
erdemi gerçekleştirmek hususun da
Sizlerde
kararlılık gösterebilmiş olsaydınız eğer
Şuana
kadar hem bu ülke
Ve hem
de tüm dünya
Bir
cennet haline çoktan getirilmişti…
Hükümetlerin,
bankaların, mafya örgütlerinin
Alacaklarını
almak hususunda
Göstermiş
oldukları hassasiyet,
Gösterdikleri
hırs,
Gösterdikleri
kararlılık
Ve o
cesaretin yarısı kadar
Sizlerde,
erdemli bir dostluk,
Erdemli
bir iş ilişki kurmak,
Erdemli
bir aile, sevgili ilişkisi kurmak hususunda
Kararlılık
göstere bilmiş olsaydınız eğer
Şuana
kadar o dostluk ilişkileriniz,
O aile
ilişkileriniz
Komşuluk
veya insan ilişkileriniz
Hiç
yıpranmaz,
Yıpransa
bile yeniden yeşertir
Ve ilişkiler
huşunun da
Batağa
asla saplanmazdınız…
Ne
enteresandır ki
O
nefret edip
Hapislere
sokmak arzuladığınız
O
mafya örgütlerinin
O
kendi kötü işlerine gösterdikleri ilgi alaka kadar
Sizlerde
birbirinizi sevebilmeyi başarabilseydiniz
Her
bir şey daha bir güzel olurdu
Fakat
ne enteresandır ki
O
mafya örgütlerinin
O
kendiişlerine gösterdiği ilginin yarısı kadar bile
Kendi
ilişkilerinize özen göstermeyi bile başaramadınız,
O
sevmeniz gereken iyi insanları bir türlü sevmediniz,
Şimdi
sizlerin de
O
nefret ettiğiniz mafya örgütleri kadar
Aslında
çok da dürüst iyi insanlar olmadığınızı
Anlayabildiniz
ise
Kalbinizi
ve aklınızı dürüstlük hususunda
Muhasebe
yapmak amacıyla
Yeniden
bir gözden geçirseniz çok iyi olur.
Erdemli aklın emrine
ver duygularını…
Algılarını yönetmeyi öğren, nasıl algılıyorsan öğle
şekillenir hayat,
İyi algılarsan iyi, kötü algılarsan kötü olur…
Nasıl algılıyorsan
Öğle şekillendir hayatını demek ise hiç doğru faydalı olmaz,
Çünkü birçok zaman duygular hisler yanılabiliyor,
Duygular hisler erdemli aklın emrinde kontrolünde
kalmalı,
Hayatı erdemli ve dürüst olarak, akıllıca, bilgece
algılamayı öğren
Ve ona göre şekillendirmeye başla hayatını,
İşte bu daha doğru bir karar olurdu…
Düşünmelisin fakat hikmetli düşünmeyi
Ve hikmetlice eylem yapmayı
Mutlaka başarabilmelisin ki
Hayatın da doğru ve hikmetlice şekillenebilsin,
Ne dersin haksız değilim öğle değil mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
Duygu his ve zihinlere algı vesvese operasyonu…
Zihin yönlendirmek işleminde,
Algı operasyonlarında
Duygu ve hisleri çok sık kullanırlar,
Örgütler, sistem ve Matrix kadar
Kimi o metafizik(atom altına yakın varlıklar)
Kötü bir kısım varlıkların bile
Zihinle beraber ayrıca
Özellikle duygu ve hislere
Vesvese kuruntu(zararlı arzular) verdiği bir
gerçektir,
İşte bu sebeple
Duygu ve hislerinizi erdemli
Ve bilge bir aklın emrine,
Yani o kendinizi erdemli bilge yaparak
O kendi erdemli bilge aklınızın emrine kontrolüne
verin,
Duygu ve hislerin iyi doğru bir işi
Yapmak konusunda isteksiz olsa bile
O erdemlileştirdiğiniz aklınız sizi uyarır,
Size der ki
Hey isteksizsin biliyorum fakat doğru olan bu,
Yapman daha uygun diye, seni uyaracaktır…
Erdemlen ve bilgelen
Farkı sen de fark edeceksin.
Nedir ruhunu şekillendiren o şeyler…
Bir insana karşı söylediğin
Sevgi cümleleri
O bir başkaları için nefrete yol olabilir mi?
Evet, olabilmektedir,
Öfke mi?
Geçmişi mi?
Sevgi mi?
Bilgelik mi?
Erdem mi?
Adalet mi?
Kötülük mü?
İletişim mi?
Kitaplar mı?
Tecrübe mi?
Eğitmenler mi?
Aşk mı?
Pratik yapmak mı?
Peki, gerçekte insanı nedir şekillendiren,
Bedeni yiyecek içecek
Ve özel bakım şekillendirirken,
Ruhumuzu da şekillendiren,
Karakterimizi şekillendiren o şeylerin
Nicelik ile nitelikleri nelerdir
Bunları hiç düşündünüz mü?
Peki, iyi anlamda veya kötü anlamda
O ruhumuzu şekillendiren faktörler neler oluyor
Tüm bunları ciddi olarak hiç düşündünüz mü?
Veya bir kısım bilgelere sordunuz mu?
Peki, tüm bunları düşünürken
Ciddi ve erdemlice mi düşündünüz,
Yoksa ciddiye almadan,
Alaya alarak mı düşündünüz
Veya birkaç erdemli dostunuzla
Hiç düşündüğünüz oldu mu?
Veya birkaç kaç bilge insanla bu meseleleri
Enine boyuna tartışınız mı?
Düşünün, anlamaya çalışın
Ve hissedin…
Peki, tüm bu düşünceler
Ve tüm bu mantık tartışmaları bunlar sana
Ve o tartıştığın insanlara ne kazandırmış olabilir,
Lütfen bunu bir düşün.
Onların zihinlerine dokunmayı öğrenin…
İnsanların duygularına,
Hislerine, düşüncelerine,
Zihinlerine,
Düşünen o kalplerine
Ve düşünüp akıl eden o akıllarına
Dokunmayı öğrenin
Hem kendinize
Ve hem de onlara faydalı bir şeyler sunun…
Bilge şair dedi ki
Öğle büyük bir idealim var ki
Erdemli insanlar
Ve kendim için,
Adalet uğruna
Büyük ve erdemli bir mücadele vermek diye
Bir hayâlim,
Büyük bir idealim var
Neden mi?
Çünkü insanlığın refahı
Ve insanlığın mutluluğu ancak
İşte bu yolla gerçekleşecektir,
Hep söylemişimdir;
Erdemlen, bilgelen,
Pratik yap,
Erdemli dostlarını bul,
Hayâl et, hamleni yap
Ve eyleme geç,
Farkı sen de fark edeceksin…
Bilge bir şair bana demişti ki
Zaten er ya da geç elbet bir gün öleceğiz,
Öleceksen bâri
Adalet denen o kutsal bir davayı
Ya dürüst olarak konuşuyorken
Ve ya da o adalet davanı
Dürüst olarak yaşıyorken öl de
Onurunu, insanlığını kurtarmış ol bâri,
Ona hak vermiştim,
Peki, sen ne düşünüyorsun ey okuyucu…
Kafamın içinde gezinmeyi seviyorum,
İnsanların kafalarının içinde gezmek harika bir şey,
Psikoloji; insanı, bireyi incelerken,
İnsanın nasıl yaşadığını,
Ne düşündüğünü sorgularken,
Sosyoloji ise; halkı inceleyerek,
Toplumların nasıl yaşadığını,
Ve neleri arzuladığı, nasıl ilişkiler kurduğu
Ve buna benzer birçok sorular sorup
İncelemeler yaparlar,
İşte bu iki bilim dalı benim için çok önemli,
Her bir şair, her bir yazar için de
Çok önemli olmalı diye düşünüyorum
Çünkü şiirlerin, yazıların, konuşmaların
İnsanları aydınlatmak
Ve onları mutlu etmek,
Onlara faydalı şeyler sunmak için
Söylenip yazılması gerektiğine inanıyorum,
Peki, ya sen ne düşünüyorsun bu konuda…
Bilge şair dedi ki
Kimi zaman
Kendimle ilgili başarısızlıkları,
Kimi zaman kendimle ilgili arsızlıkları,
Kendimin bir kısım hata ve günahlarını
Sırf faydalı olacaksa
Anlatmaktan da çekinmiyorum,
Dediler ki ban bu senin zararına olmaz mı?
Utanç duyacağın şeyleri yapma diye
Seslenen içsel sesim de oldu,
Fakat
Utanmazlıktan değil bu yaptığım,
Örnek olmak için, cesur ve idealist olduğumdan,
Ben o kendi hatalarımı anlatıp
Çirkinliği yayanlardan biri değilim elbette,
Hatalarımla günahlarımla övünen biri değilim,
Faydalı bir amaç uğruna yapabilirim diyorum,
Örnek ve ibret olacaksa neden olmasın…
Ben kusursuz değilim dostum,
Hem bu samimiyet kim bilir belki beni
Daha güvenilir kılabilecek,
Hem ayrıca problemleri paylaşmaz isek
Nasıl çözümler bulabiliriz ki haksız mıyım?
‘Yama yapmak’ çözüm değildir dostum
Nereye kadar gizlenir günahlar söyler misiniz?
O ardı sıra başarısızlıklar problemler nereye kadar
gizlenir,
Tedavi; bilgi, tecrübe ve teşhisle başlar,
Haydi, sende bilgelen ve
O kendi hatalı yanlarımızı tedaviye başlayalım,
Birbirimizin duygularına bilgeliğimiz ve sevgimiz ile
dokunalım,
Mutlaka farkı hissedecek ve göreceksin.
Aptal
hasta krala ve câhil halka kıyasla…
Hasta
Aptal
Bir
Kraldan
Daha
Mutlu
Değil
midir?
Fakir
Fakat
Sağlıklı
Bir
şair…
Câhil
bir halktan
Daha
kalabalık değil midir?
Erdemli
bilge bir şair!
Sonnet… Nafiz coşkun
Kalplere
korku saldığımız da…
Yüz
bin başlı
Ejdere
sahip
Krallar
bile
Zafer
günü geldiğinde
Karşımızda
Korkarlar
Ve
Dehşete
kapılırlar,
Vakar
Ve
cesaret ile
Biz
Yolumuzda
Yürüyoruz,
Erdemlice,
kararlıca.
Sonnet… Nafiz coşkun
Aptallığından
vazgeçmeli insan…
İnsan;
kendisini
Ve
O
Bir başkalarını
Olgunlaştırmaktan
Ziyade
Bozup
Harap
Ediyor,
Vaz
geçmeli artık
O
aptallıklarının ve cehaletinin
Oyuncağı,
kurbanı yapmaktan evimiz dünyayı!
Bak,
görmeye çabala öldürüyorsun aptal hırsların için onu,
Bir
nefes ver, dur artık, dünyamız da bir an olsun soluklansın.
Sonnet… Nafiz coşkun
İletişimde yetenek ve önemsemek gerçeği…
İyi bir profesyonel iletişimci
Çok iyi bir dinleyici olabilmeli,
Paylaşımcı olmak,
Cömert olmak insanların teveccühlerini size
yönlendirir
Ve bu yolu erdemlice takip ettiğiniz de ise
Başarınızı artırırsınız,
Önemsemelisiniz
Ve saygı duymalısınız ki
O sizi dinleyenler ise size karşı daha yakın olmaya
Ve sizinle daha olumlu bir sevgi bağı kurmaya
başlayacaktır,
Sizde bu olumlu teveccühleri
Profesyonel olarak faydaya çevirebileceksiniz,
Önemsemek, yetenek, önemsenmek, yetenek ve yine önemsemek
Ve yine yetenek gereklidir diye öneminden dolayı
Defalarca tekrarlayabilirim, işinizi önemseyin,
Ne aziz bir değerdir önemsemek,
Sizde önemsenmek istersiniz,
Ve çok ihtiyaç duymamız gereken
Çok büyük değerlerdir bunlar öğle değil mi?
Kendinize şu soruyu sorun,
Deyin ki kendinize; kedimi, beni, bizi canavara
çeviren,
Yoksa o geçmişte ki acılar mı? Canavar olmaktan
vazgeçin ve
Önemseyin, önemsemek; insanların sevgi ve
teveccühlerini artırıyor
Güvenli bir liman olmak özelliği taşıyan
Veya kendisini öğle sergileyen insanlar daha çok
teveccüh
Ve daha çok sempati kazandığı bir gerçek,
Önemseyin, yeteneklerinizi geliştirin, insanları
kazanın,
Ve bir canavar olmayı terk edin, insanlar
canavarlardan korkar.
Okuduklarınızı dinlediklerinizi araştırın…
Okuduklarımız, dinlediklerimiz
O yazarın o anlatıcının bakış fikir açılarıdır,
Doğru veya yanlış olabilir,
Mutlak doğru olarak niteleyip hayatlarını o okuduklarına,
Hayatlarını o dinlediklerine göre
Şekillendiren aptallar var,
Okuyup dinlediklerimizi mutlaka erdem
Ve akıl süzgecinden geçirmelisiniz,
Aptallığı bırakın, kendinizi bilgilendirin,
Anlamak kabiliyetinizi geliştirin,
Her söylenen şeye inanıp ön yargılı olmayın,
İrdeleyin, araştırın, usta bir çilingirci gibi
Okuduklarınızın doğu olup olmadığını,
Hayatınıza ne gibi faydalar katıp katmayacağını
sorgulayın,
Her okutulana inanan insanların
Genelde radikal, idealist gruplar içerisinde
Veya câhil aptal guruplar toplumlar içinde görüldüğü
bir gerçek
Sizler onlardan biri olmayın,
İyi, faydalı anlamda
İdealist ve radikal olmanıza ben karşı değilim elbette
Fakat zihni bir başkalarının kölesi hâline getirilmiş
O budala ezberci
Ön yargılı kukla idealistlerden
Kukla radikallerden olmayın diyorum,
Düşünün lütfen bu ülkede aptallar çoğunlukta olduğu
müddetçe
O hırsız, adaletsiz ve yüzsüz politikacılar da
Hükümet olmaya daima devam edeceklerdir…
Uyanma vakti artık, uyanın lütfen.
Zorbalık kölelik çıkmaz sokak…
Her insan karşısındakinin
Kendisi için
Ve kendi istediği şekilde
Değişmesini istediğinde,
Söyler misiniz?
Acaba kim kiminle uyuşup anlaşabilir ki
Tabi ki de hiç bir kimse
O hiç bir insanla anlaşamayaraktır,
Anarşi, anlaşmazlık, huzursuzluk
Ve çatışma çıkmaya devam edecektir,
Bu tür çatışmalar dünyayı
Ve insanların birbirleriyle olan ilişkilerini
Bakın, görün ve düşünün ne hale getirdi…
Unutma ki zorbalık, kölelik bir çıkmaz sokaktır.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Kararsız kalma…
En
İdeal
Amacın
Nedir,
Peki,
Buna
Karar verdin mi?
Kendinle
Ve o amacınla ilgili
İletişimi
Dürüst olarak
Kurabildin mi?
Tüm bunları
Kendine bir sor lütfen.
Sonnet…
Nafiz coşkun
İletişimin faydası ve başarı adımları…
Kendini kontrol et,
Kendini taşı,
Öğren, tecrübe edin...
Dünyayı dinlemeden anlayamazsınız,
Onu dinleyin, ama mutlaka dinlemeyi,
Ondan çok şey öğreneceksiniz,
Dinlemeyi bilmiyorsanız eğer
O sesleri ve duyguları da anlayamazsınız,
İletişim becerisi size zenginlik getiren bir
gerçektir,
O gerçek ile uyum içinde olun,
Uyumu yakalayamazsanız eğer
Sizi doğru sonuca ulaştırmaz...
Bilgi ile iletişim kurun,
Bir şeyle uyum içinde olun,
O bir şey dünyanın dengesi,
Erdemlilik,
Dürüstlük,
Bilgelik,
İnsanlık da olabilir,
Siz iyi bir şeyler ile uyum için de olun,
Fakat
Kötülükle uyum içinde olmayın,
Kötü bir şey ile uyum için de olmak
Sizi çıkmaz bir sokağa çıkartır,
Bunu istemezsiniz elbette…
Düşüncelerinizi yakalayın,
Onları gerçeklerle şekillendirmeyi öğrenin,
Hayallerinizi gerçeklerle barışık ve yakın tutun,
Yoksa gerçek dışı hayaller
Dipsiz kuyulardır
Oralara düşerseniz eğer
Çıkmanız neredeyse imkânsızlığa yakın olur,
Bunun olmasını siz de istemezsiniz...
Hayatı bilerek, kavrayarak
Ve anlamlı yaşamak gerekir,
Anlamını kavrayın hayatın,
Doğru sorularla cevaplara yaklaşırsınız,
O doğru soruları bulun,
Sorun
Ve
Hayatı bilerek ve erdemlice yaşamayı öğrenin...
Şairin şiirinden,
Filozofun cümlelerinden
Aforizmalarından insanlar etkilenir,
O şiiri o aforizmayı mırıldanırlar,
Neden
Çünkü şair,
Çünkü filozof insanları etkileyen
O etkileyici olan doğru kelimeleri birleştirip,
Etkileyici cümleler üretmiştir de ondan,
Sizlerde doğru cümleler
Ve faydalı cümleler kurarak
İnsanlarla iyi iletişim halinde olabilir
Ve bu iletişim sayesinde hem manen
Hem de madden kazançlar elde edebilirsiniz,
Doğru cümleleri bulun...
Amaçlı bir insan olarak yaşamayı öğrenin,
Bunu mutlaka öğrenmelisiniz
Ve yaşamınızın kontrolünü de
O kendi elinizde tutmak gerçeğini yakalayın,
Başkalarının kuklası olmayı da terk edin artık,
Peki, bunlar için gerekli olan şeyler,
Gerekli yöntemler neler olabilir,
İlk başta bilgi
Ve insanlarla erdemli,
Ve insanlarla akıllıca iletişim desem
Hiç de hata etmem sanırım,
İnsanlarla iletişim kurarken
Ya kaybeder ya da zafer kazanırsınız,
Örnek mi istiyorsunuz,
O örneği size vereyim,
Şöyle ki
Politikacıların, sanatçıların
Ve şairlerin nasılda insanları etkileyip
O birçoğunun zafere,
Zirveye yürüdüğünü hepimiz biliyoruz öğle değil mi?
Samimi ve içten ilişkiler,
Buna siyasi iletişimi de eklemeli,
Onlar zafere yürüyorlar,
İletişimi doğu kullanarak hamlelerini yapıyorlar da
ondan…
İyi, olumlu iletişimin püf noktalarından biri de
İnsanların konuşup
Birbirlerini dikkatlice dinlemeleri gerçeği kadar
Ayrıca birde haklı olan fikri
Kavgasız, çatışmasız,
Ön yargısız bulmayı amaçlamalarıdır,
İşte bu da çok önemli öğle değil mi?
İletişim kurduklarınızla kavga ederseniz
Onları kaybedersiniz,
Aklınızı erdemlice kullanın
Ve onları kazanın…
Kendi benliğinizle konuşun
Onunla muhasebe yapın,
Bu muhasebe mantık ve erdem çerçevesinde olmalı,
Psikopatik hastalıklarla kurulu sapkın düşünceler
Sizi faydaya götürmeyecektir,
Dediğim gibi siz mantık(doğru fikri bulmak ilmi)
Ve erdemle konuşun,
Benliğinizle ancak bu şekilde
Doğru bir yakınlık kurabilirsiniz,
Benliğini erdemleştiremeyen,
Benliğiyle doğru yakınlık kuramayanlar
Başarıya ulaşamaz,
Erdemli iletişimi de yakalayamazlar,
Unutmayınız ki iyi
Erdemli iletişimi kurmakla
O korkunç savaşları bile susturmak gücünü
Elde edebilir,
O korkunç kavgaları susturabilmek
Kudretine bile erebilirsiniz,
Cümleleri ve iletişimi erdemlice yapmayı öğrenin,
Uzmanlardan okuyun,
İletişim uzmanlarından dersler alın,
Hatta doğru iletişim işlerinizde sizi
Fakirlikten de kurtarır,
Başarısızlıktan da kurtarabilir,
Mutluluğu daha erken yaşamaya başlarsınız,
Yeter ki erdemli iletişim kurabilmeyi öğrenin,
Erdemli iletişim, sorunları
Ve problemleri çözen en yakın dostunuz olur
Ve usta bir terapistiniz oluverir…
Hey, dostum,
Sen bu beceri ve yeteneklerden
Çok daha ileri gidebilirsin,
Mutlu olmanın yollarından biriside
İnan ki iletişimi erdemlice kullanabilmektir,
Bu bir gerçek,
Gerçeğin farkında ol
Ve onu erdemlice, bilgece değerlendir.
Haydi, rast gelsin.
Sosyalleş diyorlar şu aptallarla, güldüm geçtim…
Öğle bir zamandayız ki
Çağın insanlarına
Ayak uydurmamız gerektiği öğütleniyor,
Sosyalleşin ve
Sosyalleşmenin gereği olarak da bu çağın
Bu insanlarına ayak uydurun diyorlar,
Oysaki bu çağın insanlarının çoğunluğu
Adaletli yaşamı itmektedir ellerinin tersiyle,
Hem de hiç utanmadan yapıyorlar bunu,
Hem de hiç sıkılmadan,
Vicdan azabı çekmeden
Ve hem de hiç arlanmadan yapıyorlar bunu,
Ellerinin tersiyle iterler adaletli yaşamayı onlar,
Şimdi söyler misiniz lütfen bana
Ben bu insanlara mı ayak uydurayım,
Biz de mi onlar gibi
Erdemli ve âdil yaşamayı elimizin tersiyle iteleyelim…
Nâmusun anlamı;
Adalet ve erdemli yaşamaktı bir zamanlar,
Nâmusun anlamı; İncil’in Zebur’un Tevrat’ın
Kur’an’ı kerimin öğretisin de ki
O adalet ve erdemli eylemleri gerçekleştirmekti,
Şimdilerde ise cinayetleri en ustaca işleyenlere,
Varlıkların haklarını ustaca çalanlara
Erdemli bilge diyecek kadar
Nâmussuzlaşmış bir insanlığın çağını
Bize zorla yaşatmaya çalışıyorlar,
Onlara ayak uydurmamızı istiyorlar bizlerden,
Ben de gülüp geçiyorum onlara...
Sosyal olmak tamam da,
Peki, sosyalleşmek;
Yani bu çağın insanlarına benzemek,
Onlara ayak uydurmak çirkinliğiyle
Yüz yüze yaşatılıyoruz,
Söyler misiniz lütfen,
Ben neden adaleti yaşamayan
Bu insanlarla sosyalleşeyim ki
Ve ben neden erdemi yaşayamayan
Bu çağın insanlarıyla sosyalleşeyim ki
Neden onlara benzeyeyim ki
Bunu ancak onlar gibi budalalar yapar,
Ben budala değilim ki
Ben değil onlara asıl ayak uyduracak olan,
Onlar ayak uydurmalılar erdemli bir yaşamaya,
Eğer onlar erdemli âdil bir yaşamaya ayak
uydururlarsa,
İşte o zaman ben de onlarla sosyalleşebilirim,
Bunu seve-seve yapabilirim,
Fakat yapmıyorlar,
Haydi, şimdi çıkın işin içinden çıkabilirsiniz eğer,
Ne dersiniz acaba bu insanlar
Ayak uydurabilirler mi sizce de erdemli yaşamaya,
Hiç zannetmiyorum
Neden mi?
Çünkü hâlen o gidilecek dünya evlerinden başka
Evleri olmayan o dünya adında ki evlerini bile
O kendi elleriyle yakıp yıkmaya zehirlemeye,
Suyunu, havasını, ormanlarını,
Toprağını ve
Gelecek nesillerin de yaşam haklarına
Tecavüz etmeye devam ediyorlar,
Şimdi böyle bir insanlıktan
‘Erdemleşebilir’ diye umut etmek düşüncesine
Şahsi kanaatimce kuzgunlar kargalar bile çok gülerdi…
Bu çağın insanlarınca
O insanca yaşamak için sahip olmamız gerekenleri ve
Tüm o elde etmemiz gerekenlere ulaşabilmek için
Savaşmak zorunda bıraktırılıyorsunuz,
Oysaki insanca yaşayabilmek için
Bize gerekli olan şeyleri savaşmadan
Âdil olarak paylaşıp
Onlara bu basit kolay yolla sahip olmak yeterli
olmalıydı,
Erdem ve dürüstlük tam da burada devreye girmekteydi,
Fakat her nedense insanca yaşamak için
Ve bize gerekli olan o şeyler için bile
Savaşmak ve çirkinleşmek zorunda bıraktırılıyoruz,
Sövmek, küfretmek, boğuşmak zorunda bıraktırılıyoruz,
Kavağa etmek tartışmak zorunda bıraktırılıyoruz,
Bunların birçoğunu o seçtiğimiz hükümetlerin eliyle
Çıkartılan haksız yasalar
Ve çıkartılan haklı yasaları uygulamayanların
Elleriyle sistematik olarak yapıldığını bilmek
Daha içler acısı bir durum öğle değil mi?
Söyler misiniz neden böyle bir insanlıkla
sosyalleşeyim ki
Neden bende onlar kadar yabani ve vahşi olayım ki
Hem bu modern insanlık
Yabanilik ve vahşilik de
O kadimin o vahşi diye bilinen insanlarını bile
Aratır özletir oldular merhamet adına, görmüyor
musunuz?
Geçmişte ki vahşilerle
Şu bugünün modern savaşlarını,
Modern insanların arzularını, hırslarını,
Geçmiş de ki vahşilerle
Şu bugünün modern ekonomilerini kıyas edin
Anlarsınız daha vahşi
Ve daha adaletsiz, acımasız kimlerdir…
Yaşamak sanatını bile başaramamış olan insanlık
Ancak zâlimlik yapmak işindedir,
Oysaki sevişmek yeterliydi yaşamak için,
Oysaki paylaşmak yeterliydi insan gibi yaşamak için,
Oysaki dürüstçe anlaşıp
O dürüstçe anlaşma yapılmış anlaşmalara
Uymak yeterliydi insan gibi yaşamak için,
Oysaki kimselerin haklarına haksızlık
Ve kimselerin haklarına tecavüz etmeden
Hür olarak bir arada erdemlice
Yaşamak yeterliydi insan gibi yaşamak için,
Fakat ne sevişmeyi ve ne de sevilmeyi bile
Beceremeyen insanlık,
‘Tüm o insancıl yaklaşımları bile
Ahlaksızlık ve cinayetlerine
Âlet olarak kullanmayı tercih edenlerden oldular’,
Şimdi söyler misiniz lütfen
Ben neden böyle bir halk ile sosyalleşip
Onlara ayak uydurayım ki
Bunu ancak aptallar yapar,
Dedim ya asıl onlar bizlere ayak uydurmaya çaba
göstersinler,
O erdemli bilgece yaşamaya ayak uydurmaya çaba
göstersinler,
Neden hâlen o câhil örflerini,
Neden hâlen o câhil âdetlerini,
Neden hâlen o câhilane kültürlerini
Yaşamaya devam ederler ki
Diye bir sorun lütfen kendinize,
Ve enteresandır ki tüm o câhilane yaşam tarzlarını
O kendi devletlerinin,
O kendi hükümetlerinin desteklemesi de
İçler acısı bir durumdur,
Hükümetlerin genel de câhil toplumların
Câhillik üzeri kültürlerinde kalmalarını
desteklemelerinin
En büyük sebebi;
Câhil halkı koyun gibi güdebilmek içindir,
Çünkü câhil aptal toplumlar
Hükümetlerin hırsızlıklarına ses çıkartmazlar,
Çıkaran olsa da kolayca susturulurlar,
Fakat hükümetler biliyorlar ki
Toplumlar cehaletten kurtarılıp
Erdemleştirildiklerinde, bilgeleştirildiklerinde
Hiçbir politikacı hırsızlığını yapamayacak,
İşte bu gibi sebeplerle başıboş bırakırlar cehaleti
yaşansın diye,
Sonrada bizlere derler ki haydi, bu toplumla
sosyalleşin,
Ben de cevaben diyorum ki
‘Ben böyle budala bir toplumla sosyalleşmem’
Ya hu bu öğle bir aptal budala bir toplumdur ki
O kadim de ki hükümdarlarının, atalarının
İşlediği o cinayetleri alkışlayan öven bir toplumdur
bu toplum,
Ya hu bu öğle bir aptal budala bir toplumdur ki
O kadim de ki hükümdarlarının,
O kadim de ki hükümetlerinin, atalarının
Para mal mülk karşılığında
Onlarca yüzlerce köle ve cariye satın alıp,
Onlarca yüzlerce kadın satın alıp
Onların haklarına her gün tecavüz ettikleri halde,
İşte böyle bir toplum tarafından onlar alkışlanıp
övülmektedirler,
Ben böyle bir toplumla sosyalleşmem…
Elbette birçok güzel kültür vardır
Bunu reddetmiyorum,
Ben o güzel faydalı kültürlere,
Ben o faydalı bir kısım örf âdetlere kötüdür
demiyorum,
Fakat insanlığın büyük bir çoğunluğu
Aptallıklarına ve o câhilane yaşamlarına,
O arsız, ahlaksız yaşamlarına
Devam ettikleri sürece,
O birbirlerinin hürriyetlerine tecavüze ettikleri
sürece,
Birbirlerinin haklarına saygı göstermedikleri sürece
Ben böyle bir toplumla sosyalleşmem,
Ben böyle bir topluma ayak uydurmak aptallığına
Kendimi asla düşüremem…
Birçok insan aşk ve erdem adında
Güzel erdemli bir hayat kurmak ister,
Huzurlu mutlu bir hayat yaşamak ister,
Bu hayali mutlaka vardır
Aklını doğru kullanan o insanların,
Fakat o güzel ve hem de insancıl olan o hayalleri
Şu dünya da;
‘Ayakta ve hayatta kalabilmek adına’
‘Fakirliğe düşmemek adına’
Yapılması ve yaşanması kolay olan
O güzel düşlerimizi bile
Ölümden sonrasına ertelemek zorunda bıraktırılıyoruz,
Çünkü bizi o bile isteye câhil ve aptal bıraktıkları
O birçok toplumun içine atıyorlar
Ve uğraş diyorlar,
Şimdi uğraş diyorlar canavarlarla,
Uğraş boğuş diyorlar fakirlikle,
Uğraşıp boğuşmaktan, cehaletten,
Savaşmaktan fırsat bulamıyor insanlık
Sevmek ve tanımak için birbirlerini...
Savaşmak zorunda bıraktırıldık,
Sevgimizi bile koruyabilmek için
Savaşmak zorunda bıraktırıldık,
Oysaki tüm bunlar ne yaman bir çelişki öğle değil mi?
Devlet kuruyorsun,
İşlerini erdemlice yönetmesi için hükümetler
seçiyorsun,
O hükümetlere diyorsun ki
İnsanları, toplumları,
Halkı erdemlice dürüst olarak eğit ve yetiştir,
Fakat o hükümet yetkilileri daha çok
O kendi ceplerine, o kendi hazine ambarlarına
Nasıl para toplarım derdine düşüyor,
O kendi hazine kasalarını
Nasıl dolduracaklarının derdine düşüyorlar,
O haksız yere çaldıkları paraların, mal ve mülklerin,
Servetlerin peşine düşmeye başlayarak
O gerçek görevlerini terk edip,
Şu toplumların, şu insanların birçoğunun arsız
olmasına,
Câhil, hırsız olmasına, yeteneksiz, kâtil olmasına,
Dolandırıcı, hilekâr, fahişe olmasına,
Erdemsiz ve adaletsiz olmasına sebep olup
Bizleri de işte o toplumların içinde yaşamaya
Mahkûm ediyorlar,
Sonra da diyorlar ki onlarla sosyalleşin,
Ya hu ben böyle bir toplumla neden sosyalleşip
Onlara benzemek aptallığına düşüreyim ki kendimi,
Peki, o hükümetlerin kendileri ne yapıyorlar,
Ne mi yapıyorlar söyleyeyim,
Onlar bize şu aptallarla câhillerle,
Haksız yasalarla, kavgalarla sosyalleşin derlerken
O kendileri de;
Kolluk kuvvetlerinin koruması
Ve hazinlerinin lüks yaşamlarının içinde
Safa sürmeye devam ediyorlar…
Hiç aşk ve savaş bir arada olur muydu?
Olmamalıydı elbette,
Dedim ya hayatta ve hayatta kalmak için
Mücadele sanatı başka nasıl yapılır ki
Savaşmadan nasıl yapılabilir,
Bana pratikte güzel iyi olarak örnek olabilecek
Bir Mesih İsa var mı şu dünyanızda, söyler misiniz?
Çok merak ediyorum,
Çok merak ediyorum var mı aranız da dürüstlüğü
yaşayan,
Çok merak ediyorum var mı aranız da
Halkın erdemleşmesi için, adaletli yaşmak için
Canı gönülden çaba gösteren bir hükümet yetkilisi,
Zannetmiyorum
Çünkü eğer olmuş olsaydı bu ülke ve dünya bu kötü
duruma
Düşürülür müydü bilinçli bir şekil de…
Sosyalleş diyorsunuz, kiminle, kimlerle, hangi
toplumla,
Hangi dürüst insanla,
Bana o dürüst toplumu gösterebilir misiniz?
Peki, daha sonra ne olacak,
Diyecekler ki bu vatan için,
Bu hükümet için,
Bu toplum için savaş,
Peki, ben de cevap olarak size ne demeliyim,
Şu hırsız hükümet için mi savaşıp ölelim,
Şu câhil ve aptal olan
Ve her gün haklarımızı gasp eden
Şu toplumlar için mi savaşalım,
Bana haklı bir tarafınız gösterebilir misiniz?
Gösteremezsiniz,
Çünkü haklı değilsiniz,
Çaldınız,
Haklarımızı gasp ettiniz, gasp ettirdiniz,
Bizi câhil ve aptal toplumlar içinde
Birbirimizle boğuşmak kavga etmek zorunda bıraktınız,
Cinayetler işlemiş atalarımızı alkışlattırdınız,
Sizin haklı olan hiçbir tarafınız yok,
İşte bu sebeplerden dolayı ben sizlerle sosyalleşmeyi
istemem,
Hele de ben sizler için asla savaşmam
Çünkü bizler savaşıp ölürüz,
Çünkü bizler kahramanız, bizler cesuruzdur,
Bizler ölürken
Sizlerin ise zengin şirketleri para kazanmaya devam
eder,
Çocuklarınız lüks içinde yaşamaya devam eder,
Toplumlar yine câhil ve fakir kalmaya devam eder,
Haksızlıklar devam eder, bu kadimde de hep böyle
olmuştur,
Dedim ya ben sizin gibi erdemsiz insanlar için
savaşmam,
Dedim ya ben sizlerin ürettiği o câhil toplumla
sosyalleşmem…
Aklını erdemlice kullanabilene bir işaret yetmez mi?
Parçalandık, sevemedik, çok istesek de…
Yönetebilmek, hazine ambarlarını doldurabilmek,
Ve birbirlerine üstün
Hâkim gelebilmek adına
İnsanlık ve hükümetler parçalıyorken birbirini,
Parçalandık, sevemedik dürüst olarak
O hiçbir zaman,
Çok istesek de sevmeyi, huzurlu yaşamayı…
Bakın birbirinizi birbirinizden ötelediğiniz o acınası
halinize, Bakın aynaya neye benziyor diye yüzünüz,
Hayatınız oysaki cadı kazanından bile farksız…
Savaş ve barış, aşk ve cinayet, adalet ve haksızlık
Hiç bir arada yaşar mıydı?
Elbette ki hayır fakat bu zâlim erdemsiz insanlık
Yaşadığını iddia edecek kadar da değil mi nankör ve yalancı.
Sonnet… Nafiz coşkun
İbret almayanın kendisi çeker felaketini…
İnsanlara yaptıkları
O israf ve cinayetler sebebiyle
Neler kaybedeceklerini anlattı erdemli bilgeler,
Dünyamızın ve gelecek nesillerin ne gibi kederlerle,
Ne gibi büyük acılarla,
Ne gibi cinayetlerle, yoksulluk, yağmalarla,
Ne gibi savaşlarla, kıtlıkla
Ve daha bir yığın acıyla, kötülükle
Karşılaşma ihtimallerinin olduğunu anlattılar,
Dinleyenlerin
Ve umursayanların sayıları az olsa gerek ki
Dünyamız hâlen
Ağır bir kanser hastası olmaktan kurtulamıyor...
Erdemlice ibret almayana illa ki gazap felaket mi
gerekli!
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsan nankör çıktı yine, sözünde durmadı…
Bilge şair dedi ki
Dünyayı dinleyin lütfen,
Ona kulak verin,
O bizim evimiz,
Ondan başka gidecek bir yerimiz yok,
O size ölümle kalım arasında
Çok önemli bir şeyler söylemek istiyor...
Dünya bize şöyle seslenmiyor mu aslında,
Diyor ki
Ey insanoğlu, benim içerimdekileri
Ve üzerimdekileri israf etmeden,
Kötülük etmeden kullanmalısınız
Çünkü ben sizin
O israf ve kötülükleriniz sebebiyle
O benden aldıklarınızı yenileyemiyorum,
Onların yerine yenisini koyamıyorum,
Yerine yenilerini koyamaz isem kıtlık
Ve hastalıklar hayatınızı yaşanmaz
Ve ıstırap dolu bir hale getirecek,
Bilmem anlatabildim mi?
Der gibi bir hâli var dünya evimizin,
Haksız mıyım?
Gerçi nankör insan çok sözler verdi
Fakat hangi birisini yerine getirdi ki
O kendisine bile verdiği sözleri yerine getirmeyen
nankör işte,
Şimdi de dünyayı kurtarmak sözünü
Yerine getirmesini beklemek aptallık mı olurdu
bilemiyorum.
Kaos içerisindesin, mücadele sanatını öğren…
Baksanıza şu dünya insanlığına
Her insan kendi farklı algısıyla anlayıp
Öğle ifade etmeye başlıyor dünyayı,
Hayatı da öğle ifade etmeye başlıyor,
Bu kötü bir şey olmasa bile
O her insanın kendisini haklı bulup
O her bir şeyin kendisinin
Arzu ve algısına göre şekillenmesini istemesi ise
Kargaşa çıkartmaya bire bir
Sebeplerden birisi değil de peki ya nedir,
Diye bir sorun kendinize lütfen,
Farklılıklar olmalı elbet de fakat
Ortak, faydalı, âdil paylarda buluşup
Ona göre eylemleri düzenleyip, hep birlikte,
Dürüst, insancıl olarak, israf etmeden,
Erdemli bir eylemle şekillendirip paylaşmalıyız,
Yoksa herkes kendi arzusunca
Dağıtım yapmak,
Kendi arzusunca şekillendirmek istedikçe
Kargaşa devam edecektir,
Hem baksanıza herkes bir ucundan çekiştirip
Dünya evimizi yağmalıyor,
O dünya evimiz de
İnsanlar eliyle ağır bir kanser hastası haline getiriliyor,
Hani haklıydınız, madem haklısınız
Peki, neden şu dünya evimiz
Çok ağır bir kanser hastası olmaya doğru sürükleniyor
Ve neden her yerde adaletsizlik
Gırtlağı bile aşmış durumda…
Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki
Egoist, bencil,
Adaletsiz ve erdemsiz bir kültür yaşıyor insanlık,
Bu egoist bencil
Ve adaletsizce yaşamın sonu
İyilik ve huzur olmayacak elbette,
Olacağı şey cinayet ve kaos değil de peki ya nedir
Söyler misiniz?
Zaten bunun sizlerde farkındasınız,
Sadece umursamıyorsunuz,
Oysaki umursamak gerekli
Çünkü o dünya benim kadar sizin de eviniz…
Devam edelim,
Birbirinizi bir türlü anlamaya çaba göstermiyorsunuz,
Birbirinizin haklarını gasp etmede
Bir yarış içerisindesiniz,
Gırtlağınıza kadar haksızlık denen boka batmışsınız,
Empati yoksulu
Ve anlayışsız bir topluma dönüştürülmüş
Bir-çok toplum görmekteyiz etrafımız da,
Haklarımızı korumak ve almak için
Birbirimizle savaşmak zorunda bıraktırılıyoruz,
Şiirin küfür
Ve sövgü lisanını bile kullanmak gerekiyor,
Mücadele sanatını öğrenmek gerekiyor,
Haklarımızı korumak ve almak için
Örgütlenmek gerekiyor,
Yoksa ayakta kalmak imkânsız bir hâle geliyor,
Ayakta kalmak zorundayım,
Ayakta kalmak zorundasınız,
Çünkü ben iyi bir insanım,
Çünkü sen de iyi bir insansın,
İyiler ayakta kalmak zorun da,
Yeterince kötü yok mu zaten,
Ayakta ve hayatta kalmak için
Mücadele sanatını öğrenmek zorundayız
Çünkü o kolay ve basit olarak
Ulaşmamız gereken insancıl haklarımızı bile
Savaşmadan alamayacak
Zor ve güç bir vaziyete sürüklüyorlar bizleri…
Bir kaos içerisindedir insanlık,
Bilgelen, yetenek edin,
O yeteneklerini geliştir,
Tecrübelerinden faydalan,
Erdemli ve dürüst dostlar bul kendine,
Erdemli ve dürüst kalmaya çaba göster,
Sevgilin için güzel bir söz üret,
Yumruğunu sık haksızlığa karşı,
Haklı olanla olmayanı ayırabilmeyi öğren,
İşte şimdi iyi bir hamle yap,
Bu zor hayatın anlamı ve tadı
Ancak erdemli dostlarla
Ve erdemli bir sevgiliyle yaşanırsa güzel çıkar.
Ne istediğini bil ve kararsız kalma…
İnsanlar genelde ne isteyip ne istemediklerini
Az ya da çok bilirler, gerçi bazı insanlar
Ne isteyip ne istemediklerini bilemeseler de,
Biz, bilenler için ve bilmeyenler için
Şunu da eklemeliyim ki ne istediğinle beraber
O istediğini ve istemediklerini
Doğru olarak ifade edebilmeyi öğrenmelisiniz
Çünkü bundan mahrum insan sayısı
Bir hayli çok olduğu gözlemlenmiştir,
Etraf ne istediğini tam olarak bilmeyen kararsız
insanlarla dolu,
Oysaki ne istediğini tam olarak bilenler
Önlerine çıkan fırsatları da değerlendirip
faydalanırlar,
Hayatınıza kolaylık getirsin diye bir dost
tavsiyesidir bu, dostum,
Ne yani senin tavsiyelere ihtiyacın hiç yok mu?
Sonnet… Nafiz coşkun
Faydalı fikir üretebilmeyi öğren…
Fikir üretip
Ve o ürettiğin faydalı fikirlerle
Yapacağın erdemli hamleler seni
O ulaşabileceğin yerlere ulaştıracaktır…
Şimdi daha iyi ve daha net
Görüp anlıyor musun?
Fikir
Üretmek işinin
Zorluğunu
Çünkü
O faydalı fikirler
Üretebilmek işini
Çok az kişi başarabilmiştir dostum,
Başaranlarla başaramayanları sende görebiliyorsundur.
Sonnet… Nafiz coşkun
Falcılar, politikacılar ve burç falları hilesi...
Falcıların politikacıların “ muğlak” ifadeler ile
‘Havada asılı cümleler kurarak’
Gazetelerin fal köşelerine yazdıklarıyla
İnsanları nasılda kendilerine inandırıyorlar bir baksanıza,
Oysaki onları faydalı bir şey anlatır gibi zannedersiniz
Fakat aslında havada asılı(muğlak) geniş yorumlu,
Sündürülebilir yorumlu anlatılarla
Kendilerine inandırırlar insanları,
Falcılar bir kısım insanları inandırırlar,
Düşünmeyi ve irdelemeyi öğrenin,
Hileye gelmeyin…
Politikacılar ve falcılar
Her ne yana çeksen oraya gidebilecek
O içi çok geniş
Ve çok şeylerle doldurulabilir anlamlar
barındıran
O cümleler ile anlatılarını kurup,
Hileler ile kararlar içine yalanlarını,
Ve o her bir yana çekilebilecek anlamda ki
Muğlak ‘havada asılı geniş cümlelere’ ifadelere
İnandırırlar mutlaka birilerini…
Düşünmeyi, irdelemeyi öğrenin,
Hileye gelmeyin…
Politikacılar ve falcılar o ‘muğlak’ ifadelerle
İnsanları, insanların zihin ve anlayışlarını
etkilerler,
Genelde de aklı kıt insanları inandırmayı başarırlar,
O kurdukları cümlelerin içi boş ve geniş olduğu için
O okuyan ya da o dinleyen insanlar da
Kendi-kendilerini kandırırlar
Ve kendileri o içi boş cümlelere anlam yüklemeye
başlarlar, Aslında falcıların, politikacıların kullandıkları cümleler
Havada asılı
O ‘muğlak’ olan içi boş
Ve geniş anlam içerebilecek cümlelerdir,
İçi insanlarca doldurulabilmeye müsait cümleler olduğu
için de,
O falcıları politikacıları okuyan
Ve onları dinleyen birçok insanda
O ‘muğlak’ cümlelerin içini
Başlarlar kendileri doldurmaya.
Düşünmeyi ve irdelemeyi öğrenin, hileye gelmeyin…
Her anlama gelebilecek geniş ‘muğlak’
Genel sözler kullanırlar,
Aklını erdemlice kullanabilenler o politikacıların,
Falcıların ve gazetelerde ki burç falı köşelerinin de
Böyle hilelerin yapıldığını bilip ve anlayacaklardır...
Görünürde anlamı var zannedersiniz
Ama aslında net bir anlam taşımazlar o sözler,
‘Muğlak’ bir sözdür, sana hayal ettirir
Ve o ‘muğlak’ içi boş cümlelerin içini doldurmaya
Seni yönlendirir,
Aslında o ‘muğlak’ cümlelere anlam yükleyen falcı
değildir,
O falcı sadece ‘muğlak’ geniş ve her yöne çekilebilen
O cümleleri kullanır ve falı dinleyen, politikacıları
dinleyen,
Ve o falları, o burç fallarını okuyan kişilerde
Başlarlar kendileri onlara anlam yüklemeye,
Bu bir hiledir aslında, basit bir cümle hilesidir,
Okuyanların, dinleyenlerin bir kısmı oyuna gelir,
Hileye düşerler…
Tufaya(hileye) düşerler, farkında olamazlar
Çünkü söylenen cümleleri irdelememişlerdir,
Falcı, politikacı veya ikna edici o şahıs sizi
O içi anlam yüklemeye müsait ‘muğlak’ sözlere
yöneltir,
Sizde kendiniz için özel şeyleri hayal ederek
Başlarsınız onlara anlamlar yükleye,
O falcının veya sizi ikna etmek isteyen kişinin
O basit oyununa hilesine aldanırsınız…
Bilgisizliklerden, düşüncesizliklerden faydalanırlar,
Dedim ya öğle muğlak
Ve her bir şeye açık cümleler vardır ki
Onların içinden yüzlerce anlam çıkartılabilir,
Onlara yüzlerce anlam yüklene de bilir,
İşte falcılar, politikacılar, burç falı yapanlar
Veya sizi bir iş için ikna etmek isteyenler
Genel de o içi boş olan ve birçok anlama,
Hatta yüzlerce anlama gelebilecek o sözleri
kullanırlar,
Genelde de bu sözler somut değildirler, soyutturlar
Ve sizi de onların içerisine kendinize özel
Anlam yüklemeye yönlendirirler,
İşte olayın püf noktası burasıdır,
Siz anlam yüklersiniz,
Siz kendinizi kandırırsınız,
Kendinizi hileye düşürürsünüz aslında,
Oysaki o falı, o burç yorumlarını okuyan o her bir
başka insan
O kendisine özel başka-başka anlamlar çıkartmaya
başlar
Ve falcı da böylece sizi kandırmayı başarır…
Politikacılar da bu sistemi sık-sık kullanırlar,
Milyonlarca insanı o kendi yalanlarına
Nasıl inandırdıklarını zannediyorsunuz…
Şunu unutmayınız ki
Kâinatta ki her bir şey bir hesap ile var olmaktadır
Ve bir şey hesap ile devam etmektedir,
İşin matematiğini, çağı takip eden
Ve insanların psikolojilerini,
Toplumların sosyolojilerini az çok bilen
Her bir aklı başında insan
O muğlak ‘birçok manayla içi dolabilen’
Hava da asılı cümleler kurarak
İnsanları ikna edebilirler…
Aldanmayın,
Düşünün,
Düşünün ki sizlerde fark edebilesiniz,
Bakmakla görmek aynı şeyler değildir,
Siz bakıyorsunuz, görmüyorsunuz,
Okumakla dinlemekle anlamak aynı şeyler değillerdir,
Siz okuyor dinliyor fakat anlamıyorsunuz,
Anlayın, kavramaya çalışın,
Farkı sizlerde fark edeceksiniz.
Senin seçmek istediğin aslında o muydu?
Seçim özgürlüğümüz olduğunu zannederiz
Fakat gerçek şudur ki
Çoğunlukla bize dikte edilenleri, bizi
yönlendirdikleri şeyleri
Seçmek durumunda kalırız, kendimize bir soralım,
Seçim yapmak istediğiniz şeyler gerçek de oluyor mu?
Ne kadarı oluyor, istediklerinize kavuşabildiniz mi?
Zihinleriniz o sizin seçmek istediklerinizden daha çok
O sizin zihinlerinizin yönlendirildiği şeyleri
Seçmek durumunda kalmıyor mu?
Lütfen sorun kendinize, özellikle de politikaya bakın,
O seçmek istediklerinizin kaçı sizin istediğiniz o
şeylerdir
Veya o seçmek istediğinizin kaçı sizin istediğiniz kişilerdir...
Ne istediğinizi bilin ve mutlaka size faydalı olanı
araştırın,
Onu bulmaya çalışın, aldatılmayın, zihinlerinizi
kontrol edin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Cevabı arıyorsan doğru soruları bul…
Ulaşmak istediğin
Ve ulaştırmak istediğin soruları sor,
Onları hem kendine hem de insanlara sor,
Kim bilir belki gerçeğe,
Belki biraz daha çabuk varılabilir...
Avukatlar mahkemede
Jüri ve hâkimi ikna etmek için kullanırlar,
Doğru soruları bulun
Ve o doğru soruları sorun,
Hem kendinize, hem de insanlara sorun,
Sizi hedefinize yaklaştıracak o doğru soruları bulup
sorun,
Çünkü doğru soru ilmin bilmenin ilk yarısıdır,
Doğru erdemli cevabı arayıp bulmak da diğer bir
yarısıdır...
Anlatabiliyor muyum dostum.
Sonnet… Nafiz coşkun
Tecrübelerinle, bilginle, yeteneğinle yükselirsin…
Ulaşmak istediğin hedefin planını yap
Ve o plan üzerinde kararlı olarak yürümeye devam et,
Gerçekten ne istediğini biliyorsan
Haydi, daha neyi bekliyorsun,
Olmadı mı?
O plan işe yaramadı mı?
Tamam,
O halde yeni bir tecrübe kazandın demektir,
Bu bir yenilgi değil,
Yeni bir tecrübe demektir,
Çünkü insan yenilgi ve tecrübelerini üst-üste koyarak
yükselir,
O planın olmadıysa eğer, o halde plan değiştir…
Unutma ki yapacağın her bir iş
Çaba sarf edilmeye değer olsun çünkü hayat bir kez
yaşanır.
Sonnet… Nafiz coşkun
Davan
inancın yaşantın birbirine uyuyor mu?
Haklı
Bir davayı,
Haklı
bir inancı
Anlatıyor
Ve
Hileler,
adaletsizlikler
Yapıyorsan
eğer
O hileni,
adaletsizliğini
Fark
edip gören
Ve
duyan
Her
bir insan o davana inancına
Ancak
nefret duyacaktır...
Unutma
ki haklı, erdemli, âdil ve aziz bir davası inancı olan
Ancak
dürüst, âdil yaşamlı ki örnek olabilmeyi de başarabilsin.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Kendine
doğru soruyu sormasını öğren…
Kim olduğuna,
kim olmak istediğine,
Neye
sahip olduğuna,
Nelere
sahip olması gerektiğini
Mutlaka
kendisine ve bilgelere sormalı insan, kitaplara sormalı,
Şu
dünyada kendisine bu soruları sormalı mutlaka,
Issız
ortamları dünyayı şekillendiren insan sormalı bu soruları…
Sor
bir çaba sarf etmeye değer mi dünyada yaşamak için,
Şu
büyük kâinatın dünyanın içerisinde
Yaşamak
için çaba göstermeye
Ne
sevk eder insanı
Diye
mutlaka sormalı kendisine insan,
Evet,
bunu insan bir defa olsun ömründe,
Mutlaka
kendisine sorabilmeli,
Ve tüm
bunların da cevabını aramalı insan, mutlaka aramalı.
Sonnet… Nafiz coşkun
Mutluluk
mu istiyorsunuz...
Kendimizde
ve başkalarında bulamadığımız
O mutluluğu
nerede bulabilir insan,
Hiç
durmadan arar bu sorunun cevabını asırlardır,
Mutlu
bir var oluş yolu nerededir acaba
Sorar
bu soruları insan kendisine,
Hayat
bilgeliği veya insan anlayışı
Ona bu
sorulara cevap aratır,
Peki,
o bu sorulara cevap bulabilecek mi?
Bilmek
isterdim doğrusu bunu
Ve
birde cevap bulmaktan ziyade sonuca,
Yani
mutluluğa, ebedi mutluluğa
Kavuşabilmek
şansını yakalayabilecek mi insan,
Bunu
bilmek isterdim,
O tüm
zamanın bilgelerine
Ve
budalalarına aptallarına sormak gerek bu soruları,
Nasıl
olsa budalalarda bu hayatta soluk alıp vermekteler
Öğle
değil mi?
Hiç
hoşlanmasam da kendilerinden,
O
aptallardan hiç hoşlanmasam da
Onlara
da sorardım belki de, kim bilir…
Erdemli
bilgelerin yaşamlarına zıt yaşayan
Ve çoğunluğu
oluşturan aptalların, budalaların
O kirletip
zehirleyip harap ettiği dünyamız da
Onlara
da sormak isterdim bu soruları…
Hep
söylemişimdir insanın düşlediği gibidir dünya,
Kötülüğü
düşlersen kötüleşiyor,
Dünyanın
suları,
Dünyanın
havası,
Dünyamızın
toprağı,
Dünyamızın
insanları,
Sen
nasıl düşler
Ve sen
nasıl hamleler yaparsan
Onlarda
öğle şekillenirler aslında,
Önemli
olan insanların düşlerinin güzel olup olmamasıdır
Ve o düşlerinin
peşi sıra
O
yapacakları hamlelerinin
Erdemli
faydalı olup olmamasıdır,
Dünyamızın
İyi,
faydalı anlamda değişerek
O
sağlıklı devamlılığını sürdürülmesi için
Güzel
sağlıklı şeyler düşleyin
Ve o
sağlıklı faydalı düşlerinizi de hayata taşıyın,
Yoksa
o dünya evinden başka gidecek
Başka
bir eviniz yok…
Gelecek
nesillere ihanet etmeyin,
O
gelecek nesillerin sizin üzerinizde hakları vardır,
Bu
büyük bir kul hakkıdır,
Gelecek
nesillere nefreti, ahlaksızlığı, savaşları, hasta bir dünya,
Adaletsizliği,
erdemsizliği mi miras bırakmak istiyorsunuz,
Yoksa
temiz sağlıklı bir dünya ile beraber,
Barışı
erdemi adaleti mi?
Düşünün,
karar sizin…
Aptallara
da sormak isterdim,
Şu
evimiz olan dünyayı ve insanlığı zehirleyen kötüleştiren
O
aptallara da sormak isterdim.
Mutlu
mu olmak istiyorsun, insanları erdemleştir,
Yoksa
şu aptalların arasında asla mutlu olamayacaksın.
Dengeler
bozuldukça harap oluyor insanlık…
Bakmayı
aşıp, görmeye anlamaya
Ve
erdemli hamleler
Yapmaya
başlamanın
Zamanı
geçmek üzere değil mi?
Her
şey için
Bahsediyorum,
Dünya,
Su,
toprak, hava, aşk,
Adaletli
paylaşım, sevgi, erdemli eğitim
Vesaire,
vesaire
Çünkü
hepsi elimizden gitmek üzere,
Onları
yitirmek üzereyiz,
Hatta
birçoğu yitirildi bile çoktan…
Bozmayın
artık şu insanlığın ve dünyanın dengesini artık.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hılf-ul
fudul...
Hz Muhammed
Peygamberin:
‘’ Ben
ona İslamiyet devrinde bile çağrılsam icabet ederdim’’ Sözleriyle bahsettiği
yemin aynen şöyledir:
“Vallahi,
Bundan
böyle
Mekke
de yerli olsun,
Yabancı
olsun zulme uğramış hiç kimse bırakmayacağız!...
Zulme
meydan vermeyeceğiz!...
Mazlumlar
zalimlerden haklarını alıncaya kadar
Mazlumlarla
birlikte hareket edeceğiz!
Denizlerin
bir kıl parçasını ıslatacak suları kalmayıncaya,
Hira
ve Sebir dağı yerlerinden silinip gidinceye,
Kâbe’ye
istilam ibadeti ortadan kalkıncaya kadar
Bu
ahdimizde sebat edeceğiz’’.
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsanlar,
yaşantıları ve mendil kapmaca oyunu…
İnsanların
birçoğu aptallaştı,
Katılaştı,
modern câhiller haline geldi,
Ahlaksızlık,
onursuzluk, adaletsizlik
Bir
erdemmiş gibi yaşanmaya
Ve
övülmeye başlandı...
İnsanların
birbirlerine karşı tahammülü
Yok
denilecek kadar azaldı,
Gerçi
birçok insan da tahammül sınırlarını
Çok
fazla zorlamıyor değil hani…
Şehirlerin,
kentlerin,
Kasaba
ve köylerin birçoğu da daraldı,
Bunalttı,
yaşanmaz hale geldiler,
Kötü
bir eğitimin,
İnsanların
erdemsiz olması
Bunların
daha da kötüleşmesine sebep oldu
Ve
halen olmaktadır,
Kaçacak
yer yok,
Onlar
her bir yerdeler...
Sevginin
ve aşkın,
Adaletin
ve erdemin yaşanmadığı
Hastalıklı
bir dünya kuruluyor artık,
Kaçacak
bir yer yok,
Onlar
her bir yerdeler...
Sorun
kendinize;
Şehirler
kalabalıklaştıkça
Neden
daha çok yalnızlaşıyor insanlar
Ve
neden daha çok yalanlarla süsler hayatını insanlar,
Diye
çok düşünmüşümdür,
Siz de
bunu sorup düşünün,
Aslında
kalabalıklaştıkça
Birbirlerine
yardım ederek
Daha
güzel faydalı bir hayatları olması gerekirken
Onlar
daha çok yalnızlaşıp,
Daha
çok yalanlarla süslüyorlar hayatlarını,
İnsan,
erdemsizlikte tavan yapmaktadır,
İnsan,
erdemsizlikte zirveye yürümektedir…
İnsanları,
dünya halkını,
Özellikle
de şehirlerin insanlarını
Bir mendil
kapmaca oyununa zorlar gibi yaşatıyorlar,
Parayı
kim kaparsa onundur,
Bu
oyunun adı budur,
Para
kapmaca,
İnsanları
böyle bir oyuna mahkûm ederek
Yalnızlaştıran
sisteme küfretmeden yapamıyorum,
“Mendili
herkesten önce kapabilen kazanıyor parayı,
Mendili
herkesten önce kapabilen giyeceği, yiyeceği,
İçeceği,
işi, malı mülkü, serveti kazanıyor”
İnsanlarda
doğal olarak
O
mendili herkesten önce kapabilmek adına
Büyük
bir savaş vermeye başlıyor
Ve
hatta o paraları, malı mülkü serveti
Kazanabilmek
adına
Cinayetler
işlemeye kadar götürüyorlar işi,
Sistem
insanları buna teşvik ediyor, yabanileşmeyi teşvik ediyor.
İşte
bu hâle süpürdüler insanları, sistem acımasız ve adaletsiz,
Mendil
kapmaca oyunu gibi(para kapmaca oyunu gibi)
Bu
sistemin adına her ne derseniz deyin,
Ben
yine de o sisteme küfretmeden sövmeden geçemiyorum.
Bilmek
gerekir…
Bilmek…
Bilmek
mi? dedi şair,
Bilmek
için mücadele vermek gerekiyor,
Yoksa
çok canı yanabiliyor insanın…
Bilmek
gerekir bizi koruyacak olanları,
Kendimizi
ve sevdiklerimizi koruyup
Refaha,
huzura kavuşturacak olanları bilmemiz gerekir,
Yoksa
alıyorlar elinden insanın mutluluğunu,
İnsanın
elinden saadetini alıyorlar,
İnsanın
elinden malını mülkünü alıyorlar...
Bilmek
için mücadele vermek gerekiyor,
Yoksa
çok canı yanıyor inanın.
İnsanın
bilmeye, sevmeye, hür olmaya,
Başkasının
hürriyetini,
Kendi
hürriyetini âdil olarak korumaya cesareti olmalı.
Âdil
olarak paylaşmaya,
Başkalarının
haklarını gasp etmemeye,
Yalan
söylememeye,
Kibar
olmaya, erdemli olmak için mücadele vermeye,
Haklının
ve mazlumun yanında olup
Onu
savunmaya cesareti olmalı insanın,
Uyanık
olup aldanmamak ve aldatılmamak için
Bilgi
edinmeye cesareti olmalı,
Yoksa
çok canı yanıyor inanın.
Başkalarının
acıları üzerine yaşamlar…
Neden
bir başkalarının felaketleri
O diğer
başkalarının refahı oluyor diye
Kendime
sordum,
Düşündüm
bunu birçok kez,
Peki,
siz hiç bu soruyu
Kendinize
sorup düşündüğünüz oldu mu?
Ben
birilerinin refahına haset etmiyorum,
Ben sadece
O birileri
birilerinin acıları üzerine
Zenginliğini
bina ediyor demeye çalışıyorum,
Bunu
bilerek ve isteyerek yapıyor demeye çalışıyorum,
Siz
bunu fark edebildiyseniz,
Bunun,
bu sorunun nedir çaresi diye
Düşündünüz
mü diye soruyorum.
Sonnet… Nafiz coşkun
Yazar şair nafiz
coşkunun yayınlanan tüm kitaplarının isimleri
...
1: Kelebek mevsimi ve
saklambaçlar şehri…
2: Elma kokuları ve
yağmur zamanı…
3: Azap yağmurları…
4: Sevgili nâna ve
mektupları…
5: Papatya mevsimi…
6: Gece yürüyüşü…
7: Sevgili tutya ve
mektuplar…
8: Sürgün şehir…
9: Su kavmi ve Ruhûl
Kudüs...
10: Şafak gemisi…
11: Gemileri yaktım
Aşk ülkesinde…
12: Sürgün çocuklar…
13: Siyah incir ve
mavi kelebek…
14: Sofia filo ve
mektuplar…
15: İstanbul da sanat
ile aşk…
16: Afili
yalnızlıklar şehri…
17: Şairler anarşist
olurmuş…
18: Sular kesti
kılıçları…
19:
Kafa kâğıdı…
20: Hikmet ve
felsefe…
21: Olmak ya da
olmamak…
22: Papirüsler…
23: Meleklerin şehri…
24: İstanbul’un
kanatları altın da…
25: Kırmızı yağmurlar…
26: Sobe, körebe ve
saklambaç…
27: Bakır cezve…
28: Kaldırımda
demlenen fikir…
29: Senfoni gülüşü…
30: Sevgiliye senfoni
ve aforizmalar.
31: Ölümsüzlük
senfonisi ve Felsefik yazılar.
32: Felsefe ile
şiirin buluşması.
33: Çirkin kral ve
fikir yazıları.
34: Ölü şairler
mezarlığı.
35: Cennetin
çocukları.
36: Şairler kenti ve
aforizmalar.
37: Kelebekler şehri
ve Felsefik notlar
38: Tutsak melekler
ve fikir yazıları…
39: Şair korsanlar ve
aforizmalar…
40: Şehrin azizleri
ve Felsefik yazılar…
41: Sofia filo ve
aforizmalar…
42: Faili meçhul
sevdalar ve aforizmalar…
43: Kırmızı balık ve
aforizmalar…
44: İhbarlanmış
aşklar ve Felsefik notlar…
45: Kılıçlar ve
kalemler…
46: Pur si muove ve
aforizmalar…
47: Şairlerin ölüm
dansı ve aforizmalar…
48: Düşmanlar ve
sevgililer…
49: Soprano ve kanlı
sözler…
50: Kurşun askerler
ve aforizmalar…
51: Ölüm öpücüğü ve
aforizmalar…
52:Kale düştü ve
felsefik yazılar…
53:Şairin kurşun
kalemi ve aforizmalar…
54: Şairin seyir
defteri ve aforizmalar…
55: Kartal yuvası ve
aforizmalar…
56: Kelimelerle dans
ve aforizmalar…
57: Yalnızlık
senfonisi ve aforizmalar…
58: Aksiyon ve
aforizmalar…
59: Aşk yasası, Aşk
diyalektiği…
60: Sinekler lordu ve
aforizmalar…
61: Kod-adı şair ve
aforizmalar…
62: Su akar yatağını
bulur…
63: insan ilişkileri
ve aforizmalar… (karma)
64: Sokrates’in
intikamı ve aforizmalar…
65: Cehennem
melekleri ve aforizmalar…
66: Aşk töreni…
(karma)
67: Arıkovanı ve aforizmalar…
68: Cadı kazanı ve aforizmalar…
69: Şairin intikamı ve aforizmalar…
70: Cadı avı ve aforizmalar…
71: Gümüş köpek balığı…
72: Ölüler şehri ve aforizmalar…
73: Taçsız kral ve aforizmalar…
74: zehirli sarmaşıklar…
75: Mücadele sanatı ve aforizmalar…
76: Kıyamet sancısı ve aforizmalar…
77: Aslanların öğretisi ve aforizmalar…
78: Kartalların öğretisi ve aforizmalar…
79: Kurtların öğretisi ve aforizmalar…
80: Katil balinanın öğretisi ve aforizmalar
81: Bilgelerin öğretisi ve aforizmalar…
82:
Kalemşörler ve aforizmalar…
83:
Şairlerin senfonisi ve aforizmalar…
84:
Kafes demokrasisi ve aforizmalar…
85:
Kukla demokrasisi ve aforizmalar…
86:
Cehenneme hoş geldiniz… Aforizmalar…
87: Âraf da bir şair ve aforizmalar…
88:
Tanrıların savaşı ve aforizmalar…
89:
Rönesans ve aforizmalar…
90:
Şair Hamlet’in intikamı ve aforizmalar…
91: Şair, Tiranlara karşı ve aforizmalar…
92: Şair, Matrix’e karşı ve aforizmalar…
93:
İnsanlar, deliler ve aforizmalar…
Yorumlar
Yorum Gönder