KİTAP ADI: GLADYATÖRLER VE AFORİZMALAR... (Kitap.99: author poet phılosopher yazar şair Nafiz coşkun)
Felsefik yazılar, Aforizmalar, fikir yazıları, makaleler, şiirler, Aşk, jurnaller, kişisel gelişim, hikmet, sanat, sonnet, terapi, Sosyolojik ve psikolojik tespitler.
♛ ♣ ♡
Gladyatörler ve
aforizmalar... Kitap: 99.
☆☆☆
Bâzen onlarca kumandandan ve
politikacıdan daha çok faydalı Erdemli iş yapar bilge cesur bir şair…
Seçimleriydi insanı iyi
ya da kötü, zâlim ya da adaletli eden,
Kör aptal tâlih yoktu
aslında kalbinde kaderin de insanın…
Düşüncelerimin,
aforizmalarımın erdemleşerek olgunlaşmasın da ve hayatın içerisinde ki
zorluklara cenderelere karşı cesur duruşumu gardımı alışımda benden
yardımlarını geri çekmeyen meleklere teşekkür ediyorum. Ve o çok değerli tüm
bilge hikmetli sanat felsefe insanlarına teşekkür etmeği kendime aziz bir vasıf
olarak görmekteyim çünkü onlara gönülden teşekkür etmek bile benim gibi bir
mücrimi azizleştirebilir. Ben sadece iyi insan olmaya çalışan o aziz sanatkârım
olan Rab Allah’ın yarattığı Aşk ve erdem günahı işlemiş bir varlığım,
sağlıcakla hoşça kalın.
Nafiz coşkun.
☆☆☆
Yazar şair düşünür ve
sanat insanı: Nafiz coşkun ile iletişim adresleri: e-posta: n.coskun006@gmail.com
Ve ayrıca daha çok
facebook Messenger,
Twitter ınstagram
linkedln pinterest adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Bu ve tüm
kitaplarımın telif hakları, basım, yayın, satış hakları Nafiz Coşkun’a aittir.
İzni alınmadan kitabın tümü, ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya
da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, bastırılamaz, medyada okunamaz, şarkı türkü
yapılamaz.
…
Baskı
Ofset baskı merkezi
/
Matbaa sertifikası
ISBN:
☆☆☆
Felsefik yazılar,
Aforizmalar, fikir yazıları, makaleler, şiirler, Aşk, jurnaller, hikmet, sanat,
kişisel gelişim, terapi,
Sosyolojik ve
psikolojik tespitler ve sonnetlerin sayfa numaraları
…
Sayfa: 7.
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI
Sayfa: 9: Gladyatörler
ve terör örgütleri…
Sayfa: 13: Hakkımı
gasp etmeye çalışırsan… (sonnet)
Sayfa: 14: El-âlem ne der değil,
adalet ne der, ona kulak ver…
Sayfa: 17: Kuzey ve güneyin, doğu
ile batının savaşı…
Sayfa: 19: İradeye hâkim olmak…
(sonnet)
Sayfa: 20: Aptallar ve tanrıları…
(sonnet)
Sayfa: 21: İbret alan yok mu?
(sonnet)
Sayfa: 22: Adaletsizliğe
haksızlığa sessiz kalmayın…
Sayfa: 25: Haksızlığa razı
oldular… (sonnet)
Sayfa: 26: Sesimi duyan var mı?
(sonnet)
Sayfa: 27: Ses ver… (sonnet)
Sayfa: 28: Aşkın huzurunda o bilge
büyük şair. (sonnet)
Sayfa: 29: Ruh kimliği nasıl oluşmalı…(sonnet)
Sayfa: 30: Hayatı anlamlı,
erdemlice yaşayın, çünkü…
Sayfa: 33: İlginç zamanlar da
insanlar… (sonnet)
Sayfa: 34: Sinema filmi tavsiyesi…
Sayfa: 43: Gardını almadan
çıkmamalısın…
Sayfa: 44: İyiler ve kötüler…
Sayfa: 48: Cennetten kovdurdu kendisini…
(sonnet)
Sayfa: 49: Savaş dansları…
(sonnet)
Sayfa: 50: O büyük eser ile neler
yapabilirsin… (sonnet)
Sayfa: 51: Büyük nâmussuz kimmiş
anladığınız da… (sonnet)
Sayfa: 52: Uyanık olmakta fayda
var…
Sayfa: 55: Seçeneklerimiz,
bilgimiz ve yeteneklerimiz…
Sayfa: 57: Gerçek krallık ve
gerçek saltanat… (sonnet)
Sayfa: 58: Bencil, egoist bir din
üretip yaşıyor insanlık. (sonnet)
Sayfa: 59: Egonun, bencilliğin
sadece ben bilirim kibri…
Sayfa: 61: Umutlar ve insanlar…
(sonnet)
Sayfa: 62: Dinci sahtekârlar…
(sonnet)
Sayfa: 63: İnsanlar, toplumlar ve
motivasyonları…
Sayfa: 64: Karanlık odada el
yordamıyla yol aramak…
Sayfa: 65: Genetiğine, DNA’sına
tecavüz edilmiş miras. (sone)
Sayfa: 66: Dünyayı ve düzeni
dengesizce şekillendiren insanlara.
Sayfa: 69: Doğru hedefe varmak
için bilgelik ve kavram. (sonnet)
Sayfa: 70: Şartları ve dem’ini
oluşturmak…
Sayfa: 73: Dev zengin şirketler,
politikacılar ve kanlı savaşlar…
Sayfa: 75: Kalbinde o en çok
sevdiğine gider insan… (sonnet)
Sayfa: 76: Erdemli şairlerin
kalemi keskindir kılıçtan. (sonnet)
Sayfa: 77: Şairler, devrimler,
ihtilaller ve Rönesans. (sonnet)
Sayfa: 78: Mutlak kader, tercihler
ve şartlar… (sonnet)
Sayfa: 79: Zafer el değiştirir,
geçemez hiçbir haksız önüne.
Sayfa: 82: Sabıka kaydı… (sonnet)
Sayfa: 83: Yöneticiler
yönetemeyecek kadar çok meşgul. (sonnet)
Sayfa: 84: ‘Denzel
washigton’ imzalı bir film öneriyorum…
Sayfa: 87: Gerçekleri
anlamak adına… (sonnet)
Sayfa: 88: Yaşam
seyahati erdemli dostlarla güzeldir…(sonnet)
Sayfa: 89: Ülke kalitesini
belirleyen sebeplerden biri. (sonnet)
Sayfa: 90: Dinci hükümetler ve
kalite ayarları… (sonnet)
Sayfa: 91: Kendi hayat hikâyenizi
çirkinleştirmeyin… (sonnet)
Sayfa: 92: Cesur ol, bilge ol ve
ses ver…
Sayfa: 96: Benim dinim banadır,
senin ki de sana…
Sayfa: 98: Adalet kimliği ve
sahtekârlar…
Sayfa: 104: Yazarın
bugüne kadar yazdığı kitapların isimleri…
Kılavuzu adaletsiz
bir karga olanın…
Adaletin yaşanmadığı
hikâyeler de
Şeytanlar, yalancı
politikacılar,
Hırsızlar,
Sahtekârlar,
Zâlimler,
Çirkin ahlaklılar,
Tabiatın dengesini
bozanlar,
Aptallar, fahişleri
Deliler, haksızlık
yapanlar
Ve câhiller
İnsanların yol
gösterenleri ve kahramanlarıdırlar,
Şimdi varın düşünün
O insanların o kahramanlarının
ve yol göstericilerinin,
O insanları ne gibi
tehlikelere sürükleyebileceklerini!
Sonnet… Nafiz coşkun
☆☆☆
Nafiz derki:
…
Sevgili Mikel’e,
Cibril’e ve Şafağa ve sana
Ve senin için
sevgilim.
Sevgili İsrafil’e,
Ölüm meleği Azrail’e
ve Ruhûl Kudüs’e Teşekkür ediyorum.
Sonnet ve şiirlerimi,
tane-tane,
Yavaş-yavaş ve
yumuşak bir ses ile oku.
Fikir yazılarımı,
makalelerimi, aforizmalarımı,
Şiirlerimi,
sonnetolarımı, kelimelerimi, hikâyeciklerimi,
Jurnallerimi okurken
düşünerek oku!
Anlamak istiyorsan bu
dediklerimi yerine getirmelisin!
Ve unutma ki hikmetli
düşünerek okumak;
Erdemlilerin,
kibarların,
Asaletli,
Asil insanların aziz
bir vasfıdır, karakteridir, sanatıdır unutma!
Sonnet. Nafiz coşkun
☆☆☆
ŞAİRİN(kendimin)SANAT TARZI.
Bu yazıyı tüm
kitaplarımın baş sayfalarına yerleştiriyorum!
Beni ve sanat şiir
tarzımı anlayabilmek için bu yazımı lütfen dikkatlice kendiniz ya da karşılıklı
bir insanla okuyunuz ki benim yazmış olduğum eserlerimi daha iyi anlayabilmeniz
mümkün olsun. Kendisine yazar şair düşünür ve sanat insanı unvanlarıyla
seslenen o akılcı romantik adamın yani benim ne tarzda yazdığımı, nasıl bir
nazm ölçü kullandığımı şu ifadelerle beyan etmek istiyorum. Şu aziz iki cümleyi
çok irdeledim, olmak ya da olmamak ile anlamak ya da anlamamak cümlelerini. Ve
anladım ki bu iki aziz cümle beyni dolmaya başlamış bir insanın tüm hayatını
şekillendiren kafa kâğıdıdır, ruh haritasıdır. Düşün ve anlamaya çaba göster,
olmak için ise bilgi ile meseleleri anlamak gerektiğine inandım daima. Şiiri,
felsefeyi, fikirlerimi, telkini sonnet kalıbında, sonnet nazmın da
birleştirdim, ha bu arada hatırlatmak isterim ki zâten kaliteli bir şiirin
fikirsiz felsefesiz olması mümkün değil. Bazen de kimi yazılarımda sokak
lisanını kullanmayı ihmal etmedim çünkü sokağın ayrı bir lehçesi vardır bunu
inkâr edemem, iyi ya da çirkin sokağın o çok farklı argosunu bile kullandığım
oldu. Her bir aklın, her bir anlayışın anlayışına göre anlatmaya çalıştım ve o
sokak şairi üslubu yanında birde salon şairi ile aforizmacıların lisanını
kullanmayı da ihmal etmedim. Bazen insanların o geçmişten bugüne hiç değişmemiş
aynı olan ezberlerini bozmuş oldum bu farklı yazılarımla, bu farklı sanat
tarzımla. Çoğunlukla bazen de insanların düşünce güçlerini artırmaya çalıştığım
oldu. Hem sokak lisanını, sokak felsefesini ve hem de yüksek akademi lisanının
felsefesini kullanmayı kendime has bir tarzda uygun gördüm. Aynı kitap
içerisinde hem Sonnet’i, şiiri, makaleyi, jurnal yazılarını ve bazen de minik
hikâyecik roman kokulu yazılarımı ve ayrıca laubali bir lisan tarzını da ihmal
etmeden kullandığımı yazılarımda göreceksiniz çünkü kötülüğe karşı laubali
olmamak mümkün değildir erdemli bir insan için. Ve hatta çok basit anlatılar
ile süslenmiş şarkı sözü olabilecek dizeleri, şiirleri, Aşk’ı, Hikmet’i,
kavgalarımı, hatalarımı, pişmanlıklarımı, halkımı, birbirinden çok farklı insan
kalıplarını, farklı kültürdeki insanların isyanlarını, sohbet şiir
kültürlerini, yalnızlıklarını, zaferlerini, yenilgilerini, umutlarını ve birçok
şiirde olduğu gibi karamsarlığı değil, tam tersine insanları karamsarlıktan
çıkartabilmenin uğraşısını göreceksiniz yazılarımda. Biliyorsunuz ki felsefi
bir mesele üzerinde hikmetlice düşünmeye çalışmak insanın düşünce gücünü
artırıyor. Ve işte bende Felsefik yazılar ile yoğurduğum mayaladığım şiir
sonnet sanat düşünce fikir hamurumu kendime has yepyeni bir modern sanat
tarzında sizlere ikram ediyorum, isteyen alabilir, alırsanız eğer zararlı asla
çıkmayacaksınız emin olabilirsiz, çünkü ben de sizler gibi iyi bir insan olmaya
çaba gösteren bir varlığım.
Yeniden kısaca tekrar
etmem gerekirse eğer, Tüm eserlerimin kitaplarımın tarzı şöyle ki yazılarımın
büyük bir bölümünü, fikirlerimin bir kısmını sonnet kalıbı nazmında, şiirsel
kendime has Felsefik hikmetli dokunuşlarla yazdım. İşte bu bana has nazm ile
tarz birleşince dünyada bir ilk oldum desem yeridir. Ayrıca bu nazm tarz
birleşmesiyle yazılan bazı eserlerimin okunuşu konuları gibi zor, ağır
gelebilir bazılarınıza. Lütfen yazılarımı daha dikkatli, yavaş ve seçici,
tane-tane, düşünerek okuyunuz, anlamadığınız kelimelerin manaları için lütfen
sözlüğe bakınız, bir kelime insan vücudundaki iskeletin parçası gibidir
anlamını bilmeden okuyup geçerseniz hiçbir fayda göremezsiniz, zarara girmez
erdemliler, kısacası ben Şiirle felsefeyi birleştirdim!
Gladyo ve terör örgütleri…
Devletlerin ve imparatorlukların,
Özellikle de
Dünya krallığına,
Dünyanın tanrılığına
soyunmuş
Devletlerin
Ve imparatorlukların
köleleri, katilleri,
Terör
örgütleridir onlar…
Kadim
tarihte
İmparatorluklar
Ve
ülkeler
Gladyatörleri,
Köleleri,
esirleri
Bir
arena içerisine toplar
Ve
birbirleriyle,
Aslanlarla,
Vahşi
hayvanlarla savaştırıp
Halkı,
yöneticileri eğlendirirlerdi,
Şimdi
ki modern zamanlarda ise
O
arenalarda spor karşılaşmaları düzenlenmekte,
Peki,
O gladyatörler
şimdilerde varlar mı?
Yoksa
birer şehir efsanesi olup
Geçmişte
mi kaldılar,
Elbette
ki geçmişte kalmadılar,
Şimdiler
de ise
Birçok
devlet
Ve
birkaç imparatorluk
Gladyatörleri
Ve
terör örgütlerini yaratmaya devam ederek
Kendi
kirli işleri için
Maşa
olarak kullanmaktadırlar,
Gizli
servis ajanlarından daha gizli,
Üstün
eğitimli paralı askerler,
Üstün
eğitimli paralı polislerdir onlar,
Birer
hayaletten ibarettirler,
Devletlerin,
İmparatorlukların,
Hükümetlerin
Katilleridir
onlar…
(Kaos
düzeni adlı kitabımızda
Kaleme
aldığımız bu konuyla ilgili bir yazıyı
Buraya
ekleme yapıyorum, şöyle ki)
Unutmayınız
ki
Dünya
krallığına soyunmuş olan
O her
bir devletin,
O her
bir hükümetin,
O her
bir örgütün,
O her
bir imparatorluğun
Mutlaka
Gladyo’su
Mutlaka
bir veya
Birden
fazla terör örgütü
Ve
düzinelerden çok
Gladyatörleri
vardır,
Pis
işlerini,
Cinayetlerini
Genelde
onlara yaptırırlar,
Gerektiğinde
de onları da,
Yani o
kendi yaratmaya çalıştıkları
Galadyo’yu
da,
Galadyatörlerini
de harcarlar,
Yeni
terör örgütleri,
Yeni
gladyatörler yaratıp
Yine o
kaos düzenlerini,
Yine o
korku imparatorluklarını
Devam
ettirirler,
Hatta
kendi ülkelerinde bile
Birçok
zaman
O
kendi oluşturmaya çalıştıkları
O
kendi kaos düzenlerini sürdürmek için
O
kendi vatandaşlarını bile
O
örgütlere,
O
kendi gladyatörlerine harcatırlar...
O
kendi ulusal çıkarını
Ve o
kendi örgüt,
Politik
birliklerini,
Milliyetçilik
duygularını,
Ulusalcılık
kimliklerini canlı tutmak için
Kimi
zaman
İşte o
örgütler eliyle,
O kendi
var ettikleri terör örgütleri eliyle,
O
kendi yaratmaya çalıştıkları
O
gladyatörler eliyle canlı tutmaya çalışırlar,
Birçok
devlet içi cinayet de
Ve
birçok devlet dışı çatışmada
Ve
bombalı eylemlerde de,
Halk
ayaklanmalarında da
İşte o
terör örgütleri
Ve
gladyatörler kullanılır...
Kaos,
Kumpas
ve
Cinayetler,
Ardı
arkası kesilmeyen
Ve
kesilmeyecek olan cinayetler,
Menfaat
ve çıkar çatışması yaşayan
Dev
süper güçler başta olmak üzere
Gladyatörleri
kullanmaya
Ve cinayetler
çıkartmaya devam edeceklerdir,
Hiç
durmuyor öğle değil mi?
Dünya
da olup biten şey aslında
Menfaat
ve çıkar çatışmalarından başka bir şey değildir,
Bunun
için cinayet işlemek
Devletler
ve insanlarca normal bir düzen hâline getirilmiş,
Halk
ise o kendi seçtiği hükümetlerinin
O
işlediği cinayetleri alkışlamaya da devam etmektedir,
Şimdi
anlayabildiniz mi?
Âdem
Peygamberin çocukları arasında ki
O
cinayet hikâyesinin içeriğini,
Kibir,
para,
Tanrılaşmak
davası,
Üstünlük
kavgası,
Menfaat
ve çıkar çatışmaları.
Hakkımı gasp etmeye
çalışırsan…
Şimdi
ben sana
Küfrediyor
Sövüyor
Ve hiç
durmadan
Hakaretler
Sayıyor
isem eğer
Neden
bu biliyor musun?
Çünkü
sen bana
Zulmetmiş,
Haksızlık
yapmış,
Hayatıma
Kötülük
ekmişsindir de ondan,
Kısacası
Yani
sen şimdi ektiğini biçiyorsun.
Sonnet… Nafiz coşkun
El-âlem
ne der değil, adalet ne der, ona kulak ver…
Farkları
keşfetmek gerekir,
Kendinizden
başka
O her
bir insanın
Veya
bir kaç insanın
Söylediği
gibi
Şekillenmeniz
gerekmiyor,
Hayatınızı
daima
O bir
başkalarının
Arzuları
doğrultusunda
Şekillendirmek
zorunda değilsiniz…
Toplum
ne der,
Komşular
ne der,
Akrabalar
ne der,
Arkadaşlarım
ne der diye
Hayatınızı
hürriyetinizi
O bir
başkalarının arzularına esir etmeniz
Asla
ve asla doğru değil,
Hayatınızı
kendinize zehir etmeyin,
Yapmanız
gereken şey;
O
kendinizi erdemlice
Ve
bilgece eğitime tabi tutup,
Ergenleşip,
olgunlaşıp, bilgelenip
Kendi
kararlarınızı,
Kendi
tercih ve seçimlerinizi
Kendiniz
o hür iradenizle
Yapabilmeyi
başarmak,
Evet,
bunu başarabilirsiniz,
Zihninizi
bir başkasının kölesi hâline getirmeyin,
Siz
birilerinin kuklası değil,
Erdemli
bir insan olarak varsınız,
Bunu
daima hatırlayın,
Yetenekler
edinin,
Yeteneklerinizi
çağın iş
Ve olanaklarına
göre şekillendirin,
Şimdi
artık kararları senin alman gerekiyor…
Kendinizi
erdemli bir şekilde
Yine
kendiniz şekillendirmelisiniz,
Yine
kendinizi hikmetlice faydalı bir şekilde
Yine
kendiniz yönlendirebilmelisiniz…
Yine
tekrar etmek istiyorum,
Şöyle
ki
Siz
gerçekten erdemli bilge bir insan olmayı başarıp
O
kendinizin aldığı seçim ve kararlara
Bir
başkaları ne der diye değil,
Önemli
olan el-âlem ne der değil,
Önemli
olan şey;
Siz
erdemli bilge bir eğitim sürecinden sonra
Kendi
alacağınız karalar önemlidir,
Kendi
tercihlerinizi sizin yapmanız önemlidir,
Yaptığınız
tercihi sizin beğenmeniz önemlidir,
Siz
kendiniz ne diyorsunuz asıl ona değer verin,
Medenileşeceğim
diye
O
medeniyetin her bir şeyini
Taklit
etmenizde doğru değil,
Ne yani
şimdi,
Tüm şu
Entrikalar
dolu insanlara göre mi yaşayıp
Şekillendireceksiniz
hayatınızı,
Medeniyetlerin
içinde
İyiyle
beraber
İyilere
oranla
Daha
fazla kötülükler de var,
Ben
sizlere ne yapmanız gerektiği konusun da
Öneriler
de,
Tavsiyeler
de bulunuyorum,
Fakat
tercih sizlere ait,
Söyledim,
Üzerime
düşen görevi yerine getirdim
Ve ben
önerilerde bulundum sadece,
Artık
gerisi size kalmış,
Kendinizi
nasıl şekillendirmek isteyeceğinize
Siz
karar vereceksiniz…
Daima
söylemişimdir,
Burada
yine söylüyorum,
Şöyle
ki
İnsanın
O
kendi tercihleridir
Onu ya
hür adaletli bilgili,
Ya da bir
başka insanların kölesi,
Kuklası
yapacak olan şey…
Hey,
Kardeş,
El-âlem
ne der değil,
Adalet
ne der
Asıl
sen ona kulak ver.
Kuzey
ve güneyin, doğu ile batının savaşı…
Biri
ve diğerleri var dünyada,
O her
bir devlet,
O her
bir medeniyet,
O her
bir ırk,
O her
bir örgüt,
O her
bir kavme göre
Kendileri
Ve
diğerleri vardır dünya da,
Kuzey
ve güneyin,
Doğu
ile batının savaşı,
Kibrin
bencilliğin savaşı,
Egonun
savaşı,
Menfaatler
çıkarlar savaşı hiç susmuyor,
Savaş
dansları durmadan tutuşturuluyor insan eliyle,
Şeytan
bile hayretler içindedir
İnsanlığın
bu çirkin manzarası karşısında,
Kimseler
hepimiz diyemiyor,
Kimseler
tek dünya insanlığı demiyor,
Tek
dünya halkı diyemiyor,
Her
bir ırk
Cinayet
üzerine şekillendiriyor eğitim sistemlerini,
Vatan
sevgisi bile
Bir
tek ben varım
Ve bir
de diğerleri var üzerine şekilleniyor,
Ego
öğle bir tavan yapıyor ki
O her
bir devlet
Bir
ben varım
Ve bir
tek ben en haklı olanım diyor,
Bir de
diğer haksızlar var diye
Şekillendiriyor
toplumlar kültürler kendilerini,
Her
kültür kendisini global zannediyor,
Her
dinci kendisini küresel zannediyor,
Her
bir insan kendisini haklı görüyor,
Kimseler
demiyor hepimizin bir ortak arzusu olmalı,
O da
dünya hazinelerini
Adaletli
erdemli olarak paylaşmak olmalı diyemiyor,
Deseler
bile
Bunu
uygulamaya elleri varmıyor…
Vatan
sevgisi
Cinayetler
üzerine inşa ediliyor,
Kadimde
de bu böyleydi,
Bu
çirkin kanlı miras kadimden bu yanı
Hiç
değiştirilmeden devam ettiriliyor,
Dünyayı
çok yakından ilgilendiren bir oyundur bu,
Bir
film senaryosu,
Kuzey
(ezenler)
Ve
güney (ezilenler) arasında,
Kuzey
ve güneyin, doğu ile batının savaşıdır bu film,
Bu zıt
iki kutup arasında geçen
Gerçek
ve nefret dolu
Kibirli
bir hikâyeden esinlenmiştir aslında,
Fakat
bu oyunun sonunda
Herkes
ölüyor, bunun herkes farkında aslında, ta ki
Ölüler
yeniden dirilene,
Boynuzlu
hayvan
O
boynuzsuz hayvandan hakkını alacağı o güne kadar,
Mutlaka
her insan ölümü tadacak.
Peki,
sence haklı olan kim.
İradeye
hâkim olmak…
Fâni
Varlıklar
İçinde
İradeye
Bilgece
erdemlice
Hükmetmek
Kadar
Büyük
Bir
Kudret
Gösterebileni
görmek
Oldukça
zordur,
Fakat
bunu başarmak ise
Büyük,
aziz, üstün akılların işidir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Aptallar
ve tanrıları…
Aptal
câhil insanlar
Krallarını
Ve
tanrılarını yaratmayı severler,
Daha
sonra ise
Onların
eliyle ya
Zulüm
haksızlık görürler
Ya da
O
kendi elleriyle tanrılaştırdıkları
O insanları
Ya
suçlarlar, ya bir vahşinin yapacağı gibi yerler,
Ya
onlara düşman olurlar
Ya da
onlara savaş açarlar,
Dedim
ya aptal câhil insan işte;
Hatasını
diğer bir hatası ile düzetmeye çalışan budala.
Sonnet… Nafiz coşkun
İbret
alan yok mu?
Yüz
yıllar içerisinde
Bilerek,
bilmeyerek ve isteyerek
Birçok
cinayet(kötülük)
Meşrulaştırılmış
Ve
O
gelecek
Zaman
da yaşayacak olan
Hiçbir
insanın,
Belki
çok azı hariç
Tüm bu
cinayetlerden
Ve
hatalardan
Akıllıca
bir ders
Ve
payına düşen
O
ibret dersini alacağa benzemiyor.
Sonnet… Nafiz coşkun
Adaletsizliğe
haksızlığa sessiz kalmayın…
Herkes(istisnalar
hariç)
O her
bir toplum
O her
bir medeniyet
O
kendi felsefelerinin
O
kendi kültürlerinin
Evrensel
olduğunu düşünüyor,
Hatta
buna iman bile ediyorlar,
Hatta
bunun için savaşanlar bile var,
Hatta
küçük tartışmalarını
O
büyük savaşlara
Dönüştürecek
kadar
Aptal
olanlar bile var…
Dedim
ya o herkes
Kendisinin
haklı olduğunu iddia ediyor
Fakat
Şu
gerçeği
Asla
göz ardı etmemek gerekir,
O da
şöyle ki
Dünya
genelinde olan,
Dünya
genelinde oluşan
O her
bir haksızlık da,
O oluşan
o birçok sorunda
Hemen
hemen her bir medeniyetin,
O her
bir ülkenin,
O
sesiz kalan her bir insanın suçu vardır,
Kimi
bizatihi suçu işleyerek,
Kimi ise
o suçu destekleyerek,
Kimi
suça teşvik ederek,
Kimileri
ise
O
suçlara sessiz kalarak
Tüm o
cinayetlere
Ortak
olmaya devam etmektedir…
Şimdi
mantıklıca düşünün lütfen,
Sokağın
ortasına
Çok
pis kokan bir leş atılmış
Ve
bunun kaldırılması için
Hiç
kimseler müdahale etmiyor ise
O her
bir insan hem bundan sorumlu
Ve hem
de her bir varlık
O pis
kokudan,
O pis
görüntüden rahatsız olacak,
Hatta
birçok insan
O leş
sebebiyle hastalıklara bile bulaşıp
Acı
çekecek,
Siz bu
örneği
Varın
o her bir işe kıyas ediniz,
Dünya
üzerinde
Ve
ülkeniz de ki yapılan haksızlıklara cinayetlere
Seyirci
kalmış olmanızdan dolayı
O her
bir haksızlık cinayetler
Her
geçen gün daha da artıyor
Farkında
mısınız?
Aynı o
leş örneğin de olduğu gibi,
Etraf
pis kokuyor
Ve her
insan zamanla o haksızlıkların yapılmasına
(pis
kokulara) alışıyor,
Alıştırılıyor,
Cinayetlere
alışmak
Oysaki
ne büyük bir cinayettir öğle değil mi?
Adaletsizliğe
haksızlığa sessiz kalmayın,
Adaletsizliğe
Ve
haksızlıklara sessiz kalmayın derken
Çıkıp
sokak-sokak
Cadde-cadde
çığlık çığlığa
Bağırın
gürültü çıkarın anlamında söylemiyorum,
Gerekirse
elbette bağırıla bilir,
Gerekirse
çığlık çığlığa da sesler yükseltile bilir
Fakat
asıl bundan anlatmaya çalıştığım şey
O tüm
adaletsizliklere
Ve tüm
o haksızlıklara karşı yapabileceğiniz
Erdemlice
ve bilgece mücadelelerin
Nasıl
yapılması gerektiğini öğrenmeniz
Ve
planlı bir şekilde onları uygulamanız,
Yetenek,
Erdem
ve bilgelik
Bu üçü
bir araya geldiği zaman
İnancın
da yardımıyla
Başaramayacağınız
iş yoktur,
Haksız
da değilim hani…
Söylediğim
gibi,
Adaletsizliğe
ve haksızlığa sessiz kalmayın.
Haksızlığa
razı oldular…
Dünya
Ekonomik
Pastalarının
Payında
Elbette
Emekçi
İnsanların
Payı
Oldukça
Fazladır
Fakat
O pay
Hakkıyla
Paylaşılmamaktadır.
Sonnet… Nafiz coşkun
Sesimi
duyan var mı?
Düşünün
lütfen,
Düşünmekle
bulur insan insanlığını,
Dünya
çatışmaların
Ve
cinayetlerin arenası oldu,
Ülke
içi çatışmalara
Sebep
olan o şeyler
Genelde
Nelerdir
bir düşünmeli insan,
Ancak
hastalığın sorunun ne olduğu,
Hastalığa
soruna sebep olan şeyin ne olduğu bilinir ise
Bulunabilir
ona göre de bir çare öğle değil mi?
Ey
câhiller, ey budalalar, ey aptallar,
Ben
sizinle konuşmuyorum
Alınmayın
sakın sizler üzerinize.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ses
ver…
Zamanı
Geriye
mi almak!
Hem de
insanın eliyle,
‘Şimdilik’
İşte
bu
İmkânsızında
ötesinde…
Çok
zaman,
Hiç
durmadan içerimde çarpışan
Ve hiç
susmadan aklımda bağrışan pişmanlıklar kadar
Umutlarımda
yok değil hani,
Fakat
sen olsaydın
Çok
kolay atlatırdım
O
geçmez zannettiğim
O
geçilmez zorları, lütfen ses ver.
Sonnet… Nafiz coşkun
Aşkın
huzurunda o bilge büyük şair…
Ben
Zamanın
En
Büyük
Şairiyim,
O tüm
yıldızları, galaksileri, kâinatı
Küçük
kafatasının içerisin de
Evirip
çevirebilen,
Peki,
ya sen,
Seni
aramak,
Sana
Kavuşmak
Var
ya,
Bu hep
böyle-böyle gider mi?
Sonnet… Nafiz coşkun
Ruh
kimliği nasıl oluşmalı…
İnsanın
o ruh yaşam kimliğini
Acaba
neler belirler diye düşünün lütfen,
Ve bu
kimliğin değişim göstermesi gerekir mi?
Bu
kimliğin eğer bir değişim göstermesi gerekiyorsa,
Ne
gibi değişimler ile
İnsan
ruhu
Erdemli
adaletli bir kimliğe kavuşur diye de
Kafa
yormaya başlasanız
Hiç
fena olmaz hani,
Düşünülmemiş
anlaşılmamış bir hayattan acaba
Ne
gibi bir lezzet tat almayı bekliyorsunuz ki
Düşünün
ve gerçeğe varın, kötü bir şey istemiyorum ki sizden…
Hem
zâten yazdığımız
O
onlarca kitap eser ne içindi zannediyordunuz.
Sonnet… Nafiz coşkun
Hayatı
anlamlı, erdemlice yaşayın, çünkü…
Bilge
bir şair demişti ki
Göz
ile görmek,
Akıl
ile görmek,
Kalp
ile görmek
Aynı
oldukları kadar
Birbirinden
Farklı
olabilecek kudrete sahip şeylerdir,
Bu her
üçü de bilgelikten faydalanır,
Önemli
olan
Anlamak
ya da anlayamamaktır,
İşte
bütün mesele de bu idi…
Hem
ayrıca
Anlayamadıktan
sonra
O her
ne ile bakıyorsanız bakın,
O her
ne ile görüyorsanız görün,
O her
ne ile tadıyorsanız tadın
Artık
her ne işinize yarar ki
O
anlayamadığınız,
O
anlamlandıramadığınız şeylerin size
Ne
gibi bir faydası olup olmadığını
‘Bilemedikten’
Ve o
‘bilmek’ işlemiyle de
Erdemli
bir şeyler yapmadıktan sonra…
Mesela,
sex yapıyorsunuz,
Çocuk
yapıyorsunuz,
Fakat
çocuğunuzu
Erdemlice
Sağlıklı
bir şekilde
Hayata
hazırlamayı
Başaramıyorsanız
O sex
sizin için
Hayvansal
bir tat almak işleminden ileriye geçmez…
Hayatınızı
anlamlandırın,
Hayatınızı
olumlu anlam da anlamlandırın ki
Zaten
şu cinayeti
Kötülüğü
çok dünya insanlığının arasın da
Erdemli,
Bilge
insanların sayıları
O kötü
insanların sayılarına oranla
Bir
çoğalma göstersin,
Peki,
bu çoğalmak ne işe mi yarayacak,
İstemez
misini?
Dünyanın
her bir yerinde
Her
bir saatinde
Korkusuzca
Ve
başınıza hiçbir kötülük gelmeden dolaşmayı,
Elbet
de isterdiniz,
Bu da
ancak
Dünya
da cesur, adaletli,
Erdemli
bilge insanların sayıca artarak
Dünya
üzerinde olumlu anlamda
Faydalı
işler yaparak,
Dünya
evimizi daha yaşanılabilir
Bir
yurt haline getirmeleriyle mümkün olabilir,
Şimdi
kendinize bir iyilik yapın
Ve
hayatınızı bilerek, anlayarak,
Bilgece,
sağlıklıca yaşamaya başlayın,
Unutmayınız
ki
Sen
erdemlice
Ve
sağlıklı bir anlamla yaşamaz isen
Ben
Erdemlice
Ve
sağlıklı bir anlamla yaşamaz isem
Peki,
Kim
koruyacak,
Kim
sağlıklı anlam da şekillendirecek,
Kim
güzel yetiştirecek
O
gelecek nesillerimizi…
Kim
koruyacak,
Kim
korumayı öğretecek,
Onlara
hayatta
Ve
ayakta nasıl kalınması gerektiğini
Kim öğretecek…
Kötülüklerden
ve cinayetlerden
Onları
kim koruyup gözetecek…
Sen ve
ben,
Sizler
ve ben,
Hayatı
erdemlice, anlamlı
Ve
adaletli dürüst bir şekilde yaşayamaz isek eğer
O
gelecek nesilleri şimdiden kaybettiğinizi,
Onları
uçuruma ellerinizle sürüklediğinizi
Varsayabilirsiniz,
Haksız
mıyım?
İlginç
zamanlar da insanlar…
Gazetelerin
Ve o internet
sayfalarının
Başköşelerine
Haber
olmak için
Ya
İlginç
zamanlar olmalı
Ya da
cinayet haberi,
Peki,
Ya o
erdemlilik üzerine kurulan sanat,
Peki,
ya o erdemlilik üzerine olması gereken hayat,
Peki,
ya o üstün anlamlı
Ve
bilgelikle üretilen sanatlar ne olacak,
Ne
çabuk da sattınız değiştirdiniz
İnsani
değerleri o değeri düşük ve anlamsız şeylere.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Sinema
filmi tavsiyesi…
Daha
önceki kitaplarda
‘Kar
küreyici’ adında ki filmi
Seyretmenizi
tavsiye etmiştim,
O film
derin devlet yapılanmalarını
Ve
işleyişini anlatıyordu,
Derin
devletin, zengin şirketlerin
Ve
fakir halkın arasında ki uçurumları içermekteydi…
Şimdide
sizlere bir western filmi tavsiye ediyorum,
Quentin
Tarantino imzalı bir film,
Türkçe
adıyla ‘Nefret sekizlisi’
Orijinal
adıyla (the hateful eight) adında
Mükemmel
bir western sinema filmi,
Film
altın küre
Ve
Oscar ödülü almış,
Filmin
açılımı hakkında,
Filmin
konusu hakkında ise söyleyebileceğim,
Amerika
birleşik devletleri yasalarına karşı çıkan,
Birleşik
devletlerin bütünlüğünü bölmeye
Parçalamaya
çalışan,
Halkın
huzurunu güvenini bozan,
Halkın
hak ve hürriyetine gasp ve zulmeden,
Devlete
ve Amerikan halkına kötülük
Cinayet
işleyen
O her
bir çete, örgüt, insan
Kararlı
bir şekilde bulunarak
Gereken
ceza en ağır bir şekilde
Yasalar
çerçevesinde verilecek,
Cezalar
uygulanırken bile
O
Amerika birleşik cumhuriyet devletinin
Yasaları
kararlı bir şekilde korunacak,
İhmal
edilmeyecek…
Fil de
köleliğin kaldırılması,
Siyah
ve beyaz ırkın kardeşliği,
Siyah
ve beyaz renkte ki Amerikalı vatanseverlerin
Devletlerini,
Cumhuriyet
yasalarını korumak
Ve
yaşatmak için birlik olmaları
Film
de özellikle vurgulanıp işlenmiş…
Uzun
süren bir film,
Filmi
dikkatlice seyrettikten sonra,
Filmin
en sonunda,
Amerika
birleşik devletleri on altıncı başkanı
Abraham
Lincoln’ın mektubu olduğu zannedilen,
O kısa
ve öz cümlelerle yazılı mektubun
Okunuşuyla
filmin tüm açılımı,
Filmin
tüm içeriği böylece tam olarak anlaşılabiliyor,
Mektup
okunurken dikkatlice dinlemelisiniz,
Çünkü
tüm mesaj,
Filmin
gerçekte ki tüm o konusu
O
mektup da yazılanlarla alakalı…
Abraham
Lincoln’dan kısaca bahsedip
Kaldığımız
yerden devam edelim,
Abraham
Lincoln
Amerika
birleşik devletlerinin
On
altıncı başkanı, siyasetçi ve hukukçudur,
Ayrıca
edebiyattan sanattan çok iyi anlayan
Başarılı
bir liderdir,
Amerikan
iç savaşında
Amerikan
ulusunu anayasal bir birlik olarak savunmak için Amerika birleşik devletler
birliğini yöneten bir başkan,
Köleliği
ortadan kaldırmak için büyük bir mücadele vermiş
Ve
yasal yolları devlet eliyle
Kararlı
bir şekilde uygulayıp gerçekleştirerek
Amerika
birleşik devletlerin de
Köleliğin
kaldırıldığını ilan etmiştir,
On
sekiz nisan bin sekiz yüz altmış beş yılında
Suikast’e
uğramış ve öldürülmüştür…
Şimdi
filmin konusuna kaldığımız yerden devam edelim,
Şöyle
ki
Çetelerle
dolu ve iç savaşta olan bir ülkenin,
Birçok
devrimsel yasları henüz kurulma aşamasında olan,
‘Birleşik
devletler birliğinde’ karalı bir şekilde kalmanın
Mücadelesini
canını ve kanını ortaya koyarak
Karalı
bir şekilde sürdüren,
Eyaletlerin
birleşerek ayrılmadan
Ayakta
ve hayatta kalmasına çalışan vatanseverlerin
Vermiş
olduğu mücadele anlatılmaya çalışılmış,
Filmin
içinde savaş sahnelerini görmeyeceksiniz
Fakat
o iç savaşın, köleliğin
Ve çetelerin
açtığı derin yaraları, ölümcül izleri
Bu
film anlatmayı başarmış…
Ayrıca
dünyanın birçok ülkesinden gelerek
Melez
ırkların da katılımıyla oluşturulan
İlginç
bir devletin, ilginç ve zor zamanlar da
‘Birleşik
eyaletlerle kurulan’
O çok yorgun
fakat çok kararlı
Ve
çalışkan bir ülkenin verdiği
Ayakta
ve hayatta kalmak mücadelesi konu ediliyor…
Film,
Cumhuriyetin, demokrasinin kuruluşu,
Yasaların
kararlıca uygulanışı,
Çetelere
karşı kararlı bir mücadele üzerine işlenmiş,
Filmin
başrollerinde ki
Afro
Amerikan kökenli
Bir
binbaşının,
(Abraham
Lincoln’ın
Mektuplaştığı
zannedilen bir binbaşının)
Ve
beyaz tenli bir şerifin
Film
de, cinayetleri
Ve
sahtekârlıkları bir dedektif dehasıyla
Nasıl
da ortaya çıkardığını
Ve
Abraham Lincoln’a ait olduğu zannedilen
Bir
mektuba sayfasına bile vatanseverlerin
Nasılda
saygı duyduklarını göreceksiniz…
Amerikan
cumhuriyet sisteminin
O
savaşçı ve güçlü, dik duran felsefik yapısı
Western
tadında anlatılmaya çalışılmış,
Ben
şahsen film olarak klasik güzel bir eserdir bu dedim,
Böylesi
hüküm süren gladyatör bir süper gücü
(Amerika’yı)
Ancak
o geçmişi kovboyluk(çobanlık) olan
Western
bir filmle böyle mükemmel anlatıla bilirdiniz,
Film
çok uzun sürüyor
Fakat
seyretmeye
Ve
üzerinde konuşulmaya değer bir film,
Filmi seyretmenizi
tavsiye ederim,
Özellikle
de
Amerikan
cumhuriyet ve demokrasi sisteminin
Nasıl
da kararlı bir şekilde
Tüm o
savaşlara, iç savaşlara,
Tüm o
cinayetlere çetelere rağmen
‘Birleşik’
olarak ayrılmadan kuruluşunu ele alıyor…
Şunu
unutmayınız ki
Anlamlı
Ve
ideal sahibi,
Felsefesi
olan, düşündürücü,
Ders
amaçlı ve sanatsal filmler
Hayatta
ki eğitim süreciniz için,
İbret
almak için,
İnsanların
mutlaka seyretmesi gereken filmlerdir,
O tür
filmler hayatınıza olumluluk katar,
En
azından zamanınız boşa geçmemiş olur.
Tavsiye
edebileceğim
O
ikinci film ise
Türkçe
adıyla
‘Soğuk
dağ’
Orijinal
adıyla (cold mountain) adında
İki de
Oscar ödülü kazanmış,
Anthony
minghella yapımı mükemmel bir film,
Film,
henüz daha
Amerikan
iç savaşı devam ederken
Güneyli
bir gencin başından geçenler anlatılmaya çalışılmış
Yaşanmış
gerçek hikâyelerden esinlenerek yapılmış bir film,
Savaş
içinde
Ve
savaş sonrası hem o güneyli gencin
Ve hem
de etrafındakilerin ne gibi zor şartlar içerisinde
Hayatlarını
sürdürdükleri anlatılmaya çalışılmış,
Ayrıca
tüm o olumsuzluklara acılara rağmen
Romantik
bir aşk hikâyesinin
Bir
kadın ve bir erkek arasında
Dürüst
ve kararlı bir şekilde
Nasıl
vazgeçilmeden yaşandığı
Gözler
önüne serilmiş mükemmel, güzel bir film…
Ayrıca
Savaşın;
insanlara, dünyaya,
Ekonomiye,
İnsan
ve toplum psikolojisine, ülkeye verdiği
O tüm
olumsuzluklar,
Tecavüzler,
cinayetler,
Haksızlıklar
konu edilmiş,
Bir
savaşta olabilecek o küçük büyük
Tüm o
olumsuzluklar
Bu
filmin içeriğinde
Sergilenmeye
çalışılmış…
Aslında
bir savaşın
Dünya
ülkelerine,
İnsanlara,
Toplumlara
ne gibi felaketler getirdiğini
Ve
getirebileceğini gözler önüne sermiş,
Film
de savaşların insanlara
Ve
tabiata verdiği o büyük zarar anlatılırken,
Bir
kadın ile bir erkeğin arasın da geçen
O çok etkili
Ve çok
tutkulu bir aşk hikâyesi
Mükemmel
anlamlı bir şekilde konu edilmiş,
Çok
takdir ettim,
Ayrıca
film de maneviyata da değinilmiş,
Film
sizi içerisine çekebilecek büyük bir etkiye sahip,
İnsanların
tüm o zor şartlarda
Hayata
tutunuşlarını,
Birbirlerine
bağlılıklarını anlatmaktadır…
Film
de, öğlesi o zor şartlarda menfaat ve çıkarları uğruna
Kendi
komşularına,
Kendi
insanlarına karşı çeteleşen, zulmeden
Ve
kendi insanlarına karşı cinayetler işleyen
O
zorbaların ve zâlimlerin de türeyişlerini sergilemiş…
Film
de, o iyi yürekli insanların
Tüm o
zor şartlara rağmen
Nasıl
ayakta ve hayatta kalmaya çabaladıklarını
Etkileyici
bir şekilde anlattığına inanıyorum,
İnsanların
mutlaka
Yetenek
sahibi olmaları gerektiğini de konu ediyor,
Çünkü
savaşın getirdiği o zor şartlar içerisinde
Eğer
yeteneklere sahip değilseniz,
O zor
şartlar içerisinde
Çok
acı günler yıllar geçirebiliyorsunuz,
O zor
şartlara ancak
Çok
güçlü yapıya sahip olan,
Çok
güçlü iradeye sahip
Ve
yetenekli insanların katlanabileceğini de
Gözler
önüne sermekte…
Film
de ki
O
erdemli bir avuç insanın verdikleri mücadele
Örnek
alınmaya değer bir hayat hikâyesi,
Ayrılığın
üzerinden yıllar geçmesine rağmen,
Birbiri
için yaşayan iki sevgilinin
Ve
aşklarının onları nasıl hayatta ve ayakta tutuşunu
Mükemmel
ve sanatsal bir şekilde anlatılmaktadır...
Film
deki ihtiyar kadının verdiği mesaj çok önemliydi;
Her
şeyin bir görevi var,
Her
bir insan aslında
Bir
görev için gelir demek istiyordu dünyaya,
İhtiyar
kadın haklıydı,
Film
felsefik mesajlarını başarıyla verebiliyordu,
Evet,
buna benzer bir mesaj veriyordu ihtiyar kadın,
Evet,
gerçekte de öğle aslında,
Kalbinde
zerre kadar iyilik olan
O her bir
insan
O üzerine
düşen görevleri yerine getirmiş olsa,
Şu dünya
daha da yaşanılası bir yer hâline getirilebilirdi,
İhtiyar
kadının mesajı da
Bu
yönde çok etkileyiciydi,
Mesaj
çok basit ve güzeldi,
Şu
hayat da öğle aslında,
Bu
hayatta erdemlice yaşanılmış olsa
Çok daha
basit ve kolaydır aslında,
Hayatı
ve yaşamayı zorlaştıran kötü niyetli insanlardır,
Fakat
o bir kısım zengin şirketler,
O bir
kısım hükümetler,
O bir
kısım derin devletler,
Bir
kısım çeteler mafya örgütleri
Para
ve hâkimiyet hırsı sebebiyle
İnsanları
birbirileriyle savaştırmaktan çekinmiyorlar,
İnsan
kardeşleri birbirleriyle savaştırıp,
Adına
da vatan sevgisi diyerek,
Cennetle
onları kandırarak
Kendi
ambarlarını hazinelerle doldurmaktalar,
Evet,
bir kısım zengin şirketler,
Bir
kısım hükümetler,
Ve derin
devletler ambarlarını hazinelerle doldururken
Olan
tüm o zarar,
O
huzurla
Ve
barışla yaşamak isteyen insanlara olmaktadır,
Zorlaştırıyorlar
yaşamı,
Hayatlarımızı
zorlaştırıyorlar,
Haksızlıklarına
devam ediyorlar,
Dedim
ya hayat çok basittir aslında,
Zorlaştıranlar
o kötü niyetli insanlardır…
İnsan,
hayatta ve ayakta kalabilmek adına,
Sevdiklerini
korumak adına
Büyük
ve anlamlı bir mücadeleye girişiyor,
İşte
bu filmde de o anlamlı mücadeleyi bulacaksınız,
Mutlaka
seyretmenizi tavsiye ettiğim bir filmdir,
Emin
olun birçok romantik insan
Filmin
etkisine kaptırıp
Kendisini
filmin içerisinde bulacaktır…
İyi
seyirler.
Gardını
almadan çıkmamalısın…
Bırakılan
O her
bir boşluğu
O
başka birileri,
İyi ya
da kötü bir şeyler ile
İyi
anlam da
Fakat
genelde
Kötü
anlam da
Başka
bir şeyler ile doldurmaya çabalıyor...
Atılan
her adıma
Çok
dikkat etmeli insan,
Huzur
istiyoruz, güven istiyoruz,
Sağlıklı
bir yaşam, adaletli bir paylaşım istiyoruz,
Sokaklara,
insanlara ve hayata karşı
Gardımızı
almadan çıkmak çok tehlikeli oldu artık.
Sonnet…
Nafiz coşkun
İyiler
ve kötüler…
İnsan
eli değmeyen
O yüksek
dağların doruklarına
Ağaçları
kimler dikiyor zannediyordunuz,
Kuşlarda
ağaç dikebilirler...
Dünyanın
diğer bir ucuna
Benim
o dürüstlük dolu fikirlerimi
Kimseler
götürmez mi zannediyordunuz,
Yanılmışsınız...
Herkesi
o kendiniz kadar
Korkak
zannetmeyin,
Elbette
O
adalet ve hürriyet adında ki
Fikirlerimizi
konuşabilen
O
birçok cesur
Ve o birçok
bilgili insan da var...
Belki
sen onlardan birisindir
Ya da
onlardan birisi değilsin,
Bunu
ancak sen bilebilirsin,
Senin
kalbini okumak gibi bir yeteneğe sahip değilim,
Senin
kalbini yine sen okuyabiliyorsun,
Herkes
kendi kalbini okuyabilir,
Ben
senin kalbini okuyamam,
Sen de
biliyorsun ki
Kalpleri
ancak onu var eden okuyabilir...
Bana
mı?
Bana
sâdece o kalplere hitap etmek düşer,
Evet,
benim payıma düşen şeylerden biriside
İşte
budur,
Gerçekleri
hitap etmek,
Doğruları
beyan etmek değil mi?
Şuradan
bir nehir akıyor
Ve
sizler, insanlar,
Onun
için savaşmanıza gerek yok,
Yapacağınız
tek şey
Onun
kaynağını zehirlemeyin,
Kurutmayın,
O su
kaynağı hepinize yetecektir,
Fakat
sizler hem o su için birbirinizi boğazlıyor,
Birbirinizi
öldürüyor,
Birbirinize
hakaretler ediyor
Ve
birde o uğurda savaştığınız
O suların,
O
ağaçların,
O
meyvelerin,
O
toprakların kaynaklarına
Kendi
ellerinizle zehir saçıp
Uğrunda
savaştıklarınızı öldürüyorsunuz,
Bu
nasıl bir çelişki,
Bu
nasıl bir aptallık,
Söyler
misiniz?
Hem
birbirinizi boğazlıyor
Ve hem
de diyorsunuz ki
Etrafta
matem havası var,
Oysaki
her ikisini de yapan sizlersiniz…
Ölümlere
sebep olan sizlersiniz,
Ölülerin
intikamını isteyen siz,
Matem
havası estiren yine sizlersiniz,
Ölülere
küfreden siz,
Hep
sizlersiniz,
Bu
cinayetler serüvenin de
Daima
taşın altından sizler,
O kendisini
haklı zanneden sizler,
Siz,
insan denen varlıklar çıkıyor...
Hem
sövüyor,
Hem
sövdürüyor
Ve hem
de diyorsunuz ki
Etrafta
bir huzursuzluk var,
Oysaki
söven de siz,
Sövdüren
de siz,
Huzursuzluğa
sebep olan da sizlersiniz,
Söyler
misiniz?
Bu
nasıl bir çelişkidir...
Artık
insanların(erdem) elbisesini giyinmesinin
Zamanı
gelmedi mi?
Yoksa
atalarınızın
Sizi o
kendileri gibi birer câni,
Vahşi,
kâtil yapışları kadar,
Sizler
de o gelecek nesilleri
Kendinize
mi benzetmeğe çabalıyorsunuz...
Ben mi?
Elbette
haksızlık karşısın da
O
sevdiklerimi korumak için
Onlara
zarar vermek niyetinde olanları
Ve
onlara zarar verenleri
Ellerimle
paramparça edebilirim,
Elbet de
bunu yapabilirim,
Kendimi
ve sevdiklerimi
Haklı
anlam da korumak zorundayım,
Fakat
ben sizler gibi
Bir
kâtil değilim…
O
kendi insan kardeşlerine
Cinayetler
haksızlıklar yaparak
Kendilerini
ve birbirlerini kahraman zanneden
O
sizler gibi bir kâtil değilim...
Sizinle
benim aramda büyük bir fark var,
O fark
daima olmaya devam edecek
Ve ben
ise daima insan(erdemli) kalmaya devam edeceğim...
Ve ben
ise daima insan(adaletli) kalmaya devam edeceğim...
Hey, sizlere
söylüyorum,
Sizinle
benim aramda
Çok
büyük bir fark var,
Hiç o
mehtaba karşı havlayan itlerle,
O
mehtabı romantik olarak
Sevgilisi
ile beraber seyreden bir olabilir mi?
Elbette
ki olamaz.
Cennetten
kovdurdu kendisini…
Savaş
mı?
İnsan kardeşleri
birbirlerini boğazlamakta
Ve
bundan kahramanlık destanları yazmaktalar,
Daha
sonrada o destanları öve öve anlatıp alkışlamaktalar,
Ne
vahşi bir varlık şu insanoğlu öğle değil mi?
Sevişmek
daha güzelken,
Neden
vahşileşir ki insan, düşünmeden alamıyorum kendimi,
Tanrılık
kavgası, üstünlük kavgası, kibir, ego, bencillik,
Şeytanı
da cennetten kovduran bu değil miydi?
Şimdi
sıra insanda,
O da
kendisini kovdurmaya çabalıyor,
Başarabilecek
mi?
Elbette
başarabilecek çünkü insan denen birçok varlığın
En
mükemmel yapageldiği şey cinayet işlemektir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Savaş
dansları…
Bir
savaş varsa eğer
Ertesinde
mutlaka
Bir
barış da var demektir
Çünkü
Savaşı
tutuşturanlar bile yorulurlar,
Yeniden
dişlerini bilemek
Ve kendilerini
Kan içmeye
hazır hale getirmek için
Dinlenmek
amacı ile
Barış
umutları dağıtırlar,
Eğer bir
savaş yok gibi gözüküyorsa
Emin
olun ki birileri
Çok
sayıda giyotin
Ve
cellat hazırlıyor demektir.
Sonnet… Nafiz coşkun
O
büyük eser ile neler yapabilirsin…
Kafan
güzel mi?
Öğleyse
dikkatlice dinle beni,
Sana
söylüyorum,
Senin
O
aklın
Ve
kalbin var ya
Onlar
Şu
Kâinatın
O en
mükemmel
İki
eseri,
Onlar
olmadan ne kendini,
Ne
sevdiklerini
Ne de
o aklın sanatkârını anlayamaz, tanıyamazdın.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Büyük
nâmussuz kimmiş anladığınız da…
Elbet,
Bir
gün
‘Adaletli
merhametli ve akıllı bir fahişenin’
Onca
günahına rağmen
Şu tüm
dünya hükümetlerinden,
Din
sömürücülerinden
(İlahi
dinleri menfaat ve çıkarlarına alet edenler)
Ve
derin devletlerden
Çok
daha fazla nâmuslu olduğunu
Gerçekten
tam olarak,
Kavrayarak
ve anladığınızda,
Sizler
gerçeklere
Ve
dünyada olup bitenlere
Bir
kaç adım daha yaklaşmış olacaksınız.
Sonnet… Nafiz
coşkun
Uyanık
olmakta fayda var…
Gerçeklere
gözünü açık tutan toplumların
Az
olduğu bir dünyadayız,
İnsanlar
gerçeklerden o kadar çok uzaklaşmışlar ki
Hatta
o gerçek hayat hikâyelerinin sonlarına
Bir
kısım yerlerine
Sahte
mutluluklar yama etmeye çalışırlar,
Fakat
sahte mutlulukların dışında
Gardını
alman gereken bir dünya vardır,
Eğer
ki gözlerinizi sürekli
O
sahte mutluluklar ile bağlarsanız
Gerçeklerden
kopmuş olur
Ve bir
gün o gerçeklere
Hazırlıksız
yakalanmak gibi bir
Tehlikeyle
karşılaşabilirsiniz…
Dev
küresel güçler,
O bir
kısım hükümetler,
Ve
tehlikeli örgütler
Toplumların
ağzının suyunu
Akıtacak
olan
O
tatlı veya çekici mesajlar ile
Barış
mesajları ile
Umut
mesajları ile
Din
mesajları adı altında
Onların
başlarını,
Onların
yüzlerini okşayarak
Onlara
yaklaşıp,
Onları
sömürüp,
Onlara
zulmederler,
Onları
parçalar,
Ellerinden
ne var ne yok alır
Esir
eder,
Köle,
kukla ederler
Ve hatta
Öldürmeye
bile teşebbüs ederler…
Ayrıca
Ben
buna şöyle de bir açıklama getirebilirim,
Şöyle
ki
Celladın,
Cellatların
O
kendi idam edeceği
Toplumlarının,
O
kendi idam edeceği insanların,
Ellerinden
tutup,
Onlara
şeker dağıtıp,
(Onların
gönüllerini ferahlatan sözler ile yaklaşıp)
Güle
oynaya,
Sarmaş
dolaş
Giyotine,
İdam
ipine götürmesi diyorum,
Toplumlar
ise
Çok
azı hariç
Cellatlarının
bu durumundan
Çok memnun
gözükmektedirler,
Toplumların
Ve
insanların
Kendi
cellatlarının;
Ellerinden
mallarını mülklerini
İlk
önce yüzlerine gülümseyerek,
Onlara
güle oynaya
Barış
İnsanlık
mesajlarıyla,
Dostluk
mesajlarıyla
Kardeşlik
mesajlarıyla yaklaşarak
Aldıkları
bir gerçek,
Ürkütmeden
yaklaşıyorlar,
Sinsi
ve yavaş…
Kimse
kimsenin kalbini bilemiyor ki
Bu
sebeple daha uyanık olmak gerekmez mi?
Elbette
daha uyanık
Ve
daha dikkatli olmak gerekli!
Şimdi
birçoğunuz diyecekler ki
Biz
zâten bunları biliyoruz şair,
Bize
bilgelik mi taslıyorsun sen,
Hayır,
Ben
sizler e bilgelik havası atmıyorum,
Hem
mâdem biliyordunuz
Peki,
Neden
hiç durmaksızın
Hem
sizler,
Hem
toplumunuz
Ve hem
de
Şu
üzerinde yaşadığınız ülke
Hiç
durmadan dolandırılıyor,
Yıkıma
uğruyor,
Mâdem
çok biliyordunuz
Neden
müdahale edip düzeltemiyorsunuz…
Aklını
erdemlice kullanabilene
Bir
işaret yetmez mi?
Seçeneklerimiz,
bilgimiz ve yeteneklerimiz…
O bâzı
insanların önünde
Çok fazla
seçenek olmayabiliyor,
Ya da
seçenek üretecek
O bir
kısım seçenekleri de olmadığı oluyor,
İşte o
bâzı insanlar
İşte bu
sebeple
Ve ya
buna benzer birçok sebeple
Hata
yapmak gibi
Küçüklü
büyüklü gafletlere düşebiliyor,
Elbette
ki seçenekler az
Ya da
hiç seçenek yok diye
Kötülüğü,
Kötü
ve zararlı olan şeyleri tercih etmek
Asla doğru
olan bir hamle değil
Fakat
eğer zorunda kalıp
O kötü
hamleler,
O
zarar verici tercihler yapılmış olsa bile,
İlerleyen
zamanlar içinde
İnsan mutlaka
kendisi için
O doğru
olan,
O sağlıklı
olan
O zararsız
olan seçenekler üretebilmenin,
O
faydalı olan seçenekler bulabilmenin
Çabasına
girişmeli
Çünkü sizlerde
biliyorsunuz ki
İnsanın
tercihleridir
Onu
iyi ya da kötü yapacak olan...
Hiç
değilse
O diğer
hamlelerinizi
O diğer
seçeneklerinizi iyi yönde seçin,
Unutmayınız
ki
İnsan
Mutlaka
Seçeneklerini,
Bilgisini
Beceri
ve yeteneklerini
Doğru
anlam da
Geliştirmek
mecburiyetindedir,
Eğer
şu hayatta
Ayakta
ve sağlıkla kalmak istiyorsanız
Ve
sevdiklerinizi daha iyi korumak istiyorsanız
Kendinizi
geliştirin,
Yoksa şu
egosu,
Bencilliği
yüksek,
Kibirli
insanların çok olduğu bir dünyada
Kimseler
sizin için çalışmaz…
Yetenek
edinin
Ve onu
çağa uygun bir şekilde kullanmayı öğrenin.
Daima
söylerim,
Hayat
kimi zaman
Ve
hatta çok zaman
O
mendil kapmaca oyunu gibidir,
Kim
daha çabuk ve hızlı hareket edebilirse
Onun
elinde kalıyor.
Ekonomik
yaşamlar,
İş
yaşamları
Ve bir
fırsat da aynen bunun gibidir,
Anlatabildim
mi?
Gerçek
krallık ve gerçek saltanat…
Modern
dünyanın
Kralları
kimlerdir,
Zengin
şirketler,
Politik
güçler
Ve en
tepedekiler,
Yani
derin devlet yöneticileridir,
Fakat
Gerçek
de olması gereken ise şudur,
Gerçek
krallar
Ve sözü
geçen krallar;
Adalet
ve erdem ile yapılan kanunlar olmalıdır,
Bunun
üzerine kral
Ve bunun
üzerinde bir saltanat bulunmamalıdır…
İşte
adalet ve erdem gerçeği de tam da buradadır.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Bencil,
egoist bir din üretip yaşıyor insanlık…
Dünyada
olup biten her bir hata
O her
bir günah için,
O her
din taraftarları
Ve o her
bir medeniyet taraftarları
Birbirlerini
suçlamaktalar,
Fakat
dikkatle bakın görün ki
Hepsi de
o kendilerini yöneten
Saltanat
sahibi zenginlerine hizmet etmekteler,
Hepsi
de bir insanın
Veya hepsi
de bir hükümetin kuklası kölesidir aslında,
Hiç
birinin halka hizmet ettiği yok,
Hiç
birinin ilahi dinin
O adalet
erdem emrine mesajına
Dürüstlükle
uyduğu, inandığı, izlediği falan yok aslında.
Sonnet… Nafiz coşkun
Egonun,
bencilliğin sadece ben bilirim kibri…
O her
sevmediğiniz insan,
Mutlaka
doğru olan, gerçek olan cevabı veremez diye
Bir
doğru yoktur…
O her
kötü niyetli ve o kötülük yapan varlıklar
Doğru
olanı, gerçek olanı gösteremez diye bir doğru da olamaz… Aslında sen her şeyi
bilemezsin, sizlerde öğle…
Hangi
dinden ya da hangi medeniyetten olursanız olun,
O her bir
şeyin iç yüzünü sen göreceksin diye
Mutlak
bir doğru da olamaz…
Kendinizi
en çok bilen,
Kendinizi
en mükemmel bilen varlık olarak,
Yıldız
olarak görmekten vazgeçin artık,
Kendinizi
dev aynasında görmekten vaz geçin artık,
Kendinizin
farkında olamadığınız
O
birçok doğruyu
O hiç
kabullenemediğiniz
Ve o
hiç sevemeyeceğiniz insanlar gösterebiliyorlar,
Onların
arasında sizlerden daha zeki insanlar,
Onların
arasında sizlerden daha âdil insanlar,
Onların
arasında emanetlere
Sizlerden
daha iyi sahip olan insanlar olabiliyor,
İşte
gerçek olan da budur.
Sen
bir tanrı değilsin,
Sizler
tanrı değilsiniz,
Tanrılar
ölürler
Ve
insanlar da ölürler,
Tüm insanları
Ve o
boşuna yücelttiğiniz tanrıları
Var
eden o rab
O
Mesih İsa’nın Rabbi,
O
İncil’in,
O
Tevrat’ın,
O
Zebur’un,
O
Kuran’ı-Kerim’in rabbi
Hayat
sahibi olmaya
Ve
yine her şeyi
En
ince teferruatına kadar bilip kavramaya devam eder,
O rab
o her bilenin de üzerindedir,
Dedim
ya
Kendinizi
dev aynasında görmekten,
Her
şeyi biliyorum havasından,
Her
şeyi en mükemmel ben bilirim egosundan vaz geçin,
Çünkü
o birçok insan
Sizden
o birçok şeyi daha iyi anlayabilir
Ve
daha iyi görebilmektedir,
Ön yargılarınızı
iyice irdeleyin
Ve
mutlaka adaletli erdemli
Ve
hikmetli bir mantıkla düşünün…
Unutmayınız
herkesin hakkını
Dürüst
olarak vermek adalettir.
Umutlar
ve insanlar…
Kimileri
sâdece
Umutlanmak
için vardır, çaresizler ve fakirler…
O
birileri birilerini
Daima
Sahte
umutlarla
Umutlandırır,
Politikacılar,
örgütler dolandırıcılar
Buna
en iyi örnekler…
Kimileri
ise
Umut
ettiklerini
Gerçekleştirmek
için vardır, yetenekli
Ve
nüfus sahibi güçlü insanlar…
Peki,
Siz
hangi guruptansınız.
Sonnet… Nafiz coşkun
.
Dinci
sahtekârlar…
Erdemsiz
Ve
adalet duygusundan yoksul,
Hakkaniyetten
yoksun,
Rabbine
peygamberine emir veren,
Rab’bına
tavsiye verir gibi
İlahi
dine muhalif,
Fakat
ilahi dini yaşar görünümünde
O bir
kısım dindarlar türedi,
Ürediler,
Üretildiler,
Gerçi
onlar hep vardılar zaten…
Kaba,
Ham
softa
Ve
yobazlar.
Sonnet… Nafiz coşkun
İnsanlar,
toplumlar ve motivasyonları…
Belirsizlik,
düzensizlik
Ve güvensizlik
hâkim,
Evet,
ülkeye,
Şehirlere,
evlere böyle bir atmosfer hâkim,
Bu ise
insanların,
Çalışanların,
Çalışmak
isteyenlerin,
Toplumun
iyi bir şeyler yapmak arzusunu
Ve
motivasyonunu düşürüyor,
Bu
motivasyon
Ülkenin
kalkınması için çok önemli,
Neden
mi?
Çünkü
insanlar mutlu oldukça,
İşini
severek yaptıkça,
Onları
işlerinden alıkoyacak olan
O bir
takım engeller ortadan kaldırıldığında,
Daha
sağlıklı işler,
Daha
faydalı işler yaparlar,
Bu da
hakkın
Milletin,
Ülkenin,
Dünya
insanlığının dengesinde
Olumlu
anlamda düzelmelere sebep olur.
Karanlık
odada el yordamıyla yol aramak…
Modern
dünya çok hızlı,
Her ne
kadar aydınlık
Ve o
her ne kadar kolaylıklar
Var
gibi görünmüş olsa bile
Yol
bulmak,
Önünde
gelecekte ne var,
Önünde
gelecekte ne yok
Bilmek,
Bunları
anlamak,
Bunları
görebilmek,
Bunları
fark edebilmek çok zor olabiliyor…
Hızlı
ilerleyen bir hayata,
Yani
mendil kapmaca oyunu gibi olan,
Oldurulan
şu modern dünya insanlığına karşı
Daha
dikkatli,
Farkında
olarak
Bilgece
adımlar atmak,
Ona
göre mesafe belirlemek,
Ona
göre yetenekler geliştirmek gerektiğine inanıyorum,
Yetenekler,
Çağın
şartlarına dayanıklı yetenekler geliştirin,
Çünkü
öğlesine zor bir dünya insanlığının
İçerisinde
yaşatılıyoruz ki
O
arzuladıklarımızı ele geçirmek;
Karanlık
bir evin içinde
El ile
yol bulmaktan
Çok
daha zor olabiliyor bazen.
Genetiğine,
DNA’sına tecavüz edilmiş miras…
Modern
insanlar, aptal ve câhil insanlar
O
kendilerine has ilginç muhaliflikleri ile
Şu dünya
gezegeninin
Hiç de
alışık olmadığı bir şekilde
Ve
maddi mânevi tabiat dengelerini bozarak
Şu yeryüzünü
şekillendirmeye kalkıştılar,
Çok
tehlikeli bir işe dengesizce kalkıştıklarını
O gelecek
nesiller
O
atalarının mezarlarına giderek söyleyecekler,
Onlara,
yâni bugüne ve geçmişe diyecekler ki
Bize
miras bıraktığınız ilginçlikler
Dünya
gezegeninin tabiat dengesine uymadı,
Keşke
bize daha mütevazı sağlıklı bir miras devretseydiniz de
Daha
sağlıklı bir dünya mirası alsaydık sizden, diyecekler.
Sonnet… Nafiz coşkun
Dünyayı
ve düzeni dengesizce şekillendiren insanlara…
Birçok
hükümet ve o birçok insan
Uzlaşmaz
muhaliflikler ile doludur,
Peki
ya ben,
Peki,
ya sen de öğle misin?
İnsan
kuralları koymayı seviyor,
Peki,
ya sen, sen de seviyor musun?
Kuralları
bizler mi koymalıyız,
Var
olan kuralları mı uygulamalıyız,
Yoksa
adalet ile erdemin
Gerçekte
ne olduğunu
Tam
olarak kavradıktan sonra,
O tüm
kuralları,
O tüm
yasaları,
O tüm hukuku
O tüm
düzeni
O tam
olarak öğrenmeye başladığımız
Adalet
ver deme düzenine göremi şekillendirmeliyiz,
Peki,
Bu
konu da senin,
Peki,
Bu
konuda sizlerin görüşleri,
Sizlerin
düşünceleri nelerdir,
Tek
başınıza
Ve
ikili olarak,
Hatta
birden fazla olarak
Bu
konu hakkında dostlarınız arasında
Erdemli
bir konuşma geçti mi?
Doğru
olan ne peki,
Hangimizin
uygulamak istedikleri şeyler doğru,
Haydi
diyelim ki doğru olanı bulduk
Veya
doğru olan şeyi
Zâten
biliyor olsak bile,
O
doğru olan şeyleri,
Yani o
doğru olan düzeni
İnsanların,
Toplumların,
Ailelerin
yaşantısına
Nasıl
içselleştirebileceğiz,
Bu
konuda düşündüğünüz illa ki olmuştur,
Dünya
evimizi,
Tabiatın
dengesini,
Ekonominin
dengesini,
İnsanlık
ve yaşam dengesini
İlla
ki de erdemli adaletli bir düzende tutabilmek adına
Bir
‘sözleşme’ yapmak icap etmez mi?
Elbette
ki dürüst bir insanlık sözleşmesi yapmak
Her
bir dürüst insanın arzulayacağı bir şey,
Peki,
Sizler
ne düşünüyorsunuz…
Peki,
insanların ilk büyük sözleşmesi neydi,
İnsanın
en derin saygısı neyedir,
İnsanlar
arasında çeşitlilik gösteren
O
binlerce taraftan
Acaba
insanlar birbirine uyumlu
O
ortak alanlarında buluşup
Âdil
bir cumhuriyet dünyası,
Âdil
global bir kültür oluşturup,
Şu
küreseli
Dürüstlük
temelleri üzerine kurabilecekler mi?
Peki,
Bu
konu hakkında
Sizler
ne düşünüyorsunuz,
Ey
okuyucu,
Size
söylüyorum,
Sizler
ne düşünüyorsunuz,
Bunu
düşünmek için
Ve
konuşmak için
Özel
bir hazırlık yapmanız gerekmez miydi?
Çünkü
bu dünya evi senin
Ve
senden türeyecek nesillere ait,
Onların
iyi sağlıklı olmasını istiyorsunuz elbette,
O
halde bu konular hakkında
Kitaplar
okumuş,
Bu
konular hakkında
Kendinize
ait fikirler oluşturmuş olmalı değil miydiniz?
Ey
okuyucu,
Size
söylüyorum,
Senin
ve benim evim olan
Şu
dünya
Ve
gelecek nesilleri ilgilendiren her bir mesele,
Senin
ve benim meselemizdir,
Bunun
için sen de söz sahibisin,
Uyan
artık,
O
aptallık uykundan uyan artık,
O
korkaklık uykundan uyan artık,
O
dünya evini umursamaz tavrını terk et artık,
Dünya
evine
Ve
gelecek nesillerin hayatına kast ediyorlar, uyan artık.
Doğru
hedefe varmak için bilgelik ve kavram…
İnsanların
o ilahi bir dinden olduğunu söylemesi,
İnsanların
o ilahi dinin bedeni ibadetlerini yapıyor olması
Sakın
sizi aldatmasın,
Sakın
sizin gözünüzde o kişilerin güvenilir olduğu
Kanaati
düşüncesi uyanmasın,
İnsanların
güvenilir olup olmadığı
İlahi
bir dine bağlı olduklarını söylemesiyle anlaşılmaz,
İnsanların
o ilahi dinin bedeni ibadetlerini yapıyor olması
Onların
güvenilir olduklarına dair doğru bir kanaat değildir…
Gerçekte
âdil ve erdemli olarak yaşayıp yaşamadıklarına bakın
Ve
yine de sadece rabbinize güvenin,
Sâhi
bu arada adaletin ne olduğunu, erdemin ne olduğunu
Ve
nasıl yaşanması gerektiğini biliyor musunuz?
Bunları
bilemez iseniz benim dediklerimi kavrayamazsınız.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şartları
ve dem’ini oluşturmak…
Gecenin
bir yarısı göğe bakıp
Desen
ki bana;
Bana
güneşi gösterir misin?
Bende
sana derim ki
Gün
doğmadan,
Güneşin
doğması için
Şartlar
henüz daha olgunlaşmadan,
Sana o
güneşi şu an
Şu
baktığımız gökyüzünde
Çıplak
gözlerle gösterebilmem
Mümkün
değil,
İmkânsızdır…
Her iş
de öğle değil zâten,
Şartlar
olgunlaşmadan,
Şartları
olgunlaştırmadan,
Demini
almamış hiç bir şey olamayacağı kesin…
Suyunu,
güneşini,
Toraktaki
O
sağlıklı besinlerini alamayan ağaçtan
Şifalı
meyveler beklemek doğru mudur?
Elbette
doğru değildir…
Peki,
Yaptığımız
Ve
yapmak arzusunda olduğumuz
O tüm işlerimiz
için
Şartların
nasıl olgunlaşması,
Demini
nasıl alması gerektiği hakkında
Bilgece
bir mantık yürütüyor musunuz?
Bu
anlam da ne gibi çalışmalar yapıyor
Ve
hangi uzmanların fikirlerinden,
Hangi
uzman kaynaklardan faydalanmaktasınız,
İşte
bunları mutlaka düşünüp
Yola
öğle çıkmanız gerekmektedir,
Yoksa
o arzuladığınız hedefe
O
şartlar olgunlaşmadan varamayacağınız bir gerçek…
Benden
sana güneşi göstermemi istiyorsun ya
Olduğun
şu mekândan
Çıplak
gözler ile
Güneşi
görmek arzuluyorsan eğer
Sabahın
olmasını beklemek zorunda olduğumuz gibi,
Yani
sabah vakti,
Ve
dünya gezegenimizin
O
güneş etrafında dönmesi gibi şartların
Olgunlaşmasını
beklemek gibi
İnsan
da o tüm işleri için
Şartları
olgunlaştırmak mecburiyetindedir.
Ne
istiyorsun,
Öğleyse
o istediğin şey için
İlk
önce bilgelen, bilgi edin,
O işin
nitelik ve niceliklerini kavra ilk önce
Ve
daha sonra hamleni yap,
İşte
şimdi o arzuladığına daha çok yaklaştın demektir…
İşte
dem almak dediğimiz şey de budur,
Mesela
yeni doğmuş sağlıklı bir çocuğun
Yürümeye
başlamak, konuşmak, yazı yazmak gibi
Demlerini
alması için hayli bir zaman
Eğitim
süreci şartlar gerekli öğle değil mi?
İşte
demini almak dediğimiz şeyde tam da budur.
Usta
dürüst bir aşçı,
Usta
dürüst bir gurme(tat, gıda uzmanı)
Eğer
ki yemek içmek hususun da
Bir
şeye olur onayı vermiş ise
O
yemek
O
içecek demini almış demektir,
Yani o
yemek
Lezzetli,
Sağlıklı
bir hâle gelmiş demektir,
Fakat
o yemeğin sağlıklıca hazırlanış süreci,
Yemekte
kullanılması geren temiz sağlıklı gıdalar,
Ve
yemek için gerekli tüm o malzemeler,
Yemeyi
yapan usta dürüst aşçı,
İşte o
yemeğin demini alması için
Bir
kısım şartlardır,
İşte
bu ve bu gibi şartlar olgunlaşmadan
Sağlıklı
lezzetli yemek yiyemeyeceğimiz gibi,
O
yapmak arzu ettiğimiz tüm o işlerimiz için de
Gerekli
şartları oluşturmadan
Hedefimize
varmamız da mümkün değildir…
Şartları
olgunlaştır,
Kendine
bir soru sor,
De ki
kendine,
Ben şu
arzuladığım sağlıklı faydalı şeye
Ulaşabilmek
için ne gibi şartları yerine getirmeliyim.
İngilizce
konuşan bir insan ile
Aracı olmadan
sanatsal bir sohbet mi etmek istiyorsun,
E o
halde neden hâlen bekliyorsun,
İngilizce
öğrenmek için şartları olgunlaştırmaya
Başlamak
zamanı çoktan gelmiş demektir, hamleni yap artık.
Dev
zengin şirketler, politikacılar ve kanlı savaşlar …
Aslında
savaştan hemen-hemen
O her
bir insan çekinir
Fakat
Çok
Zenginler,
Çok
zengin şirketler
Her
zaman olmasa bile
Çok
bir zaman
Savaştan
korkmazlar,
Onlar
kavgadan pek korkmazlar,
Neden
biliyor musunuz?
Çünkü
onlar
Kendileri
adına,
Kendilerinin
yerine savaşacak,
Kendilerinin
yerine kavga yapacak birilerini,
Kendilerinin
yerine ölüme atılacak,
Kendilerinin
yerine yararlanacak birilerini,
Kendilerinin
yerine hapse girecek birilerini
Daima
bulurlar…
Ya da
bir kavga
Ya da
bir savaş varsa zaten,
Hem o
kavgaya,
Hem de
o savaşa da
Bir şekilde
onlar sebep olmuşlardır,
Evet,
Mutlaka
var olan
O her
bir savaşın içerisinde,
Perde
arkasında
Mutlaka
bir veya birçok zenginin,
Birçok
zengin şirketin,
Birçok
zengin güçlü politikacının
O
savaş içinde,
O
savaşın oluşmasında parmağı var demektir,
Savaşları
çıkartır
Ve
savaş ateşlerini söndürürler,
Bakınız
savaş ateşlerini söndürenlere,
Onları
çok merhametli zannedersiniz
Aslında
Çok
zaman
O
savaşların çıkmasına sebep olanlarda kendileridir zaten,
Savaşı
çıkartabilecek güce sahip olanlar
Savaşı
durdurabilecek
Barış
gücene de sahiptirler zaten…
İlginç
zamanları
Hiç
tükenmiyor dünyanın öğle değil mi?
Çin
atasözünde
‘İlginç
zamanlar’ cümlesi
(Zor,
çetin şartlar) için kullanılan bir cümledir…
Dünya
savaşları
Ve iç
savaşlar neden çıkıyor zannediyorsunuz,
Nasıl
olsa kolluk kuvvetleri ellerinde, emirleri altında,
Hem
hükümetler
Ve
politika ellerinde değil mi?
Savaş
ve savaşı terk et gücü, silahı
Ve
ordusu emirlerinde değil mi?
Her ne
zarar oluyorsa
O
zarar da o onurlu dürüst yaşamak isteyen
Mâsum
mazlum insanlara zarar oluyor,
Fakat
er ya da geç elbette o her bir insan biçer ektiğini mutlaka.
Kalbinde
o en çok sevdiğine gider insan…
İnsan
Kendince
O değerli
olana gider,
Peki,
Sen
kime yaklaşıyorsun,
Sen
kime gidiyorsun,
Sen
kime değer veriyorsun,
O
düşüne bilen kalbine bir bak, sor ona
O akıl
edebilen fikir eden o aklına da bir sor…
Peki,
Sana
kim yaklaşıyor...
Dedim
ya
İnsan
mutlaka
O kendince
değerli olana gider.
Sonnet… Nafiz coşkun
Erdemli
şairlerin kalemi keskindir kılıçtan…
Ben
Kalemiyle
Ülkeler
Kuran,
Ülkeler
Ve
politikacılar yıkıp deviren
Şairler
Bilirim
Sakın o
İdealist,
İnanan,
Anarşist
ve
Militarist
bir şairi
Asla küçümsemeyin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Şairler,
devrimler, ihtilaller ve Rönesans…
İyi
Ya da
kötü
Hazırlanmış
olan
O her
bir
Devrim
de,
O her
bir
İhtilalde,
O her
bir Rönesans da(aydınlanmak, yeniden diriliş, akıl çağı)
En az bir
ve ya birden fazla şair bulmak
Devrimin,
Rönesans hareketinin,
Ve
ihtilalin olmaz ise olmazlarındandır,
Elbette
ki bir şairin varlığı
Mutlaka
zaferin kazanılması anlamına gelmemektedir,
Fakat
eğer orada bir şair yok ise, zafer de yok demektir.
Sonnet… Nafiz coşkun
Mutlak
kader, tercihler ve şartlar…
Peki,
Zamanın
bilgeleri ne yapmaktalar,
Zamanın
bilgeleri ne söylemekteler...
Evet,
Dediler
ki
Zaferler
mutlaka el değiştirirler,
Bu
mutlak bir kaderdir,
Çünkü
insanlık
Adalet
üzerinde bir türlü sabredemez
Ve
böylece yıkılır
O her
bir zafer kazanmış imparatorluklar,
Devletler,
kavimler, örgütler, hükümetler,
Zaferler
mutlaka dolanır elden ele,
Zaferin
ve yenilginin mutlak kader karşısın da nedir ki hükmü.
Sonnet… Nafiz coşkun
Zafer
el değiştirir, geçemez hiçbir haksız önüne…
Zamanın
bilgelerine sordular
Dediler
ki
O her
bir medeniyet,
O her
bir örgüt,
O her bir
imparatorluk,
O her
bir hükümet
O kendi
kültür
Ve o kendi
dinlerinin
Dünyaya
Daha iyi
geleceğini savunuyor,
Peki,
Sizler
bu konu da ne dersiniz,
Diye
sordular
O
zamanın bilgelerine,
Zamanın
bilgeleri de
Cevaben
onlara dediler ki
İnsanların,
Devletlerini,
İmparatorlukların,
Medeniyetlerin,
Hükümetlerin
Ve örgütlerin
kafalarında ki
O kültürlerle
Ve o din’ler
ile değil
Çünkü
insanların aklında ki
Yaşayışlarında
ki dinler ile
O ilahi
kitaplar içerisinde ki din
Birbirinden
çok farklı,
Asıl
yapılması gereken
İnsanlığın,
Erdem
ve adalet üzerinde buluşmasıdır,
Erdem
ve adalet
O
medeni olabilmeye müsait
O her bir
kültürün
Ve o her
bir ilahi dinin ortak özelliğidir,
Evet,
İlahi
kitapların bile
Emir
olarak söylediği
İnsanlığın
erdem
Ve adalet
üzere yaşaması gerektiğidir,
İnsanlık
bu özelliğini
Küresel
anlamada gerçekleştirebildiği takdirde
Dünya
işte o vakit yaşanılabilir
Huzurlu,
Güven
dolu bir ev hâline gelebilecektir...
Bunca
menfaatler,
Onca ‘çıkarlar
menfaatler çatışması’ içinde olan
O her bir
insanın
O her
bir devletin arzusu
Kültür
ve din değildir,
Sâdece
‘menfaatler ve çıkarlar çatışmasıdır’
Kültürler,
din’leri ise sâdece
O
kendi halklarını toplumlarını
Dizginlemek
için
Birer
maşa olarak kullanmaktalar,
Evet,
hükümetlerin
O en
çok kullandığı taktiklerden birisidir bu,
Oysaki
O
birçok toplum,
O
birçok medeniyet,
O
birçok insan
Din ve
kültür davası peşinde değil,
Sadece
ve sadece
Şahsi
menfaat
Ve
şahsi çıkar peşindedirler
İlahi
din’leri
Ve
kültürleri de
O
kendi menfaatleri
Ve o
kendi çıkarları için
Birer
maşa olarak kullanırlar…
Bu
kadar bencilce,
Bu
kadar egoistçe yaşayan
Şu
medeniyetlerin,
Şu
imparatorlukların,
Şu
devletlerin,
Şu
ülkelerin,
Şu
örgütlerin,
Şu
kavimlerin,
Şu
aşiretlerin ve şu partilerin
Ellerinde
bulunan güç ve zaferlerin
Zaman
içerisinde el değiştirmesi ise
Onların
o bencilliklerine,
Onların
o egoistliklerine,
Onların
o haksız kibirlerine nazaran
Ve
onların o haksız adaletsiz yaşamlarına nazaran
Ve
onların o cehalet aptallık dolu haksız seçimlerine nazaran
Elden
ele değişir zaferleri, kimseler kibirlenmesin boşuna,
Kalmaz
ebediyen elinde hiçbir insanoğlunun.
Sabıka
kaydı…
Sicili
Sabıka
Kaydı
Bozuk
Şu
insanlar
Şu hükümetler
Şu
devletler
Şu
milletler
Şu
medeniyeteler
Şu
aşiretler
Ve şu
partiler ile
Nereye
Kadar
Sürer.
Sonnet… Nafiz coşkun
Yöneticiler
yönetemeyecek kadar çok meşgul…
İşçi, emekçi
ve fakir sınıflarla
Konuşamayacak
kadar
Çok meşgullermiş,
Onların
problemlerini
Çözemeyecek
kadar çok benciller,
Onları
refah seviyesine taşımayacak kadar
Çok
fazla cimriler,
Onların
sorunlarıyla ilgilenemeyecek kadar
Çok fazla
zenginler,
Çünkü
zenginliklerine zenginlik katmak
Hevesi
tutkusu içerisindeler,
İşte
ülkeyi
Ve
dünyayı yönetenler,
Bu tür
politikacılar ve bu tür şirketler.
Sonnet… Nafiz coşkun
‘Denzel washigton’
imzalı bir film öneriyorum…
Bu kitap içerisinde
Hayatımıza anlamlar
Yeni bilgiler katacak
olan
Birkaç sinema filmi
önerisinde bulunmuştum,
Eminim o filmleri
seyrettiniz
Ve onların verdiği
mesajlardan
Sizlerde erdemli bir
şeyler üretip
Çok faydalanmışsınızdır,
Şimdi ise sizlere
‘Denzel Washington’
imzalı
Türkçe adı;
Tanrının kitabı,
Orijinal adı ise
‘The book of eli’
adında
Etkileyici,
Seyretmeye değer
Güzel bir film
öneriyorum…
Filmin konusu
Ve anlamı hakkında
Diyebileceğim şeyler
Kısaca şöyle ki
Güneş patlaması
sonrası
Dünya da sağ kalan
Savaş ve terör içinde
Büyük bir hayat
mücadelesi veren
İyi ve kötü karakterli
insanların hayatı
Bu film de konu
ediliyor…
İnsanlık yok olmanın
eşiğine gelmişken,
İnsanlığı koruyacak
Ve insanlığı
karanlıktan aydınlığa çıkartacak,
Onlara yeniden
Güzel yaşamak adına
Doğru dürüst bir umut
verecek olan
İlahi kitabı korumaya
Ve onu iyilik adına
kalbine yüklenmiş
İyi, bilge ve cesur bir
insanın hayat hikâyesi anlatılıyor…
İlahi kitabın peşinde
olan
Çete liderlerinin,
Örgütlerin
Onu, o ilahi kitabı
ele geçirip,
İnsanlığa, o ilahi
kitap üzerinden
Hükmetmek,
İnsanlığa o ilahi kitap
üzerinden
Hâkim olmak hevesleri
içerisinde olan
O çeteler
Ve o örgütler ile
O ilahi kitabın
taşıyıcısı koruyucusu arasın da geçen
Büyük ve anlamlı bir
mücadeleyi gözler önüne seren
Etkileyici bir film…
Aslında çok çok
dikkatle düşündüğünüz de
Şimdi ki şu modern zamanlarda
Tam da böyle
mücadeleler içerisinde değil mi?
Şu modern zamanlarda
da hükümetler,
Örgütler, tarikatlar,
cemaatler,
Devletler,
medeniyetler, imparatorluklar,
Kavimler, aşiretler,
partiler
O ilahi kitapları
O kendi şahsi çıkar
ve menfaatleri için
İnsanları kendi hükümleri
altında tutmak amacıyla
Ellerinde tutmuyorlar
mı?
Sırf insanlığa hâkim
olup
O insanlığa
hükmedebilmek için
O ilahi kitaplara
Gerçekte inanmadıkları
halde,
Gerçekte o ilahi
kitaplarda yazan
O güzel şeyleri takip
etmedikleri halde,
O ilahi kitapların
adalet erdem emrini
Yerine getirmedikleri
halde
O ilahi kitaba inanır
gibi yapmıyorlar mı?
O devletlerin,
O örgütlerin,
O partilerin,
O şirketlerin,
O medeniyetlerin,
O kavimlerin,
O tarikatların,
O cemaatlerin
yöneticilerinin
Ambarları dolsun diye
O ilahi kitapları
O kendi şahsi çıkar
Ve o şahsi menfaatleri
için kullanmıyorlar mı zaten,
Evet, bu film de
İşte tam da buna
benzer mücadeleleri,
Buna benzer menfaat
çıkar çatışmalarını
Etkileyici bir
şekilde anlatmaya çalışmaktadır…
İyi seyirler.
Gerçekleri anlamak
adına…
Öğle bir mesafede dur
ki o her bir şeye
Ve o her bir örgüte
karşı,
Görebil, anlayabil
tüm o yalanları,
Tüm o şahsi çıkarlar
adına yapılan menfaat ve gerçekleri görebil.
Gerçekleri görmek mi istiyorsun,
Öğleyse
Aptallığı ve o üzerinde
ki cehalet yükünü
Bir an önce atarak
üzerinden
Gerçekleri anlamak
adına
Erdem ve bilgelikle
Seyretmeye çalışsan hiç
fena olmayacak şu dünya insanlığını,
İşte o an görürsün
din tacirlerinin
Ve şahsi çıkarları
uğruna rablerini bile
Dolandırmaya
aldatmaya çalışan şu insanlığı.
Sonnet… Nafiz coşkun
Yaşam seyahati
erdemli dostlarla güzeldir…
Kendinize
Öğle değerli dostlar
Ve öğle değerli
sevgili bulun ki
Onların varlıkları
Sizin şu
Hayat yolculuğunuzu
Zenginleştirsin…
Sizin
Şu hayat hikâyenizin
Güzel bir parçası
olarak
Onlar ve siz
Bir arada o seyahate
Sevgi, cesaret
Ve erdemlilikle devam
edin.
Sonnet… Nafiz coşkun
Ülke kalitesini
belirleyen sebeplerden biri…
Bir
ülkenin yüksek kalitesini
O
ülkede yaşayanlar ve o ülke vatandaşlarının
Mutlu
olup olmaması, erdemli olup olmamaları belirler,
Acaba o
ülke hükümetleri,
O
kendi vatandaşlarını
Mutlu
edebiliyor mu veya erdemle eğitebiliyorlar mı diye
Mantıklıca(doğru
fikri bulmak ilmi) düşünmek gerekli...
Buda
demek oluyor ki
Bir
devletin yüksek kalitesini
Hükümetlerin
adaletli, erdemli olup olmamaları ve
O
kendi vatandaşlarını mutluluk, güven,
Huzur,
adalet ve refah içinde
Yaşatıp
yaşatamaması belirlermiş…
Şimdi
bir bakın ülkenize kalite durumu nedir anlarsınız.
Sonnet… Nafiz coşkun
Dinci
hükümetler ve kalite ayarları…
Bu
ülkede ve birçok ülkede dinsel söylemler ile gelen
O her
bir partinin, o her bir örgütün
O her
bir tarikat ve cemaatin
Hükümet
yöneticiliğinden şu sonuç ortaya çıkmıştır,
Şöyle
ki açıkçası adaletle erdemle yönetemediler,
Adaletsizlik,
erdemsizlik, rüşvet, parayı tanrı olarak görmek,
Mala
mülke çok aşırı bağlılık, haraç,
Yolsuzluk,
dini siyasete alet etmek
Ve daha
benzeri birçok çirkin durum
O tür
dinci hükümetlerin üzerinde
Çirkin
bir elbise olarak görüldü,
Evet,
dinci söylemlerle gelen,
Tüm o
dinci hükümetlerin
Adaletsizlik
ve haksızlıklarla yönettiği gerçeğini görmüş olduk.
Sonnet… Nafiz coşkun
Kendi
hayat hikâyenizi çirkinleştirmeyin…
Her
bir şeyi
Çok
çabuk tükettiğiniz kadar
O bir
kısım
Tüketmemeniz
gereken
Erdemli
sevgileri
Ve
erdemli paylaşımları da
Ya
tüketmektesiniz
Ya da,
Hatta
birçok zaman
Erdemli
sevdalara bile
Yolunuz
hiç uğramadan
Günü
birlik
Sahte
ilişkilerle, sahte sevgilerle hayatı, hikâyenizi
Öğlesine
geçiştirip yine israflıca tüketiyorsunuz.
Sonnet…
Nafiz coşkun
Cesur
ol, bilge ol ve ses ver…
Tanrılarına
Ve
bana karşı,
Yoluna
giderken
O
Yolunda ki engele,
Tüm o
duvarlara karşı,
Erdemsizliğe
Ve
düşüncesizliğe karşı,
Topluma
Ve
halka karşı,
Hedefine
yöneldiğin
O
hedefin önüne set çekenlere karşı,
Rabbe
karşı,
Sokakta
ki köpeğe
Ve
aile bireylerine karşı,
Modernizm’e
Ve
gerilemeye karşı,
Geleceğe
Ve
geçmişe karşı,
Sevgiye
Ve
sevgisizliğe karşı,
Adalete
Ve
adaletsizliğe karşı,
Cinayet
işleyene
Ve
cinayete dur diyenlere karşı,
Sevgiline,
Dostuna
Ve
sana sırtını dönenlere karşı,
Piçlere,
Fahişelere,
Şehir
pezevenklerine
Ve
kendine karşı
Dürüstçe,
İçten,
Samimi
Ve
cesur olarak
Bilgece
bir şeyler söylemeye hakkın var,
Bu
hakkı sana
İncilin
peygamberi
Mesih
İsa’yı
Adalet
ve erdemle konuşturan
Rab
vermiştir,
Erdemlice
bir şeyler söylemeye hakkın var,
Bu
hakkı sana
Tevrat’ın
peygamberi olan
Musa’yı
Adalet
ve erdemle konuşturan
Rab
vermiştir,
Bizler
yolumuzu
Davut
peygamberin
Erdemli
sözleri ile aydınlatırız,
Bir
ses ver,
Biz
yolumuzu
Şefkatli
İbrahim peygamberin
Adalet
dolu sözleri ile cesaretlendiririz,
Bizim
çobanımız bilgeliktir,
Bizim
çobanımız erdemdir,
Bizim
çobanımız adalettir,
Bizim
çobanımız aşktır,
Bu
çobanlar ile karanlıktan aydınlığa çıkarız,
Bu çobanların
eşliğinde
Karamsarlıktan
Huzura
güvene çıkartırız
Hem
kendimizi
Ve hem
de aydınlığı arzulayan insanlığı,
Biz
haksızlığa karşı
Sükût
edenlerden değil,
Haksızlığa
karşı;
Erdemlice
başkaldıranlardan taraf oluruz,
Şimdi
doğrul
Ve
haksızlığa karşı kalemini kaldır,
Yumruğunu
sık,
Kaşlarını
çat,
Şimdi
mâsuma mazluma karşı
Kollarını
aç,
Elini
uzat,
Onlara
sarıl,
Onların
ihtiyaçlarını
Adaletli
bir şekilde yine onlara teslim et,
O
halde cesurca,
Bilgece
bir ses ver,
Varlığından
O kötü
niyetli insanlar huzursuz olmalı ki
Korkuları
telaşları daha çok artsın onların...
Sesimi
duyabiliyor musun?
Sesini
yükseltmen gerektiğinde
O
sesini kısma,
Yükselt
onu, bana bir şiir oku,
Sevgiline
bir şiir oku,
Öğle
bir şiir oku ki
Kurak
toprağa dönmüş kalpler yeniden can bulup
Ayaklarının
üzerine doğrulsun,
Öğle
bir şiir oku ki
Bilgisizlik
batağına düşen
O her
bir akıl
Yeniden
bilgelenmeye başlasın,
Dünya
insanlığına öğle bir şiir oku ki
Şu
düzensizlik üzerine kurdukları çirkin düzenlerini
İnşa
ettikleri için
Kendilerinden
utansınlar,
Bana
Ve
kendine
Erdemlice
bir şeyler söyle
Ve dosdoğru
yolunda devam et…
Haydi,
Ses
ver,
Ses
ver ki
Karanlık
da ki düşmanlar
Buraların
sahipsiz olmadığını işitsinler, anlasınlar
Ve
korksunlar…
Haydi,
Erdemlice,
Bilgece
bir ses ver,
Unutmayınız
ki
O her
bir erdemlice hamle
Doğru
bir ses vermekten ibarettir,
Haydi,
Erdemlice,
bilgece bir ses ver, ses ver ki
Korksun
ve geri çekilsin düşmanlar.
Benim
dinim banadır, senin ki de sana…
Adaletsizlik
yapanın
İlahi
bir din’i olabileceğine iman etmiyorum,
O her
ne kadar;
Ben
ilahi bir dine inanıyor
Ve o
din’i layıkıyla yaşıyorum dese de,
Ben
onun bu dediklerine iman etmiyorum,
İşte o
yalancı, benim düşmanımdır...
Adaletsizliğe
karşı susmayın,
Ayrıca
Kalem
ile erdemlice mücadele etmekte
Dosdoğru
bir ses vermek eylemidir,
Erdemlice
bir hamle yapmakta
Bir ses
vermek eylemidir…
Unutmayınız
ki
O
yanlış ve yalan dolu her bir hikâye,
O her
bir kötü yaşam
Bir
gün o bir çığ haline gelir
Ve
sizler dâhil
O tüm sevdiklerinize
de içine alarak boğar,
Sakın
kalbinizi susturmayın,
O
düşünmesi gereken organınızı,
Yani
kalbiniz ile aklınızı erdemle,
Dürüstlük
ve bilgelikle destekleyin,
Ve
kalbinizle birlikte şunu haykırın,
Deyin
ki
Adaletsizliğin,
haksızlığın
Ve o adaletsizlik
ile haksızlık yapanların
İlahi
dini yoktur,
Onlar
O kötü
yaşantılarına,
O
haksızlıklarına devam ettikleri sürece,
Adaletsizlik
üzere karar kıldıkları sürece
Asla
onların ilahi dinleri olmayacaktır,
Asla
onlara inanmayacak,
Asla
onları desteklemeyeceğiz…
Onların
iman ettim demelerine,
Ve
güvenilir olduklarına asla güvenmeyiniz,
Her ne
kadar inandıklarını beyan etmiş olsalar bile
Asla
onlara iman etmeyiniz,
Dedim
ya
Yeniden
tekrarlıyorum,
Çünkü
Adaletsizlik
üzere olanın
İlahi
bir dini olamaz,
İlahi
dinler adalet ve erdem üzere
İnsanlığa
gönderilmiş
Adalet
ile erdemli bir yaşamı
Yaşamamızı
isteyen
Rabbin
sözlerinden ibarettir,
O
adalet, erdem dolu sözlere
Adaletsizlik
haksızlık yaparak ihanet edenler ise
Benim olduğu
kadar
Sizlerin
de düşmanlarıdır…
Herkes
kendi yoluna,
Benim
dinim adalettir, işte bu benim yolumdur,
Erdemdir
benim dinim, işte bu benim yolumdur,
Sizlerin
dini ise size,
Benim adalet
erdem dinim de ancak banadır. Vesselam.
Adalet
kimliği ve sahtekârlar…
Adalet;
Hakkı
olanın hakkını almasıdır,
Olması
gereken bir şeyin
O
olması gereken yerde olmasıdır,
Emanetlerin
layık olduğu yerde,
Layık
olduğu kişilerde olmasıdır,
(Peki,
tüm bu adaleti hangi âdil hâkim pay edebilir)
Kimi
insanlar diyorlar ki
Adalet;
O her
bir insana göre,
O her
bir kültüre göre,
O her
bir devlete göre,
O her
bir örgüte göre
Farklılıklar
gösterir,
Herkesin
adalet anlayışı,
Herkesin
adalet uygulayışı farklıdır,
Ben de
cevaben dedim ki onlara
Peki,
kabul,
Elbette
ki adaleti bilmeyen,
Adaleti
anlayamamış
Ya da
âdil olmak işine gelmediği için
O her
bir medeniyet,
O her
bir kültür,
O her
bir örgüt,
O her
bir insan
Elbette
ki
Adalet
hususunda
Doğru
olmasa bile
Birbirinden
farklı şeyler uygulayacaklardır,
Birbirinden
farklı şeyler söyleyeceklerdir,
Birbirinden
farklılıklar göstereceklerdir,
Birbirinden
farklı
Haksız
hükümler vereceklerdir,
Fakat
tüm bu haksızlıklar
O
gerçekte ki
Adalet
kimliğinin
O
gerçek manasını değiştirmez,
Ortada
olan o tüm haksızlığa
Adalet
diyenler hatalıdır…
Fakat
bu gerçeklerin yanında
Asıl
olan biz
O
olması gereken adalete bakalım,
Mesela
Adalet
hususunda
Çok basit
bir örnek verelim,
Şöyle
ki
Diyelim
ki bir ailenin
Üç
çocuğu var,
Bu üç
kardeşin canları
O
kendi bahçelerinde bulunan
Elma
ağacından elma koparıp yemek isterler,
Ağaçta
da zaman içerisinde üç elma kalmıştır,
O her bir
kardeşin
Elma yemek
isteği olduğuna göre,
Ve o
elmalardan
O üç kardeşte
yemek istediklerine göre,
Hakemlik,
Hâkimlik
yapacak olan kişinin
Yapacağı
tek bir iş var,
O üç
elmadan bir tanesini
O
kardeşlerden birine vermek,
O üç
elmadan geriye kalan
O iki
elmadan birini de
O
diğer ikinci kardeşe vermek,
O üç
elmadan geriye kalan
O bir
elmayı da
O elma
alamamış olan
O üçüncü
kardeşe vermektir…
Şimdi
size söylüyorum,
Adalet
yerini bulmuş mudur?
Elbette
adaletin yerini bulduğunu
Hepiniz
kadar
O
adaletin her bir insana göre
Farklı
olabileceğini savunan
O
insanlara göre de
Adalet
yerini bulmuştur.
Aslında
adalet
O her
bir insana göre
Farklılık
göstermemektedir,
Çünkü
Adaletsizliğin
olduğu yerde ki olaya
Adalet
denmeyeceğini
Bizim
kadar onlarda bilmektedirler,
Adaletsizliğin
olduğu mahkemede ki olaya
Dense-dense
ancak
Adaletsizlik,
hırsızlık, yolsuzluk,
Hile,
nâmussuzluk haksızlık deneceğini
Aslında
bizim kadar onlarda
O
haksızlık yapan mahkemeler de,
O
haksızlık yapan kültürler de bilmektedirler…
Buda
demek oluyor ki
Her
bir insana,
O her
bir örgüte,
O her
bir devlete,
O her
bir kültüre,
O her
bir medeniyete,
O her
bir hâkime göre adalet
Aslında
tektir,
Fakat
yapılan adaletsiz işleri
Zaman
içerisinde insanlar
Adalet
ve erdem zannetmeye başladıklarından dolayı
O tüm
adaletsizlikler
Adalet
ve erdem diye anılmaya,
Uygulanmaya,
Yaşanmaya
başlanmıştır,
Şimdi
biz o yukarıda ki
Elma
paylaştırmak örneğinde ki
O
elmalardan üçünü
O üç
kardeşe vermek yerine,
O üç
kardeşten birine versek
Veya o
üç kardeşten birinin
O
elmaların üçünü de ağaçtan alıp kaçmasına göz yumsak
Buna
adalet denebilir mi?
Elbet
de buna adalet denmeyeceğini
O her
bir adaletsizlik üzere olanlar kadar
Şeytan
bile bilmektedir,
Fakat
ortada büyük bir gerçek vardır,
O
gerçekte şudur ki
Adalet
uygulanmadığı,
Uygulanmak
istenmediği için
O her
bir haksızlık
O her
bir erdemsizlik
Adalet
olarak zannedilmeye,
O her
bir çirkin yaşam
Güzel
ahlak zannedilmeye başlanmıştır…
Mesela
örneğin
Şimdi
bana deseler ki
Sen
bir şair değilsin,
Bu
benim şair olduğum gerçeğini değiştirebilir mi?
Elbette
ki
Onların
bana;
Sen
bir şair değilsin demeleriyle
O
benim şair olduğum gerçeği asla değişmeyecektir,
Şimdi
o yukarıda ki
Üç
elma örneğinde
O her
bir kardeşe
Adaletli
bir şekilde birer tane verip
O üç
elmanın âdil olarak dağıtılmasından dolayı,
Bir
kısım insanlar deseler ki
Bu
adaletsizce oldu
Aslında
yaş olarak o en büyük kardeş
Yani
abileri daha fazla almalıydı diye
Haksızca
bir fitne fesat ortaya atacak olsalar,
Bizim
o üç kardeşin her birine
O üç
elmadan birer tane vererek
Adaleti
gerçekleştirmek gerçeğini
Ve
adaletin gerçek kimliğini değiştirebilirler mi?
Elbet
de ki adaletin
O
gerçek anlam ve mânasını,
Adaletin
O
gerçek kimliğini değiştiremezler
Fakat
Yapacakları
O her
bir haksızlığa;
İşte
adalet budur diyerek
Ancak
Yalan
söylemiş olduklarını
Bizim
kadar
Kendileri
de bilmeye,
Hatta
kendi vicdanları
Onların
adalet kimliğine
Haksızlık
ettiklerini haber vermeye devam edecektir…
Elbet
de ki
Aklını
erdemlice,
Dürüst
olarak
Ve
bilgece kullana bilenlere
Bir
işaret yetmez mi?
Yazar şair nafiz
coşkunun yayınlanan tüm kitaplarının isimleri
...
1: Kelebek mevsimi ve
saklambaçlar şehri…
2: Elma kokuları ve
yağmur zamanı…
3: Azap yağmurları…
4: Sevgili nâna ve
mektupları…
5: Papatya mevsimi…
6: Gece yürüyüşü…
7: Sevgili tutya ve
mektuplar…
8: Sürgün şehir…
9: Su kavmi ve Ruhûl
Kudüs...
10: Şafak gemisi…
11: Gemileri yaktım
Aşk ülkesinde…
12: Sürgün çocuklar…
13: Siyah incir ve
mavi kelebek…
14: Sofia filo ve
mektuplar…
15: İstanbul da sanat
ile aşk…
16: Afili
yalnızlıklar şehri…
17: Şairler anarşist
olurmuş…
18: Sular kesti
kılıçları…
19:
Kafa kâğıdı…
20: Hikmet ve
felsefe…
21: Olmak ya da
olmamak…
22: Papirüsler…
23: Meleklerin şehri…
24: İstanbul’un
kanatları altın da…
25: Kırmızı
yağmurlar…
26: Sobe, körebe ve
saklambaç…
27: Bakır cezve…
28: Kaldırımda
demlenen fikir…
29: Senfoni gülüşü…
30: Sevgiliye senfoni
ve aforizmalar.
31: Ölümsüzlük
senfonisi ve Felsefik yazılar.
32: Felsefe ile
şiirin buluşması.
33: Çirkin kral ve
fikir yazıları.
34: Ölü şairler
mezarlığı.
35: Cennetin
çocukları.
36: Şairler kenti ve
aforizmalar.
37: Kelebekler şehri
ve Felsefik notlar
38: Tutsak melekler
ve fikir yazıları…
39: Şair korsanlar ve
aforizmalar…
40: Şehrin azizleri
ve Felsefik yazılar…
41: Sofia filo ve
aforizmalar…
42: Faili meçhul
sevdalar ve aforizmalar…
43: Kırmızı balık ve
aforizmalar…
44: İhbarlanmış
aşklar ve Felsefik notlar…
45: Kılıçlar ve
kalemler…
46: Pur si muove ve
aforizmalar…
47: Şairlerin ölüm
dansı ve aforizmalar…
48: Düşmanlar ve
sevgililer…
49: Soprano ve kanlı
sözler…
50: Kurşun askerler
ve aforizmalar…
51: Ölüm öpücüğü ve
aforizmalar…
52:Kale düştü ve
felsefik yazılar…
53:Şairin kurşun
kalemi ve aforizmalar…
54: Şairin seyir
defteri ve aforizmalar…
55: Kartal yuvası ve
aforizmalar…
56: Kelimelerle dans
ve aforizmalar…
57: Yalnızlık
senfonisi ve aforizmalar…
58: Aksiyon ve
aforizmalar…
59: Aşk yasası, Aşk
diyalektiği…
60: Sinekler lordu ve
aforizmalar…
61: Kod-adı şair ve
aforizmalar…
62: Su akar yatağını
bulur…
63: insan ilişkileri
ve aforizmalar… (karma)
64: Sokrates’in
intikamı ve aforizmalar…
65: Cehennem
melekleri ve aforizmalar…
66: Aşk töreni…
(karma)
67: Arıkovanı ve aforizmalar…
68: Cadı kazanı ve aforizmalar…
69: Şairin intikamı ve aforizmalar…
70: Cadı avı ve aforizmalar…
71: Gümüş köpek balığı…
72: Ölüler şehri ve aforizmalar…
73: Taçsız kral ve aforizmalar…
74: Zehirli sarmaşıklar…
75: Mücadele sanatı ve aforizmalar…
76: Kıyamet sancısı ve aforizmalar…
77: Aslanların öğretisi ve aforizmalar…
78: Kartalların öğretisi ve aforizmalar…
79: Kurtların öğretisi ve aforizmalar…
80: Katil balinanın öğretisi ve aforizmalar
81: Bilgelerin öğretisi ve aforizmalar…
82:
Kalemşörler ve aforizmalar…
83:
Şairlerin senfonisi ve aforizmalar…
84:
Kafes demokrasisi ve aforizmalar…
85:
Kukla demokrasisi ve aforizmalar…
86:
Cehenneme hoş geldiniz… Aforizmalar…
87: Âraf da bir şair ve aforizmalar…
88:
Tanrıların savaşı ve aforizmalar…
89:
Rönesans ve aforizmalar…
90:
Şair Hamlet’in intikamı ve aforizmalar…
91: Şair, Tiranlara karşı ve aforizmalar…
92: Şair, Matrix’e karşı ve aforizmalar…
93:
İnsanlar, deliler ve aforizmalar…
94:
Hayvan terbiyecisi ve aforizmalar…
95:
Kaos düzeni ve aforizmalar…
96:
Kuzey ışıkları ve aforizmalar…
97: Cesur
yürek ve aforizmalar…
98:
Kumpas hayatlar ve aforizmalar…
99:
Gladyatörler ve aforizmalar…
100:
Dolunay ve aforizmalar…
101:
Cadılar, kuzular ve aforizmalar…
102:
Cumhuriyet ve aforizmalar…
Yorumlar
Yorum Gönder